Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm: Kan Bebek Öl Bebek

@balleydii

Hoş geldiniz.

Yorumlarda sorup duruyorsunuz malum yorumlara yanıt getirme özellği daha gelmedi. 2 gün sonra yeni bölüm 3 günde bir olacak yanii.

Bölüm Şarkısı: İncelikler Yüzünden

Bölüm Görseli:

Bölüm Görseli:


Flashback 7 Yıl Önce

Önümdeki yemeğe bakarken bu yemekle nasıl doyacağımı düşünüyordum. İki parça peynir, biraz zeytin vardı. Sadece bu kadardı. Kilom normal bir kıza göre daha fazla olduğu için annem diyete sokmuştu.

Önümdekileri minik minik parçalara böldüm ve yavaş yavaş yedim. Geçen gün bir hoca öylesine söylemişti. Böyle yapınca beynimizi kandırmış oluyormuşuz ve bize tokluk hissini gönderiyormuş.

Annem masanın başında önündeki böreği gayet kibar bir şekilde yerken bana da öldürücü bakışlar atıyordu. Yemeğim bitince anneme döndüm "Dışarı çıkabilir miyim Efendim?" bir süre düşündü ardından "Çıkabilirsin. Sporunu da yap" dedi emredici bir tutum ile.

Kafamı salladım ve masadan kalktım. Üzerimi değiştirip aşağı indiğimde annem yemeğini bitirmiş ve kalkmıştı. Hızla sofrayı topladım ve mutfağa götürdüm. Mutfağı da temizledikten sonra salonda oturmuş elindeki dergiyi okuyan annemin yanına gittim "Çıkabilir miyim Efendim?"

Gözüyle beni süzdü ardından "Çık" dedi ve geri elindeki dergiye döndü. Onu kızdırmamak için hızla evden çıktım. Pembe ayakkabılarımı giyerken Gobi'yi görecek olmanın verdiği bir heyecan vardı.

Yüzümdeki gülümseme ile her zaman buluştuğumuz parka gittim. Onun gelmesini beklerken defalarca kaydıraktan kaymıştım. Görüş açıma girince hızla ona doğru koştum. Beni görünce yüzündeki tebessüm ile bana baktı.

Kollarını açtı ve bana sımsıkı sarıldı. Sarılmasına içtenlikle karşılık verirken "Nasılsın Nil'im?" diye sordu. Yanağına kocaman olduğunu düşündüğüm bir öpücük bıraktım ardından "İyiyim Gobi'm sen nasılsın?" diye sordum.

"Bende iyiyim" dedi ardından kollarımdan tuttuğu gibi beni salıncağa oturttu. Sallarken bulutlara dokunabileceğimi düşündürtüyordu. "Daha hızlı!" diye bağırdım gülüşlerim arasında.

Bir süre daha salladıktan sonra beni durdurdu "Ay kollarım yoruldu Nil'im" dedi. Biraz mızmızlansam bile salıncaktan inmiştim. Beni kollarına almış birlikte çimenlere yatmıştık. Bulutları izlerken ona sordum "Gobi, senin hiç arkadaşın yok mu? Bazen bütün vaktini çalıyormuşum gibi hissediyorum"

Sorum karşısında birkaç saniye boyunca düşündü ardından "Sen benim arkadaşım değil misin Nil? Benim için hem kardeş hem de bir arkadaşsın. Sen bana yetersin ben sana yeterim" dedi ve benim yüzümde güller açtırdı.

Bana bulutlarda oluşan şekilleri gösterdi. Biraz daha salıncakta salladı ve çizgi film izletti. Ayrılma vakti geldiğinde ben üzgünken o heyecanlı görünüyordu "İki dakika bekler misin Nil'im?" sorusuna kafa sallamam ile yanımdan uzaklaştı.

Yaklaşık iki dakika sonra elinde sarı saçlı bir oyuncak bebek ile gelmişti "Bundan öncekini annen çöpe atmıştı diye çok üzülmüştün diye aldım" dedi ve alindeki bebeği bana verdi. Bebeği almadan tekrar ona sarıldım "Çok teşekkür ederim" biraz önceki üzgün halimden eser kalmadığı için mutluydu.

Ardından arkama döndüm ve eve doğru koşmaya başladım. Geç kalmıştım ve annem geç kaldığım için yine ceza verecekti. Ben durmadan koşarken ayağım yerdeki taşa takıldı ve yere düştüm. Dizimden akan kana içim acıyarak baktım. Pantolonum yırtılmıştı.

Düştüğüm için koşmak yerine hızlı adımlarla eve varmıştım. Elimdeki anahtarla kapıyı açtığımda dizlerim titriyordu. Gözlerim saate gitti. Sekizi yedi geçtiğini görünce yutkunamadım.

Elimdeki bebeğe sıkı sıkı sarıldım ve yemek odasına gittim. Annem beni görünce gülümsedi. Gülümsemesi beni korkuturken "Efendim özür dilerim geç kaldım" dedim ve başımı eğdim. Elindeki çatağı masaya koydu ardından peçete ile ağızını temizledi.

Duvardaki saate baktı ardından "Ben yemek saat sekizde yeniliyor demedim mi Ayza? Geç kalınmasını sevmediğimi biliyor olmalısın" dedi. Kafamı onaylarca salladım. Ayaklarımdan başlayarak küçümseyici bakışlar ile beni süzdü bakışları bacağımdaki kanlara gelince yüzünü buruşturdu "Ama düşmekte yasak diye hatırlıyorum. İki yasağı aynı anda mı çiğnedin Ayza?"

Sakin bir ses tonu ile konuşması ile ben iyice gerilirken o beni süzmeye devam etti. Gözleri sımsıkı sarıldığım oyuncağa dönünce aniden bütün sakinliği gitmişti "Üç kuralı aynı anda mı çiğnedin!?" Bağırarak konuşması ile elimdeki bebeğe daha da sıkı sarıldım.

Sertçe ayağa kalkması ile sandalye geriye doğru düştü. Tehditkâr bakışlarla bana bakarken "Bir soru sordum sana" dedi aynı ses tonu ile. "E-evet Efendim" korkudan titreyen sesim ile hafifçe gülümsemişti. Beni korkutmak annemin hoşuna gidiyordu.

Saçımı kavrayıp çekmesi ile acıyla inledim. Ayaklarımı yerden kesmesi ile elimdeki bebek yere düştü. Saçlarımdan tutup beni masanın oraya atarken kafamı sandalyeye çarptım. Yüzüme gelen sıcaklık ile kafamın kanadığını anlamıştım.

Sarı saçlarımın rengi kırmızıya dönerken annem elindeki saçlarımı pis bir şey görmüş gibi bacağına sürtmüştü. Yerdeki bebeği aldı ve elleriyle ikiye ayırdı. Kafası vücudundan ayrılan bebeğin kafasını kafama atması ile sol gözümden bir yaş düştü. Sağ gözümden düşen iki damla da ona eşlik etti.

"Sen ölmeyi hak ediyorsun" ardından saçlarımdan tuttuğu gibi kapının dışına kadar sürükledi. İkiye ayırdığı bebeğin parçalarını kapıdan dışarı attıktan sonra beni de ittirmişti "Bir gece dışarıda kalınca aklın başına gelir belki" dedi.

Kapıyı yüzüme kapatması ile hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Elimdeki bebeğe baktığımda onun da saçları kanlanmıştı. Hava sıcak olduğu için yağmur bu sefer beni gizlemiyordu. Ağlarken şarkı söylemeye başladım.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, sıcak bir havada"

Hıçkırıklarım eşliğinde şarkıya devam ettim.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, hiç yaşamamışken"

Saçlarımın acısı ile ağlarken devam ettim.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, hak ettiğin gibi"

Uykum gelirken devam etmek için kendimi zorladım.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek"

Son dizesini söyleyemeden gözlerim kapandı.

Ayza hiçbir zaman şarkıyı tamamlayamadı.

Bazı şarkılar hiçbir zaman tamamlanmamak için vardı.

- ♡ ♡ ♡-

6 Yıl Önce

Karnım açlıktan kazınırken annemden yemek bile isteyemiyordum. Annem bir yıldır verdiğim kiloları yetersiz bulmuştu ve bir haftadır ölüm diyeti yapıyordum. Adım atacak halim bile olmadığı için evden çıkmıyordum.

Kilom normal kızlarla aynı olmasına rağmen bir kere kafasına takmıştı. Artık biliyordum. Annemin bu tavırları normal değildi. Bazen gelip beni sevmesi bile normal değildi. Hasta olduğunu düşünüyordum.

Grip gibi değildi ama hastalığı. Duygularını ele geçiren bir hastalık olabilirdi. Bana bazen iyi bazen kötü davranma sebebi de bu olmalıydı. Okuldaki öğretmenime soramam gerekiyordu. Ama aynı zamanda da aklımda bir soru da vardı.

Acaba annemin hangi tavrı hastalıklı olan haliydi? İyi hali mi kötü hali mi? Ben doğduğumdan beri hasta da olabilirdi. Yeni yeni iyileşme olasılığını düşünmeden edemiyordum.

Annemdi ne de olsa. Bana ne kadar kötü davransa bile o olmasa yalnızlıktan delireceğimi de tahmin ediyordum. Bulaşık yıkarken aklımda sayısız düşünce geçiyordu. On bir yaşında olsam bile düşünce yapımın yaşımdan daha olgun olduğunu biliyordum.

Okuldakiler daha hala bebeklerle oynuyordu. Ben ise ev işlerinin tamamını yapmaya başlamıştım. Okuldakileri küçümserken o an bir şey oldu. Elimdeki tabak kaydı ve yüksek bir ses çıkararak yere düştü.

Bin parçaya ayrılmış tabağa bakarken ellerim haddinden daha fazla titriyordu. Annem sesleri duymuş olmalı ki yanımda belirmişti "Beceriksiz" bugün kötü gününde olmalıydı. Kafamı eğdim ve "Özür dilerim, Efendim" dedim.

