@bahar_bzk
|
Ormanda saklı olan bu evi keşfetmek ilk kez güzel gelmemişti gözlerime karşımda gördüklerim ise tamamen bir vahşetten ibaretti. Ayaklarım benden bağımsız bir şekilde geriye doğru hareketlenirken düşündüğüm tek şey burdan kaçıp kurtulmaktı. Sırtım sert bir şeye çarpınca çığlık atmıştım bu sefer başım çok fena derteydi son ana kadar elimde tutuğum bıçağın farkında dahi değildim. Arkama dönmeme bile izin verilmeden kolarımdan tutulup bağlanmam ise bağırmama yol açmıştı. -hey her kimsen beni derhal bırak Sonu gelmeyen çırpınışlarımın durmasına sebep olansa gelen siren sesleriydi hayır hayır her şey yanlış anlaşılmaya müsaitti. Konuşmak için araladığım dudaklarım ise kelimeleri bir bir yutmuş gibiydi Her şey açık ve net bir şekilde ortadayken kendimi nasıl savunabilirdim ki -amirim bu tarafa gelin suçluyu yakaladık Bahsettiği suçlu ise kesinlikle bendim daha fazla sesiz kalamayarak bağırdım -Olay göründüğü gibi değil izin verirseniz açıklayacağım -Karakolda derdini anlatırsın yürü şimdi İtilerek dışarıya çıktığımda ise tiksinerek bana bakan kalabalıkla bir şok daha yaşamıştım bu da neydi şimdi bakışlarım kalabalığın içinde bağıran kadına kaydığında yapmadığım bir şeyin yükümlülüğü daha yüklenmişti omuzlarıma. -Bunun gibi insanları asmak lazım içerde 7 çocuk ve 5 tane yetişkin ceset bulunmuş Yapmadım diye bağırmak istesem de sustum suçlu olduğum için değildi bu suskunluğum. Herkes suçlu olduğuma bukadar eminken konuşsam dahi işe yaramayacaktı. Kafama fırlatılan taşın acısını hisetmemle inleyerek elimi kafama doğru kaldırdım elime bulaşan kan bile şuan umrumda değildi. İnsanların bağırarak bana fırlatıkları şeyleri göremeyecek kadar dalgındım. Polisler arasında arabaya bindirildiğimde onca insanın bakışından kurtulabilmiştim. Polis aracından gelen radyo sesine kulak kesildiğim için duyduğum haberler beni afalatmaya yetmişti. -Sonunda yılardır aranan katil zanlısı bulunmuştur. Şuan ********karakoluna doğru yol alan polis aracında olduğunu öğrendik. Önünde durduğumuz karakolun etrafı insanlarla doluydu çoğu kişinin elinde pankartlar vardı okuduğum yazılar yerimde küçülmeme yetmişti Benim bir suçum olmadığını nasıl ıspatlayacağımı bilmiyordum. Korkuyordum hemde hiç olmadığı kadar çok korkuyordum. Yapmadığım bir şeyin suçlusu olarak seçilmiştim. Kolumu tutup çeken polisle kendime geldiğimde kaşlarımı çatarak bana zorbalık yapan polise bakmaya başladım. Bu adamın derdi neydi ne istiyordu ki benden.
Karakola giriş yapmamız ise daha uzun sürmüştü. İçeri Girmemizi engeleyen insanlar aynı şeyi söyleyip duruyorlardı. Zihnimde dolaşan tek kelime haline geldiğinde ise iyice korkum artmaya başlamıştı. -İdam istiyoruz -Hak ettiği tek ceza İdam İdam neydi birini öldürmek peki ya birinin canını almak bukadar kolaymıydı. Girdiğim sorgu odasında karşımdaki boş sandalyeye bakmak ise en zor olanıydı. Ya suçsuz yere hapse girecektim ya da en kötüsü idam cezasına çarptırılacaktım. Tedirginliğim gittikçe artarken bu sefer ne yapacağımı bilmiyordum. Daldığım düşüncelerden beni ayıran şeyse içeriye giren polislerdi. Oturur oturmaz soru soran polisle hayatımın en büyük şokunu yaşamıştım.
Ben Hiç Bir Şeyi Hatırlamıyordum..
