Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11-İLK ÖPÜCÜK

@b_anemoia


Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler❤️

Tehlike altındayken korkardınız değil mi? En azından telaşlanırdınız, peki ben neden bu kadar umursamaz bir haldeydim? Şu an kapana kısılmıştık, zarar görebilirdik ama ben sadece gülümsüyordum. Bu güvenden dolayı mıydı? Sıraç yanımdaydı ama biz sadece iki kişiyken karşımızda altı kişi duruyordu üçü arabanın önünde, üçü arkasındaydı ve gidecek bir yer yoktu.

Sıraç gülümsememe bakıp sabır dilenircesine başını sallayarak derin bir nefes verdi "Sana arabada kal desem bile yine kalmayacaksın değil mi?" Beni tanımıştı, hızlıca başımı aşağı yukarı salladım.


"Beni tanımışsın Ademoğlu ama endişelenme şu an üzerimde silah olarak kullanabileceğim birçok şey var, sen kendini nasıl koruyacaksın onu düşün," baştan aşağı süzdü beni. Elleriyle yüzünü sıvazladı "Güneş zarar görmeni istemiyorum lütfen dikkatli ol, torpidodaki silahı da al." bunları söylerken bir yandan da telefonundan birine mesaj attı. "Silaha ihtiyacım yok, sen al ben hallederim, dediğim gibi üzerimde yeterince silah var, üçü senin üçü benim hadi başlayalım." cevap vermesini beklemeden hemen arabadan indim, Sıraç da hemen arkamdan indi. Bizi görünce adamlardan biri Sıraç'a döndü "Kız ile bir işimiz yok, seninle biraz ilgileneceğiz sadece," sonrasında bana döndü "Sen arabada bekle güzelim, canın yansın istemeyiz." dediğinde yüzümü buruşturup "Canı yanan biz olmayacağız koca oğlan," dedim. Sözümü bitirmemle iki adamın Sıraç'a saldırması bir olmuştu, ben ise kolumdaki yılan şeklindeki bilekliğimin, yılanın gözü gibi görünen küçük siyah taşa dokundum ve hızlıca bir kırbaç gibi uzarken bilekliğimi tuttum, Sina'nın bizim için hazırlattığı özel takılardan biriydi bu, görünürde basit bir bileklikti ancak o küçük taşa dokununca açılıp metal bir kırbaca dönüşüyordu. Karşımdaki adam henüz ne olduğunu anlamadan suratına vurdum, bu yüzünde derin bir iz bırakacaktı. Diğerleri ise üzerime yürürken birinin bacaklarının arasına tekme attım, diğeri arkadan boynuma kolunu dolamak için hamle yapacağı sırada hızlıca eğilip ona döndüm ve bacağını tutup çektiğimde yere düştü.

Ben hızlıca kalkıp yüzüne kırbaç ile vurduğum adamın karnına sert bir tekme atarken, arkadan dizlerime yediğim darbe ile dizlerimin üzerine çöktüm. Tam suratıma tekme atmaya hazırlandığı sırada elimdeki kırbacı bacağına doladım ve var gücümle çektiğimde sırt üstü yere düştü. Hızlıca yerimden kalkıp şakağına sert bir tepke attım, ardından burnuna ve tekrar şakağına tekme attığımda bayılmıştı, geriye iki kişi kalmıştı.

Adamlardan biri bıçakla üzerime yürürken diğeri arkadan saçlarımı hedef almıştı fakat ben hemen arabanın kaputunun üzerine zıpladım ve saçlarımı hedef alan adamın boynuna kırbacı dolayıp çektim. Bir süre çırpındı fakat bıçağı olan adam tekrar hamle yaptığında onu bırakmak zorunda kaldım ve geriye doğru eğildim, saldırıyı savuşturduktan sonra doğrulup üzerine atladım ve bıçağı tutan elini tuttum, beni geri savurmaya çalışırken ben iki elimle bıçağı tutan elini sıkıca tutuyordum. O kurtulmaya çalışırken burnuna alnım ile sert bir darbe vurdum, o boşta olan elini burnuna görürken ben, bıçağı tutan elini çevirip burnunu tutan eline bıçağı sapladım.


