Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17-İLK DANS

@b_anemoia

 

 

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler ❤️

 

☀️☀️☀️

 

 

Elmas ve Can dışında kimse bir gece kulübünde şarkı söylediğimi bilmiyordu, kimseye söylemeye niyetim yoktu ancak dedemin beni dinlemesini istemiştim. Ona yakın olmayı istiyordum, kendisi benden çekiniyordu bunun farkındaydım. Ben ona yakın olmaya çalışıyordum fakat o çekindikçe bende geri duruyordum. Ademoğlu ailesi öyle değildi çok sıcakkanlıydı hepsi, bu yüzden onların yanında hiçbir zaman çekinmedim, son derece rahattım ve çok kısa sürede oldukça samimi olmuştuk, özellikle Sıraç ile... şimdi de dedem ile bir şeyler paylaşmak için bir adım atmıştım, birbirimize alışmamız gerekiyordu.

 

Kendi evime gelmiştim çünkü hazırlanmak için gerekli kıyafetlerim ve aksesuarlarım buradaydı. Kıyafet olarak siyah bir büstiyerin üzerine giydiğim tül bluz, altımda siyah bir kot şort vardı. Siyah küt kesim peruğumu ve koyu kahverengi lenslerimi taktım ve buna rağmen yüz hatlarımı belli etmeyecek bir maske gibi duran abartılı makyajım ve bordo rujumu da sürdüğümde tamamen hazırdım.

 

Salona indiğimde beni ilk gören Miraç olmuştu ve beni görür görmez baştan aşağı süzerek ıslık çaldı, Sıraç ise beni süzerken yutkunmuştu, Asaf abi sadece gülümserken dedem önce baktı sonra başını Miraç'a  çevirdi birkaç saniye sonra tekrar hızla başını çevirip baktığında kaşları çatılmıştı. "Bu halde mi sahne alacaksın çocuk?" gözlerimi devirdim.

 

"Dede sakın kıyafetlerine karışmak gibi bir gaflete düşme tartışmayalım," Bir şey söylemek için ağzını açtı fakat vazgeçmiş olacak ki geri kapatıp derin bir nefes aldı.

 

"Ben Elmas'ın arabasıyla önden gidiyorum, siz de gelirsiniz tanışmıyoruz, sadece bir şarkı söyleyip ayrılacağım daha sonra arabaya gidip üzerimi değiştirdikten sonra tekrar yanınıza geleceğim anlaştık mı?"

 

Hepsi kabul ettiğinde yola çıktık, gece kulübüne geldiğimde arka kapıdan girmiştim, sadece tek bir şarkı söyleyip gidecektim fakat sahne almadan önce bir araya geldiğimiz odaya girdiğimde elektro gitaristin sakatlandığı için gelemeyeceğini öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Bu gece şarkı söyleyemeyeceğimi düşünürken telefonumun sesi ile irkildim dedem arıyordu. "Neredesin? Torunumu dinlemek için sabırsızlanıyorum,"

 

"İptal oldu dede, elektro gitaristimiz yok ama buna ihtiyacım vardı" üzüntüm sesime de yansımıştı. "Bana yarım saat ver halledeceğim." dedikten sonra telefonu kapattı.

 

Ekibe dönüp "Yarım saat bekleyelim halledemezsek iptal artık, yapacak bir şey yok."

 

Yaklaşık 40 dakika sonra kapının açılmasıyla karşılaştığım manzara karşısında resmen küçük dilimi yutmuştum. Başına bağladığı siyah bandanası, gözlerine çektiği siyah sürme, üzerine giydiği siyah bol tişört, altında siyah zincirli bir kemeri olan kot pantolonu ve yarım parmak deri eldivenleri ile dedemi görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Babam mezarından dirilip gelse daha az şaşırırdım, dedem olmasından dolayı yaklaşık 90 yaşında olduğuna emin olduğum fakat normalde de 60 yaşında görünen dedem şu an bambaşka biri olmuştu. Bana yaklaşıp açık kalan ağzımı çeneme yerleştirdiği parmağı ile kapatırken tek kaşını kaldırıp gülümsedi. "Ben bildiğin dedelere benzemem demiştim sana küçük hanım,"

 

"Oha, tamam belki 90 yaşında göstermiyor olabilirsin ama buraya gelirken bile tereddüt etmiştim de bu ne? Sen elektro gitar kullanmayı biliyor musun?"

