Yeni Üyelik
1.
Bölüm

~1.Bölüm~

@azracrn13

" Yağız beni azarlamaya devam ediyordu. Ondan sadece mobilyaların kurulumunu istemiştim ve hep söyleniyordu. Ve sadece onun başında duruyordum. Ama zayıf bir noktası vardı.

"Ya ben yapamıyorum. Senden istedim. O bol kaslı kollarını da bir kere benim için kullan. Seninkiler sağlam oluyor kimse böyle yapamıyor." Diye poh pohladım onu. Ben dediğimde gülümsedi ve iki dakikada bitirdi. Bende onu alkışladım. Tainim buraya çıkmıştı. Yağız'da arkadaşımdı. Üsteğmendi. Ben askeri Cerrahtım. Buraya da yeni atanmıştım küçük bir siteydi. Binalar birbirine bakıyor ve sadece dört blok vardı. Bu bloklarda çok uzun değildi. Altı katlıydı ve bende dördüncü katta oturuyordum. Bu evi de babam tutmuştu. Onlardan ayrılmamı da hiç istememişti. Ama ben istediğim için buna katlanmıştı. Babam Mahir Dinçer'di. Orgeneral Mahir Araslı. Üç katlı bir villamız vardı. Ama Tekirdağ'da yaşıyorduk. Ben şimdi şırnak'a gelmiştim. Babamı ikna etmekte normalde zorlanmazdım. Ama bu sefer çok sert davranmıştım.

'Olmaz Çağla. Burada bul iş. Yanımdan, yamacımdan ayrılma.' diyordu babam. Ama ben istemiyordum. Gitmek istiyordum.

'Sen her gün göreve gidip aylarca dönmeyince ben senin yamacında mıydım? Ben alıştım sende alış baba.' çok sert çıkışmıştım. Ama bunun tek sorumlu babamdı. Bizi hiç düşünmeden gidiyordu. Bir 'hoşça kal' lafını esirgemişti.

"Çağla. Ben bir askerim! Sen burada da çalışa bilirsin! Ama eğer istiyorsan git. Yeter ki mutlu ol git" diyip odamdan çıkmıştı. Bende ertesi günü Şırnak'a gelmiştim. Yağız ise bizim çok yakın bir aile dostumuzun oğluydu. Neredeyse bizimle büyümüştü. O'da babamı örnek alarak asker olmuştu.

~•~

Yağız gitmişti. Bende balkonda oturup havuzu seyrediyordum. Herkes havuzda mutlu mutlu eğleniyordu. Evimizin bahçesinde kocaman bir havuz olmasına rağmen yüzme bilmiyordum çünkü yanımda babam yoktu, bana öğretememişti...

İçime sıkıntı basmıştı. Mobilyalar gelince kurması temizlemesi derken çok fazla çöp olmuştu. Onları alıp evden çıktım. Bütün blokların balkonları orta alana bakıyordu. Sanki herkes bana bakıyor gibi hissediyordum. İzleniyor gibi hissediyordum. Altımda siyah bir şort vardı. Üstümde beyaz salaş bir tişört vardı. Yaz olduğu içinde herkes dışarıda, balkonlarındaydı. Çöpü attıktan sonra arabama bindim. Saçlarımı dağınık bir ev topuzu yapmıştım. Site ormanın içindeydi markete gitmek için buradan çıkıp şehir merkezine gitmeliydim. Markete gidip ihtiyaçlarımı alıp döndüm. Yarın işe gidecektim erken yatmalıydım. Zaten çok yorulmuştum. Arabamı park edip indim. Bagajdan poşetleri alıp kapattım. Eve girer girmez odama girip uyudum.

~•~

Sabah olmuştu. Duş alıp hazırlanmıştım. Altımda gri bir palazzo pantolon, üzerimde lacivert bir crop tişört vardı. Siyah bir çanta aldım ve saçlarımı salık bıraktım. Son işlerimi halledip çıktım. Saat sekizde orada olmalıydım. Geç kalıyordum. Saat yediyi yirmi geçiyordu. Bloktan çıkıp koşmaya başladım ama bedenim başka bir bedene çarptı. Ya da duvar çünkü hiç yumuşak değil, duvardan daha sertti. Kafamı kaldırıp baktığımda asker kıyafetleriyle bir adam vardı. Benimle aynı yaşta gibi duruyordu.

"Pardon. Acelem varda sizi fark etmedim' diyerek yanından ayrılmaya çalıştım ama kolumu tuttu.

"Sorun değil. Ama acele işe şeytan karışır bunu da unutma. Bu kadar aceleci olma." Dedi. Gözlerimi devirdim ve

"Sana ne? Sende burada dikilme direk gibi!" Dedim. Arabama koşmaya başladım. Abimizden nasihatta aldık tamamdır gün başladı:) Arabayla son sürat ilerledim. Sonunda vardım. Askeriyenin önüne arabamı park edip indim. Ofisime gittim. İçeriye girip kapıyı kapattım. Önlüğümü giyip masama oturdum. Buraya daha öncede gelmiştim. Tanışmıştık. Saat altı olmuştu. Bir çok asker gelmişti. Yaralarını sardım, diktim. Çok yorulmuştum. Önlüğümü çıkartıp koydum. Çantamıda alıp çıktım. Bahçeye geldim ve yine birine çarptım. Ve yine aynı kişiydi.

"Yine mi sen?" İkimizde aynı anda bunu söylemiştik birbirimize.

"Senin ne işin var burada?" Ve yine ikimizde aynı anda. İlerlemeye başladım. Peşimden geliyordu.

"Sen yeni gelen doktor musun?" Diye sordu. Durup ona doğru döndüm.

"Cerrahım." Dedim. Gözlerini devirdi.

"Ya off her ney sen! Bir baksan diyecektim. Sabahta çok acelen vardı çabucak bakarsın." Dedi. Şuna bak.

"Ne var?" Dedim.

"Off! Anlamıyor musun? Kolumdan vuruldum! Şimdi oldu mu?" Dedi. *Gereksiz erkek gururu* Ama sol kolu kan içindeydi. Yeşil renk asker kıyafetinin sol kolu artık kırmızı olmuştu.

"Mesajım bitti başka doktor bul." Dedim. Aslında baka bilirdim ama çok gıcık olmuştum. Biraz daha sürünsün.Yanıma gelip kolumu tuttu.

"Sen de amma nazlısın! Bak işte yarama." Dedi

"Korkma ölmezsin!" Dedim.

"Ölüyorum ama! İşim başımdan aşkın ama yapamıyorum. Senin yüzünden!" Aa sanki ben vurdum kolunu.Bıkın bir nefes verdim. Odama geri döndük. O sedyeye uzanırken ben de elimi sterilize ettim ve eldiven taktım. Üzerindeki kıyafeti çıkartmıştı. Üstü çıplaktı. Neyse alışmıştım bugün. Koluna dokundum. Hissedip hissetmesini sordum ama o kadar serti ki ben bile hissetmedim. O kadar kaslıydı ki. Kurşunu göremiyordum. Bayağı derine inmişti. Hemen ameliyata alınmazsa kolunu kaybede bilirdi.

"Nasıl becerdin bunu? Bunun için ameliyat lazım. Kolunu kaybede bilirsin.' dedim.

"Hadi ya! Ben bilmiyordum. Ben mi ateş ettim kendi koluma?" Dedi. Gözlerimi devirdim.

"Hastaneye gitmelisin ben burada yapamam." Deyip geri çekildim.

"Amma abarttın. Çıkart işte kurşunu. Canım acımaz hem merak etme." Dedi. Sorun canın yanması mı?

"Doktor sadece ben varım nasıl ameliyat yapayım?" Dedim. Doğruldu ve aramızdaki mesafeyi azalttı.

"Yapma. Ameliyatsız çıkmaz mı?" Dedi. Ne kadar inatçı birisi. Gözlerini benimki gibi yeşil zannetmiştim ama elaydı. Ben anneme benziyordum. Gözlerim onunki gibi yeşil ama biraz koyuydu. Buğday tenim ve altın gibi saçlarım vardı. Kendimi övmek istemem ama saçlarım altın rengi giydi.

Neyse ona dönersek beyaz tenli, siyah saçlı ela gözlü bir askerdi. Kaslarına rağmen genç duruyordu.

"Ama bu doğru olmaz" dedim. Ve sonunda onu ikna ettim ve hastaneye gittik ama gitmeden önce dilinden şu sözler dökülmüştü.

"Tamam Çağla yani adın öyle yazıyordu. Sen de benimle gelir ve ameliyata girer misin?" Dedi. Bense şok içinde ona bakıyor, ne dediğini anlamaya çalışıyordum. Bunun sebebi aşk mıydı yoksa ilk defa böyle bir istekte bulunulması mı?

"Ya sen askeriyede çalışıyorsun ne de olsa. Sen den başkasına güvenemem. Bunun sebebi de sen değilsin senin yerinde kim olsa ona aynı şeyleri söyleyecektim." Dedi. Tam bir odun! Taş kalpli. Mağara adamı. Neyse onu hastaneye götürmüştüm. Hastanın isteği ve alanında uzman olmam sayesinde ameliyata ben de girmiştim. Neyse ki kazasız belasız hallede bilmiştik. Ciddi bir yaralanma değildi ama ufak da değildi. Orta bir yaralanmaydı ve üç gün yoğun bakımda kala bilirdi. Onu yoğun bakım hemşirelerine ve ameliyattaki yardımcı doktora emanet edip çıktım. Çok yoğun bir gün olmuştu. Saat altı da çıkmam gerekliydi. İşim bitmişti ama saat on bir olmuştu. Yarın sabahta erken kalkacaktım. Aklım askerde kalmıştı. Adını bile bilmiyordum. Ama galiba aynı sitede oturuyorduk. Elim direksiyona gidemedi, ayağım gaza basamadı. Beni dışarıya onun yanına götürdü. Şuan uyuyordu. Doktorlardan kıyafetlerini almıştım. Kanlıydı ama hala kokusu vardı. Değişik bir kokusu vardı. Bunu onun yarasına bakarken de fark etmiştim. Hiç bir kimsede duymadığım, hiç bir parfümde bulamadığım o koku...

Bir süre daha beklemiştim. *Onu izlemiştim* Artık kritik zamanı atlattığı için eve gitmiştim. Orada kalamazdım. Yarın iş vardı, orada yatacağım ve hatta otura bileceğim bir ver bile yoktu. Ev geldiğim de arabayı sitenin otoparkına bıraktım. Site yeni yeni tamamlanıyor du ve hala asansör yoktu dört kat merdivenle çıktıktan sonra yedi numaralı daireye girdim. Sonunda evimdeydim. Duş alıp hemen yatağımın altına girdim. Hiç birşey yememiştim ama iştahım da yoktu. Biraz uyuduktan sonra tekrar uykum kaçtı. Kalkıp balkona gittim. Buradan manzara çok güzeldi. Bende izledim. Bir ses duydum. Telefonum çalıyordu. Koşarak odama gittim. Hastaneye numaramı vermiştim ve şuanda onlar arıyordu. Ne oldu yoksa kötü bir şey mi oldu?

"Alo" dedim. Sesim titriyordu. Ne oluyordu bana? Neden bu adama karşı böyleydim? Aşık mıydım?

"Merhaba Çağla Hanım. Gece gece sizi rahatsız ediyorum ama ben hastaneden arıyorum. Hastanız sizi istiyor. Yani gitmek istiyor ancak siz gelirseniz kalabileceğini söylüyor. Sakinleştiriciler de işe yaramıyor. Ortalığı birbirine kattı. Bir an önce gele bilir misiniz?" Dedi karşıdaki adam. Şok oldum. Tamam diye bilmiştim sadece. Odama koşup elime ne geçtiyse giydim ve hemen otoparka indim. Arabamı çalıştırıp otoparktan çıktım ve sonra siteden de çıktım. Bir an önce hastaneye gittim. Tam yolu bilmediğim için navigasyon kullanıyordum. Şarjımda bitmek üzereydi.

Hastaneye vardığımda arabamı bulduğum ilk yere bıraktım ve koşarak içeriye girdim. Onun olduğu alana doğru devam ettim. Ve onu gördüm. Bir sürü hemşire, doktor, güvenlik kim varsa toplanmış etrafına. Onları izleyen hastanedeki diğer insanların arsından da geçip yanına gittim. Beni görünce bana kitlendi.

