Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8-GEÇMİŞTEN GELEN

@b_anemoia

 

 

Lütfen yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler

 

☀️☀️☀️


Geçmişi olmayanın geleceği olmaz derler, geçmişimden nefret ediyordum ce olmamasını dilerdim. Çoğu zaman hafızamı kaybedip sıfırdan hayata bakmayı diliyordum. Yaşadıklarım bugünkü beni şekillendirdi, bu kadar güçlü biri olduysam geçmişte yaşadıklarımdan dolayıydı fakat o yılbaşını unutmamı sağlayacaksa, hafızamı tamamen kaybedip okuma yazmayı bile sıfırdan öğrenmeye razıydım. Ne kadar süre ağladım? Ne ara uyudum, hatırlamıyorum ancak sabah kapının sesiyle uyanır gibi olsam da gözlerimi açmadım, kapıyı Elmas açabilirdi, gece doğru düzgün uyuyamamıştım, kapı ikinci kez çaldığında Elmas kapıyı açtı, muhtemelen gelen kargocu ya da Sina olmalıydı. Konuşma sesleri geliyordu fakat anlaşılmıyordu, ben ise uykuma devam etmek istiyordum ki Elmas bana seslendi "Güneş acaba bugün içerisinde uyanmayı düşünüyor musun?"


"Elmas beş dakika daha lütfen, bak gece uyuyamadım rahat bırak beni,"

"Saat öğlen 3 oldu, gece uyuyamamış olsan bile tüm günü uyuyarak geçirdin." Yine de bana yetmemişti "Yemezler hep aynı numara saat en fazla 9 buçuktur," birkaç kıkırtı sesi duyar gibi oldum ama içeride bizden başka kimse yoktu ya da ben öyle sanıyordum.

"Güneş misafirlerimiz var uyuyacaksan bile kalk git odan da zıbar, salonun ortasında değil, bir gün uykudan öleceksin sonunda." uyku bandının bir gözünü kaldırıp gözümü hafifçe araladım, Miraç ve Sıraç gelmişti, bu çocuklar beni her zaman uykuda yakalamak zorunda mıydı? Hemen yerimden doğruldum, üzerimde sadece siyah ince askılı geceliğim vardı.

"Aşk olsun ama madem uyuduğumu gördün insan bir üstümü örter değil mi? Ne biçim arkadaşsın sen?" diyerek Elmas'ı suçlamayı ihmal etmedim. Bu halde yakalandığım için kesinlikle utanmamıştım. "Bana ne kızım uyumasaydın sen de salonda," Elmas'a yüzümü buruşturup Ademoğullarına döndüm

"Eh anlaşılan beni daha çok bu halde göreceksiniz beyler, neyse hoş geldiniz ve niye geldiniz?" dediğimde Miraç gülerken Sıraç gözlerini açıp dudaklarını bastırıyordu, Elmas ise beni azarlama fırsatını kaçırmadı "Siz onun kusuruna bakmayın, aklına geleni direkt olarak söylemek gibi bir huyu var, misafire neden geldin denir mi akıl hastası?" omuz silktim benim açımdan bir sorun yoktu "Bence denir, neden denmesin ki? Hem uykuluyum ben, uyku sarhoşuyum yaptıklarımı mazur görmelisin." sabır dilercesine başını salladı.


Miraç kahkahalarla gülerken Sıraç açıklama yaptı "Güneş'e kızmamalısın Elmas, onun söylediklerine alınmayız alıştık artık, ayrıca haklı buraya gelmemizin özel bir sebebi var." duyduklarımla beraber yüzümde sinsi bir sırıtış belirdi, bir elimi yumruk yapıp diğer avucumun içiyle yumruğun tepesine vurup "Al işte utanır mısın? Sanmam," dediğimde Elmas dehşete düşmüş bir halde bana baktı fakat Miraç ve Sıraç kahkahalarla gülüyordu. Miraç benim gibi sürekli gülerdi ama Sıraç'ı bu şekilde gülerken ilk defa görüyordum, bunda bu kadar gülecek ne var ki?


