Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14-İLK DARBE

@b_anemoia

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler. Keyifli okumalar dilerim☀️

 

☀️☀️☀️

 

Aşıklar neden kavuşamayınca efsaneleşir anlayamıyorum. Oysa şu an teyzem ve Asaf abiyi izlerken tekrar bir araya gelip, aşklarına birbirlerine hasret kalarak değil de, bir arada yaşayarak devam ederlerse gerçekten efsaneleşmeyi hak edeceklerine inanıyorum. Eğer yıllara rağmen kaybetmedikleri, her zaman kalplerinde taşıdıkları aşkları için savaşmak yerine iki yabancı gibi devam ederlerse, bunu kaldıramazdım çünkü şu an her ikisinin de gözlerinde birbirinden uzak geçirdikleri yılların acısını net bir şekilde görebiliyorum. Ben bir gün böyle bir aşk yaşayacak olursam canım pahasına sevdamın arkasında durur, ondan asla vazgeçmem tabii eğer o da beni severse.

Dakikalarca süren bakışmalarını bölen Asaf abi olmuştu "Merhaba Suna nasılsın?" teyzem önce boğazını temizledi sonra cevap verdi "İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?"

"İyi artık çok iyiyim," Teyzem Asaf ağabeye başını sallamakla yetindi, daha sonra gözleri beni bulunca duraksadı "Sana inanamıyorum Güneş, yine mi sakatladın kendini?" yanıma gelirken dedemi fark edince sendeledi "Sizin burada ne işiniz var? Neler oluyor burada?"

"Teyzeciğim önce geç otur anlatacağım her şeyi sana," teyzem tedirgin bir şekilde dedeme baktı ve hemen ayaklarımın ucuna oturdu. "Şimdi şöyle ki babam size yalan söylemiş, dedem beni öldürmek falan istemiyor kesin bilgi. Asaf eniş- yani abi sağ olsun kavuşturdu bizi, bu arada Asaf abi Sıraç ve Miraç'ın amcası," geçen günü hızlıca anlattım. "Sina nerede? Can ne ara döndü? Ve sen nasıl inanabildin buna hemen,"

"Sina mutfakta, Can döneli ne kadar oldu hesaplayamadım artık bizimle yaşıyor, dedemle önce Sina konuştu oğlunun nasıl biri olduğunu biliyorsun, emin olmasa bizi buluşturmazdı."

"İyi de baban neden yalan söylesin?"

"Artık mezarına gidince sorar öğrenir sana da söylerim, adi herif vardır kafasında bir plan," teyzem gözlerini irice açtı "O ne demek Güneş? Baban hakkında nasıl böyle konuşursun? Kendince seni korumaya çalışmış işte," tiksintiyle yüzümü buruşturdum "Kesin öyledir, kapatın konuyu lütfen." Kısa süreli sessizliğin ardından Sina salona gelmişti, bana yaptığı sıcak çikolatayı uzattığında önce kokusunu içime çektim ve gülümsedim. "Nesin sen dünyanın en mükemmel abisi mi?" Sina gülümsedi "Yarım saat sonra bana söverken bu sözlerini hatırlatırım sana," dedikten sonra dedemlere döndü "Kusura bakmayın size sormadım ama bir şey içer misiniz?" Sina'nın teklifini hepsi reddedince tekrar bir sessizlik oluştu, bu defa sessizliği bozan ise dedem olmuştu. "Suna, kızım çok teşekkür ederim sana Lale'nin emanetine çok güzel sahip çıkmışsın, maşallah kendi çocuklarını da çok güzel yetiştirmişsin."

"Rica ederim Remzi amca, Güneş benim de kızım çocuklarımdan bir farkı yok."

"Belli oluyor zaten kardeş gibi oldukları," araya girdim. "Kardeş gibi değiliz kardeşiz biz, süt kardeşi Suna teyzem benim süt annem çünkü." dedem gözlerini kaçırdı teyzem ise burukça gülümsedikten sonra konuşmaya başladı. "Akşam yemeğini hep beraber yiyelim lütfen, izninizle ben gidip hazırlıklara başlayayım Elmas seni çağırınca gelirsin yardıma," teyzem mutfağa ilerlerken Asaf abiyi izledim, teyzem gözden kaybolana kadar arkasından baktı. "Can beni odama götür merdivenleri bu ayakla çıkamam,"

"Asansör müyüm kızım ben, seni sürekli yukarı taşıyıp aşağı indireyim, dur yerinde biraz daha birazdan götürürüm," Can'ın söylediklerinden sonra ağlamaya başladım, bu sırada herkes bana garip bir şekilde bakarken telefon konuşmasını bitiren Sina salona girdi. "Ne oldu sana neden ağlıyorsun?"

"Sina, Can bana şişman dedi, seninle mi uğraşacağım ne halin varsa gör dedi, beni sevmiyormuşsunuz siz benden bıkmışsınız," Sina öfkeyle Can'a dönerken ben ağlamaya devam ediyordum. Can iki elini kaldırıp "Valla demedim, asansör müyüm ben dedim sadece," dedi. "Aynı şey! Şişman mıyım ben!" diye bağırdım. "Güneş sen insanların senin hakkında düşündükleri şeyleri umursamazsın,"

"Sen insan mısın?" diye karşılık verdiğimde sabır dilenircesine başını iki yana salladı.

Sina ise sakince yanıma geldi, elimi tutarak sakinleşmeme yardımcı oldu "Güzelim bak ne yapalım şimdi biliyor musun, ben şimdi seni odana çıkarayım ne yapacaksan yap, sonra seni aşağı getiririm tekrar. Bugün eve döneceğim ya, iyileşene kadar da benim odam da kalırsın, giriş katta sonuçta bu sayede merdiven inip çıkmama gerek kalmaz. Elmas sana eşya getirir olur mu?" burnumu çekip başımı aşağı yukarı salladım "Sadece üstümü değiştirmek istedim,"

"Tamam hadi gel gidelim," beni odama götürdü "sen rahatça hallet işini 15 dakika sonra gelip alacağım seni. “Sina gittikten sonra banyoda işlerimi halledip üzerime siyah geniş eşofmanımı, üzerine de siyah bir crop giydim, telefonumu aldım ve Sina'yı beklemeye başladım. 15 dakikaya gelirim demişti ama 19 dakikadır gelmemişti, ben tam ağlamaya başlamıştım ki geldi. "Yine neden ağlıyorsun sen?" beni kucağına alıp odadan çıkarken cevap vermediğimi görünce merdivenleri inip salona girerken tekrar sordu. "Güneş artık ya ağlamayı bırak ya da neden ağladığını söyle!" dediğinde salondaki herkes bize baktı. "15 dakikaya gelirim dedin ama 20 dakika sonra geldin, Can haklı değil mi bıktınız hepiniz benden," beni tam koltuğa yerleştirecekken duraksadı ve derin bir nefes aldıktan sonra beni koltuğa oturttu.

"Küçüğüm bak kaç gündür buradayım, şirkete uğramadım telefondan hallediyorum işleri, telefonla konuştuğum için geç kaldım senden neden bıkalım, ağlamaya bahane arama lütfen." ağlarken bir yandan da gülümsedim, dedem ise birden ağlamamı daha da şiddetlendirecek bir şey söyledi. "Bu hep böyle ağlıyor mu?"

"Ağlamadığı zamanlar anamızı ağlatıyor, hangisi daha kötü karar veremedim," Elmas'ın söyledikleriyle beraber hıçkırarak ağlamaya başlamıştım Sina bana bakıp "Ben biraz bahçeye çıkıp hava alacağım" dedi. Sina çıktıktan sonra Sıraç yanıma geldi "Neden ağlıyorsun Güneş?" elimle dedemi gösterip "Bana bu dedi çünkü, bir de ben teyzemi hiç ağlatmadım ki, ağlatmam o benim ikinci annem," dedim ağlamaya devam ederken. Sıraç ise oldukça sakin bir şekilde cevapladı "Yanlışlıkla söylemiştir, hani siz yeni tanıştınız ya adını hatırlamamıştır deden ve tabi ki ağlatmazsın teyzeni, Elmas sadece bir deyim olarak söyledi," Sıraç'ın söylediklerinden sonra dedem "Evet kızım özür dilerim hatırlamadım bir an adını," dediğinde tekrar Sıraç'a dönüp iyice yaklaşıp fısıldadım "Yaşlı ya şimdi o, bunadı diye değil mi? O yüzden hatırlamadı," gülmemek için dudaklarını ısırdı ve başını salladı "Muhtemelen o yüzden," hızlıca gözyaşlarımı silip "Film izleyelim mi?" diye sordum. Sıraç cevap vermeden Elmas araya girmişti. “Hayır izlemeyeceğiz Güneş çıkar onu aklından!" ben kaşlarımı çatarken Sıraç beni desteklemişti "İzleyelim ağlamaz o zaman," Elmas karşı çıkmakta gecikmemişti.

