@b_anemoia
|
Herkes benim sürekli başını belaya sokan, dünya yansa oturup saçını tarayacak biri olduğumu düşünürdü ama bilmedikleri bir şey vardı, ben bu değildim. Sadece duygularımı açığa çıkarmaktan hoşlanmıyordum. Canım ne kadar yanarsa yansın hiçbir şey olmamış gibi davranırdım, gülerdim çünkü çektiğim acıların ödediğim bedel olduğuna inanıyordum, annemin katiliydim, her ne kadar bunu kabul etmemek istesem de, annem mektuplarında sürekli kendi tercihi olduğunu söylese de bu gerçek değişmeyecekti, babam haklıydı.
Bir diğer nedeni ise eğer canımın yandığını belli edersem zaafım olduğunu anlayacaklardı ve beni sürekli oradan vuracaklardı, bu yüzden canımı yakan şeylere güler geçerdim, canımın yandığını belli etmezdim. Bir de acılarımı önemseyen kimse çıkmamıştı karşıma. Fakat söz konusu annem olunca, annemden bana kalanlar olunca acımı gizleyemiyordum, bu kadar güçlü değildim, en büyük zaafım buydu ve ben şu an bilinen tek zaafımdan vurulmuştum. Gelen patlama sesiyle beraber Miraç ve Hakkı hızlıca çocukları yurda soktu. Ben ise patlamanın olduğu yere ilerledim çünkü arabamı patlatmışlardı, neyse ki yurda biraz uzak mesafeye park ettiğim için bahçedeki çocuklara herhangi bir zarar gelmemişti, zaten çok şiddetli bir patlama da değildi ancak benden alacağı en değerli şeylerden birini almıştı. Ben hızlıca arabama koşarken Sıraç ve Hakkı beni tutmaya çalışıyordu, Miraç ise içeride çocukların yanındaydı. O da fazlasıyla korkmuştu “Güneş sakin ol gidemezsin.”
“Arabam yanıyor Sıraç, arabamı yaktılar arabamı patlattılar. Bırak beni!” bir yandan ağlıyor bir yandan bağırıyordum, beni o kadar sıkı tutuyorlardı ki ellerinden kurtulamıyordum. “Güneş altı üstü bir araba, canından kıymetli değil ya çok daha iyilerini alabilirsin.”
“Alamam,” diye fısıldadım çırpınmaktan yorulmuştum, ayakta duracak gücüm kalmamıştı, dizlerimin üzerine çöktüm ve sadece yangını izledim. “Ben alırım sana daha iyisini de alırım, çok seviyorsan aynısını bulur alırım sana. Ne olur ağlama bak sen iyisin, kimseye bir şey olmadı lütfen sakin ol ağlama Güneş,” Başımı iki yana salladım. “Anlamıyorsun o araba bana annemin hediyesiydi, konu para ya da modeli değil annemin izleri vardı, ben yıllarca gözümden sakındım, bir çizik bile yok. Teyzem yıllarca benim için sakladı. O bana annemden kalmıştı... annemin izi var o arabada anlamıyorsun beni anlamıyorsunuz. Annem her yaşımı, her ihtiyacımı düşünerek bana hediyeler aldı. Hepsi benim için çok değerli, bu araba da onun hediyesiydi ilk arabamı almak istemiş, ilk onun bana aldığı arabayı kullanmamı istemişti, arka camında ki güneş resmini benim için çizmişti, hayatıma kendinden bir çok iz bırakmıştı bu da onlardan biriydi ama aldılar onu benden.” Ağlamamı durduramıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, Sıraç bana sarılıp başımı göğsüne yasladı “Özür dilerim, engel olamadığım için ama söz veriyorum bunu yapanı bulacağız ve bedelini ödeteceğiz söz veriyorum lütfen ağlama.”
“Bilemezdin ki senin bir suçun yok.” Ne kadar zaman geçti bilmiyorum bir süre sonra itfaiye ve polis ekipleri geldi, polislere ifadelerimizi verdik hiçbir şey bilmiyorduk zaten, polisler henüz ayrılmamışken teyzem ve Sina geldi oldukça telaşlılardı, teyzem hemen bana sarıldı “İyi misin kızım, sana bir şey olmadı değil mi?” sadece başımı aşağı yukarı saklamakla yetindim, beni inceledi bir sorun olmadığına inanınca bıraktı. Bu sırada Sina sadece beni izliyordu teyzem geri çekilince sıkıca sarıldı “Çok korktum güzelim çok korktum, sana bir şey oldu diye çok korktum.” Ben de sarılmasına karşılık verip tekrar ağlamaya başladım “Arabamı yaktılar abi, annemin hediyesiydi aldılar benden onu.”
