@b_anemoia
|
♡♡♡ 'Asıl hikaye işte şimdi başlıyor,' Kenan ne demek istedi bilmiyordum fakat sesi kafamın içinde dönüp duruyordu, normalde ciddiye almazdım ancak başımı kapıya doğru çevirdiğimde gördüğüm teyzemin ve dedemin bakışları benim şüphelenmeme neden olmuştu. Dedem ilk defa bu kadar öfkeliydi, teyzem ise tedirgin... Neden tedirgindi? Kenan'a bakamıyordu ve gözlerini kaçırıyordu, geçmişte yaşadıkları yüzünden olduğunu düşünsem de böyle olmayacağını biliyordum çünkü teyzem defalarca karşısında dimdik durmuştu, şimdi ne değişti? Kenan tek kaşını kaldırmış dedem ve teyzeme imalı bakışlarını yolluyordu, dedem üzerinde bir etkisi olmamıştı fakat teyzem üzerinde etkisi olduğu kesindi. Teyzem benden ne gizliyordu? Tam gözlerimin içine baktı af diler gibi, dedem ise teyzemin sırtını destek vermek için sıvazladıktan sonra yanıma gelip dayımın karşısında durdu. Onları bu halde gören biri asla baba oğul olduklarını düşünmezdi, Kenan omuzlarını dik tutup çenesini kaldırdı. "Baba oğul yıllar sonra karşılaştı demek ha, ne yalan söyleyeyim hiç özlememişim benim için hâlâ ölüsün," dedem bir süre onu aşağılayan bir tavırla süzdü. "Sen de benim için yıllar önce öldün zaten, benim için de değişen bir şey yok, bir yabancıdan farksızsın ama eğer torunlarım ya da kızımın canını sıkarsan karşında kim olduğunu o zaman göreceksin," o da çenesini kaldırmış ve ifadeleriyle aşağılıyordu. Ne yaşanırsa yaşansın bir baba oğlundan bu kadar nefret eder miydi? Senin baban da senden nefret ediyordu Güneş. İlk defa dayıma acıdığımı hissettim fakat bu tavır onun hiç umurunda olmamıştı. "Biliyorum ne kadar iğrenç birine dönüşeceğini, ilk defa o yüzünle karşılaşmayacağım zaten Remzi Bey. İlk hatamda sildin beni, o günden sonra senin babalığın bir tek kızınaydı ha bir de Asaf oğlun ve Suna kızın var değil mi? Doğru ya, bir baba evladından bu kadar kolay vazgeçer mi? Biliyor musun ne yapacağın umurumda bile değil çünkü ben eski Kenan değilim, yaptığın her şey misliyle sana dönecek, bu savaşta Güneş dışında kimsenin canı benim umurumda değil, o da sevgimden değil kardeşimin emaneti olduğundan, canını alan ben olmayacağım ama acaba gerçekleri öğrendiğinde o sizinle kalmaya devam edecek mi? Bilemiyoruz belki benim yanımda olur ha? Onu da hep beraber göreceğiz," son cümlesini teyzemin gözlerine bakarak söylemişti. "Ne gerçeğinden bahsediyorsun sen? Onlar benim ailem ve ben onlardan vazgeçmem, manipülasyon konusunda iyi değilsin Kenan efendi." dediğimde gözleri beni buldu. "Gerçeği yakında öğreneceksin zaten, şimdi kafanda kur dur bakalım küçük yılan, bu da senin sınavın olsun, yakında çok canın yanacak" can kelimesine bastırarak söylemişti, ben cevap vermeden devam etti. "Ayrıca deden, abin, sevgilin falan bu kadar insan seni koruyamıyor belli ki, istersen dayın seni korumaya hazır, emin ol benimle çok daha güven içinde olacaksın. En azından başkaları sana zarar veremez," kendisi dışında birinin zarar vermesi zoruna mı gidiyordu? "Güven mi? Gözünün önünde öldürülsem kılını kıpırdatmazsın sen, bunu yaşadık daha önce, şimdi daha fazla huzursuzluk çıkarma git buradan." "Her şeyin bir nedeni var küçük yılan ve sen, bunları göremeyecek kadar körsün ama merak etme yakında gözlerin açılacak, sadece son bir piyon kaldı ortaya çıkmasını beklediğim, o gelsin ortalık nasıl yangın yerine dönüşüyor göreceksin. İşte o zaman ya dayı yeğen