@babyshark7749
|
Ekim 2015 Yemekler yendi. Kafileye birkaç küçük şarkı söylendikten sonra herkes sohbete başlamıştı. Saat 9'u geçerken tatlılar servis edildi. Gözlerim nereye gidersem gideyim hep Hayley'nin üzerindeydi. Onun hakkında merak ettiğim bir sürü şey vardı. Nelerden hoşlandığı, hangi kitapları sevdiği, nasıl hayallere sahip olduğunu merak ettim. Ona dair her şeyi merak ettim. Bana ihtiyaçları olmadıklarını anladığımda tabureme oturmuş ve gitarımın akorlarını düzenlemeye çalışıyordum. "Pardon?" Başımı kaldırıp baktığımda karşımdaydı. Yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Neyse ki dilim tutulmadı. "Efendim?" Arkasını dönüp üstüne kahverengi örtü olan platformu gösterdi. Kolye uçları tasarlamaya başladıktan ve yaptıktan sonra patronum kullanabileceğimizi söylemişti. Gelen müşteriler kolye, bilezik, küpe gibi aksesuarları ya da hatıra eşyaları almak ister diye platform koymuştuk. Henüz hazır değildi. Fakat yine de birkaç eşya vardı. "Orada ne var acaba?" "Henüz hazır değil. Fakat tasarladığım kolyelerin satışlarını orada yapacaktık." Helen birden ortaya çıkmıştı. Gitarı kucağımdan almış ve kolumdan tutarak beni kaldırmıştı. O ise yavaşça geri çekilmişti. Helen: "Ön satış yapabilir misin? Ne olduğunu merak ediyorum... Lütfen!" Helen kolumdan beni ilerletirken Hayley yavaşça arkamızdan geliyordu. Örtüyü kaldırdıktan sonra karşımdaki düğmeye basarak platformun üstündeki ışığı yaktım. Helen: "İnanmıyorum! Bunlar harika!" Helen ojeli parmaklarını birkaç eşyanın üstünde gezdirdi. Bu sırada birkaç kişi daha gelmişti. Kadınlar ürünlere bakarken o geriye çekilmişti. Masasına geri oturdu. Bay Hayes bir şey söylediğinde gülümsedi. Adam ayağa kalkıp tuvalete doğru yürüdü. Onu izlerken kollarını vücuduna sardı. Hızlıca mutfağa koştum. Sütün sıcaklığını kontrol ettim. Hala sıcaktı. Bir kupaya sıcak çikolata tozunu koydum ve sütü ekledim. Karıştırırken patronum bana baktı. Gülümsedim hafifçe. İçeriye girdiğimde hala tek başınaydı. Masasına yaklaşırken derin nefesler aldım. "Merhaba?" Başını bana çevirdi. "Merhaba Jack?" Bardağı önüne koydum. O ise kupaya baktı. "Ben istememiştim, Jack?" "Üşüyorsunuz Bayan Lawse-" "Hayley demeni istiyorum. Konumlarımız aynı." "Şuan da bir garsonum." "Benim gözümde değilsin." Gülümsedim ve kupayı hafifçe ittirdim. "O zaman iç lütfen Hayley. Üşüyor gibisin." Kupayı aldı. Bir yudum aldı ve parmakları ile iyice sardı. Bu sırada gözlerimi hala ondan alamıyordum. Çikolatanın kokusunu içine çekerken başını kaldırdı. "Teşekkür ederim Jack. Çok iyi geldi." "Rica ederim Hayley." Geriye döndüm. O anın hiç bitmesini istemiyordum. Fakat bitti. Saat 11'e gelirken kafile ayaklandı. Herkes çıkışa doğru yöneldi. Tüm gece boyunca onu izlemiştim. Bazıları aksesuar aldıkları için ek ücret ödemişti. Fakat ondan bana hatıra kalmasa bile benden ona hatıra kalmasını istedim. Bir gün o şeye bakıp bir saniye bile olsa hatırlanmak istedim... Helen ona seçtiği kuğu maskotlu kolyeyi gösterirken gülümsedi. "Kıskandım. Ben de istiyorum!" Bir çocuk gibi sesi çıktığında hızlıca sırt çantama koştum. Bir hafta boyunca yapmakta uğraştığım bir kolye ucu vardı. Kar tanesi şeklindeydi. Yeşil, mavi, kırmızı ayrı taşı vardı. Beyaz bir zincire taktım ve bir kutuya koydum. Bir cesaret elime kağıt kalemi aldım. "Bu sana özel." Kağıdı kutuya koyduktan sonra koştum. Arabaya binmek üzereydi. "HAYLEY!" Arkasını döndü. Kar yağmaya başlamıştı ve kahverengi saçlarının üstünde beyaz karlar vardı. Masalsı duruyordu. Siyah kutuyu ona uzattım... "Bu senin için. Umarım beğenirsin." "Çok