 

"90 mı? Ben 68 yaşındayım ayrıca bilmesem burada ne işim var, sen bir şeyin olmasını iste yeter her şeyi halleder deden,"

 

"İnanamıyorum süper dede valla süper dede," ekip de en az benim kadar şaşkındı.

 

"Hadi gidelim hangi şarkı olduğunu söyleyin yeterli." dedikten sonra yanağımdan bir makas alıp göz kırptı.

 

"Şebnem Ferah – Masum değiliz söyleyeceğiz ama lütfen önce seninle bir fotoğraf çekelim lütfen lütfen lütfen," diye yalvardım, başını sallayıp kabul edince de telefonu bateristimiz Erdem'e uzattım ve birkaç fotoğraf çektirdikten sonra sahneye çıktık. Ademoğlu ailesi en önden bizi izleyecekti, dedemi gördüklerinde yaşadıkları şok ile yüzleri öyle bir hale büründü ki gülmeden edemedim.

 

Alkışlar durduktan sonra şarkı başladığında yüzümdeki gülümseme silindi, gözlerimi kapatıp şarkıyı söylemeye başladım.

 

 

 

Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece

 

 

 

Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna

 

 

 

Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye

 

 

 

Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan

 

Elim boynumdaki kolyeye gitti, kapattığım halde gözlerim dolmuştu, bir an annem beni izliyormuş gibi hissettim.

 

Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış

 

 

 

Elimde tuttuğum kolyeyi yumruğumun içene alarak sıktım.

 

 

 

Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan

 

 

 

İçindeki çocuğa sarıl

 

 

 

Sana insanı anlatır

 

Bir damla gözyaşı sol yanağımdan süzülürken devam ettim, gözlerimin önüne çocukluğum gelmişti.

 

 

 

Eller günahkar

 

 

 

Diller günahkar

 

 

 

Bir çağ yangını bu bütün

 

 

 

Dünya günahkar

 

 

 

Eller günahkar

 

 

 

Diller günahkar

 

 

 

Bir çağ yangını bu bütün

 

 

 

Dünya günahkar

 

 

 

Masum değiliz hiçbirimiz

 

 

 

Masum değiliz hiçbirimiz

 

Şarkı bittikten sonra gözlerimi açtığımda Sıraç ile göz göze geldik, bana hayranlık ve hüzünle karışık bir bakış yolladı ve burukça gülümsedi, aynı şekilde karşılık verdikten sonra sahneden indim ve tekrar kulise ilerledim. Dedem hemen arkamdan geldi fakat diğerleri devam etti.

 

"İyi misin?"

 

"İyiyim dede bugün yaptığını asla unutmayacağım," sıkıca sarıldım bu ikinci sarılmamızdı ve bu defa onunla aramdaki bağı hissetmiştim. Aynı şekilde bana karşılık verdiğinde omzuma düşen bir damla yaş onun da ağladığını anlamama neden oldu, yavaşça geri çekilip gülümsedim.

 

"Hadi normal halimize dönüp gelelim arka çıkıştan çıkarsak kimse görmez biraz da eğlenelim değil mi?"

 

"Öyle olsun bakalım ama umarım Güneş bundan daha normal kıyafetler giyer,"

 

Söylediklerine kıkırdayarak cevap verdim ve hızlıca oradan ayrıldık, dedem kendi aracına geçip uzaklaşırken ben de iki sokak aşağıda park ettiğim aracıma yöneldim. Camları film kaplı olduğu için arabada rahatlıkla üzerimi değiştirebilirdim, zaten karanlık ve ıssız bir sokaktı, yine de etrafı kontrol edip takip edilmediğimden emin olduktan sonra arabaya bindim ve kapıyı kilitledikten sonra önce peruğumu ve lensimi çıkardım, göz makyajımı sildim. Daha sonra yanımda getirdiğim mor, kalın askılı, kalp yaka dizlerimin birkaç santim üzerinde biten dar kesim yırtmaçlı kıyafeti giydikten sonra dudaklarımdaki bordo rujum yerine kırmızı bir ruj sürüp gözlerime yalnızca sedefli bir far ve maskaramı sürdüm, saçlarımı elimle düzelttim ve aracımı gece kulübüne doğru sürdüm. Ben bizimkilerin yanına gittiğimde dedem zaten gelmişti, dedeme sarılıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. "Bundan sonra en sevdiğim dedem sensin,"

 

"Başka yaşayan deden yok zaten,"

 

"Olsun ölü de olsa diğerini sevebilirdim ama adını bile bilmiyorum şükret bence."