seninle çekirdek çitler izleriz ki sen seversin çekirdek çitleyip yangını izlemeyi... ya da yanımda izlemezsen yangının içinde kalır ve en çok sen yanarsın," dedi sırıtarak. Yumruklarımı sıkıp derin bir nefes aldım dedem önüme geçip. "Git artık daha fazla saçmalama," dedi. "Yeğenimin iyi olup olmadığını görmeye gelmiştim zaten, iyi olduğuna göre artık gidebilirim, bunlar son iyi günleri keyfini çıkar Güneş." dedikten sonra Can'a baktı yaklaşık bir dakika kadar, Can kaşlarını çatıp onu izlerken Kenan bakışlarını kaçırıp arabasına binerek uzaklaştı, dedem arkasından bakarken teyzem içeri girmişti, hemen arkasından girdim. "Teyze benden ne saklıyorsun? Bakışlarını gördüm, Kenan resmen seni tehdit etti, şimdi söyle bana ne olursa olsun yanındayım ben, bize karşı kullanabileceği bir kozu kalmasın," dediğimde bana döndü gözleri dolmuştu. "Şimdi değil Güneş, lütfen ısrar etme ama ne olursa olsun seni sevdiğimi ve mecbur olduğumu bil olur mu?" "Çok mu kötü teyze? Senden uzaklaşmama neden olacak kadar mı kötü?" Uzun zaman sonra korku yoklamıştı kalbimi "25 yaşını beklemen gerekiyor, sadece bekle Güneş, lütfen kurcalama bir şeyleri, ben artık ne yapmam gerektiğini bilmiyorum," "Ne 25 yaşından bahsediyorsun sen teyze, her neyse ısrar etmeyeceğim hayatım zaten son birkaç ayda alt üst oldu, daha fazla şey kaldıramam ama eğer bunu sen bana söylemeden bir şekilde öğrenirsem ve eğer hayatımı etkileyecek kadar büyük bir şey ise, o zaman vereceğim tepki beni bile korkutuyor teyze, umarım bu konu her ne ise sana olan güvenimi sarsacak bir şey değildir." dedim ve daha fazla beklemeden odama çıktım, son günlerde her şey üstüme geliyordu, ben artık ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Odama girip üzerimdeki kıyafetlerden kurtuldum, elime ilk gelen Can'dan aldığım daha doğrusu zorla aldığım tişörtü aldım, dizlerimin bir karış üzerine geliyordu onu giyip yatağıma uzandım. Birkaç dakika sonra kapım tıklatıldığında Can gelmişti. "Yalnız kalmak istiyorsan gidebilirim," kenara çekilip elimle yatağa vurdum, gelmesini bekledim. Gülümseyip yanıma geldiğinde gözleri dolmuştu. "İyi değilsin ve benim elimden bir şey gelmiyor," acımı hissediyor gibiydi, her zaman hissederdi, dizine başımı koydum. "Kötü de değilim ama sadece yorgunum, dizlerinde dinlenebilirim," burukça gülümsedi "Eskiden olduğu gibi yani, Güneş aslında ben sana kolyeni getirmiştim, zincirini değiştirdim, senin için değerli ya hani o yüzden tekrar takmak istersin diye düşündüm," "Artık o kolyeyi takmayacağım, bak Sıraç bana bunu almış bu daha güzel bir on üç yıl da bunu takayım." Keyifle gülümsedim "Sıraç Bey baya kalbinizi ele geçirmiş bakıyorum, ben kolyeyi indiriyorum komodinin üzerine, ne yaparsan yap artık," "Can ilk defa böyle bir şey yaşıyorum, sen ve Sina dışında bir erkeğe ilk defa güvendim, ilk defa sevdim, onunlayken çok mutluyum ama korkuyorum da." Yüzümü ona çevirmiştim hâlâ dizlerinde uzanırken, Can yanağımı okşayıp gülümsedi. "Senin adına çok sevindim ve gerçekten birbirinize çok yakışıyorsunuz, hem seni çekebilecek tek erkek de Sıraç olabilir. Neden korkuyorsun?" "Kaybetmekten korkuyorum," "Sıraç seni bırakacak biri gibi görünmüyor ama hayat bu Güneş her şey olabilir, kaybetmekten korkmak yerine seninle olduğu her anın tadını çıkarmalısın. O seni bırakmaz ama olur da bırakırsa, ben hep senin yanında olacağım ve kollarım seni sıkı