Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.BÖLÜM

@b_anemoia

Buraya minik bir duyuruyla başlayayım, bölümler bundan sonra her hafta çarşamba günü gelecek. 19.bölüme kadar daha önce wattpad de yayınlamıştım, şimdi ben yavaş yavaş finale doğru ilerlerken sizleri uzun süre bölümsüz bırakmak istemediğim için haftada bir bölümleri atacağım, finale kadar yazacağım. Aşker finalinden sonra yeni kurgumu hemen yayınlayacağım. Keyifli okumalar dilerim lütfen oy vermeyi ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın 🤍

 

🤍🤍🤍

 

Hayatım boyunca kimseye zarar vermemeye, kalp kırmamaya önem veren biri olmuştum. Bu bana annemin öğrettiği en güzel şeylerden biriydi, kırılan bir kalbi tamir edemeyeceğimi söylerdi. Bana göre kırılacak bir konu olmasa da karşımdaki kişinin hassas olduğu bir konu olabileceğini ve canını yakabileceğimi, bu yüzden bir şey söylemeden önce iki kere düşünmem gerektiğini söylerdi.

Babam ise, insanların canını durduk yere yakmayacağımı ancak biri canımı yakarsa, canını yakmaktan çekinmemem gerektiğini, bir insanı bir kere alttan alabileceğimi fakat aynı hatayı ikinci kez tekrarlarsa üçüncüye izin vermenin benim hatam olacağını, canımı yakan kişiye hak ettiği tepkiyi vermem gerektiğini söylüyordu. Annem kırılgan bir çiçek gibi yetiştirmek istese de babam aksine; karşımda kimsenin duramayacağı sert biri olarak yetiştirmişti. Ben tam olarak bu iki kişiyi de yaşatıyordum içimde, bir tarafım fazla masum, kırılgan, naif bir kişiliğe sahipken, diğer yandan öfkesi karşısında duran her şeyi yıkabilecek bir kadın vardı.

Bu köye geldiğimden beri kimse ile tartışma yaşamamaya özen gösterdim fakat ben onlara gül uzatırken, onlar uzattığım gülün yapraklarını koparıp ezdi ve bana dikenlerini uzattı. Şimdi ben de o yaprakları yolunmuş gül gibi onlara karşı tamamen dikenlerimi gösterecektim. Kapımın önüne bırakılan kutunun içerisinde bana benzetmeye çalıştıkları bir bez bebek vardı, siyah gözleri, siyah uzun saçları olan bu bebeğin karnı yırtılmış ve üzerine kan bulanmıştı, kutunun içerisinde bir de not vardı.

Seni bekleyen son bu öğretmen...


İlk başta korkmuştum, bu kadar gözü dönmüş kim olabilir diye, aklıma tek bir isim geliyordu fakat emin olmadan suçlamak istemiyordum çünkü babamdan öğrendiğim bir diğer şey ise; asıl tehlikeli olan kendini gizlemeyi bilen, dost gibi görünen düşmandır, ilk gördüğün aldatıcı olabilir... Bu sözü kendime hatırlattım, Dinçer hemen kutuyu almış karargâha gitmişti. Bunu kimin yaptığını bulmak istemişti. Amcama ben haber vermiştim, bunu kendisinden gizlersem büyük bir tepki vereceğini biliyordum. Lojman içerisinde bana kimsenin zarar veremeyeceğini kesinlikle tek başıma dışarı çıkmamam gerektiğini söylemişti.

Son bir haftadır okula gidip dönerken her gün Dinçer arkadan beni takip ediyordu. Hiçbir ize rastlanmamıştı, kuryeye ulaşılmıştı ancak bir sonuca ulaşılamamıştı. Kuryenin ifadesine göre; kendisine kurye kıyafeti ile birlikte yüklü bir miktar para verip kutuyu bana getirmesi istenmişti, gönderen kişiye dair hiçbir şey bilmiyordu, aslında kurye bile değildi. Gönderen kişiye dair bir ipucu bulamamışlardı. Feyzullah’ı sorgulamışlardı fakat o gün Civan’ın tepkisinden sonra şehirden gitmiş ve üç gün sonra geri dönmüştü, kendisinin bir ilgisi olmadığını söylemişti.

