Yeni Üyelik
72.
Bölüm

●Y.C 72 Final 1

@azamet_29_2

Eveeet camlarım.
Nihayet Cevher'in hikayesinde de sona geldik. Bu güzel hikâyede bana eşlik eden, kıymetli oyları ve yorumlarıyla beni destekleyen ( Hatalarıma rağmen 🤗🤗)
herkese çok çok çok teşekkür ederim.
Son bölümleri yazarken üzülerek yazdım ama her hikayeye bir son gerekiyor mecbur.

Umarım okuyan herkesin kalbinde küçük bir anı alarak kalır.

Bir sonraki hikayelerde görüşmek dileğiyle. Sevgi ve saygılarımla.

Hepinizi seviyorum.
Sizleride hayaletlerim. ❤❤❤

*********************************
Bölüm umduğumdan daha uzun oldu. Bu yüzden 2 bölüm arka arkaya geliyor. Keyifli okumalar canlarım.

Birde hayaletlerimden ve okurlarımdan ricam en azından
son bölümlere bir kalp bırakarak yorum desteği yapın.

Böylelikle daha çok kişiye ulaşır hikayemiz.

Hatalarım varsa affınıza sığınıyorum. Sevgi ve saygılarımla.

Sabah uyandığımda gün yeni doğuyordu.
Arkamdan bana sarılmış uyuyan Aslan'ın kollarının arasından çıkarak yavaşça yerimden kalktım. İlk iş banyoya girerek işlerimi halledip elimi yüzümü yıkadım ve çıktım.

Sonra giyinme odasına girerek üzerimdeki terli kıyafetlerden kurtulup yenilerini giydim.
Aslan geç saatte gelmiş yorgun yatmıştı. Onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça odadan çıkıp salona indim.
İlk iş mutfağa girip kendime sade bir kahve hazırlayıp aşağıdaki kütüphaneye girerek laptopun başına geçtim.
Esra'nın yolladığı işleri evden halledecektim.

Laptopu açıp önüne oturup büyük bir yudum aldım kahvemden.

" Oh bee. " Dedim fincana bakarak.

" Sütlü kahve nedir? "

Diyerek işime başladım.
Ekrandaki dosyaların başında bir saat geçirdikten sonra ağrı giren belimle,

" Bu kadaaar.
Bitti sonunda."

Diyerek geriye yaslanırken iki elimi belime koyarak biraz masaj yaptım.
Bu sırada hızla açılan kapıyla, yüzünden panik akan Aslan içeri girdi.

" Cevher.
Burdamıydın? "

" Evet, işlerimi hallediyordum.
Ne oldu? "

" Uyanıp ve seni göremeyince merak ettim."

" Eminim evin her yerini aramışsındır."

" Bura hariç."

Dedi gülerek.
Sonra yanıma gelip masadaki fincanı eline aldı,

" Sen kahvemi içtin? "

Dedi geri koyarken.

" Evet." Dedim aldırmaz şekilde.

" Seni Burcu'ya şikayet edeceğim."

Yüzüne baktım.

" Çok korktum."

Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

Yavaşça yerimden kalkarak boş fincanı elime aldım.

" Hadi Aslan hadi.
Gidip kahvaltı yapalım. "

O önde ben arkada kapıya doğru yürürken birden hissettiğim şeyle kaşlarım havada kala kaldım.
Aynı anda elimdeki fincan yere düştü.

Fincan kırılıp yere dağılırken kocaman gözlerle Aslan'a bakıyordum.

Aslan anında yanıma gelerek ellerini kollarıma koydu.

" Cevher!
Cevher'im iyi misin? Bir şeymi oldu.? Ağrım mı var."

Diye sıraladı soruları, yine panikle.

Ellerini kollarımdan çekerek iki elini karnımın iki yanına koydum.
Şaşkın bakarken oda hissetti.

İkizler...
İkiside aynı anda tekme atıyorlardı. İlk kez hissetmiştim.

18 haftalık olmalarına rağmen şuana kadar hiç hareket hissetmiyordum. Burcu bir sorun olmadığını bebeklerin keyif ehli olduğunu söylemişti dalga geçerek.

Ama şimdi ikisi aynı anda kendilerini hissettirmişti.
Aslan'ın elleri titrerken gözlerinin dolduğunu gördüm.

" Cevher.
Cevher bu müthiş bir şey.
Tekme atıyorlar... İkiside... Hissediyorum. "

Sonra ellerimden tutarak beni ikili koltuğa getirip oturttu. Önüme diz çökerek kulağını karnıma dayadı.

İkizler sanki hissetmiş gibi yine hareket ettiler.
Aslan kollarını belime sararak,

" Teşekkür ederim." Dedi yine.
Her fırsatta baba olma duygusunu yaşattığın için teşekkür ederim diyordu.
Sonunda hareketler kesilince,

" Uykuya geçtiler."