"Hayır daha çok ağlayacak biliyorum ben," Sıraç bana dönüp "Hangi filmi izlemek istersin?" diye sordu.

"Şirinler," dedim hevesle "Al işte ben biliyordum, hep aynı şey,"

"Şirinlere neden ağlasın ki?" diye sordu Miraç. "Gargamel şirin babayı şirin özü almak için ağlatıyor ya soğanla, orada ağlamaya başlıyor işte, sonra da bir saat susmuyor." ben izlemeden ağlamaya başlamıştım bile. "Neden kötüler hep istediğini elde etmek için masumları ağlatıyor ki?" dedim, Sıraç  işaret parmağını çeneme yaslayıp yüzüne bakmamı sağladı "Ağlama lütfen, çökmesin gök gözlerine hüzün bulutları, yağmasın yağmurları, gül ki güneşi hissedeyim, gökkuşağı renklendirsin dünyamı." sadece benim duyacağım şekilde söylemişti bunları, ben ise az önce duyduklarımın etkisiyle gözlerimi kocaman açmış şaşkınca Sıraç'a bakıyordum. Ne kadar süre ona öylece baktım bilmiyorum kendime gelmemi ise Can'ın konuşması sağladı. "Oha sustu lan, normalde en az bir saat ağlaması gerekiyordu, ne dedin de sustu?"

"Yağmur mu? Gök gürültülü mü?" dedim Sıraç'ın aksine yüksek sesle, Sıraç afallayarak yüzüme bakarken Can anırarak gülmeye başlamıştı. Yanımdaki yastığı Can'a fırlattım "Ağzınla gül hayvan ağzınla," Can ise kahkahalarının arasından güçlükle konuşmuştu "Ben neremle gülüyorum?"

"Buradan bakınca götünle gülüyor gibisin, komik mi? Ne var bu kadar gülecek? Sus artık keserim götünü gülemezsin bir daha," Can kahkahasını zorlukla durdururken bana onaylamaz bakışlar attı. "Ayıp ayıp dedenin yanında şu dediğin şeylere bak, ayrıca komik, gök gürültüsünden korktuğun için sorduğun soruya bak,"

"Ne var ne dedim sanki, biri dedem diğeri eniş- yani annemin manevi kardeşi işte yabancı değiller niye utanayım ki?"

"Doğru utanma dediğimiz duygu sende yok maalesef," diye karşılık verdiğinde ayağımı unutup Can'ın üzerine atılmak için hamle yapacakken inleyip tekrar yerime oturdum. "Sen dua et ayağım bu halde yoksa belanı si-" demiştim ki ağzıma kapanan bir el beni susturmuştu, dönüp elin sahibine baktığımda Sina ile göz göze geldim. Ne ara salona geldi ve yanıma oturdu fark etmemiştim ama beni öldürecek gibi bakıyordu. "Senin ağzın iyice bozuldu bak, ulan madem anlaşamıyorsunuz neden sürekli dip dibesiniz siz? Ya bak seni rahatsız ediyor kov onu evden,"

"Hayır ya olmaz öyle, Can çok güzel yemek yapıyor, bir de ben bu haldeyken kızımla ilgilenemem mecbur Can bakacak,"

"Can yokken de bacağını kırdın Elmas kızınla ilgilenip yemek yapmıştı." Umursamazca omuz silktim "Can daha güzel yemek yapıyor, kızım da Can'ı daha çok seviyor." Sina göz devirip geriye yaslanırken Can alınmış gibi yaparak "Yani beni aşçı ve bakıcı olarak kullandığını söylemesen de olurdu, ben de seviyorsun sanıyordum," dedi. "Sevmesem aşçı ya da bakıcı olarak bile bu eve giremezsin," ikimizde kıkırdadık, tartışmamız en fazla bu kadar sürüyordu. Dedem ise kızımın yılan olduğunu bilmediği için "Kızın mı? Senin kızın mı var? Şimdi torunumun çocuğu mu oldu yani? Evli olduğunu bilmiyordum," dedikten sonra çenesiyle Sıraç'ı işaret edip "Eşin o mu? Bebek ağlama sesi de duymadım geldiğimden beri ama Asaf torunum senin gelinin mi yani?" diye sorduğunda Sina hızla bana döndü bir bana bir Sıraç'a baktı ben ise önce Sıraç'a "Bak sana da o dedi," dedim sonrasında dedeme döndüm "Ben bekar bir anneyim evlenmedim," yüzümde hain bir sırıtma oluşmuştu. Söylediklerimi duyan dedem elini kalbine götürüp derin bir nefes aldıktan sonra kaşlarını çattı. Asaf abi de aynı çatık kaşlarla bakıyordu. Sina ise dişlerinin arasından "Güneş!" dedi e harfini uzatarak. Bu sırada Miraç ve Can kahkaha atarken Sıraç başını yere eğmiş gülüşünü gizlemeye çalışıyordu. Benim bir açıklama yapmayacağımı anlayan Sina gerekli açıklamayı yaptı. "Kızım dediğine bakmayın bu ruh hastası yılan besliyor ona kızım diyor," dedem rahat bir nefes alıp "Oh çok şükür," derken Asaf abi hâlâ çatık kaşlarla bakarak "İyi de Suna yılan kelimesini duymaya bile dayanamaz çok korkar." dedi. Dedemi resmen ölümü gösterip ayrılığa razı etmiştim, adam yılan beslememe şükrediyordu.

"O yüzden ben ve Elmas ayrı evde yaşıyoruz Asaf abi," Asaf abi başını anladım dercesine salladı. "Bu da bahanelerinden biri işte rahatça arkamdan iş çevirmek için." diye araya girdi Sina. “Aşk olsun hiç öyle bir şey yapar mıyız biz,"

Bir süre daha sohbet ettik, yemek yerken de sohbet devam etmişti, dedem ve teyzem daha sonra görüşmek için sözleştikten sonra herkes evine geçmişti Elmas, Sina eve döndüğü için boşalan odaya eşyalarımın bir kısmını yerleştirmişti, oldukça yorulduğum için erkenden uyumuştum.

SIRAÇ ADEM ADEMOĞLU

 

3 HAFTA SONRA

Remzi amca döndüğünden beri bizimle beraber yaşamaya başlamıştı, aslında Güneş ile yaşamak istiyordu fakat bir süre birbirlerine alışana kadar birlikte yaşamayacaklarına karar vermişlerdi, amcam en azından bir süre bizimle kalması için onu ikna etmişti, Remzi amca, amcam için oldukça önemli biriydi dedemle bile bu kadar iyi anlaşmıyorlardı. Bizimle kaldığı süre boyunca sürekli bize Güneş ile ilgili sorular soruyordu fakat biz de henüz tam tanımadığımız için Elmas'a sorup öğreniyorduk, benim için iyi bir şeydi çünkü dedesi sayesinde Güneş ile ilgili birçok şey öğrenmiştim. Onun hakkında öğrendiğim her şey benim için çok değerliydi, tabi babası hakkındaki gerçek dışında, bu canımı o kadar yakıyordu ki benim canım böyle yanıyorsa Güneş'in o küçücük yaşta yaşadıklarına nasıl dayandığını sorgulayıp duruyordum ve onun ne kadar güçlü biri olduğunu gördükçe gurur duyuyordum bir yandan.

Güneş birkaç gün önce beni aramış eve çağırmıştı tabi yanımda Hakkı'yı da getirmemi istemişti, Hakkı ile aralarında çok garip bir bağ oluşmuştu. Hakkı da normalde insanlarla pek iletişim kurmazdı fakat Güneş ile oldukça iyi anlaşmışlardı.  Evine gittiğim de bana Kenan'ı en büyük zaafından vuracağımızı söylemiş patlayıcı bulup bulamayacağımızı sormuştu, Hakkı bulabileceğini söylediğinde ise planından bahsetmişti. Sözde saygın iş adamı Kenan Keskinkılıç aslında uyuşturucu kaçakçısı olduğundan şüphelendiğini söylemişti, elinde kesin delilleri olmasa da neredeyse emindi. Daha önce yakalanması için Güneş çok uğraşmış fakat her defasında bir şekilde işin içinden sıyrılmayı başarmış. 'Madem yakalatamıyoruz biz de yurtdışına çıkarmasına engel oluruz' demişti. Hakkı'nın temin ettiği patlayıcıları Kenan'ın yanında gibi görünen fakat Güneş için çalışan adamlar malların arasına yerleştirmişti birazdan sevkiyat yapılacaktı. Fakat biz şu an Turan holdinge gelmiştik, Güneş'e nedenini sorsam da sürpriz olduğunu söylemişti, Hakkı ve ben de bir yerden sonra sorgulamayı bırakmıştık. Şu an Güneş'in güvenlik görevlisi ile tartışmasını izliyorduk.

