Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.BÖLÜM

@b_anemoia


Yazım yanlışı varsa affola kontrol ettim ama gözden kaçan yerler olabiliyor. Keyifli okumalar dilerim.

 

Lütfen oy vermeyi ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın şimdiden teşekkürler 💖

 

🤍🤍🤍

 

Basit bir zarf bir insanı korkutmaya ve endişelendirmeye yetebilir miydi? Yetebiliyordu. Burada bana beni sevdiğinden mektup yazacak kimse yoktu, bu mektup muhtemelen bebeği gönderen kişiden gelmiş olmalıydı. Elimdeki zarfa uzun uzun bakacak fırsatım yoktu, Dinçer’in sert adım seslerini duyunca elim ayağıma dolaşmıştı, telaşla çantamı önüme çekerek ona belli etmeden zarfı içine sıkıştırırken son derece zorlanmıştım. Elini omzuma atarak “Eylül, ne oldu? Neyi koydun telaşla çantana?” dediğinde irkilmiştim, dudaklarımı ısırarak ona döndüm. “Hiç, bir şey yok eve gidelim mi? Yoruldum ben biraz dinlenmek istiyorum.” Kaşlarını çatarak bana karşılık verdiğinde umursamadan arabaya bindim, yol boyunca bana defalarca sorsa da gerçeği söylememiş zor da olsa ikna etmiştim. Biliyordum eğer ona zarftan bahsetseydim, kesinlikle içindekini öğrenmeme izin vermeyecekti, benim bunu öğrenmem daha sonra Dinçer ve amcama söylemem gerekiyordu. Eve gireceğim esnada Dinçer “Gelmemi ister misin? İzin günüm seninle kalabilirim, istemiyorsan bile evde olduğumu bil, tüm gün evde olacağım, en ufak ihtiyacında çağır gelirim olur mu?” başımla onaylamıştım. “Biraz dinleneyim gelirsin olur mu?”

 

“Az önce Ferhat’ın söyledikleri yüzünden böyle durgunsan onun adına ben özür dilerim, çocuk aklı işte ne diyeceğini bilemedi.” Durgunluğumun nedenini Ferhat olarak düşünmesi benim açımdan iyi olmuştu aslında. “Sorun değil, ben öğretmenim biliyorum çocukları sonuçta, görüşürüz.” cevap vermesine fırsat vermeden kapıyı kapattım. Kendimi koltuğa attıktan sonra iyice geriye yaslanarak derin bir nefes alıp yüzümü sıvazladım. Birkaç dakika boş tavanı izledim. Çantamdan zarfı çıkarıp içini açarken beni bu kadar geren şeyin ne olduğunu anlayamıyordum. Zarfı açtığımda küçük bir not kağıdı ve flaş bellek ile karşılaştım. Not kağıdını açtıktan sonra okuduklarım beni daha fazla germişti.

 

‘Önceki hediyem için kusura bakma öğretmen, bu hediyem ile onu telafi edeceğim, flaş belleğin içerisinde sana harika bir sürprizim var.”

 

İçerisinde ne olabilir diye düşünsem de açacak cesareti bulamamıştım. Kendimi oyalamak adına atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp yedim, bir saat boyunca kendimi oyaladıktan sonra eski bilgisayarımı alarak salona geçtim, garip bir takıntım vardı, bana ait olmayan hiçbir flaş belleği kendi kullandığım bilgisayara takamazdım, bu eski bilgisayar içerisinde herhangi bir bilgim, bana ait bir şey olmadığından yalnızca CD ya da flaş bellekleri açmak için kullanıyordum. Flaş belleği taktığımda karşıma bir video çıktı, korkarak videoyu oynattığımda karanlık bir ekran ile karşılaştım, hışırtılı bir sesin ardından derin derin alınan hızlı nefes sesleri geldi, ardından bir çeşit cihaz sayesinde değiştirilmiş ses konuşmaya başladı.