Dedim gülümseyerek.

Ellerini belimden çekerek ayağa kalkıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dudaklarıma bir buğse bıraktı.

" Hadi gel! "
Dedi ellerimden tutarak.

" İkizleri doyurmak için önce seni doyuralım."

Dedi keyifle.
Biraz zorlanarak yerimden kalkarken ellerimden tutarak destek olmuştu. Birlikte kütüphaneden çıkarak salona geçerken Özge merdivenlerden koşarak iniyordu.
Arkasında da Kara ve şanslı. Bu üçü genelde bu şekildeydi evde.

" Küçük hanım nereye? "

" Kardeşim.
Bende seni arıyordum."

" Neden beni arıyordun? "

" Bugün Dilara ve arkadaşlarla bir yere gideceğiz, izin verirsen.
Yeni açıldı. Gençlik Bar. "

" Bar..?
Hayır. "

" Kardeşim adı bar.
İçkili bir mekan değil biliyorum."

" Sen nerden biliyorsun bakışı atınca."

" Arkadaşımın abisi açtı.
Gençler için. Kahve ve bilimum içecek çeşitleri olan ama alkol olmayan bir mekan. "

" O zaman olur."

" Teşekkür ederim kardeşim. " Diyerek sarıldı.

" Ama! "

" Ama ne? "

" Kadir'de gelecek."

Dedim ama anında hatırladım.

Kadir ve İpek. Efe ve Dilan geçen haftadan beri yoklardı.

Çifte düğün ile balayına yollamıştık onları. Şuan Antalya'nın en güzel otelinde balayı ve tatil yapıyorlardı.

Aslan ve Özge bana gülerek bakarken,

" Ne var unutmuş olamazmıyım.
Sonuçta 3 canlıyım.
Kanımın çoğu ikizlere gidiyor."

Dedikten sonra,

" Kadir yok diye kurtulamazsın Özge.
Çağrı ile gideceksin."

" Tamam." Diyen Özge kapıya giderken.

" Önce kahvaltı küçük hanım." Dedim.

" Tamaaamm."

Dedi istemez şekilde, ama öyle aç kaçamazdı. Özge ve Aslan ile birlikte mutfağa girerek masaya yönelirken aynı şeyi yeniden hissettiğim için yine olduğum yerde kaldım.
İkizler yine hareket etmişti.
Bu his çok farklı birşeydi.

Aslan gülümseyerek yüzüme bakarken Özge:

" Kardeşim ne oldu. " Diyince,

" İkizler...
Tekme yarışına girdi sanırım."

Dediğimde, Özge anında yanıma geldi

" Dokunabilirmiyim kardeşim lütfen, lütfen.! "

Diyince elini tutarak karnıma koydum. Özge,

" Ayyy..." Diye çığlık atarak sevinirken Aslan'ın gözleri gülüyordu yine.

İkizler durunca,

" Eğlence bitti."

Dedim Özge'nin elini bırakarak. Masaya geçip kahvaltıya başlarken,

" Bugün önce mezarlığa sonrada şirkete geçeceğim."

"Kadir ve Efe olmadığına göre Kazım seninle gelsin."

" Gerek yoktu, kendimde giderim."

" Cevher artık tek kalma, tek dolaşma. 3 canlısın. Birşey olur diye endişeleniyorum."

Resmen iple çeker hale gelmiştim doğumu. Ben bu kadar korunacak biri değildim. Alışık, hiç değildim.

" Tamam.
Bunada tamam ama artık daral geldi bilin."

*****

Kahvaltıdan sonra Çağrı Özge ile ben Kazım ile çıktık.
Aslan' da şirketine kendisi gitti.

Bir saat kadar sonra mezarlığın içindeydik.
Kazım'ın açtığı kapı ile arabadan yavaşça çıktım.
Başımı yukarı kaldırıp gökyüzüne baktım. Ağustos ayının ilk haftası gerçekten sıcaktı. Hamile birinin bu sıcakta dışarda olması çokta iyi değildi ama annemi özlemiştim yine.

Kazım anında eline aldığı beyaz şemsiyeyi açarak üzerime tuttu.

" Teşekkür ederim." Dedim şemsiyeyi kendim tutup annemin kabrine yürüyerek.

Hamileliğimin ardından eskiye göre daha sık ziyaret etmeye başlamıştım annemi ve kardeşlerimi.

Bu aralar içimdeki kadın daha ön plandaydı sanırım. Bazen kendimi daha duygusal şekilde buluyordum.
Cevher Aslan'ı özlemeye başlamıştım.

Annemin mezarına yaklaşarak tam karşısında durdum.
İki yanındaki küçük mezarlara, sonrada annemin mezarına baktım.

" Anne.
Ben geldim...

Yine seni özledim.
Annelerin kıymeti anne olunca daha fazla anlaşmıyormuş."

