Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Tanıtım

@azraferhan

Ölümün eline bir kalem verirsek ve yazmasını istersek yazacağı ilk şey ne olurdu? İşte benim hikayem de ölümün eline verilen bir kalemle başladı...

 

 

Akşam surlarında sahilin kenarında elimde 2 poşetle yürürken bir yandanda yerdeki taşlara bakıyor ve en güzellerini seçmeye çalışıyordum. Hava estiği için çok az insan vardı. Sahile inmek için genelde bu havaları tercih ederdim.

 

Çünkü bir yandan saçlarımı okşayan rüzgar ve mis gibi deniz kokusu beni en huzurlu hissettiğim anlardan birine götürürdü.

 

Bir anda durdum çünkü yerdeki yeşil taşın büyüleyici bir güzelliği vardı. Hemen elime aldım ve elimde çevirerek incelemeye başladım. Değişik bir şekli, rengi vardı. Sanki yeşilin her tonundan almışlar ve renklerini bozmadan karıştırmışlar gibiydi, suya yakın olduğu için ıslaktı ve batmakta olan güneş ışınları elimdeki taşa vuruyordu. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle taşı poşete attım.

 

Yürümeye devam ederken siyah bir taş gördüm ve onuda poşete attım. Diğerlerine kıyasla daha minik taşların bol olduğu bir yerde diz çöktüm ve parmağımla teker teker bakmaya başladım. Aralarından mavi olan taşı düşürmemeye dikkat ederek aldım ve 2. Poşete yani minik taşları koyduğum diğerine kıyasla daha küçük olan şeffaf poşete attım.

 

Biraz ilerde gördüğüm taşla hızlıca oraya gittim. Gören altın buldum sanabilir ama bu taşlar benim içinde altın değerinde. Tabiki maddi olarak değil, manevi olarak.

 

Avuç içi büyüklüğündeki kırmızı taş o kadar güzeldi ki... Hemen elimdeki poşetleri biraz ileri bırakıp deniz sularının ulaşmadığı bir yere oturdum ve elimdeki taşı incelemeye başladım. Üzerinde çizgi çizgi oyuklar vardı ve bu oyuklar yeşil renkteydi. Yeşil oyuklar bir araya geldiğinde değişik bir şekil oluşturuyordu. Taşın ön yüzeyi Kırmızı, yeşil tonlarındaydı ama kırmızı tonları daha baskındı. Taşın arkasını çevirince burada siyah ve mavi renkleri olduğunu gördüm. Az önceki gibi siyah tonlarının baskın olduğu yüzeyde yine aynı şekli oluşturan mavi oyuklar vardı. Taşın yanlarına baktığımda daha çok büyülendim çünkü fosili andıran minik sarmaşık, yaprak desenine benzer altın renginde çizgiler vardı. Taşın yanları bu desenle süslenmiş gibiydi ayrıca desenlerin olduğu kısımda kırmızı ve siyah renkleri karışmadan birbirine geçmişlerdi ve aslında alakasız olan bu renkler muazzam bi uyum yakalamışlardı. Mücevher değildi, ama büyüleyiciydi.

 

Zaten bir şeyin değerli olabilmesi için illaha ki mücevher mi olması gerekirdi?

 

Taş hâlâ elimdeyken ayağa kalktım ama bu taşı diğerlerinin yanına koymadım. Eğilince düşmesin diye üzerimdeki yağmurluğun iç cebine koydum ve iç cebin fermuarını ve yağmurluğumun fermuarını çektim.

 

Ayağa kalktım ve gözlerim hala yerde iken poşetlerime doğru ilerkedim. Tam eğilip poşetleri alacağım sırada biraz ileride denizin içinden çıkan bir karartı gördüğüme yemin edebilirim.

 

Gerçekten çok hızlıydı ve birden ne olduğunu anlamadım. El şeklinde bir gölge kolumdan tuttuğu gibi beni denize, denizin dibine çekmeye başladı.

 

Sorun şu ki bu sahil bu kadar derin değildi yukarıdan bakınca kumu görebiliyordunuz, ben şuan derin bir okyanustaymış gibi hissediyorum. Su ve karanlıktan başka hiç bir şey göremiyordum...

