Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10-YARABANDI

@b_anemoia

 

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler❤️

 

☀️☀️☀️


Çoğu zaman insanların benim hakkımda düşündükleri hiçbir zaman umurumda olmazdı, kendimi onlara kanıtlama çabası içine girmezdim çünkü bildiğim ve inandığım bir şey varsa o da; 'olmasını istediği haliyle herkes herkesi sever, önemli olan olduğun gibi seni seven insanlar,' bundan dolayı diğer insanlar beni ilgilendirmezdi fakat olduğum gibi beni seven, yanımda olan herkes benim için değerliydi. Önceleri sadece teyzem, Sina, Elmas ve Can vardı, ne yaparsam yanımda duran, her kusurumla beni seven. Diğer herkes bir amaç için yanımdaydı ve ben farkındaydım, bu yüzden kimseyle yakınlık kurmazdım, şimdi ise Ademoğlu ailesi girmişti hayatıma. Her ne kadar can borcu için yanımda olduklarını söyleseler de biliyordum, onlar da bana alışmıştı ve tüm garipliklerime rağmen ilk defa teyzemlerden başka birilerinin sevgisini hissediyordum ve ben de onları seviyordum.

İşte bu sebepten dolayı şu an Sıraç ile yapacağımız konuşma beni korkutuyordu, onları kaybetmek istemiyordum ama Kenan'ın dayım olduğunu ondan gizlememem gerektiğini de biliyorum. Bunu öğrenince benimle ilgili düşünceleri değişir miydi? Sonuçta kardeşi ölebilirdi, bunu yapan dayımdı ve ben bunu şimdiye kadar söylememiştim. Şimdi ise söyleyecektim çünkü bildiğim diğer bir şey ise; bazı şeyler saklanmamalıydı, hayatınızda değer verdiğiniz biri varsa bilmesi gereken her şeyi bilmeli, onlara karşı dürüst olmalıydınız, sırlar kayıplara neden olurdu. Ben de öyle yapacak ve her şeyi anlatacaktım çünkü Sıraç benim için çok değerliydi, ne zaman benim için bu kadar değerli olduğunu ise bilmiyordum.

Şimdi buluşacağımız kafede oturmuş bir yandan kahvemi içerken bir yandan kitap okuyup Sıraç'ı bekliyordum fakat yaklaşık 15 dakikadır aynı paragraftaydım çünkü düşüncelerim kitaba odaklanmamı engelliyordu, beni düşüncelerimden sıyıran ise karşımdaki sandalyenin çekilmesi olmuştu. Sıraç geldi sanmıştım fakat karşımda görmeyi beklediğim son kişi bile bu herif değildi. Gece kulübüne gittiğimiz gün bana sarkıntılık eden, Sıraç'ın çenesini kırdığı adamdı bu.

"Sana oturman için izin verdiğimi hatırlamıyorum," dedim o ise başını önüne eğmiş ellerini masanın üstünde birleştirmiş bir şekilde oturuyordu, söylediklerimi duyduktan sonra yavaşça başını kaldırıp yüzüme baktı. "Özür dilerim, izinsiz oturduğum için fakat seni görünce dayanamayıp geldim, seni bir daha nerede görebilirim ki? Ben geçen gün olanlar için pişman olduğumu söylemek ve bir de bunun için özür dilemek için gelmiştim."

"Tamam özrünü dilediğine göre şimdi gidebilirsin." Daha fazla muhatap olmak istemiyordum, ben insanları sevmezdim hayatımda ne kadar az insan olurda o kadar iyi olacaktı "Bak ben gerçekten çok pişmanım, o gün çok sarhoştum ne yaptığımı bilmiyordum, bu bir bahane olamaz tabi ama yine de beni affetmeni istiyorum, aklında böyle bir adam olarak yer edinmek istemem." gerçekten son derece pişman görünüyordu ve konuşurken zorlanıyordu, bu çenesine aldığı darbeden dolayıydı, Sıraç iyi iş çıkarmıştı. "Sana aklımda yer edineceğini düşündüren nedir?" dediğimde güldü ama elini çenesine atıp inledi. "Ben yine de özür dilerim bu şekilde tanışmak istemezdim."