 

"Hiç görmediğin birini benden daha çok sevemezsin, hatta hiç sevemezsin zaten,"

 

"Annemi seviyorum ama," dediğimde ikimizde bakışlarımızı kaçırdık. Miraç ortama çöken hüznü dağıtan kişi olmuştu.

 

"Gece güneşim yalnız siz de dede torun ne cevherler varmış öyle ya, valla saatlerce dinleyebilirim bence siz bir single falan çıkarın muhteşemdiniz, her ne kadar Remzi amca karanlıkta belli olmasa da sizi videoya çektim."

 

"Ayy gerçekten mi? İsteyecektim ben de zaten," dedeme döndüm "Sen nasıl 68 yaşındasın ya 68 yaşında dede mi olur? Ben 23 yaşındayım sen nasıl 68 olabilirsin ki? Bence kesin 90 yaşındasın ama dalga geçmeyeyim diye yalan söylüyorsun."

 

"Kimliğimi göstermemi ister misin?"

 

"İyi de Kenan 50 yaşındayken sen nasıl 68 olabilirsin?"

 

"Ben 18 yaşıma girdiğim gün evlendim kızım ve yalnızca 10 ay sonra Kenan doğdu, 20 yaşımdayken annen doğmuştu,"

 

"18 yaş çok geç olmuş ya 15 yaşında evlenseydin,"

 


"Seçme şansım yoktu, babam katı biriydi kendi isteğimle evlenmedim "

 


"Anneannem ne zaman öldü, onu hiç sevmedin mi?"

 


"Evlendikten sonra sevdim ama aşık olmadım, belki de alıştım bilmiyorum, başka bir kadına da yan gözle bakmadım, annen doğduktan birkaç ay sonra anneannen de öldü, yani annen de annesiz büyüdü." Duyduklarım kalbimde büyük bir sızıya neden olmuştu, annem de annesizliğin ne olduğunu bildiği halde beni annesiz mi bıraktı yani. "Keşke babam değil beni sen alsaydın yanına, her şey çok farklı olabilirdi, neyse ben bir şeyler içeceğim sonra da dans ederim siz takılın beyler isterseniz bana eşlik edebilirsiniz ama yalnız içmek istiyorum." bara yöneldim. Barmenle tanışıyorduk kendisi Elmas'a baya yürüyordu, karşılık da alıyordu ama ciddi bir ilişkileri yoktu. "Mertciğim naber?"

 


"İyidir Güneş, Elmas nerede?" İstememe gerek kalmadan her zamanki kokteyli hazırlamaya başladı. "Ben de iyiyim ya sorduğun için sağ ol, yurt dışında o bugün farklı bir tayfam var,"

 

"Anladım," kokteylimi verdi ve konuşmayı bitirdi bir süre sonra yanımdaki sandalyede beliren kişiye başımı çevirdiği de gözlerimi devirdim. "Seninle tekrar karşılaştığımıza sevindim Güneş, nasılsın?"

 


"Sen gelene kadar iyiydim be Tuğrul,"

 


"Kalbimi kırıyorsun ama kendimi affettirmeye çalışıyorum, bana bir fırsat versen."

 


"İnan affettim seni şimdi uzak dur, seninle arkadaş olmak gibi bir niyetim yok." belime dokunan el ile başımı elin sahibine çevirdim. Sıraç gelmiş ve çatık kaşlarla Tuğrul'a bakıyordu. "Vay Ademoğlu sen de mi buradasın ya?"

 


"Evet, sen neden buradasın peki?"

 


"Güneş ile sohbet ediyoruz,"

 


"Sohbet etmek istemediğini görüyorum zaten çıkacağız şimdi işimiz var." dedi ve bana döndü "Hadi güzelim çıkalım bizi bekliyorlar." Gözlerim bizimkilerin olduğu alana kaydığında gerçekten çıktıklarını gördüm ve Tuğrul'un öfkeli bakışları eşliğinde dışarı çıktık. Dedem ve Asaf abi Miraç'ın kullanacağı araç ile giderken Hakkı, ben ve Sıraç'ın gideceği Elmas'ın aracının önünde bekliyordu. Öfkeyle arabanın anahtarını Hakkı'ya fırlattıktan sonra arka koltuğa oturdum ve kollarımı göğsümde bağladım, yalnızca birkaç saniye sonra Sıraç yanıma oturunca Hakkı da sürücü koltuğuna geçti, aynadan bize kısa bir bakış attıktan sonra arabayı çalıştırdı.

 

"Neden bana trip atıyorsun gibi geliyor şu an?" diye sordu Sıraç.

