@b_anemoia
|
Okuyan destek veren herkese çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız❤️
☀️☀️☀️
Sıraç bana duygularını itiraf edeli üç gün olmuştu, gelen telefondan sonra geceyi orada geçirme fikrinden vazgeçmiş ve eve dönmüştük. Dönmekle iyi yapmıştık çünkü dede faktörünü unutmuştuk, ikimizin aynı anda kaybolması fazla dikkat çekecekti ve ben Sina öğrenmeden ilişkimizi kimse öğrensin istemiyordum. Sıraç bu düşünceme saygı duymuştu, gece gizlice odama gelmeye çalışıyordu fakat uyumadan önce kapıyı kilitlediğim için gelemiyor ve sabahları ben onun bu haline gülerken, o somurtup duruyordu. Bir yandan da Ali'den gelen telefon ile birlikte Hakkı yanımdan bir saniye bile ayrılmıyor, bahçeye bile çıkarsam bana göz kulak oluyordu. Teyzemler olmadığı için iki gün şirkete gittiğim de odamı önden kontrol etmiş, beni sonra içeri almıştı. Bu kadar telaş yapmalarına gerek olmadığını söylesem de işe yaramamıştı.
Bugün ise zaten iki gün boyunca çalışmak bana fazla geldiği için yurda çocukların yanına gidecektim. Dedem sabahtan beri ortalarda görünmüyordu, Sıraç şirkete gitmiş, Miraç'ın ise nerede olduğunu dahi bilmiyordum. Yalnızca ben ve Asaf abi evdeydik ve tabi ki gölgem gibi peşimden ayrılmayan Hakkı.
Salonda telefonumla uğraşırken Asaf abi yanıma geldi. "Sıkıldın mı bugün herkes bir yerlere dağıldı baş başa kaldık?"
"Sıkılmadım Asaf enişte, yani abi, yeni uyandım zaten, diğerleri neyse de dedem nerede biliyor musun?" Dudağının bir köşesi keyifle kıvrıldı, bunun ona enişte dememden kaynaklandığının farkındaydım. "Bilmiyorum kızım, kaç gündür buradasın ama seninle hiçbir şey yapmadık, birlikte bir şeyler yapalım ister misin?"
"Olabilir, aslında bugün yurda gitmeyi düşünüyordum teyzemler de yok ya çocuklar yalnız hissetmesin, uzun zaman oldu gitmiyorum." Kaşları havalandı ve birkaç saniye düşündü "Yurt mu? Doğru ya Sıraç bahsetmişti, birlikte gidelim mi? Biraz alışveriş yaparız çocuklar için, ben de tanışmayı isterim onlarla,"
"Ciddi misin? Çok iyi olur gidelim seni çocuklarımla tanıştırayım, Asaf abi hepsi o kadar masum o kadar güzel ki," aslında iyi insanlar oldukları halde yurda gelmeyi istediklerinde şaşırıyordum "Bütün çocuklar masumdur kızım,"
Söyledikleri burukça gülümsememe neden olmuştu, babam bana her zaman tam aksini söylemiş ve beni buna inandırmıştı, hiçbir zaman masum bir çocuk olduğumu düşünmemiştim. "Asaf abi sen teyzemi hâlâ seviyor musun? Aşk sence bir gün biter mi?" diye sordum pat diye, bir yandan birbirlerine hâlâ aşık olup olmadıklarına emin olmak istiyordum bir yandan da aşk bir gün biter mi merak ediyordum.
Asaf abi buruk bir gülümseme eşliğinde konuştu "Ben Suna evlendiğinde de, onu 23 yıl boyunca görmediğimde de sevmekten hiç vazgeçmedim kızım, sadece kararına saygı duyup ondan uzak durdum. Gerçek aşk bitmez Güneş, zamanla sevgiye, sevdaya dönüşür ama asla bitmez, yani korkma Sıraç seni seviyor bunu gözlerinde gördüm. Kerem'in Lale'ye baktığı gibi, benim Suna'ma baktığım gibi bakıyor sana, sen de ona aşkla bakıyorsun, seven insan sevdalıyı gözlerinden tanır kızım."
