
Öncelikle hoş geldiniz.
Haftaya bomba gibi giriyoruz yine. Devamlılık güzel bence hehehehe.
100 yorum, 75 oy sınırımız var her zamanki gibi.
Sİzi bölümle baş başa bırakmadan önce bugün bir okurumun doğum günüymüş, Ceylan on sekizinci yaşın sağlık mutluluk ve bolca kitapla gelsin. Yeni yaşın kutlu olsunn. Seni seviyorum.
İyi okumalarrr.
-OTUZ SEKİZİNCİ PERDE-
Bölüm Şarkısı; Küçüğüm
"Hayatın karanlıklarında bile bir umut ışığı bulmak mümkün müydü?"
-♡ ♡ ♡-
15 Yıl Önce (İlahi Bakış Açısı)
Arzu'nun yanında Ayza ile sırlara kadem basmasının üzerinden iki yıl geçmişti. Ayhan her şeye rağmen onu bulmaya çalışsa da yapamamıştı. Kaybettiği sadece karısı da değildi. Her şeyini kaybetmişti. Geçen iki yıl ailenin kalan bağlarını da parçalamaya başlamıştı. Herkes darmadağındı.
Ayhan Soylu, odasından adeta çıkamaz olmuştu. Evdeki tüm yükse daha on üç yaşında olan Atlas’ın omuzlarına yüklenmişti. Daha yeni ergenliğe giriş yapmasına rağmen bir yetişkinin sorumluluklarını üstlenmeye zorlanmıştı. Kardeşlerine bakıyor, bir yandan da babası fazla içkiden öbür tarada girmesin diye onu kontrol ediyordu. Tüm bunları yaparken aynı zamanda okuluna da odaklanıyordu.
İçinde amansız bir boşluk peydahlanmıştı. Tüm bu yükler altında ezilmek ruhunu yavaşça tüketiyordu. Zaman zaman “Neden benim üzerimde bu kadar yük var?” diye düşünüyordu ve kimi zaman soruyordu cevabını bile bile. “Diğer çocuklar neler yapıyor, ben ne yapıyorum? Yoksa ben bir çocuktan ibaret değil miyim?”
O günden sonra eve yalnızca Araz’ı ve Mete’yi emziren kadın girmişti. Onun dışında eve başka hiçbir kadın girmemişti. O günlerde bile Ayhan kendini tamamen odasına kapatmış, ücreti konuşurken bile kadınla yüz yüze gelmemişti. Zaten aileninde pek bir parası yoktu. Var olan küçük şirketleri kadının giderken evraklar ve kasadan çaldığı parayla birlikte batmıştı.
Ev işleri de Atlas'ın üzerindeydi; bu sorumlulukların altında ezildiğini hissettiği anlar, aklına sürekli gelir olmuştu. Atlas, her gün olduğu gibi sıradan bir şekilde okula gitmişti. O gün hocası, sınıfa yeni birinin katıldığını duyurdu. Gelen kişi bir kızdı, Beyza. On dört yaşında, siyah uzun saçlarıyla esmer, güzeller güzeli bir kızdı. Beyza'nın o parıltılı bakışları, Atlas'ın içindeki karanlığı bir anlığına da olsa aydınlattı. "Belki de bu, hayatımda bir şeylerin değişmesine neden olacak," diye düşündü ister istemez.
Atlas, Beyza'dan etkilenmişti, tabii ki. Bir süre sonra, Atlas Beyza'ya olan duygularını açtı ve aralarında bir ilişki başladı. Gizlice birkaç ay sevgili oldular. Sonunda, Beyza Atlas'a ailesiyle tanışmak istediğini söyledi. Atlas, düşünmeden kabul etti ve kardeşlerini de buna ikna etti. Babası zaten odasından çıkmıyordu, bir sorun olmayacaktı.
Beyza eve geldiğinde, çocuklar en güzel kıyafetlerini giymiş, abileri için evi özenle temizlemişlerdi. Gün boyunca film izlemiş, oyun oynamış ve bol bol sohbet etmişlerdi. Her şey çok güzeldi, ta ki Ayhan ani bir kararla aşağıya inene kadar.
Ayhan, bir kadın sesi duymuştu ve hızla aşağıya inmişti. Evin içine bir daha asla kız sokmak istemiyordu, bunun onun laneti olduğuna inancı tamdı. Aşağı indiğinde, el ele tutuşmuş Beyza ve Atlas'ı görünce sinirle yanlarına gitti. Atlas'a hayatındaki en sert tokadı indirdi. Beyza çığlık atarken, Araz ve Kayra ağlamaya başladı.
Bolca içki içmiş olan Ayhan, ağlayan çocuklarını duymamış gibi davrandı. "Bir kızı eve nasıl alabilirsin? Sevgili misiniz yoksa?" diye bağırdı ve ikinci sorusunu sorarken Beyza'ya döndü.