Dedim, dahada yaklaştım.
Mezarın kenarındaki taş oturağa oturarak,

" Anne...

Bugün onları hissettim ilk defa.
4 buçuk aylık olan bebeklerimi hissettim.
Nasıl bir duyguydu anlatamam.

Anne...

Sende böyle hissettin değilmi? Çocuklarını hissederken yüreğin kabardı değilmi? Elini karnına koyarak bizimle konuştun değilmi?
Çünkü ben öyle yapmak istiyorum.

Bu...
Bu anne iç güdüsü değilmi?

Anne...

O ayyaş sizi benden almasaydı, şimdi yanımda olsaydın, sende benimle paylaşırdın bu heyecanımı değilmi?

Ama yoksun..."

O an hissettim yüzündeki ıslaklığı.
Bu hormonlar hiç bana göre değildi. Yanaklarımdan aşağı akan damlaları silerken,

" Ama beni, bizi görüyorsun değilmi?

Eminim, görüyorsun...

Bu arada biliyormusun," Dedim kendimce konuyu değiştirerek.

" Artık üveyde olsa bir kuzenimiz var.
Geçen ay tanıştık, adı Didem.
Hasan babanın erkek kardeşinin kızıymış.
Meğer Hasan babanın bir kardeşi varmış. Kızı bir görsen çok tatlı, duygusal, kibar. Benim tam zıttım.
Hastaymış, ölümden dönmüş.

Hatta bana birlikte tatil yapalım. Dedi. Ama çocuklar ısrar etsede kabul etmedim. Bana göre değil biliyorsun.
Ben öyle mayo giyerek deniz kenarlarında gezemem. Heleki bu göbekle asla!

A birde Efe var.
Efe'yi de evlenirdik. Dilan'la evlendi.
Kadir'le birlikte çifte nikah yaptılar.

Kadir bundan sonra İpek'le kendi evinde kalacak. Efe ise artık evli olduğu için üst kattaki büyük odaya geçecek.

Ege şimdilik bekar ama, Aslan nasıl yaptıysa doktorumla Ege'nin arasını yapmış. Çok cin bu Aslan.

Şimdi ikisi çıkıyor. Kışada Ege'yi evlendiririz belki. Oda Burcu ile kendi odasında kalır.

Özge'mi?
Özge hâlâ aynı. Ergenlikten çıkmasını bekliyorum. Arada beklenmedik şekilde akıllı uslu, arada çılgın bir kız oldu. Büyüyor. Yakında abla olacak. "

Dedim gülerek.

Anne...

Ailem büyüyor. Yalnız başlayan hayatımda sevdiklerimle birlikte dünyam dahada kalabalıklaşıyor.

Ama...

Ama kimse senin boşluğunu dolduramıyor. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum."

Ayağa kalktım.

" Seni seviyorum...
Sizi seviyorum. Yine geleceğim. Anne, seninle konuşmak çok iyi geliyor."

Dedim üç mezarada ayrı ayrı bakarak. Sonra da arkamı döndüm çıkışa doğru.
Kazım az ilerde arabanın yanında elinde bir şişe su ile beni bekliyordu.

Bu halleri Aslan'ın talimatlarına benziyordu. Kesin Kazım'ı aramıştı.
Adam iş yerinden bile beni gözetliyordu.

Anneme döndüm tekrar.

" Görüyormusun anne?
Aslan Karabey...
Bebeklerimin babası olan bu çılgın adam hayatımın şansı.

Şimdilik hoşçakalın."

Dedim.

Sonrada çıkışa doğru yürüdüm. Kazım hızla yanıma gelerek şemsiyeyi elimden alıp su şişesini bana uzattı. Şemsiyeyi kapatıp arka koltuğa bıraktı sonra.

Hava gerçekten sıcaktı. Elimdeki şişeyi havaya kaldırdım tam içecekken aniden dönen başımla sendeleyince Kazım tuttu kolumdan.

" İyimisiniz? "

" Başım dönüyor."

Dedim zorlukla.
Tansiyonum düştü sanırım yine.

" Gelin arabaya binin. Hemen hastaneye gidelim. "

" Gerek yok." Diyemedim çünkü iyi hissetmiyordum. Sanırım sıcak yüzünden olmuştu.
Kazım'ın yardımıyla arabanın arka koltuğuna geçip oturdum. Gözlerimi kapayarak geriye yaslandım.
Kazım direksiyona geçerek hemen aracı çalıştırıp gaza bastı.

Tam Aslan'a söyleme panik olur diyecekken sesini duydum.
Çoktan aramış meğer.

"Abi Cevher Hanım rahatsızlandı. Hass..." Demiştiki.

" Ne?
Neyi var? Ağrısımı var?
Yoksa yine kanama falan mı?

Kazım durma hemen Burcu'ya gidin. Bende hemen geliyorum! "

Derken öyle bağırıyorduki arka koltukta ben duyuyordum sesini.

" Kazım telefonu ver."

Dedim gözlerim kapalı.
El yordamı ile aldığım telefonu kulağıma götürdüm.

" Aslan sakin ol."

" Cevher'im neyin var? İyi misin? Yoldayım hemen geliyorum. Kazım'a Burcu'ya gidin dedim. Sen gelmeden bende orda olurum merak etme."

" Aslan! "

Dedim birazda yüksek sesle.

" Bi sakinleş.
Önemli birşey değil. Sıcaktan tansiyonum düştü sanırım. Hemen panik oldun yine.

Tamam Burcu'ya gidiyoruz sende sakince gel."

" Tamam, ben hemen Burcu'yu arıyorum." Diyerek kapattı.

" Seninle ne yapacağım ben."

Dedim sızlanarak.

Telefonu Kazım'a uzatırken,

" Kazım bir daha ben söylemeden arama şu adamı. Yoksa abisiz kalacaksın. Yok yere panikten ölecek "

" Efendim Aslan abi sizin ve bebekler için korkuyor.
Yoksa adı gibidir abim.
Hiç bir şeyden korkmaz."

Biliyordum. Öyleydi. Her halini görmüştüm Aslan'ın.

Ağırlaşan başımı geriye bırakarak gözlerimi kapattım.

" Sen yinede söyleme. "

Bir süre sonra, Kazım:

" Geldik efendim. Abi ve Burcu hanım burda."

Dedikten sonra durur durmaz kapı açıldı.

" Cevher'im."

Diyen Aslan endişeyle bana bakıyordu.

" Gel Cevher'im." Diyerek arabadan inmeme yardım ederken Burcu yanımıza tekerlekli sandalyeyi getirdi. Kendimi yavaşça sandalyeye bıraktım. Sonrada Aslan'ın yardımıyla içeriye girerek acil müdahale odasına girdik. Yerimden kalktığım anda Aslan kucağına alarak yatağa bıraktı yavaşça.

Burcu anında yanıma geldi.

" Nasıl hissediyorsun? "

" Başım dönüyor ama ilk an kadar değil yavaşladı."

" Aslan mezarlığa gitti dedi.
Güneştemi kaldın. "

Diye sordu tansiyonumu ölçerken.

" Hayır, ama sıcaktı."

Kolumdaki âleti çıkarırken,

" Evet tansiyonun düşmüş. Seni biraz misafir edeceğiz. Önce bir serum takıp sıvı desteği verelim. Hemen toparlarsın. Kendini toparladıktan sonrada hazır gelmişken bebeklerede bakarız."

" Tamam. "

Burcu koluma damar yolu açarken, Aslan yanıma oturup elimi ellerinin arasına aldı.

" Korkuttun beni. "

" Sen korkmak için bahane arıyorsun Aslan. "

" Konu sen ve bebekler olunca öyleyim. Her neyse şimdi dinlen kendine gel.
Sonrada bebeklerimizi görelim. "

Burcu serumu takarken,

" Biliyormusun Aslan, bir çok baba adayı gördüm. Ama senin kadar panik olanını görmedim. "

Aslan burnunu çekerek gözlerini Burcu'ya dikti.

" Merak etme Ege beni geçer."

Dedi kollarını göğsünde bağlayarak.
Burcu kızarırken Aslan'ın dizine vurdum.

" Banane, kendi istedi."

Dedi omuz silkelerek.

" Çocuk gibi oluyorsun bazen. "

Dedim pes edip gözlerimi kapatırken.
Bir saat sonra serumunda etkisiyle daha iyiydim.
Sıra ikizleri görmeye gelmişti.

Burcu gelen ultrason cihazını yatağımın yanına kurup ayarladı.
Sonrada karnımı açarak jeli sürdü.
Gülümseyerek,

" Göbeğin dahada büyümüş. İkiz gebelik olduğu iyice belli olmaya başlamış."

Diyerek elindeki âleti jele bulayarak karnımda ve kasıklarımda gezdirdi. Bu arada hem Aslan hem ben
pür dikkat ekranı izliyorduk. Ekranda gördüğümüz görüntü artık daha anlaşılırdı. İkizler artık gerçekten bebek gibi görünüyordu. Elleri, ayakları, yüzleri...ile.

" Evet 4 buçuk aylıklar ama 6 aylık gibi geliyor bana.
Hem sıcak hem hamilelik gerçekten zormuş."

" Eminim zordur.
Hareketlerini hissediyor musun peki."

" Evet ilk kez bugün hissettim."

" Sizin tembel Prens ve prenses hareketlerini arttırmaya karar vermişler demekki."

Biz konuşurken Aslan sessiz ve öylece bebekleri izliyordu.

