@balleydii
|
Merhaba Bölüm Düzenlenmiştir. Bölüm Şarkısı: Son Durağın Bölüm Görseli: Birkaç adım sesi geldi ardından ellerini sırtımda hissettim "Ayza kandan bir şey görünmüyor ki kızım Ellerindeki kana baktı "Yaparım tabii ki" dedi. Yatağa oturdum sakin bir tavırla. Eline aldığı bezle yaralarımı temizlerken ben ne kadar sesimi çıkarmasam bile acıyan sırtımı hissediyordu. Ağzından bir inilti çıkarken "Kızım sen bunlara nasıl dayanıyorsun. Bir tepki ver bari" yalvarırcasına çıkan sesine karşın benim sesim buz gibiydi "Yasaktı." Her şeyi anlatan bir sözdü aslında. Bir daha konuşmadı. Kelimelerimin canını yakacağını biliyordu çünkü. Sakin ve canımı yakmaktan korkarcasına temizledi yaraları. Takıldığı bir detay olmalı ki eli sırtımda bir yerde oyalandı "A-Ayza" kekeleyen sesi ile gördüğü şeyi merak ettim. "Efendim Araz" sesimi hala sakin bir tonda tutabiliyordum. "Sırtında neden Arzu yazıyor?" Sertçe yutkundum. "Gerçekten öğrenmek istiyor musun Araz?" diye sordum. "Evet. Sen yaşadıysan bende dinleyebilirim" dedi. Yaralarımı yavaş yavaş sararken yanan canımı gözden gelerek konuşmaya başladım "Kaç yaşındayım hatırlamıyorum ama daha okula gitmiyordum," diye başladım anlatmaya "O zamanlarda da vururdu ama sadece tokat atardı ya da saçımı çekerdi," elleri saçlarıma gitti. Normalde olduğu gibi rahatsız hissetmedim. Elleriyle saçlarımı okşuyordu. Bugüne kadar ilk kez biri saçlarımı çekmek için değil sevmek için ellemişti. "Akşam yemeğini hazırlıyordum. Boyum yetmediği için sandalyenin üzerinde tabakları almaya çalışıyordum. Dengemi kaybettim ve sandalyeyle birlikte düştüm." Duraksamam ile rahatlatmak için saçlarımdan öptü. Öpmesi içimi sıcacık ederken konuşmaya devam ettim "Annem çıkan seslerden dolayı yanıma geldi. Ben beni kaldırıp iyi misin demesini beklemiştim" iç çektim sakince. Araz sargı beziyle yaraları kapatırken devam ettim "O ise elimdeki kırık tabağa baktı. Kırılan sadece tabak değildi o gece benim kalbimde çok kırıldı Araz. Annem sen o tabağı nasıl kırarsın beceriksiz diye bağırıp elimdeki parçayı almıştı. Yaraların sahibi olduğunu her zaman hatırlamam için adını yazmıştı" dedim. - ♡ ♡ ♡- Yanağıma konan öpücük ile hızla gözlerimi açmış ve yatakta dikilmiştim. Bir gülme sesi duymam ile beni kimin öptüğüne bakmak için başımı o tarafa çevirdim. Araz'ı görmem ile şirince gülümsedim. "Günaydın ikiz" dediğinde aynı şekilde "Günaydın ikizim" diye karşılık verdim. Dün akşam bacaklarım da dahil her yerime pansuman yapmıştı. Ardından sohbet etmiş ve uyumuştuk. Onunla aramızın ısınmasına gerçekten çok sevinmiştim. İncitmekten korkarcasına beni yatağın içine geri çekti ve sıkıca sarıldı. Bana şefkatle sarılan kollara yabancı olsam bile huzurluydum. "Abilerimize söylemeyeceğimize emin miyiz Ayza?" diye tekrar sordu. Dün geceden beri bunları Ayhan Bey'e ve diğerlerine anlatmamız gerektiğini söylüyordu. Derin bir nefes çektim içime ve bininci kez açıklamaya başladım "Bak Araz'çığım. Kimsenin bana acımasını istemiyorum. Sana da göstermeyecektim normalde ama çektiğin acının bıraktığı izi görmeni istedim" dedim tane tane. "Benden nefret etmeselerdi gösterirdim. Sırf bana acıdıkları