Amcama sürekli birinin benimle gelmesine gerek olmadığını söylemiştim, arabamın camları değiştirilmiş kurşun geçirmez cam takılmıştı. Okul ile ev arasında bir sorun olmayacağına inandırmam uzun sürmüştü, dışarı çıkmadan haber vermem konusunda kesin emir vermişti, kabul ettiğimde de bugünden itibaren Dinçer beni takip etmek zorunda kalmayacaktı. Babam liseye geçtiğimde bana silah kullanmayı öğretmişti, ayrıca küçük yaşlardan itibaren kendimi savunabilmem için dersler almıştım, görünürde minyon biriydim fakat kendimi koruyabilirdim.

Üçüncü dersin bittiğini gösteren zil çaldığında çocuklar koşuşturarak bahçeye çıkarken öğretmenler odasına doğru ilerledim. Kafamda yer edinen düşünceler yüzünden dalgındım, bu yüzden aniden müdür odasından çıkan kişiyi ben de fark etmediğim için çarpıştık, ben dengemi kaybedip geriye doğru düşecekken çarptığım kişi belimden tutup düşmemi engellemişti, belimden tuttuğu an kendisinin kollarına tutunmuştum. Görüş açımda çarptığım kişinin göğsü vardı, yaşadığım şokun etkisinden kurtulmak için gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp derin bir nefes aldıktan sonra yüzüne bakmayı akıl ettim.

Civan’ın gülümseyen ifadesiyle karşılaşınca kaşlarım havalandı, doğrulmama yardım ettikten sonra boğazımı temizleyip “Çok özür dilerim fark etmedim sizi,” dedim “Sorun yok, iyi misiniz?” Başımı onaylarcasına salladım. “Sizi burada görmeyi beklemiyordum,”

“Bahçeye kadar bana eşlik eder misiniz? Şimdi çıkmam gerekiyor, giderken size neden geldiğimi anlatırım,” başımla onayladıktan sonra elimle ileriyi işaret ettim ve yürümeye başladık. “Okul için gerekli bir şey var mı diye sormaya gelmiştim ve müdürünüz ile de anlaştık, bir kütüphane yaptıracağım buraya, bir de bazı eksiklikleri var ufak bir tadilat yaptıracağız,” söyledikleri gülümsememe neden oldu. “Bu çok iyi olur harika düşünmüşsünüz,”

“Siz iyi misiniz gülümsemeniz bile zoraki görünüyor, bir problem varsa yardımcı olmak için elimden geleni yaparım,” bahçeye çıktığımızda arabasının önüne kadar geldik bu süre boyunca cevap vermedim.

“Aslında saçma sapan bir olay, belki siz haber alabilirsiniz. Geçen gün yemekten döndükten sonra evimin önüne bir kutu bırakılmıştı. İçinde bana benzeyen bir bebek vardı karnı oyulmuş, üzerine kan bulaştırılmıştı, bir de not vardı beni bekleyen son buymuş falan. Ama kim olduğunu bulamadık birine para verip kurye kılığında yollamışlar, adam kutuyu getirirken içinde ne olduğunu bile bilmiyormuş, bunu kim yaptı en ufak bir iz bile bulamadık,” söylediklerimi dinlerken kaşları gittikçe çatılmış dişlerini sıkmıştı. “Feyzullah bu işin içerisindeyse bu defa ağır bir bedel öder,” dedi dişlerinin arasından.

“Feyzullah değilmiş, bizim olaydan sonra gitmiş üç gün sonra gelmiş, sorgulandı,”

“Başka biriyle herhangi bir tartışma yaşadınız mı? Ufak bir olaya dahi müdahale ettiyseniz lütfen söyleyin,”

“Hayır düğün dışında herhangi bir şeye müdahale etmedim,” Başını birkaç kez aşağı yukarı sallayıp, alt dudağını ısırdı. “Söylediğiniz için teşekkür ederim, bu konuyu araştıracağım, bunları yaşadığınız için gerçekten çok üzgünüm,”