Duyduklarım şok olmama neden olmuştu, ben saklıyorum sanırken Asaf abi bizim ilişkimizi mi fark etmişti yani? "Asaf abi sen ne zaman anladın? Bizi yani? Ben saklamaya çalışıyordum valla Sıraç söylemek istedi ama ben önce Sina öğrensin istedim diye söylemedik biz,"
"Ben sizi ilk gördüğümde Sıraç'ın sana bakışından anlamıştım, ilişkinizi ise geçen gece eve döndüğünüzde Sıraç kedi gibi kapını tırmalarken sen kapını kilitleyince, iki sabahtır sen gülerek uyanırken Sıraç'ın beş karış surat ile uyanmasından anladım, bu arada deden fark etmiyor ama Miraç baya sizi gözetliyor gözü üzerinizde." dedikten sonra güldü. "Utandım şimdi ya," ellerimi sallayıp yüzüme hava vermeye çalışıyordum. "Sevdanın utanılacak bir tarafı yoktur kızım, birbirinize çok yakışıyorsunuz, iki bambaşka karaktersiniz ama yapboz parçası gibi bir birinizin eksiklerini kapatıyorsunuz. Sıraç aşırı ciddi biridir sen neşenle onun hayatına renk katıyorsun, ben oğlumu hiç bu kadar gülerken görmedim, sen ise kızma ama fazla rahatsın ki bu kötü değil yanlış anlama ama ciddi olman gereken durumları Sıraç toparlıyor, bunun gibi birçok şey. Çok mutlu olun kızım ve kimseye söylemem rahat ol, ilk Sina öğrenmiş gibi yaparız,"
"Asaf abi sen ne muhteşem adamsın ya, bu arada inşallah yakın zamanda artık abilikten enişteliğe terfi etmeni umuyorum, teyzem de seni seviyor bunu söylediğimi bilse kesin vurur beni ama sen sır saklarsın diye söylüyorum. Teyzemi iyi tanırım, bir korkusu var senden uzak durmaya çalışıyor ama o da seni unutmadı, sen ona bir yüzük almışsın ya hiç çıkarmadı parmağından mesela, bazı geceler fotoğrafına bakıyordu ama bize hiç göstermedi, bildiğin kasada saklıyordu. Sonra biz şifreyi çözünce de fotoğrafı boynundaki kolyesine koydu, o kolyeyi de hiç çıkarmaz boynundan, içinde senin fotoğrafın var, seni hep kalbinde taşıdı fotoğrafını da kalbinin üzerinde. İnanıyorum siz kavuşacaksınız ama nikah şahidiniz ben olayım mı ne olur?"
Asaf abi burnumu iki parmağının arasına alıp sıktıktan sonra şakağımdan öptü. "Konu benim muhteşemliğimden senin nikah şahidimiz olmana ne ara geldi küçük hanım bilmiyorum ama söz, eğer evlenirsek benim nikah şahidim sen olacaksın. Ayrıca teyzenin üzerine gitme ben yüzüğü fark ettim zaten, ellerini saklamaya çalıştığını da, her şey olacağına varır. Şimdi bunları düşünme kalk beni çocuklarla tanıştır,"
Asaf abi, Hakkı ve ben çocuklar için bir şeyler aldıktan sonra yurda gelmiştik, fakat geldiğimde dedemi burada görmek beni şoka sokmuştu. "Dede senin burada ne işin var?"
"Ah sen mi geldin, Sina ile gelmiştik daha önce buraya şimdi sen kendini iyi hissetmediğin için gelemeyince ben çocuklarla ilgilenmek istedim." sıkıca boynuna sarıldım. "Sen nerelerdeydin bunca yıl ihtiyar ya,"
Bir süre çocuklarla oyunlar oynayıp hediyelerini verdik, Asaf abi ve dedem çocukları etrafına oturtmuş ortalarında oturuyordu. Ben de çocukların arasında oturmuştum, Asaf abi ile dedemin Hacivat ve Karagöz gösterisini izliyordum. Dedem Karagöz, Asaf abi Hacivat rolünü üstlenmişti çocukları bu kadar eğlenirken gördüğüm nadir anlardan biriydi.
Ben gülerek onları izlerken omzumda hissettiğim el ile birlikte Selim'e döndüm.
"Güneş abla bir gelir misin önemli,"
"Ne oldu Selimciğim kötü bir şey yok değil mi?" Biraz endişeli gibi görünüyordu "Yok abla sen gel lütfen, sana bir sürprizim var," bana uzattığı elini tutup peşinden gittim. Burada henüz çok çocuk olmadığı için odaları iki kişilikti. Boş odalar vardı ancak yalnız kalmalarını istememiştik, bazıları korkuyordu. Selim ve kardeşi Selin birlikte kalıyordu odalarını ortadan ikiye bölen bir paravan vardı, odanın yarısı mavi yarısı pembeye boyanmıştı. Selim beni kendi yatağının yanına getirdikten sonra elimi bıraktı. Yatağının altından bir şey çekip çıkarırken dikkatlice onu izliyordum. Büyükçe bir kutunun içerisinden çarşafa sarılmış bir şeyi dikkatlice bana uzattı. "Bu ne?"
