@azamet_29_2
|
" Yarın akşama kadar fabrika da kalmam gerekiyor. Oğluma iyi bakın." Oğlunun kucağından kendi kucağına aldı torununu Emine. " Sen merak etme oğlum. Babaannesi yanında. " Murat'ın gözleri bir aydır gece gündüz demeden bebeğe bakan tek kişiye, kıza çevrildi. Dalgın ve minnet dolu baktı yeşillerine bir süre. Bu sırada o yeşillerden bir şey aktı içine. Yeşil bir ırmaktı sanki kalbine damla damla düşen şey. Temiz... Saf... Berrak. Neden böyle olmuştu. Neydi bu his... Kızın utançtan önüne düşen bakışları ile kendine gelip annesine döndü adam, eğilip oğluna baktı, sonra öptü. Sonra da kapıya yürüyüp çıktı. Emine de kucağında torunu ile peşinden çıkacakken bir anda durdu. Odanın içinde gezdi önce gözleri. En son şifonyerin üzerinden geçti. Sonra kıza döndü. Yukardan aşağı inceledi. Arkasını dönüp hızlıca salona yürüdü. Kendini koltuğa bırakırken kız da arkalarından gelip karşı koltuğa geçti. Bir süre Emine'yi izledi Zümrüt. Neden odayı ve kızı incelemişti bu kadın. Acaba şüphelenmişmiydi. & Arada dakikalar geçti. Günün bir kısmında babaenne ile kaldı Polat bebek. Uyku ve mama saati gelince kıza döndü bakışlar. " Al doyur. Bezini de değiştir. Pişik olmasın tosunum. Sonra da yerine yatır. " Kız başını sallayarak kalktı yerinden. Emine'den bebeği alırken kendinden şüphe duyduğunu düşünerek ondan önce davranmayı ve bebeği biberona alıştırmak için kullandığı hileyi ve emzirdiğini bu yüzden de devamlı sütünün geldiğini söylemeyip söylememeyi düşünürken oyalanınca, " Ne bekliyorsun! " Diye bağırdı sabırsız Emine Hanım. Yerinde sıçrayan kız söyleyeceği şeyden o korkuyla vazgeçti. Hemen bebeği alıp odaya yönelirken Hacer girdi salona. " Hanımım Eyşan hanım sizi ziyarete gelmiş." Eyşan Emine'nin ahiretliğim dediği çok eskiden beri arkadaşıydı. " Buyursun gelsin." "Çardağın altında oturmak istedi." " Tamam." Dedi Emine yerinden kalkarak. " Sen bize iki soğuk ayran getir, bende yanına gideyim. " " Peki hanımım." diyen Hacer mutfağa, Emine Hanım da kapıdan çıkıp bahçeye gidince Zümrüt de rahatlayıp odaya geçti. Eyşan kimse Allah razı olsun. Dedi kız içinden. Emine'nin kızın yanından uzaklaşmasını sağlamıştı. Zümrüt odaya geçer geçmez kapıyı kapatıp boş biberonu da alarak yatağa yürüdü. Yakalanırsa biberonu kullanıyor gibi yapacaktı. Göğsünü çıkarıp besmele ile bebeğin ağzına verdi. Bebek emerken nasıl emdiğini izliyordu. Aslında bu gizlilikten memnun değildi ve niyeti Emine Hanım'a olanları anlatmaktı. Ama kadın azar atmak için bahane ararken olanları duyunca kıza nasıl davranırdı kim bilir. Bu yüzden vazgeçmişti. Gözleri bebekte sessiz kıpırdadı dudakları. Belkide babana söylemeliyim. Ama anında vazgeçti bu düşünceden de. Nasıl derdi ben senin oğlunu annesi gibi emziriyorum diye. Diyemezdi. Utancından yerin dibine girerdi. Ondan da vazgeçti. Boştaki eli saçına gitti. Çekiştirerek sessiz bir çığlık attı. Allah'ım ne yapacağım ben? Durumdan rahatsızlık duysada hem bebek için hemde dolan göğüsleri için Polat bebeği emzirmeye devam etti. & Aradan saatler geçti. Murat fabrika da mesaide çalışanlarının başında, ama