"Güneş Hanım lütfen bakın Sina Bey beni bu kez gerçekten kovar," dedi güvenlik görevlisi yalvarırcasına fakat Güneş pek etkilenmiş gibi görünmüyordu. "Of Selim amma abarttın ha, ne var yani holding sabahları kalabalık oluyor, ben burayı geceleri seviyorum ayrıca ben de senin patronunum hatırlatırım."

"Güneş Hanım siz de çok iyi biliyorsunuz ki ne zaman gece buraya gelseniz sabah ben Sina Beyden azar işitiyorum ve defalarca sayenizde kovuldum,"

"Ama hâlâ buradasın Selimciğim sence ben hiç senin zor durumda kalmana izin verir miyim?"

"Evet, bunu sıkça yapıyorsunuz hatta şu an da beni zor duruma sokuyorsunuz," güvenlik görevlisinin verdiği cevap beni güldürürken Güneş gözlerini kısarak cevap verdi. "Ya ne yapıyorum altı üstü gidip terasta çekirdek çitleyeceğim, bak ayağımda sakat daha bu sabah çıkarttım alçısını, hayır yani görende bir şey yaptım sanacak, beni arkadaşlarıma yanlış tanıyorsun."

"Güneş Hanım en son buraya geldiğinizde tüm çalışanların bilgisayarlarına sızıp Yavuz Bey'in eşini aldattığını öğrenmiş, bunun kanıtlarını eşine yollamıştınız ve boşanmışlardı, fakat bu size yetmemiş tüm şirkete Yavuz Beyi ifşalamıştınız ve kendisi kimsenin yüzüne bakamadığı için istifa etmişti. Bunu yapanın siz olduğunu bilen yalnızca ben ve Sina Bey olduğu için çok şanslısınız fakat başarılı bir muhasebe müdürünü kaybetmek bizi oldukça zor duruma düşürmüştü." Güvenlik görevlisinin söylediklerini ağzım açık bir şekilde dinlerken Güneş oldukça umursamaz bir şekilde göz devirdi.

"Adam salaksa ben ne yapayım, şirket bilgisayarında saklanacak şeyler mi onlar? Hayır ben burada içimizde bize ihanet eden var mı diye kontrol edeyim, bu sayede bize etmese bile karısına ihanet eden adamı fark edeyim, bizi kurtarayım yine suçlu benim oh ne âlâ memleket ya, bugün karısına ihanet eden yarın bize ihanet eder Selimciğim, lütfen sakin ol bak bugün hiçbir yere sızmak, olay çıkarmak yok yemin ederim terasa çıkıp çekirdek çitleyeceğiz."

"Söz mü?"

"Söz, bak Sina sana kızarsa bana bir alo demen yeterli alırım ben onun gazını."

"Çekirdek çitleyecek başka yer kalmadı zaten. Bu kez yalnız olmamanız beni daha çok korkutuyor fakat buyurun sizi tutamam zaten."

"Ha şöyle bunun karşılığını alacaksın emin ol, ben bana yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmam," güvenlik görevlisine göz kırptı ve terasa çıktık. Terasa çıkana kadar konuşmamıştık fakat terasa çıktığımızda karşılaştığım manzara beni oldukça şaşırtmıştı, denize bakan tarafa üç sandalye yerleştirmiş, her bir sandalyenin sağ tarafına bir sehpa ve sehpanın üzerinde gerçekten çekirdek vardı, bir de şarap! Gerçekten bu saatte bizi buraya bunun için mi getirmişti? Şarap ve çekirdek ne alaka? Güneş hafif aksak bir şekilde yürüyerek ortadaki sandalyeye oturdu, sol tarafına ben sağ tarafına ise Hakkı geçtiğinde daha fazla dayanamayarak sordum.

