@azamet_29_2
|
Odaya geri girerse Emine Hanım kızacaktı adı gibi biliyordu. Ama çıkınca da Murat kızarsa ya diye düşünürken iki arada kaldı. " Yüzünün hâline bakılırsa Emine Hanım burada. Sana daha önce de söyledim. Bu evde öncelikle benim sözüm geçer. Kız hâlâ iki arada bir derede kalmış dışardaki kadını izliyordu. Baktı olacak gibi değil kucağındaki bebekle birlikte kızın yanına geldi Murat. Kızın arkasında dikilip bir annesine birde önünde dikilen kıza yukardan baktı. Annesinin sinirli bakışlarını umursamadı. Ona olan kızgınlığı hâlâ geçmemişti zaten. Kolunun tersiyle kızı yana doğru itip kapıyı annesinin yüzüne kapattı. Kadın şaşkınlıkla kalırken kızın da ondan farkı yoktu. Murat ikisine de aldırış etmeden yatağa yürüyüp oturdu. Murat'ın gözleri kucağındaki bebekte takılı kalırken Zümrüt'ün kocaman açılan gözleri Murat ve kapanan kapı arasında gidip geliyordu. Ya kalp atışları! Resmen göğüs kafesini zorluyordu. Adamın kızı itmek için dokunduğu kolu ise alev alev yanıyordu. İlk kez yabancı bir erkeğin dokunmasıydı bu yanışa sebep. Murat sebep olduğu şeyin farkında bile olmadan kahveleri yavaşça bebekten kalkıp kızın yeşillerini bulurken yüzünde yine bir gülümseme belirerek konuştu. " Teşekkür ederim." Bu içinde bir çok duyguyu aynı anda barındıran dolu dolu bir cümleydi. En başta da minnettarlık ifade ediyordu. Beklemediği iltifatla kızın yanakları al al olurken başı önüne gözleri yere düştü utanarak. " Ne anlatıyordun oğluma? " Diye devam etti. Kız utangaç hâlinden taviz vermeden bir kaç adımda komodine gelip üzerindeki küçük defter ve kalemi alarak ilk sayfayı açtı. Adamın bakışları eşliğinde boş sayfaya, Andersenden masallar yazdı. " Demek masal..." Gülümsemesi daha da genişledi. Kız ilk kez gülümserken gördüğü Murat'a kaçamak bir bakış attıktan sonra gözleri yerde başını salladı. " Masaldan anlayacak yaşta değilki. Dahası seni duy..m." Sustu birden, devam etmedi. Pişmanlık hissetti kızı üzdügünü düşünerek. Lâkin dilsizligini umursamadan omuz silkti kız. Sonra bir cümle daha yazdı sayfaya. " Bence anlıyor. İyi anlaşıyoruz biz. " Adam bir kıza bir kucağındaki oğluna baktı yine. Şanslı buldu oğlunu. Annesi olmadığı halde bir anne kadar özverili şekilde bakan bir bakıcısı vardı. Kucağında oğlu ile birlikte ayağa kalktı. Kapıya yürüdü. Zümrüt'ün bakışları yukardan aşağıya adamda dolaştı. Uzun boyu geniş göğsü ve kalın kolları vardı adamın. Kucağındaki küçük bebek babasının kucağında dahada küçük görünüyordu. " Beni takip et! " Murat'ın sesiyle kendine geldi. Neden takip etmesi gerektiğine anlam veremedi, tereddüt etti. Ama yinede el mecbur arkasından yürüdü. Kapıdan çıkan Murat inatla odaya bakarak bekleyen annesini görsede görmezden gelerek mutfağa doğru yürümeye devam etti. Ama Zümrüt onun kadar rahat değildi. Emine'nin çatık kaşlarını ve sinirden kararan gözlerini görünce bacaklarına inme indi sanki. Kıpırdayamaz oldu birden. Murat kapıdan girerken, " Kahvaltı saati geldi. Sende masada yap kahvaltını." Dedi. Kızın duyduğu davet ile büyüyen gözleri bir adama bir Emine Hanım'a gidip geldi bu kez. " Zümrüt! Kız Murat'a çevirdi gözlerini yeniden. Kız da bir