Bu sırada az önce boğmaya çalıştığım adam kendini toparlamıştı, tekrar bana saldırmak üzereyken sağa doğru kaydım ve arkasına geçtikten sonra dizlerine sert bir tekme geçirdim, diz çöker çökmez saçlarından tutup başını sertçe yere vurduğunda o da bayılmıştı. Dönüp Sıraç'a baktığımda o üçünü bayıltmış ve burnunu kırdığım adamı diz çöktürüp saçlarından tutmuştu. Beni fark edince "İyi misin? Yaralanmadın değil mi?" diyerek dikkatlice beni inceledi. "İyiyim, dedim sana ben kendimi korurum diye," başını iki yana sallayıp güldü. "Miraç haklı sen gerçekten hayatımıza renk kattın."

"Daha çok siyah ve kırmızı rengini katmışım gibi görünüyor, karanlık ve kan anlarsın ya," ufak bir kahkaha attı "Severim ama kattığın tek renk bu değil, ki tamamen siyaha bile bulasan yine de razıyım ben hayatıma katacağın her renge,"


"Bu bir aşk itirafı mıydı Ademoğlu? Sıraç'ın

tuttuğu adam bize deli görmüş gibi bakıyordu. Biz birbirimize gülerken arkadan bir araba daha geldi, dönüp baktığımda gelen Hakkı'ydı, elindeki silah ile koşarak yanımıza gelirken yerde yatanları görünce adımları yavaşladı, şaşkın şaşkın etrafı inceledi. "Hallettik biz Hakkıcığım ama yine de hoş geldin manzara harika değil mi?" bilekliğimi yerden alıp tekrar o küçük siyah taşa basarak eski haline getirdim ve koluma taktıktan sonra arabanın yolcu koltuğuna geçtim, aynadan kendime baktım. Saçlarım dağılmıştı, saçlarımı elimde düzelttikten sonra çantamı alıp içinden kırmızı rujumu çıkardım ve sürmeye başladım. Sıraç gülerek Hakkı ise kaşları havalanmış ağzı açık bir şekilde beni izliyordu. Hakkı şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra başını hızlıca sağa sola sallayıp "Sıraç kusura bakma Asaf Bey ile birlikteydim, mesajını geç gördüm ama bana gerek kalmadan halletmişsiniz siz zaten," dedi. "Sorun değil ikimizde gayet iyiyiz," Sıraç tuttuğu adama dönüp "Kimin adamısınız? Derdiniz ne? Benden ne istiyorsunuz?" diye sorularını sıraladı. "Kenan Keskinkılıç'ın selamını getirmiştik, ne istiyor bilmiyorum, bize seni öldürmememizi ama korkutmamızı söylemişti."

"O sahibine söyle kaçak dövüşeceğine açıkça gelip derdi her ne ise söylesin." Sıraç adamın saçlarını daha sıkı tutarak başını hızla geriye doğru çekerken adam korkuyla yutkundu. "T-tamam" diye kekeleyen adama tiksinerek baktıktan sonra adamı bıraktı "Şimdi çek şu arabanı ve topla arkadaşlarını," adam hızlıca başını salladı ve arabaya yöneldiğinde Hakkı yanımda gözlerini dikmiş bana bakıyordu, ben ise tek kaşımı kaldırıp başımı hafifçe omzuma yatırdım. "Güneş Hanım yılanlar ile aranızdaki bağı her geçen gün merak ediyorum, ayrıca tam olarak kim olduğunuzu da, hayatımda tanıdığım en garip insansınız. Sizi görene kadar kendimi garip sanırdım." Hakkı'nın söylediklerine güldüm. İlk günlerde bana ürkütücü gelse de artık normal gelmeye başlamıştı "Bu daha fragman hiçbir şey görmediniz, size Sina'nın benim yüzümden bir süre psikolojik destek aldığını söylemiş miydim?"