" Eveet.
Ufaklıklar gayet iyi. Kiloları biraz geriden geliyor. Ama iyiler. "

Derken karnımdaki jeli kağıt havluyla sildi.

" Burcu ben normal doğum olsun istiyorum."

Dediğimde Aslan aniden bana döndü.
Gözlerime dikti gözlerini.

" Neden öyle bakıyorsun."

" Cevher, eminmisin?

Birini dünyaya getirmek bile zorken ikisini...
İki bebek iki katı sancı, acı demek. "

" Biliyorum.
Ama ben gerekmedikçe sezeryan istemiyorum.
İkizleri normal şekilde dünyaya getirmek istiyorum.

Ben kurşun yarasına, bıçak yarasına dayandım.
Bebeklerim için doğum sancısınada dayanırım."

Aslan Burcu'ya çevirdi gözlerini.
Medet umar gibiydi bakışları.
Burcu:

" İkiz doğumlar sezeryanla olur diye bir kanun yok.
Eğer annenin ve bebeklerin sağlığı ve bebeklerin doğum anındaki pozisyonu normal doğum için uygun olursa pekala normal doğum yapabilirsin.

Ama doğum anında bir aksilik olursa sezeryan içinde hazırlıklı olmalıyız.

Mesela bebeklerden bir doğar ama diğeri doğum pozisyonu almazsa yada ters gelirse veya göbek kordonu sorun çıkarırsa sezeryan gerekebilir.

Tabi bunlar nadiren olan şeyler. Bunların yanı sıra erken doğum ihtimalinide göz ardı etmemek lazım.
Sonuçta bir rahimde iki bebek var.

Tabi bazı anneler daha kolay olacağı için hiç düşünmeden sezeryan tercih edebiliyor."

" Anladım teşekkürler."

" Rica ederim.
Sonraki kontrol bir sıkıntı olmazsa 1 ay sonra. "

Aslan:

" Sağol Burcu." Dediğinde,

Burcu:

" Hiçbir doğum basit değildir. Hem anne hem bebek yada bebekler için zor bir süreçtir. Ama bazı doğumlar gerçekten beklenenden kolay olur. Bazılarıda kolay görünür ama zor geçer. Ama sonuçta dünyaya bir can geliyor. Birazcık zorluk olacak.

Hem doğuma kadar zaman var. Eğer fikir değiştirirseniz. Doğumu sezeryan olarakda yapabilirsin."

" Fikrimi değiştireceğimi sanmıyorum.

Ne zaman çıkabilirim."

" Tansiyonun iyi, bebeklerde. İstediğiniz zaman çıkabilirsiniz. "

" Teşekkürler burcu.
A bu arada. "

Dedim gülümseyerek.

" Ege ile aranız nasıl.
Çöpçatan Aslan sizi tanıştırdıktan sonra konuşma fırsatımız olmadı."

" Sen bari yapma."

" Ben ciddiydim.
Seni elinden kaçırırsa bekar öldürürüm o Ege'yi. "

" Gülümsedi. İyi gibi. Yani ciddi gibiyiz. "

" Ooo çok sevindim.
Gerçekten.

E bize musade dediğimde Aslan ve Burcu' nun yardımı ile yerimden kalktım.

Hastaneden çıktığımızda öğleni geçiyordu.
Aslan ile birlikte Aslan'ın arabasına binerken ,

" Kazım arkadan gel." Dedi Aslan.

" Aslan beni şirkete bırak? "

" Hayır bırakamam. Bugün şirket yok."

" Olmaz Ege bekliyor. Kaç gündür yalnız. Efe yok bende olmazsam..."

" Merak etme arayıp konuşmuştum. Artık beklemiyor.
Seninle şimdi doooğru eve gidiyoruz.
Sende günün kalanını dinlenerek geçiriyorsun. "

" Aslan saçmalama, ben iyiyim. "

" Aslan falan yok Cevher. Eve gidiyoruz. "

" Aslan , bunların hepsini ödetecem sana. "

" Ödet güzelim.
Kızımla oğlumu kucağıma ver, sonra istersen kurşunla. Gıkım çıkarsa şerefsizim. "

Aslan'ın sırıtan yüzüne baktım. Bu yaptıklarını gerçektende ödetecektim. Bunu aklımın bir kenarına not ederek şirkete gitmekten vazgeçtim.

Bir süre daha yol aldıktan sonra eve gelerek bahçe kapısına geldik.

Bahçede gördüğüm diğer araç tanıdık gelmişti.
Efe ve Dilan araçtan inerken bizde bahçeye girdik.

Arabadan yavaşça inerek Efe'ye

" Ooo genç evliler.
Hoşgeldiniz. Ben sizi yarın bekliyordum. "

Efe:

" Gece serinliğinde gelelim dedik. Aşırı sıcak vardı. "

" İyi olmuş, gerçekten sıcak. Hadi içeri geçelim. "

Birlikte içeri girerken Dilan'ın hali dikkatimi çekti. Sanki çekiniyordu.
Bir zamanlar bizim için çalışan biri olarak, şimdi bu evde bizimle yaşamak ona tuhaf gelecekti.

