Merhaba!
Bölüm Düzenlenmiştir
Bölüm Şarkısı: Papatya
Bölüm Görseli:
Sabaha kadar boş boş dolanmış ve düşünmüştüm
Sokaktaki insanların tanıma olasılığı vardı ama çok düşük bir olasılıktı. Aklıma yapabileceğim başka bir şey gelmediği için insanlara sormaya karar vermiştim. İllaki bilen biri çıkardı.
Bu saatte fazla insan yoktu. Olanlar da işe gidiyorlardı sanırım çünkü giyimleri lükstü. Onlara bilerek sormuyordum çünkü beni dilenci sanırlardı ve o kadar gurursuz biri değildim. Üzerimdeki kanlı ve yırtıklar olan okul kıyafetinin içinde iyi duruyordum bence.
Daha fazla beklemek istemediğim için saygın görünen bir adamın yanına gittim "Merhaba bayım" kibar bir şekilde konuşmam ile bakışları bana döndü. Kıyafetlerimi görmesine rağmen yüzünde mimik oynamamıştı. "Buyurunuz?" Benim resmiyetime aynı şekilde yanıt vermişti.
"Sizden bir şey rica edebilir miyim?" Kolundaki ben pahalıyım diyen bağıran saatinden saate baktı ardından biraz boş vakit bulmuş olmalı ki "Ne olduğuna bağlı" dedi. Bir süre düşünceleri aklımda topladım ardından "Benim acilen Soylu'ların evine gitmem gerekiyor. Bana oraya nasıl gidebileceğimi söyler misiniz?" diye sordum.
Para gibi bir şey istememi bekliyor olacak ki bu isteğim onu şaşırtmıştı. Biraz önce mimik oynamayan suratında şaşkınlık emareleri meydana gelmişti. Sorgularcasına bana bakıyordu. Sanırım benim gibi fakir birinin onlarla ne işim olduğunu düşünüyordu. "Oraya neden gitmek istiyorsun?" Sorduğu soru ile evin yerini bildiğini öğrenmiş oldum.
"Ben, bu nasıl söylenir bilmiyorum" parmaklarımla oynamaya başlamışken devam ettim "Ben onların kızıyım" dedim. Ben onun tepkisini ölçmek istercesine ona bakarken o şuh bir kahkaha attı. "Onun bir kızı yok" dedi ardından.
Kıstığım gözlerimle ona bakarken "Var bayım. Sadece on yedi yıldır kayıp" dedim sakin olmaya çalışarak. Adam karşımda bana alayla bakarken bunu yapmak çok zordu. Adam "Buna inanmamı mı bekliyorsun? Senin gibi yalancılarla uğraşamam" dedi ve beni umursamadan yürümeye devam etti.
Arkasından "Ayza" diye bağırdım. Ne diyorsun sen, dercesine bana baktı. "Adımı aklınızdan çıkarmayın bayım. İleride karşılaşacağız ve size bu sözleri hatırlatacağım." Sözlerimi yine ciddiye almadı. Ona sırtımı döndüm ve yürümeye devam ettim.
Birkaç kişide daha şansımı denemiştim ama kimse bana yardım etmemişti. Bir süre sonra beni gören uzaklaşıyordu. O kadar kötü göründüğümü düşünmezken kadrajıma giren polisler ile yutkundum. Annem mi polislere haber etmişti acaba?
Kaçmayı düşünsem bile bu halde fazla koşamayacağımı bildiğim için düşündüğümün tam zıt olanı yaparak polislerin yanına doğru yürümüştüm. Otuzlarında duran polis "Hanımefendi mahalleliyi rahatsız ettiğiniz için sizden şikayetçi olmuşlar. Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor" dedi.
Annemle bir ilgisi olmadığını duyunca rahatlamıştım. Polislere zorluk çıkartmayarak onlarla arabanın olduğu yere kadar yürümüş ardından da karakola gelmiştik. Beni direkt komiserin odasına götürdüklerinde ne kadar şüphelensem bile yapacak herhangi bir şeyim olmadığı için kapıyı tıklattım.