“Ağlama miniğim, ağlama sen iyisin sana bir şey olmadı ya bunu yapanlara da bedelini ödetiriz, en ağır şekilde! Kimse benim kardeşime zarar vermeyi düşünemez bile!” hâlâ Sina ile sarılırken Elmas geldi ağlıyordu ve herkesten çok korkmuştu, koşup bana öyle bir sarıldı ki neredeyse dengemi kaybediyordum. Sıraç sırtıma elini yaslayıp destek olmasa ikimiz de yere düşecektik. “İyi misin yaralanmadın değil mi? Çok üzüldün biliyorum çok değerliydi senin için ama üzülme annenin izlerini kimse silemez, söz veriyorum bunu yapanı bulursam etlerini lime lime edip sokak köpeklerine vereceğim.” Beni en iyi tanıyan Elmas olduğu için biliyordu, benim üzüleceğimi anlamıştı. “Salak, yazık köpeklere deme öyle.”
“Tamam bizde bunu yapana kendi etini kopartıp yediririz.” dedi burnunu çekerek. “Bu fikri beğendim yapalım lütfen.” hızla başını aşağı yukarı salladı “Yapacağız söz veriyorum.” ağlarken bir anda gülmeye başladık. “Sonunda beni de akıl hastası ettin ya.”
“Fena mı oldu Elmas’ım aramıza hoş geldin,” Sıraç, Sina, Miraç ve teyzem dehşetle bizi izliyordu, Hakkı umursamaz görünüyordu. Sonunda konuşan Miraç oldu. “Gece güneşim acaba bu planlarınızdan polislerin olmadığı bir anda bahsetseniz olmaz mı? Malum duyabilirler, seni parmaklıklar ardında görmek istemem.”
“İkinizi de acil psikoloğa götüreceğim, kızlarımın içinde bir psikopat yatıyormuş, midemi bulandırdınız.” Teyzemin sözlerine gülerken Sina Ademoğullarını yeni fark etmişti. “Siz?” Sıraç’a şaşkınca bakarken Sıraç hafifçe kaşlarını kaldırdığında Sina’nın bakışları Miraç’a döndü “Gece güneşim derken, siz Güneş’in neyi oluyorsunuz?” buna mı takılmıştı cidden? Sıraç elini uzattı “Merhaba sizinle bu şekilde tanışmak istemezdim, ben Sıraç Adem bu da kardeşim Miraç, Güneş’in arkadaşlarıyız.” Sina gözlerini kısarak bir süre Sıraç'ı izledi. Tek kaşı havalanırken Sıraç gözlerini açıp kapattı. Aralarındaki sözsüz konuşmaya anlam verememiştim, umurumda da değildi “Arkadaşı mı? Ne zamandır arkadaşınız? Güneş sizden hiç bahsetmedi ne kadar yakın arkadaşısınız?”
“Başladı yine sorguya ya nasıl bahsetmedim, geçen gün evlerinde kaldığım arkadaşlarım işte.” diye araya girdim. “Evlerinde kaldığın arkadaşların öyle mi? Gecenin bir yarısı evlerine gidebilecek kadar güvendiğin erkek arkadaşların!” kaşları havada ve erkek kelimesini vurgulayarak bana döndü. “Evet, ayrıca erkek diye belirtmene gerek var mıydı sence Sinacığım? Bunu gayet gören herkes anlayabilir diye düşünüyorum. Yok artık kıskanç abi tiplerine girmeyeceksin değil mi? Biz son derece modern bir aileyiz sonuçta, seninle her şeyi konuşabiliriz, sen kardeşlerini kısıtlayan değil her daim destek olan örnek abi modeli değil miydin?” söylediklerim karşısında afallamıştı, boğazını temizledi “Ö-öyle tabi ki kıskanmak değil de, şaşırmak diyelim. Sen çok arkadaş edinmezsin birden karşıma böyle iki genç, yakışıklı delikanlıyı arkadaşım diye çıkarınca şaşırdım sadece, kıskanacak ne var sanki, sonuçta arkadaşın sadece yani hem sevgili de olabilirsiniz sonuçta genç güzel bir kızsın ama olursa bana söylersin değil mi? Olsa söylersin sadece arkadaşsınız.” aslında kıskandığını fark edebiliyordum. Daha doğrusu kıskançlıktan çok koruma içgüdüsüydü onun ki, bize zarar verip üzerler diye yanımıza kimseyi yakıştırmazdı ama bizi çok kısıtlamazdı da. “Bilmem sence öyle mi?” bu durumu kullanmaya karar verdim.