"Oturur musun? Sonra da aç bak ne olduğuna," Tam Selim'in karşısına oturduğum da çarşafa sardığı şey her ne ise aramızda duruyordu, yavaşça açtım.
"Selim bu... sen nasıl?" konuşmakta güçlük çekiyordum, gözlerim dolmuştu ve sesim titriyordu. "Annelerin hediyeleri değerlidir. Ben gördüm seni, çok ağladın, ilk defa ağlarken gördüm seni sonra polis abiler gidince bu cam parçasını gördüm, çimlerin üzerine düşmüş, araban parçalanmış olsa da bu resmin olduğu kısım sağlamdı. Sadece ufak bir çatlak vardı, ben de sen gelene kadar bir şey olmasın diye sakladım. Gizlice aldım oradan bana kızmazlar değil mi? Olsun kızarlarsa bile sen mutlu olduysan bana yeter ki."
Sıkıca Selime sarıldım, annemin arabamın arka camına çizdiği güneş resmi duruyordu, mucize gibiydi sadece ortasından hafif bir çizik vardı fakat kırılmamıştı. "Selim sen bana bu dünyanın en güzel hediyesini verdin şu an çok teşekkür ederim," artık ağlıyordum. Selim küçük elleriyle gözyaşlarımı sildi "Mutlu olduysan neden ağlıyorsun ki ağlama lütfen." Selime gülümseyip avuç içlerinden öptüm "Teşekkür ederim,"
"Gidelim mi? Ben dedeni çok sevdim." dediğinde kalktık. Cam parçasını alıp Selim'in arkasından gittim. Selim dedemlerin yanına koşarken ben banka oturup elimi annemin çizdiği güneş resminin üzerinde gezdirdim. Bir süre daha çocuklarla zaman geçirdikten sonra eve döndük.
☀️
Eve döndüğümüzde teyzemlerin dönmüş olduğunu gördüm. Miraç ve Sıraç ile sohbet ediyorlardı. Can beni görür görmez kalktı, ben de koşarak kelimenin tam anlamıyla üzerine atladım, kolları hemen beni sıkıca sararken dengesini kaybeder gibi olsa da toparlandı. "Çok özledim seni altın çileğim benim, neler yaşamışsın? Neden haber vermedin? Hemen dönerdim yanına," ayaklarım yerle buluşmuştu ama hâlâ birbirimize sarılı haldeydik "Elmas'ı öğrendiniz değil mi?" hâlâ Can'a koala gibi yapışmışken, Sina Can'ın ensesine tokat attıktan sonra ikimizde afalladık. "Tamam anladık özledin de biz de bir sarılsaydık, bırak lan artık," Can beni kucağına indirmeden Sina'ya uzattı, Sina da beni aynı şekilde sardıktan sonra yere indirdi, bir şey söylemeyip sadece gözlerime bakıp buruk bir gülümseme yolladıktan sonra alnımı öptü. Sırasıyla teyzem ve Elmas'a da sarıldıktan sonra, teyzem konuşmaya başladı. "Her ne kadar ben sevmiyor olsam da senin için değerliydi, üzüldüm ama sen toparlanmışsın, iyi görünüyorsun."
Teyzeme gülümsedikten sonra aklıma gelen şey ile birlikte Sıraç'a baktım ne yapacağımı anlamış olacak ki başını yavaşça bir kere aşağı yukarı sallayıp gülümsedi. "Toparlandım çünkü çok güzel bir şey oldu," dedim yerimde zıplayarak, herkesin dikkati bana dönerken Sıraç gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu, Asaf abi ise içten bir gülümsemeyle beni izliyordu.
"Ne oldu?" diye sordu Can merakla. "Sina'cığım hazır mısın?"
"Neye hazır mıyım? Güneş korkmaya başladım," yüz ifadesinden anlaşılıyordu
"Korkma abi sana bir şarkı söyleyeceğim ve sen gereken mesajı alacaksın ama baştan uyarıyorum; sakın bölme,"
"Daha çok korktum."