Geçen onca süreye rağmen hatırladığım tek şey ismimdi konuşan polisler git gide zor kulanmaya başladıklarında ne yapacağımı ve ya ne diyeceğimi bilmiyordum. Konuşan polis adımı bağırınca irkilsemde kafamı dik tutmuştum hayır korktuğumu kimseye beli etmeyecek kadar yetenekliydim. -Neydi adın FERİZE demek hiç bir şey hatırlamıyorsun Alay ederek söyledikleri ise bana inanmadığını açıklıyordu. Sakinliğim karşısında sesini yükselten adam daha fazla sabrı yokmuş gibi üzerime yürümeye başlayınca dışardaki polisin aceleyle içeri girmesi onu durdurmuştu. -Amirim dışarda sizi bekleyen önemli bir misafiriniz var Kulağına eğilip ne söyledi bilmiyorum ama beti benzi atan adam aceleyle sorgu odasından çıkmıştı. Giden adamlardan sonra omuzlarıma yüklenen çaresizlik hissi kadar acı verici bir şey yoktu.
Geldiğimden beri yapmadığımı söylüyordum ancak bana inanmıyorlardı hem neden inansınlardı ki bütün deliler beni gösterirken. Aniden sert bir sesle içeri giren adamla kafamı yerden kaldırmaya bile tenezzül etmemiştim. Beklediğimin aksine duyduğum yumuşak ses kafamı yerden kaldırmama yetmişti. Benimle böylesine yumuşak ses tonuyla konuşan adamı merak ettmem normaldi çünkü geldiğimden beri herkes bana bağırıp duruyordu. Karşımda gördüğüm uzun boylu adamın dikatimi çeken yanı ise ormanları kıskandıracak renkte olan yeşil gözleriydi. Siyah saçları ise gözlerinin aksine daha sadeydi. Bana bakan gözleri ise bir anlık kaybettiği birini bulmuşçasına bir parıltıya misafirperverlik etmişti. Benden bakışlarını çekmeden aynı yumşak sesiyle sorusunu yönlendirmesi içime su serpmişti. Korktuğum şey yanlış duymuş olmamdı. -Neden bir suçluymuşsun gibi boynunu büküyorsun -Çünkü kimse bana inanmıyor hiç bir şey hatırlamadığımı söylediğimde ise bana bağırıp duruyorlar.
Bir çocuğun çekingenliğini ödünç almış gibi gözlerimi kaçırırken sert duran yüz hatları bir bir gevşemeye başlamıştı. -Benim kim olduğumu biliyormusun Sorduğu soruyla kafamı iki yana salamaya başladım -hayır sizi tanımıyorum Bana elini uzatıp kendini tanıtınca çekinerek elimi uzattım -Ben Sahir Maran Dosyanla İlgilenecek Baş Savcıyım -Bende FERİZE Elimi sıkan adamın bakışları haddinden fazla yüzümde gezinince kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım. Niye böyle bakıyordu ki Rahatsızlığımı hisetmiş olacak ki bakışlarını benden kaçırarak ellerimi bırakmıştı. Ellerimde bıraktığı boşluk hissi elilimi üşütürken önüme bakmaya başladım.
Sesi sertleşirken sorduğu sorunun cevabını almak istediğini çok belli ediyordu. - sana zarar verdiler mi Kafamı hayır dercesine iki yana salayınca rahatlamış bir şekilde içine çektiği derin nefes gözümden kaçmamıştı. Bakışları gözden kaçırdığım şeyleri anlatmak ister gibi bakarken ben yine hiç bir şeyi anlamıyordum.
Kaybolmak İstediğim Orman Gözlerinken Senden Nasıl Kaçabilirdim Ki...
Daha fazla dayanamayarak aklımdaki çatışmaya son vermek adına merak ettiğim soruyu sormuştum. -Siz neden diğer insanların aksine bana inanıyormuş gibi bakıyorsunuz -muş gibi değil size inanıyorum İçeri giren polisleri görmezden gelerek konuşmaya başlayınca polisin bozguna uğrayan suratını görmemişti. - müvekkilimin Derhal Bildirdiğim karakola sevkini istiyorum. -Böyle bir şey için izinli belgenizin olması gerekiyor. Sırıtarak ona bakan polis ise beni burdan çabuk çabuk göndermeye niyetli değildi. Benden neden bukadar nefret ettiğini öğrenmeyi çok istesem de şuan önemli olan bu yerden kurtulmaktı. Sahir'in alay edercesine konuşması polisi sinirlendirsede bir savcıya karşı gelemeyeceğinin bilincinde olarak susuyordu -Galiba bilgiler size eksik geliyor ha komiserim yoksa daha en başından sunduğum belgeyi bilmeniz gerekiyordu. Bir kaşını yukarı doğru kaldırarak konuşmasına devam ederken Beni burda bırakmayacağını garantilemiş ti bile - Müvekkilimin daha iyi koşular altında sorguya alınacağını temin ederim İçeri giren başka polisler iki yanımda durarak bana eşlik ettiklerinde arkamdan gelen polisin sesi merakıma merak katıyordu. Bu adam neden benden bukadar nefret ediyordu ki -Bu Burda Bitmedi Sahir Maran -Her Şey Yeni Başlıyor Komiserim
Yeni Başlangıçlara Derken Sensizliği Kast Etmemiştim...
