Yeni Üyelik
4.
Bölüm

💚Z. 3 Bölüm

@azamet_29_2

Sabaha kadar yarım saate bir kalktı kız. Çünkü bebek sürekli acıkıyor ağlıyordu. Zümrüt her defasında yeniden mama hazırlayıp bebeğe içirmeye çalışıyordu. Kaç yudum içse kârdı.

Sabah olduğunda gece doğru düzgün uyuyamayan kız hâlâ yorgundu. İşin iyi tarafı ise başka işlerle uğraşmayacağı için gün içinde uyuyup dinlenebilirdi.

&

Bir kaç yudum daha içen bebeği kaldırıp omuzuna koydu. Yavaş hareketlerle gazını çıkarıp kucağına aldı tekrar. İlk kez inceledi. Siyah saçlarla doğan bebeğin kara kaşları bile belirginfi. Yeni doğuşundan kaynaklı esmer teni küçücük elleri minnacık tırnakları vardı. En son küçük kardeşi Fidan'ı böyle görmüştü.

Sonra bebeğin annesizliği geldi aklına. Annesi olsa böyle mi olurdu. Diye düşündü. Annesinin göğsündeki bitmek bilmeyen sütünü doya doya emerdi diye düşündü. Sonra kendi geldi aklına. Zar zor hatırladığı yüzü ile annesi geldi aklına. Üvey babası ve üvey annesi ile yaşadığı zor yıllar geldi aklına. Derin bir nefes alıp verdi.

Sen benden daha şanslısın.

Hareket eden dudaklarından duyulmayan kelimelerle konuştu.

Seninle ne yapacağız böyle küçük şehzade. Çok inatçı bir bebeksin. Hacer Hanım'ın dediğine göre babana benziyormuşsun. Ama böyle olmaz büyümek istiyorsan mamanı içmen gerekiyor. Gözleri kapalı olan küçük bebek oralı bile değil uykuya dalmıştı çoktan.

Kucağındaki bebeği beşiğine koyarken birden odanın kapısı açıldı. Boş bulunup korkuyla yerinde sıçradı kız. Anında arkasına döndüğünde karşısında Emine Hanım'ı ve yanında uzun boylu bir erkek gördü.

Adamın gözleri bebekte Emine Hanım'ım gözleri kızdaydı. Başıyla odadan çık çık işareti verince kızın gözleri adama kaydı.

Bu adammıydı bebeğin babası. Şaşkınlığına engel olamadı. Gençti. Uzun boylu yakışıklıydı. Hiç baba olan biri gibi değildi görünüşü. Genç bekar bir delikanlıya daha çok benziyordu.

" Ihımm! "

Emine Hanım'ın sesiyle kendine gelip hızla kapıya yöneldi.

" Bekle! "

Anında durdu arkasından gelen sert sesle.

" Bana bak! "

Elleri eteklerine gitti. Parmaklarıyla sıkarak yavaşça arkasına dönerken başını önüne eğdi.

" Mama içti mi? "

Kız eliyle eh! İşareti yapınca kaşları çatıldı adamın.

" Konuşsana! "

" Konuşamaz! " diyen Emine girdi araya.

" Konuşamıyor. Dilsiz."

Kızın başı hâlâ önünde gözleri doldu. Bu kadın dilsiz diyince daha bi dokunmuştu.. Murat şaşırırken annesi devam etti.

" Aklın kalmasın oğlum. Dilsiz milsiz ama iyi ilgileniyor torunumla. Hacer gözleriyle görmüş. Gereken uyarıları da yaptım. Bir sıkıntı olmayacak inşallah. İçin rahat olsun. "

Murat annesini dinlerken gözleri hâlâ kızın üzerindeydi. Kızıl uzun saçları, bir altmışa yakın boyu ve zayıf haliyle ergen yaşlarda bir kıza daha çok benziyordu. Kıza bakarak,

" Sen çıkabilirsin."

Dedi Emine. Hâlâ çıkmasını istiyordu.
Zümrüt tam kapıya dönecekken yine Murat'ı duydu.

" Başını kaldır bana bak."