hareket olmadığını anlayan Murat geriye dönüp annesiyle bakışan kızı görünce bu kez annesine çevirdi gözlerini. " Emine Hanım! Emine Hanım'ın hiç rızası yoktu bu işe. Çünkü Sevda'nın nasıl gelini olduğunu hiç unutuyordu. Ya aynı şeyler yaşanırsa korkusu içinden çıkmıyordu. Tamam... Sevda'ya kendisi rıza göstermişti ama başka bir kız hele de istemediği bir kız aynı şeyi yaparsa bunu asla kabul edemezdi. Kıza dön odaya demek istedi. Lâkin oğlundan çekindiği için sesi çıkmadı. Yinede bakışlarıyla uyarmayı ihmal etmedi. Ardından sessizce arkasını dönüp üst kata yöneldi. Kahvaltı yapacak iştahı kalmamıştı ki. Onun gidişinin ardından kızda rahat bir nefes aldı. Bu kadın gerçekten korkunç biriydi. Mutfağa girdi Murat. " Hacer teyze servisi yapabilirsiniz. Zümrüt de mutfakta yapacak kahvaltısını." Evin beyi ile çalışanı aynı masada mı kahvaltı yapacaktı? Hacer duyduğu şeye şaşırırken Murat masaya geçip oturdu. Kucağındaki bebeği ile ilgilenerek konuştu tekrar. " Zümrüt otur sende." Kız çekinerek yürüdü. Mutfaktaki iki kadına kaçamak bir bakış attıktan sonra sandalyeye oturdu. Bir çalışana başka bir çalışan servis yapacaktı. Esma ve Hacer servisi yaparken gözleri Zümrüt'ün üzerindeydi. " Ne!? Neden bakıyorsunuz!? " Zümrüt de dahil mutfaktaki herkes yerinde sıçradı " Gece gündüz oğlumla ilgileniyor. Ve bugün oğlumla vakit geçirmek istediğim için yanımızda olmasını istedim. Neden her biriniz kıza suç işlemiş gibi bakıyorsunuz!? " " Olurmu Murat Bey'im? Yo-yok öyle birşey. De! Şaşırdık sadece." " Şaşırmayın o zaman. Hatta alışın." Kadınlar asıl şaşkınlığı söylediği bu cümle ile yaşadılar. Özellikle Zümrüt. Oğlumla vakit geçirdiğim günlerde her an Zümrüt te yanımızda olacak. Sessiz kaldı iki kadın. Servis yapıldı. Çaylar konuldu. Kız karşısında oturan adam yüzünden çektiği sıkıntı ve stresten zar zor yerken adam gayet rahattı. Sol kolu üzerinde uyuya kalan oğlunu izleyerek tek elle kahvaltısını yapıyordu. & Polat bebek bütün günü babasının kucağında geçirdi. Sadece arada karnı acıkınca Murat bebeği kıza verip kendisi işlerle ilgili telefon görüşmeleri yaparken kızda bebeği odaya götürüp gizli gizli emzirme ve biberon hilesiyle bebeği doyurup, bezini değiştiriyor, sonrada geri babasına getiriyordu. Bebeğinde babasının da keyfi yerindeydi. Oğluyla ilk bütün bir gün geçirmişti adam. Nihayet akşam olduğunda ertesi gün erken saatlerde işe gidecek olan Murat oğlunu son kez öpüp kokladı ve kıza verdi. Ardından yatmaya gitti. Zümrüt ve bebek kendi odalarına geldiler. Yine kaldık başbaşa şehzade. Dedi kız gülümseyerek. Ve son kez doyurup altını değiştirdi sonrada kucağında sallayarak uyutup beşiğine yatırdı. Kendiside üzerini değiştirip pijamalarını giyerek yatağına uzanıp gözlerini kapattı. ***** Sabaha karşı yine kaçıncı olduğunu artık unuttuğu sefer bebeğin ağlama sesiyle uyandı kız. Küçük şehzade acıkmıştı. Yerinde doğrulup hemen ayaklandı. Uykulu gözlerle beşiğe uzanıp bebeği kucağına alırken bir şey farketti. Bebeği yasladığı göğsünde bir sertlik ve ağrı vardı. Nedenini anlayamadığı ağrı rahatsız etmeye devam edince bebeği ters yöne çevirip diğer göğsüne yasladı. Ama diğer