@azazilzalim
|
Sabah uyandığımız andan bu yana, kahvaltı dahi etmeden nikah hazırlıkları için kollarımızı sıvadık. İlk işimiz, Berkay'a şık bir takım elbise almaktı. Bir süre daha mağazaları dolaştıktan sonra, siyah renk, şık bir takım elbise bulmuştuk. Ben ve Cemre fazlasıyla beğenmiştik ama, önemli olan tabii ki de Berkay'ın beğenmesiydi. Bir süre takım elbiseye göz gezdirdikten sonra, oda onay vermişti. Hep birlilte kasaya yönelip takım elbisenin ücretini ödedik. Kasiyer aldıklarımızı paketleyip bize uzattığında, hep birlikte mağazadan çıktık. Evet. Şimdi sadece Cemre ve Hasret için gelinlik seçmek kalmıştı. Düğün salonu, pasta vesaire gibi şeyleri Cemre ve Berkay öncden ayarladığı için, pek bir şey kalmamıştı. "Amir. Aşkım bak şu karşıda gelinlikçi var. Benle hasret gidip modellere bakalım, siz de şurdaki cafeteryada oturun işimiz bitince hemen geliriz biz" dediğind, olumlu anlamda başımı salladım. Cemre ve Hasret beraber gelinlikçi dükkanına girdiklerinde, ben ve Berkay'da karşıdaki kafeteryaya geçip boş bir masaya oturup iki çay söyledik. "Amir. Bak dün Cemre'nin yanında çok detaya inemedim. Bak ne olursun söyle bir problem yok değil mi?" Diye sorduğunda, dünki konuyu kastettiğini anlamıştım. "Berkay gerçekten önemli bir şey yok." Dediğimde, itiraz etti. "Var bir şey Amir! Ya yeter artık bişeyleri benden saklamaktan vazgeç. Son kez soruyorum.. anlatacak mısın?" Dediğinde, pes edip dünki yaşadıklarımı en ince detayına kadar anlattım. "Böyle işte Berkay. Her an karşıma çıkıp senin yüzünden. Katilsin sen diyor. Ama neler olduğunu söylemiyor Berkay. ve söylemeyecek te eminim" dediğimde, birkaç saniye gözlerime baktı. "Tayyar hocadan bir cevap gelmedi mi hala?" Diye sorduğunda, başımı hayır anlamında salladım. "Amir bak. Sakın umudunu kaybetme tamam mı? Neler olduğunu anlayıp kurtulacağız bu varlıktan" diyerek güç verircesine elimi tuttuğunda, minnet dolu gözlerle baktım kardeşime. Birer çay daha içtikten sonra, Cemre ve Hasret'te gelmişti bile. "Naptınız hanımlar? Seçtiniz mi gelinlikleri?" Diye soran Berkay olmuştu. "şeçtik aşkım seçtik. Ev adresini de verdik, yarın akşama doğru göndereceklermiş" dediklerinde, hep beraber oturup güzel bir yemek spariş ettik. E malum. Sabahtan beri tek lokma yememiştik. Sparişlerimiz geldiğinde, güzelce karnımızı doyurduktan sonra, hesabı ödeyip taksi ile eve doğru yola koyulduk.a Bir süre sonra Berkay'la düğünle ilgili konuşmaya başladığımızda, ellerinde kahveler ile dönen hanımlar da sohbete katılmıştı. "Şimdi gençler çifte düğün yapacağımızı ve, kocaman bir pasta spariş ettiğimizi anladım da. Başka bir şey anlamadım" diyen Berkay'a, hepimiz göz devirmek ile yetinmiştik. "Berkay sen anlayacağını anlamışsın zaten. Başka bişey anlamana gerek yok ki" dediğimde, bütün salon kahkahaya tutulmuştu. "Amir, aşkım şaka bi yana yarın evleniyoruz. Ben gerçekten de çok mutluyum" diyen sevgilime içten bir şekilde gülümsedim. "Valla ben de çok mutluyum hayatım. Şaka gibi ya. Yarın benim karım olacaksın" dediğimde, içten bir tebessüm oluştu dudaklarında. "Ya gençler. Siz burada takılın, ben bi duş alayım. Çok kötü kokuyorum" diyen Berkay yanımızdan ayrılıp banyoya yöneldiğinde, Hasret'te saat geç olduğu için evine gitmek için evden ayrıldı. Nihayet salonda sevgilimle baş başa kalabilmiştik. Sırtından tutup kendime doğru yaklaştırdığım sevgilimin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "Amir." "Söyle aşkım" "Seni seviyorum" dediğinde daha da sıkı sarıldım. "Ben de seni seviyorum meleğim" dedikten sonra kendi kafamı koltuğa, Cemre'nin kafasını da göğsüme koyarak gözlerimi kapayıp sessizlilten faydalanarak dinlenmeye başladım. BERKAY'DAN Duştan çıktıktan sonra odama geçip gardroptan siyah renk eşofmanlarımı çıkartııp üzerime geçirdim. saç kurutma makinesinin fişi zaten prize takılıydı. Düğmesine basıp yüksek ısı ayarına getirdikten sonra, saçlarımı