 

“Merhaba öğretmen,” nefes nefese kalmıştı, iki kelimenin ardından duraksayıp derin nefesler alarak devam ediyordu. “Şu an burada olması gereken kişi aslında sendin ama sıra sana da gelecek, seni sona saklıyorum.” Duyduklarım avuç içlerimin terlemesine neden olmuştu, karartı geçerken karşıma öncelikle beyaz bir yatak başlığı çıktı, hemen ardından bana çok benzeyen beyaz tenli, siyah saçlı bir kızın uyuyan yüzü girdi, yavaşça kamera aşağı inerken kızın çıplak göğüsleri ile karşılaştığımda dehşetle açılan ağzımı avucumla kapattım, bir saniye sonra ise kızın karnı görüş açıma girdiğinde göğsünün hemen altındaki yaradan akan kanlar karnına yayılmıştı. Şok içerisinde kısık bir çığlık attım.

 

Titremeye başladığımda herhangi bir tepki veremiyordum. Kamera kadrajı ise beni dehşete düşürecek diğer bir açıya girdiğinde o pisliğin “Eylül,” diye inleyerek bir cesede tecavüz ettiğini gördüğümde hızla videoyu durdurup yerimden fırladım, derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Başımı geriye yaslayarak tavanı seyrederken derin nefesler alıp biraz sakinleşince, kapımı açık bırakarak Dinçer’in zilini alacaklı gibi çalmaya başladım.

 

Çatık kaşlarla kapıyı açtığında üzerinde yalnızca siyah bir eşofman vardı, bir elinde tuttuğu tişörtü ve diğer elinde saçlarını kuruladığı havlusuyla bana bakıyordu, kapıyı açtığında çatılmış kaşları beni görünce düzelmişti, “Bir sorun mu var?” diye sorduğunda karın kaslarında gezinen bakışlarımı tekrar ona yönelttim, yutkunduktan sonra “Çabuk gel,” diyerek kolundan çekiştirmeye başladım. “En azından tişörtümü giyseydim,” dediğinde “Giyersin sonra gel hadi,” diye karşılık verdim. “En azından anahtarımı alayım.” Deyip anahtarı alıp peşimden geldiğinde hâlâ kolunu tutuyordum. Çekiştirerek koltuğa doğru ilerlettiğimde parmağımı uzatarak bilgisayarı işaret ettim.

 

Oturduktan sonra ekranda gördükleriyle birlikte kaşları havalandı, yüzünde çarpık bir gülümseme oluştuktan sonra “Tişörtümü giysem iyi olacak, şu an kendimi biraz tehlikede hissettim, buraya böyle heyecanla beni porno izlemek için mi çağırdın, sence de biraz hızlı ilerlemiyor mu ilişkimiz?” dediğinde dehşete düşmüştüm. Bilgisayar ekranına baktığımda kan görünmediği için gerçekten düşündüğü tarzda bir video olarak algılanıyordu. Yine de sinirlenmiş ve omzuna tokat atmıştım. “Öyle değil, önce açıklamama izin ver,” dediğimde kollarını göğsünde birleştirip kaşlarını kaldırarak “Ne düşünmem gerek bu görüntü karşısında?” diye sordu gülerken. Tam açıklama yapacağım esnada kapı çalınca Dinçer diz üstü bilgisayarın ekranını hızla indirip kapattı, “Yakalanmak istemeyiz, değil mi?” dedi gülerek gözlerimi devirip kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda gömleğinin yakasını düzelten Civan ile karşılaştım. “Hoş geldin,” dediğimde boğazını temizleyerek “Hoş buldum ama açıkçası pek hoş bir şey için gelmedim, müsait misin?” diye sordu. “Geç tabi ki aslında gelmen iyi oldu, Dinçer de burada sen belki yardımcı olabilirsin.” kaşları çatıldı salona geçtiğimizde Dinçer tişörtünü giymiş rahat bir şekilde oturuyordu. Dinçer başıyla selamlarken Civan “Merhaba üsteğmenim,” demişti.

 

“Geç otur lütfen, Dinçer ile beraber izlemeniz daha doğru olacak.” Dinçer öksürmeye başladığında Civan anlamaz gözlerle Dinçer’e bakarken bir yandan da sırtına vuruyordu. Dinçer in öksürüğü kesilirken “O videoyu neden Civan’la izliyoruz?” diye sordu. “Kiminle izlemek isterdin?” diye karşılık verdiğimde susup suratını astı. “Ne videosu bu, neler oluyor?” Civan konuyu bilmediği için anlamaya çalışıyor. Dinçer’in de yanlış anlamasını düzeltmek adına açıklamaya başladım, sehpanın üzerindeki notu alıp uzattığımda okuduklarında aynı anda bana baktılar ancak bir şey söylemediler, bakışları sertleşmiş kaşları çatılmış ve çenelerini sıkıyorlardı.