İçeriden gir bir "Gel!" sesini duyunca içeri girmiştim. Yanımda beni buraya kadar getiren iki poliste vardı. Komiser beni görünce kaşları çatıldı. Vücudumu süzdü ama bakışları rahatsız edici değildi. "Sorun ne?" diye sordu yanımdaki polise.
Polis "Efendim mahalleliyi rahatsız etmiş. Mahalleli de şikayetçi olmuş" dedi polis. Komiser "Siz çıkın" dedi ve ikisi de aynı anda çıktılar. Komiser Bey ile baş başa kalınca tedirginliğim artmıştı.
Benim tedirginliğimi fark etmişti, eliyle önündeki sandalyeyi işaret etti "Geç otur hele". Dediğini yapıp hemen önündeki sandalyeye oturdum. "Bu halin nedir?" kıyafetlerimi kastettiğini hemen anlamıştım. "Benim halimi boş verin hemen asıl konuya geçebiliriz" dedim bende hemen. Ardından onun işine karışmış gibi olduğum için "Yani sizde isterseniz" diye ekledim.
Bu tavrıma karşı güldü ve "Buralarda seni hiç görmedim. Misafirimiz misin yoksa yeni mi geldin?" diye sordu. Beni konuşturarak hem tedirginliğimi yok etmeye çalışıyor hem de ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "İzin verirlerse yeni gelmiş olacağım" dedim.
"Duyduğuma göre Ayhan Bey'in evine gitmek istiyormuşsun. Sebebin nedir? Aşağılanmış hissetmeni istemem ama fakir görünüyorsun," devam edecekti ki sözünü kestim "Öncelikle sözünüzü kestiğim için özür dilerim. Fakir birinin onlarla ne işi var diyecektiniz değil mi?" dedim.
Onun sözünü kesmeme sinirlenmemişti "Evet" dedi. "Ben onların kızıyım" dedim bende. Bana bakarken gözlerinde dehşet vardı "Tımarhaneden mi kaçtın?" diye sordu. Sorusunu görmezden geldim "Benim ismim Ayza. Sizin isminiz neydi?" diye sordum. "Yusuf" dedi.
Ellerimi ikimizin tam arasında olan masanın üzerine koydum ve eğildim. "Yusuf Komiser. Ben on yedi yıl boyunca ailesinden alıkonmuş bir kızım. Buradaki herkes bana yardım edeceğine zorluk çıkarıyor" dedim sakince.
Yusuf Komiserin dudakları iki yana kıvrılırken "Ne zaman Soylu'lar gibi davranacağını bekliyordum. Annenin kopyasısın" dedi. Bu tavrı beni dumura uğratırken "Ne yani siz biliyordunuz?" dedim şaşkınca. Gerçekten beklemiyordum.
Karşımda bacaklarını üst üste attı "Evet. Bartu abin biraz bahsetmişti senden. Küçükken kaçırıldığından falan sadece emin olmak istedim" dedi aynı rahatlık ile. Abilerimden birinin ismi Bartu muymuş? Aklımdaki soruyu sormak yerine "Onunla nereden tanışıyorsun?" diye sordum.
Sert tavrıma gülerek "Burada polis benim soruları ben sorarım Ayza Hanım" dedi ardından sorumu cevapladı "Abinin polis olduğunu bile bilmiyorsun değil mi?" dedi. Sesinde keder vardı. Şaşkınlıktan azım açılırken "Polis mi?" dedim. Ardından "Buraya geldiğimi söylemezsin değil mi?" dedim endişe ile.