 


"Trip attığım için olabilir mi süper zekâ?"

 


"Neden trip yiyorum şu an peki?"

 


"Senin yüzünden dans edemedim neden geldin ki?" öfkeyle ona döndüm. "O piç kurusu senin yanındayken öylece yerimde oturup bekleyemezdim Güneş, ne yapmalıydım o seni tekrar taciz etsin diye beklemeli miydim?"

 


"Taciz falan etmedi özür dileyip duruyor zaten, hem ben kendimi gayet iyi koruyabilirim."

 


"Sen onun ne tür bir pislik olduğunu bilmiyorsun, pişman falan değil sana belli bir amaç için yaklaşıyor, o amacı söylememe gerek yok herhalde, anlayacak kadar zeki olduğunu düşünüyorum mercimek,"

 


"Mercimek mi?"

 


"Evet mercimek saçların bana mercimeği hatırlatıyor."

 


"Yok artık turuncu, turunç, portakal, mandalina hatta havuca bile benzetildiğim oldu da mercimek ne alaka?"

 


"Ben mercimeğe benzetiyorum diğerleri beni ilgilendirmiyor," Hakkı da sohbete katıldı. "Sıraç mercimek dedin de şimdi bir mercimek köftesi olsa ne iyi giderdi be canım çekti, senin de en sevdiğin yemek zaten," ana imalı bir bakış yollayıp gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

 


"Benim de canım çekti şimdi sabah söyleyelim de Meryem hanım yapsın bize,"

 


"Konu benim saçlarımdan mercimek köftesine ne ara geldi ya, en son trip atıyordum ben sana."

 


"Atma trip, dans etmek istiyorsan başka yerde et hatta istersen şimdi inelim boş sokakta et dansını ama orada o piç kurusu varken olmaz, hayır beni katil etmek istiyorsan gidelim et dansını, ben de onun seni izlediği gözlerini bir güzel oyup eline vereyim, istiyorsan yapalım bunu"

 


"Tamam inelim şimdi burada dans edeceğim, Hakkı çek kenara arabayı." Sıraç dehşete düşmüş bir şekilde bana baktı. "Ciddi misin, şu an burada mı?"

 


"Evet ciddiyim dur, Hakkı durmazsan atarım kendimi arabadan," Hakkı arabayı kenara çekti. Atacağımı biliyordu. "Yağmur başladı Güneş emin misin? Üşüteceksin sonra,"

 


"Eminim Sıraç hatta sen de bana eşlik edeceksin, tango bildiğini umut ediyorum."

 


"Biliyorum tabi de, sonra hasta olursan sakın bana çemkirme,"

 


"Hasta olursam çemkirecek gücüm kalmıyor zaten, sadece yatıyorum in hadi," dedikten sonra arabadan indim, hafif yağan yağmurla beraber başımı kaldırıp gökyüzüne baktım, yüzüme düşen yağmur taneleri gülümsememi sağlamıştı, gök gürlemediği sürece yağmuru çok severdim.

 

Sırtım Sıraç'a dönük bir şekilde beklerken duyduğum müzikle beraber omzumun üzerinden bir bakış attım ve bir bacağımı hafifçe öne doğru atıp, kollarımı hafifçe açarak gelmesini bekledim.

 

Yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile bana yaklaştı ve arkamdaki yerini aldı, bir elini belime yerleştirdikten sonra diğer bacağımı aşağıdan yukarıya doğru okşayarak geldi ve ellerini ellerime yerleştirip beni kendisine çevirdi. Ona doğru döndükten sonra bir elim omzundaki yerini alırken diğer elim avucundaydı, yağan yağmur telefondan gelen müziğin sesine karışırken adımlarımız birbiriyle o kadar uyumluydu ki daha önce defalarca kez provasını yapmışız gibi.

 

Bir bacağımı yavaşça bacağına sürterek yukarı doğru kaydırdığımda belimdeki eli tutuşunu sertleştirmişti, yavaşça ayrılıp sırtımı ona dönerek birkaç adım uzaklaştıktan sonra peşimden geldi ve belimden tutarak beni kaldırdı, bir bacağımı kırıp beline doladım diğer ayağımı ise beline doladığım bacağımın dizine yasladığımda etrafında hafifçe döndü ve beni tekrar yere bıraktığında ellerimi tuttu. Bir bacağımı yan tarafa uzatırken diğer dizimi kırmış bir şekilde oturduğumda tekrar etrafında döndürdü. Ben bir bacağımı tekrar beline dolayıp bu defa göğsüne yaslandığımda Sıraç geriye doğru birkaç adım atarak ilerlememizi sağladı ve bir süre daha dansımıza devam ettik.