göğsünde de aynı sertlik ve ağrıyı hissetti. Neden sertti ve ağrıyordu göğüsleri? Merak edip anlamak ve çaresine bakmak istesede şehzadenin karnı acıkmıştı ve mama için acelesi vardı. Kız da bebeği daha fazla bekletmemek için aceleyle termosdaki suyu biberona koyup içine mama ekledi. Ağzını sıkıca kapatıp hızlı hızlı sallayarak mamayı içilebilir hâle getirdikten sonra yatağına oturup bebeği kolunun üzerine yatırdı. Göğsü ağrıdığı için bu sefer sadece biberonla mama içecekti. Biberonu bebeğin ağzına verdi kız. Bebek alışmaya çalıştığı biberondan azar azar mama içerken göğüslerindeki ağrı artmaya başladı. Ardından hissettiği ıslaklıkla gözleri göğüs ucuna çevrildi. Gördüğü şeyle şaşkın kalakaldı. Hissettiği panikle biberonu sol eline alıp zar zor desteklerken sağ eliyle pijamasının düğmelerini açtı. Gördüğüne inanamadı. Göğüslerinden süt damlıyordu. Hemde ikisinden birden. Bir aydır bebeği yalandan emzirirken göğüsleri sütle mi dolmuştu. İnanamadı! Korktu! Hem çok korktu. Bu nasıl olurdu? Nasıl evli bile olmayan...Bebeği olmayan bir kızın sütü gelirdi. Kucağındaki bebeğe baktı. Baktıkça karıncalanan göğüs ucundan akan damlalar artarken göğüsü iyice taşlaşmıs gibi hissediyordu. Düşündü. Neler oluyordu? Aklına analığı ve kardeşi geldi. En küçük kardeşi hastane de yatmış emememişti. O iki gün analığının göğüsleri boşalamadığı için taş gibi olmuştu. Eliyle sütünü sağmak zorunda kalmıştı. Aynı şeyin kendine de olduğu anlayınca panikle kalktı ayağa. Bir yandan bebeği doyururken bir yandan bütün bedenini saran korku ile odada ileri geri yürütmeye başladı. Ne olacaktı şimdi? Başına saplanan ağrı ve korku ile düşünmeye başladı. Düşündü düşündü. Tamam! Dedi. Hemen kesmeliydi emzirmeyi. Bebeği sadece biberonla beslerse göğüslerinden gelen sütte çekilir kaybolurdu. Kimsecikler anlamadan konu kapanırdı. Derin bir nefes aldı sakinleşmeye çalışarak. Kucağındaki bebeğe baktı. Üzgünüm şehzade. Bundan sonra sadece biberonla mama içeceksin tamam mı? Dedi yine kıpırdayan dudaklarından duyulmayan kelimeleriyle. Göğüs ağrılarını geçeceği umuduyla görmezden gelerek bebeği omuzuna alıp gazını çıkardıktan sonra tekrar kucağına alıp bir kaç dakika pışpışladı. Küçük Polat yeniden uykuya dalınca beşiğine bıraktı. Üzerini örterek yatağına geçip oturdu. Elleri ister istemez ağrısı artan göğüslerine gitti. Ovalayarak ağrıyı hafifletmeye çalıştı. Biraz azalsada maalesef devam ediyordu ağrı. Keşke bebeği emzirmeseydin. Diyen iç sesi zihninde yankılandı. Ama açtı. Açlıktan hasta olurdu. Dedi kendi kendine cevap vererek. O zaman üzülürdüm. Yapmadığıma pişman olurdum. Yine ikiye bölünmüştü düşünceleri. Bebekleri severdi Zümrüt. Ama bu şehzadeyi daha bir sevmiş kanı kaynamıştı. Bunun sebebi bebeğin annesizliğiydi belkide. Belki de kendine benzemesiydi. O nun gibi annesiz büyümek zorunda kalışıydı. Da! Peki bu ağrıyla nasıl baş edecekti. Yakında geçer. Dedi yine içinden teselli ile. Oysa yanılıyordu Zümrüt. Geçmeyecekti. Yerinden kalkıp biberon ve termosu alıp odadan çıktı. Mutfağa gidip elindeki biberonu güzelce yıkayarak sonraki uyanma saatine hazırladı. Yeniden su kaynatıp termosa biraz ekledi. İçindeki