Benim karakola düşecek kadar rezil biri olduğumu bilmesini istemiyordum. "Söylemem. Şimdi bana mahallelinin neden senden şikayetçi olduğunu anlatırsan seni ailene götürebilirim" dedi. İçimde oluşan heyecanı engelleyemezken "Teşekkür ederim" dedim. Bir şey demediğini görünce "Yusuf Komiserim ben evin nerede olduğunu öğrenmek için mahalleliye sordum. Ama hiç edebimi bozmadan kibar kibar sormama rağmen beni şikâyet etmişler. Bende beklemiyordum" heyecandan hızlı hızlı anlatmıştım.
Bu halimi tebessüm ile izlemişti. Önündeki bilgisayara bir şeyler yazmış o sırada bana kahve söylemişti. Sıcak kahve içimi ısıtırken onu izliyordum. Parmakları tuşlarda hızlı hızlı dolanıyor ne yazdığını anlayamama sebep oluyordu.
Bir süre sonra elleri hareket etmeyi bıraktı. Başımı kaldırdığımda göz göze geldik. "Beni götürecek misiniz?" diye sordum. Saat kaç olmuştu bilmiyordum ama baya bir süre geçmişti. "Benim işim var götüremem ama seni polisler bırakacak" dedi.
Minnettar bakışlarımı ona gönderirken "Teşekkür ederim Komiserim" dedim. Kafasıyla beni selamladı ardından odadan çıktım.
Polislerin arabasına indiğimde çok heyecanlıydım. Titreyen ellerime hâkim olmaya çalışırken gelmiştik. Benim gezindiğim mahallenin yaklaşık iki sokak altındaydı. Sadece iki sokak mesafe olması sinirlerimi bozarken polislere de teşekkürlerimi ilettim ve arabadan indim.
Kapıya doğru yaklaştığımda onu gördüm. "Baba" diye fısıldadım. İnternette bolca fotoğrafını gördüğüm adam orada duruyordu. Ona doğru koşmak istesem bile elindeki silah yutkunmama sebep oldu. Bakışlarımı silahın hedefine doğru çevirdim.
Yaşlı bir tane adam vardı ve onun da silahı babamın üzerindeydi. Seyirci kalamayacağım bir görüntü olduğu için hızla duvara tırmanmaya başladım. İçeri girmem gerekiyordu fakat kapıyı kullanamazdım çünkü korumalar vardı.
Gizlice girmezsem karşıdaki adam sinirlenebilirdi. Duvarın üstüne çıktığımda kafalarını kaldırmazlarsa beni göremeyecekleri kadar yüksekteydim. Adamlar buraya polisin geleceğini düşünürlerse giderlerdi değil mi?
Aklıma gelen fikirle hemen telefonumu çıkarmıştım. İnternetimin olmadığını hatırlayınca küfredecek gibi olsam bile kendimi dizginledim ve ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. O sırada daha önce yaptığım şeyle gülümsedim. Daha önce aynı yöntemle annemi kandırdığım için telefonumda siren sesi yüklüydü.
Hızla onu açtım ve sesini yavaşça yükseltmeye başladım. Karşıdaki adam küfrederek "Polisi kim aradı lan?" dedi ardından korumaları ile hızla ayrıldı. Babam rahatlarken arkasındakilerin kafası karışmıştı.
Ben onlara daha iyi bakabilmek için eğilirken bir an dikkatim dağıldı ve düşmeye başladım. Attığım çığlıkla hepsi bana dönerken bana yakın olan hızlı davrandı ve ben yere düşemeden beni tuttu.
Herkes bana bakıyordu. Bense kucağında olduğum adama odaklanmıştım. Bana bakarken şaşkınlıkla kaşları kalkmıştı. Bende ona hayran olmuş bakışlar atıyordum. Bakışlarımı fark edince güldü ardından "Kucağımdan inmeyi düşünüyor musun?" diye sordu. Utançla kucağından indim ardından "Tuttun beni" dedim. Bu şaşkın tavrım onu eğlendirirken "Tuttum seni" dedi. Kalbim güm güm atıyordu. Ellerim heyecandan titriyor ayakta durmakta bile zorlanıyordum.