için affetmelerini istemiyorum." Kafasını salladı "Seni bunun için zorlamayacağım. Ama bence söylemelisin kızım." Dedi anlayışlı bir sesle. "Neyse tadımız kaçmasın boşu boşuna dağıtalım konuyu" dedi ve saçlarımı dağıttı. Karıştırdığı saçlarıma bakıp gülerken bende onun saçlarına daldırdım ellerimi. Yumuşacık siyah saçlarını dağıttım. Biraz daha gülüştükten sonra o kendi odasına giyinmek için gitti. Bende tarağım olmadığı için parmaklarımla saçımı düzene sokmaya çalıştım. İdare eder bir duruma gelince de odadan çıktım. Kapıdan çıktığım zaman koyu mavi kapıda açılmıştı. Uraz koridora çıkarken bakışları bana döndü. Uyku dolu hali hemen yok olmuş bana nefretle bakan gözleri almıştı yerini. Hızla yanıma gelirken "Babamın vicdanı el vermedi o yüzden bu evdesin. Yakında herkes senin gerçek yüzünü görecek zaten. O günü merakla bekliyorum" dedi. Bir adım daha üzerime gelince panikle bir adım geriye gittim. Bir adım daha geri gidecekken bana oldukça büyük gelen eşofmanın paçasına takıldım ve yere düştüm. Uraz tutmak yerine düşüşümü izlemiş ve "Bu evden gidişinde düşüşün kadar hızlı ve ani olacak" demişti. O sırada Araz'ın "Ayza!" diye seslenmesi ve abisini ittirip yanıma eğilmesi bir olmuştu. Uraz iki adım gerilerken kardeşine öldürücü bakışlar atıyordu ama sırtımın ağrısıyla onu düşünecek halim yoktu. Biraz önce beni korkuttuğu için acıma odaklanamamıştım bile! Araz'ı sakinleştirmek için "İyiyim ikiz iyiyim. Sakin ol" dedim. Bana inanmadığını gözleri ile belli ederken "Benim canım neden acıyor peki?" diye sordu. Yalanımı yakaladığı için gözlerimi kaçırmam ve Uraz'la göz göze gelmem bir oldu. Bana iğrenti dolu bakışlar attı ardından "Ay yazık prensesin bir düşmeye bile canı bu kadar yanıyorsa. Çok yazık" dedi. Ben sessiz kalırken Araz benim yerime de sinirlenmişti. Abisini geriye doğru ittirirken "Sen mi düşürdün onu?" diye sordu. Bağıran sert sesi ile Uraz şaşırmıştı. Boşluğuna geldiği için Araz'ın ittirmesi ile dengesini kaybetmişti. Düşecek gibi olsa bile son saniye arkasındaki duvara tutunmuştu. "Araz ne yapıyorsun?" Şaşkınlıktan gözleri yuvalarından çıkacak gibi açılmıştı. "Sen beni eve yeni gelen bir kız için mi ittirdin?" diye sordu. Araz onun dediklerine aldırmadan "Bir soru sordum sana" dedi baskın sesi ile. Uraz şaşkın bakışlar eşliğinde "Hayır ben itmedim" dedi. Abisine inanmamış olacak ki "Ayza'm abim mi düşürdü seni?" diye sordu. Araz'ın bu tutumu Uraz'ı şaşkına çevirirken ağzını açtı ama konuşamadan geri kapattı. Araz'ın sakinleşmesi için hafifçe gülümsedim "Hayır Araz. Senin eşofmanın olduğu için bana çok büyük geliyor. Paçasına takıldım. Sakin olur musun?" diye açıkladım. Bana da inanmamıştı "Sen kavga çıkmasın diye abime uyarsın şimdi" dedi sıkıntı ile. Ardından abisine döndü "Ne derdin var kızla?" benimle konuşurken yumuşak çıkan sesi abisine dönünce tam zıttı sertleşmiş ve yükselmişti. Uraz ise şaşkınlıktan konuşamıyordu. İkisi de bana bakmadığı için ayağa kalktım ve sessiz adımlarla siyah kapıya gittim. Müsait olamama gibi bir durum olabileceği için kapıyı tıklattım. Kısa bir süre sonra Bartu kapıyı açmıştı. Gördüklerim ile kafamı hızla çevirdim. Bu