soğuyan suyu sıcağa yakın etti. Elindekilerle odaya döndü. Şifonyerin üzerine koyarak kendini yatağa bıraktı. Gözlerini kapatırken ellerini göğüslerine götürüp masaj yaptı. Masaja rağmen bir saat boyunca devam etti hayatı boyunca duymadığı ağrılar. Çok acı vermiyordu ama rahat da vermiyordu. Sinirleri bozuldu. Neden geçmiyordu ki bu ağrı. Aklına takılan soruyla birden ayağa kalktı kız. Pijamasının düğmelerini açtı. Göğüs ucundan akan beyaz sıvıya baktı önce. Gerçekten süt müydü bu akan? Yoksa yaptığı şey yüzünden sıvı birikmesi falan mı olmuştu. Öyle ya. Olurmu olurdu. Merakını gidermek için işaret parmağını damlaya sürüp ağzına götürdü. Dilini çıkarıp uç noktasına değdirdi parmağındaki sıvıyı. Evet gerçekten süt tadındaydı sıvı. Hemde şekerli süt. Dilinin ucunun koluna silerek, yatağın üzerine bıraktı kendini. Mucize gibi birşeydi bu. Doğurmadığı bebek için sütü geliyordu. Ne düşüneceğini bilemedi. & Hem düşüncelerden hem ağrıdan kıvranarak geçen bir saatten sonra bebek yeniden uyandı. Zümrüt yorgun yerinden kalktı yine. Bebeği kucağına alıp yeniden mama hazırladı. Yeni doğan bebekler gerçekten çok sık acıkıyorlardı. Yatağa oturup bebeği kucağına yatırdı. O an da aklına ağrıyan göğüsleri geldi. Çare bebekti belli ki. Emerse rahatlardı kız. Ama ya sütü bebeğe uygun değilse. O zaman ne olacaktı. Sonuçta annesi değildi. Sütü bebeğe zarar verir miydi acaba? Hayır hayır! Emzirmesi doğru olmazdı. Ama ya Allah bir mucize olarak bebek için verdiyse bu sütü. Bocaladı kız. Ne yapacağını şaşırdı. Allah'ım yardım et. Ne olur yardım et. Bana bir yol göster. Ne yapayım şimdi ben? Gözleri doldu. Ağlamak üzereyken bebekten geldi işaret. Yüzünü kızın göğsüne dönmüş yumuk yumuk elleri kucağında minicik dudaklarını kıza sürterek yumuşak memeyi arıyordu. Zümrüt'ün gözleri daha da doldu. Bir damla kirpiklerinden aşağı süzüldü. Bebek bas baya meme ve süt arıyordu kızda. Allah'ım bunu bana verdiğin bir işaret olarak kabul ediyorum. Diyerek sağ göğsünü çıkardı. Yine besmele ile bebeğin ağzına verdi. Bebek tanıdığı yumuşaklık ve kokuyla anında kavradı kızın meme ucunu. Diliyle damağı arasına aldığı gibi emmeye başladı. Bebek emdikçe akış arttı. Akış arttıkça kızın ağrısı dinmeye başladı. Biraz emdikten sonra diğer göğsüne geçirdi kız bebeği. Yine besmele ile verdi bebeğe. Bebek aynı şekilde bu memeyi de emmeye başladı. Şimdi daha bir başka daha bir güzel his veriyordu bu emme işi kıza.. Sanki bebeğin annesi oydu. Birden bir suçluluk hissetti bebeği sahiplenmiş gibi. Başını iki yana salladı. Kendine gel Zümrüt. Sen onun annesi değilsin! Bir süre emen bebeği ağlaya ağlaya izledi Zümrüt. Sonunda kızın ağrısı dinerken Polat bebek ilk kez memede uyuya kaldı. Midesi süt dolu karnı gerçekten toktu. Kız ne olur ne olmaz birileri gelir de görür diye bebeği göğsünden ayırıp hemen üstünü başını düzeltti. Bebeği omuzunun üzerine yatırıp gazını çıkardı yine ve yatağına bıraktı. Üzerini örtüp kendi yatağına geçip uzandı. Şimdi hem kız rahattı hem de bebek. Derin bir nefes alıp verdikten sonra elleriyle göğüslerine dokundu kız. Sonra avuçları arasında sıktı. İçlerinde sertlik yerine bir boşluk