 

“Sabah hastaneden dönerken arabaya senden önce gelmiştim ya, sileceklere bir zarf sıkıştırılmıştı, üzerinde bu zarf işte, içinde o not ve bir flaş bellek çıktı, az önce gördüğün video o flaşın içindeydi işte başa sarıp izleyin ben devamını izleyemedim.” Diye bir açıklamada bulunduğumda Dinçer hızla bilgisayarı açıp videoyu başa sardı ve izlemeye başladılar, her bir saniyesinde öfkeleri artarken, izlediğim kısımdan sonrasında çok bir şey yoktu, sadece adımı sayıklıyor ve benimle ilgili iğrenç planlarını, hayallerini anlatıp o kızı benim yerime koyarak tecavüz ediyordu. Bir cesede tecavüz edecek kadar gözü dönmüş ve beni takıntı haline getirmiş birinin varlığı kendimi son derece rahatsız hissetmeme neden olmuştu. İçten içe o kıza karşı kendimi suçlu hissediyordum, bana benzediği için başına gelenlerden dolayı kendimi kesinlikle affetmeyecektim. Ben tekli koltukta dirseklerimi dizime yaslayarak parmaklarımı saçıma geçirmiş sessiz sessiz ağlarken, Dinçer ve Civan videonun sonuna kadar çok zor dayanmışlardı.

 

Dinçer koltuğun kenarına yumruk attığında irkilmiştim, Civan ise yumruğunu öyle bir sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu, dişlerini de sıkıyordu, öfkeden deliye döndüğünü görebiliyordum, her ikisinin de yüzü kızarmış, video boyunca Dinçer küfürler edip dururken Civan sessizce söylediği için neler söylediğini anlamıyordum, ara sıra yumruğunu dizine vuruyordu. Video biter bitmez Civan laptopun ekranını öyle bir hızla kapatmıştı ki, kırılmıştı, Dinçer’e bu yetmemiş olacak ki o da bir köşeye fırlatmıştı. Bu halleri beni ürkütürken, beni unutmuş gibi her ikisi de küfürler etmeye başladı Dinçer “O orospu çocuğunu bulduğumda diri diri derisini yüzüp o penisini kesip yedirmezsem, benden daha büyük kansız yok, yedi sülalesini sikeceğim onun.” Dediğinde Civan “Bu köyden biri olduğuna eminim, tüm köyü tek tek dolanıp neredeyse oraya gömeceğime şerefim üzerine yemin ederim, sana bırakmam bu kansıza öyle şeyler yaşatacağım ki cehenneme gittiğinde çekeceği azap daha hafif kalacak.” Hâlâ söylenmeye devam ederlerken artık ağlamam şiddetlenmişti, sessizce ağlayamıyordum, hıçkırık sesimi duyunca kendilerine gelip yanıma koşmuşlardı, ikisi de sakinleşmem için destek olmaya çalışsalar da dediklerini boğuk duyuyordum, dakikalarca ağlamamı durduramamış, bağıra bağıra ağlıyordum. Biri beni göğsüne çekip sıkıca sarıldığında omzumu ve saçlarımı okşamaya başladı, Dinçer mi yoksa Civan mı anlayamamıştım.

 

Saçlarımdaki elini çekip bana suyu uzattığında öksürerek suyu alırken bana sarılanın Civan olduğunu anlamıştım, Dinçer önümde diz çökerek dizime dokunup “Sakin ol Eylül sana zarar veremez, buna asla izin vermem,” dediğinde Civan “İzin vermeyiz, bulacağız onu sana söz, bulacak ve yaşattığı her şeyin bedelini ödeteceğiz.” Diye devam etti. Bir yandan hâlâ bana sarılıp sakinleştiriyordu.

 

Ağlamam yavaş iç çekişlere dönüşürken konuşmaya başladım.

 

“Sorun bana zarar verip vermeyeceği değil ki, benim yüzümden, sırf bana benziyor diye bir kız öldürüldü ve cesedine tecavüz edildi.” sesim son derece güçsüz çıkmış ve titremişti, bu gerçeği sesli dile getirdiğimde tekrar yüzleşmek canımı daha çok yakmıştı, söyleyecek bir şey bulamadıkları için birbirlerine baktılar.

