Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2

@azazilzalim

İyi okumalar
......

"Maktulün adı, Cemre... Cemre, Güçlüsoy" Cemre. Maktulün adı Cemre. bu oydu. Allah kahretsin ki bu oydu. yüzü tanınmayacak halde de olsa, sabah parmağına yapıştırdığım yara bandından tanımıştım.

Dört yıldır bu meslekte çeşitli cinayetlere şahit oldum. Hiç birinde zorlanmazken, neden bu beyaz örtünün altında bikaç saat önce tanıştığım kızın olduğunu bilmek bu kadar zor geliyordu?

Onu henüz tanımıyorum bile. Ona aşık ta olmadım, peki neden ölümü bu kadar acıtmıştı ki canımı? Boğazıma takılan bu yumruğun nedeni neydi? Kim olduğunu bilmediğim biri için neden acıyordu kalbim? Ona aşık değildim adım kadar emindim buna.peki neden? belki de bu kadar ağır bir şekilde öldürüldüğü için acıyordum ona. Belkide hepsi bundan ibaretti.

Diye düşünürken, bir yandan da bu konuyla ilgili evrakları dolduruyordum. Kalan son satırları da yazdıktan sonra, biraz hava alma ihtiyacı duyarak karakolun bahçesine çıkıp
dolanmaya başladım. Cemre'nin o yanık hali, hala gözümün önünden gitmezken, cebimden çıkarttığım sigara paketinden bir tane çekerek dudaklarımın arasına yerleştirdikten sonra, Berkay'ın hediye ettiği siyah renk çakmakla tutuşturdum ve, derince içime çektiğim dumanı, usulca dışarıya üfledim. işte şimdi biraz daha iyi hissediyordum kendimi.

Sigaramdan son bir nefes alıp attıktan sonra, başımı kaldırarak gökyüzüne baktım. Hava kararmak üzereydi. Gökyüzü, şu an mavinin en sevdiğim rengini sunuyordu gözlerime. Ağzımda tuttuğum sigara dumanını gökyüzüne üfledikten sonra, gökyüzüne bakmayı sürdürerek gözlerimi yumdum. İşte bu, gerçekten iyi hissettirmişti. Temiz hava yüzüme vurmakla birlikte, ruhumdaki yorgunluğu da alıp götürüyordu.

Bir süre sonra alnıma düşen su damlacıklarıyla, yağmur yağacağını anladım. Hava da bozulmuş, buz gibi olmuştu. üşüdüğümü hissederek içeri girmeye karar verdim. zaten on dakikaya kadar çıkacaktık, gidip hazırlanmam gerekiyordu. adımlarımı biraz daha hızlandırarak tam içeri girecekken, arkamda Berkay'ın sesini işittim.

"Amir. Amir bekle"

"Berkay? senin ne işin var burda?"

"son ders iptal oldu. ben de baktım hava soğudu yağmur yağıyor, sana kalın bir hırka getireyim dedim. sabah çıkarken bişey almamıştın üstüne." diyince gülümsedim.

"sağol Berkay" diyerek aldığım hırkayı üzerime geçirdim.

"sen iki dakika burda bekle, ben telefonumu alıp geleyim, sonra eve geçeriz."

"tamam çabuk ol"

"tamam" dedikten sonra koşarak kendi odama geçerek masanın üstündeki telefonumu aldım ve, fazla sakin olan karakolun boş koridorlarında çıkışa doğru yürürken, sağımdaki odadan ani bir bağırma sesi duydum. sanki birileri kavga ediyor, ama kimseye çaktırmamak için susuyor gibiydi..

merakıma yenik düşerek sesin geldiği odaya biraz daha yaklaştım ve,kulağımı kapıya dayadım.. o kadar yavaş konuşuyorlardı ki, anlamak için nefes dahi almıyordum.

"onu bunu bırak.. Ceseti gördü mü?" kısa bir süre sonra, cevap geldi karşı taraftan.

"gördü. gördü Allah'ın belası gördü." bu.. bu Amirimin sesiydi.

"tepkisi nasıldı peki?"

"hiç bir şey söylemedi. ama kötü oldu farkettim bunu"

"bu daha başlangıç 1.sınıf emniyet amiri.. amir bey bundan böyle cehenneme dönecek hayatı ile baş edebilecek mi? çok merak ediyorum." bahsettikleri kişi ben miydim? kimdi bu adam, benimle ne sorunu vardı? peki Amirimin bu adamla ne işi vardı ve, en önemlisi Cemre'nin ölümüyle ne ilgisi vardı?.