 

Müzik bittikten sonra alnını alnıma yasladığında gözlerimi kapattım, bir süre derin derin nefesler alarak dinlendik. Hâlâ yağmaya devam eden yağmur ile birlikte ıslanıyorduk ama az önceki dansımızın etkisiyle üşümüyordum, Sıraç'ın da üşüdüğünü sanmıyorum. Alnını alnımdan çektikten sonra çenemi tutup ona bakmamı sağladı "Gece kulübünde edeceğin danstan daha iyi değil miydi? Benim hayatım boyunca unutamayacağım bir danstı."

 

"Hayatım boyunca ettiğim en güzel danstı ve benim için de unutulmaz olacak," gülümsedim, kirpiklerimi ıslatan yağmurdan dolayı gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Daha unutulmaz kılabilirim," Sıraç'ın gözleri dudaklarıma kaydığında istemsizce dudaklarımı ısırdım ve yutkundum, bu halim karşısında gülümsedi ve bir elini yanağıma yerleştirdikten sonra diğer elini belime yerleştirerek beni iyice kendisine yaklaştırdığında iki elimi de göğsüne yasladım.

 

Önce burnumun ucuna minicik bir öpücük kondurdu ardından sırasıyla yanağıma, çeneme ve boynuma... dudakları boynumu bulduğunda hafifçe başımı yan yatırarak öpebileceği daha çok alan açtım, bunu yapmasını seviyordum. Dudakları boynumda oyalanırken yanağımdaki eli enseme kaymıştı ve belimdeki eli hafifçe belimi okşuyordu.

 

Omzuma bir öpücük kondurduktan sonra dudaklarının yeni adresi dudaklarımdı, önce hafifçe dudaklarını dudaklarıma sürterek geri çekildi, bir süre gözlerime baktıktan sonra göğsündeki ellerimden birini omuzuna diğerini ise ensesine götürerek onu iyice kendime yaklaştırdım ve bu defa onu ben öptüm.

 

Sanki bunu bekliyormuşçasına büyük bir açlıkla öpmeye başladı, alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında hafifçe inledi, bu beni gülümsetmişti. Dili dudaklarımın üzerinde kaydıktan sonra yavaşça içeri sızdı ve dilimin etrafında döndürdü, dilini hafifçe ısırdığımda güldü. Öpüşmemiz sonlandığında nefes nefese ayrıldığımızda ıslandığı için yüzüme yapışan saçlarımı yüzümden çekti ve son bir öpücük kondurduktan sonra başımı göğsüne yasladı. Keşke ömrümün sonuna kadar son yarım saati tekrar tekrar yaşayarak geçirsem," dediğinde güldüm.

 

"Daha güzel anlar yaşamak varken neden sürekli bu anı yaşayalım ki?"

 

Söylediklerim gözlerinde muzip bir parıltı oluşmasını sağlamıştı, dudakları hafifçe kıvrıldığında "Mesela ne gibi güzel anlar?"

 


"Onu da yaşayıp gör Ademoğlu." gök gürlemesiyle beraber yerimde sıçradım ve iki elimde Sıraç'ın gömleğini sıkarak başımı göğsüne yasladım. "Lütfen gidelim mi eve hemen şimdi,"

 

"Tamam korkma ben yanındayım,"

 

"Senin yanımda olman gök gürlemesini engellemiyor ama," ufak bir kahkaha attı. "Yılanlardan bile korkmayan hatta tanımadığı biri için silahlı bir çatışmaya girmeye bile korkmayan senin gök gürültüsünden korkman baya komik," omzuna sert bir yumruk attım ve bir şey demeden hızlıca arabaya bindim. "Hakkı hızlı kullan hemen eve gitmek istiyorum, bir de müzik aç yüksek sesle, gök gürültüsünü bastırsın."

 

Hakkı hemen bir müzik açtı ve hızla eve sürdü yaklaşık 10 dakika sonra eve varmıştık, diğerlerini beklemeden hemen eve girdim.

 

"Nerede kaldınız bir şey oldu sandım, neden sırılsıklamsın sen?" dedemin gözleri Sıraç'a kaydı "eve girene kadar bu kadar ıslanamazsınız." dedi tek kaşını havaya kaldırarak. "Gece kulübünde dans etmediğim için yolda arabayı durdurdum ve dans ettim biraz, Sıraç da beni tekrar arabaya binmeye ikna etmeye çalışırken ıslandı," dedim tek nefeste.