Başını kaldırıp adama bakmak mı? Emine Hanım'ın konuşmalarını hatırladı kız. Babası gelince odadan çık demişti. Demek ki oğluyla göz göze gelmesini istemiyordu. Ne yapacaktı şimdi. Bu adam annesinden azar yesin istiyordu geliba. Başını kaldırmadan göz ucuyla karşısındaki kadına bir bakış attı. Kadının kaşları çatık bakışları tehdit içeriyordu.

Murat bir annesine bir kıza baktı bu kezde. Durumu anladı. Annesinin kızı uyardığı bariz şekilde anlaşılıyordu.

" Bu evde benim sözüm geçer."

Dedi sert şekilde.

" Kaldır başını! "

Dedi annesine inat. Kız da el mecbur kaldırdı başını. Ama gözleri yerdeydi hâlâ. Emine'nin hışmına uğramak istemiyordu. Lakin ikinci emir kipli cümle geldi.

" Bana bak! "

Kız yavaşça kaldırdı yerdeki yeşillerini. Kucağında şehzade ile kendine bakan adama baktı. Kara kaşları kara gözleri çok sert bakıyordu. Farkında olmadan yutkundu.

" Kaç yaşındasın? "

" Yirmi olacakmış." Dedi Emine.

Çatık kaşlarla kadına baktı Murat.

" Onunla konuşuyorum. "

Dedi başıyla kızı işaret ederek. Sonra gözlerini yeniden kıza çevirip tekrar etti.

" Kaç yaşındasın? "

Kız iki parmağını birleştirip havaya kaldırdı.

" Yirmi olacaksın yani."

Başını salladı evet anlamında.

Kucağında oğluyla kızın yanına doğru yürürken Zümrüt'ün heyecan ve birazda korkuyla eli ayağı titremeye başladı ve bir adım geriye gitti. Gözleri hâlâ adamın gözlerindeydi.

Uzun boyuyla yukardan bakarken ne kadar da heybetli görünüyordu. O kadarki babasının kucağındaki bebek sanki dahada küçülmüştü. Yeniden yutkundu kız.

" Yirmi yaşında olduğuna emin misin? Hiç yirmi yaşında biri gibi görünmüyorsun. Oğluma bakabileceğine inanması zor."

Bunu söylerken bu kez gözleri annesine döndü.

" Endişe etme oğlum. Dört kardeşini de o büyütmüş. Tecrübeli. Hacer gece izlemiş beceriyor yani."

Ne yani Hacer denen kadın gece boyunca gizlice kızı mı izlemişti.

" Zaten başka kadın yada genç bir kız da bulamadık.
Tek sıkıntımız var."

Diye devam etti Emine.

" Mama içmek istemiyor tosunum. Bir kaç yudum zar zor alıyor."

Adamın gözleri kucağındaki bebeğine döndü. Annesi,

" Böyle giderse zayıf düşecek hasta olacak diye korkuyorum."

Derken adamın çenesinin seğirmesinden ne kadar gergin olduğu belli oluyordu.

Hiç bir bebek açlıkla yaşayamaz dedi içinden. Böyle giderse oğlumu kaybedeceğim.

Diye düşündü. Derin bir nefes alıp verdi. Bebeği kıza doğru uzattı. Zümrüt bebeği kucağına alırken,

" Dikkatli ol. Oğluma iyi bak. O benim için çok değerli. Her şeyden önce o bir bebek. Annesi kim olursa olsun bir can taşıyor. Açlıktan ve bakımsızlıktan ölmeyi hak etmiyor."

Annesi kim olursa olsun! Mu?

Dedi kız içinden. Neden böyle söylemişti.

Adamın gözlerinin içindeki öfkeyi gördü. İster istemez karısını sevmiyordu galiba. Diye düşündü. Öyleydi... Sevmemişti.

Annesinin ve Sevda'nın oyununa gelmişti Murat. Annesi istediği kızı gelin almak için, Sevda ise istediği erkeğin koynuna girmek için yapmıştı bu oyunu.

Sevda öyle güzel rol yapmıştı ki
Murat günlerce kıza zorla sahip olduğunu inanmış kendinden nefret etmişti. Sonra annesinin kızın namusunu kurtar baskıları başlamış böylelikle evlenmişti Sevda ile.

Dahası nasıl bir kaderdi ki Sevda tek gecede hamile kalmıştı? Asıl şaşırdığı nokta buydu. Sevda ile aynı odada uyandığında yataktaki çarşafı görmese çocuğun başkasından olduğunu bile düşünürdü. Şeytan aklına ya senden sonra hamile kaldıysa şüphesini bile sokmuştu. Lakin Sevda evin dışına bile çıkmadan kalmıştı bu evde.