aklı evden çıkarken gördüğü yeşillerde kalmıştı. İş makinelerinin arasında dolaşırken olduğu yerde durmuş düşünceli bakışları boşluğa bakıyordu. Bu gece yanına uğrayan dedesinin sesini duydu. " Murat." " Efendim dede." Dedi Murat düşünceleri arasından çıkarak. " Neyin var? Hasta falan mısın? " " Hayır dede. Sustu... Garip hissediyorum diyemedi. " Gel biraz hava alalım. " Fabrikanın bahçesine çıktılar. Başını yukarı kaldırdı Murat. Etrafta hiç ışık olmadığı için berrak görünen gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Yıldızların arasında dolaştı gözleri. Dakikalarca gökyüzünü izlerken dedesi de sessiz onu izledi. Bir süre sonra Murat kendini anıları arasında dolaşırken buldu. Babasının ölümüyle başlayan anıları Sevda'yı toprağa verdiği günle bitti zihninde. Sevda'nın yanında uyandığı sabaha döndü sonra. Kendine la*etler okumuştu. Kız anlattığı yalan hikayeyi göz yaşları ile öyle bir süslenmişti ki Murat günlerce kendinden nefret etmişti. Sonra Sevda hamile diye karşısına dikilen annesiyle tartıştığı akşama gitti. Kendine olan öfkesi ve nefreti artarken, annesinin kızın namusunu temizle dediği akşama... Hiç bir şey hatırlamadığı gecenin sebebinin annesiyle bir olup verdikleri ilaç yüzünden olduğunu ancak kızın ölürken yaptığı itirafla öğrenmiş, geçen aylar boyunca kendini yiyip bitirdiği ile kalmıştı. Aklına yeniden gelenler yüzünden öfkeyle kabardı damarları. Başına bir ağrı saplandı. Elleri ile şakaklarını ovarken bu kez o son görüntü geldi gözlerinin önüne. Berrak bir suyu hatırlatan yeşiller. Bütün öfkesini, sıkıntısını, kederini alıp götürdü zihninden. Rahatladığını hissettirdi adama. Garibine gitti bu hâl. " Senin halin hâl değil Murat'm.." Murat'ın bakışları zihnindeki görüntüleri bırakıp dedesine döndü. " Buyur? " Onu diyorum bende. " " Hâlin hâl değil. Şaşırdı Murat. Sevdalı? Ne sevdası? Ne diyordu dedesi? " Bu bakışlar bir zamanlar babaannene bakarken ki bakışlarımdan. Hayırdır Murat." Şaşıran gözleri dedesini yüzünde gezdi adamın. Dışardan öylemi görünüyordu gerçekten. Peki böyle görünmesine sebep olan neydi? O berrak yeşiller mi. ***** Akşam oldu, gece oldu ve sonunda sabah oldu. Bebek yine açlıkla uyanırken Zümrüt yine dolu göğüslerle uyandı. Bu normal değil. Dedi kendi kendine. Bu kadar süt normal değil. Bir bebeğin öz annesinde ancak bu kadar süt olurdu. Neydi bu? Bebek için lütuf olabilirdi ama kıza hatasının cezası gibi gelmeye başlamıştı. Derin bir nefes verdi. Yerinden kalkıp bebeğin yanına geldi, kucağına aldı. Gel bakalım küçüğüm... Dedi içinden. Babaannen gelmeden seni güzelce doyuralım. Bebek kucağında yatağa geçerken boş biberonu da aldı yanına. Kapıdan biri girerse yine biberondan mama içiriyormuş gibi yapacaktı. Bebeği koluna yatırdı. Göğsünü çıkarıp bebeğin ağzına verdi tabi yine besmele ile. Gülümseyerek izlerken sessiz kelimelerle konuştu. Elini çabuk tut tamam mı? Yoksa ağzını mı demeliyim. Sessiz bir kahkaha attı. Polat emerken boştaki eli ile bebeğin gür saçlarını okşadı. Kaşlarını yukarıya doğru sıvazladı. Saçların kaşların güzel olsun. Dedi. Sonra yine