"Tanışmıyoruz zaten, seni tanımıyorum ve tanımak istediğimi hiç sanmıyorum."

"Haklısın önce kendimi tanıtmalıydım ben Tuğrul İnal, bundan sonra her ne ihtiyacın olursa beni ara lütfen, her şekilde yardımcı olurum, yaptığım hatayı telafi etmeme izin ver." diyerek kartvizitini uzattı. Ben ise bir kartvizite bir ona bakıyordum "Hiç gerek yok, özür de dilediğine göre artık gitsen iyi olur arkadaşımı bekliyorum."

"Sen bana adını söylemeyecek misin?" dilimi damağıma vurdum ama benim adımı söylememe gerek kalmadan Sıraç gelmişti ve benim yerime o söylemişti. "Güneş ne oluyor burada? Seni rahatsız mı ediyor?" Tuğrul'a dönüp devam etti "Yediğin yumruğun acısını unuttun galiba İnal, seve seve hatırlatırım." Ben sadece kaşlarımı kaldırmış tepkisini izlerken konuşan Tuğrul olmuştu.

"Demek adın Güneş, sen memnun olmasan da ben seninle tanıştığıma memnun oldum, sana kendimi affettireceğime emin olabilirsin." dedikten sonra Sıraç'a dönüp "Sana da merhaba Ademoğlu, sakin ol rahatsızlık vermek için değil özür dilemek için buradayım." dedi. Sıraç ise dişlerini ve yumruğunu sıkarken dişlerinin arasından "özrünü dilediğine göre git buradan yoksa kendime daha fazla hâkim olamayacağım." diye karşılık verdi, bu kadar sinirlenecek ne vardı anlamıyordum, sonuçta bu kez herhangi bir yanlış yapmamıştı. "Peki gidiyorum, sen daha fazla gerilme kaşlarını bu kadar çatma, daha çok gençsin sonra erkenden yaşlanırsın falan, Güneş görüşmek üzere dediğim gibi kendimi sana affettireceğim söz veriyorum." deyip gitti. Sıraç ise arkasından hâlâ aynı öfkeyle bakıyordu. Ben ise kartviziti görüp iyice sinirlenmesin diye alıp hızlıca çantama attım. "Adam evine varmıştır, sen neden oturmak yerine arkasından bakmaya devam ediyorsun? Acaba bugün oturur musun?" kitlendiği noktadan bakışlarını bana çevirdi. "Güneş kiminle iletişim kuracağına karışmaya hakkım yok ama bu herifi tanıyorum, iyi biri değil seni sadece uyarmak istiyorum, seni tekrar rahatsız ederse söyle bana olur mu?"

"Tamam kapatalım bu konuyu zaten zor bir konuşma yapacağım daha fazla gerilmeyelim." gözlerini kısıp bana baktı. "Bir problem var değil mi?"

"Yani şimdi sana bir iyi, bir kötü bir de daha kötü haberim var, önce hangisini duymak istediğine karar ver, bu arada da tatlı sipariş edelim." deyip garsonu çağırdım, tatlılarımızı sipariş edene kadar sessizliğini korudu. "Tamam o zaman önce iyi haberi ver kötüleri sonra söylersin."

"İyi haber bana saldıran kişiyi bulduk," kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. "Kim?"

"Ayy ben en iyisi sana olanları baştan anlatayım," Sıraç yalnızca başını sallamakla yetindi. "Dün Kenan evime geldi, bana saldıran onun adamıymış ama emri veren o değilmiş, bana saldırdığı için kendi adamını öldürmüş cesedi bulundu." diye pat diye konuya giriş yaptım.