sıkı sarmak için hazır olacak." "Beni asla bırakmayacağına inandığım tek kişi sensin zaten. Bir gün Sina, teyzem, dedem hatta Elmas bile gidebilir ama sen gidemezsin bunu biliyorum ama ben gitmelerinden çok kendi gitmemden korkuyorum. Beni biliyorsun, kim benden ne saklarsa saklasın umursamam, bir nedeni vardır der geçerim ama eğer benimle ilgili önemli bir şey ise o zaman ne yapacağımı bilmiyorum işte, ya ben gitmek zorunda kalırsam diye korkuyorum, bir yandan da ya sonum annem gibi olursa diye," kaşları hızla çatıldı. "Bu nereden çıktı şimdi? Güneş annen gibi olacak değil sonunuz, bu yüzden anne olmak istemediğini biliyorum ama bu korkun yüzünden ilişkinin tadını çıkarmaktansa korkuya yenik düşme sakın, diğer konu ise nereden çıktı, kim neden saklasın senden bir şeyleri?" "Dayım ve teyzemin bakışlarını gördüm, teyzem bir şeyin açığa çıkmasından korkuyor ve dayım bu şey her ne ise biliyor, öğrenebilirim ama öğrenmekten de korkuyorum, ben bu kadar korkak biri değildim Can." Dudaklarını birbirine bastırarak birkaç saniye düşündü "Güneş, Suna teyze her ne saklıyorsa bu annen öyle istediği içindir muhtemelen, seni ne kadar sevdiğini ve mecbur olduğu için sakladığını bil," "Sen biliyor musun ne sakladığını?" Diyerek yerimde kıpırdandım "Hayır eğer bilseydim ben bunu sana anlatırdım, senden asla bir şey saklamam ben Güneş." Biliyordum bunu, bu yüzden Can hep benim için en değerli olandı "Saklamazsın değil mi? Kenan sana neden o kadar uzun baktı? Bu da merak ettiğim bir diğer konu," "Saklamam ve benim de dikkatimi çekti ama illaki öğreniriz, öğrendiğimiz zaman ne yapılması gerekiyorsa yaparız. Gitmek mi istiyorsun gideriz, ben seninleyim, kalmak istersen kalırım, intikam istersen alırız, ne yapılacaksa birlikte yaparız," büyük bir minnetle doldu içim "Gitmek istersem anneni bırakıp benimle mi geleceksin? Annen yalnız kalacak o zaman," "Baban seni götürmek için geldiğinde evden kaçmıştık hatırlıyor musun? Daha 7 yaşındaydık ama ne ben annemi ne de sen babanı düşünmüştün, ayrılmayalım diye kaçmıştık. Şimdi mi kaçamayacağız, ha sen Sıraç'ı bırakamazsan onu da kaçırırız bu defa," dediğinde ikimiz de güldük. Daha fazla konuşmaya gerek kalmamıştı. Can alnıma bir öpücük kondurup odasına geçtiğinde ben de çok geçmeden uyumuştum. ☀️ Sabah birinin elini saçlarımda hissetmemle birlikte sıçrayarak uyandım ve saçlarımda dolaşan eli sıkıca tuttum. Gözlerimi açtığımda dedem ile karşılaştığımda elini bıraktım. "Korkuttum mu özür dilerim kızım," o da neye uğradığını şaşırmıştı, böyle bir tepki beklemiyordu. "Son zamanlarda olanlardan olmalı, sorun değil dede neden gelmiştin?" "Sıraç geldi aşağıda seni bekliyor yemeğe gidecekmişsiniz," kaşlarımı çattım. "İyi de biz akşam yemeğine gideceğiz, neden bu saatte geldi ki?" "Güneş saat beşe geliyor, şu anda hazırlanmaya başlarsan ancak akşam yemeğine yetişirsin zaten." dediğinde telefonuma baktım, bu kadar saat uyuduğuma inanamıyorum saat 16.40' ı gösteriyordu. Telaşla yerimden kalktım "Ben bu saate kadar nasıl uyudum ya," "Her zamanki halin diye bir şey demiyorum, uykuyu seviyorsun anlaşılan ama bu kadar uyumak iyi değil, her neyse ben çıkayım sen de hazırlan Sıraç'a söylerim," dedem çıktığında hızlıca banyoya girip işlerimi hallettikten sonra ne giymem gerekli diye düşündüm, özel bir yemek olacağını biliyordum, bu yüzden son derece şık olmam gerekliydi. Gözlerim kenardaki elbiseme kayınca dün yaptığım gelinlik espirim aklıma gelmişti ve bu elbiseyi giymeye karar vermiştim. Beyaz, saten ince askılı kruvaze yaka, belime kadar vücudumu saran fakat aşağısı hafif bol duran, oldukça iddialı derin bir yırtmaca sahip elbisemi giydiğimde aynadaki görüntüm şimdiden hoşuma gitmişti. Boynumdaki kolye ile de oldukça uyumlu duruyordu, ayağıma gümüş rengi ince bantlı topuklu ayakkabılarımı giydikten sonra saçlarımı dağınık bir topuz yapmıştım. Göz makyajımı hafif tutup, dudaklarıma kırmızı rujumu sürdükten sonra hazırdım. Hazırlanmam bir saati bulmuştu. Salona inerken beni merdivenlerde gören Can ıslık çalıp beni baştan aşağı süzdükten sonra "Sıraç için oldukça zor geçecek bir gün anlaşılan, umarım kalabalık bir yere gitmiyorsunuzdur tüm bakışların üzerinde olacağına eminim, muhteşem görünüyorsun." dediğinde güldüm. Elmas da benzer tepkiler verdiğinde Sıraç salondan çıkıp yanıma gelmişti, beni gördüğünde tekrar dönüp dedeme bir şey söylemek için dudaklarını araladı fakat gördüğü şeyi yeni fark etmiş olacak ki önce yutkundu sonra tekrar bana döndü, beni baştan aşağı süzerken gözleri göğsümde biraz fazla oyalanmıştı, yırtmacımı gördüğünde ise tekrar yutkundu. Siyah bir takım elbise giymişti, içine giydiği siyah gömleği, yakasına taktığı iki sıra zinciri olan yaka iğnesi ve özenle taramış olduğu saçlarıyla nefes kesici görünüyordu. Can ve Elmas birbirini dürterek Sıraç'a bakıp gülerken teyzem arkalarından gülümseyerek bana bakıp gözlerini kapatıp açtı, dedem ise yanıma gelip elimden tuttu ve kalan basamakları indiğimde beni etrafımda döndürüp inceledikten sonra Sıraç'a döndü. "Artık torunumu incelemeyi bırakacak mısın yoksa gitmenize izin vermeyip gecenizi berbat edeyim mi?" Dedemin söyledikleri Sıraç'ı kendisine getirmiş olacak ki başını hızlıca sağa sola sallayıp yanımıza geldi. "Hemen çıkıyoruz, kusura bakmayın bir an dalmışım," dedem yavaşça iki kez başını salladı ve elimi Sıraç'a uzattıktan sonra uzaklaşıp "İyi eğlenceler," dedi. Sıraç elimi tutup hafifçe öptü "Sanırım nikah dairesine gitmek için saat çok geç oldu," "Şansına küs," Arabanın yanına geldiğimizde Sıraç elini ceketinin cebine atıp beni durdurdu. Cebinden saten kırmızı bir kumaşı bana uzatıp "Gözlerini kapatma izin verir misin?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Bu gerekli mi? Neden kapatacaksın ki?" "Sürpriz yapmak istiyorum sana, lütfen izin verir misin?" başımı salladım ve gözlerimi bağlanmasına izin verdim. Arabaya binmeme yardımcı olurken çok dikkatliydi, kemerimi bağlayıp kapımı kapattığında son derece heyecanlanmıştım. Sonunda kendisi de oturup arabayı hareket ettirdiğinde sessizdik ama bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Sol bacağımdaki yırtmacın fazlasıyla açıldığını da hissedebiliyordum fakat düzeltmeye gerek görmedim. Sıraç ağzının içinde bir şeyler homurdandığında "Ne oldu?" diye sordum. "Dikkatimi dağıtıyorsun" "Hiçbir şey yapmadan nasıl dikkatini dağıtabiliyorum acaba," demiştim fakat dikkatini dağıtan şeyin yırtmacım olduğunun farkındaydım, çünkü kasığımın yalnızca bir karış aşağısına kadar olan yırtmacım şu an açılmış olduğu için oraya baktığını hissedebiliyordum. "Bu yırtmaca gerek var mıydı cidden, keşke pijamalarınla gelseydin," "Ben o kadar süsleneyim senin için, sen hâlâ söylen dur, aferin sana cidden ya, biraz daha söylenirsen eğer gelmekten