@azazilzalim
|
Ertesi gün Berkay'dan... Amir göreve gideli neredeyse bir gün olmuştu ve, bütün gün boyunca telefonu kapalıydı. Belki de yatıyordu ama, içimde büyük bir endişe vardı. Çünkü Amir, herhanhi bir yere gittiği zaman tuvalete dahi gitse bana haber veren bir insandı ve gün boyu telefonunun kapalı olması, endişeye düşmem için yeterli bir sebepti. Evin içinde deli gibi dolanırken, Cemre'de bir yandan beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Berkay bey biraz sakin olun. Bu şekilde hiçbir şey elde edemezsiniz. Ya ne bileyim belki şarjı bitmiştir, belki uyuyakalmıştır olamaz mı?" Dediğinde, inşallah öyledir diye geçirdim içimden. Ama içimdeki korkuyu henüz bastırabilmiş değildim. Sanırım en iyisi bir süre daha beklemekti. Amir'den... Yerde kanlar içinde uzanırken, bir yandan da zor da olsa nefes almaya çalışıyordum. Yaklaşık bir gündür kanlar içinde can çekişiyor olmama rağmen, ölmemem garipti. Karşımdaki varlık, gözlerini bir an dahi kırpmadan beni izliyordu. amacını biliyordum. Beni bu şekilde, yerde acıyla kıvranırken görmek onu mutlu ediyordu. Ölmeyeceğimi anlamıştım. Onun amacı beni öldürmek değil, sadece acı çektirip hayatımı zehire çevirmekti ki, bunu da fazlasıyla beceriyordu. Zor da olsa doğrulup telefonuma doğru uzandığım anda, benden önce telefonu alıp salonun öbür ucuna fırlattı. Bu acıyla oraya kadar dayanamayacağımı biliyordu tabi. Ortası yarılmış kalbimin verdiği acıyla daha fazla dayanamamış ve, olduğum yere tekrardan çöküvermiştim. olanları, ve şu an karşımda duran varlığa ne yaptığımı öğrenmeyi o kadar çok istiyordum ki, ama lanet olsun ki ağzından 'senin yüzünden' başka laf çıkmıyordu. şu günlerde yaşadıklarım o kadar anlamsızdı ki, şuman neyin bedelini ödediğimi bile bilmiyordum. Karşımda duran varlık bir süre sonra yok olduğunda, bu anı fırsat bilip acıyla telefonuma doğru uzandım. Her ne kadat zor da olsa, nihayet başarmıştım. Gözlerim git gide kapanmaya başlarken, zor da olsa Berkay'ı arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Neyse ki fazla bekletmeyip ilk çalışta açmıştı. "Alo. Amir dünden beri arıyorum seni neden cevap vermiyorsun?" Dediğinde, kendimi konuşmaya zorladım. "A-alo Berkay. Berkay bana yardım et. B-Berkay kurtar beni." Dediğimde, iyice meraklanmıştı. "Amir nerdesin. Amir cevap ver Amiir. Lan nerde olduğunu söyle" diye bağırırken, kendimi daha fazla zorlayamayıp derin bir karanlığa teslim olmuştum... Berkay'dan... Amir'in nerde olduğunu dahi öğrenemeden telefonu kapanmıştı. Kahretsin ki başı beladaydı ve, bana ihtiyacı vardı. Koşarak Amir'in odasına çıktım ve, laptobunu açarak polis uygulamasına girdim. Bu uygulama sadece polislerde bulunan ciddi bir uygulamaydı. Amir daha önce bu uygulamayla bir çok suçlu yakalamıştı ve, şimi de ben bu uygulamayla onu telefonunun beynine sızıp yerini tesbit edecektim. Amir bu uygulamayı kullanırken, bana da öğretmesini istemiştim, ve oda beni kırmamak için öğretmişti. Ama iyiki de öğrenmişim. Bir süre üzerinde uğraştıktan sonra, nihayet Amir'in telefonuna sızıp nerde olduğunu tesbit edebilmiştim. Fazla uzak değil, buraya en fazla bir saat uzaklıkta bir yerdi. Hemen üzerimdeki eşofmanları çıkartıp günlük kot, tişört giydikten sonra sokak kapısın yönelip ayakkabılarımı ayağıma grçirmee çalışırken, ilerdeki odadan Cemre'nin sesini işittim. "Beni de bekle ben de geliyorum" ne kadar karşı çıksam da, dinlemeyeceğini biliyordum. O yüzden fazla üstelemeyip evden çıkıp taksiyd bindik. Artık nasıl endişelenmişsem, adrese vardığımızı bile fark etmemiştim. Taksiciye ücreti ödedikten sonra, Cemre'yle taksiden inip sinyalin geldiği eve doğru yürümeye başladık. Burası eski, harabeye benzer bir evdi. Kahverengi kapıyı bir süre tıklattıktan sonra, kimsenin açmayacağını anlamıştık. mecburen kol kuvvetimi kullanarak kapıyı kırmıştım ama, karşımda gördüğüm manzara karşısında başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Amir, yerde kanlar içinde yatıyordu. Hızla yanına gidip uyandırmaya çalıştım ama, kalbindeki yara çok derindi. Cemre ise, cebinden çıkardığı telefonla ambulansı aramıştı. İçimde çok büyük bir korku vardı. En yakın arkadaşım, hatta kardeşim olan Amir'i kaybetme korkusu... Bit saat sonra... Amir'i hastaneye getireli neredeyse bir saat olmuştu ve, doktorlar anında ameliyathaneye almıştı. İçimden dualar ederken, tek dileğim Amir'in acısını yaşamamaktı. Bir süre daha Cemre'yle ameliyathane kapısında beklerken, nihayet doktor ameliyathaneden çıkıp yanımıza gelmişti. "Do- doktor bey. Amir'in durumu nedir? Yani kardeşim kurtulacak değil mi?" Dediğimde, üzgünce başını önüne eğip kalbimin sıkışmasına sebep olan o sözleri söyledi. "Üzgünüz. Elimizden ne geldiyse yaptık ama, malesef Amir beyi kaybettik. Başınız sağ olsun.".... ................. |
0% |