"Hah sonunda gelebildiniz Çağla hanım." Dedi. Bu benimle telefonla konuşan adamdı. Doktor du. Hastamın iyice yanına ilerledim.

"Ne bu halin? Düz duramıyor musun?" Diye bağırdım sessizce.

"Sen niye beni bırak gidiyorsun?" Dedi. Çocuk gibiydi. Etrafımızdaki bizi izleyen hastane halkının konuşmalarının birini duydum.

"Kızda pek güzel maşallah. Sevgilisi herhalde baksan onu istiyor bir tek. Nuh diyor peygamber demiyor." Diyordu bir kadın. Yanındaki kadında onu onaylıyordu. Bizi sevgili sandılar.

"Neden olay çıkaryıyorsun? Çocuk musun sen? Başında mı bekleyeyim?" Dedim. Dudaklarını araladı bir şey deyecek gibi ama demedi. Odayı işaret ettim ve geçmesini söyledim.

"Geç. Geldim işte. Şimdi gidip uyuyorsun ve olay çıkartmıyorsun. Ben de evime gidiyorum." Dedim. İlerliyordum ama benim bu sözlerimden sonra durdu ve bana döndü.

"Sen gidersen yine olay çıkartırım. Ya sen askeriyedensin. Buradakilerin beni öldürmeyeceği ne malum." Ay sanki herkes sana bayılıyordu. Herkes seni öldümek için zaman kolluyordu. *Kendini bir şey sanan erkek tipi.*

"Yürü geç." Dedim aldırmadan. Devam etti ve yatağa uzandı. Bende yanındaki sandalyeye oturdum.

"Bana güveniyorsun öyle mi?" Diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı.

"Ama ben sana güvenmiyorum. Adını bile bilmiyorum." Dedim. Bakışlarını bana kitledi. Bir süre sadece gözlerime baktı. İnsanı anında kendine aşık edecek şekilde bakıyordu.

"Sana diyorum. Adını açıklayacak mısın?" Diye tekrar ettim.

"Ben de senin adını odanın yanındaki kağıttan gördüm. Ben de seni tanımıyorum." Dedi.

"İsmimi biliyorsun ama o sana yeter. Hem tanışmaya fırsat mı bıraktın?" Diye çıkıştım

"Ben tutturdum ameliyat olayım diye di mi?" Dedi. Gıcık. Gözlerimi devirdim.

"Ben Çağla Araslı. Tanıştığıma memnun olmaya çalışıyorum." Dedim. Ağzını yamulttu. Tam bir belaydı. Bir süre sonra doktorlar ilaçlarını ve iğne getirmişti. Ama o benden başkasını istememiş tekrar bir olay çıkartmıştı. Bu yüzden de ben yapmıştım.

"Umarım artık uyursun. Beni düşürdüğün hale bak!" Diye söyledim iğneyi hazırlarken.

 

"Onu beni uyutmak için mi veriyorsun Çağla. Hain! Yazıklar olsun!" Diye cevap verdi.

 

"Sen onu olay çıkartmadan önce diyecektin! Sen haklarını kaybettin." Dedim.

İğneyi serumuna verdim. Verdikten sonra tekrar yerime geçtim. Gözleri kapandı. İlaç işe yaramıştı. O uyuduğu için benimde uykum geliyordu. Kalkıp odadan çıktım. Kantine gidip kahve aldım. Kahvemi bahçeye çıkıp içmeye başladım. Saat gecenin ikisiydi. Kahvevimi bitirdim. Tekrar hastaneye girdim. Hâlâ normal bir şekilde uyuyordu. Kafeteryaya gidip kahvaltı için tost ve çay alıp yedim. Doyduğumda onun yanına geldim. Son kez baktım ve bahçeye doğru ilerledim.

Bahçeye geldiğimde sabah olmuştu. Yüzüme çarpan sıcak bir yaz rüzgarını içime çektim. Arabama doğru ilerlerken telefonum çalmaya başladı.

            

~•~

Umarım beğenmişsinizdir✨

Benimle fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın🤍

 

Loading...
0%