Bu tavrıma gözlerini devirmiş olmalıydı. "Kileri özlemiş olmalısın" mutlu bir şekilde söyledikleri ile gözlerimi yumdum "Ama ben karanlıktan korkuyorum" dedim. Normalde evden atardı ama havalar sıcak olmaya başlayınca kileri daha uygun bir ceza olarak görüyordu.

Kiler diyorduk ama bodrumdu aslında. "Daha da iyi" dedi ve elleri saçlarıma gitti. Kestiğim saçlarımı tutamayacağını hatırlayınca kolumdan tuttu ve kilere götürdü. Kapıyı açtığı gibi ittirdi ve merdivenlerden aşağı doğru düşmeye başladım.

Kapıyı yüzüme kapatıp kilitlerken karanlık korkudan titrememe sebep olmuştu. Birkaç kere daha buraya kapatmıştı ama hiçbirinde bu kadar karanlık gelmemişti. Dizlerimin bağı çözülürken ayağa kalkma çalışmalarım sonuç vermedi.

Bacaklarımı hissetmiyordum. Bu normal değildi. Bacaklarıma vurduğunda bile asla uyuşmazdı. "Anne! Bacaklarımı hissetmiyorum" diye çığlık attım. Ardından aklıma buranın ses geçirmez olduğu geldi.

Yardım çığlıklarımı duymayacaktı.

Çığlık atmayı bıraktı Ayza.

Arzu'nun aslında onu duyduğunu bilseydi çığlık çığlığa bağırırdı. Onun çığlıkları hiçbir zaman sessiz olmamıştı. Sessiz Çığlıklar değil Sessiz Kalınmış Çığlıklardı onunkiler.

Ayza o gün kriz geçirmişti. Tip 1 şeker hastalığına o gün patlak vermişti. Doktor ne kadar genetik olduğunu söylese bile ölüm diyeti yapmasaydı olmama olasılığı da vardı.

İlk krizi değildi son da olmayacaktı.

- ♡ ♡ ♡-

5 Yıl Önce

Annemin normal olmadığını artık biliyordum. En acısı ise bana karşı iyi davranmasının hasta yönü olduğunu kabullenmek olmuştu.

"Ayza'cığım ne yapıyorsun" sevgi dolu sözleri ile gözlerimi kapattım acı ile. Dayanamıyordum. Beni gerçekten sevmemesine dayanamıyordum. "İyiyim annem" bir tek bu zamanlarda ona anne dememe izin veriyordu.

Salona girdiğinde yüzümün halini görünce kaşlarını çattı "Yüzüne ne oldu Ayza?" elimi boş ver dercesine salladım "Yine mi o arkadaşın yaptı?" Kafamı onaylarcasına sallamam ile kaşlarını çattı belli belirsiz "O arkadaşınla konuşmak istiyorum"

Bacaklarımı üst üste atarken elimdeki kitabı kenarı koydum ve ona döndüm "Arkadaşımla konuşman mümkün değil" demem ile meraklı bir sesle "Neden kızım?" diye sordu. Kızım demesi ile sertçe yutkunurken Gözlerime akın eden yaşları geri yolladım.

"Sen gelince o kaçıyor çünkü" dedim. Yalan sayılmazdı ama tam tersiydi. "Arkadaşın kim?" diye sordu bu sefer. Sen demek istesem bile dilime zincir vurdum ve sustum. Sorgularcasına bakmaya devam etmesi ile "Yağmur" diyerek aklıma gelen ilk ismi söyledim.

Kafasını onaylarcasına salladı. Bu tutumu ile göz yaşlarımı tutamadım ve ağlamaya başladım. Kaç yaşında olursam olayım anne sevgisine muhtaçtım ben. Annem ağladığımı görünce yanıma geldi ve bana sarıldı. "Anne c-canımı çok, çok yakıyor" dedim acıyla.

Elleri saçlarımda onları okşarken beni sakinleştirici sözler söylüyordu.

"Özür dilerim kızım" dedi engelleyemediği için bazı şeyleri.

Ayza daha çok ağlamaya başladı.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, sıcak bir havada"

Her ağladığında söylediği şarkıyı söylemeye devam etti.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, hiç yaşamamışken"

Annemin saçlarımı okşaması ile sakinleşirken devam ettim.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek
Öl bebek, hak ettiğin gibi"

Uykum gelirken devam etmek için kendimi zorladım.

"El bebek, gül bebek
Kan bebek, öl bebek
Sus bebek, öl bebek"

Son dizesini söyleyemeden gözlerim kapandı.

Annem yaralardı beni.

Ve bir tek annem sarardı yaralarımı.

Kimsesizdim ben. Annem varken bile kimsesiz hissediyordum.

Arzu Bülbül hastaydı. Kızının ise annesini hala sevmesi hastalıklıydı.
Sevgisi hastaydı.

- ♡ ♡ ♡-

Bölümü nasıl buldunuz?

Oy ve Yorum yapmayı unutmayın


Loading...
0%