 

Nefes alamadığım için çırpınmaya başladım ve siyah eli ittirmeye çalışmak gibi bir hamlede bulundum. Elim karartının içinden geçiyordu ama karartıya hiçbirşey olmuyordu. Nefesim tükeniyordu bu yüzden daha çok çırpınmaya başladım. Daha derinden gelen iki beyaz ele benzer şeyi gördüğümde daha da çırpındım. 1'di 3 oldu...

 

Ama beklediğim gibi olmadı. O beyaz el siyah eli tuttu ve ittirdi. Birden bir ses duydum. Ama algılayamadım sonra acı dolu bir çığlık duydum. nefesim tükenmişti ve Burnuma su çekmemek için kendimle büyük bir mucadele veriyordum.

 

Şuan umrumda olan tek bir şey vardı.

Nefes almak.

 

En az 1 buçuk dakikadır suyun altındaydım. Zihnimin içinde bir kadın sesi yankılandı. Bu az önce çığlık atan kadının sesine benziyordu, hatta aynıydı.

 

'KAÇ, ÇABUK KAÇ BURDAN.' Dediğini yaptım ve tam tersi yöne yani sanırım yukarı yüzmeye başladım.

 

Tam tersi yöne doğru yüzüyordum ama su bitmiyordu, hâlâ her yer karanlıktı. Ciğerlerime ne zamandır hava dolmuyordu? Suya girmeden önce güzelce nefes alsam bu kadar problem olmazdı, sahiden kaç dakika olmuştu? Bi anda sanki yüzeye ışınlandım, ne olduğunu kavrayacak durumda değildim. Yüzeyden bir el daha gördüğümde sinirden ağlamak istiyordum. Tam tekrar aşağı doğru kaçacağım sırada bocaladım. Çünkü yerin kum olduğunu hatta nerdeyse kumun üzerine yattığımı fark ettim, çok derinde de değildim. Az önce ne olmuştu?

 

Gördüğüm o el beni tutup yüzeye çekti. Sudan kurtulunca sonunda derin derin nefes alıp vermeye başladım. Karşımdaki teyze endişeli gözlerle bana bakıyordu.

 

"İyimisin" dedi, bir yandan yüzüme gelen saçlarımı düzeltti.

 

Sık nefeslerimin arasından konuştum.

"Teşekkür ederim, ne oldu az önce?"

 

"Ayağınız kaydı galiba suyun içinde çırpındığınızı görünce koşa koşa geldim." Şalını benim sırtıma koydu soluklarım düzene girince ilerdeki bir taşa oturduk.

 

Bu sefer "Yüzme bilmiyorsun galiba su o kadar derin değildi ama panik yaptın sanırım." dedi.

 

Yüzme biliyordum ama teyze o karartıyı görmediği için beni deli sanmasın diye kafamı aşağı yukarı saklamakla yetindim.

 

Teyze "Gideceğin yere kadar seninle gelebilirim istersen." dedi güler yüzlü bir şekilde.

 

Bende zoraki bir şekilde gülümsemesine karşılık verdim ve kafamı iki yana salladım. "Gerek yok zaten evim buraya çok yakın tekrar teşekkür ederim." Dedim ve şalı omzundan kurtarıp ona uzattım.

 

Üzerimdeki yağmurluk su geçirmezdi ama boyun kısmından su girdiği için içimdeki kazak kople su olmuştu. Yinede evim yakın olduğu için sorun etmedim.

 

Geri dönerken poşetlerimi almayı ihmal etmedim ve eve doğru ilerlemeye başladım.

 

 

 

Merhabalar...

 

İlk önce bu benim ilk kurgum değil. Wattpad kapandı malum diğerlerinin yazım dili kötü olduğu için yayından kaldırmıştım.

 

Yazım dilim sürekli gelişiyor, zaten bölümleri okurken de sürekli gelişen cümlelerimi fark edebilirsiniz.

 

Lütfen kurguma ön yargı ile yaklaşmayın.

 

Düşünceleriniz ve fikirleriniz gerçekten benim için çok önemli o yüzden lütfen fikirlerinizi belirtin.

 

Bölüm gelme aralığı şimdilik 2 haftada 1 olacak. Bölüm uzunlukları ilk iki bölüm kısa olacak ama 2. Bölümden sonra 5-6-7 bin kelime arasında olacak.

 

Koskocaman bir evrene giriş yapıyoruz. Kemerlerinizi bağladıysanız yola çıkabiliriz.

Loading...
0%