@baharakkdeniz
|
Tam bir yıl olmuştu hayattan kopalı, her şeyden nefret edeli , kendinden nefret edeli ,onu özlediğinden beri ,hayatına pişmanlıklar gireli , yaptığı en büyük hatayı yapalı , Lavinyayı ihmal edeli ve onun yüzünden intihar edeli,her şeyden vazgeçeli tam bir yıl olmuştu . Lavinya öleli tam bir yıl olmuştu. Kendinden nefret etmesi için birçok neden vardı. Lavinya onun yüzünden ölmüştü. Geçen bir yılın ardından ilk kez dışarı adımını attı. Onun için sanki korkutucu bir şeymiş gibi titrek adımlarla yere bastı ve ayaklarının götürdüğü yere doğru ilerlemeye başladı. Caddeler ,sokaklar ona bir yabancı gibi geliyordu. Sanki bambaşka bir yerdeydi .Burası çok soğuk ve karanlıktı .Üstelik havası bile değişmişti .Sanki yalnızlık havası gibi ısızdı . Lavinya öldüğünden beri evden çıkmamış ve onu bir daha ne gören olmuş ne de sorup soran. Her yer ,herkes çok değişmişti. Bu bir yılın değişikliğiydi. Burası ona çok yabancı geliyordu. Baktığı her yerde hiçbir şey görmüyordu. Boğazına bir yumru oturdu ve yutkundu. Bir anda her şey herkes üzerine gelir gibi oldu. Nefes alamadı ve bir anda koşmaya başladı. Şehrin kalabalığı ,insanların gürültüsü ,üzerine gelen arabalar ve binalar... Sanki hepsi ondan hesap soruyorlar gibiydi. Onu Lavinya'nın ölümüyle suçluyor gibiydiler ama öyle değilidi . Onu ne suçlayan ne de ondan hesap soran vardı. O sadece öyle olmasını istiyordu. O kendini suçluyordu ve herkesi öyle görüyordu çünkü tek suçlu kendisiydi. Eğer o gün orda olsaydı belki de şuan Lavinya yanında olacaktı. Koştu koştu nefesi kesilircesine koştu . Gözyaşları bir bir yere düşüyordu. Rüzgar kurutmuştu gözyaşlarını ,acı dolu bedeni çok yorulmuştu fakat bedeni uyuşmuşcasına hiçbir şey hissetmiyordu. Onu çok özlemişti . Ona çok ihtiyacı vardı. Çaresizdi. Arkadaşını çok özlemişti. Birden durdu bu sefer gerçekten yorulmuştu. Ayakları onu bir adım daha ileri itemiyordu fakat onu istediği yere getirmişlerdi. O çok özlediği , ihtiyaç duyduğu Lavinya'nın kapısının önünde durmuş, bedeni yorulmuştu. Kalbi de ayakları da onu buraya getirmişti. Onu özlüyordu. Bütün bedeni onu özlemişti. En çokta kalbi . Evin bahçesine adımını attı. Birden buraya her gelişinde Lavinyanın gülümseyerek yanına koşuşunu hatırladı. Bahçede beraber arkadaşlıkları adına diktikleri ağaca baktı. Sonbaharın etkisiyle bütün yapraklarını dökmüştü. Belki de Lavinya gittiğinden beri böyledir, belki de bir yıldır böyle yapraklarını dökmüş solmuştur. "Özür dilerim" Yalvarırcasına ağladı. Bu ağaca sarılması onu çok rahatlatmış biraz nefes almıştı. Kirlenen sandalyeler , solan çiçekler ve etraftaki yapraklar onun olmadığının habercisiydi. Lavinya bahçesinin böyle kirlenmesine asla izin vermez her zaman temizlerdi. Kenardaki tozdan kaybolmuş süpürgeyi aldı ve bahçeyi temizlemeye başladı. Tozlu sandalyeleri sildi, solan çiçekleri suladı ama onları hayata getirmek artık çok zordu. Bir yıldır solmuşlardı hatta kurumuşlardı ama o bir umutla suladı, kuruyan bütün çiçekleri ,tekrar yeşermeyeceklerini bildiği halde suladı. Yerdeki sararmış yaprakları topladı. Lavinya bu kurumuş yapraklara basmayı çok seviyordu bu yüzden hepsini toplar belli bir yere toplardı . O da aynısını yaptı tıpkı Lavinyanın yaptığı gibi üstüne bastı . Kurumuş yaprakların sesi ,bir kez daha aklından çıkarmadığı lavinya'yı hatırlatı ona. Ağlıyordu gözlerinden sıcak yaşlar akıyordu . Hiçbir şey geri getirilemezdi biliyordu ama bu yaşadıklarına bu acılara dayanamıyordu ve gözyaşlarına engel olamıyordu . Bu sefer yorulan ayakları onu evin kapısına götürdü. Tozlu kapının kolundan tuttu ve kapıyı açmaya çalıştı . Kapı kilitliydi ama anahtarın nerde olduğunu biliyordu. Saksının altında