“Ne öyle mi?” cevabımı duymaya korkar gibi bir ifadesi vardı. “Sadece arkadaş mıyız?” gözleri irice açıldı, yavaşça yutkundu “Değil misiniz? Hangisi? Bu Süperman kıyafetli olan değil mi, kesin o bilirim seni ben, neydi adın Miraç ha o mu? Sen normal sevmezsin kesin o değil mi?” Miraç’a dönüp devam etti “Sahiden sen neden böyle giyindin ki, bu hava da zor olmuyor mu?” Miraç hariç hepimiz gülmeye başladık. Miraç ise ellerini teslim oluyormuşçasına kaldırdı “Abi vallahi sadece arkadaşız ama yakın, arkadaşız yani ama arkadaş, dost kardeş gibi, bu kıyafetleri de çocukları eğlendirmek için giymiştim.” Miraç’ın tepkisi bizi daha çok güldürürken Sina da rahat bir nefes almıştı, ne yani ben söyleyince neden inanmadı bu şimdi. “Anladım zaten bu akıl hastası normal biriyle arkadaşlık kurmuş olsaydı şaşırırdım, şimdi anlıyorum neden yeni arkadaşlar edindiğini.” somurtmuştum, bunlar neden sürekli bana deli muamelesi yapıyor ki “Bıktım ama sizin abi kardeş sürekli bana deli demenizden ya uğraşma benimle!”
“Normal olduğunu iddia edebilir misin?”
“Sessiz kalma hakkımı kullanıyorum.” bu defa ben hariç hepsi gülmüştü. “Hey az önce saldırıya uğradım ben, dalga geçeceğinize benimle ilgilenin adi herifler, teyzeciğim bu sözlerimi sen üzerine alınma.” hepsi gerçek dünyaya dönmüştü sonunda. “Güneş bunu sana kim yapabilir bir tahminin var mı?” teyzemin hemen arkasından Sina devam etti “Kenan şerefsizi diyeceğim ama bu kadarına cesaret edemez ama eğer bunun altında o çıkarsa onu doğduğuna pişman ederim, bu defa öldürmem için bana yalvarır. Güneş, sen ona bulaşmadın değil mi?”
“Kenan olduğunu sanmıyorum bu kadar ileri gitmez, annemden kalanlardan vurmaz beni, bunu yapan beni öldürmek istedi ama planı yanlış işledi. Patlayıcıyı evin önündeyken yerleştirmiş olmalılar burada değil, üstelik bugün normalde şirkete gelecektim, bilirsin bir yere giderken her zaman dakik olurum, bunu herkes bilir şu an yolda şirkete gelmek üzere olacaktım ama erteledim, siz hariç kimse bilmiyordu bunu, bugün geleceğim sanıyorlardı.” hepsi dehşetle baktı, haklı olduğumu biliyorlardı Sina neyi kastettiğimi anlamıştı. “Yani şirkette birinin bu işe yardımcı olduğunu mu düşünüyorsun?”
“Evet bunu yapan her kimse şirkette bir adamı olmalı diye düşünüyorum, beni biliyorsun herkes tanır, sabah erken gitmem bir yerlere her zaman ne olacaksa bu saatlerde giderim ve geç kalmam, onun dışında gündüzleri kolay kolay dışarı çıkmayacağımı biliyorsunuz.”
“Bunları polise de anlattın mı?” Sinan’ın sorusuna yalnızca başımı olumsuz anlamda sallayarak cevaplamıştım. “Anlaşıldı, her neyse siz ikiniz bu işe bulaşmayacaksınız kızlar ben halledeceğim her şeyi.” tam itiraz edecektim ki “Güneş abi sözü dinle, başını daha fazla belaya sokmayacaksın! Ayrıca bundan sonra eve dönüyorsunuz, yanımızda daha güvende olacaksınız”
“Bu da ne demek Sina? Şehrin bir ucunda insanlıktan uzak bir yerde yaşayamam, ben halimden memnunum, evimi seviyorum ayrıca teyzem Elmas’tan korkuyor.” teyzem ürperdi, nefret ederdi yılanlardan fotoğrafını bile görmeye dayanamazdı. “Her şeye verecek bir cevabın var değil mi? Ulan bir insan neden yılan besler aklım almıyor zaten, hayır bizi de alıştırdı normal bir şey gibi ben de seviyorum hayvanı, sevimli de bir şey." kıkırdadım, Elmas'ı ilk eve getirdiğimde bir tek Sina yargılamamış ve bana destek olmuştu. “Annesine çekmiş güzel kızım benim, ya özledim vallahi ben evime gidiyorum.” Sina itiraz etmekte gecikmemişti, bu taşınma meselesini unutturmak için yaptığım hamle boşa çıkmıştı. "Unut onu, bunu yapan her kimse evinizi biliyor, orada güvende değilsiniz artık orada kalamazsınız.”