 

Yaklaşık bir saatin sonunda ağlamam durmuştu, üçümüz de sessizce otururken sessizliği Dinçer bozdu. “Sen neden gelmiştin Civan?” Civan derin bir nefes alıp boğazını temizledikten sonra yanıtladı.

 

“Şu oyuncak bebek meselesini söylediğinizde aklıma Fatma teyze geldi, sen de bilirsin burada bebekler yapıp satarak geçimini sağlıyor. Sordum ona tarif ettim, böyle bir bebek siparişi veren oldu mu diye. Hemen hatırladı, sesi garip bir adam gelmiş Eylül’ün fotoğrafını gösterip ona benzeyen bir bebek yapmasını istemiş.” Duyduklarım karşısında heyecanlanmıştım tarif ederse bu pisliği bulabilirdik. Benden önce bunu dile getiren Dinçer olmuştu.

 

“Çok iyi, adamı tarif etmiştir, biz de gideriz robot resmini falan çizdirir hemen buluruz bu kansızı.” Fakat Civan boşa umutlandığımızı belirten o cümleyi kurdu.

 

“Adam gelirken, şapka, gözlük ve atkı takmış kendisine dair bildiği tek şey benim boylarda biri olduğu, o sıcak havaya rağmen üzerine bol bir kıyafet giymesi dikkatini çekmiş muhtemelen ulaşamayalım diye yaptı bunu. Fatma teyze sormuş neden bu kıyafetler var diye güneş alerjisi olduğunu, korunmak için böyle giyindiğini söylemiş, doğruluğu tartışılır. Adamdan şüphelense de ciddi bir miktar para verince kabul etmiş. Çok garip davranıyormuş, parayı bir poşete koymuş poşetten Fatma teyzenin almasını istemiş poşeti kendisiyle götürmüş. Evde hiçbir yere dokunmamış ne kadar ısrar etse de bir şey yiyip içmemiş, hatta hiç oturmamış bir yere.” Dinçer bir küfür savunurken ben sertçe nefesimi verdim, karşımızdaki kişi her kimse çok dikkatli davranıyordu. Muhtemelen Rıza amca ile yakınlığımı biliyor ve önlem alıyordu. Diğerleri de benimle aynı fikirdeydi. Yarım saat daha konu üzerinde tartıştıktan sonra yanımda kalmak isteseler de kimseyi yanımda istememiştim. Dinçer durumu Rıza amcama kimin anlatacağını sorduğunda konuşacak gücüm yok demiş, kendisinden rica etmiştim. Flaş belleği, zarfı ve not kağıdını alarak izin günü olmasına rağmen karargaha gitmişti.

 

Onlar gittikten sonra kapılarımı kilitlemiş kendimi duşa atmıştım. Sular üzerimde süzülürken yere çöküp ağlamaya başladım, araya karışacak birkaç gözyaşı fark edilmeyecekti bile. Oldukça uzun bir süre duşta kaldıktan sonra nihayet çıkmış, saçlarıma sardığım havlu ve bornozumla uyumaya gitmiştim.

 

🤍🤍🤍

 

Defalarca o videoyu görüp korkarak uyanmıştım, Rıza amca beni aramış kendi evinde kalmamı istemişti, kabul etmediğimde bundan sonra sürekli yanımda, çevremde beni koruması için bir askerini görevlendireceğini, bunu gizli tutmak gerektiğini söylemişti. Çünkü bu askeri ben bile fark etmeden gizlice beni ve çevremi izleyecekti. Evde zaten Dinçer karşı komşum olduğu için güvende olacağıma inanıyordu, Dinçer’e gerçekten güveniyordu. Artık okula gitmek için hazırlanmam gerektiğinden zorla da olsa yataktan kalkmayı başardım.

 

Uykusuzluktan ve ağlamaktan şişen gözlerimi izledim bir süre, göz altlarım morarmıştı. Her ne yaşarsam yaşayayım bunu kimseye yansıtmak istemediğim için, normalde yaptığımdan daha ağır bir makyaj yapmayı tercih etmiştim, üzerime siyah boğazlı bir kazak ve siyah bol bir kumaş pantolon giydikten sonra siyah kalın topuklu botlarımı giyerek evden çıktım. Kapıyı defalarca kilitledim, bu pislik her kim ise evime bile girebilirdi ve bu beni tedirgin ediyordu.