vardı sanki. Ama ağrı geçmişti. Analığının yaşadığını doğurmadığı bir bebekle tecrübe etmişti. Gözlerini kapatırken hayatı gözlerinin önünden geçti. Hatırladığı ilk anılar parça parça olan öz annesinin cenazesi, sonra üvey babası ve üvey babaannesi ile geçen yıllardı. Sonra üvey babasının yeniden evlenmesi ve onların yanında geçen daha zor yıllar. Analığından yediği dayaklar horlanmalar ve ihmali yüzünden hastalanması yüksek ateş yüzünden konuşamaması hastalıktan sonra konuşmayı bırakması... Dahası hem okul hem kardeşlerine bakmak hem evde hem bahçede çalışmak... Gün yüzü görmemişti ki. Düşününce şuan bu evde geçen günleri tatil gibiydi aslında. Bu yüzden daha bi sevgiyle baktı bebeğe yattığı yerden. Gözleri kayarak kapanırken duyulmayan kelimelerle teşekkür etti bebeğe. & Gözlerini yeniden açtığında sabah olmuştu. Bunu fark eder etmez hızla kalktı yerinden. Kaç saatir uyuyordu. Neden uyanmamıştı. Dahası, bebek neden uyanmamıştı. Beşiğe yürüdü içine baktı. Polat bebek uyanık ve kendi kendine kıpırdanıyordu. O da ilk kez bu kadar uzun uyumuştu. Gülümseyerek öne doğru eğildi. Amacı bebeği almaktı ama beşiğin kenarına değen dolgun göğüslerini hissetti yeniden. İnanamadı. Yine mi yaah! Dedi içinden. Bebeğin emdiği göğüsleri kız uyurken yine sütle dolmuştu. Gözleri doldu. Ağlamaklı halde kendine baktı. Nasıl baş edecekti bu meseleyle. Emine Hanım'a söylese miydi acaba. Hâline bakılırsa fazla gizleyemeyecekti bu durumu. Bebeği kucağına boş biberonu eline alıp yatağa oturdu. Kapıya döndü arkasını. Babası ve babaannesi gelmeden bir an önce doyurmalıydı bebeği. Ve ve göğüslerindeki sütten kurtulmalıydı. Yine önce sağ göğsünü çıkarıp bebeğin ağzına verdi besmele ile. Bebek emerken tedirgin şekilde kulaklarını kapıdan gelecek en ufak ses için dikerken bebeğin emmesiyle hissettiği duyguyu daha yoğun yaşıyordu. Lâkin en küçük tıkırtıda bebeği göğsünden çekip ağzına boş biberonu verecekti. Ama olmadı. Ses seda yoktu. Kimse gelmemişti. Bebeği diğer göğsüne geçirdi. Bebek diğer göğüsü de emdikten sonra tok şekilde çekildi memeden. Hâlinden memnundu doğrusu. Kız bebeği kaldırıp omuzuna koydu. Gazını çıkaran bebek emdiği sütün bir kısmını kızın ve kendi üzerine bırakınca yeniden banyo zamanı gelmişti. Bebeği beşiğe bırakıp banyoya geçip bebek için küçük plastik küveti ılık su ile doldurup bebeğe güzel bir banyo yatırdı kız. Havlusuna sarıp odaya döndü. Güzelce kurulayıp nemlendirici ve pişik kremlerini sürdü. Ardından bezini takıp güzelce giydirdi. Üzerine yine gül yağından iki damla damlattı. Baban geldiğinde misler gibi kokan oğlunu alsın kucağına değil mi? Sanki duymuş gibi kapıdan babası ve babaannesi girdi. Fabrikaya gitmeden önce yine oğlunu görecekti Murat. Kız bunun bilincinde gelenlere yönelip bebeği babasına uzattı. Babası oğlunu kucağına alıp kendisini izleyen karalara baktı. Eli yüzü toparlanmış ilk günlere göre kilo bile almıştı oğlu. Üzerine eğilip şampuan gül ve süt kokusunu içine çekti. " Yarın akşama kadar fabrika da kalmam gerekiyor. Oğluma iyi bakın." Oğlunun kucağından kendi kucağına aldı torununu Emine. " Sen merak etme oğlum. Babaannesi yanında." |
0% |