"Sen bu söylediğine inandın mı Güneş? Tahmin ediyordum onun parmağı olduğunu, bu defa gerçekten çok ileri gitti." dediğinde masanın üzerindeki sağ eli yumruk halini almıştı, neden yaptığımı bilmiyordum ama uzanıp yumruk yaptığı elini tuttum, o ise bunu beklemediği için bir süre tuttuğum eline baktı sonra bakışlarını yavaşça yüzüme döndürerek yutkundu. "Sakin ol Sıraç o beni öldürmez, doğru söylüyordu haberi olmadığına eminim." hâlâ elini tutmaya devam ediyordum, elleri buz gibiydi. Sıraç ise boşta kalan diğer elini ellerimizin üzerine koyup baş parmağıyla elimi okşadı.

"Nasıl emin olabiliyorsun? Birbirinizden nefret ediyorsunuz, sen onu bir kaşık suda boğmak isterken o neden sana zarar vermesin?" elimi elinden çektim ve parmaklarımı iç içe geçirdim. Sıraç boşta kalan eline bakarken ben başımı öne eğip parmaklarımı izledim, bunu söyledikten sonra benden nefret eder miydi? Bunu neden umursuyorum bilmiyorum ama onları kaybetmek istemiyordum. Ben konuya nasıl gireceğimi düşünürken siparişlerimiz geldi. "Güneş neden gerildin, bir açıklama yapacak mısın?"

"Çünkü söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum, en iyisi direkt söylemek." deyip derin bir nefes aldım ve devam ettim "Sıraç, Kenan benim annemin abisi bu yüzden beni öldürmez, bunu şimdiye kadar söylemediğim için kızabilirsin ama söylemem gerektiğini düşünmemiştim, benim için hiçbir önemi olmayan kan bağımız senin için sorun olur mu bilmiyorum ama daha fazla gizlemek istemedim." şaşkın bir ifadeyle bir süre bana baktı, yaklaşık iki dakika sonra nihayet konuşmaya başladığında söyleyeceklerinden korkuyordum.

"Dayın mı?" kaşlarını hafifçe çattı, dakikalardır bunu söylemek için mi bekliyordu yani? Bir süre daha suratıma boş boş baktı ve konuşmasına devam etti "Sana kızacağımı neden düşündün ki? Yeni tanışıyoruz sonuçta, demek ki senin için doğru zaman şimdiymiş ki şimdi söyledin, bunun için neden kızayım ki? Sadece işler iyice karmaşık bir hal almaya başladı." dediğinde rahat bir nefes alıp gülümsedim Sıraç da gülümsememe karşılık verip "Bu muydu seni geren şey?" başımı hızlıca aşağı yukarı salladım.

"Ne bileyim sonuçta dayım kardeşine saldırdı, kardeşin zarar görebilirdi ve sen bizim aramızdaki ilişkiyi bilmediğinden yanlış anlayabilirdin, aramızın bozulmasını istemiyorum, size çok alıştım ve seni yani sizi kaybetmek istemiyorum." dediğimde gülüşü derinleşti. "Güneş, dayının hatası yüzünden neden seni suçlayayım ki? Dayın değil bunu yapan baban bile olsaydı yine de seni suçlamazdım, ebeveynlerin ya da herhangi bir akrabanın, her neyse artık suçlarının bedelini diğerleri ödememeli, hem sen kardeşimi kurtardın sana nasıl kızabilirim, bunu nasıl düşünürsün?" Sıraç'ın söyledikleri gözümün dolmasına neden olmuştu, elim boynumdaki kolyeye kayınca burukça gülümsedim.

"Ben hak etmediğim birçok bedel ödeyince ne bileyim senin de..." dedim ve derin bir nefes aldım "her neyse teşekkür ederim," sanki hissettiğimi o da hissediyor gibi hüzünlü gözlerle baktı bana, onlara bu kadar bağlanmamın nedeni buydu galiba, beni yargılamıyorlardı aksine beni anladıklarını hissediyordum. "Beni bunu konuşmak için mi çağırmıştın?"

"Hayır sadece bu değil bir şey daha var?"

