Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM

@b_anemoia

 

Keyifli okumalar dilerim lütfen oy vermeyi ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın ❤️

 

🤍🤍🤍

 

Babamın mesleğinden dolayı erken uyanmaya alışıktım, her sabah saat 6 da uyanmış olurdum, herhangi bir işim olmasa da bu şekilde alıştığım için mutlaka erken uyanırdım. Öğrencilerime sürpriz yapmak istediğim için çikolatalar almış, bu haftaya güzel başlamalarını istemiştim. Okulu seven öğrencilere pek rastlanmazdı fakat ben öğrencilere okulu sevdirmenin biraz da öğretmenin elinde olduğuna inanırdım ve öğrencilerimin okulu sevmesi için elimden geleni yapacaktım. Mesleğimde beşinci haftam başlıyordu fakat ben ilk gün heyecanımı hâlâ koruyordum öğrencilerimi görmek bana da iyi geliyordu.
Her zamanki neşem ve heyecanımla sınıfa girdiğimde ayağa kalkan öğrencilerime oturmalarını söyleyip yerime geçtim, elimdeki poşeti görünce heyecanlanmışlardı, muhtemelen yine onlar için bir şeyler getirdiğimi anlamışlardı. İlk dersimi ders işlemek yerine onlarla sohbet ederek geçirmeye karar vermiştim, çocuklarıma kendini ifade etmeyi de öğretmek istiyordum, bunun temelini her pazartesi ilk dersi onlarla sohbet ederek atmaya karar vermiştim. Sırayla tek tek hepsini yanıma çağırıp nasıl olduklarını sorduktan sonra çikolatalarını verip saçlarını okşayarak kısa bir sohbet etmiştim fakat saçlarına dokunmadan önce hepsinin iznini almıştım. Sınıfımda diğerlerine nazaran daha yaramaz olan öğrencilerimden Emir gelirken ellerini arkasında saklayarak yanıma geliyordu. Ellerini bana uzattığında gördüğüm şey şaşırmama neden olmuştu, yumurta mı?
“Öğretmenim siz bize hep hediyeler getiriyorsunuz, bugün ben de size bir hediye getirdim, benim tavuğum var ve bugün ilk defa yumurtladı, ben de ilk yumurtasını size hediye etmek istedim, her zaman saklayabileceğiniz bir hediye almak isterdim ama bence bu da güzel, kırılmadan buraya kadar getirebildim.” gururla duruşunu dikleştirip gülümsedi, gülümsedim, bu benim öğretmen olarak aldığım ilk hediyemdi ve ben de saklamak isterdim. Biraz garip bir hediye olsa da çok değerliydi. Emire sarılıp elindeki yumurtayı aldıktan sonra sınıf defterinin üzerine indirdim ve öpüp teşekkür ettim.

“Gerçekten unutamayacağım bir hediye ama bence ben bunu da hep saklayabilirim,” kaşlarını hafifçe çattı.
“Öğretmenim onu yemeniz için getirdim nasıl saklayacaksınız?”

“Tamam yumurtayı yerim ama kabuğunu saklayabilirim,” çok komik bir şey söylemişim gibi güldü. “Siz çöpçü müsünüz neden kabuğunu saklayacaksınız, kabuk çöpe atılır,” bir süre afallamıştım, sonra ufak bir kahkaha attığımda Emir bana şaşkınlıkla bakıyordu. “Bu şekilde saklamayacağım zaten onu güzel bir şekilde değerlendiririm sana da gösteririm olur mu?” başını sallayıp yerine geçti ancak yüzündeki şaşkın ifade görülmeye değerdi.

🤍

Son teneffüsün bittiğini gösteren zil çaldığında bana heyecanla ilk inek sağma macerasını anlatan Ayşe’yi dinliyordum, sınıfa geldiğimde kapının önünde gördüğüm boyu fazlasıyla uzun esmer, siyah saçlı ve yeşil gözlü oldukça kalıplı adama gözlerimi kısarak baktım, kapının önünde bekleyen öğrencilerimi ve Ayşe’yi sınıfına gönderdikten sonra tam karşısında durdum.