"Hayır susayım diyorum ama yok, bu saatte sırf çekirdek çitlemek için mi buradayız?" benden hemen sonra Hakkı da daha fazla dayanamamış olacak ki "Şarap ne alaka?" diye sordu. "Beyler lütfen sakin olun tabi ki sadece bunun için gelmedik, az sonra harika bir film izleyeceğiz bana göre komedi, siz belki aksiyon olarak adlandırabilirsiniz, Kenan için ise dram konulu bir film, çekirdeksiz olmazdı, şaraba gelince sonrasında kutlama yaparız diye düşünmüştüm, bence harika bir ikili olabilirler aslında."

"Kenan'ın sevkiyatının patlayışını izlemek için buradayız değil mi?" Dedim gülerek, Güneş başını evet anlamında sallayıp çekirdek yemeye başladı ben ve Hakkı da ona eşlik ettik "Tabi sonrasında ufak bir sürpriz daha var ama durun film başlıyor, evet gemimiz limana yaklaştı birazdan sevgili dayıcığım da burada olur, bu arada mallar gemiye yerleştirilmiş şu an kontrol edecekler. Kenan gelip onay verince yola çıkacaklar ama şu işe bak burası ne kadar da tenha bir yer, bu şehirde böyle bir yer olduğunu bilmiyordum." Bir süre sonra dediği gibi Kenan yanında birkaç adamı ile birlikte gelmişti, Kenan'ın gelmesi ile birlikte gemide bulunan adamları yanına gelince Güneş elinde tuttuğu uzaktan kumandayı bana uzattı "Bunu senin yapmak istediğini düşünüyorum şu an gemide kimse yok, birilerinin ölümüne neden olmayacağız ölen sadece Kenan'ın hayalleri olacak." dedikten sonra güldü, elinden aldığımda tam basacakken durdurdu saatine baktı "dur üçe kadar sayayım 3 dediğimde bas o tuşa," başımı salladım.

"Bir"

"İki"

"Üç" dediğinde tuşa basmam ile beraber patlama gerçekleşti, patlama ile birlikte Kenan ve adamları kaçışırken Güneş kocaman bir kahkaha attığında birden havai fişekler patlamaya başladı. Güneş olduğu yerde zıplayıp ağrıyan bacağı ile inledikten sonra bana döndü "Nasıl sürprizi beğendiniz mi? Kutlamalıydık bu arada havai fişekleri çok severim siz de sever misiniz?" dediğinde gülerek Güneş'e baktım. Ben cevap vermeden Hakkı cevap verdi "Geminin patlaması daha çok ilgimi çekti ama bunu da beğendim," Güneş her birimize şarap kadehlerini uzattı "E o zaman kadehlerinizi neye kaldırıyoruz?" dediğinde "Sana," diye cevap verdim.

Hakkı ise "İntikamımıza," dedi. Güneş ise "Bir sonraki planıma," diye cevap verdi. Ardından kadehleri tokuşturduktan sonra bir dikişte içti. "Evet beyler intikamınız alındı, bundan sonra benimle kalmaya devam edecek misiniz? Bir sonraki planımda da benimle misiniz?" diye sordu. Hakkı bana baktığında önce cevap veren ben olmuştum "Her zaman seninleyim Güneş," bana gülümsedikten sonra Hakkı'ya döndü "Sen?" diye sordu. "Hayır demem mümkün mü sence? Sen sadece söyle yeter," diye yanıtladığında bakışlarımı Hakkı'ya çevirdim, kıskanmış olamazdım değil mi?

"Evet planın ne?" diye sordum.

"Kenan'dan çok daha önemli bir konu ama bunu sonra konuşalım şimdi gitmemiz lazım, Sina haber almıştır burada olduğumu." gözlerimi kısarak Güneş'e baktım, o ise yüzünde hain bir gülümseme ile son bir kez Kenan'a baktı. Aklında her ne varsa içimden bir ses bu kadar kolay halledemeyeceğimizi söylüyordu.

☀️☀️☀️

 

Sizce Güneş'in sonraki planı ne ile ilgili olacak?

Loading...
0%