Karşımdaki adamlara döndüm hepsi bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Neden bu kadar şaşırdıklarını anlamasam bile teker teker hepsine baktım. Sol gözümden bir damla yaş aktı. Karşımda ailem vardı. Bana geç gelen bir aile.
Ayakta daha fazla duramadım ve yere düştüm. Hıçkırıyordum ama ağlayamıyordum. Sadece sol gözümden düşen bir yaş vardı. Karşımda bana çatık kaşları ile bakan adam benim babamdı.
Babam... Baba. Benim babam...
Kafamı geriye attım ve çimende sırtüstü yatar pozisyona geçip gülmeye başladım. Babamdı karşımdaki kişi. Sonunda mutlu olacaktım. Sonunda, sonunda, sonunda.
"Deli galiba. Hey pişt kız iyi misin?" bir tane erkeğin garip sesiyle daha çok gülmeye başladım. Cidden ben hiç iyi değildim. Gerçek anlamda çökmüştüm. Karşımdakiler beni gerçekten deli sanmasın diye gülmeyi bıraktım ve ayağa kalktım.
Babama bakarken gülümsedim "Merhaba," derin bir nefes çektim "Baba?" Babam sorgularcasına kaşlarını çattı "Baba mı?" sesi sert ve toktu. "Kızınızı unutma ihtimaliniz var mıydı acaba?" önce kaşları kalktı sonra aynı hızla geri çatıldı.
Ayhan Bey cevap veremeden başka biri hızla yanıma geldi ve kolumu sıkarak konuştu "Ne demek istiyorsun". Tıslar gibi konuşması tüylerimi diken diken ederken kafamı kaldırdım ve konuştum "Ben Ayza Nil Bülbül diğer bir deyişle Soylu. Ben kızınım baba"
Arkamdan biri "Oha" diye bağırırken babam kaşlarını çatmıştı. "Bana baba deme. Benim bir kızım yok" dedi. Gözlerimi yumdum gözyaşlarımı içime akıttım ve "Ne demek kızınız yok" dedim soğuk bir sesle.
"Öldü," diye karşılık verdi. Her kelimesi içimi yakıyordu. "Benim kızım doğduğu gün öldü." Yutkunmak istesem bile yutkunamadım. Sol gözümden bir yaş süzüldü. "Ama ben yaşıyorum" dedim.
Başım dönmeye başlayınca tutunacak yer aradım ama bulamadım. Dengemi kaybederken "Beni sevsen olmaz mı?" diye sordum. Sesim içime kaçmıştı ama yutkunmasından beni anladığını anladım.
- ♡ ♡ ♡-
Çınlayan kulaklarım başımı ağrıtırken gözlerimi açacak halim yoktu. "Ne yapacağız" diyen bir ses duydum. Başka biri "O kadına çok benziyor" dedi. Sert bir tınısı olan biri "Tabii ki onu kabul etmeyeceğiz" dedi.
Daha fazla konuşmalarını dinlemek istemedim. Gözlerimi açtım ve beni fark etsinler diye öksürdüm. Öksürmem ile dikkatlerini yeterince çekmiş olmalıyım ki hepsi susmuştu. İsimlerini bilmediğim için "İsimlerinizi söyler misiniz?" diye sordum.
Diğerlerine göre daha yumuşak bakışlarla bana bakan "Araz" diye kendini tanıttı. Ondan sonra "Kayra" dedi bir başkası. Beni tutan kişi sert bakışlar atarken "Uraz" dedi. Aralarında yaşça en büyük duran ve bana sert bakışlar atan kişi "Bartu" dedi.
Hepsini tek tek süzerken "Bende Ayza, Ayza Nil" dedim. Hepsi kafasını sallayınca daha rahat konuşmak için ayağa kalktım. Dönen başım ile hemen geri oturdum. Benim her hareketimi izleyenlere döndüm "Ne oldu bana?" sorum karşısında Araz "Stresten ve açlıktan bayılmışsın" dedi. Kayra "Birde kan kaybı" diye ekledi.