“Üzülmesi gereken siz değilsiniz, kendinizi mahcup hissetmeyin lütfen,” biz hâlâ konuşmaya devam ederken yanımıza benim yaşlarımda bir kız yanaştı “Abi aşk olsun neden beni beklemedin, o meşhur öğretmenle tanışacaktım ben,” söylediklerini duyunca kaşlarımı hafifçe çattım. Muhtemelen o öğretmen ben olmalıydım. “Ceylan, sakin olur musun? Sana kalsa yetişemezdik, ben önden gelmesem sen bu saatte çıkmazdın biliyorsun,” Civan bıkkın bir ses tonu ile konuşmuştu. “Of abi tamam biraz hazırlanmam uzun sürebiliyor, hadi beni şu meşhur öğretmenle tanıştır neyse ki sen gitmeden yetiştim,” Benim burada olduğumu unutmuş gibi konuşuyorlardı, şu meşhur öğretmen ben olmalıydım çünkü geldiğimden beri dillerden düşmemiştim. Civan gözleriyle beni işaret ettiğinde Ceylan’ın bakışları beni buldu. Ben kaşlarımı kaldırıp gülümseyince Ceylan yüzünde mahcup bir ifade ile bakıp elini uzattı “Ceylan ben, büyük bir pot kırdım sanırım ama cidden seninle tanışmayı çok istiyordum,”

Gülümseyip elini sıktım “Önemli değil, Eylül ben de köyü birbirine katan o öğretmen,” Civan araya girip “Düzeni yıkacak olan o kadın,” dedi gülerek, göz devirdim ve gülümsemeye devam ettim.

 

Ceylan ise son derece içten gülümsemişti “Düzeni yıkmanda yardımcı olacağım ben de, buna hepimizin ihtiyacı var,” elini geri çektiğinde gülümsemesi büyümüştü.
“Tanıştığımıza çok memnun oldum, sohbet etmek isterdim ama artık derse gitsem iyi olacak,” Ceylan ve Civan anlayışla başını salladı “Dersler bitince yemek yiyelim mi? Seninle arkadaş olmak isterim,” Ceylan hevesle gözlerimin içine bakıyordu, onu reddedemezdim burada gerçekten bir arkadaşım olması benim içinde iyi olabilirdi, üstelik Ceylan gibi hayat dolu biri çok iyi gelebilirdi. Soğuk bir tavrım olsa da aslında yanında rahat hissettiğim insanlar ile son derece eğlenceli birine dönüşebiliyordum.

“Seve seve Civan Bey numaramı size verir haberleşiriz,”

 

🤍🤍🤍

 

Okulda işlerim bittikten sonra Ceylan’ın yolladığı adrese geldim, burası geçen gün amcamın yemek organize ettiği yerdi. Ben geldiğimde Ceylan ve Civan çoktan masadaki yerlerini almış, beni bekliyordu. "Çok bekletmedim umarım,” Ceylan beni görünce hemen kalkıp sarılmıştı, bu kadar kısa sürede bu kadar samimi yaklaşması beni şaşırtmıştı fakat yine de sarılmasına karşılık verdim. “Yok yeni geldim ben, abimin ise burada işleri vardı zaten,”
Civan ile de el sıkıştıktan sonra Ceylan’ın yanındaki sandalyede yerimi aldım.

“Okul nasıl geçti? Alıştınız mı buralara,” Civan’ın sorusuyla beraber gülümsedim. “Alıştım sayılır, öğrencilerime fazlasıyla alıştım ama buranın insanlarının bana alışması, benim de onlara alışmam biraz zaman alacak gibi görünüyor,” Civan dudaklarını ısırarak başını aşağı yukarı salladı. “Maalesef burada senin gibi insanlara alışık değiller, herkes çok farklı bir kafa yaşıyor, ben mesela dayanamayıp üniversiteyi İzmir’de okudum bambaşka bir evrende hissettim kendimi. Ama kürkçü dükkanına geri döndüm, ne olursa olsun insan memleketinden de vazgeçemiyor, bakma sana karşı doldurmuşlar onları yoksa insanları çok misafirperverdir aslında. Umarım yaşadıkların kötü bir izlenim yaratmamıştır bizlerle ilgili,”

Civan, Ceylan’ın söylediklerine hak verip devam etti “Artık burayı sevdirme görevi de bize düşüyor bücür,” Ceylan yüzünü buruşturdu “Bücür ne ya 23 yaşına geldim çocuk muamelesi yapmasana bana,” Civan uzanıp Ceylan’ın burnunu iki parmağının arasına alıp çekiştirdi, bu halleri o kadar güzel görünüyordu ki imreniyordum. “Lafa daldık sormayı unuttum, ne yemek istersiniz Eylül Hanım?”