teşekkür ederim Jack. Bekle para-" "Hayır. Bu hediye. Lütfen kabul et... İyi geceler." Hafiften açık olan montunun vermuarını birazcık yukarı çektim. O ise bana bakıp evrendeki en güzel gülümsemeyi sundu. "İyi geceler Jack! Bir daha görüşmek dileğiyle. Senden bir hatıra kaldığı için çok mutluyum!" Söylediği şey ile şaşırdım. O ise elimi tuttu avuçlarımın içine bir şey bıraktı. Ben onun gözlerinden ayrılamazken tekrardan gülümsedi. Arabaya bindi. Araba gözden kaybolana kadar baktım. Ve avucumun içinde bir siyah kutu vardı. Çıkarttığımda içinden siyah ve lacivert renkli bir saat çıkmıştı. Ve aynı renklerde bir gitar penası. Kutunun içindeki kağıda baktım. "Benden sana hatıra... Tüm gece beni izledin. Neden bilmiyorum fakat benden sana hatıra kalmasını istiyorum. Bir gün yine bu şehre geldiğimde seni görmeye geleceğim. Hoşça kal Jack!" O zamanlarda bu küçük not kağıdına bağlanmam bir aptallık gibi görünmüştü. Akşam evime giderken sırt çantamdan saatin kutusunu çıkarttım. Sırıtarak kutuyu okşadım. Sanki canlı bir şeymiş gibi dikkatlice çantama koydum. Evim kafeye çok uzakta değildi. Yine de gidene kadar yorulacağımı biliyordum. Saat çoktan gece yarısını vurmuştu. Kar yağmaya devam ediyordu. Ben ise süreyi daha da arttırmak istiyor gibi yavaş adımlarla yürüyordum. Sahilin kenarındaki bir otelin önündeki bankta birisi dikkatimi çekti o an. Hafif şişme montuna sarılmıştı. Siyah bir bere takmıştı ve uzun hafif yüksek botları vardı. Koyu bir pantolon giymişti. Ellerindeki siyah eldivenlere nefesini veriyordu. Onunla karşılaşmayı bu kadar kısa süre içerisinde beklemiyordum. Hayley şuan da tüm güzelliği ile karşımda duruyordu. Yanına gidersem beni istememesinden korktum. Yalnız kalmaya ihtiyacı olabilirdi. Onun tarafından reddedilmek beni korkuttu. Bu yüzden onunla konuşmayı bırakın selam vermeyi bile göze alamayarak yürümeye devam ettim. Tam önünden geçerken birden ismim söylendi. "Jack?!" İtiraf ediyorum. İsmimin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. İsmimin telaffuzunun bu kadar muhteşem olduğunu bilmiyordum. Ya da onun telaffuzu çok güzeldi. Hayır güzel olan ismim değildi. Güzel olsan 'o' idi. Ona doğru döndüm. Gülümsememe engel olmadım. "Merhaba Hayley!" Ayağa kalktı ve bana doğru yürüdü. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. "Seni görmeyi beklemiyordum. Ve seninle bu kadar çabuk buluşacağımızı da düşünmemiştim." "Bende öyle!" Gülümsemesi aniden yüzünde silindi ve endişeli bir şekilde baktı bana. "Seni tutmuyorum, değil mi? İşin var mıydı?" "Hayır. Bir bekleyenim veya işim yok." "Yalnız mı yaşıyordun?" "Evet. Ailem Washington'da yaşıyor. Annemin dükkanı ve babamın ekmek teknesi orada. California Eyalet Üniversitesi için burada yaşıyorum." Hayatımda fazladan bilgi vermeme gülümseyerek karşılık verdi. Bir an onu sıktığımı düşünerek kızardım. "Hangi bölümü okuyorsun Jack?" "Animasyon bölümünü okuyorum." Gözleri birden parladı. Gülüşü genişledi. "Sahi mi? Bu harika!" Ailemin seçtiğim bölüme ve kararlarıma saygısı bile yoktu. Fakat bu kız birden o kadar büyük bir heyecan ve sevgi mesleğime saygı duymuştu. Ona dair içimdeki ikinci bir merak ve sevgi biraz daha artmıştı. Hayley Lawser... Bana yeniliklerin, cesaretin ve risk almanın hayatımızı ne kadar değiştirebileceğini göstermişti. Çünkü Hayley uslanmayan bir kız çocuğu gibiydi. Farklı düşünceleri, farklı görüşleri, farklı hareketleri, farklı hayalleri vardı. Hayley farklılığın ta kendisiydi. Bende farklılıkları severdim. Hayley'nin de dediği gibi... "Yeniliklere açık olmazsan, sıradan birisi olursun."
|
0% |