"bak.. Amir benim evladım gibidir.. ona bir zarar verecek olursan, beni karşına almış olursun.. ve böyle bir şey isteyeceğini zannetmiyorum." küçümser bir kahkaha yükseldi odanın içinde.

"sen.. koray Yaman... sen bana, zarar verebileceğine inanıyor musun gerçekten?"

"o kadar emin olma bence.. öyle bir gün gelecek ki, karşılaşmamız korkunç olacak" dedikten sonra, kısa bir süre içerde sessizlik oluştu. daha sonra kapının aniden açılması ile, öylece kalakalmıştım. kahretsin ki yakalanmıştım.

"Amir? evladım sen kapı mı dinliyorsun.?" utancımdan kıpkırmızı olmuş bir vaziyette konuşmaya çalıştım.

"b-be-bee-ben, şey.. ben tam çıkıyordum ki, şarj cihazımı unutmuşum. bulamadım bir türlü her yeri aradım ama, bir de bu odaya bakayım dedim, tam o anda da nasıl kötü bir tesadüfse, siz kapıyı açtınız.. evet. böyle oldu" gözlerini kısarak bir süre baktıktan sonra, iğneleyici bir tonda konuştu.

"burası kayıp eşya odası değil evlat. git başka yerde ara şarj cihazını.". Diyerek kapıyı kitledi ve, yüzüme tekrar bakmadan yanımdan geçip gitti.

Kafam o kadar çok karışmıştı ki.. kimdi o adam? Tanımadığı biriyle ne gibi bir sorunu olabilirdi ki? Diye düşünürken. Berkay'ın anırarak beni çağırmasını duydum ve, rezil olmamak adına bahçeye doğru koştum.

"Berkay..Berkay Berkayyy. Napıyosun ya?"

"Olum iki dakika bekle dedin, beş saat geçti be. Zaten kıç kadar bahçe, bi kantin yok bi çikolata kek bişiy yok dayanamadım artık ya."

"Berkay. Lütfen eve gidelim. Söz. Bak söz veriyorum ben sana çikolata da alıcam kek te. Yeter ki bir an önce evimize gidelim."

"Söz mü?"

"Söz"

"Bak.. almazsan eğer.. çok kötü olur Amir."

"lan oğlum sen benim boş yere söz verdiğimi ne zaman gördün lan?"

"Haklısın. Görmedim vallahi. Tamam o zaman, hadi al beni kucağına, birlikte aşk yuvamıza dönelim Amir'im"

"Gevezelik yapma da yürü hadi."

"Öf tamam bee. Senle de bi espiri yapılmıyor ha" diye diye söylenerek peşimden geldi ve, beş dakikalık mesafeyi hızla kapatarak evimizin önüne vardık.

"Amir. Eve gitmeden önce markete gidicez. Bana kek çikolata alacan sözün var unutma" dediğinde, markete gitmek ve gitmemek arasında kararsız kalmıştım çünkü bu gün aşırı derecede yorulmuştum.

Cebimden çıkarttığım kredi kartını Berkay'a uzattım ve,

"Berkay. Karşim bugünlük affet beni. Sen git canın ne istiyorsa al. Şifreyi biliyorsun zaten. Ben çok yorgunum. Eve geldiğinde uyumuşsam uyandırma beni"

"Ama Amir ya"

"Berkay lütfen.. bak söz veriyorum. Söz veriyorum ki telafi edeceğim. Ama bugün değil.anlaştık mı?"

"Anlaştık" dedikten sonra markete doğru yürümeye başladı. sesindeki mutsuzluğu hissetmiştim. Yüzü de düşmüştü. Onu çok seviyor ve gerçekten çok değer veriyordum. Onu üzdüğüm zamanlarda kendimden nefret ediyordum ama, bugün gerçekten iyi değilim.

Cebimden çıkarttığım anahtar ile kapıyı açarak içeri girdim, soğuk bir bardak su içtikten sonra, odama çıkmak için merdivenlere yöneldim. Kahretsin ki merdivenleri çıkmakta bile zorlanıyordum. Bugün gerçekten boktan geçmişti. Daha bu sabah tanıştığım kızın ölmesi, evraklar, Amirimin konuştuğu adam. Cidden zorlu bir gündü benim için.

Zor da olsa merdivnleri çıkıp odama girmeyi başardığım an, üzerimi değiştirme zahmetinde bile bulunmadan yatağımın üstüne attım kendimi. Nasıl yorulmuşsam artık, gözlerimi kapar kapamaz uykuya daldım.
.......