"Sen iyice arsızlaştın artık o hareketi yaptığın için asıl utanması gereken sensin, yalnız değiliz farkındaysan."

"Ne fark eder ki? Onlar da artık bizden biri sayılır, arkadaş değil miyiz? Onlardan mı çekineceğim?" İlk defa gördüğüm insanlar olsalardı da önemsemezdim, Elmas gözlerini devirip "Keşke biraz çekinsen," diye karşılık verdiğinde umursamadım ve Sıraç'a döndüm "Her neyse bizim kavgamız bitmez sen en iyisi gelme nedenini söyle,"


"Bugün amcamın doğum günü, her sene sadece üçümüz kendi aramızda kutlardık ve bir hafta öncesinden plan yapardık, amcama sürpriz olmazdı yani, bu sene unutmuş gibi davrandık kendisinin hatırladığını da sanmıyorum, acaba siz bize katılır mısınız diye soracaktım." Heyecanla yerimde doğruldum "Ay olur olur tabi ki sürpriz yapmaya bayılırım, yardımcı olabileceğim bir şey var mı peki?" Sıraç gülümsedi. "Gelmeniz yeterli, amcamı arkadaşlarımızla tanıştırmak için yemeğe davet edeceğiz ama aslında doğum gününü kutlamak için olacak, sizde pasta gelene kadar çaktırmayın yeterli." Elmas da kabul edince saat kaçta orada olmamız gerektiğini konuştuk ve hazırlıklar için evlerine döndüler.


Onlar gittikten sonra ben ve Elmas da amcalarının hediyesini alıp hazırlanmak için eve döndük. Sonunda kararlaştırdığımız saat geldiğinde ben üzerime beyaz v yaka şifon bir bluz ve beyaz pembe çiçekli dar eteğimi giyip, saçlarımı toplamış, hafif bir makyaj yapmıştım. Sonunda hazırlandığımda Ademoğullarının evine gelmiştik. Elmas buraya ilk defa geliyordu, eve geldiğimizde çalışan kadın gülerek karşılayıp bizi beklediklerini söyledi. İçeri girdiğimizde salonda yalnızca Miraç ve Sıraç vardı "Erken mi geldik, amcan gelmedi mi?"


"Geldi banyoda şu an elini yıkamaya gitti, siz geçin oturun şimdi gelir." gülümseyip gri köşe takımına oturduk, çok geçmeden amcaları da salona girdi, bizi görünce hemen gülümsemişti, amcam dediğinde nedense çok daha yaşlı birini bekliyordum fakat karşımda ellili yaşlarının başında oldukça karizmatik, hafif kır saçlı 1.90 boylarında birini görmeyi beklemiyordum, uzun boy ailede genetik olmalıydı çünkü Miraç ve Sıraç da oldukça uzundu. "Ah kızlar hoş geldiniz, kusura bakmayın sizi gelir gelmez karşılamak isterdim çok bekletmedim inşallah."


"Ne kusuru olur mu öyle şey, biz de şimdi geldik zaten ben Elmas." beni dürtünce ben de adamı süzmeyi bırakıp kendimi tanıttım "Ben de Güneş, kusura bakmayın Sıraç amcam deyince karşımda daha yaşlı birini görmeyi bekliyordum, nedense sizin gibi birini görünce şaşkınlıkla biraz uzun bakmış olabilirim yanlış anlamayın lütfen." amcaları sıcak bir tebessüm ile karşılık verirken Sıraç ve Miraç kahkaha atıyordu.


"Sorun değil küçük hanım ve iltifatınız için teşekkür ederim, eski bir arkadaşıma o kadar benziyorsun ki karşımda o varmış gibi hissettim bir an." deyip gülümsedi.


"Ee siz adınızı söylemeyecek misiniz ve bizimle tanıştığınıza memnun olmadınız mı?" Elmas beni dürterken bu kez amcaları da kahkaha atmaya başladı "Affedersin aklımdan çıktı bir an. Ben Asaf Ademoğlu ve tanıştığıma memnun oldum." dediğinde ben gülümserken Elmas "Biz de çok memnun olduk efendim." diye karşılık verdi.