"Sus ve beni dinle," dedikten sonra salonun ortasında durup yan yana oturan Sina ve dedeme döndüm. Telefonumdan şarkıyı açtıktan sonra sehpanın üzerine bırakıp eşlik etmek için sözlerinin başlamasını beklerken hafifçe yerimde kıpırdanıyordum. Sina "Bu hangi şarkı ya?" diye sorduğunda Can ve Elmas şaşkınlıkla gözlerini açmıştı, bu şarkıyı biliyorlardı, onlarlayken sürekli dinlerdik, diğerleri ise dikkatle ne yapacağım diye beni izliyordu.
Biri var hayatımda
Gönlüme nokta koydu
Alıp götürdü beni
Kalbim sevgiye doydu
Sözlere eşlik ettiğimde Sina'nın ağzı açık kaldı, ben bir yandan dans edip bir yandan şarkıyı söylerken dedem de Sina'dan farklı bir halde değildi.
Bazen durgun bir deniz
Bazen çılgın romantik
Ayrılmayız ikimiz
Bu aşka yemin ettik
Hem sempatik hem yakışıklı
Doğrusu çok mert bir delikanlı
Bir gülüşüyle kalbimi çaldı
Seviyorum onu çok seviyorum
Dediğimde ise dedem elini kalbine götürmüş hâlâ açık kalan ağzıyla bana bakıyor, Sina ise kaşlarını çatmış bir haldeyken Can ve Miraç kahkaha atıyordu. Gözlerim Sıraç'a kaydığında hafif bir tebessüm ile hayran hayran beni izlediğini gördüm, ona döndüğümde ise gülerek başını iki yana salladı.
Rüzgar gibi geçiyor
Onun yanında zaman
Ölürüm heyecandan
Beni öptüğü zaman
Sanki beni öpmüşçesine heyecanlanmış ve sağ elimi sol avucuma alarak ellerimi kalbimin üzerine götürüp, derin bir nefes alıp devam etmiştim.
Bazen durgun bir deniz
Bazen çılgın romantik
Ayrılmayız ikimiz
Bu aşka yemin ettik
Hem sempatik hem yakışıklı
Doğrusu çok mert bir delikanlı
Bir gülüşüyle kalbimi çaldı
Seviyorum onu çok seviyorum
(Ebru Gündeş – Yakışıklı)
Son sözleri kollarımı iki yana açarak söylemiştim. Dedem ve Sina şok olmuş bir şekilde bana bakarken, teyzem elini ağzına götürmüş bana şaşkın bakışlar atıyordu. Elmas ise heyecanla Sina'ya dönmüş vereceği tepkiyi bekliyordu, Can ve Miraç ise hâlâ birbirlerinin omzuna vurarak kahkaha atıyordu, Asaf abi ve Sıraç ise bir bana bir Sina'ya bakıyordu. Herkesin asıl dikkati Sina'nın üzerindeydi, hepimiz tepkisini merak ediyorduk.
Sonunda Sina kendine gelmek için başını iki yana salladıktan sonra dedem ile aynı anda birbirlerine döndüler, ilk konuşan Sina olmuştu. İşaret parmağını bana doğru uzatıp "Beni öpünce heyecandan ölürüm mü dedi o, ben mi yanlış duydum?" Bu konuşmanın konusu ben olsam da soru bana sorulmamıştı. "Dedi, bir de yemin etmişler ayrılmazlarmış," diye karşılık verdi dedem. İkisinin de yüz ifadesi o kadar komikti ki, bu anlarını kayda almak istiyordum ki Can bunu yapıyordu. Tam karşılarına geçip telefonunu gizleyerek kaydediyordu. "Bir de heyecanlandı değil mi öptüğünde falan derken, gerçekten yaşıyor gibi ya da yaşadığı anı hatırlamış gibi" diye devam etti Sina.
"Tüm şarkı boyunca da dans etti." Bu hallerine kocaman bir kahkaha attığımda teyzem araya girdi. "Kızım böyle pat diye söylenir mi dedenin kalbine indireceksin?" Ben bir şey söylemeden Sina cevap vermekte gecikmemişti "Anne sence tek sorun pat diye söylemesi mi? Remzi amcayı bilmem ama benim kalbime indireceği kesin."
"Ama abiciğim Allah korusun deme öyle ya, kardeşin aşık olmuş diye sevineceğin yerde girdiğin şu triplere bak." dediğimde öfkeyle bana döndü. "Kim?"