"Doğru daha bana evlilik teklifi edeceksin değil mi? Bu tatlı onun için mi? Yüzüğüm tatlının içinde olmalı, dikkatli yiyeyim de boğazıma kaçmasın." tüm stresim gitmişti ve dayanamayıp kahkaha attım, Sıraç ise gülümseyerek gülüşümü izliyordu. "Ben böyle klişe bir evlilik teklifi etmem Ademoğlu, hiç beklemediğin bir şekilde olur ama tatsız bir konu daha var, onu da anlatayım sonra tatlı yiyelim ağzımız tatlansın." ciddiyetle beni izledi. "Kenan'a sizinle derdinin ne olduğunu sordum o ise bana amcanın hatasının bedelini Miraç'ın ödeyeceğini ama ben orada olduğum için planının ters gittiğini söyledi." kaşları çatılmıştı. "Amcam mı? Amcamla ne derdi varmış ki? Ben ihaleden dolayı olduğunu düşünüyordum."

"Onu söylemedi ama bu saatten sonra size zarar vermesine izin vermem, ona da açıkça söyledim, sizi karşısına alması demek beni karşısına almak demek bunu biliyor ama durmayacak, amcan saldıranın kim olduğunu biliyor mu?" başını yavaşça iki yana salladı. "Bilmiyor çünkü başına dert açmak istemedim ama amcamla ne tür bir derdi olabilir anlayamıyorum, anneni ve Suna hanımı tanıyormuş amcam, muhtemelen Kenan ile de bir geçmişi vardır."

"Bir şekilde öğreniriz illaki,"

"Öyle ama artık durmam, bedel ödemesi gerekli," dudaklarımı ısırarak bir süre sessiz kaldım "Ödeyecek merak etme, söz veriyorum onu can evinden vuracağız."

"Bir planın mı var Güneş? Senin zarar görmeni istemiyorum," endişeli bir ifadeye bürünmesi dikkatimden kaçmamıştı "Zarar görmem merak etme," dediğimde yüzünü ovuşturup bana baktı "Ne desem de durmayacaksın değil mi?" hızlıca başımı aşağı yukarı sakladığım da Sıraç sabır dilercesine başını iki yana salladı. "Miraç'ı uzak tutuyorsun bu konudan değil mi? O yüzden seninle konuşmak istedim sen kime ne söylemen gerekirse söylersin," tekrar gülümsedi. "Öyle, onun uzak durması daha iyi, bu konuyu kapatıp tatlılarımızı yiyelim mi? Sen kendine daha fazla acı çektirme, kedinin ciğere baktığı gibi bakıyorsun tatlıya,"

"Kesinlikle zaten kendimi zor tutuyorum, tatlı aşığı olarak daha fazla dayanamazdım." Ben tatlıyı yemeden önce koklarken Sıraç beni izliyordu, ben ise gözlerimi kapatıp bu harika kokuyu iyice içime çektim, çilek ve çikolata... Küçüklüğümden beri bu iki kokuyu bir arada çok severdim. Bu koku bana huzur verirdi, duş jelim, şampuanım, parfümüm, kremim her şeyde bu iki kokuyu kullanırdım, annemin kokusu olduğunu hissedermiş gibi, bunu öğrendikten sonra artık daha özel geliyordu bana, tatlıyı yerken gözlerimi açtım ve gülümsedim, gözlerimin dolmasına engel olamadım. Doğumunda annesini kaybeden birçok kişi vardı bu hepimize çok ağır geliyordu, içten içe kendini suçlamaya engel olamıyordu insan. Benim için ise çok zordu, suçlayan tek ben değildim ve bunun için ağır cezalar çekmiştim. Anne kokusunu içine bir kere bile çekememek, bir defa annenin şefkatli kolları ile sarılmamak çok büyük bir eksiklikti, çevrende binlerce insan sana sevgi sunsa dahi o açığı kapatması mümkün değildi. Ben bu düşüncelerle boğuşurken Sıraç konuşmaya başladı, aklımdan geçenleri okumuş gibiydi.

"Koku sana annen yanında gibi hissettiriyor değil mi?" o da yüzünde buruk bir gülümsemeyle beni izliyordu.