“Merhaba kime bakmıştınız?” diye sorduğumda adam beni baştan aşağıya süzdü “Eylül öğretmen için gelmiştim siz misiniz?” önce başımla onayladım. "Buyurun benim, öğrencilerimden birinin velisi misiniz?” dudağının bir kenarı kıvrıldı ve elini uzattı. “Dinçer ben Dinçer ERYİĞİT,” elini sıktım, kaşlarım sorgularcasına havalandı “Memnun oldum da neden gelmiştiniz?”

“Yaptığım terbiyesizliği düzeltmek için gelmiştim, Ferhat’ın velisi sanıp bana mesaj atmıştınız,”

 


DİNÇER ERYİĞİT


Son derece yorgun bir hâl de görevden döndükten sonra sonunda evime gelmiş, duş almış ve rahat bir uyku uyuyabilmek adına yatağıma uzanmıştım. Görev süresince kapalı olan telefonumu açtığımda gelen bildirimle yüzümü buruşturdum, yine tanımadığım bir numaradan gelen mesaj ile birlikte gözlerimi devirdim. Genelde askerlere yazan eğlence arayan kızlardan biri olmalıydı, daha önce birkaç kez başıma gelmişti, numaralarımızı nereden bulduklarını bilmiyordum ve artık sıkıcı bir hâl almıştı, zaten yorgun olduğum için mesajı doğru dürüst okuma zahmetine girmeden terslemiştim. Çünkü kibar bir dille uyarı yaptığımda anlamayıp uzatıyorlardı ve ben artık bu durumdan bıkmıştım. Neyse ki bu defa uzatmamış ve engellemişti ben de kurtulmuştum.

Sabah karargâha gittiğimde timin bahçede toplanmış olduğunu gördüm, ben de çayımı alıp yanlarına geçtiğimde Nihat abi bir şeylerden dert yanıyordu. Beni görünce ayaklandılar, tekrar oturmalarını söylediğimde ise sohbetlerine kaldığı yerden devam ettiler. “Oğlum bacağını kırmış ama ben bir hafta sonra öğrenebildim asker yareni olmak kadar asker çocuğu olmak da zormuş, babası olarak yanında olamadım Ferhat'ımın,” burukça gülümsedim, haklıydı Nihat, sırtını sıvazlayıp destek olmak istedim ama bir şey söyleyemedim.
Zeki ise konuyu dağıtmak için yine mahallenin dedikoducu teyzesi moduna girmişti. Timin tüm gündemden haberdar olmasını sağlardı, gerekli gereksiz her şey hakkında bilgi sahibiydi. “Biz yokken neler neler olmuş asıl siz bilmiyorsunuz, annem sağ olsun dün bana tüm olayları anlattı,” göz devirmiştim, bu heriflerin şu halini görünce dağlarda birlikte göreve çıktığım insanların bunlar olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum. Hikmet ise merak etmiş olacak ki “Neler olmuş” diye sordu, şu an ellerinde bir çekirdekleri eksikti.

“Köye yeni bir öğretmen atanmış ama gelir gelmez herkes onu konuşmaya başlamış, on beş yaşında bir kızı evlendireceklermiş mesela, öğrencisinin ablasıymış öğrenir öğrenmez düğünü basmış olay çıkarıp engel olmuş. Yek başına tüm köy halkının karşısına dikilmiş.” işte şimdi konu benim de ilgimi çekmeye başlamıştı, buralarda bu tür olaylar hâlâ oluyordu maalesef, biz haber alınca engel olsak da her defasında haberdar olamıyorduk, gizlice imam nikahıyla evlendirilen kız çocukları vardı. Yıllardır bizden başka hiç kimse bu konuda bir şey yapmamıştı. Merak ettiğimi belli etmemeye çalışarak devam etmesini bekledim neyse ki Hikmet benim yerime beklenen soruyu sormuştu.

