@azazilzalim
|
Gecenin saat üçünde içime düşen bir huzursuzlukla açtım gözlerimi. Havanın karanlığının yanı sıra, ay ve yıldızlar da kapkaraydı. Kısa bir süre daha yatakta oyalandıktan sonra, tekrar uyuyamayacağımı anlayarak yatakta doğruldum ve etejerin üstündeki telefonumu alıp yaklaşık bir saat vakit geçirdim. Ama kahretsin ki, içimdeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Kısa bir süre sonra sabah ezanını duyduğumda, havanın aydınlanmaya başladığını fark ettim. Zaten yavaş yavaş ta uykum gelmeye başlamıştı. Başımı usulca yastığa bıraktıktan sonra, derin bir uykuya dalmayı bekledim. 08:42 BERKAY'DAN... Sabah gözlerimi, penceremden içeriye sızan güneş ışınlarıyla araladım. Bir hışımla yorganımı üstümden çekerek banyoya yönelip güzelce bir duş aldım. Musluğu kapattıktan sonra, kapının arkasındaki bornozu üzerime geçirip odama yöneldim. Gardroptan siyah eşofman takımımı çıkartıp giyindikten sonra, kurutma makinesiyle saçlarımı kurutup mutfağa yöneldim. Hayret. Cemre'nin şimdiye kadar çoktan uyanmış, kahvaltı hazırlıyor olması gerekiyordu. Uykuda kalmış diye düşünerek odasına doğru yöneldim. Ne de olsa, bu gün çok işimiz vardı ve bir an önce çıkmamız gerekiyordu. Cemre'nin kapısının önüne yetiştiğimde, birkaç kez kapıya tıkladım. "Cemreee. Cemre uyuyor musun halaa?" Diye sordum, ama cevap vermemişti. Bir kaç kere daha denedim fakat, sonuç hala aynıydı. Allah allaah. Cemre'nin uykusu bu kadar ağır değildi ki? Acaba kapıyı açsam ayıp olur mu? Diye düşündüm bir süre. Sonra birkaç kez daha denedim ama, sonuç yine aynı olunca merakıma yenik düşüp kapıyı açtığım an, adeta donmuştum. Hareket edemiyordum. Allah kahretsin. Cemre. Cemre'ye ne olmuştu böyle? Kısa bir süre şokta kaldıktan sonra, gözlerimden akan gözyaşlarıyla koşarak Amir'in odasına yöneldim. AMİR'DEN... "Amirrr. Amir uyan Amirr" sabah gözlerimi Berkay'ın çığlıklarıyla araladım. "Lan ne oluyor sabah sabah?" Diye sordum uyku sersemliğiyle. Ciddi bir olay olduğunu farkındaydım. Berkay öyle basit şeyler için ağlamazdı çünkü. "Lan ne oldu söylesene." Dediğimde, "Cemre" diye yanıt verdiği an, kalbim sıkışmaya başlamıştı. "Ne Cemre'si? Ne oldu Cemre'ye Berkay söylesenee" diye bağırdığımda, ağlaması daha da şiddetlenmişti. Daha fazla vakit kaybetmeden yatağımdan kalkıp Cemre'nin odasına koştum. İçeri girdiğim an, başımdan aşağıya adeta kaynar sular dökülmüştü. Cemre'nin yatağı, yorganı tamamen kan olmuş, odası ise karmakarışık olmuştu. Ve içeride iğrenç bir yanık kokusu vardı. Bir süre şaşkınca etrafıma bakındığım anda, kalbimin sıkışmasına, ve nefes almama engel olan manzara ile karşılaştım. Cemre bütün vücudu ağır şekile yammış olarak betonda yatıyordu. Meleğimin yüzü tanınmayacak haldeydi. O an aklıma Cemre'nin ikizinin ölümü gelmişti. Bu bir tesadüf olamaz, kesinlikle bir bağlantısı vardı. Yüreğimdeki büyük acı ve gözlerimdeki yaşlarla meleğimin yanına oturup elini sıkı sıkı tutarak derince öpmeye başladım. "Hayır. Hayır hayırr HAYIIIIIIIIIRRRR" diye bağırıp hıçkıra hıçkıra ağlarken, Berkay'da gözlerinden akan yaşlarla beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Amirr. Amir sakin ol kardeşim." "Ya bıraaak. Gidemez. Benim meleğim beni bırakıp gidemez. Gidemeezz. CEMREEEE" ne kadardır hıçkıra hıçkıra ağlayıp feryat figan ettiğimi bilmiyorum ama, beni meleğimden uzaklaştıran polisler olmuştu. Gelen sağlık çalışanları beni sakinleştirici ilaçla sakinleştirirken, bir kaç kişi de meleğimin nabzını kontrol ediyirdu. "Ne olur. Yalvarıyorum iyice kontrol edin. Ölmez o. Benim meleğim ölemezz" diye feryat ederken, sağlık çalışanlarından olumlu bir haber bekliyordum. Ama kahretsin ki aldığım cevap hiç te beklediğim cevap değildi. "Üzgünüm... ex olmuş." Cümlesini duyduğum an, yüreğimdeki sızı daha da artmıştı. Olamaz ya. Olamaz ölemez ki. Evlicez biz bugün. Olmaz hayır ölemez. Berkay çaresizlik içinde sıkıca bana sarılıp ağlarken, ben de meleğimi ceset torbasına yerleştirmelerini izliyordum. Allah'ım sen sabır ver. Dayanabileceğim bir acı değildi bu. Sağlık çalışanları meleğimi ceset torbasıyla ambulansa taşırken, koşarak peşlerinden gidip durdurmaya çalıştım. "HAYIIRR.. HAYIR GÖTÜRMEYİN MELEĞİMİ NE OLUR GÖTÜRMEYİİİİNNNN"... 1 SAAT SONRA... acı içinde geçen bir saatin ardından Cemre otopsi için morga kaldırılmış, Berkay ve ben de karakola alınmıştık. Olay yerinde bulunduğumuz için, ifadelerimizi almaları gerekiyormuş. Ben pek iyi olmadığım için, ilk Berkay'ı almıştılar sorgu odasına. Ben ise boş ve sessiz karakol koridorunda, başımı dizlerime yaslayıp meleğimi düşünüyordum. Her şey o kadar mantıksızdı ki, yani kim ne istemiş olabilirdi ki bizden? Diye düşünürken, kulaklarımı sağır edecek cinsten bir cızırtı sesi duymaya başladım. Ses gittikçe artıyordu. Başımı dizlerimden kaldırdığım anda, karşımda onu gördüm. Bana musallat olan varlığı. Suratında ise, zafer kazanmışçasına bir gülümseme vardı. İğrenç cızırtıların arasında ise duyduğum tek şey şunlar olmuştu. "Cemre'yi sana yar etmeyeceğimi söylemiştim"... |
0% |