"Lütfen benimle konuşurken rahat olun kızlar, efendim falan demenize gerek yok Asaf amca diyebilirsiniz, bunu tercih ederim hadi oturun lütfen ayakta kalmayın."


"Amca mı? Abi desem olur mu çünkü amca diyebileceğim kadar yaşlı görünmüyorsun." söylediklerim Asaf Beyin de hoşuna gitmiş olacak ki güldü "Benim yaş takıntım yok ama sen nasıl istersen öyle olsun," dediğinde ona gülümsedim ve Elmas'a dönüp "Asaf ismi bana nerden tanıdık geliyor ya bizim çevrede kimin adı Asaf'dı."

"Annemlerin arkadaşı var ya hep bahsediyordu oradan hatırlıyorsundur." Aklıma gelenleri düşünmeden dile getirdim. "Ha evet, yalnız o benim annemin arkadaşı, senin annenin ilk ve tek aşkıydı," dediğimde Elmas hızlıca bana doğru döndü ve hayretle bana baktı. "Sen nerede olduğumuzun farkında mısın? Bütün aile sırlarımızı dök istersen, bir annemin aşk hayatı kalmıştı müdahale etmediğin, özel denen şeyden haberin var mı acaba?"


"Ne dedim ki şimdi? Aşk utanılacak bir şey değil, hem sanki o Asaf bu Asaf mı ki kızıyorsun bana, anneni nereden tanısın ki?" Diyerek üste çıkmayı ihmal etmemiştim

"Her şeye bir cevabın var değil mi? Hayır yani ikna da ediyorsun beni o kanıma dokunuyor, ağız tadıyla kızamıyorum da." Bulunduğumuz ortamı unutarak sanki evimizdeymiş gibi devam ettim. "Aklıma takıldı şu an biz o Asaf'ı bulacaktık en son ama bulamadık,"


"Annem adam hakkında bilgi vermiyor ki, soyadını bilsek bulabilirdik." Ben hâlâ önemsemezken Elmas nerede olduğumuzu hatırlayıp diğerlerine açıklama yapmaya başladı, ben hiçbir zaman bulunduğum ortamı umursamazdım. "Kusura bakmayın lütfen, Güneş'in yanında ben de bazen ne yaptığımı bilmiyorum, şimdi burada bu şekilde konuşmak hiç uygun olmadı."

"Kötü bir şey mi dedik ki biz, dediysek ben de özür diliyorum," Hepsi bu tepkime gülmüştü, Elmas hariç, o sabır dilemek ile meşguldü. Miraç "Annenin ilk ve tek aşkı ama anladığım kadarıyla baban değil öyle mi? Özel bir soru ama tutamadım kendimi kusura bakma," dediğinde Elmas "Maalesef annem babamla isteyerek evlenmedi, babasının zoruyla evlenmiş. Neyse ki kurtuldu o adamdan, ayrıca özeli mi kaldı artık Güneş sağ olsun size her şeyi anlatıyor." dediğinde teyzemin yaşadıkları aklıma gelince kendimi tutamadım.

"Ah senin o deden var ya, umarım şu an zebaniler kendisiyle oldukça eğleniyordur, sevenleri ayırmak ne demek ya, ha bir de Asaf enişteciğimi öldürmek ile tehdit etmiş yoksa teyzemin kendi canı umurunda değilmiş ki. Sevdiğini kurtarmak için gidip baban olacak o hayvanla evlenmiş. Hayır bir de bir insan kızını neden neredeyse kendi yaşında biriyle evlendirir ki? Deden de az şerefsiz değilmiş, şu an babana da dedene de sövesim geldi de ben büyüklerimin yanında küfür etmem ona dua etsinler." Elmas beni öldürmek istercesine bakarken "Cidden kapatma düğmen yok mu? İstersen annemin doğumundan başlasaydın anlatmaya boş boğaz, ayrıca babama hayvan deyip hiç tanımadığın adama enişteciğim demen de göz yaşartıcı." haklıydı yine kendimi tutamamış muhtemelen söylememem gereken şeyler söylemiştim ama bu durum beni kesinlikle utandırmamıştı


"Babana hayvan dememe alındın mı?" diye sordum alayla. "Hayır doğru konuştuğun nadir anlardan biri ama bu konuyu kapat artık." diye beni uyardığında kendime gelmiştim ve dönüp "Asaf abi kusura bakma hassas bir konu olduğu için tutamadım kendimi," dedim. Miraç ve Sıraç bu halime alışık olduğu için gülüyordu, beni şaşırtan Asaf abinin de gülümsüyor oluşuydu, bakışları çok özlediği bir şeye bakar gibiydi.