"Amir.. Amir"

Duyduğum fısıltı sesleri ile gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda ilk görmem gereken şey özenli bir şekilde yerleştirmiş olduğum kitaplarım olması gerekirken, neden kapkara bir gölge görüyordum?
Neden dört yanım ateşlerle çevriliydi? Gözlerim yanıyor, nefes almam gittikçe zorlaşıyordu.

Biraz daha kendime geldiğimde fark ettim. Burası benim evim değildi. Hiç bilmediğim, hiç tanımadığım bir yerde dört yanımı saran ateşlerle uyandım. Bu fazlasıyla korkutucuydu ve, benim yapabildiğim tek şey savunmasız küçük bir çocuk gibi iyice yatağıma sinmekti.

Dua ediyordum. Hem de deli gibi dua ediyordum ama, hiç bir etkisi olmuyordu. Karşımda gördüğüm siyah gölge ise gitikçe yaklaşıyor ve, daha da ürkmeme neden oluyordu.

Bu gördüğüm gölge sadece bir tane değildi. Sağımda, solumda her tarafta binlerce vardı.

Bir süre sonra Berkay'ın sesini işitmek, biraz olsun rahatlatmıştı.

"Amiirr.. karşim pizza spariş ettim. Hadi gel yemek yiyelim." Umutsuzca cevap vermeye çalıştım. Ama ne kadar denesem de, kalbimden haykırdıklarımı dile dökemiyordum. Sesim dahi çıkmıyordu.

Ve tekrar Berkay'ın sesini işittim. Ama bu sefer rahatlamamış, aksine daha fazla ürkmüştüm.

"Amiirr. Amir kardeşim sakın odandan çıkma.. aynı sesi ben de duydum" Allah'ım ne olur yardım et bana yalvarıyorum.

Bir süre daha hareketsizce uzandıktan sonra, alevlerin içinde can çekişerek kurtarılmyı bekleyen Cemre'yi fark ettim ve, ani bir hızla tekar kalkmaya çalıştım. Ama olmuyordu işte. Bir türlü başaramıyordum.

Çevremdeki gölgeler, artık daha belirgindi. Hatta artık birer gölge değil, karşımda duran ve ne olduğunu bilmediğim ürkütücü varlıklardı artık. Hepsinin başı önlerine eğikti. Tek birinin hariç. Sadece onun başı dikti. Bir bana, bir de Cemre'ye bakarak kahkahalar atıyordu.

Sonra tekrar bana döndü. Sanki demin kahkahalarla gülen o değilmiş gibi, ürkütücü suratında ürpertici bir ciddiyet vardı.

Sonra ne anlama geldiğini bilmediğim, arapça bir şey söyledi. Bir daha. Sonra bir daha..her tekrar edişinde sesi daha da yükseliyordu ve, artık etrafımdaki diğer varlıklar da ona eşlik ediyordu.

, aynı şeyleri bağıra bağıra tekrar edip, bir yandan da üstüme doğru yürüyorlardı ve ben hareket dahi edemiyordum. İşte şimdi daha da ürkmüştüm. Attıkları her adımda kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissederken,

"Hayııırrrr" diye haykırarak yatağımdan sıçradım.

Oh be.. şükürler olsun ki sadece korkunç bir kabustu.

"Lan Amiiirrr. Ne oldu niye anırıyooon?" Taa salondan ne olduğunu soran Berkay'a ben de taa odamdan cevap verdim.

"Bir şey yoookk. Kabus gördüm sadeceee"

"Ay Amiirrr. Yoksa kendini mi gördüüüün" Allah'ım sen sabır ver ya Rabbi.

Yatağımdan yavaşça doğrularak ayağı kalktığımda, kyafetimin üstünden düşen, etrafı yanık not kağıdı dikkatimi üzerine çekti. Yerden aldığım kağıdı yavaşça açarak içinde yazana baktım. Tek bir kelime yazıyordu. 'Bsbbik' okuduğum an, bütün kanımın çekildiğini hissettim. Çünkü bu, rüyamda gördüğüm gölgelerin sürekli tekrarladığı şeydi..

"Amiirr. Karşim pizza istettim. Hadi gel yemek yiyelim.

"Bir dakkaa" diye oyalayarak dizüstü laptobumdan google dil çeviriciyi açarak, kağıtta yazanları yazım alanına yazdım. yazılan dil arapçaydı.. anlamını gördüğümde ise, tüylerim ürperdi. anlamı şuydu.

'Senin yüzünden." Tam o sırada, tekrar Berkay'ın sesini işittim.

"Amir. Amiirr . Kardeşim sakın odandan çıkma. Aynı sesi ben de duydum"...

Melek Daveti, Devam Edecek........


Loading...
0%