Gözlerim dolu dolu elerimdeki kelepçelere nöbetçi karakol a sevk'im verilmişti bile Dosyamla ilgilenen Sahir hakime ne sundu bilmiyorum ama dava 5 ay sonraya ertelenmişti Hakimin söyledikleri ise delil yetersizliğinden dolayı davanın 5 ay sonraya ertelenmesine karar verildiğiydi. O zamana kadar nöbetçi karakol'da kalmama karar verilmişti
Önünde durduğumuz hapishanenin büyüklüğü ise korkunç bir kâbus gibiydi. Hayır burdan kurtulup bana bu iğrenç iftirayı atan kişiyi ve ya kişileri bulacaktım. Onları bulup bu deliğe kendi elerimle tıkacaktım.
Gardiyanın açtığı kapıdan içeri girerken başımı eğecek bir hata yapmadığım için dik bir şekilde içeri adımlamaya başladım. Burda beni sindirmelerine asla izin vermeyecektim gerekirse ben ezerdim onları.
Bütün olanlara rağmen aklımı yitirecek bir korkum yoktu. Sanki bir oyunun içindeydim ve bütün bunlar bu oyunun bir parçasıymış gibiydi. Ama ben dahil kimse bilmiyordu oyunun yeniden kurulacağını.
Duran gardiyanla adımlarım olduğum yerde sabit kalırken bakışlarım bileklerimi açan gardiyana kaydı. Elleri titrerken burda yeni olduğu her halinden beliydi sert durmak için kendini zorladığı ise gergin duran vicudundan beliydi. Kendimi daha fazla tutamayarak soru sormak gibi bir gaflete düşmüştüm -Burda yenimisiniz Gergin bir şekilde kafasını aşağı yukarı salarken çok korktuğu yüzünden bile beliydi. -Evet yeniyim soru sormayı bırakırsanız sevinirim. -Benim sana zarar vermemden korkmuyor musun Sorduğum soruyla gülerek kafasını iki yana salayan kadın beni nekadar mutlu etiğini keşke bilseydi -Hayır. Sizin davanızı duyduğumda hafızasını kaybeden kadına kurulmuş bir kumpas olarak düşünmüştüm. -Bana inanıyorsun yani Tam konuşacakken yanımıza yaklaşan başka bir gardiyanla susmak zorunda kalmıştık. -O kapıyı açmak için daha neyi bekliyorsun Duyduğum sert ses beni korkutmazken yanımdaki kadın irkilmişti. -Anahtar sıkışmıştı hemen açıyorum İçeri girdiğimde kıkırtıma engel olamamıştım. Bu halde bile beni güldüren bu insanlara minnettar olabilirdim. İçerdeki görüntü tam bir savaş alanı gibiydi pijama partisi yapmışlar gibi herkesin üzerinde pijama vardı hayır komik olan pijamalar değil komik olan ellerindeki yastıkları bir birine vuran kadınlardı. Gülmemek için kendini zor tutan gardiyan tam konuşacakken duyduğum başka bir ses ve havada uçan yastıkla daha fazla dayanamayarak gülmeye başladım çok iyi bir koğuşa denk gelmiştim. -Al sana Şişko Nermin şişman dediği kadının ondan daha zayıf olduğunu görmüyormuydu acaba. Aniden yere düşmek üzere olan kadını son anda tutmuştum.
Gardiyanları gören kadınlar kendilerine çeki düzen vererek bir çizgi halinde durmuşlardı.
Hiç lafı uzatmadan beni koğuştakilerine göstererek konuşmaya başladı |
0% |