Beyza, korkmuş bir kızdı ve sarhoş bir adamın neler yapabileceğini biliyordu. Atlas'ı o kadar da sevmiyordu. "Hayır efendim, Araz için gelmiştim. Biraz ateşi vardı," diyerek evden hızla koşarak çıktı.
Atlas, Beyza'nın babasından korkarak evden ayrıldığını görünce öfkeyle ayağa kalktı ve babasına bağırdı, "Sevgilimdi o kız, benim! Sevdiğim kadındı. Senden korktu ya, kız. Benim tek kaçamağımdı o. Yaşadığım hayatı unutturuyordu bana! Sırf annemiz seni terk etti diye her kız aynı değil. Her kıza ve kadına önyargıyla yaklaşamazsın. Hele benim seçtiğim kadına!"
Sonra kısık bir sesle "Beyza beni babam sensin diye terk etti," dedi. Dizleri üzerine düştüğünde sızlayan yanağını eliyle tutarak, "İki yıldır aynısın. Kendine gel artık baba. Bir kızın gitti diye kaç tane oğlun olduğunu unuttun," diyerek öfkeyle odasına çıktı.
Ayhan, birinin ona bu sözleri söylemesini bekliyormuş gibiydi. Bir hafta sonra taşınmayı teklif etti ve yeni bir şirketin temelleri o gün atıldı.
Atlas'ın gözleri, bir daha asla kimseye Beyza'ya bakarken parladığı gibi parlamadı.
10 Yıl Önce
O gün Ayza’nın doğum günüydü. Küçük kız, altıncı yaşına basmanın heyecanını taşıyordu. Annesi işteydi ve babasıyla evde yalnız kalmıştı. Bugün, odasında kalma cezası almıştı, okulda bir arkadaşının ona iftira atması sonucu annesi ona çok kızmıştı. Oysa Ayza’nın tek istediği şey oyun oynamaktı. Ana sınıfına giden bir çocuk için eğlenmekten basit bir arzu olabilir miydi ki?
Doğum günü olduğunu biliyordu küçük kız. Annesinin doğum gününü kutlamayacağını zaten anlamıştı. Ancak babası, geçen seneden bu yana kızıyla birlikte doğum günlerini bir pastayla da olsa kutlamıştı. Küçük Ayza, babasının bu sefer de ona bir sürpriz yapmasını umuyordu.
Ama odasında dört duvar arasında sıkışmış olan Ayza zamanla sıkıldı. İçindeki heyecan ve beklenti onu harekete geçirdi. "Belki de babam yine bir sürpriz hazırlıyordur," diye düşündü. Merdivenlerden inip babasının yanına gitmeye karar verdi. Her ne kadar babası, annesi gibi son bir yıldır ilgisiz ve uzak davranıyor gibi görünse de küçük kız babasını hala sevdiğini düşünüyordu.
Ayaklarını sessizce yere koyarak, kapıyı açtı. Merdivenlerden dikkatlice inmeye başladı. Babasını bulduğunda, babasının elindeki şişeye ve kendisine baktı. Babasının çökmüş bir halde olduğunu görünce, bu durumu anlayacak yaşta değildi. O yaşta bir çocuk, babasının sadece üzüntüsünü ve gözyaşlarını görebilirdi.
"Baba," dedi küçük Ayza. Babası gözlerini acıyla kapattı ama bir gözyaşının yanağından süzülmesine engel olamadı. Kızının "baba" diye seslenmesi, adamın içini acıttı. "Neden böyle oldu? Neden hâlâ seni seviyorum?" diye düşündü sesli bir şekilde. Kızının aslında ona ait olmadığını öğreneli tam bir yıl olmuştu.
Adam, yapabileceği hiçbir şeyin olmadığını düşündü. Belki de küçük kızın suçu yoktu, ama yıllardır aşkının meyvesi olarak sevdiği bu çocuk, şimdi ona sadece bir ihanetin sembolü gibi görünüyordu. Kendi içsel çatışmalarını ve hissettiği acıyı dengelemekte zorlanıyordu. Elindeki şişenin sayısını kimse bilmiyordu, ama artık alkol, adamın kendini kaybetmesine neden olmuştu.
Kızına baktı, ama bakışları sadece kıza değil, aşkının ihanetine karşı bir nefret barındırıyordu. Küçük kızın kolunu sert bir şekilde tuttu ve yanına çekiştirdi. Daha önce hiçbir kadına el kaldırmamıştı. Elini sert bir şekilde kızın yüzüne indirdi. O kadar sert vurdu ki, kız duvara çarpıp yere düştü.
"Baba," dedi küçük kız, acı içinde. Adam sinirle bağırdı, "Hala 'baba' diyorsun! Ben senin baban değilim! Sen de benim kızım değilsin, git. Git bu evden, gözüm seni görmek istemiyor!”