“Ee sonra ne olmuş neler yapmış nasıl engel olmuş,” diye sorularını sıralayınca Zeki hevesle ona dönüp anlatmaya devam etti. “Albay gelmiş sonradan, ona haber vermiş, önce kendisi gitmiş tabi kadına silah falan çekilmiş, kimsin de engel oluyorsun diye ama kadın hiç umursamamış dimdik durmuş karşılarında, kollarından tutmuşlar kovmuşlar falan ama pes etmemiş, birkaçı öğretmen hanımın yumruk ve tekmelerinden nasibini almış, tabi öğretmende biraz hırpalanmış ama Rıza Albay oraya gidince hepsi tutuşmuş.” kadını çok merak etmiştim ister istemez yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Nihat ise beni bozguna uğratacak bir şey söylemişti.
“Biliyorum Eylül hoca bizim Ferhat’ın sınıf öğretmeni, kadın hem çok sert hem de çok naif, köy halkının büyük bir kısmının öfkesini kazanmış olsa da öğrencileri onu çok seviyor, iki senedir oğlanı okula zorla gönderiyorduk bu sene okuldan çıkmak istemiyor, normalde hasta değilken bile hasta numarası yapardı gitmemek için, şimdi kırık ayağıyla okula gitmek için ağlıyor. Eylül öğretmenimi özledim diye,”
Eylül öğretmen mi? Ferhat mı? Dün bana mesaj atarken ciddiydi yani? Ferhat benim numaramı mı vermişti? Gerçeği öğrenmem gerekiyordu. Çok büyük bir hayvanlık etmiştim. “Nihat şimdi Ferhat ve yenge evde değil mi?” diye sordum. Burada diğerlerinin yanında konuşmak istemiyordum, Zeki için yeni dedikodu malzemesi olmaya hiç niyetim yoktu. “Evet komutanım ne oldu ki?”
“Kalk size gidiyoruz yolda anlatırım” bana sorgular ifadeyle baksa da hemen kalktı. Yolda gelirken dün gece yaşananları anlattım, oğluna sinirlense de benim halime gülmemek için kendini zor tutuyor oluşu da beni sinirlendirmişti. Zaten kendime öfkeli olduğumdan çatacak yer arıyordum.
Eve gelir gelmez Nihat Ferhat’ı sorgulamaya başlamıştı, Ferhat ise hepimizi bozguna uğratacak bir savunma yapmıştı.

“Baba sen ve annem Dinçer abinin yalnız kaldığını, evlendirmek istediğinizi söylüyordunuz ben de size yardım etmek istedim. Öğretmenim çok güzel, ben de annemin numarası yerine senin telefonundan Dinçer abinin numarasını alıp onu yazdım ararsa tanışırlar diye,” öfkeli gözlerim Nihat’ı bulunca bakışlarını kaçırdı. Gerekli uyarıları yapıp evden ayrıldıktan sonra öğretmene kendimi affettirmem gerektiğini düşünmüştüm, sapık gibi evine gidemezdim yanlış anlaşılırdı en sonunda pazartesi günü okula gitmeye karar verdim. Hem öğrencisinin durumundan haberdar eder hem özür dilerim diye düşünmüştüm.
🤍

Nihat’dan Ferhat’ın sınıfını öğrenmiştim, öğretmenler odasına girmek yerine Eylül’ü sınıfın önünde bekliyordum. Baş başa konuşmanın daha doğru olacağını düşünüyordum. Beş dakika sonra koridorda sınıfa doğru gelen kadına gözlerim takıldı, beyaz tenine zıt simsiyah saçları ve saçlarıyla yarışır koyulukta gözleri, yanında heyecanla ona bir şeyler anlatan öğrencisini gülümseyerek izliyordu. Üzerine giydiği siyah dizine gelen kalem eteği ve kırmızı, üstteki iki düğmesini açıp güzel boynunu iyice gözler önüne seren gömleği, ayağındaki siyah topuklu ayakkabılarıyla kesinlikle çok güzel göründüğünü inkar edemezdim. Gördüğüm an beklediğim kişi olduğunu anlamıştım aslında. Oldukça zayıf ve kısa boyluydu, bu hâlde mi düğündekiler yumruğundan nasibini aldı diye geçirdim içimden. Beni fark edince gözlerini kısarak bir süre beni inceledi, öğrencisini sınıfa yolladıktan sonra “Merhaba kime bakmıştınız?” diye sordu, ses tonu o kadar güzeldi ki hep konuşsa dinleyebilirdim, öğrencileri bu sesi her gün duydukları için ne kadar şanslı olduklarının farkındadır umarım.
“Eylül öğretmen için gelmiştim siz misiniz?” emin olmak istemiştim, aslında zaten emin olsam da bu şekilde giriş yaparak zaman kazanmak istemiştim. Yüzüm ve boynum ısınmaya başlamıştı. “Buyurun benim, öğrencilerimden birinin velisi misiniz?” Ferhat’ın söyledikleri aklıma gelince gülümsedim, ona bizi tanıştırdığı için teşekkür etmeliydim. Tanıştırma niyetlerinin gerçekleşeceğinden değil, böyle bir kadın ile tanışmama vesile olduğu için. Elimi uzatarak kendimi tanıttım “Dinçer ben, Dinçer ERYİĞİT,” elimi sıkan eli soğuktu fakat yumuşacıktı “Memnun oldum da neden gelmiştiniz?” elimi geri çektim, şimdiden terlemişti.