tavrıma gülerken "Ne oldu?" diye sordu. Sesi gülen birine göre çok sert çıkmıştı. "Şey kapıyı tıklatmamdaki amaç zaten giyinik olup olmadığını bilmediğim içindi. Göz teması kurmadan konuşurken kendimi rahatsız hissediyorum üzerini giyip gelir misin?" diye sordum. "Sevgililerini görmüşsündür illa niye bu kadar tepki verdiysen" dedi ve kapıyı geri kapattı. Vücudundaki baklavaların görüntüsünü ne kadar aklımdan silmek istesem bile bu konuda pek başarılı değildim. Kısa bir süre sonra kapıyı tekrar açınca bu sefer yüzüne bakabilmiştim. "Ne oldu?" diye tekrar sordu. "Uraz'la Araz kavga ediyor" demem ile şaşkınlıkla bana baktı ardından "Ölsem inanmam" diye bir tepki verdi. O sırada Araz'ın "Abi niye yaptın diye soruyorum!" diyen sesi geldi. Bartu hızla odasından çıktı ve onların olduğu yere döndü. Araz'ın Uraz'ı duvarın orada sıkıştırdığını görünce ağzı açıldı. Uraz'da Araz'ın ona öyle davranmasına çok şaşırmıştı. İyi anlaşıyorlardı sanırım. Bartu üzerindeki şoku atlattıktan sonra hızla yanlarına gitti. "Araz aslanım ne oldu?" diye sordu. Araz Uraz'a attığı sinirli bakışlarını değiştirdi ve normal bir şekilde Bartu'ya döndü "Abi. Uraz abim Ayza'yı yere düşürdü." O kadar tatlı söylemişti ki... Uraz'la aynı anda "Öyle bir şey olmadı!" diye bağırdık. Araz'ın artık bunu anlaması lazımdı yoksa olay büyüyecekti ve buraya geldiğim ilk günden olay çıkartmak istememiştim. Bartu bu sefer Uraz'a döndü "Ne olduğunu anlat." Emretmesi benim sinirimi bozarken Uraz anlatmaya başladı. "Ya abi biz Ayza ile aynı anda odadan çıktık. Bende onunla konuşmak için yanına gidiyordum. Üzerine yürüdüğüm için korkup iki adım geriledi. Ardından eşofman altına takıldı ve yere düştü. Olay neden bu kadar büyüdü bende anlayamadım" dedi kafası karışmış bir şekilde. Söyledikleri eksik olmasın diye ben devam ettirdim "Ben yere düştüğümde tam karşımda Uraz vardı. Araz bizi öyle görünce beni düşürenin Uraz olduğunu düşündü" dedim sakin bir ses tonu ile. Araz Bartu abisinin gelmesi üzerine biraz daha sakinleşmişti. Bartu herkesi sakinleştiğinden emin olduktan sonra "Hadi yemek yiyeceğiz" dedi ve önden gitmeye başladı. Uraz hemen arkasından giderken Araz'la ben ise biraz daha gerilerinden gidiyorduk. Masaya oturduğumuzda Kayra ve Ayhan Bey çoktan oturmuş ve bizi bekliyordu. Saate baktığımda yediyi on iki geçiyordu. Ayhan Bey'in yemeğe başlaması ile herkes başlarken "Kahvaltı saat kaçta yapılıyor?" diye sordum. Ayhan Bey "Herkes uyanınca" diye cevap verdi. Verdiği cevap beni şaşırtırken "Nasıl yani belirli bir vakti yok mu?" diye sordum tekrardan. Çayından bir yudum alırken "Yok. Hiç öyle bir şey düşünmedik" dedi. Herhangi bir düzen olmaması beni rahatsız ederken Araz bunu fark etmiş gibi Bundan sonra kahvaltıyı saat yedide yapabilir miyiz baba?" diye sordu. Ayhan Bey bir şey diyecekken Kayra "Biz neden onun için kendi düzenimizi bozuyoruz sonradan gelen o onun bize uyması gerekiyor" dedi. Ayhan Bey oğlunun dediğini mantıklı bulmuş olmalıydı ki "Evet" diyerek oğlunu onayladı. Yüzüm istemsiz olarak asılırken haklı olduklarını bildiğim için karşı çıkmadım. Buraya onca zorluğu çekerek gelmiştim bir yemek beni bundan vazgeçiremezdi. Bugün hafta sonu olduğu için herkes evdeydi. Gerici sessizlik meydana gelirken Araz "Ayza hangi okula gidiyorsun?" diye sorarak sessizliği bozmuş oldu. Bartu ve Ayhan Bey de merak etmiş olmalı ki bize doğru dönmüşlerdi. Uraz alaycı bir ses tonu ile "Tabii ki Bülbül Kolejine gidiyor baba. Annesinin okulu ne de olsa" dedi. Bakışlarımı ona çevirirken "Sende Soylu Kolejinden mezun oldun değil mi Uraz? Bu yüzden bu kadar kesin konuşuyorsun" haklı olduğumu bozulan yüz ifadesinden fark etmiştim. Araz'ın ve diğerlerinin bana hala meraklı bakışlarla baktığını görünce "Fransız Lisesi" dedim ardından devam ettim "Ama herkes Bülbül Koleji diye bilir. Okuldan sonra da oraya giderdim çünkü" dedim sakin bir tavırla. Fransız Lisesi dediğimde bütün konuşma sessizliğini koruyan Kayra bile kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Araz şok olmuş bir şekilde "Hani sadece otuz kişinin gittiği sınavı geçmenin neredeyse imkânsız olan okul değil mi?" Onu onaylarcasına kafamı salladım "Evet hatta sınavdan tam puan alan tek öğrenci benim" dedim. Bu dediğim ile Bartu hafifçe güldü ve Araz'a döndü "Koçum senin derslerin çok iyi olmasına rağmen kaç soruyu doğru yapmıştın?" Yüzündeki tebessüm pek iyi bir derece almadığını gösteriyordu "Beş soru mu?" Araz ona sertçe bakarken o bulunduğumuz durumdan çok memnun görünüyordu. "O gün hastaydım ama ben" diye homurdanması ile masadaki herkes güldü. Sonra herkes tekrar yemeğine dönmüştü. Önüme aldığım yemeklerin hepsini yemeğe çalışsam bile bu kadarı benim için fazla geliyordu. Yine de tabağın bitmemesine kızabilecekleri için hepsini yedim. Aslında önümdeki fazla da değildi. Hatta normal bir insan için çok az bir miktardı. Hastalığım yüzünden zamanla yediğim yemek miktarı oldukça küçülmüştü. Tabağımdaki yemeye attığım bakışları fark eden Araz "Yemekleri beğenmedin mi? Çok az yedin" dedi. Uraz yine alayla "Diyettedir Araz' çığım" dedi. Onun bu tavrına göz devirirken bozmaya yeltenmedim. Araz abisine kaşlarını çatarak baksa bile o omuz silkti ve bir eli ile beni gösterdi "Bak itiraz etmiyor belli ki diyette." Yiyebileceğim kadar kaloride yemek yediğim için Ayhan Bey'e döndüm "Masadan kalkabilir miyim Ayhan Bey?" Sorum ile şaşırırken kafasını salladı onaylarcasına. Yemek odasından çıkmak üzereyken Araz "Ayza bekle" diyerek beni durdurdu. Hafifçe ona dönerken "Salona geçer misin bizde birazdan geliriz?" diye sordu. Nereye gideceğim benim için pek fark etmediği için kafamı sallayarak onu onayladım. Odadan çıkarken Araz'ın sesini duymamla ne diyeceğini merak ettiğim için duraksadım "Baba salona otursak hep beraber Ayza'ya soru sorsak onu tanımak için olur mu?" Sorusu içimi ısıtırken diğerlerinin reddedeceğinden neredeyse emindim. Sessizlik uzayınca beni tanımak istemediklerini ama Araz'ı da kırmak istemediklerini anlamıştım. Ayhan Bey'in "Olur" diyen sesi ile daha fazla durmadım ve salona geçtim. Kısa bir süre sonra hepsi salona gelirken Araz dışında herkes çok isteksiz bakıyordu. Onları hiç dinlememiş gibi Araz'a döndüm "Ne yapacağız?" Sorum karşısında biraz durdu ardından herkese baktı ve açıklamaya başladı "Önce küçükten