gülümseyerek cümlesini düzeltti. Bunlara ihtiyacın yok aslında. Baban kadar yakışıklı olacağın şimdiden belli. Gayri ihtiyari söylediği şeyle elini ağzına kapattı birden. Babası için söylediği şeye inanamadı. Utandı. Resmen Murat'ı yakışıklı bulduğunu söylemişti. Neden yapmıştı bunu? Murat'ın evden çıkmadan önceki bakışları geldi gözlerinin önüne. Kulaklarına kadar yandı yüzü. Bir ayna olsaydı elinde al yanaklarını rahatlıkla görebilirdi. Başını iki yana salladı. Kendine gelip birazda olsa doyan bebeği memeden alıp diğer tarafına yatıracakken odanın içinde bir gürleme duyuldu. " Seni adi yosma! Kız korkuyla yerinden sıçrarken sesin geldiği yöne döndü. Karşısındaki Emine Hanım bir boğadan farksız kıza bakıyordu, hemde banyo kapısından. Zümrüt Emine'nin gizlice içeriye girip banyoya saklanarak kendisini izlenmesine mi, yoksa bu acımasız görünen kadına bebeği emzirirken yakalanmasına mı şaşırsa bilemedi. Dahası duyduğu korku ölüm korkusu kadar yamandı. Hışımla kızın üzerine yürüdü kadın. Emine'nin öfkesi öyle çoktu ki hırsını alamadığı yerde tırnaklarını geçirdi kızın boynuna. Karşısındaki dilsiz bir kız değil de düşmanıydı sanki. Öldüresiye vuruyordu. Kız ise hiç karşılık vermeden göz yaşları arasında duyduğu acının bitmesini bekliyordu sadece. Sonunda nefes nefese kalan kadın ayağa kalktığında Zümrüt yediği dayaktan perişan, elleri yüzüne kapalı ağlayarak yerde kaldı. Ama geçmiyordu öfkesi Emine'nin. Bu kez de arka arkaya tekmeler geldi kızın karnına, bacaklarına, kalçalarına. Zümrüt'ün yapabildiği tek şey cenin pozisyonunda başını ellerinin arasına alarak korumaktı. Acımadı Emine. Zerre acımadı. Bebeğin kızın hâlini hissetmişcesine çığlık çığlığa ağlayışına aldırmadan vurmaya devam etti. Ardından odanın kapısından çıkıp, "Hacer! " Diye bağırdı kızı dövmekten yorulan Emine hanım nefes nefese. Mutfaktan panikle çıkan Hacer koşar adım geldi. Odaya girip gözleri yerdeki kızda burnundan soluyan kadına bakarak, " Buyur.." Dedi. " Hemen git bana ebe Seher'i getir!" Hacer bir evin hanımına bir yediği dayaktan perişan hâlde yerde yatan kıza, bir beşikte ağlayan bebeğe baktı. Zavallı kız sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu. Peki emekli olalı yıllar olmuş yaşlı kadını neden getirmesi gerekiyordu. Anlamaya çalıştı Hacer. " Neden ki hanımım! Ne oldu? " " Bu sürtüğü muayene edecek." Yerdeki Zümrüt'ün gözleri şaşkınlıktan kocaman oldu. " Ne? " Evin emektarı kadın Hacer iyice şaşırdı. Hiç bir şey anlamıyordu. Daha da yaklaştı. " Ne oluyor hanımım deyiver hele." " Bu sürtük torunumu emziriyordu! " " Ne?!" " De hele Hacer. Hangi kızın göğsünden kendinin olmayan bebek için süt gelir. Bu yosma kesin namussuzun teki." Namussuz! Duyduğu en ağır kelime bu oldu kızın. " Belkide çocuğu bile var! Böyle biri benim torunuma bakmaya layık değil. Bakmayı bırak yanında dahi duramaz!" Öfkesinden nefes nefeseydi hâlâ. Duyduğu kelimelere inanamayan Hacer'in sinir yüklü gözleri yerdeki kıza çevrildi. Kaşları çatıldığında yerdeki Zümrüt korkuyla doğrulup yediği tekmeler yüzünden hâlâ acıyan kalçalarının üzerinde gerileyip