Dilan'ın yanına gelerek,

" Dilan.
Sen artık Efe'nin eşi ve ailemizin bir parçasısın. Rahat ol."

" Teşekkür ederim. "

Efe yanımıza gelerek Dilan'ın elinden tuttu, birlikte içeri doğru giderken,

Aslan:

" Hadi bizde gidelim.
Sıcak size yaramıyor kraliçem."

Diyerek belimden sarıldı ve birlikte yürüyerek içeri girdik.

*****

Dilan'ın ailemize katılmasının ardında 1 buçuk ay geçti.
İlk günlerde çekingen hareketleri olsada şuan ailemize tamamen alışmıştı.
Özge ilede iyi anlaşıyorlardı. Özge'nin bana kardeşim diye hitap ederken, benden küçük olan Dilan'a abla demesi biraz garip geliyordu sadece.

Her sabah daha kalabalık bir aile olarak kahvaltı yapıp Ege, Efe ve Dilan birlikte şirkete giderken, ben çoğu zaman evde çalışıyor yada dinleniyordum.

Arada bir şirkete gitmem gerektiğinde Dilan mutlaka adım adım benim yanımda oluyordu.
Dilan, Efe için iyi bir eşti. İyikide evlenmişler.

*****

Uykusuz bir geceden sonra belimdeki ağrıyla uyandım bu sabah.
İkizler 6 aylık oldukları için artık karnım dahada büyümüş yatmak, gece uyumak ve sabahları kalkmak dahada zorlamıştı.
Zar zor soluma dönmeye çalışırken Aslan'ı da uyanmıştım. Bana yardım ederek dönmemi sağlarken,

" Cevher. İyi misin.? " Diye sorunca,

" Belim ağrıyor.
Doğru düzgün uyuyamadım." Dedim.

" Neden haber vermedin kraliçem. "

" Haber versem ne olacaktı Aslan. Birazda senmi taşıyacaktın ikizleri."

Dedim sinirle. Şuan hâlâ ağrıyan belimin acısını Aslan'dan çıkarmıştım.

" Uykunu alamadığın belli.
Yine sinirin tepende. Senin bu sinirinle ne yapacağız bilmiyorum.
Kızıma geçerse birde vay halime."

Derken elini penyemin altından içine sokarak belime ve omuriliğime yavaş hareketlerle masaj yapmaya başladı.

İstemsiz şekilde " Imm." Dedim.

Gerçekten iyi geliyordu.
Derin bir nefes alarak rahatlarken,

" Bunu her sabah isteyebilirim Aslan."

" Yaparım mavi gözlüm sen söyle yeter. "

Nerdeyse yarım saat masaj yaptı Aslan.

" Yeter Aslan teşekkür ederim. " Demesem şirkete falan gitmeyip dahada yapacaktı.

" Şimdi birde kalkmama yardım edersen güzel olur."

Aslan hemen yerinden kalkıp yatağın benden tarafına geldi. Ellerimden tutarak yavaşça kaldırırken,

" Az kaldı kraliçem. Biraz daha dayan."

Dedin üzgün.

Biliyordum. Elinden gelse yükümü paylaşırdı. Ama imkansızdı. Annelik bana aitti. 2 canı taşımak benim görevimdi. Benden anne olmaz derken hamileliğimin 6 ayındaydım.

" Cevher sen bugün gidebileceğine eminmisin? "

" Bugün hiç bir kuvvet beni burda tutamaz Aslan.
Bugün ilk gün. Bugün Hasan babanın okulları öğrencilerle dolacak.
Bugünü iple çektik.
Tabiki orda olacağım. "

" Tamam ama kendini iyi hissetmezsen söyle. "

" İyiyim Aslan.
Hadi inelim ikizler bizi bekliyordur. "

" Tamam."

Yerimden kalktıktan sonra önce banyoya girerek bir duş aldım. Yoksa kendime gelemeyecektim. Ben banyodan çıktığımda Aslan hazırlanmış beni bekliyordu.

Ben bornozla giyinme odasına girerken peşimden geldi.

" Sen nereye? "

" Sana yardım etmeye geldim kraliçem."

" Gerek yok ben hallederim."

Aslan yavaş hareketlerle arkama geçti ellerini kollarımın altından geçirip göbeğime koyarken, yüzünü boynuma dayayarak boynuma bir öpücük bıraktı.

" Yüküne yardım edemiyorum bari bu kadarına yardım edeyim."

Dedi kısık, buğulu sesiyle.

" Tamam. Teşekkür ederim."

