Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@baharpnar

Akın'ın bilinci açılıp göz kapaklarından içeri sızan güneşin ışığını hissetmeye başladığında hemen elleriyle gözlerini kapattı.

Gözlerini ovuşturup kendine gelmeye çalışırken telefonu çaldı. Hemen elini yatağın yanındaki iki çekmeceli komedinin üstüne atıp çalan telefonu eline aldı.

"Evet." dedi uykulu bir sesle. Kimin aradığını bilmediği için biraz mesafeli çıkmıştı sesi.

Alin neşeli bir sesle "Abiciğim," dedi. "Ben kızı buldum fakülteye girerken. Ama derse yetişmesi gerektiği için konuşamadık pek."

Akın'ın dudakları iki yana kıvrıldı, kızın geleceği falan yoktu diye mutlu oldu. Ama bu mutluluğu Alin'in sözlerine devam etmesine kadar sürdü.

"Ama numarasını verdi. Okuldan çıkacağı saati de söyledi. Yani okul çıkışı kızı da alıp geliyorum. Lütfen evi dağıtma, biraz da süpürüp temizle."

Akın yüzünü buruşturarak "Tamam, dağıtmam." dedi. Zaten vakti de yoktu dağıtmak için. Anca kalkıp kahvaltısını yapacak. Sonra da anne ve babasını almaya gidecekti otogara.

Ali Bey ve Lale Hanım, kızları Alin'e sürpriz yapıp biraz da olsa motivasyon vermek için memleketleri Konya'dan Ankara'ya gelme kararı verdiler.

Akın kahvaltısını yapıp evi üstten biraz temizledikten sonra üzerine temiz bir takım giyip annesinden yaklaştıklarına dair haber beklemeye başladı.

Alin ise o günki dersi çoktan bittiği için kütüphaneye geçmiş, kendince sınavları için notlar çıkarırken Gülay'ın çıkış saatini bekliyordu.

Zaman geldi, geçti.

Akın anne ve babasını otogardan alıp eve geçti.

Lale Hanım, eve girer girmez hemen lavaboya girmiş ve hemen ardından da söylenerek mutfağa girmişti.

"Oğlum, bu ne böyle? Hiç ev yemeği yemediniz mi siz? Nerede tencereler, yemekler?"

Akın, annesinin laflarını üstüne alınmadan elindeki bavulu sadece anne ve babasına ait olan odaya götürdü.

Ali Bey elini yüzünü yıkayıp hemen Akın'dan televizyonu açmasını istemiş ve televizyonun karşısındaki ikili koltuğa uzanmıştı.

Annesinin söylenmelerini dinlemektense dışarıdaki soğukta durmayı tercih eden Akın, "Benim bir yere uğramam gerekiyor. Siz evdesiniz zaten. Hadi Allah'a emanet." diyerek evden çıktı.

Alin, Gülay'ın söylediği saatten beş dakika öncesine alarm kurmuş ve alarm çalınca da hemen eşyalarını toplayıp kütüphaneden çıkmıştı.

Bir heyecanla dışarıya çıktığı için kapatmayı unuttuğu montunun fermuarını anca çekip kapatırken Gülay'ın acil bir işi çıkmamasını diledi.

Fermuarla işi bittikten sonra elini montunun cebine atıp telefonunu çıkardı Alin. Ardından numarasını daha sabah eklediği Gülay'ı aradı.

Telefon çaldı, çaldı, açıldı.

Alin hemen "Merhaba Gülay, ben Alin." diyerek kendini tanıttı. Ama bunların hatırlamasında etkili olmadığını düşünerek devam etti sözlerine. "Hani sabah karşılaşmıştık, senin acil derse yetişmen gerekmişti de numaranı vermiştin ya bana."

Gülay hafif tırssa da gülümsedi. "Hatırladım." dedi, Alin'i rahatlatmak istercesine. Çünkü Alin o kadar hızlı konuşmuştu ki heyecandan, Gülay onun nefes aldığından bile şüphe etti.

"Ben şimdi kampüsteki kütüphaneye doğru yürüyorum. Hatta geldim sayılır, sen neredesin?"

Alin duyduğu bu söze çok sevindi. Hemen arkasını dönüp "Bende kütüphaneden yeni çıktım." dedi ve Gülay'ı görünce ekledi. "Başını kaldırırsan eğer nerede olduğumu görürsün."

Gülay hemen başını hafifçe kaldırıp önüne baktı. Fazla bakınmasına gerek kalmadan Alin'i görünce de telefonu kulağından indirip aramayı kapattı ve aralarındaki mesafeyi daha da azalttı.

Alin, Gülay tam karşısında durunca "Merhaba!" dedi enerjik bir şekilde.

Gülay da tebessüm edip "Merhaba." diye karşılık verince konuya nasıl gireceğini düşünmeye başladı Alin.

"Nasılsın?"

Gülay afallasa da hiç belli etmedi. "İdare ediyoruz işte, şükür." Cevabını az çok tahmin etse de nezaketen sordu. "Sen nasılsın?"

Alin de gülümsedi. Ama zoraki bir şekilde. "Ben pek iyi sayılmam aslında."

Gülay anında savunma moduna geçerek "Ne oldu, kötü bir şey yoktur umarım?" diye sordu. Sonuçta dünyanın hali belliydi. Gündemden düşmeyen kadın cinayetleri, kadına şiddet haberleri yüzünden Gülay'ın aklına ilk başta bunlar gelmişti Alin pek iyi sayılmam, diyince.

"Aslında göreceli bir şey. Korkulacak bir şey yok," dedi Alin, Gülay'ın telaş yaptığını görünce.

"Ayaküstü konuşmasak? Bir yere oturup konuşsak daha iyi olur aslında. Tabii sende müsaitsen?"

Sorarcasına Gülay'a bakan Alin, Gülay'ın "Tabii," demesiyle içtenlikle gülümsedi.

Kızlar yan yana yürürken Gülay, Alin'in götürdüğü yere doğru gidiyordu.

"Şurası kestirme, oradan gitsek caddeye çıkarız." diyen Alin, Gülay'ın koluna girip Gülay'ı peşinden yürüttü.

Ara sokağın tam ortasına geldiklerinde bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı.

Gülay hemen bir apartman boşluğuna doğru koşarken kolundaki Alin'i de peşinde sürükledi.

Alin kıyafetlerinin ıslanmaması için hızlıca Gülay'a ayak uydurdu.

"Teşekkür ederim. Az daha sırılsıklam olacaktık."

Gülay, Alin'e gülümseyip "Rica ederim." dedi. "Galiba konuşmamız yine ertelenecek."

Alin bunun olmasını istemediği için tam ağzını açıp burada konuşalım, diyecekti ki yere vuran damla seslerine birkaç adım sesi karıştı.

Kızlar başını sesin geldiği tarafa doğru çevirdiğinde adım seslerinin sahiplerini gördüler.

Alin şaşkınlıkla "Abi!" demişti ki arkasından gelen kişileri görünce daha da şaşırdı.

"Anne, baba! Ne işiniz var sizin burada?"

Alin'in sesini duyar duymaz yanlarına, apartman boşluğuna doğru yönlendirdi adımlarını. Anne ve babası da ona eşlik etti ve damla seslerinden sesini duyamadıkları kızını gördüler.

🌪

Bu, sondan bir önceki geçmiş sahnesi. (Umarım

Loading...
0%