yatağın yanına kadar süründü. Komodinle yatağın arasına sinerek dizlerini kendine çekti. Hacer'in ağır adımları kıza doğru ilerlerken sesi duyuldu. " Doğru mu kız!? Hiç çekinmeden namussuz biri olup olmadığını soruyordu. Her yeri acıyan ve tekrar dayak yemekten korkan Zümrüt daha da ağlayarak ellerini havaya kaldırdı. Sesi çıkmayan kızın kendini koruyabilmek için yapabildiği tek hareket buydu. Başını hızlı hızlı iki yana salladı. Üzerine atılan suçlamayı reddetti ağlayarak. Bir yandan da korkudan ölmek üzereydi. Arkadan bağırdı evin hanımı. " İnanmıyorum! Yalan söylüyor bu dilsiz köpek! " Zümrüt'ün gözyaşlarına hıçkırıkları karıştı yeniden. Hacer daha da yaklaştı, yaklaştı kızın yanına gelip bir dizi üzerine çöktü. Gözlerini kızın gözlerine odakladı. Gözlerinden anlamaya çalışıyordu doğru söyleyip söylemediğini. Kızın pijamasının yarı açık yakasına uzandı sonra. Aynı anda kız ellerini kendine sarınca, " Çek elini." dedi otoriter şekilde. Kız yine dayak korkusuyla çaresiz ellerini iki yanına indirip yumruklarını sıkarken başı önüne düştü. Utancından ölmek üzere gözyaşları akmaya devam ederken Hacer kadın kızın yakasını iyice açtı. Küçük göğsünden süt akıyordu hâlâ. Şaşırdı. İnanamadı. Kızın gözlerine çevirdi bakışlarını. Hâlâ inanamaz, " Zümrüt... Dedi elini kızın çenesine koyup kaldırarak. " Bana doğruyu söyle. Sen hiç bir erkek.le.." Kızın yeşil gözleri dahada büyüdü. Birden kadının eline yapıştı. Başını yine hızlı hızlı iki yana salladı. Emine hanımdan yediği dayaktan daha ağır geliyordu duydukları. Hacer kızı bırakıp ayağa kalktı. Yediği tokatlar yüzünden kızaran yüzüne patlayan dudağına ve yalvaran bakışlarına baktı. İnanmak istiyordu ama emin olamıyordu. Arkasını dönüp kapıya yürüdü. " Seher'i de alır yarım saate gelirim." " Hacer." Dedi yeniden Emine. " Buyur hanımım." " Kimseye birşey duyurmayın." " Merak etme hanımım." " Beşiğe yürüdü Emine kadın. Hâlâ ağlayan bebeği alıp odadan çıkarken kapıyı kızın üzerinden kilitleyip çıktı. Kızın yaş akan gözleri kendi üzerine, göğüslerine indi. Hâlâ akan süt damlaları yüzünden pijaması ıslanıyordu. Kollarını kendine sardı. Başını dizilerine dayayarak daha fazla ağlamaya başladı. Küçük bebeğe iyilik ederken kendine kötülük etmişti. Adını namussuza çıkaracaklarını düşündü. Böyle bir iftiraya uğrarsa dayanamazdı. Köy meydanında öldürürdü kendini. & Dakikalar boyunca yerinden kalkmadan durmaksızın ağladı. Aradan yarım saat geçtiğinde kapının kilit sesini duyunca korkuyla kaldırdı başını. Ellerini arkasındaki duvara dayayarak kalkarken dışardan Emine, Hacer ve yaşlı bir kadın daha girdi. Zümrüt'ün ağlamaktan şişen gözleri Emine ve ebe olduğunu tahmin ettiği kadın arasında gidip gelirken kalbinin atışları kulaklarına tırmandı. Hacer dediği gibi yanında ebe Seher ile gelmişti. Öfkesi gözlerinde silinmeden duran Emine bir adım öne geldi. Gözleri kızda Seher'e hitaben konuştu. Sana söylediğim gibi... " Tamam Emine Hanım. " Emine geri dönüp odadan çıktı. Zümrüt Hacer ve Seher odada kalırken kapı kapandı. ***** Aradan on dakika geçtiğinde kapı yeniden açıldı. İçerden