Diyerek çekmeceden bir çift çamaşır alarak eline verdim.
Elindeki siyah çamaşırlara bakışını görünce,

" Yardım ederken uslu dur arsız." Dedim.

" Ne zaman yaramazlık yaptım güzelim."

Diyerek önce bornozumu çıkardı. Sonra ilk olarak üst, sonra alt çamaşırımı giymeme yardım etti. Sonrada koca göbeğime bir öpücük bırakırken,

" Bugün uslu duracaksınız çocuklar. Anneyi yormak yok."

Dedikten sonra diğer kıyafeylerimede yardım etti.
Saçlarımıda taradıktan sonra birlikte odadan çıkarak merdivenlere yöneldik.

Merdivenlerden inerken arkamızdan Dilan ve Efe göründü.

Efe:

" Günaydın patron. "

Derken Dilan gülümseyerek,

" Günaydın." Dedi.

" Günaydın."

" Patron, sen bugün gidebileceğine eminmisin? "

" Artık eminim.
İkiniz kesin aynı bardaktan su içmişsiniz. "

Dedim kaşlarım çatık.
Ve aşağıya inmeye devam ettim.

O sırada Özge koşturarak aşağı inerken bu kez arkasında Şanslı ve Kara yoktu.
Aşağıdan bize bakan Ege. Özge'ye

" Çalçene, kuyrukların nerde? "

" Bugün okula gidiyorum Ege abi unuttun heralde. Onları odada bıraktım. Dönüşte seninle oynarlar artık. " Dedi sırıtarak.

" Çok komik küçük jeryy."

" Yaah. Bana fare deme! "

Evet bugün Özge'de okula başlayacaktı. Yaz tatili bitmişti artık.

Mutfaktan çıkan Sevim sultanın,

" Masa hazır."

Sözüyle hepimiz mutfağa geçip masaya oturduk.

Birlikte yaptığımız kahvaltıdan sonra Özge kalkarak,

" Afiyet olsun ben kaçıyorum." Diyerek mutfaktan çıkarken arkasın dan seslenerek,

" Özge Çağrı'yı delirtme." Diye uyardım.

Kadir'i, evlendikten sonra şirkette güvenlik müdürlüğüne yükselttim.
Artık bir ailesi vardı. Ona görede bir işi olsun istedim.
Onun yerinede Çağrı'yı getirdik. Şimdilik Özge'yi okula götürüp getiriyordu. Tabi Özge arada çocuğu delirttiği için bende arada uyarı çekiyordum.

Özge' nin arkasındanda biz kalktık.

5 kişi gideceğimiz için minibüsle çıktık yola. Aracı Ege sürdü. Okul için bütün resmi işlemler hallolmuş ve bu yıl ilk öğrencilerini ve öğretmenlerini alacaktı okul.

Öğrencilerin okullara gelişini izleyeceğim o anı sabırsızlıkla bekliyordum.
Şeref beyde bizimle orda buluşacaktı.

Bir saat kadar sonra nihayet okulun yanındaki küçük tepelik alana gelerek
minibüsten indik.
Şuan baktığım yerden hem okulları, hem yatakhaneleri hem bahçeyi rahatlıkla görebiliyordum.

Bilerek buraya çıkmıştım çünkü alanın tamamını aynı anda görebiliyordum. Gözlerim aşağıda bana tablo gibi görünen manzarada,

" Aslan ellerinize sağlık.
Teşekkür ederim. " Dedim.

" Kraliçemi memnun edebildiysem ne mutlu bana." Dedi gülümseyerek.
Aynı anda yanımızdaki üçlüden bir,

" Ooooo." Gelince gülmeden edemedim.

O sırada arkamızdan gelen araç sesine döndüğümde Şeref beyi gördüm.
Bizi görünce oda buraya gelmişti.

Arabasından sakince inip yanımıza geldi ve sırayla hepimizle tokalaştıktan sonra okula çevirdi gözlerini.

" Bu kadar iyi olmasını beklemiyordum.
Aslan Karabey.
Teşekkür ederim. Emeğinize sağlık."

Aslan:

" Umarım bir çok öğrenci için güzel bir geleceğin temelleri olur bu okullar. "

" Olacak eminim bundan."

Bir süre daha okulu ve öğrencileri izledikten sonra Şeref bey bana dönerek,

" Cevher Aslan.
Sizinle tanışmaktan sizinle çalışmaktan şeref duydum.
Umarım bundan sonrada birlikte güzel işler yaparız. "

" Bende Şeref Bey.
Teşekkür ederim. "

Şeref beyle vedalaşıp ayrıldıktan sonra,

" Hadi Fatma hanımı ve Mehmet'i görmeye inelim.
Ders başladığında 40 dakika kantin boş olur. Bizde rahatca görüşürüz."

Ege:

" Evet bende merak ediyorum. Bakalım bizim küçük ortak ne yapıyor."