büyüğe kendi hakkımızda bir şey söyleyelim sonra soru soralım Ayza'ya" dedi. Kimseden itiraz eden bir ses çıkmayınca Araz devam etti "En sevdiğim renk yeşil. En sevdiğin renk ne?" Heyecanlı heyecanlı konuşması ile gülümsedim "En sevdiğim renk siyah ve kırmızı." Bütün hayatımı anlatan iki renk... Araz kafasını onaylarcasına sallarken Kayra isteksizce devam etti "Hukuk okuyorum," kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. Hukuk mu? "Tuttuğun takım?" Sorduğu soru ile genişçe gülümsedim ve bileğimi gösterdim "Kessem akacak kan sarı kırmızı akar. Fanatik Galatasaraylıyım" Uraz bu tavrıma yine göz devirirken "Acaba futbol ne onu biliyor musun da konuşuyorsun?" Sorusu ile gözlerimi kısarak ona baktım. "Seni buna inandırmak için bir çabaya girmeyi gereksiz buluyorum" dedim iğneleyici bir ses ile. Uraz yine bir şey diyecekti ki Ayhan Bey "Uraz uzatma" diyerek onu uyardı. Uraz nefret dolu bakışlar atarken "Müzikal okuyorum" diyerek şaşırmama sebep oldu. "Oha" diye bir tepki çıkınca hemen elimle ağzımı kapattım. "Şey pardon refleksle oldu" diye kendimi açıkladım. Bu halime Araz gülerken "Her gören benzer tepki veriyor bir şey olmaz" diyerek beni rahatlattı. Uraz devam etti "Kaç tane sevgilin oldu ve şu an kaç tane sevgilin var?" Ondan beklediğim tarzda bir soru olduğu için şaşırmamıştım. Aklıma Ilgaz gelince sesim titremesin diye birkaç kere yutkundum "Şu ana kadar sadece bir sevgilim oldu. O da annemin benden haberdar olmak için tuttuğu biriymiş zaten. Buraya gelmeden önce ayrıldım" dedim umursamaz görünmeye çalışarak. Onun benim yaram olduğunu bilmemeliydi. İnsanlar başkalarının yaralarından vurmaktan çekinmezlerdi çünkü. Bartu'nun ağzının içinde bir şeyler gevelediğini duydum "Bir sevgili mi? Bari inanmamız için beş falan deseydi. Hayır hangi kızın on yedi yaşında sadece bir sevgilisi olur ki?" demesi üzerine ona döndüm ve sakin kalmaya çalışan sesimle Araz'a döndüm "Araz kaç sevgilin oldu?" Cevabını zaten biliyordum lakin söylediği sözün üzerine konuşacağım için yine de sormuştum. Göz bebekleri titrerken "Hiç olmadı" dedi neden sorduğumu anlamaya çalışırken. Histerikçe güldüm ve Bartu'ya döndüm "Ona neden böyle bir tepki vermedin?" Omuz silkti ve "O erkek" dedi. Bu dediği ile ben daha çok sinirlenirken "Kızlar kızlarla mı sevgili oluyor?" diye sordum ardından o cevap vermeden devam ettim "Hayır! Ben kızım diye bana inanmıyorsun değil, ben onun kızıyım diye bana inanmıyorsun. Keşke, keşke azıcık ön yargı ile yaklaşmak yerine mantığını kullansan! Sen anneme sadece dört yıl katlandın!" Titreyen ellerimi arkama sakladım ve devam ettim "Ben anneme on yedi yıl boyunca katlandım! Niye size kötü davrandığı gibi bana da kötü davranabileceği aklınıza gelmiyor?" Kendimi biraz daha sakinleştirdikten sonra tekrar sordum "Kim masum, kim kötü?" Yine herkes sessiz kalırken Araz üzgün gözlerle bakıyordu. Ayhan Bey'e döndüm "Oğlunuza bağırdığım için özür dilerim Ayhan Bey. Odaya çıkabilir miyim?" Ayhan Bey ona seslenmem ile düşünceli bir şekilde bana bakmış ardından kafasını onaylarcasına sallamıştı. - ♡ ♡ ♡- Okuduğunuz için teşekkür ederim. Oy ve Yorum yapmayı unutmayın. |
0% |