“Bir şey yemek istemiyorum, sade kahve yeterli,” Civan kahvelerimizi sipariş ederken Ceylan bana sorular soruyordu.
“Kardeşin var mı?”

“Hayır yok ama isterdim bir abi, abla ya da kardeşim olmasını,” cevabımı duyunca yüzünü buruşturdu. “Bence bir abin olmasını istememelisin sandığın kadar güzel bir şey değil, Civan abim iyi olsa da her abi iyi olmuyor maalesef iki tane daha va,r” tebessüm ettim “Benim bir abim olsaydı muhtemelen babama benzerdi ve onun gibi harika bir adam daha hayatımda olsun isterdim,” Ceylan buruk bir gülümseme ile bana baktı, sanıyorum ki babamın şehit olduğunu biliyordu. “Baban gibi bir abin yok belki ama eşin olabilir belli mi olur,” dediğinde yüzümü buruşturdum. “Evlilik şu an bana çok uzak bir fikir,” kıkırdadı. Buraya geldiğimden günden beri en çok eğlendiğim saatleri yaşıyordum, Civan ve Ceylan son derece samimi ve eğlenceli kişiliklerdi ve kardeşlik ilişkileri o kadar güzeldi ki insanı imrendiriyordu. Civan, sert ve ciddi görünüşünün aksine son derece yumuşak bir karaktere sahipti, belki de bu Ceylan’a özel bir tavırdı bilemiyorum. Çünkü ilk karşılaştığımız an gördüğüm adam kesinlikle bu değildi.

Ceylan’ın kahkahaları ortamda yankılanırken tebessümle onu izliyordum, birinin bana seslenmesiyle tebessümüm donuklaştı ve kaşlarımı kaldırarak sesin sahibine döndüm. "Eylül inanamıyorum cidden sensin, seni burada görmeyi hiç beklemiyordum.’’ bunda bu kadar şaşıracak ne vardı anlayamıyordum.

‘’Bu sizi neden bu kadar şaşırttı Semih Bey? Sonuçta ben de burada yaşıyorum,’’ Semih benimle aynı okulda öğretmenlik yapıyordu, samimi insanları seviyor olsam da onun tavırları bana yapmacık gelirdi, sonuçta hiç kimse henüz ilk defa gördüğü bir kişiye direkt ismiyle hitap edip, yıllardır tanıyormuşçasına bir samimiyet içine girmemeliydi. En azından benimle, çünkü ben bu tür insanların tavırlarını göründüğünün aksine aşırı samimiyetsiz bulur, anlamlandıramazdım.

"Evet burada yaşıyorsun ancak okul dışında herhangi bir yerde vakit geçirdiğine daha önce şahit olmamıştım.’’ yüzüne her zamanki samimiyetten uzak gülüşünü yerleştirmişti. "Her an yanımda değilsiniz sonuçta," dedim gözlerimi devirirken.

‘’Haklısın, saçma bir düşünceydi. Her neyse nasılsın?’’ bir de bu vardı ben kendisine siz diye hitap ettiğim halde ısrarla ilk andan beri sen diye konuşmaya devam ediyordu, normalde biriyle birkaç kez bir araya gelirsek ya da iletişim halinde olacağım biri ise siz demesini istemezdim ancak Semih’e karşı nedense bu durum geçerli değildi.
"İyiyim," diye net bir cevap verip bakışlarımı boş kahve fincanına çevirdim. "Nasıl iyisin? Yaşanan onca şeye rağmen iyi misin?" kaşlarımı çatarak bakışlarımı ona çevirdim.

"Ne yaşandı ki kötü olayım?"

Bir an büyük bir pot kırmış gibi bocalaması gözümden kaçmamıştı ancak ifadesini hemen düzeltti ve gülümseyerek devam etti. "Arabana saldırılmış ya geçen hafta ondan dolayı dedim." başımı yavaşça sallayarak kaşlarımı kaldırdım. "Bir hafta boyunca okulda sorabilirdiniz, her neyse geçti gitti," bakışları bir şeyleri sorguluyordu ancak umursamadım. Civan kaşlarını çatıp Semih’i izlerken Ceylan yüzünde keyifli bir gülümseme ile abisini izliyordu. Semih masaya davet edilmeyeceğini anlamış olacak ki "Her neyse rahatsızlık verdim sanırım gideyim ben, okulda görüşürüz,"dedi.