"Kusur yok kızım, ben öyle diğer büyükleriniz gibi karşımda ciddi durmanızı isteyecek biri değilim, bu halin daha iyi, zaten istesem bile senin için pek mümkün görünmüyor." başımı hızlıca evet anlamında salladım, haklıydı rahatsız olması beni değiştirmezdi. Asaf abi ise gülümseyip konuşmaya devam etti "Yanımda gerilmenizi istemem ve gerçekten sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Güneş kızım, benim için çok değerli olan fakat yıllardır görmediğim bir arkadaşıma o kadar benziyorsun ki sadece görünüşün değil karakterinde benziyor, o da böyle söz dinlemez çocuksu biriydi, bir an karşımda Lale oturuyor gibi hissettim." dediğinde yüzümdeki gülümseme yavaşça silindi, önce dönüp Elmas'a baktım o da şaşırmış görünüyordu daha sonra tekrar dönüp Asaf ağabeye bakıp yutkundum.


"Lale mi dediniz?" sesim titremiş ve gözlerim dolmuştu. "Evet arkadaşımın adı Lale'ydi bir şey mi oldu? Gözlerin dolmuş."

"Peki soyadı Özdoğan mıydı?" dediğimde gözlerini kısarak bana baktı "Evet, evlendikten sonraki soyadı Özdoğan oldu ama sen bunu nereden biliyorsun ki? Onu tanıyor musun yoksa?" gülümsedim, annemin geçmişten bir arkadaşını bulmuştum, annemin kardeşi gibi gördüğü teyzemin ilk ve tek aşkı Asaf abi, böyle bir tesadüf beklemiyordum.

"Tanıyorum," deyip boynumdaki kolyeye dokundum "Çünkü o benim annem." dediğimde sesim titremişti ama ağlamıyordum. Asaf abi söylediklerimi duyunca dudakları aralandı ve bir süre öylece baktı, beni baştan aşağı süzdükten sonra "Doğru mu söylüyorsun? Sen gerçekten Lale'nin kızı mısın? O Nerede? Nasıl peki? 23 yıldır ulaşamıyorum kendisine, numarasını mı değiştirdi? Maillerime de cevap vermiyor. En son hamileydi, görüştüğümüzde zaten bana dayı olacağımı söylemişti, sonra ben yurt dışına gidince mecburen iletişimimiz kopmuştu ara sıra mailleşirdik ama bu beklenmedikti." heyecanla bir nefeste söylediklerine hazırlıksız yakalanmıştım, teyzemin anlattıklarından biliyordum, birbirilerine annemle çok düşkün olduklarını, ona arkadaşın benim yüzümden öldü diye nasıl söyleyecektim.


Ben öylece Asaf abinin yüzüne dolu gözlerle bakarken benim yapamadığım açıklamayı yaparak benim omzundaki yükü alan Sıraç olmuştu "Amca Güneş annesini kaybetmiş, bu hassas bir konu biraz." dediğinde Asaf abinin yüzündeki heyecan yerini yavaşça hüzne bıraktı "Doğru mu bu? Lale öldü mü? Ne zaman oldu? O yüzden mi ulaşamadım ona, ben kardeşimin cenazesine bile katılamadım mı yani?" her ikimizin de gözlerinden bir damla yaş aktı.