Tekrar minibüse binerek aşağı inip servis araçlarının yanına park ederek araçtan indik. Sonra bahçeye, ordanda binaya girerek kantine geldik.

Kantin okula yakışır şekilde büyüktü.
Mehmet beni görür görmez koşarak yanımıza gelirken annesi Fatma hanımda arkasından geldi.

Mehmet'i kendi okulumuza aldığımızdan beri sadece bir kaç kez görüşmüştük.

" Cevher Aslan hoşgeldiniz."

Dedi Mehmet.

Fatma:

" Hoşgeldiniz. " Derken karnıma baktı. Gülümsedi.

" Gözünüz aydın. " Dedi önce.
Sonra masayı göstererek,

" Lütfen ayakta kalmayın. Buyrun oturun.
Yorulmayın."

Diyince birlikte masaya oturduk.

" Ne alırsınız.
Ne ikram edelim."

" Ben bir su alırım.
Sütlü kahveden iyidir."

Dedim Aslan'a bakarak.
Aslan gülümseyerek,

" Bende kahve."

Dedi. Ege, Efe ve Dilan'da kahve aldılar.

" Fatma ve Mehmet kahveleri ve suyumu servis ederek yanımızdaki boş sandalyelere oturduktan sonra.
Suyumdan içerek sohbet ettik.
Bir süre sonra,

Fatma:

" Size ne kadar teşekkür etsek az. Sayenizde hayatımız değişti."

" Estağfirullah. Ben size bir ortaklık önerdim sizde kabul ettiniz."

Mehmet bana bakarak,

" Bizim için yaptıklarınız için teşekkür ederiz."

" Bundan sonrası senin elinde Mehmet. Okumaya devam et. Hem çalış hem oku. Sonunda benim şirketime gel. Ortaklığımız devam etsin. "

Dediğimde anne oğulun gözlerinde yıldızalar gördüm.

" İyi insanlara her zaman her yerde ihtiyaç vardır.
Benimde ihtiyacım var."

Diye ekledim ayağa kalkarak.
Ders saati bitmek üzere bizde kalkalım. Tekrar görüşmek üzere."

Diyerek vedalaştıktan sonra okuldan çıkarak. Minibüse doğru yürüdük.

Minibüsün önüne geldiğimde arabadan tutunarak durmak zorunda kaldım.

Aslan hemen koluma girerek,

" Cevher." Dedi yine endişeli.

" Bir şey yok.
Sadece tekmeler."

Dedim dişlerimi sıkarak.

" İkizler kavga ediyor sanırım."

Efe hemen sürgülü kapıyı açtı. Açılan kapıyla minibüsün girişine oturarak biraz mola verdim.
Bir kaç dakika sonra ikizler durunca arakamı dönerek bir kez daha baktı okula. Bugün hayatımdaki en güzel günlerden biriydi.

Aslan'ın da yardımıyla minibüse binerek koltuğa geçerek oturdum. Aslan koltuğumu geriye yatırırken,

Efe Ege'ye,

" Ege yavaş sür." Dedi.

1 saatlik yolu 1 buçuk saate geldiğimizde gerçekten sinir basmıştı artık.
Ben ve Aslan araçtan inerek eve girerken ikizler ve Dilan' da şirkete gitmek üzere yola devam ettiler.

Salona girer girmez kendimi koltuğa bıraktığımda Aslan anında gelerek ayaklarının altına küçük kirlentleri koydu.
Sonrada karşı koltuğa oturdu.

" Teşekkürler Aslan...

Aslan."

" Hımm. "

" Yeni farkettim.
Sen sigara içmiyorsun."

Aslan aniden kahkaha ile gülmeye başladı.

" Geç olsun güç olmasın demişler."

Gerçekten yeni fark etmiştim.

" Ne zamandan beri."

" İkizlerimizden beri."

Dedi duygulu gözlerle bakarken.

" Onlara kötü örnek olmamak için bıraktım.
Ama felaket kahveci oldum. Senin gibi.
Körle yatan şaşı kalkarmış."

Derken gülüyordu.

" Çok komik.

Hem sen neden hâlâ evdesin. "

" Bugün kendime izin verdim.
Evde kalıp işleri evden yürüteceğim."

" Hmm.
Yani başımı beklemek için değil."

" Kesinlikle. Alakası bile yok.

A bu arada sana birşey gösterecektim."

Diyerek yerinden kalkıp konsola yöneldi.
Elinde bir katalog ile geri geldi ve bana uzattı.

" Bu ne.?" Dedim alarak.

Sonra içine bakınca anladım. Beşik resimleri ve çocuk odası resimleriyle doluydu.

" Artık zamanı gelmedimi?
Yavaş yavaş odalarını yapmak gerek."

Dedi gülümseyerek.

*********************************

Devamı yolda canlarım

 

Loading...
0%