 

Aşağı indiğimde saatine bakan Dinçer ile karşılaştım, üzerindeki üniformasıyla son derece dinç görünse de uykusuz kaldığını kızaran gözlerinden anlıyordum. Beni fark edince gülümsedi “Günaydın, her zamanki gibi aynı saatte indin aşağı. Nasılsın?” dediğinde gülerken kendisinin de zorlandığını beni rahatlatmak için yaptığını fark etmiştim.

 

“İyiyim, sen nasılsın?” gülümsemesi soldu.

 

“Gerçekten nasıl olduğunu merak etmiştim, en azından bana rol yapmana gerek yok. İyi olmanı isterim tabi ki ama dünden sonra bu kadar kısa sürede toparlanacağını sanmıyorum. Yaşadığın hiç kolay bir şey değildi,” hüznü sesine de yansımıştı. “Takılıp kalmak istemiyorum, öğrencilerimi iyi bir ruh haliyle karşılamam gerekli, onları görmek bana da iyi gelir zaten. Her neyse neden buradasın sen? Gitmen gerekmiyor muydu?”

 

“Sen okula gidinceye kadar seni takip edeceğim, oradan karargâha geçerim, Albayın haberi var, kendisi de bunun daha iyi olacağını düşünüyordu.” Onu başımla onayladıktan sonra, arabaya geçtim. İnsanlara yük oluyor gibi hissediyordum, bir suçum yoktu ama yine de bu şekilde hissetmeme engel olamıyordum. Derin bir nefes alarak arabayı çalıştırdım, gözlerim dolmuştu ancak makyajımın akmaması gerekliydi, kendimi zor tutuyor olsam da akan bir kaç damla yaşa engel olamamıştım. Okul bahçesine girdiğimde önce aynadan makyajımı düzelttim. İndiğimde hâlâ okul girişinde bekleyen Dinçer’e el sallayarak vedalaştığımda gülümseyerek karşılık verdi. Öğrenciler henüz içeri yeni girmişti, hatta son bir sınıf yeni giriyordu. Hemen arkalarından girdim, öğretmenler odasına girmeden sınıfa geçtiğimde daha kapının önünde sınıftan gelen gürültüleri duyuyordum. Bu saatte gelmeme alışık olmadıkları için içeri girdiğimde fark etmekte geciktiler. Bugün aslında uzun zamandır yapmam gereken bir şeyi yapıp en önemli dersi anlatmam gerekiyordu. Tebeşiri alarak kara tahtanın üzerine birkaç defa vurduğumda beni fark eden Emir “Öğretmen geldi, susun!” diye bağırınca nihayet kalan öğrencilerimde varlığımı fark etti. Çantamı masaya bırakıp öğrencilerle merhabalaştıktan sonra, aniden kapının açılmasıyla irkildim. Son olaylardan sonra fazla hassas birine dönüşmüştüm. Nefes nefese bir şekilde içeri giren Ferhat’ın görünce gülümsedim, beni fark edince sırasına geçmeden önce koşarak bana sarıldı. “Öğretmenim, sizi çok özledim, sonunda kavuştuk.” Dediğinde ufak bir kahkaha atarak saçlarını okşadım. “Daha dün gördün beni ne çabuk özledin?” dediğimde gözlerini kırpıştırarak “Orası hastane burası okul öğretmenim, ben okuldaki öğretmenimi özledim.” Dedi. Sonunda yerine geçtiğinde aslında bugüne kadar anlatmamakla hata yaptığım o konuya giriş yaptım.

 

“Evet güzellerim, şimdi bugün sizinle işleyeceğimiz konu çok önemli o yüzden hepinizin tüm dikkati ben de olsun tamam mı, defter, kitaplarınıza gerek yok.” Huzursuzca nefes verdikten sonra zor da olsa gülümsedim.