"Özür dilerim Asaf abi, seni arkadaşından ayırdığım için, benim yüzümden öldü annem, beni doğurduğu için öldü, benim için kendi hayatından vazgeçti" dediğimde artık tamamen ağlamaya başladım. Asaf abi bir süre bana baktıktan sonra başımı göğsüne yaslayıp saçıma öpücük kondurdu "Ağlama kızım, o nasıl söz? Senin ne suçun olabilir, doğmak hiç özür nedeni olur mu? Bir daha sakın böyle düşünme, annen bu halini görse seni bir güzel azarlardı... Lale böyledir şaşırmadım sevdikleri için kendini gözünü kırpmadan feda edebilirdi, en büyük hayali ise senin gibi güzel bir kız çocuğuydu."


"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun yoksa ağlamayayım diye mi öyle söyledin?"


"Ben avutmak için bile yalan söylemem kızım, her neyse daha fazla ağlamayalım, bugün güzel bir gün yeğenimi buldum keyfini çıkarmak istiyorum." deyip burukça gülümsedi "Kokunda tıpkı annen gibi o da böyle çilek ve çikolata kokardı," dediğinde şaşırdım. "Gerçekten mi? Bunu bilmiyordum, teyzem bana her şeyi anlattı ama kokumuzun aynı olduğunu hiç söylenmemişti."

"Desene bizim Lale söylediği yapmış ve kendisinin kopyasını doğurmuş," dedikten sonra Elmasa baktı "Sen Suna'nın kızı mısın?" diye sordu. Elmas dudaklarını ısırdı "Evet," Asaf abi şu an Elmas'a çok farklı bakıyordu, şefkat ve kırgınlıkla, neler geçti o an aklından duyabilmek isterdim "Çekinme benden, az önceki konuşmalar hiç olmamış gibi devam edelim." Az önce büyük bir pot kırdığımı şu an fark etmiştim

Elmas duyduklarından sonra gülümsedi "İçim rahatladı, sağ olun Asaf Bey yoksa annem öğrense hiç iyi şeyler olmazdı."

"Sen de bana abi de lütfen, hatta sizin dayınız sayılırım dayı da diyebilirsiniz."

"Yok ben abi demeye devam edeceğim, vallahi dayımı günahım kadar sevmem, şimdi dayı dedikçe onu hatırlarım." Yine dilimi tutamamıştım, kendimden bahsetmekten hoşlanmazdım fakat nedense Ademoğlu ailesinden biriyle konuşurken susamıyordum. "İstediğini söyleyebilirsin, hadi sofraya geçelim sohbetimize orada devam ederiz." Asaf abinin söylediklerinden sonra sofraya geçtik ve ilk konuşmaya başlayan yine kendisi oldu. "Suna nasıl peki iyi mi?" soruyu Elmas'a sormuştu. "İyi çok şükür maşallahı var,"


"Sevindim mutlu olmayı hak ediyor," dediğinde yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, daha sonra bana dönüp "Kerem nasıl peki? Anneni kaybettikten sonra tek tesellisi sen olmuşsundur, seni gözünden bile sakınıyordur şimdi, annene de çok aşıktı seneler oldu görmeyeli, başkası olsa kardeşime yaklaştırmazdım da o başka sevdi Lale'yi, bu benzerliğiniz onu avutuyordur." dediğinde lokmam ağzımda büyüdü, birkaç saniye kendimi toparlamam gerekti daha sonra kolyeme dokunup "Ö-öyledir tabi, şey babam da öldü, teyzem büyüttü beni." dediğimde derin bir nefes aldım, sesim titremişti. Asaf abi ise gözleri dolu dolu bana bakıyordu.

"Özür dilerim, bilmiyordum ben üzmek istemezdim kızım seni, yıllardır görmediğim için öyle merakımdan soruyorum." Sesinden mahcubiyetini hissetmiştim. "Üzülmedim ben, haklısınız kim olsa merak eder arkadaşlarını, alıştım bu sorular yakmıyor canımı." Yakıyordu ve yakmaya devam edecekti, kimsesizlik asla geçmeyecek bir yaraydı. "Peki ben yine de konuyu değiştireyim, siz nereden tanışıyorsunuz bakalım?" dediğinde soruyu yanıtlayan Miraç olmuştu ama keşke o olmasaydı.