"Biliyor musun, çocukluğumdan beri bu koku bana huzur verir, özel gelirdi, amcan söyleyene kadar bilmiyordum annemin böyle koktuğunu." derken sesim titremişti. Sıraç ise gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Seni böyle hüzünlü görmeye alışık değilim ama konuşmak istersen seni her zaman dinlerim bunu bil lütfen olur mu?"

"Teşekkür ederim ama şimdi bu konuyu kapatalım olur mu? Kendimi bu şekilde görmek istemiyorum." anlayışla başını salladı. Israrcı bir yapısı olmaması hoşuma gidiyordu. "Peki öyleyse sana son bir soru sorabilir miyim? Merak ediyorum ama cevabı seni üzecekse ya da söylemek istemezsen anlarım." ne soracağını çok merak etmiştim. "Sor,"

"Kolyen, senin için anlamı farklı değil mi? Sürekli elin kolyene gidiyor, daha doğrusu gözlerin ne zaman dolsa, ne zaman hüzünlensen, iyi bir ruh halindeyken değil yani kötü hissettiğin zamanlarda kolyene dokuyorsun, annenin adını öğrendiğimde anne özleminden olduğunu düşündüm ama bununla sınırlı değil farkındayım, daha önce bu kolyeden hiç görmemiştim annenin kolyesi mi?" Nefesimin kesildiğini hissettim "Hayır annemin değildi bu kolye babamın bana ilk ve son hediyesi, başkasında görmemen normal çünkü bu kolyeden sadece bir tane var." diye cevapladığımda başını öne eğdi. "Öncelikle biraz sonra yapacağım hadsizlik için özür dilerim," kaşlarımı hafifçe çattım Sıraç ise başını kaldırıp konuşmaya devam etti.

"Baban iyi bir adam olabilir ama iyi bir baba değildi, değil mi? Yurtta konuştuğumuz zaman dikkatimi çekmişti sonra söylediklerime pişman olmuştum, amcamla konuşurken de o babanın iyi biri olduğunu söylediğinde ki tepkin şüphelerimi arttırdı, yine hüzünlendin alayla güldün sanki 'siz öyle sanın' der gibi, tekrar özür dilerim bu konuyu açtığım için ama anladığım kadarıyla Elmas da bunu bilmiyor, belki benim kuruntum olabilir ama bana öyle geldi. Bu konuyu açtım çünkü anlatmadığın, içinde tuttuğun zaman daha çok yakar canını ve eğer birine anlatmak, dertleşmek istersen benim hep yanında olduğumu bilmeni isterim." gözlerimden akan bir damla yaşa engel olamadım Sıraç ise hemen özür diledi "Ağlama ne olur, üzmek istemedim seni, sadece bazen konuşmak istersin konuşacak kimseyi bulamazsın bu daha ağır olur, daha çok yakar canını, bazı şeyleri anlatmadan rahatlayamazsın, sadece babanın senin yaran olduğunu düşündüm ve yaranı sarmak istiyordum, elimden bir şey gelirse tabi ki." önce derin bir nefes aldım sonra zorla da olsa konuştum. "Bunu nasıl anladın? Yıllardır teyzem, Sina hatta Elmas bile fark etmemişken sen nasıl fark ettin?"

"Onların fark etmemesi normal çünkü babanı tanıyorlardı ve iyi biri olduğunu biliyorlardı, ben ise babanı değil seni tanıdım Güneş, sürekli gülen, her şeyi alaya alan, gözlerinin içi gülen senin, baba konusu açılınca gözlerine çöken hüznünü fark etmemek imkansızdı, en azından benim için öyle... diğerleri konduramıyor olabilir ama ben şüphelendim işte." beni bu kadar kısa sürede, bu kadar iyi tanımasından dolayı mutlu olmuştum. Belki çok kısa süredir tanışıyorduk ama bazı insanları tanımak için yıllar gerekmezdi, bazı bağların kurulması için yıllar geçirmek gerekmez, yalnızca birkaç dakika bile yeterli olabilirdi. Şimdi bende bunu yaşıyordum, onlara zaten alışmıştım ama Sıraç'a bakarken kalbimden ılık bir şey akıyor gibi hissediyordum. Yıllardır buz gibi hissettiğim kalbim ısınmıştı, aslında yaptığı basit bir şeydi ama benim için önemliydi, ben yıllarca acılarımı saklamak isterken bir yandan biri görsün, beni anlasın isterdim, kendim açamazdım konuyu çünkü teyzemler bilsin istemiyordum, bilirse kendini suçlayacaktı, şimdi ilk defa biri beni anladı, acılarımı gördü ve sarmak istedi, bu gerçekten bir insanın yaşayabileceği en özel anlardan biriydi.