Onaylarcasına başımı salladım. Kendimi biraz daha topladım ve ayağa kalktım. Onlara döndüm "Şimdi ne yapacağız?" Bundan sonra ne olacağını merak ediyordum. Kimseden bir ses çıkmazken Uraz ve Bartu aynı anda ayağa kalktı ve odadan çıktı. Abilerinin çıkması ile Araz'da arkalarından koşar adım çıktı.
Kayra bana döndü "Araz en küçüğümüz, dediklerin doğru ise senin ikizin oluyor. Ben en küçük abin oluyorum. Benden önce Uraz var aramızda en büyüğümüz ise Bartu" diyerek bana açıklamış oldu.
Bir şey demek yerine kafamı salladım. Benimle konuşuyordu ama gözlerindeki nefreti gizleme gerekliliğinde de bulunmuyordu. Karşımda bacaklarını üst üste attı ve bana döndü "Yıllar sonra eve giren ilk kızsın," dedi ardından güldü "Gerçi bayılmasan eve almazlardı acizliğine kayıtsız kalamadılar" dedi.
Dudaklarından dökülen her kelime içimdeki yangını körüklüyordu. Beklediğim gibi değildi. Bana nefretle bakan gözlere alışıktım ama hayal kırıklığına alışık değildim. Annemle hayal kurmazdım. Onunla kurulacak hayallerim yoktu.
Ama bir hayal kurmuştum. İçinde mutluluk olan bir hayal. Göz yaşı ve acı bulunmayan bir hayaldi. Bu zamana kadarki bütün hayallerim gibi bu da asla gerçekleşmeyecekti.
Benim hayallerim gerçekleşmek için değil gerçekleşmemek için vardı.
İçimdeki yangını söndürmek istercesine sızladı gözlerim. Ağlamak istedim, her şeyi boş verip ağlamak. Durmadan içim dışına çıkana kadar ağlamak. Sonra onun karşısında küçük düşmemek için toparladım kendimi.
Her zaman yaptığım gibi kendi kendimi avuttum.
Kayra konuşmaya devam edecekti ki ondan önce davrandım. "Sizin ailenizde bir yerim yok değil mi? Kardeşiniz olup olmamam bir şeyi değiştirmeyecek." Dedim yüzümdeki buruk tebessüm ile.
Beni onaylarcasına kafasını salladı "Sandığım kadar aptal değilmişsin, iyi bari" dedi. Düşünceli bir ses tonu ile sordum "Peki ben nerede kalacağım?" diye sordum. Omuzlarını silkti "Bu zamana kadar hangi cehennemdeysen orada kalmaya devam et."
Ona bakarken gözlerimi devirdim. Bu hareketim onu rahatsız etse bile bir şey demedi. "Sence orada mutlu olsaydım buraya gelir miydim?" diye yeniden sordum. Düşünse mantıklı bir cevap verebilecekti belki ama o bunu yapmak yerine aklına gelen ilk fikirleri söylüyordu.
Bir şey düşündü ardından kafasını salladı. Kendi düşüncelerine körü körüne inanıyordu. "Annenin köpeğisin sen kızım" dedi. Kafasını tekrar salladı. Kendi fikirlerine gerçekten körü körüne inanıyordu.
Onu bozmak istemedim. O sırada kapının açılma sesi geldi. Aldırmadan konuşmaya başladım "Annemin köpeğiyim ben değil mi? O yüzden buraya geldim amacım sizin ailenizi dağıtmak değil mi?" dedim onun aklındaki düşünceleri dile getirerek.