"Söylemediniz ama bence Elmas Hanımın daha çok ihtiyacı var buna, sonuçta sizinle aynı evde yaşayan o," ben ve Sıraç ufak bir kahkaha attık hatta Hakkı bile güldü, onu ilk defa gülerken görüyordum her zaman ciddi ve ürkütücü görünüyordu. Hepimizin kahkahaya boğulmasına ise Sıraç'ın söyledikleri neden olmuştu.


"Bence Elmas'ı psikolojik destek kesmez o bir süre hastaneye yatacaktır ve bunun yaşanması çok da uzak görünmüyor,"

 

☀️


 

Sonunda eve geldiğimizde kapının önünde bekleyen aracı görünce Sıraç gözlerini kısıp baktı ben ise derin bir nefes aldım "Peki ben sana arabada bekle dersem bekler misin?" diye sordum. "Hayır tabi kimin arabası bu?"


"Kenan," dedikten sonra arabadan indim, beni görünce Kenan da arabadan indi ve bana doğru yürümeye başladı, Sıraç da hemen yanıma gelmişti. "Ne işin var senin burada?" diye sordum Kenan'a o ise umursamaz bir tavırla "Biricik yeğenimi özledim," diyerek Sıraç'a döndü "Sen de mi buradaydın tüh fark etmemişim, pot kırdım değil mi? Sevgilinin dayısı olduğumu öğrenmek hiç hoşuna gitmemiştir şimdi, bunu Güneş sana söylemeliydi ama onun bir şeyleri sürekli saklamak gibi bir huyu vardır, benim yüzümden aranız bozulacak şimdi," yapmacık bir tavırla dudaklarını büktü, hemen arkasından ise yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirdi. "Dayısı olduğunu zaten biliyordum, Güneş benden bir şey gizlemez, gizlese bile vardır bir bildiği bu aramızı bozmaz," diye karşılık verdi Sıraç kendinden emin bir tavırla, Sıraç'ın söylediklerinden sonra Kenan'ın yüzündeki gülümseme silindi ve tek kaşını havaya kaldırıp "Öyle mi?" diyerek bana döndü.

 

Ben ise az önce söylediği sevgili kısmına takılmıştım, Sıraç ile aramızda böyle bir şey yoktu ama benim için önemli biriydi. Kenan'ın bunu öğrenmesi hiç iyi olmazdı çünkü bana zarar vermese bile sevdiklerimin zaafım olacağını bilir ve beni oradan vururdu. "Sevgili mi? Sen ne saçmalıyorsun yine? Sana bir soru sordum buraya neden geldin?" dediğimde ellerini birbirine çarpıp bana daha çok yaklaştı ve üzerime eğildi. "Sana işlerime burnunu sokma demiştim küçük yılan, sen ise akıllanmamışsın seni bir kere daha uyarmaya geldim, tekrarı olursa bir sonraki uyarım bu kadar kibar olmayacak, ayrıca sevgili olduğunuzu neden gizliyorsun ki? Senin için özel olmasa neden onu korumak için kavga edesin?" bir süre düşünür gibi yaptı ve devam etti "Bunu normalde onun yapması gerekirdi siz de işler tam tersi işliyor anlaşılan," alayla gülümsedim.

 

"Onun yanında olmam onu sevdiğim anlamına gelmez, benim için değerli biri olduğunu da göstermez, yanındayım çünkü senin karşındayım, senin sevmediğin herkese yardımcı olurum bu onun benim için değerli olmasından değil, senin benim için değersiz olmandan kaynaklı. Onu sevdiğimden değil, senden nefret ettiğimden dolayı olan bir durum. Beni bilirsin insanları sevmem," kaşlarını kaldırıp öyle mi dercesine baktı. "Yani Ademoğlu senin için özel biri değil, öyle mi?"

 

"Değil ve bu hiç değişmeyecek!" diye karşılık verip Sıraç'a döndüğümde yüzüme hayal kırıklığıyla bakıyordu, üzüldüğünü görmüştüm ve bu benim de üzülmeme neden olmuştu, bunu yapmak istemedim ama onu korumak için yapmak zorundaydım. "Öyleyse neden sürekli onunlasın? Neden sürekli yanında? Sen sevmiyor olabilirsin ama aynı şeyi onun için söyleyemem," deyip Sıraç'a döndü "Görüyor musun delikanlı, onun için değersizsin, yeğenim diye söylemiyorum görebileceğin en kalpsiz insandır, yazık senin adına üzüldüm." Sıraç bir süre daha bana baktı ve sonra Kenan'a döndü "Aramızda düşündüğün gibi bir şey yok, sadece ona bir can borcum var diye yanındayım o kadar, sana gelince yaptığın her şeyin bedelini ödeyeceksin, amcamla derdin ne bilmiyorum ama istediğine ulaşamayacaksın." son bir kez bana kısa bir bakış atıp gitti. Ben Sıraç'ın uzaklaşan arabasına bakarken dikkatimi dağıtan Kenan olmuştu.

 

"Yazık karşımda duracağına yanımda olsaydın çok güzel şeyler yapabilirdik seninle, ne kadar uğraşırsam uğraşayım az önce onun canını yaktığın gibi yakamazdım canını, babana benzediğini söylemiştim, can yakmak konusunda ikimizin üzerine tanımam."

 

"Senin canını daha çok yakacağıma emin olabilirsin, şimdi defol git buradan ve artık karşıma çıkma," başını hafifçe eğip beni baştan aşağıya süzdü "Boyundan büyük işlere kalkışıyorsun, dikkat et altında kalma." dedikten sonra gitti, ben de bir süre olduğum yerde derin nefesler aldım ve Sıraç'ın evine doğru yürümeye başladım. Sonunda evine geldiğinde kapıya sertçe vurdum, kapıyı Miraç açmıştı şaşkınca bana baktı onun bir şey söylemesine fırsat vermeden "Sıraç nerede?" diye sordum. "Odasına çıktı, şimdi geldi o da, bir soru-" derken sözünün bitmesini beklemeden hızlıca Sıraç'ın odasına çıktım, giderken Asaf abi de arkamdan bir şeyler söyledi ama cevap vermedim. Odasına geldiğimde kapıyı bile çalmadan direkt odasına girdim. "Kapısız yerden mi çıktın Miraç sonu-" deyip bana döndüğünde sözü yarım kalmıştı ben ise kapıyı kapatıp, ona bakmakla yetindim, gömleğini çıkarmıştı üzerinde pantolonu dışında bir şey yoktu, tanıştığımız gün bana gömleğini verdiğinde fark etmemiştim ama şimdi kaslarıyla oldukça çekici görünüyordu. "Güneş neden buradasın? Ne oldu?" sonunda karın kaslarını izlemeyi bırakıp gözlerine baktım. "Kalbini kırdım değil mi? Özür dilerim,"

 

"Kırmadın neden kırılayım? Hem söylediklerinde haklıydın, senin için neden değerli olayım ki?" Her zamanki güçlü ve neşeli sesi yoktu "Al işte kırılmışsın yalan söyleme bana,"

 

"Kırılmadım Güneş, hem kırılsam ne olacak sanki, ben duş alacağım kusura bakma" yüzüme bile bakmıyordu, banyoya doğru ilerlerken elimi göğsüne dayayıp onu durdurdum, tam kalbinin üzerine bir öpücük kondurdum, yüzüne baktığımda bir bana bir göğsünde bıraktığım öpücük izine baktı. "Öpünce geçer derler, geçti mi? Affettin mi beni?" dediğimde yutkundu ve tam gözlerim içine baktı. "Geçti, hem de sadece az önce olanlar değil, bütün kalp kırıklıklarım iyileşti."

 

Gülümsedim "Seni sevmediğim değer vermediğim doğru değil, sadece bunu bilmemeliydi, o yüzden yalan söyledim." cevap vermesini beklemeden odadan çıktım.

 

SIRAÇ ADEM ADEMOĞLU


 

Aşk nedir diye sorsanız herkes farklı bir tanım yapar, kimine göre bağımlılık, kimine göre midenizde kelebekler uçuşması gibi bin bir türlü farklı tanım ile karşılaşırsınız. Şimdiye kadar bana sorsaydınız yapacak hiçbir tanımım yoktu, daha önce bu duyguyu tatma fırsatım olmamıştı ama artık benim için de aşkın bir tanımı vardı, benim için aşk Güneş demekti. İçinde birçok anlam barındırıyordu bu kelime benim için.

 

Düne kadar duygularımın hoşlantı olduğunu düşünürdüm ancak şu an hislerimin çok daha fazlası olduğunu görebiliyordum. Aşık olunca insanın midesinde kelebekler uçuyor derler ama o kelebekler şu an benim kalbimde uçuşuyordu. Bir öpücük insanı bu kadar etkileyebilir miydi? Bu akıl işi değildi, ufacık bir öpücük üzerimde böyle bir etki bırakırken bir gün Güneş'in de beni sevebileceği düşüncesi bile aklımı yitirmeme sebep olacak bir mutluluktu benim için, şu an bile aklımı yitirmiş olabilirdim.

 

Güneş'in kalbimin üzerine bıraktığı öpücükten sonra kendime tam olarak gelememiştim, ona tüm kalp kırıklarımı iyileştirdiğini söyledikten sonra yine kalbimde fırtınalar estiren gülüşüyle karşılık vermişti, o gülüşü saatlerce izleyebilirdim, gerçi her anını izleyebilirdim ama gülüşü bir başkaydı. Güneş çıktıktan sonra yaklaşık 20 dakika boyunca aynada göğsüme bıraktığı öpücük izini izlemiştim. Bu izin silinmesini istemiyor, hep orada görmek istiyordum. Dudak izinin onlarca fotoğrafını çektim belki daha fazla, gülerken çok fotoğrafım yoktu fakat çektiğim fotoğrafların içinde yüzümün göründüğü tüm fotoğraflarda daha önce hiç olmadığı kadar içten gülümsüyordum.

 

Aniden aklıma gelen fikir ile soluğu dövmeci de almıştım, daha önce hiç dövme yaptırmamıştım ve kesinlikle yaptırmayı da düşünmüyordum ama bu kız bana asla yapmam dediğim ne varsa yaptırabilecek biriydi. İzin silinmesinden o kadar korkuyordum ki, gömleğimi üzerime geçirirken çok dikkatliydim ve sadece alttaki birkaç düğmesini kapatıp hızlıca evden çıktım. Dövmeciyi oldukça zorlamıştım tam aynı noktada aynı tonda birebir aynısını yapması için sürekli darlıyordum, oldukça uğraşmıştı ama tam istediğim gibi olmuştu.


Tam kalbimin üzerine dudaklarını bir mühür gibi bastırmıştı, hafif öpücüğünün kalbime ağırlığının farkında bile değildi. Resmen buranın sahibi olduğunu belirtircesine dudaklarının izi kalmıştı, ilk öpücüğünü kalbime bırakmıştı ve ben bu izi bir ömür saklayacaktım, yalnızca kalbimin üzerine kondurduğu öpücüğün izi değil Güneş'in kalbime bıraktığı izi de sonsuza kadar orada kalacaktı. Dudaklarının izi gibi Güneş de bir ömür kalbimde kalacaktı, şu andan itibaren bu kalp ondan başkasını kabul etmezdi, o beni sevse de sevmese de.

Loading...
0%