ya da paspasın altında değildi. Ikisinin bildiği ,ikisinin sırrı olduğu tek yerdeydi. Hiçbir zaman o anahtara karışmamışlardı o anahtar kötü gün anahtarıydı. Adımlarını geri attı ve bahçenin içindeki solmuş ağacın yanına gitti . Bu ağacı ekerken ,beraber gömüşlerdi ağacın köküne anahtarı ,ağacın altında oturup saatlerce ağladı sonra yavaş yavaş elleriyle kazmaya başladı. İşte ordaydı kötü gün anahtarı. Tekrar ağlamaya başladı. Toprak dolu tırnakları ve çamur olmuş avuçlarındaydı o anahtar . Çamur olmuş dizleriyle kalktı ve kapıya doğru yürüdü. Kapı açıldı tam içeriye girecekten durdu. Lavinya böyle kirli bu eve adım atılmasını istemezdi . Gözyaşları akarcasına aktı. Yanda duran musluğu paslı , çeşmeden ellerini yıkadı ve şimdi hazırdı. Lavinyanın istediği gibi temizdi . Artık girebiliridi o eve fakat buna cesaret edebilir mi ? Bilmiyordu. Öyle ya da böyle o eve girecekti ve onun varlığını orda hissedecekti. Ona olan özlemi biraz da olsa belki azalacaktı . Korkak adımlarla içeri adımını attı fakat daha fazla ilerleyemedi durdu ve tozdan kaybolmuş eşyalara baktı. Ona ait ne varsa her şeyin üstünü örtmüştü bu tozlar. Onun kokusunu kaçırmışlardı bu evden , kovmuşlar ona ait ne varsa ; sesini kokusunu, varlığını... Geriye sadece örümcek ağlarıyla kaplanan toza bürünmüş bu ev kalmıştı. Bu evi böyle görmeye dayanamazdı. Lavinyadan sonra bu eve dokunulmamıştı. Bu evi bu halde görmek istemezdi. Tıpkı bahçeyi temizlediği gibi evi temizlemeye başladı . Ona ait her şey siliniyordu. Biliyordu ama bu dünyada mutlu edemediği o kızı biraz da olsa mutlu etmek istiyordu . Birazda olsa yüreğinin acısını hafifletmek istiyordu. Bir yerden temizlemeye başladı her temizledikçe sanki ona ait ne varsa ortaya çıkıyordu. Ona bir terapi gibi gelmişti ona olan özlemini bastırmıştı buradaki her şey. Merdivenlerden yukarı doğru yavaşça adımlarla yürüdü. Ne takati ne de yüzü vardı buraya çıkmaya , kendini zorladı . Merdivenlerden aşağı doğru bir koku yayılıyordu . Bu koku onun kokusuydu . Birden ona bir güç gelerek , kokunun geldiği tarafa doğru hızlı adımlarla yürüdü. O koku onu Lavinyanın odasına götürmüştü. Yine ayakları ona doğru gitmişti . Bu koku nasıl hâlâ gitmemişti burdan. Sanki bütün odaya sinmişçesine geliyordu. Kapının önünde durdu. Bu odaya girmeye ihtiyacı vardı . Onu özlüyordu. Biliyordu bu odanın bir yerinde hâlâ kokusu saklıydı. O çok özlediği kokusunu içine çekmek istiyordu fakat kapıyı açıp içeriye girmeye cesareti yoktu. O kapının ardında hayat dolu,neşeli bir kız vardı. Şimdi kapıyı açacaktı ama kapının ardında o kız artık yoktu. Odada ne var bilmiyordu hiçbir zaman odasını ona göstermemiş görmek istesede buna izin vermemişti. Bu odada sadece bir yatığım bir de hayallerim vardı derdi ama hiçbir zaman ona göstermezdi. Şimdi o hiç görmediği odaya girecekti. Bunun doğru olup olmadığını bilmiyordu ama onu çok özlemişti. Ona ait bir şey yanına almak istiyordu . Biliyordu eğer hayata olsaydı buraya girmesine asla izin vermeyecekti . Biliyordu bu kapının ardı onun hayalleriydi . Sadece onun hayalleri bunu kimseyle paylaşmak istemiyordu. Gözyaşlarıyla kapıya doğru yürüdü. Hafifçe kapıyı iterek içeri adımını attı. Oda tıpkı hayalleri gibi bembe boyalarla boyanmıştı. Bu odada sadece hayal kuruyordu . Kurduğu bütün hayallerini burada kurumuştu. Gözleri birden odadaki fotoğraflara takıldı. Şaşkınlıkla duvardaki onca fotoğrafa baktı. Dört duvarın dördüde kendi fotoğraflarıyla doluydu; habersizce çekilen fotoğraflar , sosyal medyadan alınan fotoğraflar ve beraber çektikleri fotoğraflar... Şaşkınlıkla gözyaşlarıyla öylece dona kalmış fotoğraflara bakıyordu . Gerçekten onu sadece arkadaşı olarak mı seviyordu? Yoksa