Murat sonunda herşeyi kabul etmiş kızla evlenmişti. Lakin o geceden başka elini sürmemişti, bir daha sürmeyeceğini de açıkça söylemişti kıza. Sevda dokuz ay boyunca bunun üzüntüsünü çekmiş defalarca pişman olmuştu yaptığına. Ama artık çok geçti. Sevdiği ama sevilmediği adamın bebeğini taşıyordu. Sonunda da doğumda hayatını kaybetmiş öncesinde de helallik istemişti adamdan.

Düşüncelerinden çıkarak kapıya yürüdü Murat.

" Fabrikaya gidiyorum." Dedi ve çıktı.

Oğlunun çıkışının ardından Emine hızla kızın yanına gelip kafasına bir yumruk vurdu. Kız yapacağı şeyi gördüğü hâlde kendisini koruyamadı bile. Zira bebeği saran elleri ve kolları doluydu. Sadece öne doğru pısmış bir daha vurmamasını umuyordu.

" Ben sana ne dedim?
Murat odaya girince çıkacaksın demedim mi ha!? Demedim mi!? Hem dilsiz hem aptalsın! "

Kızın bir tutam saçını bir anda eline dolayıp kendine çekince boynu kırılacak gibi arkaya büküldü.

" Bir daha olmayacak!
Bir daha Murat bu odadayken burda olursan karışmam! Yoluk yoluk yollarım seni. Anladın mı beni? "

Kız geriye doğru çekiştirilen saçları ve acıyan saç dipleri ile başını zorlukla aşağı yukarı salladı. Emine elini kızı ittirerek çektiğinde başı önde gözleri dolu dolu kucağındaki bebeğe bakıyordu.

" Bir hatanı daha görmeyeyim karışmam!"

Kadın hırslı adımlarla odadan çıkarken arkasından bakan yeşiller dolu bir bulutun yağmur damlalarını bıraktığı gibi bıraktı gözleri yaşları. Bebeğin kundağı üzerine düştü damlalar.

Bebek kızın hâlini hissedercesine yeniden uyandı. Ağlamaya başladığında kız daha çok ağlamaya başladı. Hem bebeğin hâlini hem kendi kaderini düşününce durmadı göz yaşları, arttıkça arttı.

Bebek sol kolunda bir yandan ağladı bir yandan bebeğe mama hazırladı kız görevini yerine getirme çabasıyla. Acıkmıştı. Yatağa oturup ellerinin tersiyle sildi gözlerini. Derin bir nefes alıp verdikten sonra bebeğe döndü. Elindeki küçük uçlu küçük biberonu bebeğin ağzına dayadı. Lâkin bebek yine biberonun ucundan akan mama haricinde biberonu ağzında tutmuyor, diliyle dışarı itiyor akan bir kaç damlayı mecburiyetten yutuyordu.

Kız yine renksiz dokusuz kelimelerle sessiz şekilde konuştu.

Yapma şehzade. Daha yeni doğmuşken nasıl ayırt edebiliyorsun biberonu. Böyle gidersen hasta olursun. Kendini düşünmüyorsan bari beni düşün. Babaannen olacak o kadın beni sopayla döver valla. Bebeğin kızın söylediklerini anlamasını beklemek saçmaydı. Zavallının tek istediği doğru düzgün doymaktı.

Elindeki biberonu yine ağlayan bebeğe uzattı Zümrüt. Yine almadı bebek minnacık ağzına büyük gelen biberonu.

Derin bir nefes daha çekti kız umutsuzluktan omuzları düşerken. Bebeğin ağlama sesleri ile daha da stres oldu.

Bir kaç gün bu şekilde geçti. Her gün aynı şekilde mama içirmeye çalışıyordu Zümrüt. Ama inatçı şehzade inatla almıyordu biberonu.

Bu da yetmez gibi babası sabah akşam bababaannesi olacak Emine ise günde on kere gelip kontrol ediyor aç mı tok mu diye sorup duruyordu. Yani baskı altındaydı kız.

Sonunda bu sabah aklına bir şey geldi kızın. Acaba dedi. Bu bebişi kandırabilir miyim? Bebekler iç güdüsel olarak meme arıyordu. Bunu kullanabilirdi belki de.

Bir dizini yatağın üzerine doğru çekip ağlayan bebeği üzerine bıraktı. Üzerindeki elbisenin yaka düğmelerine gitti elleri. Lâkin birden durdu. Düşünceleri ikiye bölündü. Bir yanı. Ya hata yapıyorsam. Derken diğer yanı. Ama bebek aç. Dedi. Dahası bu bebek hasta olursa ceza kıza kesilecekti.

Gözleri yeniden titreyen çenesiyle avaz avaz ağlayan bebeğe gitti. Dayanamadı haline. Bir çırpıda açtı düğmelerini. Südyeninin içinden sağ tarafındaki küçük göğsünü çıkardı. Bebeği kaldırıp göğsüne yaklaştırdı sonra. Analığı gibi Bismillahirrahmanirrahim. Dedi. Analığı da bebeklerine memesini ilk verdiğinde besmele ile vermişti. Huysuz bir kadındı. Çok da dayağını yemişti analığının ama iyi huyları da vardı böyle.

Küçük göğsünün küçük ucunu bebeğin ağzına dayayıverdi. Tamam sütü yoktu belki, ama bebek bu şekilde biberon almayı öğrenebilir diye düşünmüştü. Yoksa gerçekten hasta olacaktı.

Hissettiği küçük dil ile içi gıdıklanırken gözlerini kapattı. Bebeğin dili kızın göğüs ucunu yaladı önce. Hissettiği bu acayip duygu ile kızın bütün tüyleri diken diken oldu. Ardından dili ile damağı arasına aldı yumuşak ucu. Ezerek emmeye başladı.

Buydu işte bebeğin kaç gündür aradığı şey. Sert biberon ucu değil bu yumuşak göğüs ucuydu. Tabiki annesinin göğsü olmalıydı ama annesi yoktu işte, ölmüştü.

Bebek içgüdüsel olarak içine çeke çeke emmeye başladığında göğüs ucunda başlayan bu tatlı elektriklenme bütün bedenine yayıldı kızın. İçi hoşaldı. Bu nasıl bir duyguydu böyle. Tarifsizdi. İlerde evlenip anne olursa kendi bebeğini emziririken böyle mi hissedecekti. Evet kesinlikle böyle hissedecekti.

Gözlerini açıp bebeğe baktı. Açlıktan ve ağlamaktan kanter içinde kalmıştı zavallı. Hemen biberona sarıldı. Bebeği göğsünden çekip biberonu verdi ağzına. Şaşırdı bebek. Bir anda neden sertleşmişti dilinin üzerindeki doku. Yinede az önceki davranışı tekrarlayarak aynı şekilde dili ile damağı arasına aldığı biberon ucundan bir iki yudum çekti. Sonra yeniden itti. Sıra kıza geçti. Göğsünü yine bebeğin ağzına verdi. Bebek az önceki yumuşaklığı hissedince yine emmeye başladı. Kız yeniden göğsünü çekip biberonu verdi. Bir kaç yudum daha çekti bebek. Sonra yine kız, yine biberon derken ilk kez bebek doyduğunu hissetmişti. Ardından tatlı bir uykuya dalarken kızın mutluluktan yüzü gülüyordu. Çünkü başarmıştı. Bebek doymuştu ve bu onu mutlu etmişti. Hızla kıyafetini düzeltti. Bunu yaptığını kimse bilmemeliydi.

Bebeği omuzuna kaldırdı. Gazını çıkarıp güzelce beşiğine yatırdı. Üzerini örttü. Eli istemsizce göğsüne giderken yaptığı şeye inanamadı.

İçinden seni kandırdım şehzade. Diyerek kendi kendine güldü. Sonra gözlerini kara kaşlarında ve yüzünde gezdirdi. Bir bebekte bu kadar belirgin kaşlar ve uzun saçlar nasıl oluyordu. Erkek olduğu içinmiydi acaba. Babasına benziyor dedi. Yine içinden.

O sırada kapı açıldı. Bir anda hissettiği korku ile yerinde sıçradı kız, az önce yaptığı şey yüzünden yakalanma korkusuyla.

Arkasına döndüğünde Hacer'i ve Esma'yı gördü. Hacer elindeki küçük bir valiz son durumu görmek için gelirken Esma ise yemek getirmişti kıza.

" Var mı bir sıkıntı ?" dedi Hacer gözleri beşiğin içinde mışıl mışıl uyuyan bebekte. Sonra kıza döndü yönünü gözlerine baktı.

Zümrüt başını iki yana salladı. Herhangi bir sıkıntı yoktu. Kandırarak bile olsa bebeğin karnını doyurmuştu işte. Hemde önceki günlere nazaran daha iyi doymuştu. Bu yüzdendi yüzündeki belli belirsiz gülümseme.

" Aferin."

Elindeki valizi kızın önüne bıraktı.

" Burada yeni kıyafet, çamaşır falan var. Kendinde, kıyafetlerinde, elin yüzünde temiz olsun. Bebeğe mikrop falan bulaştırma."

Kızın yüzü asıldı. Her defasında sivri sivri söylenen bu tür şeyler zoruna gidiyordu.

" Esma bırak tepsiyi."

Esma kızın yanına gelip komodinin üzerine bıraktı tepsiyi. Tepside bir de küçük bir defter ve kalem vardı. Bir şey sormak veya söylemek isterse kullanacaktı. Esma odadan çıkarken Hecer,

" Kahvaltını hızlıca yap. Ben buradayken duşunu da al temizlen. "

Kız başını tamam anlamında salladı.
Bir duş iyi olurdu gerçekten. Ağustos başları ve hava çok sıcaktı. İki gündür de bebekle cebelleşmiş kanter içinde kalmıştı.

Yatağa oturup tepsiyi kucağına aldı. Hızlı hızlı yedi lokmalarını bir an önce duş alıp çıkayım hesabıyla. Çünkü bir saate kalmadan küçük şehzade yine uyanacaktı. Biten tabaklar ve çayıyla tepsiye alıp hızlıca çıktı odadan. Koşar adım mutfağa gidip tepsiyi bırakıp döndü. Hacer'in bakışları arasında valizin içinden bir elbise ve bir çift çamaşır çıkarıp banyoya yöneldi. Kapıyı kapatıp üzerindekileri çıkararak kabinin içine attı kendini. Hızlı hızlı yıkadı şampuan döktüğü saçlarını. Bu arada şampuanı da çok beğendi hani. Kendi evinde sabun bulursa şanslıydı. Saçlarından sonra yine hızlı hızlı köpükledi zayıf küçük bedenini. Sonra da hızlıca durulanıp çıktı. Kurulanıp giyindiğinde onbeş yirmi dakika ancak olmuştu. Yatağın üzerinde oturan Hacer,

" Aferin." Dedi. Yerinden kalktı ağır hareketlerle. Kapıya yöneldi. Zoraki bir gülümseme bırakıp çıktı.

*****

Aradan iki gün geçti. İki gün boyunca odadan hiç çıkmadı kız. Tek işi şehzade adını verdiği bebeğe bakmak beslenmekti ve o uyurken yatıp dinlenmek. Aslında eski halinde iyiydi şimdiki hali. Rahatı da yerindeydi.

Zümrüt iki gün boyunca aynı şekilde besledi bebeği. Bir göğsünü bir biberonu vere vere biraz daha alışmıştı bebek mamaya. Bu süre zarfında Emine Hanım sık sık gelip bebeği kontrol ediyor ardından uyarıcı bakışlarla kızı yeniden ve yeniden tembihliyor ve gidiyordu.

Babası ise yine annesi eşliğinde sabah çıkmadan oğlunu görüyor kucağına alıyor sadece yüzünü izliyor beşiğine koyuyor ve gidiyor, akşamları da geldiği saat kaç olursa olsun yine aynı şekilde oğlunu kucağına alıyor yüzünü izliyor beşiğine bırakıyordu.

Ve Murat odaya her geldiğinde Zümrüt anında bir bahane ile odadan çıkıyordu. Çünkü Emine'nin hışmı ve emri vardı.

Sonraki sabah Zümrüt kucağında bebekle evin salonunda dolaşırken Hacer ile Burun buruna geldi.

" Bugün ortalarda fazla gezeleme. Kıymetli misafirlerimiz gelecek."

*****************************

3. Bölüm bitti
4 Bölümle devam

Loading...
0%