
Mert: Bunu bir daha bir yerde bulamayız.
Feride'den:
Bir süredir Ahmet’le bakışmak zaten yeterince kolaymış gibi, bir de Mert ciddiyetimi bozuyordu. Öyle deyince, beni yine gülme tuttu.
Feride: Mert, nolursun yapma.
Mert: Tamam tamam, bu son şakamdı.
Feride: Tamam mı? Nolur...
Mert: Gerçekten, bu son şakamdı.
O sırada Ahmet arkada sahneyle ilgili bir şeyler konuşuyordu.
Mert, parmağını bana tutunca ısırmaya çalıştım.
Mert: Burnunu getir, burnunu!
(Burnuma dokunup)
Mert: Bu sana “uğur dokunuşu.”
Feride: Tamam...
Mert: Şimdi artık çok ciddisin.
O an içimden, niyeyse Ahmet’e dokunup...
Feride: “Ben zaten uğurluyum,” diyormuşum.
Mert beni anlamamıştı, iyi ki de anlamadı. Dalga geçip dururdu.
Mert: Ben burada yokum! Ben yok...
(Kamerayı kapattı, biz de sahneye geri döndük.)
Yönetmen: Bi tık daha yaklaş Feride... Elleriniz yüzünüze... Eveettt!
(kendim uydurdum jdhdjsgsjdg)
Biraz bakışıp ikimiz de gülmüştük. O an Ahmet’in göğsüne kapandım, o da eliyle boynumdan kendine çekti. Allah! Mert yakaladı kesin bizi.
Yönetmen: Evet, biraz daha sisi artıralım... Az kaldı!
Sis artınca biraz daha bakıştık.
Mert'ten:
Bi onları çektim, bi kendimi... Sonra kamerayı kapattım. Bi kabullenemediler birbirlerini sevdiklerini, sonra bana kızıyorlar. Kaç milyon kişi farkında, bi bunlar değil aq.
Yönetmen: Eveeett, kestikkk!
Ahmet'ten:
Yönetmenin sesiyle yavaşça ayrıldık. Biraz daha sürseydi kalbim dayanmayabilirdi. Bu kadar yakınlık fazla...
Şimdi "yanma sahnesi" çekilecekti. Dışarı çıktık, eve küçük küçük ateşler yaktık.
Mert'ten:
Düşecekleri suyun önüne geldik. Feride'yle... Tabii söylenip duruyordu.
Feride: Off donucam kesin yaa... Ah Ahmet, ahhh...
Mert: Daha demin yandın, şimdi doncan işte.
Feride: Yandın derken?
Mert: Bakışırken diyorum. Cayır cayır yandınız zaten.
Feride: Ya Mert, ne diyooonnnnn?
Mert: Neyse, kayda başlayalım.
Kamerayı çıkarttım.
Feride: Off, nasıl girceksem...
Kayıta başlayıp suyu çektim.
Mert: Bu ne yaa?
Mert: Ha, Ahmet yanacak ama sen buraya gireceksin diye mi geriliyorsun?
Feride'den:
Öyle deyince ben de az önceki lafına ithafen:
Feride: Ahmet zaten yanmış yanacağı kadar... Boşver!
Mert: Aaa, yandı daha demin di mi?
(Mert kameraya bakıp)
Mert: Bunun hesabını Allah’a vereceksiniz!
Mert'ten:
Kamerayı kapatıp Feride’ye döndüm.
Mert: Sende var ya... Bana laf ediyorsun ama kendin de maşallah yani.
(djgdjsgdgdgs)
Feride: Vallahi ya, ben niye ağzımı tutamıyorum?
Mert: Gerçeklerden de ondan!
(Feride bana göz devirip Sıla’nın yanına gitti. Bu süreçte “Sıla neredeydi?” derseniz; kenarda köşede fotoğraf çekip duruyordu.)
Ahmet’in yanına falan gittim. Stilist istedi, onu çağırdım. Bir süre kameraya konuştuk, sonra Feride geldi.
Feride'den:
İçeriye girdim. Ahmet’i öyle görünce: ŞOKK!
Feride: Allahhhhh!
(Kameraya bakıp)
Ahmet: Kanka, şu an bir şey söylemem lazım: Bu klibin 24 saatte 200 bin like alması lazım.
Tabii bir yandan titriyordu, kıyamam yaa.
(Arkadan)
Feride: Zaten alacak, Ahmet, dedim.
Feride: Ahmet, sakin! Koşma tamam mı? Hızlı yürü sadece!
Durup durup uyarma isteği geliyordu. Bi gerilmiştim. Yanacaktı resmen.
Feride: Ahmet, dikkat et, bakkk!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |