Yeni Üyelik
3.
Bölüm

~3. Bölüm~

@azracrn13

Duştan çıkıp üzerime rahat pijamalarımı giydim. Saçları hafif kurutup topuz yaptım. Işığımı kapattım. Yatağıma uzandım. Gözlerimi kapattım. Gözlerimden akan yaşlar adeta bir alev gibi yakıyordu yüzümü. Kolumun yarası umurumda bile değildi. Önemli olan kalbimin yarasıydı...

~•~

Sabah kalkıp güne güzel bir başlangıç yaptım, hiç bir şey yaşanmamış gibi.

Altıma kot paperbag bir pantolan giydim. Üzerime de beyaz crop tişört giydim. Saçlarımı salık bıraktım. Açık mavi bir çantamı da alıp aşağıya indim.

"Kızım. Hadi gel kahvaltı hazır." Dedi annem. Normalde dokuz da kahvaltı yaprlardı. Sadece benim için altıda kahvaltı ediyorduk.

"Geldim anneciğim." Dedim yerime oturarak. Kahvaltıda sadece kardeşim yoktu. O uyuyordu. Annem onu zorlamamıştı.

"Kızım seni işe birlikte gidiyoruz değil mi?" Diye sordu babam. Kobul etmek zorunda kaldım. Başımı salladım.

Kahavltı bitince dişlerimi fırçalayıp son hazırlıklarımıda yaptım ve babamla çıktık.

"Bir daha dikkatli ol Çağla. O adamlar seni öldürede bilirdi. Hatta sana istersen bir korumada ayarlaya bilirim." Dedi.

"Yok. Gerek yok yani baba." Dedim. Babam hić bir şey demedi. Her zamanki gibi lafını tekrarlamazdı. Geri kalan yol sessiz geçti. Askeriyeye vardığımızda babam önden girmişti. Askeriyenin orada çok tatlı çiçek satan birisi vardı. Kendime çiçek almak istedim. Başkasında beklersem bana aldığı çiçek ancak mezarıma olucak.

Çiçeği aldım. Odam da boş bir vazo vardı oraya koymayı planlıyordum. Askeriyeye girdim. Görünürde kimse yoktu. Ama birinin eli koluma değdi ve beni kendine doğru çevirdi. Oydu. Evren'di.

"Dün akşam arabadan neden indim Çağla? Eğer telefondaki kişiyi sevgilim zannettiysen..." Derken lafını böldüm.

"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin Evren. Sen benim hiç bir şeyim değilsin çünkü. Sevgilin var ya da yok umurumda değil. Biz seninle hiç bir şey değiliz ve bu şekil bile uygun değil." Dedim. Kolumu kendime çekip yürümeye devam ettim. Ama yine kolumu tuttu. Bu sefer o kadar çok sert çekmişti ki elimdeki çiçekler yere düştü.

"Ne istiyorsun ya benden? Bana ne senden! İşina bak! Beni de rahat bırak! Senin yüzünden çiçeklerim gitti! Mutlu musun?" Diye bağırdım. Çiçekleri yerden toplayıp odama geçtim. Çiçeklere mi üzülsem yoksa kendi halime mi karar veremedim. Sandalyeye oturup arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım. Kapı tıklanıca doğruldum. İçeriye gelen kişi Evren'di.

"Ne var? Yine nerenden vuruldun?" Dedim. Kapıyı kapatıp karşıma oturdu.

"Sana telefonunu getirdim." Dedi telefonumu uzatarak. Eline elime değdirmemeye çalışıp aldım ama o elini bana değdirdi.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordum sertçe. Cevap vermedi. Tekrardan kapı tıklatıldı.

"Gel" dedim. Gelen kişi Yağız'dı. Ayağ kalkıp Evren'e gözümle kapıyı işaret ettim. Ama o kaale almadı benim, ayağa kalktığımı görünce oda kalktı.

"Naber Çağla?" Dedi. Gözüyle Evren'i gösterip 'bu kim' diye dudağını oynattı. Ben dudak okuya biliyordum.

"Tanıştırayım. Asker kendisi. Hastamdı. Şimdi de gidiyordu." Dedim.

"Merhaba bende Yağız. Üstteğmenim sizin rütbe ne?" Diye sordu elini uzatarak.

"Evren bende." Dedi sadece. Yağız yanıma doğre geldi.

"Ya benim sana bir işim düştü Çağla. Benimle acil gelmen lazım." Dedi.

"Yine ne oldu?" Diye sordum. Cevap vermedi beni kolumlumdan çekip kapıyı götürdü.

"Görüşürüz Evren." Dedi. Umarım kızmazdı. Evren'in gözlerinden alev çıkyordu ve o alevlerin sahibide bendim. Ben ne yaptım ki? Benim ne suçum vardı?

Yağızla oda dan çıktık.

"Uf yine ne var Yağız?" Dedim.

"Ya kızım Mahir amcayı karşımda görünce anı bir harekette bulunmuş oldum ve o da haliyle çok kızdı. Sen halledersin değil mi? Bak o kadar mobilyalarını kurdum." Dedi. Herşeyden bir çıkar çıkartmaya çalışırdı.