Kapı arkamda olduğu için içeri gireni göremiyordum. Kayra beni onaylarcasına kafasını salladı. O kafasını sallayınca bende devam ettim "Peki, bir kız sizin ailenizi dağıtabilir mi ki? Birbirinize sevgi ile bağlısınız bana ise bağlansanız bile nefretle bağlanırsınız. Nefret sevgiyi kesebilir mi? Bu kadar güçlü bir duygu mu?" diye sordum.
Kayra yine düşünmemeyi seçmişti "Zaten bunun için geldin dedim bunu yapabilirsin demedim" diyerek sorularımdan kaçtı. Ne kadar istenmediğim yerde kalmak istemesem bile kalacak yerim yoktu. Beni annemden bir tek bu aile koruyabilirdi.
Kafamı salladım ağır ağır "Ya şimdi ben niye annemin kölesi oluyorum ki? Kim masum kim kötü?" diye sordum. Soruma cevap vermesi için sormamıştım. O da cevap vermemişti zaten. "Söylesene Kayra her düşüncene böyle sıkı sıkı bağlanır mısın? Yoksa sadece işine gelene mi?" diye sordum.
Bana bakarken kaşlarını çatsa bile umursamadım. Arkamda duran kişi sonunda konuşmaya karar vermişti "Onunla uğraşmamalısın" bu uyarı bana aitti. Yüzünü görmediğim için kim olduğunu anlayamamıştım. "Neden, döver misiniz?" diye sordum alayla.
Kayra ayağa kalkıp çıkarken bizi yalnız bırakmıştı "Bir kadına el kaldırmam" dedi ardından Kayra'nın oturduğu yere oturdu. Ayhan Bey'i görmem ile kendime biraz daha çekidüzen verdim. "Umarım, Efendim" dedim kibar bir tutumla.
Efendim demem ile kaşlarını çatmıştı "Bana Efendim deme" dedi. Kafamı salladım "Benden nefret ediyorsunuz. Baba demem sizi rahatsız eder değil mi Ayhan Bey?" Bey demem ile yine kaşları çatılsa bile bu sefer bir şey dememişti.
"Neden geldin?" diye sordu. Elimi çenemin altına yerleştirdim "Babamı bulmak için Ayhan Bey" babamın o olduğundan emindim. Annem asla yalan söylemezdi. Onun en büyük silahı doğrularıydı çünkü.
"Babanı bulduktan sonra ne olacak?" diye asıl merak ettiği konuya getirdi. Beni kabul etmesi için şirin olduğunu düşündüğüm bir yüz ifadesi takındım "Onlarla yaşamayı düşünüyorum" dedim ardından devam ettim "Biri size kızınım dese onu eve almaz mıydınız?"
Sanki olaylar bizim başımıza gelmemiş gibi davranıyorduk. "Almazdım," dedi. Açıkça buraya ait olmadığımı söylüyordu "Bu zamana kadar nerede yaşadıysa orada yaşamaya devam ederdi" dedi.
Burukça baktım "Ya bunca zaman yaşadığı yerde ona ölüm varsa? Eminim kızınız zorunda olmasa size gelmezdi" dedim bende. Ayhan Bey Kayra gibi değildi. Uzun uzun düşünüp öyle cevap veriyordu.
O düşünürken ben devam ettim "Kadınlara el kaldırmıyorsunuz ama kaldırılmasına izin verecek misiniz?" diyerek yaşayacağım şeyleri üstü kapalı anlatıyordum. Sessizliğini sürdürmeye devam edince "Sizden yardım isteyen birini geri mi çevireceksiniz?" diye sordum.
Söylediklerim onu ikna etmiş gibiydi. Kafasını salladı "Önce DNA testi sonuçları açıklansın. Belki kızım yoktur" dedi. Bu bir zafer olduğu için içten bir tebessüm ile zaferimi kutladım. Gözleri gülümsememde gezindi bir süre.
Ardından kaşlarını çattı ve odadan çıktı.
- ♡ ♡ ♡-
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
47.24k Okunma |
3.92k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |