Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3-İHTİMALLER

@b_anemoia

 

Keyifli okumalar dilerim, görüşleriniz ve duyurular için WhatsApp kanalı kuracağım birazdan instagramdan paylaşır öne çıkanlara da eklerim. Dileyen katılabilir, numaram ya da numaranız kesinlikle ben ya da kanaldaki diğerleri tarafından görülmüyor.​​​​

 

instagram:b_anemoia_

 

 

SIRAÇ ADEM ADEMOĞLU

Şu an içinde bulunduğumuz duruma tepki bile veremiyordum, yerimde öylece kalakalmıştım. Güneş hayatımda tanıdığım en garip insandı, dünya üzerinde ondan daha garip biri olduğunu da sanmıyorum, tanışalı henüz birkaç gün olmuştu ancak ilk andan belliydi karşımdaki kızın kesinlikle normal olmadığı, kim durduk yere bir çatışmaya girer ki? Onun ile geçirdiğim her saat yeni bir garipliğini keşfediyordum, sabah bizi karşılarken onun yerinde bir başkası olsa utanırdı ancak o kendi haliyle dalga geçip güldü, halinde utanılacak bir şey yoktu zaten, dağılmış kızıl saçları, uykulu mavi gözleri, üzerindeki pijamaları ve uyku bandıyla çok sevimli görünüyordu. O halini hatırlayınca gülümsememe engel olamadım. Şimdi ise bizi odasına kapatmış abisini oyalamaya çalışıyorlardı, tabi bir de yılan mevzusu vardı, kim evinde bir yılan besler ki? Bu kızın gariplikleri saymakla bitmeyecek cinstendi, yine de insanı kendine çeken bir yanı vardı, şeytan tüyü var denir ya tam olarak öyle biriydi. Sonunda beni düşüncelerimden sıyıran odanın kapısının aniden açılışı oldu, daha yeni çıkmıştı odadan abisini yolladıklarını hiç sanmıyordum, şu düştüğüm hale bak.

“Beyler rahatınızı bozdum kusura bakmayın ama üzerime bir şeyler almaya geldim, malum saklamam gereken bir yara var, hiç de uyarmıyorsunuz beni aşk olsun.” yüzünde sahte bir kınayıcı ifade eşliğinde söylediklerine gülme isteğimi zorlukla bastırdım. “Kusura bakma yılanın şokunu hâlâ atlatabilmiş değiliz.” dolaptan çıkardığı beyaz gömleği üzerine geçirdi ve söylediklerimden sonra gülmeye başladı. “İşte ben adamın aklını alırım böyle,” hafif öne doğru eğilerek söylediklerini duymayı beklemiyordum, zorlukla bastırdığım gülmemi daha fazla gizleyemedim, Güneş zaten sürekli gülüyordu ama ben normal de çok gülen biri değildim, oysaki Güneş ile geçirdiğimiz şu üç günde fazlasıyla gülmeye başladığını yeni fark ediyordum, ayrıca Miraç her ne kadar sosyal biri olsa da kimseye bu kadar bağlanmazdı fakat bu kız farklıydı, insana tüm bildiklerini unutturuyordu.

Her zaman çok gülen insanların acısını gülüşlerinin arkasına sakladığına inanırdım. Güneş için de aynı şeyin geçerli olduğuna emindim çünkü gözlerinde bunu görebiliyordum, bizim evimizde geçirdiği iki gün boyunca da ara sıra bir yere dalıp duruyor oluşu dikkatimi çekmişti.

Miraç gözlerini yılandan ayırmıyordu, fobisi vardı bu odadan çıkana kadar öylece kalacağından emindim, ben de yılanlardan hoşlanmıyordum ama şu an içinde bulunduğu cam fanustan dolayı herhangi bir tehlike arz etmiyordu, zaten zehirli olsa yatağında bir işi olmazdı, olmazdı değil mi? Güneş de zehirli olmadığını söylemişti.

Güneş odadan çıktıktan sonra etrafı incelemeye başladım, odasının her tarafı ışıklarla süslemişti. Tül perdesinin üzerinde, yatak başlığının yaslı olduğu duvarda sarmaşıkların arasında, hatta tavanından bile sarkan kar tanesi şeklinde ışıklandırmalar vardı, anlaşılan ışıkları çok seviyordu. Odası oldukça genişti ve açık renklerle döşendiğinden ferah görünüyordu, ayrıca oldukça da dağınıktı. Kıyafetleri köşedeki tekli koltuk ve yere yayılmıştı. Onunla ilgili fark ettiğim bir diğer şey ise yılanları gerçekten çok seviyor olmalıydı, sadece evcil hayvanı olarak seçmesi değil birçok yılan figürlü takısı olmasından da belliydi, onu tanıdıkça beni daha neler bekliyor? Fakat her ne olursa olsun hayatıma girdiği için kendimi oldukça şanslı hissediyordum.

 

GÜNEŞ ÖZDOĞAN

Neyse ki son anda Elmas’ın fark etmesi üzerine gidip gömlek giymeyi akıl etmiştim, o olmasa ne yapardım bilemiyordum. Her zaman arkamı toparlayan o oluyordu. Sina birkaç gündür garip davrandığım ve her doğum günümden sonra olduğu gibi içime kapanmamı istemediğinden gelmişti. Oysa bu sene buna pek de fırsatım olmamıştı, zaten sürekli bir aksiyon içerisindeydim, şu an odamda iki genç delikanlı olduğunu bilse ne tepki verirdi? Bir an fark ettiğini hayal edince gülmeme engel olamadım, muhtemelen neye uğradığını şaşırırdı, şaşırınca çok tatlı oluyordu.

“Sen yine neye gülüyorsun acaba?” gülmem dikkatinden kaçmamıştı, fazla detaycı biriydi. Bu yönü hayatımı biraz zorluyordu. “Ay abiciğim aklıma bir şey geldi de ona güldüm, önemli değil.”

“Abi Güneş’i tanımıyor musun kendi akıl sağlığın için sormamalısın bence.” Elmas’ın söylediklerine ikisi gülerken ben somurtmaya başlamıştım, bu kız beni gerçekten akıl hastası sanıyordu. Tepkim onları daha çok güldürürken aklım odamdaki Sıraç ve Miraç’ta kalmıştı, keşke Elmas’ın odasına alsaydık, kızımı görünce nasıl da korktular, kızım da onlardan korkmuştur şimdi. Sina birden ayaklanınca Elmas gereksiz bir telaş yaptı “Nereye abi?” bu kıza sakinliğini koruyamayınca daha fazla dikkat çektiğini öğretmem gerekiyordu. “Elmas’ı özledim gidip bir bakayım, odan da mı Güneş?” ne odam mı? Elmas telaş yapmakta haklıymış.

“Elmas yanında ya abi hasret gideremedin mi?” diyerek zaman kazanmaya çalıştım. “O Elmas değil, yılan olandan bahsediyorum,” hızlıca bir bahane bulup Sina'yı oyalamam gerekiyordu “Yanında ki de az yılan değil bu arada,” Elmas yanındaki yastığı suratıma fırlattı. “Atışmayın yine, ben bir Elmas’a bakayım,” hızla yerimden kalkıp karşısına geçerek ellerimi göğsüne koydum “Dur abi olmaz!”

“Neden olmaz Güneşciğim? Her zaman yaptığım şey değil mi? Odana ilk defa girmiyorum sonuçta.” dudaklarımı ısırarak tatlı tatlı gülümsedim “Öyle tabi ki de şimdi olmaz,” Sina gözlerini kısarak bize baktı. “Siz ikiniz yine ne haltlar  karıştırıyorsunuz?” sorgulayıcı ifadesi şüphelenmeye başladığını gösteriyordu. "Abi sen de resmen bizden şüphelenmeye yer arıyorsun, oda dağınık o yüzden girme dedik yoksa ne saklayacağım.” sevimli olduğuna inandığım bir gülümseme ile söylediklerimin bize zaman kazandırmasını umuyordum “Odanı ilk defa dağınık görmeyeceğim Güneş! Senin odan hiçbir zaman toplu olmadı.”

“Of abi iç çamaşırlarım falan yerde girme dediysem bir nedeni var yani illa söyleteceksin.” üste çıkmak konusunda üzerime tanımam. “Baştan öyle söylesene ne bağırıp duruyorsun deli, tamam girmedik odana şimdi gidiyorum ben, akıl sağlığımı korumak için daha fazla yanınızda durmamalıyım.” yüzünü buruşturup bize baktı. "Sizinle ne yapacağım ben? En büyük imtihanımsınız resmen, abi olmak zor iş hem de iki kız abisi, üstelik biri birinden beter.” Bizi azarlamayı bitirdikten sonra çıkıp gidince ikimizde rahat bir nefes aldık.

Sina tehlikesini atlattıktan hemen sonra odama gittim. “Tehlike geçti beyler çıkabil- “ henüz sözümü bitirmeden Miraç koşarak çıktı odadan “Elmas sen bir soğuk su ver korkmuş gibiydi.” kıkırdadım, biz de peşinden gittik, salona girdiğimde Miraç’ın gerçekten çok korkmuş olduğunu görebiliyordum.

“Kurtarıcım neredeyse katilim oluyordu resmen, kızım sen ruh hastası mısın? Yılan beslemek ne demek kalbime iniyordu.” elini kalbinin üzerine yerleştirerek derin bir nefes aldı. “El alem koynunda besliyor bir şey olmuyor ne var bunda?”

“Yatağında gördüğümüze göre sen de koynunda besliyorsun diyebiliriz bence.”

“En azından ben koynumda bir yılan olduğunun farkındayım Miraç. Kendi hür iradem ile alıyorum koynuma, bu kadar korkma ondan, zararsız benim kızım, ayrıca yılan deyip durma alınır onun bir adı var.” Gözlerini kapatarak sinirle güldü. “Bundan sonra siz diye hitap ederim kendisine, büyük saygı duyarım, adının ardına hanım kelimesini getirmeden konuşmam, ne hanım demeliyim?” ben gülmeye başlarken Elmas sinir krizi geçirmek üzereydi. “Seni öldürürüm ruh hastası kadın değiştireceksin o ismi!”

“Ne münasebet, kızım ismini çok sevdi, çok rahatsız oluyorsan sen değiştir adını. Adı Elmas, Miraç bundan sonra bu şekilde hitap et kızıma kendisi bir elmas kadar değerli benim için.” Sıraç söylediklerime gülerken Miraç şaşkın şaşkın bana bakıyordu, Elmas ise küfürler savuruyordu. Sonunda dayanamayıp kızımı savunmaya başladım “Bana bak kızıma ve bana biraz daha hakaret edersen gebertirim seni.”

“Şu yılan meselesini kapatabilir miyiz? Artık unutmak ve hiç yaşanmamış gibi hayatıma devam etmek istiyorum.” Miraç’ın söylediklerinden sonra Elmas ile olan atışmamızı sonlandırdık. Sıraç konuşmaya başladı. “Şu an daha büyük bir gündemimiz var bundan sonrası için ne yapacağımızı düşünelim. Kenan Keskinkılıç konusunda,”

“Haklısın ama önce haber almamız gerekiyor, yarın bizim için çalışan adamlarıyla iletişime geçeriz, bundan sonraki planlarını bozarak uğraşırız onunla, bir haber alırsak size söylerim" derken Elmas'a imalı bakışlar atmayı ihmal etmiyordum, sözsüz tartışmamız devam ediyordu. “Sürekli iletişim halinde olsak iyi olur.”

“Güneş, Elmas, Hakkı ve senin olduğun bir gurup kurayım ben, oradan konuşuruz herkese uygunsa.” Miraç’ın fikri herkes tarafından kabul görmüştü, böylece ben de sürekli Elmas’a anlatmak zorunda kalmazdım, kendisi her şeye hâkim olurdu. “Güneş yarın sen çocuklarına gidersin, ben de bir şeyler öğrenebilmek için bizimkilerle konuşurum olur mu? Bu hafta hiç gitmedin çocuklar özledi seni.”

“Haklısın Elmas, ben de onları özledim zaten yarın tüm günü çocuklara ayıracağım.”

“Ne çocuk mu? Senin çocuğun mu var hatta çocukların?” Miraç’ın şaşkınlığına gülümsedim. “Evet çocuklarım var, 25 tane hem de, benim çocuklarım diye söylemiyorum ama hepsi o kadar tatlı ki görmeniz lazım.”

“25 mi? Kızım sen kaç yaşındasın! Nerene doğurdun o kadar çocuk?” Miraç’ın söylediklerine ben ve Elmas kahkahalarla gülerken Sıraç anlamaz gözlerle bana bakıyordu, sonunda kahkahamı durdurunca “Öyle değil, evet benim çocuklarım ama ben doğurmadım, bizim bir yurdumuz var sokakta kalan çocuklara baktığımız, her ihtiyacıyla ilgilendiğimiz, oradaki çocuklardan bahsediyoruz.”

“Siz derken kimler? Yanında geçirdiğim her saat yeni bir şok etkisi yaratıyor,”

“Turan çocuk yurdu, hiç duymamış olmazsınız.” Sıraç başını sallayıp gözlerimi kırptı “Biliyorum o yurdu ama senin ilgini hala anlayamadım.”

“Haklısınız Sıraç Bey hata bizim, kendimizi tam tanıtamadık, ben Elmas Turan ve evet Suna Turan annem oluyor. Güneş’in soyadına aldanmayın o da bizim ailemizin bir ferdi ve Turan holdingin asıl sahibi.” Duydukları onları baya şaşırtmıştı, sonuçta böyle büyük bir holdingin sahiplerinin ara mahallede bir apartman dairesinde yaşıyor olmalarını beklemiyorlardı.

“Ne yani biz az önce Sina Turan’dan mı saklanıyorduk? Bildiğimiz Sina Turan hani şu bir sözüyle istediği her şeyi yaptırabilecek, kimsenin bulaşmak istemeyeceği saygın iş adamı olan.” Miraç kocaman açtığı gözleriyle Sina'yı anlatırken Sıraç kaşlarını çatarak düşünceli bir ifadeye bürünmüştü. “Ta kendisi ayrıca sinir bozucu, kardeşlerini fazlasıyla sahiplenen, ruh hastası adam olur kendisi,”

“Elmas sen ne istiyorsun abimden? Hiç de öyle biri değil, melek gibi adamdır kendisi, arkasından iş çevrilmediği ve biz zarar görmediğimiz sürece, üç kadınla uğraşıyor ne yapsın? Üstelik çocukluğumuzdan beri az çekmedi ikimizden.” Söylediklerimde son derece haklıydım, bizi büyütmek için kendisi çocukluğunu yaşayamamış, annesinin yükünü hafifletmek için çok küçük yaşta büyümek zorunda kalmıştı. “Hiç laf söyletmeyin birbirinize zaten,”

“Sina’nın öz kardeşinin Elmas olduğuna emin miyiz? Çünkü buradan bakınca Güneş gibi görünüyor da,” Miraç yine kendine eğlenecek bir konu bulmuştu bu konuda birbirimize benziyorduk, Sıraç ise dikkatle bizi dinliyordu, “Kenan Keskinkılıç’ın sizinle derdi şimdi anlaşılıyor. Suna Turan ile aralarındaki çekişme herkes tarafından biliniyor, doğrudan size zarar verememe nedenini de şimdi anlıyorum, Sina Turan’ı karşısına almak istemez.” ne kadarını bildiğini bilmiyordum ama aralarında bir çekişme olduğu herkes tarafından zaten bilinirdi, sadece bu çekişmenin nedeninin ben olduğum bilinmiyordu. Birden aklıma gelen şey ile birlikte neye uğradığımı şaşırdım bu aklıma şimdiye kadar nasıl gelmedi? Yerimden sıçrayarak çığlık attım.

“Ay nasıl unuturum, doğrudan saldıramaz ama dolaylı yoldan zarar verir, kahretsin o gün mezarlıkta olacağımı çok iyi biliyordu.” Söylediklerim Elmas’ın bir küfür savurmasına neden olurken diğerleri anlamaya çalışıyordu, neyse ki aklımdakileri dile getiren Elmas olmuştu. “Biliyordu tabi ki, olaya sessiz kalmayacağını da biliyordu adi herif kim bilir neyin peşinde? Bu da demek oluyor ki yaralandığından da haberi var, koluna dokunması tesadüf değildi,”

“Olaylar oldukça ilginç bir hal almaya başladı, ne yani gece güneşi şimdi sen hayatımı kurtardın ama aslında hayatımı tehlikeye atan da sen miydin? Sen oradasın diye mi saldırdı bana?” Miraç’a ne cevap vereceğimi bilmiyordum, ben sessizliğimi korurken sessizliği bozan Sıraç olmuştu.

“Saldırıyı sadece Güneş için düzenlemedi, aklı sıra bir taşla iki kuş vurmaya çalıştı ama bunun bir planın başlangıcı olduğu belli, artık daha dikkatli olmalıyız.” oysa ben bile emin değildim saldırının benim yüzümden gerçekleşip gerçekleşmediğinden, o nasıl bu kadar emin olabiliyordu? “Ne düşüneceğimi bilmiyorum artık, bu herif nefes aldıkça sürekli bir problem çıkarmak zorunda mı? Beni hala o küçük savunmasız Güneş sanıyor olabilir ama aslında kim olduğumu görmesinin zamanı geldi sanırım Li-” Elmas sözümü kesti “Sakin olmalısın Güneş, mantıklı düşünüp akıllıca hamleler yapmalıyız, aksi halde annemi ve Sina’yı zor duruma sokacağız. Söz konusu biz olunca Sina mantığıyla hareket edemiyor bunu en iyi sen bilirsin.” Biliyordum tabi ki bize aşırı düşkündü, bu yüzden de çok korumacı davranırdı. Elmas bunu çok problem etse de benim aşırıya kaçmadığı sürece hoşuma gidiyordu, biri tarafından sahiplenilmek ama Sina başına büyük bir dert açabilirdi, hele ki vurulduğumu öğrenirse gerçekten büyük sıkıntı olacaktı. “Haklısın o yüzden bizimkiler öğrenmeden bizim kendi yöntemlerimizle halletmemiz gerekiyor, hatta H’den de yardım alabiliriz,”

“İçimden bir ses bu olayın çok büyüyeceğini söylüyor, bu Kenan’ın seninle derdi ne anlamış değilim, gerçi bir tahminim var ama mecbur kalmadan H ile iletişime geçmeyelim, tanımıyoruz sonuçta onu, yüzünü hiç görmedik.” oysa benden daha iyi anlaşırlardı. “Bırak ya benden daha iyi anlaşıyorsun, o da yüzümüzü görmedi ama ihtiyaç halinde hep bir araya geliyoruz ve bize bir zararı yok, dostumuz o bizim hayatımızı az kurtarmadı.” Her zamanki gibi yine haklıydım. “H kim? Bize de bir açıklama yapacak mısınız?”

“Sadece böyle birilerini araştırmamız gerektiğinde kimi zaman yardımını aldığımız biri, umarım ona gerek kalmadan hallederiz meseleyi,” bu açıklama yeterliydi şimdilik, daha fazlasını bilmemelilerdi, zaten üç gündür tanıdığım insanlar hakkımda fazlasıyla şey biliyorlardı. “Israr etsem de bir açıklama alamayacağımı biliyorum, doğru zaman geldiğinde siz gerekli açıklamayı yaparsınız zaten ama şu an bu konulardan uzaklaşalım, kafamızı toparlayacak bir şeyler yapalım mesela yarın ben ve Miraç da yurda gelebilir miyiz? Oradaki çocuklar ile zaman geçirmek isterim.” Duyduklarım beni fazlasıyla şaşırtmıştı. İki kardeş hayatımıza hızlı bir giriş yapmıştı ve ben bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildim.

“Yurda mı gelmek istiyorsun? Şey olur tabi olur, hatta onlarda mutlu olur yeni gelen ziyaretçiler mutlu hissettiriyor onlara, başlarda biraz çekingen olabilirler çünkü bizden başka pek yanlarına giden olmuyor.”

“Harika o zaman, şimdi Miraç bahsettiği gurubu kursun, neler yapılmalı falan diye de konuşuruz yarın için, beraber gideriz şimdi artık gidelim size de çok zahmet verdik.”

Ademoğulları gittikten sonra yarın çocuklara vereyim diye hediye almak için dışarı çıktım, onlarla aramdaki bağ çok farklıydı. Eğer teyzem olmasaydı şu an ne halde olurdum tahmin bile edemiyorum. Kimsesiz değildim belki ama yine de onların ne hissettiğini anlayabiliyordum. Teyzem bizim gibi kimsesiz çocuklar için bir şans olmak istiyordu ki öyle olmuştu zaten. Biraz dinlenmek için bir kafede oturup kahvemi sipariş ettim, telefonumu elime aldığımda birçok bildirim gelmişti.

Miraç ADEMOĞLU sizi ELMASZEDELER adlı gruba ekledi.

Elmasım: ELMASZEDELER?

Miraç ADEMOĞLU: yılan olan Elması kastettiğimi anlamış olman gerekiyordu

ADEMOĞLU ADEM: Aptal herif bir işi de düzgün yap, grupta Elmas’ın olacağını bile bile neden bu ismi seçersin ki?

Miraç ADEMOĞLU: sabah yaşadıklarımızdan dolayı olabilir mi?

Elmasım: her neyse problem değil Güneş daha beterlerini yapıyor bana sanırım bu gurup ismine katlanabilirim ya da siz gerçekten bir Elmaszede olabilirsiniz zamanla belli mi olur?

Miraç ADEMOĞLU: ben şu an Güneşin daha beter ne yaptığını merak etmekle meşgulüm ne yapmış olabilir ki en fazla?

ADEMOĞLU ADEM: kızın ismini bir yılana vermiş olması yeterli değil mi sence?

Elmasım: yeni kimliklere geçildiğinde eski kimliğimi alıp benim fotoğrafım yerine o şeyin fotoğrafını koymuş olması yeterli olur mu? Üstelik kendisi kızım dediği yılanına özel kimlik çıkarabileceği halde

Miraç ADEMOĞLU: DKDKŞWDMJCŞDFLDŞDMŞDMXLDMDKDK Güneş senden öğrenmem gereken çok şey var

ADEMOĞLU ADEM: Ciddi olmadığını umut ediyorum bunu yapmadı de lütfen

Elmasım: inan yapmamış olmasını sizden daha çok ben isterim ve o kimliği hala saklıyor, bulursam imha edeceğim ama nereye sakladıysa bulamıyorum.

 

Siz: e ben de bu sene doğum gününde tüm arkadaşlarını Elmas’ın doğum günü diye davet edip kızımın doğum gününü kutlamaz mıyım

Miraç ADEMOĞLU: hewgnrdbntfdfk organizasyon konusunda sana yardımcı olurum

Elmasım: ben de sahne aldığın barın adresini Sina’ya veririm bir bakmışsın Sina ile birlikte seni izlemeye gelmişiz :)

 

Siz: beni tanımaz ki ama gelirseniz barmen seni tanır ve aranızdaki muhabbetin Sina’nın çok hoşuna gideceğine eminim ;)

Miraç ADEMOĞLU: sahne mi?

ADEMOĞLU ADEM: Bar mı? Ne barı ne sahnesi? Ne olarak sahne alıyorsun ki sen? Bu işe ihtiyacın olduğunu sanmıyorum hangi bar bu?

 

Siz: Ne bu tepkiler bir de bayıl istiyorsan Ademoğlu

Miraç ADEMOĞLU: cidden abi ne bu tepkiler ben pavyona düşsem bu kadar tepki vermezsin.

 

Siz: ne pavyon muuuu

Elmasım: öyle bir şey yok öyle bir şey yok çıkar onu aklından hemen

 

Siz:  şimdilik kapattım bu konuyu ŞİMDİLİK

Miraç ADEMOĞLU: alacağım cevaptan korkuyorum ama ne olarak sahne alıyorsun gece güneşi ne tür bir bar burası?

 

Siz: ne olabilir Miraç? Striptiz yapıyor değilim ya şarkı söylüyorum ara sıra, sürekli olan bir şey değil Elmas benim bu muhteşem yeteneğimi çekemediği için rahatsız tabi ki

Elmasım: sen gerçekten rezil bir arkadaşsın seninle olan arkadaşlığıma neden hala devam ediyorum ki

ADEMOĞLU ADEM: bunu ben de merak ettim neden hala arkadaşlığını devam ettiriyorsun bunları bana Miraç yapsa kardeşlikten reddederdim.

 

Siz: çünkü beni seviyorsun bensiz nefes bile alamazsın hasretimden Mecnun gibi dağları delersin.

ADEMOĞLU ADEM: Dağları delen Ferhat değil miydi?

 

Siz: Mecnun dağlara ne yapmıştı?

Elmasım: Ferhat o salak, Mecnun çöllere düşmüştü, neden anlatıyordum sana yine işine gelmediği için umursamayacak kendi bildiğin versiyonlarını kabul edeceksin. Beyler siz hâlâ bu kızla iletişimde kalmak istediğinize emin misiniz bence can borcu falan boş verin zaten bu kız başını belaya bulaştırma konusunda bir profesyonel hala şansınız varken kaçın derim ben, bir yerden sonra bırakılmıyor.

 

Siz: bağımlılık yaptığım doğrudur

Miraç ADEMOĞLU: bende bağımlılık yaptın bile gece güneşi günlük dozumu almadan duramam artık gldldkfpdjfofk

 

Siz: sen kaliteden anlıyorsun dostum.

ADEMOĞLU ADEM: bir defa çıktım bu yola yol arkadaşlarımı ardımda bırakmam ve ne kadar belaya bulaşırsa bulaşsın artık başa gelen çekilir

 

Siz: dedikodumu yapmak için gidin özelden konuşun grubu amacından saptırmayın. Yarın geliyor musunuz saat kaçta onu konuşalım

Yarın için planımızı kurduktan sonra nihayet eve dönmüştüm, umarım Ademoğulları çocukları mutlu edebilirlerdi. Yurda yabancılar çok gelmezdi, çocukların onlardan çekinmesini istemiyordum.

☀️

Yurda gideceğimiz için sabah çok erken uyanmıştım, hazırlanmam gerekiyordu, normalde kesinlikle akşama doğru uyanmayı tercih ederdim. Çocuklar beni renkli kıyafetlerle görmeyi seviyordu, bir de ne zaman onların yanına gitsem yüzüme figürlü makyajlar yapardım, mutlaka yüz boyalarını götürür isteyenlerin de yüzüne makyaj yapardım, annem kadar olmasa da benim de çizim yeteneğim vardı.

Bugün ise makyajım da kelebek figürleri kullanmıştım. Sağ gözümün kenarında pembe bir kelebek figürü çizmiştim, kıyafet olarak pembe üzerinde mavi kelebekler olan, tütü etekli yarım kollu mini bir elbise giymeyi tercih etmiştim, tam hazır olduğumda telefonum çaldı arayan Sıraç’dı.

“Biz geldik, kapının önünde bekliyoruz seni hazır mısın?”

“Hazırım hemen geliyorum.”

Elmas hâlâ uyuyordu, onu uyandırmadan hızlıca aşağı indim ama kesinlikle görmeyi beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Sıraç siyah bol tişört ve siyah kot pantolonuyla gayet normal görünürken Miraç’ı Süperman kostümüyle görmek beni çok şaşırtmıştı, bir süre ağzım açık bakakaldıktan sonra Sıraç açıklama yaptı “Bu kadarına gerek olmadığını söylesem de ikna edemedim maalesef, bunun çocukları mutlu edeceğini düşündü ki gördüğüm kadarıyla sen de pek farklı değilsin.” olduğum yerde zıplayıp, ellerimi çırpmaya başladım.

“Ay en sevdiğim süper kahraman!” koşup Miraç’a sarıldım. “Harika bir fikir, gerçekten çok mutlu olacaklar,”

“Sen de harika görünüyorsun, gece güneşi bugün kelebek olmaya mı karar verdi?”

“Evet çocukların yanına giderken arada böyle ufak sürprizler yaparım, nasıl olmuşum?” diyerek etrafımda döndüm. “Muhteşem görünüyorsun, hadi gidip biraz eğlenelim ve eğlendirelim, ben biraz heyecan yaptım, severler mi beni sence?”

“Severler tabi ki Süperman’i kim sevmez, hadi gidelim.” Sıraç bize hayretler içerisinde bakıyordu “Kendimi çocuklarını lunaparka götüren baba gibi hissediyorum, çocuklardan bir farkınız yok ve ikiniz kesinlikle bir arada daha tehlikelisiniz.” aslında onun da eğlendiği belliydi. Ona dil çıkarmakla yetindim ve yurda doğru yola çıktık, onlar yerini bilmediği için beni takip ediyorlardı, arabamı yurdun karşısına biraz uzak park ederken çocuklar için aldığım hediyeleri almama Miraç yardım etmişti, Hakkı ve Sıraç ise kendi getirdikleri hediyeleri aldılar.

Yurdun bahçesine girdiğimiz an bahçede oynayan çocuklar çığlık atarak üzerime doğru koşmaya başladı, diz çöküp onlara sarılmak için kollarımı açtım. Hepsine tek tek sarıldıktan sonra gelenleri onlara tanıttım. “Bakın bugün yalnız gelmedim, bu abiler de sizinle tanışmayı çok istedi.” tek tek gelenleri çocuklarla tanıştırdım. “Merhaba çocuklar süper kahramanınız geldi, şimdi dileyin benden ne dilerseniz,” çocuklar Miraç’ın etrafına toplandı, onlara bu kadar çabuk ısınmalarına şaşırmıştım, aslında şaşırmamalıydım, ben de bu şekilde hissetmemiş miydim en başından. Bir süre bahçede çocuklarla oynayıp durduk. Miraç ve ben zaten çocuk gibiydik ama Sıraç ve Hakkı’nın da bizden pek bir farkı olduğunu söyleyemezdim. Hakkı birkaç çocuğu arkasında sıraya dizmiş trencilik oynuyordu, Sıraç ise çocukları sırasıyla sırtına alıp sırtında gezdiriyordu. Çocukları bu kadar eğlenirken gördüğüm nadir anlardan biriydi. En son Can, Elmas ve Sina ile birlikte geldiğimiz gün bu kadar eğlenmişlerdi. Miraç kendi pelerinini sırasıyla çocuklara takıp kucağında uçuruyordu, ben bir köşede yüzlerine istedikleri desenleri çizim işini bitirdikten sonra çocuklar onlarla oynamaya dalmışken müdirenin yanına gidip son durumları öğrenmek istiyordum. Elmas’ın söylediğine göre dün yurda yeni bir bebek getirmişlerdi, durumunu öğrenmem gerekiyordu. “Dün getirilen bebek hakkında konuşmaya geldim Mehtap teyze,” Yurdun müdiresi Can’ın annesiydi, ayrıca kendisi teyzemin yakın arkadaşıydı. “Anlıyorum Güneş, dün sabah Sultan yurda geldiğinde kapının önünde bulmuş, en fazla 6 aylık bir kız çocuğu vücudunda darp izleri vardı, doktor muayene etti hayati tehlikesi yok, izler birkaç günlükmüş, öylece kaldırıma bırakmışlar, üzerinde sadece bir zıbın vardı herhangi bir not da yoktu.” Duyduklarım başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine neden olmuştu, küçücük bir bebeğe nasıl şiddet uygulayabilirler? Bunu yapanı bulup bedelini ödetmek zorundaydım. “Anladım, onu görebilir miyim?”

“Tabi yerini biliyorsun zaten. Diğer bebeklerin olduğu oda da Selda Hanım ilgileniyor,” vakit kaybetmeden soluğu Selda’nın yanında aldım. Burada dün gelen bebek ile birlikte 4 bebek daha vardı. Selda hemşire hepsiyle ilgilenirdi.

“Dün getirilen bebek için geldin değil mi? O kadar güzel ki hangi cani bunu yapabilir aklım almıyor, küçücük bir canlı ne yapmış olabilir bunu hak edecek.”

“Bazı insanların kötülük yapmak için nedenleri olmaz ki, zaten ne yaparsa yapsın savunmasız bir canlıya şiddetin haklı yanı yoktur Selda, bu güzelliğe bunu yapanlar karşılarında kendisinden daha güçlü biri olduğunda süt dökmüş kediye döner, onların hakkından da ancak onlardan daha acımasız biri gelir.” Lilith gibi... “Onu kucağına almak ister misin?”

“Canını yakmak istemiyorum, şiddet görmüş zaten, ya canını yakarsam istemeden?”

“Sen kimsenin canını yakmazsın Güneş, bir bebeği ilk defa kucaklamayacaksın onlarla aranda farklı bir bağ var, hepsi senin kucağında garip bir şekilde huzur doluyor, ağladıklarında hemen susuyor ve çabucak uyuyorlar, korkma onun da canını yakmazsın.” dedikten sonra bebeği bana uzattı. Canını yakmaya o kadar korkuyordum ki ama kucağıma alıp yüzüne baktığım anda benim de içim huzur doluyordu, belki de onlara olan sevgimi hissediyorlardı o yüzden benim kucağımdayken sakin oluyorlardı. Kucağımdaki güzelliği seyrederken Selma’ya “Adı ne?” diye sordum. “Henüz bir ismi yok, belki sen bir isim vermek istersin,”

“Şunun güzelliğine baksana Melek gibi adı da Melek olsun.” Selda gülümsedi. Biraz daha Melek ile ilgilendim, uyuyunca beşiğine bırakıp diğerlerinin yanına gittim. Ona bunu yapanı bulacaktım bir şekilde ve bedelini ödeyecekti. Aşağı indiğim de diğerleri hâlâ çocuklarla oynuyordu, hepsi halinden oldukça memnun görünüyordu, ben ise az önce gördüklerimin etkisinde olduğumdan, köşedeki banka oturup onları izlemeye başladım, bir süre sonra Sıraç yanıma geldi. “Onlarla çok iyi anlaşıyorsunuz, bu kadarını beklemiyordum sizinle çok mutlular.”

“Çünkü kimsesizlik nedir biliyoruz ve biraz olsun mutlu olmaları bizi de mutlu ediyor,” dönüp ona baktım. “Ben bilmiyordum kusura bakma.”

“Sorun değil, anne ve babamı bir trafik kazasında kaybettik, ben 13, Miraç 10 yaşındaydı o günden sonra bizi amcam büyüttü, hakkını yiyemem kendi çocuklarıymışız gibi ilgilendi bizimle, üstelik hiç evlenmemişti babalık duygusunu tatmamıştı ama bize çok iyi babalık yaptı, yine de insan ailesinin eksikliğini hissediyor.”

“Bilirim o hissi, Suna teyzem beni Elmas ve Sina’dan hiç ayırmadı hatta bana birçok konuda öncelik tanıdı, çok uğraştı annemin eksikliğini hissetmeyeyim diye ama olmuyor işte.”

“Durgunsun, bir sorun mu var yoksa yoruldun mu?”

“Dün buraya bir bebek getirmişler daha çok küçük, 6 aylık ama şiddet görmüş ona moralim bozuldu.” Gözlerinden neredeyse alev çıkacağını sandım, öyle bir öfkeye büründü ki, bu ana kadar tanıdığım Sıraç değildi karşımdaki.

“Ulan küçücük bir bebek ya nasıl kıyabiliyorlar aklım almıyor, yolda düşen bir çocuk görse insanın canı yanıyor, bunlar nasıl bir canı yakmaya çekinmiyor?”

“Bunu yapanı bulup işkence ede ede öldüreceğim, keşke hepsini öldürebilsem.”

“Üzerinde bu kıyafetler varken sözlerin elinde bıçak tutan civciv fotoğrafını hatırlattı, seni pek ciddiye alamadım kusura bakma.” Kafamı dağıtmaya çalıştığının farkındaydım. “Dalga geçme sen beni bir de li- yani gece gör tanıyamazsın.” Kaşları havalandı ve baştan aşağı beni süzdü. “Gece mi? Tam olarak nerede?” sertçe omzuna bir yumruk attım, hafifçe inledi ama gülmeye başladı. “Neler geçiyor o pis zihninden senin?”

“Bir şey geçmedi be fesat olan sensin, ben şu sahne aldığın barı kastetmiştim, sen ne anladın ki?” derken hala gülüyordu, aklınca benimle dalga geçiyordu. “Yok sana şarkı falan, hak etmiyorsun.”

“Sakin ol sadece kafanı dağıtmaya çalışıyordum,”

“Biraz daha devam edersen ben senin kafanı dağıtacağım ama silahla.”

“Tamam teslim oluyorum, bana çocukları anlatsana biraz onları tanımak isterim.”

“Çoğu hakkında pek bir şey bilmiyoruz sokakta gördüğümüz çocuklar, bir kısmı da yurdun önüne bırakıldı, bak mesela şu köşede duran iki çocuğu görüyor musun? Onlar ikiz, Selim ve Selin babaları olacak kansız orospu çocuğu Selin’i taciz ediyormuş, annesi fark edince gebertmiş iti, kadını kurtarmaya çalıştık ama kocasının akrabaları hapishanede öldürdü, oysaki o soysuzu öldürdüğü için ödüllendirilmesi gerekliydi, bütün babalar bu kadar acımasız olmak zorunda mı?” son kelime benden bağımsız dökülmüştü dudaklarımdan "Hepsi acımasız değil Güneş, sadece bazıları şansız olabiliyor. Mesela benim babam dünyanın en harika adamıydı, kendi babanı düşün senin gibi bir kızı el üstünde tuttuğuna eminim ki hâlâ büyüyememişsin, o küçük şımarık kız çocuğu duruyor şu an karşımda, iyi olanlar da var değil mi?” burukça gülümsedim ve elim boynumdaki kolyeye gitti. Herkes babamın harika biri olduğunu düşünüyor, buna inanıyordu. Kimisinin ise gerçeği gördüğü halde fikri değişmemişti “Haklısın aslında her baba kötü değildir mese-" kafama çarpan topla birlikte neye uğradığımı şaşırdım, Sıraç da şaşırmış olacak ki şaşkınca birbirimize bakıyorduk, birden Miraç yanımızda belirdi. “Hassiktir Güneş ben aslında Sıraç’ı hedef almıştım özür dilerim.”

“Benden ne istiyorsun lan sen iki dakika dinlenelim dedik, o top bana gelseydi bir sonra ki adresinin neren olduğunu biliyorsun değil mi? Gerçi şimdi de değişen bir şey olmayacak, o topu bir tarafına sokacağım, Güneş iyi misin sen?” kafama dokunarak çarptığı yeri kontrol etti “İyiyim iyiyim sadece bir an neye uğradığımı şaşırdım.”

“Abi lütfen şu üzerimde deneyeceğin iğrenç fantezileri sonraya sakla burada çocuklar var. Ne konuşuyorsunuz siz burada bakalım bensiz ne işler çeviriyorsunuz?” Miraç ellerini beline koyarak bize imalı bakışlar atmaya başladı. “Senin hakkında konuşuyorduk şeyi merak ettim, bu havada o kostümün içinde nasıl dayanıyorsun?” gerçekten merak ediyordum. “Hiç sorma gece güneşim ya vallahi pişik oldum sanırım, artık pudra krem falan Sıraç halleder.” ben kahkaha atmaya başlarken Sıraç homurdanmaya başladı “Annen miyim lan senin? Kaç yaşına geldin ben ne yapacağım, oldu olacak bezliyim de seni.”

“Bir süreliğine hayır demem ihtiyacım olacak gibi,” atışmaları o kadar tatlıydı ki onlar atışmaya devam ederken ben onları izliyor ve gülüyordum, onları çok kısa bir süredir tanısam da çabucak ısınmıştım. Tartışmalarını bölen ise patlama sesi oldu.

 

Loading...
0%