"Ben, babamla, asla. Babam senin öfkenle beni çiğ çiğ yer. Hem bana ne ya? Senin sorunun ben niye cefasını çekiyorum?" Dedim. Yanımızdan Evren geçti. Bana baktığını hissettim ama ben ona bakmadım.

"Bu kim kızım? Hem baban bunu öğrense çok daha kızar. Benimkin de ne var ki?" Dedi.

"Yağız! Benimle onun arasında hiç bir şey yok. Laflarına dikkat et. Benim bu konuda ne kadar sert olduğumu biliyorsu. Kalbini kırmak istemiyorum." Dedim ve odama girdim. Sandalyeye oturdum. Çiçeklerime baktım. Solmuşlardı. Çok üzüldüm.

~•~

Aradan saatler geçmişti. Bir asker daha gelmişti ve yarasına bakıyordum. Bacağı yarılmıştı. Dikiş atıyordum.

"Doktor hanım, elinizde pek hafifmiş." Dedi.

'Ee ne yapıyım' der gibi bir bakış attım.

"Gözlerinizde çok güzelmiş. Yeşil yeşil." Dedi. Adam bana yürüyordu. Sonra bir gümbürtü koptu. Evren gelmişti.

"Ooo. Dingonun ahırımı burası? Ne yapıyorsun?" Dedim. Elinde çiçekler vardı. Bana uzattı.

"Ben senden özür dilemeye geldim ama..." Dedi ve hasta olan askerin yanına yürüdü.

"Sen niye kıza yürüyon lan!" Dedi. Aynı timdelerdi.

"Özür dilerim konutanım. Sizin sevgiliniz olduğunu bilmiyordum." Dedi ve bana doğru döndü.

"Kusura bakma yenge." Dedi ve odadan yarım yamalak yürüyerek çıktı. Bizi sevgili sanmıştı.

"Sana ne! Sana ne oluyor? Adam bizi sevgili sandı!" Dedim. Ama kaale almadı.

"Benimle bir yere gelir misin?" Dedi. Anında cevap verdim.

"Hayır." Dedim.

"Öyle mi? Bunu sne istedin." Diyerek yanıma geldi ve beni sırtına aldı. Gözlerim sadece onun sırtını görüyordu.

"Ne yapıyorsun? Bırak beni." Dedim. Ama dinlemedi gülüyordu. Odamdan çıktık. Başımı kaldırıp bakmamla diğer askerlerle göz göze gelmem bir oldu. Hepsi bize bakım konuşuyordu.

"Bırakır mısın? Bak eğer ki babam bizi görürse ya da onun kulağına giderse senin ecelin olur!" Dedim.

"Söylemezsen olmaz." Dedi. Askerlerin nasıl baktığını ne çabuk unuttu. Ben gözlerimi kapattım ve artık battı balık yan gider şeklinde olacaları bekliyorum. Askeriyeden çıkmış ama hala ilerliyorduk. Bacaklarımı salladım ve sırtına vurdum.

"İndir beni! Seni şikayet ederim. Şuan beni kaçırıyorsun!" Dedim. Bacaklarımı tutmaya çalışıyordu.

"Biraz sakın olur musun? İşleri zorlaşeırıyorsun ama. Anın tadını çıkart." Dedi. Sırtına yumruk attım.

"Böyle an mı olur?" Dedim. Aklıma sevgilisi olduğu gerçeği geldiğinde ruhum daralmaya başladı.

Bir süre sonra beni nazikçe indirdi.

"Ee neden geldik buraya?" Dedim. Önümüzde çok güzel bir çiçek bahçesi vardı. Eliyle bahçeyi gösterdi.

"Bu bahçe senin. Bugün çiçeklerinin yere düşmesine ben sebep oldum. Aynı zamanda çiçekleride ne kadar sevdiğini anladım ve sana çiçek tarlası aldım." Dedi. Ben şok içinde bir bahçeye bakıyor bir ona bakıyordum.

"Ne gerek vardı?" Dedim. Onunla birlikte çiçek bahçesinin içinde, çiçeklerin içinde koşmaya başladık. Onun sevgilisi olduğu gerçeği kalbimi tırmalasa da çok eğleniyordum.

"Teşekkür ederim. Ama bir daha yapma." Dedim. Bahçeden çıkmaya çalıştım.

"Çağla. Nereye gidiyorsun?" Dedi. Arkamı dönemedim. Ona her baktığımda beni etkisine alırken bakamazdım. Askeriyeye doğru koştum.

~•~

"Hadi yaa anlatsanaaa!" Diyordu Gale. Onunda tayini buraya çıkmıştı. Artık aynı yerde çalışacaktık. Kafede oturuyorduk. Arkama yaslandım.

"Ne anlatayım ya?" Dedim. Masaya doğru yaklaştı.

"Evren'in. Kızım adam sana çiçek tarlası almış sen diyorsun beni sevmez sevgili vardır. Düşünsene 'Evren'in Çağlası' Nasıl?" Dedi. Oflayarak gözlerimi devirdim.

"Öyle bir şey olmaz." Dedim.

"Ben kim, o kim? Hem ben pekte sevmedim onu zaten." Dedim. Yalan mı gerçek mi cevap veremezdim. Kalbim 'yalan' diye çırpınsada ben diretiyordum.

Konuyu kapatıp kahvelerimizi yudumladık.

Gale evlenmek istiyordu. Çevresinde kim varsa onlarıda evlendirmeye çalışıyordu. Üniversiteden beri onun sayesinde tanımadığım erkek öğrenci kalmamıştı. Hepsine numaramı veriyordu. Neyse ki sonun da üniversitede bitmişti ve kurtulmuştum. Ama o hala kendine bir eş bulamamıştı. Artık her türlüsüne razıydı. Ama o da olmuyordu.

"Off! Hadi gel sana evimi gösteriyim. Eve gidelim. Yoruldum artık." Dedim. Neredeyse tüm Şırnak'ı gezmiştik.

"Sen de hemen yorul! Ben hayatımın aşkını bulmadan şuradan şuraya gitmem!" Dedi. İyice sevgili bağımlısı olmuştu. Üniversitenin ilk zamanlarında 'ben asla evlenmem. Okul okuyacağım' diyordu.

"Ya Gale! Gel işte. Hayatının aşkını böyle beklersen hiç gelmez. Biraz akışına bırak bekle." Dedim. Saat kulesinin önünde durmuş 'Gale'nin hayatının aşkının' gelmesini bekliyorduk. Ne yaptıysam ikna edemiyordum. Aslın aşk işlerine asla bakmazdım. Kimseye sevgili falan bulmazdım. Ama eğer şimdi Gale'ye bir sevgili bulmazsam bir yıl burada böyle beklerdi.

"Gale. Gel şimdi eve gidelim. Yarın benimle işe gittiğimizde, orada çok yakışıklı tam sana göre bir asker vardı. O belki senin hayatının aşkıdır. Hem burada durunca kendini rezil ediyorsun." Dedim yarvarırcasına.

"Gerçekten mi? Hemen gidelim" dedi heyecanla. Arabaya koşmaya başladı. Ben de arkasından koştum. Bir daha buraya gelemiyecektim anlaşılan. Rezil olmuştuk çünkü. Arabama binip çalıştırdım. Eve gitmeden önce alış veriş yapıp öyle geçtik. Evim iki artı birdi. Diğer odada bir kaç eşyam vardı. Ama orada şimdi Gale kalacaktı. Birlikte yaşayacaktık.

~•~

Gale'yle birlikte işe gitmiştik. O kendi odasına bende kendi odama geçmiştim. Neredeyse dört saattir çalışıyorduk. Kahvaltı etmiştik o yüzden karnım aç değildi ama yoğun bir ağrı vardı. Sanırım özel günümdeydim. Odamdan çıkıp kantine gittim. Sıcak bir çay ve çikolata aldım. Şekerli şeylerden nefret eden ben özel günlerimde tatlı bağımlısı oluyordum. Ama bu gayet normaldi. Menstrüel döngü sırasında östrojen ve progesteron seviyeleri dalgalanır. Regl döneminde bu hormonlar hızla düşer. Bu düşüş, vücutta kan şekeri seviyelerini etkiler ve bu da şekerli yiyecekleri daha fazla tüketmemize yol açar. Ayrıca, bu hormon değişiklikleri beyindeki serotonin (mutluluk hormonu) düzeylerini de etkileyebilir ve tatlılar serotonin üretimini artırarak kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı ola bilir.

Çikolatamı ve çayımı alıp odama doğru ilerliyordum. Ne kadar sesim çıkmasada yüz ifademle belli oluyordu. Dün çok yorulmuştum ve bugün sancılı geçiyordu.

"Çağla iyi misin?" Sorusuyla ağzına kadar dolu olan bardaktan üzerime doğru bir kaç damla düştü. Ağzımdan 'hii' diye bir inleme çıktı.

"Ayy. Pantolonum leke olacak. Sana ne ya benden?" Dedim. Tam karşımda bitti.

"Bu kadar sinirlenerek ne var anlamadım? İyi misin üzerine geldi mi?" Dedi. Sinirle güldüm.

"Ben az önce ne dedim. Senin işin yok mu? Git lütfen git. Bak babam falan da görür senin ecelin olur. Git başımdan ya." Dedim. O ne zaman yanıma gelse hep bir aksilik oluyordu.

İlerlemeye başladı. Artık benden uzaklaşıyordu. Onu kendimden ben uzaklaştırmıştım.

"Özür dilerim. Eğer seni kırdıysam." Dedim arkasından. Durdu ve yüzünü bana döndü.

"Merak etme ben öyle çabuk kırılmam. Hele sana hiç kırılmam. Takma sen kafana." Dedi ve yoluna devam etti. Bende odama geçtim. Onun gitmesini isteyen ben değil miydim, şimdi neden gitmesine üzülüyordum?

Yeni bölüm geldiği🥳Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın🤍 umarım beğenirsiniz✨

İg: azracrn_13

Loading...
0%