“Yaptığım terbiyesizliği düzeltmek için gelmiştim, Ferhat’ın velisi sanıp bana mesaj atmıştınız,” yüzünde gördüğüm şaşkın ifadesi çok tatlı görünmesine neden olmuştu, aramızdaki boy farkından dolayı aşağıdan bana bakarken şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırıp, kaşlarını kaldırdı. “Siz, nasıl yani?” dedi şaşkınlığını hâlâ üzerinden atamamıştı. Ferhat’ın asıl niyetinden bahsedemeyeceğim için farklı bir açıklama yapmak zorunda kaldım.

“Öncelikle o gün oldukça yorgun olduğumdan saçma bir tepki verdim çok özür dilerim. Ferhat benim askerlerimden birinin oğlu, arayacağınızı tahmin edememiş olacak ki annesinin numarası yerine benim numaramı vermiş, benim haberim yoktu uzun zamandır görevdeydim o gün yeni dönmüştüm, daha önce birkaç kez saçma sapan yazanlar olduğu için sizin de onlardan biri olduğunuzu düşündüm tekrar özür dilerim,” tepkisi beni korkutuyordu umarım kabalığımı affederdi. Sonunda gülümseyip “Anlıyorum sorun değil unuttum gitti bile,” dediğinde rahat bir nefes almıştım, ben de gülerek karşılık verdiğimde “Ferhat nasıl peki?” diye sordu bu defa. “İyi ayağını kırdığı için gelememiş ama kendinizi nasıl sevdirdiyseniz bu halde bile okula gelmek istiyor ki normalde, ailesi zorla okula gönderirdi.” yüzündeki gülümseme silindi, oysa sevildiği için mutlu olması gerekirdi.

“Çok ağrısı var mı ben bilmiyordum, ev adresini verir misiniz, son dersim zaten kendisini ziyaret ederim ve okul bittikten sonra eksiklerini tamamlaması için ona ders veririm, ben de geri kalsın istemem hem madem özlemiş hasret gideririz,” şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım, öğrencilerine bu kadar düşkün olması beni şaşırtmıştı. “Tabi veririm hatta sizi ben de götürebilirim isterseniz, ders bitimine kadar bekleyeyim, ben de oraya gideceğim zaten bu akşam bir yemek düzenliyor komutanımız hep birlikte oraya geçeceğiz,” kaşlarını hafifçe çattı.

“Siz Rıza Albayın askerlerinden misiniz?” diye sordu.

“Evet,”

“O halde akşam yemekte görüşürüz çünkü yemekte sizinle tanıştıracağı kişi benim, ben de o yemeğe katılacağım ama sakın söylediğimi bilmesin bilmiyor gibi davranın olur mu?” bu defa şaşıran ben olmuştum.
“Sizinle mi tanıştıracak, tamam bilmiyor gibi davranırım,” göğüs kafesime yayılan sıcaklığa anlam verememiştim.
“Ben artık derse gireyim akşam görüşürüz,” kolunu tutarak onu durdurduğumda kaşlarını çatarak bana baktı elimi hemen geri çektim, neden yaptığımı ben de bilmiyordum. “Madem affettiniz beni engelimi de kaldırır mısınız? Garip olacak ama Rıza komutanım da sizi bizimle tanıştıracağına göre sık sık bir araya geliriz gibi görünüyor, iletişim halinde olalım diye yani?” kalın dudaklarını birbirine bastırdı. “Tabi olur” gülümseyip başımı salladım, başını hafifçe eğip vedalaşarak sınıfa girdi ben ise bir süre kapanan kapıya baka kaldım.
“Bu akşamki yemeği heyecanla bekleyeceğim.”

Loading...
0%