 

"Keşke eve gelmeyi bekleseydin, her neyse ben uyuyorum oldukça yoruldum size de iyi geceler." dedem odasına çekildiğinde ben de hemen arkasından odama gitmek için adım atmıştım ki Sıraç kolumu tutarak beni durdurdu.

 


"Kırdım mı seni? Sadece şaka yapmıştım."

 

"Yok kırılmadım korktuğum için öyle davrandım, bir türlü durmadı şu gök gürültüsü de nasıl uyuyacağım şimdi?"

 

"İstersen bu gece yanında uyuyabilirim," kaşlarımı alayla kaldırdım. "Sen de baya fırsatçı çıktın."

 

"Fırsatçılık değil bu tamamen seni düşündüğüm için, şimdi gidip üstümüze kuru kıyafetler giyelim ve odana geleyim bence gayet mantıklı, sadece uyuyacağız hatta araya yastık koyabilirsin ya da yastık yerine göğsümü de kullanabilirsin tamamen sana kalmış,"

 

"Tamam sadece uyuyacağız ve araya yastık koymaya gerek yok, zaten yatak oldukça büyük ama sınırı geçmeyeceksin," çarpık bir şekilde gülümsedi “Geçmeyeceğim,"

 

Odama geçip saçlarımı bir havlu yardımıyla kuruttuktan sonra siyah saten gecelik takımımı giydim, yağmur hâlâ durmamış gök gürlemeye devam ediyordu, odanın perdelerini kapatıp çakan şimşeğin ışığının girmesini de engelledikten sonra Sıraç kapıyı çalarak cevap beklemeden içeri girdi. "Ya sabah biri bizi görürse? Yanlış anlayacaklar."

 

"Senin odana kimse girmiyor Güneş, benim odamda olsaydık Miraç'a yakalanabilirdik ama buraya kimse girmez, zaten sabah erkenden çıkarım ben,"  yatağın ucuna uzanarak beni de çağırdı. Yastıklardan birini aramıza koyduktan sonra diğer uca da ben uzandığımda ufak bir kahkaha attı.

 


"Gök gürültüsünden neden korkuyorsun?"

 

Sorusu karşısında önce derin bir nefes aldım "Önceden korkmazdım ama bir gün babam beni döverken onu bir yılan ısırmıştı bu sayede dayak yarım kaldı, yoksa ölecektim çünkü o gün gözü dönüştü, her neyse Kenan babamı hastaneye zamanında yetiştirdiği için kurtuldu ama eve döndüğü günün gecesinde bana ceza vermek istedi, sanki ben neden olmuşum ısırılmasına gibi. O gece çok şiddetli bir yağmur yağıyordu ve gök çok fena gürlüyordu, tüm gece boyunca beni dışarıda bırakmıştı, balkonun kapısını üzerime kilitlemişti, evimizin biraz ilerisindeki komşumuzun evinin bahçesinde bulunan bir ağaca yıldırım düştü o günden beri korkuyorum,"

 

Anlattıklarım kaşlarını çatmasına ve dişlerini sıkmasına neden oldu, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra aramızdaki yastığı kenara atıp saçlarıma bir öpücük kondurdu ve beni göğsüne yasladı. "Bu korkunu da yenmeni sağlayacağım, yemin ederim onun sen de açtığı tüm yaraları saracağım, sana masal anlatmamı ister misin." dedi saçlarımı okşarken. Başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım "Güzel ve çirkini biliyor musun? Teyzem de bize masal anlatırdı fakat o masalı hep merak ettiğim halde istemeye çekindim, kendim okumak da istemedim bir gün biri anlatsın diye bekledim hep."

 

"Biliyorum tabi anlatırım, bu masalı ilk benden duyacak olman hoşuma gitti, bunun gibi istediğin ama yapamadığın ne varsa birlikte yapacağız, şimdi gözlerini kapat ve uslu bir kız ol, ben de anlatayım masalı," başımı hızlıca salladım ve göğsüne yaslanarak masalı dinlemeye başladım.

 

Ses tonunu çok beğeniyorum zaten fakat masal anlatırken sadece bakışlarında gördüğüm şefkat sesine de yansımıştı, bir yandan saçlarımı okşayıp bir yandan masalı anlatırken gök gürültüsünü unutmuş ve kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

 

 
 

 

Loading...
0%