vazgeçeceğim," elini bacağımda hissedince yutkunan ben olmuştum. "Tamam sustum bir şey demiyorum," sesinden bile güldüğünü anlayabiliyordum. Yol boyunca elini bacağımdan neredeyse hiç çekmemişti, ara sıra okşayıp sıkıyordu. Yaklaşık yirmi dakikanın sonunda araba durduğunda beni çok dikkatli bir şekilde indirdi, ellerimi tutup yürümeme yardımcı olurken söylenmeden duramadım. "Ya neden hâlâ açmıyoruz gözümü acaba, yürürken önümü görmek istiyorum, ya düşersem?" "Bana güven düşmeme izin vermem az kaldı zaten," dediğinde ayağım takılmıştı. "Maşallah dediğin üç gün yaşamıyor Sıraç, al işte takıldım, neden merdivenlere geldiğimizi söylemiyorsun?" "Fırsat vermiyorsun ki sadece beş basamak zaten sus ve yürü lütfen," homurdana homurdana yürümeye devam ettim, adımlarım düz zeminle buluştuğunda rahatlamıştım, sadece topuklularımdan çıkan ses vardı. Bir süre sonra beni durdurduğunda gelen sesin asansöre ait olduğunu anlamıştım, asansöre geçtiğimizde belime sarılıp başını boynuma gömdü. "Şu an çok gerginim oynaşmak için hiç doğru bir zaman değil Ademoğlu," güldü fakat geri çekilmedi, asansörün kapılarının açılma sesini duyduğumda ise aniden havalanınca ufak bir çığlık attım, Sıraç beni kucağına almış kahkaha atıyordu. "Aniden, habersiz yapılır mı bu vicdansız kalbime iniyordu." dediğimde adımları durdu. "Ödeştik o halde çünkü sen beni habersiz öpünce bende böyle hissediyorum, ne demiştin ha, seni istediğim her an kucağıma alamayacaksam neden benim sevgilimsin ki," dil çıkardım fakat bu hiç doğru bir hareket olmamıştı, dilimi hafifçe ısırmıştı. Geri çekildiğinde ben hala ağzım açık kalakalmıştım "Bugün sabrımı fazla zorluyorsun güzelim." eli yırtmacımın olduğu taraftan bacağımı daha sıkı sardıktan sonra devam etti "Bu yırtmaç yetmezmiş gibi dilini bana sunarsan ben de dayanamam," Sıraç yürümeye başladı fakat şoku üzerimden atıp konuyu değiştirdim. "Bay muhteşem zeka madem beni kucaklayacaktın neden merdivenlerde kucaklamak yerine düz yerde kucaklamayı tercih ettin? Çünkü burada kolayca yürüyebilirim," "Merdivenleri çıkarken yırtmacından bacakların nasıl görünecek görmek istedim, harika bir manzaraydı," beni yavaşça yere indirdi. "Ay ben çok heyecanlandım," "Biliyorum meraklı biri olduğun için bağladım gözlerini zaten," "Aç artık," dediğimde gözlerimdeki kumaşı açtı, bir süre gözlerimi kırpıştırıp ışığa alışmayı bekledikten sonra bulunduğumuz ortama baktım. Oldukça yüksek bir terastaydık, öyle ki elimi uzatsam yıldızları ve ayı tutabilecek gibi hissetmiştim, yalnızca ikimiz vardık, terasın etrafı ışıklar ve çiçeklerle süslenmişti, hatta cam tavandan bile sarkan çiçekler vardı. Terasın korkuluklarının önüne kurulmuş muhteşem bir masa ve üzerindeki beyaz laleler dahil her şey muhteşem ötesi görünüyordu, büyülenmiş gibi etrafı izliyordum. Heyecanla etrafımda döndüm ve ellerimi çarptım "Sıraç muhteşem bu muhteşem, ay peri masalında gibi hissettim kendimi," "Ben de seni her gördüğümde perilerin gerçek olabileceğine inanıyorum, bu güzellik bir insana ait olamaz," alt dudağımı dişledim. Sıraç bir süre dudaklarımı izledikten sonra belimden tutup beni kendisine yasladı, ellerim hemen ceketinin yakasını tuttuğunda başımı kaldırıp yüzüne baktım, elinin tersiyle yüzümü okşamaya başladı. "Bence sen beni gözünde fazla büyütmüşsün abartılacak bir güzelliğim yok," dediğimde iç çekti. "Keşke bir ayna olsaydım da benden görseydin