"Kim kim?" diye karşılık verdiğimde tek kaşını kaldırdığında Sina bir şey söylemeden Can araya girmişti. "Güneş'i benden bile kıskanan Sina'ya enişte şoku," bana sarıldıktan sonra devam etti "Kim olursa olsun benim kardeşimi bu kadar mutlu ettiği için ben onu şimdiden çok sevdim, sonuna kadar destekçinizim güzellik." Gülerek Can'a döndüğümde Sina öfkesini Can'dan çıkarma niyetindeydi. Bana kıyamıyordu ama aynısı Can için geçerli değildi, saldırmak için bahane arıyordu "Zaten Güneş ne yaparsa yapsın arkasındasın sen, her şeyini desteklediğin için sana böyle, adam öldürse oh ne güzel öldürüyorsun sen öyle dersin hiç doğru yanlış ne uyarmazsın ki?" Çünkü ne yaparsam güzel yapardım. Can tabi destek olacaktı. "Doğruyu yanlışı tecrübe ederek öğrenmesi daha iyi değil mi? Bir şey yasaksa cazip gelir, gizli gizli yapmasındansa birlikte yapmayı, sonucunu en az hasarla atlatması için yanında olmayı tercih ederim. Güneş'i tanımıyor gibi konuşma, aklına koyduğunu yapar, tüm dünya karşısında dursa umurunda olmaz."
Sina Can'ın söylediklerini cevapsız bırakarak bana döndü "Hemen yarın akşam bizi tanıştırıyorsun Güneş, seni üzecek biri ise eğer önleminizi alalım, senin bir damla gözyaşı dökmene neden olursa onu bir damla suya muhtaç hale getireceğimi bilsin." Sina'nın söylediklerinden sonra Sıraç'a döndüm, hâlâ gülümseyerek bana bakıyordu. "Zaten tanıyorsun şu an öğrendi başına gelecekleri de," Sıraç ayağa kalkıp Sina'nın karşısına geçti. "Sina, eğer benim yüzümden Güneş tek bir damla gözyaşı bile dökerse beni bir damla suya muhtaç et. Sana söz, değil bir damla gözyaşı dökmesine neden olmak, gözünün dolmasına neden olan karşısında beni bulur, beni yıllardır tanıyorsun bunu yapmayacağımı biliyorsun zaten."
Sina duydukları karşısında neye uğradığını şaşırmıştı fakat tek şaşkın olan o değildi, ben de şaşırmıştım. Yıllardır tanıyorsun mu dedi o? Sıraç bu defa dedeme döndü "Remzi amca sen de ne zamandır bizimlesin, sen de beni tanıdın, ben torununu seviyorum kimseyi sevmediğim kadar çok hem de," dedem gülümsedi, başını onayla sallamak dışında bir tepki vermedi. Damadını sevmişti. Sina ise bana döndü. "Sen cidden Sıraç ile mi berabersin?" İnanamıyor gibiydi.
"Evet,” dediğimde derin bir nefes aldı. "Ulan bu hayatta verdiğin tek doğru karar be, çok korktum gidip bu Can gibi birine vurulacaksın diye, şaşırdım ne diyebilirim ki şu an ,tek diyebileceğim şey Allah sabır versin Sıraç kardeşim, senin Güneş'i üzmeyeceğini biliyorum, ben sana kefilim ama Güneş'e değilim o seni üzebilir." ben hariç herkes gülmüştü. "Güneş'ten gelen her şeye razıyım ben, o yanımda olsun, iyi olsun bana yeter." Sina ve Sıraç birbirine sarılıp, birbirlerinin sırtlarına birkaç kez vurdular. Miraç kollarımdan tutup beni kendine çekip sarıldığında dengemi kaybedip düşecekken Can engel olmuştu.
"İşte bu be, sonunda gece güneşim yengem oldu artık, ben de senin neyindim ya baldan tatlı baldızın mıydı neydi, o oldum değil mi?"
"Ay oldun valla canım baldızım benim," sarılmasına karşılık verdikten sonra Sıraç ve Sina'ya döndüm "Siz nasıl yıllardır birbirinizi tanıyorsunuz ya?" ikisi de söylenmemesi gereken bir şeyi söylemiş olmanın verdiği hisle bir pot kırdıklarını belirtir bir bakış attılar birbirlerine. Burnuma hiç iyi kokular gelmiyordu.
|
0% |