‘’Yok estağfurullah ne rahatsızlığı,’’ diyerek gülümsedim. Civan tek kaşını kaldırarak bana baktığında Semih göz kırptı "Seni rahatsız etmediğime sevindim," dedi yüzündeki çapkın gülümseme ile, daha sonra "Rahatsız olmayacaksanız size eşlik edebilir miyim?" diye sordu Civan cevap vermek için ağzını açmıştı ki Ceylan araya girdi "Lütfen buyurun oturun," Civan’ın öfkeli bakışları kardeşine yönelirken Semih çoktan masaya oturmuştu, bunun üzerine Civan hepimize birer kahve daha söyledi. Semih diğerlerine de nasıl olduklarını sorduktan sonra bana doğru eğildi.

"Sen sormadın ama iyiyim, seni gördüm daha iyi oldum," sahte olduğu son derece belli olacak şekilde gülümsedim. Bazen kendisine haksızlık mı ediyorum diye düşünüyordum, sonuçta herkes farklı bir karaktere sahipti kendisi son derece sosyal olduğu için bu şekilde davranıyor olabilirdi. "Kusura bakma, biraz yorgunum ondan akıl edemedim sormayı,"

"Hiç önemli değil, çocuklar ile o kadar ilgilisin ki yorulman gayet normal," dediğinde uzanıp elimi tutmuştu. Civan’ın bakışları birleşen ellerimizi bulurken, elimi hızlıca çekip saçımı kulağımın arkasına aldım. Yanımda bir kıkırtı duyduğumda şu an içinde bulunduğumuz durumun Ceylanı son derece eğlendirdiğini görebiliyordum.
Kahvelerimizi sessizlik içerisinde içtiğimiz birkaç dakikanın sonunda Semih'in telefonu çalınca arayan kişiyi görüp bakışlarını bana yönelttikten sonra telefonun sessize alıp, bizden müsaade isteyerek yanımızdan uzaklaştı. "Sen ona siz diye hitap ederken bu neden sana karşı aynı resmiyetle yaklaşmıyor?’’ aramızdaki resmiyeti ilk defa kaldırmıştı. Civan’ın sorusuyla beraber kaşlarım şaşkınlıkla havalandı "Bunu bana değil ona sormalısınız," dedim sert bir ses tonuyla.
"Gereksiz cıvık herif herkese karşı bu şekilde yaklaşıyor, saygı ve ciddiyet ne demek haberi yok sanırım," diye homurdandığında omuzlarımı indirip kaldırdım. "Her şey için çok teşekkür ederim, ben artık eve gidip biraz dinleneyim, kendimi halsiz hissediyorum. Semih’e kusura bakmamasını söylersiniz," dedim, gerçekten de son derece halsiz hissediyordum, sanırım grip olmak üzereydim ve kesinlikle bu isteyeceğim son şey bile değildi. Çünkü son derece ağır geçirirdim, kolay kolay hasta olmazdım ancak olduğum zamanlarda hepsinin acısını çıkaracak kadar dibe düşerdim. "Semih’ten kaçıyorum demiyor da," diyerek kıkırdadı Ceylan, Civan öfkeli bakışlarını kendisine yönlendirince ağzına hayali bir fermuar çekerek susması beni güldürmüştü. Ben ayaklandığımda Semih gelmişti "Kusura bakmayın acil bir işim çıktı kalkmam gerekiyor," bakışları beni buldu "Sen de mi kalkıyordun, evine bırakayım seni de," Civan sert bir nefes verdi. "Hiç gerek yok arabam burada kendim giderim," sonra herkesle vedalaşıp arabama doğru ilerledim.
Yolda boğazımın kaşınmaya başlamasıyla hasta olacağıma artık emin olmuştum. Arabayı park edip eve doğru ilerlerken bu defa çok dibe düşmemek için dualar ediyordum. Asansörden inip eve doğru yöneldiğimde kapıda gördüğüm Dinçer ile beraber duraksadım. Kaşlarımı çatarak kapının önünde beni bekleyen adama doğru ilerledim, son derece öfkeli görünüyordu. Beni fark edince, duraksayıp kaşlarını çatarak bana baktı.
"Bunu neden yaptın?"

Loading...
0%