 

“Çocuklar, vücudumuzda bazı özel bölgelerimiz var bunlar, dudaklarımız, bacaklarımızın arası, göğsümüz ve popomuz.” Derin bir nefes aldığımda hepsi meraklı gözlerle beni izliyordu. “Buralara, iznimiz olmadan hiç kimse, dokunamaz ve öpemez. Özel durumlarda doktorlar dokunabilir yalnızca. Eğer biri dokunmaya ya da öpmeye çalışırsa, hatta görmek isterse kesinlikle karşı çıkıyoruz ve son gücümüzle çığlık atarak yardım istiyoruz anlaştık mı?” hepsi bir ağızdan “Anlaştık öğretmenim,” dediğinde gururla gülümsedim. “Eğer birisi size bu saydıklarımı yaparsa ya da yaptıysa beni ilk gördüğünüz yerde bana anlatıyorsunuz. Böyle bir durumla karşılaştığımızda annemizden, babamızdan ya da polis veya asker abilerden yardım isteyebilirsiniz. Yalnızca size yapılırsa değil, eğer birinin bir başkasına bunları yaptığını görürseniz yine gelip bana anlatıp, saydığım kişilerden yardım isteyebilirsiniz, tamam mı?” bu defa hepsi bir ağızdan tamam öğretmenim dediğinde Emir parmak kaldırdı. “Söyle Emirciğim.” Diye söz hakkı verdiğimde.

 

“Öğretmenim peki ya bize bu söylenenleri yapanlar asker abiler ya da anne babamız olursa ne yapalım?” Son derece mantıklı ve önemli bir soruydu aslında. “Bunu yapan hangisi ise diğerlerinden birine söyleyebilirsiniz, her koşulda gelip bana anlatın ama ben yardımcı olacağım.” Konuşmam biter bitmez duyduğum ses ile birlikte irkildim. Az önce içeri giren Ferhat kapıyı açık unutmuş olmalıydı ki Civan ellerini göğsünde birleştirmiş, kapıya yaslanmış bizi izliyordu.

 

“Ve tabi ki bana anlatacaksınız, bana ulaşmanız zor değil biliyorsunuz beni görmek istediğinizi herhangi bir adamıma söylerseniz bana ulaşır. Karşınızdaki kim olursa olsun bilin ki ben yanınızdayım. Daha doğrusu ben ve öğretmeniniz her zaman yanınızdayız.” Duyduklarım beni şaşırtırken aynı zamanda duygulandırmıştı.

 

Bana döndükten sonra devam etti “Teşekkür ederim, bu konu aslında ailede eğitimi verilmesi gerekirken senin düşünmen büyük incelik.”

 

“Ben öğretmenim, öğrencilerimin hepsi benim çocuklarım, o yüzden bu konuyu düşünmesi gereken, bu eğitimi vermesi gerekenlerden biri de benim. Yaptığım özel ya da beni özel kılan bir şey değil, aslında tüm meslektaşlarımın yapması gereken bir şey. Geç bile kalınmış bu konuda en geç birinci sınıftayken anlatılması gerekli, benim öğrencilerim üçüncü sınıf.”

 

Sınıftakiler meraklı gözlerle bizi izlerken birkaç kıkırtı duyduğumda öğrencilerime döndüm, Ferhat çatık kaşları ile bakarken diğerleri gülüyordu. Ferhat sonunda “Benim babam var ben babama anlatırım, öğretmenime anlatırım, Dinçer abime anlatırım size gerek yok.” Dediğinde anlamsız öfkesini anlayamamıştım. Ben kendisine uyarı dolu bakışlar atarken Civan hiç alınmamıştı “Tabi ki var ama onlar görevdeyken ben burada olacağım, bunu bil isterim sadece.” Diye karşılık verdiğinde Ferhat homurdanmıştı ancak bir şey söylememişti, nihayet zil çaldığında tüm öğrenciler dışarı çıkarken Ferhat sırasında oturmaya devam etmişti. “Sen çıkmayacak mısın canım?” diye sorduğumda “Siz çıkınca çıkarım öğretmenim, sizi özledim yanınızda kalmak istiyorum.” gülümsedim ama nedeni özlemden çok saçma bir şekilde Civan’ı kıskanmasıydı. Civan sorun yok dercesine başını sallarken bana dönüp kısık sesle heyecanlanmama neden olan o cümleyi kurdu.

 

“Videodaki kızı bulduk.”


🩶🩶🩶

 

Duyurular ve alıntılar için beni aşağıda yer alan sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirsiniz.

instagram: b_anemoia_

Twitter: b_anemoia

Ayrıca instagramda öne çıkarlarından WhatsApp kanalıma da ulaşabilirsiniz.

Loading...
0%