Bir süre sadece Sıraç'ı izledim sonra gözlerimi silip konuşmaya başladım sesim hala titriyordu.

"Bunun benim için ne kadar anlamlı olduğunu bilemezsin, bana ne kadar güzel hissettirdiğini tahmin edemezsin teşekkür ederim. Biliyor musun normal de insanlarla çok yakınlık kurmam ama siz iyi ki çıktınız karşıma, ne diyeceğimi bilemedim ama söz veriyorum, bir gün kendimi hazır hissedersem sana geleceğim, sana anlatacağım gerçekleri." gülümsedim, hüzünle karışık olsa da içten bir gülümsemeydi bu, Sıraç da gülümsememe karşılık verdi ama onun da gülüşü buruktu. "Ben sözümü aldım, öyleyse omzum ve ben her zaman sizin için hazır bekliyoruz Güneş Hanım," Sıraç konuyu değiştirdi "Buralara birkaç kez geldim fakat bu kafeyi hiç fark etmemiştim, oldukça şirin güzel bir mekanmış."

"Ben buradan başka bir yere gitmem diyebilirim, zaten gündüzleri pek dışarı çıkmam çıkarsam bile buraya gelirim." Gündüzleri genellikle uyumakla meşgul olduğum için dışarıya pek çıkmazdım "Demek buranın müdavimisin, bundan sonra buraya sık sık gelelim öyleyse."

"Ben her gün gelebilirim çünkü buranın sahibi benim arkadaşım, Elmas dışındaki tek arkadaşım ha tabi artık siz varsınız." Dudakları keyifle kıvrılırken tek kaşını kaldırdı "Öyle mi? Bir gün tanışmak isterim kendisiyle," bu benim de isteyeceğim bir şeydi "Yurt dışına gitti aşçılık eğitimi almaya, gelirse tanıştırırım seve seve ama ne zaman gelir hiç bilmiyorum, baştan söyleyeyim o da en az benim kadar sıyrık ve bir araya gelince neler yapabiliriz tahmin edebilirsin." Sıraç gözlerini irice açtı ve gülmeye başladı.

"Normal biri olduğunu düşünmemiştim zaten şaşırmadım." ikimizde gülerken kafenin içine dolan müzik sesi gülüşümün yüzümde donmasına neden olmuştu, birden kalkıp etrafına bakmaya başladım Barış Manço'nun Arkadaşım Eşek şarkısı çalıyordu "Ay geldi, geldi geldi gönlümün efendisi, Sıraç başka bir şey isteseymişsin olacakmış." diye heyecanla ellerimi birbirine çarptım ve ileride kollarını iki yana açmış bana koşan Can'ı gördüm, kafede onlarca insan vardı ama biz umursamadan koşup birbirimize sarıldık, daha doğrusu koşarak yanıma gelen Can olmuştu, ben ise yerimde dona kalmıştım ben kollarımı boynuna dolarken Can da belimden tutup havaya kaldırarak etrafında döndü. Beni indirdiğinde ise heyecanla konuşmaya başladı. "Altın çileğim buradaymış, ben sana gelecektim sürpriz yapmaya bir geldim sen buradasın, hemen açtım bizim şarkıyı dedim ki unuttu mu beni ama aferin unutmamışsın."