kurulayıp odadan çıktım. Mutfağa gidip birşeyler hazırlayacaktım. Gerçi az önce lokantada yemiştik ama, pek doymamıştım. Merdivenleri inip mutfağa yöneleceğim anda, koltuğun üstünde uyuya kalan Cemre ve Amir'i gördüğümde, tekrardan odaya yönelip kalın bir battaniye alarak üstlerine örttüm. Demin kahve içtiğimiz fincanları da alıp mutfağa yöneldiğimde, kirli bulaşıkları makineye dizip çalıştırdım. Ohh be etrafım tertemiz olmuştu. Artık rahat rahat yemek yapabilirim diye düşünerek bozdolabından iki yumurta, bir kaç parça da salam alarak pişirdim. Yanına da büyük bir bardak kola aldım. İşte muhteşem olmuştu. Sandalyeme oturup masanın üstünde duran ekmek sepetini de yanıma çektikten sonra hazırladıklarımı büyük bir iştahla gömmeye başladım. ohh ellerime sağlık diye geçirdim içimden, gerçekten de çok güzel olmuştu. Kalan son lokmamı da yedikten sonra, sandalyeden kalkıp ellerimi yıkayarak mutfaktan çıktım. Amir ve Cemre hala koltukta uyuyorlardı. Rahatsız etmemek için koridorun sonundaki odamın kapısı açıp içeri girdim. Canım çok sıkılıyordu. Yaklaşık yarım saat kadar internette takıldıktan sonra, gitarımı elime alıp İlyas Yalçıntaş'tan gel be gökyüzüm şarkısını çalıp söylemeye başladım. Telefonumun video kamerasını açmıştım. Çektiğim videoyu sosyal medyada paylaşmayı planlıyordum. Gerçekten insanların sesimle iıgili yorumlarını o kadar çok merak ediyordum ki. Şarkı bittiğinde gitarımı eski yerine bırakıp çektiğim videoyu amatör müzik sayfasında paylaştım. O kadar heyecanlıydım ki, anlatamam. Kendimi yatağımın üstüne bırakıp üzerime de battaniyemi örttüm ve gözlerimi kapatıp dinlenmeye başladım. Ama fazla sürmemişti. Telefonuma gelen birkaç bildirim sesi ile yatağımdan doğrulup telefonumu elime aldım. Az önce yayınladığım videoya birkaç yorum gelmişti. 'Ne kadar muhteşem bir yorum. Çok güzel bir sese sahipsin. Yeni şarkılar bekliyoruz' yorumları okurken o kadar mutlu olmuştum ki, suratımda aptalca bir tebesüm oluşmasına engel olamamıştım. Hepine toplu olarak ' herkese çok teşekür ederim. Kısa sürede yeni paylaşımlarla geleceğim.' Diye küçük çaplı bir teşkür yazıp gitarımı tekrardan eliçe aldım. Video kamerayı açıp gitardan Emre Aydın'ın beni vurup yerde bırakma şarkısını çalıp söylemeye başladım. Bu, ve bunun gibi bir kaç şarkı daha söyleyip aynı sayfada paylaştıktan sonra saate baktım. Gecenin üçü olmuştu. Yatağımdan kalkıp salona yöneldiğimde Amir ve Cemreyi hala sarmaş dolaş uyurlarken buldum. Onları uyandırmam gerekiyordu. Sabaha kadar burda yatamazlardı sonuçta değil mi? Kısa bur uğraş sonucu nihayet uyandırdım ikisini de. "gençler hadi yataklarınıza. Sabaha kasar tutulur burda her yeriniz" dediğimde, ikisi de uyku sersemi kalkıp odalarına yöneldiler. İkisi de odasına girdiğinde, bende kendi odama geçip kendimi yatağımın üstüne attım. Neyse ki uykuya dalmam uzun sürmemişti. AMİR'DEN.. Berkay'ın dürtmesi üzerine kalktığım kanepeden kendi odama yöneldim. İçeri gordiğimde kendimi yatağa bırakıp üzerimi örttüm. Uykuya dalmak üzereydim ama, telefonuma gelen mesaj sesiyle yatağımdan doğrulup telefonumu elime alıp mesajlara girdim. Kahretsin ki yine o iğrenç varlıktı ve, mesajda şunlar yazıyordu. 'Cemre'yi sana yar etmeyeceğim'.. sabah gözlerimi odama sızan güneş ışınlarıyla araladım. başımda yine korkunç bir ağrı varken yavaşça yataktan doğrulp banyoya yönelerek elimi yüzümü yıkadım. sıcak su, birazcıkta olsa azaltmıştı başımdaki ağrıyı. havluyla elimi yüzümü yıkayıp mtfağa yöneldim. Cemre benim için güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Berkay ve Cemre işe gittiklerine göre, evde sadece ben kalmıştım. sandalyeme oturup benim için hazırlanan kahvaltıyla güzelce karnımı doyurdum. bir bardak çay daha doldurup yudumlamaya başladım. neden bilmiyorum ama içimde büüyük bir mutluluk vardı. ama bu k, arkamdan gelen hırıltılı nefes sesini duyuncaya kadar sürmüştü. |
0% |