“Ama sizinle de kalamam, beni de anlamalısın.” Destek tabi ki Elmas’tan gelmişti “Abi Güneş haklı ya sevmiyoruz orayı, merkeze çok uzak, hiç eğlenecek mekân yok hatta komşu bile yok, iki insan görmek için saatlerce yol gitmek istemiyoruz.”
“Araya girdiğim için özür dilerim ama kızlar bir süre bizimle kalabilir, hatta evimde ağırlamaktan mutluluk duyarım, güvende olacaklarına emin olabilirsiniz.” Sıraç hepimizin şaşkın bakışlarına maruz kalmıştı, Sina'nın şaşkın bakışları yalnızca birkaç saniye içerisinde tehditkar bir hal almıştı “Evin mi? Kız kardeşlerim sizin evinizde kalacak, siz ikiniz ile birlikte hem de.” Sina sakin konuşuyor olsa da sinirlendiği belliydi. Yine de Sıraç dışında başkası olsa daha büyük tepki vereceğini biliyordum. Onu ayıran neydi ki? “Beyler keşke bize de sorsaydınız, hani bizim hayatımız ya kendimiz karar verebiliriz.” diye araya girdim ve devam ettim “Kalacak yer sıkıntı değil, biz başka eve geçebiliriz hiçbir sorun kalmaz böylece.” bu sefer tepki gösteren Sıraç olmuştu “Güneş hemen bir ev bulup yerleşmek çok mu kolay sanıyorsun sen? Ev bulana kadar benimle yani bizimle kalabilirsiniz.”
“Ev bulana kadar kendi evlerinde yani bizimle de kalabilirler.” Sina'nın sesi fırtınanın habercisiydi, kendine hakim olmaya çalıştığının farkındaydım fakat Sıraç bunu pek önemsiyor gibi görünmüyordu, olay çıkmadan araya girmeliydim çünkü Sina daha fazla sakin kalamayacak gibiydi “Ev bulmamız gerekmiyor çünkü hazır evlerimiz var zaten, şimdi gidip şu an kaldığımız evden kızımı ve özel eşyalarımızı alıp gidebiliriz.” Ufacık şeyi ne kadar da büyütmüşlerdi, bize kalacak yer mi yok yani, Elmas’ın bana aniden sarılmasıyla neye uğradığımı şaşırdım “Hadi Güneş’im biz gidelim de eşyalarımızı toplayalım, siz de arkamızdan gelirseniz iyi olur eşyaları indirmemize yardımcı olursunuz.” aceleci tavrı dikkatimi çekmişti “Kendim yürüyebilirim, sarılmana gerek yok ki.” dediğimde kulağıma eğilip “Kolun kanıyor geri zekalı fark etmemeleri için sarıldım,” dedi.
“Ay aslında sana tutunsam iyi olur, başım dönüyor benim biraz teşekkürler,” teyzem hemen doktora gitmeyi teklif etmişti ancak ben reddettim ve eve doğru yolla çıktık. Elmas ile ben önden hızlıca gitmeye başladık diğerleri fark etmeden eve girmemiz gerekliydi, neyse ki başarmıştık. Biz eve girdiğimizde diğerleri yeni geliyordu, hemen odama gidip kıyafetlerimi çıkardım, ben odama girdikten sonra diğerleri gelince Elmas onlara çıkmadan önce üstümü değiştirmek istediğimi söylemişti, diğerleri salondayken Elmas tekrar yanıma gelip pansumanı değiştirdi, üzerimi giyinip salona geçtim. “Evet şimdi buradan almamız gereken sadece odamızdaki özel eşyalar, onun dışındakilerin burada kalmasında bir sakınca yok, bir saate her şeyi toparlamış oluruz herhalde.”
“Tamam o zaman Sina sen Elmas’ın toparlanmasını yardım et, ben de Güneş’e,” teyzemin bunu söylemesi beni şaşırtmıştı çünkü Elmas odamdayken odama pek girmeyi tercih etmezdi, üstelik gergin görünüyordu. “Teyze Elmas varken odama girmezsin ki sen, Sina bana yardımcı olsun.”
“Sorun değil o tarafa bakmam ben, kapalı zaten şu an değil mi?”
“Peki öyleyse,” gerginlik bana da bulaşmıştı, bir şey olduğu belliydi. Odama geçtiğimde teyzem kapıyı kapatıp karşımda durdu, tek kaşını kaldırıp konuşmaya başladı. “Şimdi rahatça konuşabiliriz Güneş, bana anlatmak istediğin bir şey var mı acaba? Kolundaki yaradan bahsedebilirsin mesela,” |
0% |