ona karşı başka duyglarda mı hissediyordu? Gerçekten böyle birşey varsa o neden hiç hissetmemişti ? Neden hiç fark etmemişti bunu? Bu yüzden mi odaya girmesine izin vermiyordu? Bu odadaki hayallerinden biri de o muydu? Ona kavuşmak mıydı? Buna hala inanamıyordu. Belkide sandığı gibi değildi . Bu fotoğraflar onu belki de yanıltıyordu. Birden bir korkuya kapıldı . " Ya gerçekten böyle bir şey varsa, ya beni sadece arkadaşı olarak görmediyse " Birden duvara tutunarak kendine gelmeye çalıştı. Buna bir açıklık getirmeliydi. Bunu öğrenmeliydi . Kendini toparlayarak,gözyaşlarıyla ilerledi nefes alamıyordu. Ondan geriye kalan bir not vardı. Onu okumaktan korkuyordu. Bir pişmanlığın üstüne bir pişmanlık daha eklensin istemiyordu. Yeteri kadar acı ve pişmanlık yaşamıştı. Masanın üzerindeki notu aldı ve notun üzerinde söyle yazıyordu. "Karşımda fotoğrafı duran ilham perime" Karşısında duran fotoğraf kendisinden başka kimse değildi. Gözlerinden bir yaş düşerek, nota işaret edilen çekmeceye baktı. Korkuyordu o çekmeceyi açmaya,bir acıyı daha kaldıramazdı. Elini yavaşça çekmeceye uzattı ama çekmece kilitliydi. Açamıyordu anahtar nerede olabilir diye etrafına baktı fakat hiçbir yerde bulamadı. Sonra birden ona hediye ettiği künyenin baş ucundaki anahtarı hatırladı. Bu hediyeyi ona verirken ," Bakarsın bir gün bu anahtar sana lazım olur "demişti. Boynundaki künyeyi çıkararak anahtarı çekmecenin üzerinde denedi. Gerçektende açılmıştı. Bu anahtarı boşuna ona hediye etmemişti. Sanki bir gün öleceğini tahmin etmişte bu anahtarı ona göre hazırlamıştı ve ona vermişti. Elleri titreye titreye çekmeceyi açtı , neyle karşılaşacağını bilmiyordu ama çok korkuyordu. Bir anda nefesi kesilir gibi oldu. Gözlerindeki yaşlar nefes almasına izin vermiyordu. Çekmeceden bir defter çıktı. Üzerinde aynı şeklide " İlham perime "diye yazıyordu. Bu defteri okumaya cesaret edemiyor çok korkuyordu. Gördüğü her şeyin , bu gördüklerinin hepsinin gerçek olmasından korkuyordu . Gözyaşlarıyla eline aldı defteri, bu defter ona bahsettiği yazmış olduğu kitaptı. Kitabın ismini koymamıştı ama üzerinde ,"Bu kitabı okuduktan sonra adını sen koyar mısın ?"diye yazıyordu. Birden tedirginleşti hayır bu kitabı okuyamazdı. Fark edemediği bu gerçekle yüzleşemezdi. Artık ağlamaktan nefes alamaz oldu kitabı masanın üzerine bıraktı ve nefes alması için pencereyi açtı ,pencereden gökyüzüne baktı. Bu sefer nefes alması daha zorlaştı, gözyaşları ,hıçkırıklarının sesi odayı kaplamış gibi oldu. O ordaydı ,gökyüzünün parlayan en güzel yıldızıydı. Saatlerce o yıldıza baktı. O yıldızın çok güzel bir anlamı vardı. Şimdi o yıldıza en çok ihtiyaç duyan kendisiydi. Uzun zamandır o yıldızı bu kadar parlarken görmemişti. Her zaman sönüktü ama bugün olduğundan daha parlaktı . Yoksa o kitabı okumalımıydı? Bu yıldızı bu yüzden mi bu kadar parlaktı? Belkide o kitabı okuması gerekiyordu . Bir gün mutlaka okuyacaktı çünkü ondan ona ait geriye tek bu hatıra kalmıştı ve bütün gerçekler burada yazılıydı. Bunu okuması gerekiyordu fakat şimdi okumayacak kadar güçsüz düşmüştü. Kalbi çok acıyor nefesi boğazında kitleniyordu. Şuan bu durumdayken okuyamazdı,sanki ona sarılıyormuşçasına kitaba sımsıkı sarıldı. O kadar çok ağlamıştı ki bir anda sımsıkı sarmışçasına koynunda kitapla uyuya kaldı. Birden rüyasında kulağına fısıldayan biri oldu. "Bu kitabı senin için yazdım. Okumanı ve yaşadıklarımı hissetmeni istiyorum. Yazdıklarımı okurken ,gözyaşlarının akmasını ve canının yanmasını asla istemem. Birden uyuya kaldığı yataktan panikle uyandı. Bu oydu kulağına fısıldayan Lavinyaydı. Bu kitabı onun için yazmıştı. Bütün cesaretini toplayıp kitabı açtı ve okumaya başladı. |
0% |