kendini, ben de ki seni yansıtabilseydim sana, o zaman anlardın nasıl bir güzelliğe sahip olduğunu, o zaman anlardın belki seni ne kadar çok sevdiğimi, benim için bu evrende senden daha önemli ve daha değerli bir şey olmadığını anlardın. Benim dünyamı aydınlatan tek güneşin sen olduğunu, sen olmadan sonsuz bir karanlığa mahkum olduğumu ve aldığım her nefesin senin sayende olduğunu anlardın sevgilim." gözlerim dolu dolu baktım. Böyle sevilmeyi hak ediyor muydum ki? "Ben böyle süslü kelimeler kuramıyorum ama yemin ederim seni çok seviyorum, seni sevdiğimi biliyorsun değil mi? Hissettirebiliyor muyum?" alnını alnıma yasladı ve derin bir nefes aldıktan sonra sorumu cevapladı. "Hissediyorum ve bu benim bu hayatta sahip olduğum en değerli şey, senin beni seviyor olmandan daha güzel hiçbir duygu olamaz. Güzel sözlere gerek yok, bakışların yeterli. Sen bana hep böyle bak diye ömrümü verebilirim," elimi ensesine atıp dudaklarına ufacık bir öpücük kondurarak geri çekildim. Birlikte masaya geçtiğimizde sofrada tamamen benim sevdiğim yiyeceklerin olması hoşuma gitmişti, bir de çikolataya bulanmış çilekler vardı. Yemeğimizi yerken sessizdik, çileklerin hepsini ben yemiştim ve Sıraç bu süre boyunca sadece beni izlemişti. Nihayet yemeğimizi bitirdikten sonra oradan ayrılmıştık. Sıraç bu geceyi birlikte geçirmemiz için ısrar etmişti, ben de kabul etmiştim birlikte yola çıktığımızda bu defa gözlerinin sürekli yırtmacıma kaydığını görebiliyordum, gideceğimiz yere kadar bekleyememiş olacak ki arabayı kenara çekip bana döndü. "Kucağıma gel lütfen, daha fazla seni sadece izleyerek zaman kaybetmek istemiyorum." koltuğu biraz geriye yasladı, kıkırdadım ve kemerimi çözüp kucağında ki yerimi aldığımda zaman kaybetmeden kolları belimi, dudakları ise dudaklarımı bulmuştu. Üst dudağını dudaklarımın arasına alıp çekiştirdiğimde inlemişti ve belimdeki ellerinden biri yırtmacımın açıkta bıraktığı bacağımı okşamaya başladı. Öpüşü gittikçe daha sert ve tutkulu bir hal aldığında daha sert sıkmaya başladı, kucağında hareket ettiğimde inleyerek dudağıma dişlerini geçirdi. Dudakları dudaklarımdan ayrılıp önce çeneme sonra da boynuma doğru ilerledi, boynumu öpmesi çok hoşuma gidiyordu. Boynuma ıslak öpücüklerini ardı ardına sıralarken arada öptüğü yerlerin üzerinden diliyle geçiyordu, yaklaşık beş dakika kadar o boynum ile ilgilenirken ben kucağında kıvranıyordum. Boynumun ardından köprücük kemiğimi hafifçe ısırdı ve ısırdığı yere bir öpücük bıraktıktan sonra diliyle üzerinden geçti, gerdanıma oradan da iki göğsümün arasına kadar öpücüklerine devam etti. Başım dönmeye başlamıştı. Bunun hissettiğim yoğun hazdan dolayı olduğunu sanmıştım fakat burnumdan akan sıvıyla beraber elimi burnuma götürdüğümde gördüğüm kan nedeninin bu olmadığını kanıtlıyordu. Elimdeki kana bakarken diğer elimle Sıraç'ı durdurdum. Başını kaldırıp "Ne oldu?" diye sorduğunda gözleri burnumdan akan kana kaydığında bir şey söylemek için ağzımı açmıştım fakat aniden vücudumdaki gücün kaybolduğunu hissettiğimde gözlerim de kararmıştı. Sıraç bir şeyler söylüyordu fakat anlayamıyorum son hissettiğim şey ise başım geriye doğru düşerken Sıraç'ın elini enseme atmasıydı.
♡♡♡ Duyurular için sosyal medys hesaplarımı, alıntılar için WhatsApp kanalımı takip edebilirsin. Kanalıma instagram öne çıkanlardan erişebilirsiniz.
İnstagram:b_anemoia_ Twitter : b_anemoia |
0% |