"Seni unutur muyum hiç aptal herif, ay az önce senden bahsediyordum nasıl özlemişim seni ya şebeğim benim, gel sizi tanıştırayım," deyip Sıraç'a döndüm, kaşlarını çatmış garip bir bakışla bizi izliyordu. "Sıraç bu az önce bahsettiğim arkadaşım Can, Can bu da yeni arkadaşım, yokluğunda senin yerini alıp seni tahtından eden arkadaşım Sıraç," Can hızlıca bana dönüp çemkirmeye başladı. Beni kimseyle paylaşamıyordu "Ne demek senin yerine koyduğum, hani unutmamıştın beni? Bu kadar kolay mıydı ha yazıklar olsun sana, emeklerim haram olsun, onunla pavyona gidebilir misin? O sana benim baktığım gibi fal bakabilir mi? Sina'yı senin için karşısına alabilir mi?" gülmeye başladım Can ise Sıraç'a dönüp "Bu arada tanıştığıma memnun oldum, benim seninle bir problemim yok, derdim bununla ve geçmiş olsun," dedi. Sıraç ona anlamaz bir şekilde bakıp "Geçmiş mi olsun?" diye karşılık verdiğinde Can başını aşağı yukarı salladı "Güneş ile tanışıyor olmak büyük bir dert çünkü,"

"Unutmadım dedim sana yerine başkası geçebilir, hem ne demek büyük dert, benim gibi biri hayatınızda diye yatıp kalkıp şükretmeniz gerekirken dediğine bak,"

"Küsüm sana Elmas'ım olsa tabi böyle yapmazdı, asıl dostum Elmas'mış bunu bilmiyordum, ben size gidiyorum gerçek dostumun yanına, ayrıca Elmas demişken, sen kızından daha yılansın." Elmas'ı beslememi yadırgamayan tek insan başından beri Can olmuştu, gerçi o yaptığım hiçbir şeyi yargılamaz, konu ne olursa olsun yanımda olurdu. "O evden taşındık biz sarı oğlan, yokluğunda çok şey değişti, git bul kıymetlini ve yılan benim için hiçbir zaman hakaret olmadı." Elinin tersini alnına atarak başını geriye yatırdı. "Nasıl ya? Ay bayılacağım ne demek taşındık hemen anlat,"

"Yok anlatmayacağım, farkındaysan buraya arkadaşım ile geldim ve onunla zaman geçireceğim. Sen de git Elmas'ınla konuş anlaşın, akşam bize gelirsin kızlar gecesi düzenleriz, sen bize fal bakarsın biz de karşılığında dedikodunun hakkını veririz." Can istediğini almıştı, birlikte oldukça eğleneceğimiz bir gece olacağına şüphem yoktu, sabaha kadar uyuyamazdık. "Süper o zaman kızlar gecesi değil tatlım, 2 böcek bir çiçek, çiçek olan benim, her neyse ben gideyim de akşam için hazırlık yapayım adresi yollarsın."

Sıraç'a döndüğümde ağzını açmış şaşkın şaşkın Can'ın arkasından bakıyordu nihayet bana döndü "Bu da neydi böyle? Bu kadarını beklemiyordum,"

"Emin ol bu sadece fragman. Sen asıl Sina ve Can bir aradayken gör asıl eğlenceyi," gülümseyerek bana baktı ve tek kaşını kaldırıp konuşmaya başladı "Sina için oldukça zorlu bir süreç başladı gibi hissediyorum." ufak bir kahkaha attım. "Hislerin kuvvetliymiş Ademoğlu." gülümsemesi genişledi.

Bir süre daha oturup sohbet ettik, bir aradayken oldukça güzel zaman geçirdiğimi fark ettim. Kendime henüz bir araba almadığım için Sıraç beni eve bırakacaktı, zaten kendisi de eve gideceği için kabul etmiştim. Eve yaklaşmışken birden bir aracın önümüzü kesmesiyle Sıraç aniden fren yaptı, son anda çarpmadan durmayı başarmıştı, aniden frene basmasıyla bedenim öne doğru savrulacakken Sıraç kolunu benim önüme doğru uzatıp engel olmuştu. Daha sonra arabayı geriye doğru sürmeye başladı fakat bir araba da arkadan yolumuzu kesmişti, iki aracın arasında sıkışmıştık. Sıraç gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi ve bana döndü, gülümsedim.

Loading...
0%