önce Seher sonra Hacer çıkarken yatağın üzerinde başlığa dayanmış dizlerini göğsüne çekmiş ağlayan kıza baktı Emine. Utancından yer yarılsada dibine girsem diye düşünüyor sessiz hıçkırıkları artmış sarsıla sarsıla ağlıyordu. " Biliyordum." Dedi sinirle. " Namussuzun tekini torunuma baksın diye evime almışım." Kızın ağlayışına bakıp haklı olduğunu düşündü. " Bütün kemiklerini kırıp babanın evine yollamazsam seni." Diyerek içeriye dalarken Seher kolunu uzatıp izin vermedi. " Emine hanım kızın bir kusuru yok." Emine'nin inanmayan gözleri Hacer'e çevrildi. Hacer sessizce salladığı başıyla onayladı kadını. Devam etti Seher. " Dayaktan her yerini morarttığın bu zavallı, kız oğlan kız hâlâ. Sandığınız gibi ne namussuz ne çocuklu biri. Dahası her yeri morluklar içinde. Buradan çıkıp seni jandarmaya şikayet etme hakkı var. Resmen darp etmişsin kızı." Emine'nin kaşları çatıldı. Yeniden içeriye adımlamak isterken, " Hele öyle bir işe kalksın bahçeden çıkmadan gebertirim onu." Kız korkuyla yerine sinerken Hacer girdi araya. " De hele Seher. Bu kız nasıl bizim bebeği emziriyor o hâlde. " Kadın kollarını göğsünde birleştirdi. " Kızın yazdığı şeyleri sende okudun işte Hacer kadın. Biberonu almayan inatçı torununu biberona alıştırmak için yapmış." " Çocuksuz kızdan süt mü gelir Seher!" " Öncelikle sevgi ve merhamet Emine Hanım... Sonrada uyarılan hormonlar. Böyle bir kaç olay daha gördüm ben. Kuru topraktan hazreti İsmail için su çıkaran Allah kuru memeden süt mü çıkarmayacak. Nasıl altmış yaşında bir babaannenin, anne babası tarafından terkedilen torununu merhamet ve sevgisi ile sussun diye emziririken sütü geliyorsa bu kızında sütü gelmiş işte. Kızcağızda emzirmiş. Senden kokusundan diyememiş. Yaşın oldu elli. Yunusa biraz Emine hanım yumuşa. Yüzüne bakan yedi köy öte kaçıyor. " " Seheerrr! " " Ne var. Hem ne güzel işte. O içinde ne olduğu belirsiz mamaları vereceğine bırakın kız emzirsin. Emin ol torununa daha iyi gelir." " Olmaz! " Dedi Emine. " O kız burada duramaz. Bir an önce babasının evine gidecek. " Emine'nin iç güdüleri kadını uyarıyordu. Bu kız önce sütünü verir sonra anası olur diyordu. Ve bunu istemiyordu. Emine'nin aklında daha iyi bir kız vardı. " Hayır hayır! Hacer!! Bu kızı derhal yollayın evine. Yüzünü dahi görmek istiyorum." " Ne oluyor burada? " Gözler kapıdan içeri giren adama döndü. Murat'ın işleri erken bitmiş oda oğlunu görmek için erkenden gelmişti. " Hayırdır!? Kimi nereye yolluyorsun Emine Hanım. Yine ne şeytanlık peşindesin? " Demişti ki aklına gelen oğluyla, " Yoksa Polata mı birşey oldu? " " Yok oğlum. Torunum iyi şükür. Esma'nın yanında." Derken mutfak kapısı önündeki Esma ve kucağındak bebeği işaret etti. " Önemli birşey de yok." Murat Polat bebeğe bir bakış atıp annesinin yanına gelirken Hacer kızın görünmesini istemediği için usuldan kapıyı örttü. Adam uzun boyu ile yukardan baktı kadınlara. " O hâlde ne oluyor? " Dedi gözleri kısık bakışlarla. " Zümrüt hastalanmış. Polat'ıma mikrop bulaşır diye evine yollamaya karar verdim. Başka birini bulacağım." ******************************* |
0% |