"Amca hani şu bana saldırdıkların da biri kurtarmıştı ya o Güneş işte, benim kurtarıcı meleğim, gece güneşim beni kurtarırken vuruldu işte buraya getirdik birkaç gün bizde kaldı, şimdide az ileride oturuyorlar." Asaf abi hızlıca bana döndü ben ise gözlerimi kapatıp dudaklarımı dişlerimin arasına aldım.

"Hay senin ağzını si- Miraç ne boş boğazsın anasını satayım, amcam kızların ailesini tanıyor farkında mısın? Hani bunu haftalardır saklıyoruz ya," diye azarladı Sıraç, ben ise masum masum Asaf ağabeye baktım "Asaf abiciğim acaba bu konu da aramızda kalabilir mi? Teyzem öğrenirse ağzıma sı- , silleyi çakar yani, hele Sina öğrenirse bu defa garanti kule yaptırır ve bizi hapseder," bir süre öylece baktı ve başını iki yana sallayarak gülümsedi "Cidden annenin kopyasısın, o da hep Kenan'ın arkasından iş çevirirdi, ben ve Suna saklardık, peki haberi olmaz, zaten görüşeceğimizi sanmıyorum ama bu demek değil ki yaptığını onaylıyorum, sakın bir daha bu tür tehlikeli işlere girme, neyse ki iyisin daha ciddi bir şey de olabilirdi." hızlıca başımı aşağı yukarı salladım "Girmem tabi bir seferlik bir şeydi," dedim. Elmas ise homurdanarak "kesin öyle olur," dediğinde Sıraç gülerek başını iki yana salladı "Hiç inanmadım biliyor musun Güneş." ben ise omzuna vurup "Sussana sen bir, Asaf abim sen bunlara bakma ben çok uysal biriyimdir, hiç belayla işim olmaz, o gün tesadüfen oldu sadece." dediğimde Sıraç kaşlarını kaldırıp 'öyle mi' dercesine baktı, Asaf abi ve Miraç ise kahkahalarla gülüyordu.

☀️

Bir süre sonra Miraç su getirme bahanesiyle içeri gitti ve pastayla geri döndüğünde hepimiz alkışlarla Asaf abinin doğum gününü kutlarken o şaşkınlıkla bize bakıyordu, bunu beklemediği açıktı.


"Çocuklar siz ne yaptınız böyle? Tanıştırmak falan hikayeydi değil mi?" hepimiz başımızı salladık Miraç ise "Hadi amca dileğini dile," dediğinde Asaf abinin gözleri hepimizin üzerinde dolaştı "Yeğenlerimin mutluluğunu ve hep böyle bir arada huzurlu güzel günler diliyorum."

Sıra hediyeleri vermeye geldiğinde Elmas ile birlikte aldığımız saati uzattım "Elmas ve benden umarım beğenirsin," hediyeyi hemen açıp bir süre izledi ve kolundaki saati çıkarıp onu taktı "Kızlarımdan aldığım ilk hediyem, beğenmeme gibi bir lüksüm yok." diyerek göz kırptı. Bu adama bu kadar çabuk alışmam normal miydi?

Bir süre daha oturduktan sonra vedalaşıp eve döndük, tabi Asaf abi bundan sonra sık sık görüşeceğimiz konusunda baya ısrarcıydı. Gerekli sözleri aldıktan sonra içi rahatlamıştı fakat eve geldiğimizde kapıda sinirli ve düşünceli bir şekilde Sina'yı görmeyi beklemiyorduk, bizi görünce bir süre baktıktan sonra konuştu.

"Neredesiniz siz?" Yine öfkeden kırmızı görmüş boğaya dönmüştü, burnundan çıkan dumanlar ve gözlerinden saçılan alevler benim hayal gücüm olabilirdi ama Sina'nın da böyle hissettiğine emindim. "Birinin doğum günü yemeğindeydik, ne oldu? Sen neden buradasın bu saatte ve neden geldiğini haber vermedin?" Elmas'ın söylediklerini dinledikten sonra Sina'nın yüzü düştü. Öfkesi yerini endişeye bırakmıştı "Güneş polis sana saldıranı bulmuş," bir süre bizi izledikten sonra devam etti "Ama cesedini..."

Loading...
0%