Ayza, babasının bağırmasına ve ona karşı duyduğu öfkeye karşılık korkarak ve topallayarak evden çıktı. Küçük bir kız için belki de bir evi vardı ama onun gerçek evi sokaklardı. Daha altı yaşına girmeden, hayatın acımasız gerçeklerini öğrenmişti. Babası, aşkının ihanetine karşı duyduğu öfkeyi ve kızına karşı olan hıncını zamanla daha da büyüttü. Artık sadece annesi değil, babası da ona şiddet uyguluyordu.
-♡ ♡ ♡-
Genç adam, evdeki sahneye bakarken derin bir üzüntü hissetti. Bugün, kardeşinin altıncı doğum günüydü, ama aynı zamanda annelerinin onları bıraktığı beşinci yıldönümüydü. Bu durumu en iyi ben hatırlıyorum, ve bu, acımı daha da artırıyordu. Her doğum gününde, annemin gülümsemesini, küçük yaşlardaki sevinç dolu bakışlarını düşünmeden edemiyordu.
Kardeşlerinin eğlencelerini izlemek istemediği bir an vardı, kendini daha çok yalnız ve üzgün hissediyordu. Onların mutluluğu, benim içimde bir yarayı daha da derinleştiriyordu. İçinden bir ses, bu mutluluğa katılmayı istemediğini fısıldıyordu. Herkesin gözünden kaçmak için evden gizlice ayrıldı. Son beş yıldır, herkes, özellikle de babası, çok dalgındı ve kafalarını toparlayamaz hale gelmişti. Artık evde sadece sessizlik vardı, hatıraların yankıları bile soğuktu.
Gece ilerledikçe sokaklar neredeyse tamamen boşalmıştı. Genç adam, yürürken bir yandan da yaşadıklarını düşünüyordu. Hayatının her gününün aynı döngüde geçtiğini hissediyordu; yalnızlık, hüzün ve terk edilmişlik...
Bir hıçkırık sesi duyduğunda dikkatini hemen o tarafa verdi. Sapsarı saçları olan küçük bir kızı ilk defa orada gördü. Kız öyle içli ağlıyordu ki nedenini merak etmişti. Korkmaması için yavaş adımlarla ona yaklaştı. Kızın gözünden akan her yaş genç adamın kalbinde derin sarsıntılara neden oluyordu. Yüzünün büyük bir kısmını kaplayan kıpkırmızı bir el izi ve burnunda bir kanama olduğunu fark etti. Küçük bir çocuğun böyle bir acıya maruz kalması, ne kadar korkunç bir gerçekti.
Gözyaşlarını silmeyi bile düşünemeden kendi gözleri doldu. "Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" diye sordu, sesi titriyordu. Küçük kız, masum bakışlarla ona baktı. "Babam evden kovdu beni," dedi. Genç adamın kaşları çatıldı. Küçük kız ne yapmış olabilir ki? Bir baba, kendi kanından olan bir çocuğu nasıl kovabilirdi? Sonra kendi babası aklına geldi. Bakışlarına burukluk yerleşti.
"Neden?" diye sordu, yüreği acıyla doluydu. Küçük kız dudaklarını büzdü, "Bugün benim doğum günüm. Altı yaşına giriyorum. Annem işteydi ve babamla evde yalnızdık. Babam geçen yıl dışında her zaman bana bir pasta yapmıştı. Yine kutlarız diye yanına gittim. Elinde bir şişe vardı. Bana baktı ve bağırdı, sonra… Bana vurd. Ben de buraya geldim." Sadece bir doğum günü için bu kadar acı yaşamak... Ne kadar trajikti.
Kızın dilinin dönmemesi ve yaşadıklarını anlatırken yaşadığı zorluklar, genç adamı derinden etkiledi. Kendi anılarına dair pek çok şey hatırlamıştı ama bu küçük kızın başına gelenleri asla kabullenememişt,. Yine de, yapmam gereken şey kızla birlikte ağlamak değildi. "Mmm, öyle mi olmuş? Biliyor musun, ben de on altı yaşındayım," dedi. Kızın aklını dağıtmak istiyordu. Sonra, küçük kızın elinden tuttu ve onu pastaneye götürdü. Kız, o gün, bu genç adam sayesinde ilk defa çok mutlu oldu.
Küçük kıza bir pasta aldı ve yaralarını sardı. Kız her an adama biraz daha hayran kaldı. Yıllardır muhtaç olduğu sıcaklığı tanımadığı bir adam ona vermişti.
Bazen en beklenmedik anlarda, en küçük şeyler bile mutluluğu getirebilirdi.
Küçük kız, aynı zamanda genç adama sorularını yanıtladı ve bu cevaplar, adamı daha da şoke etti. Araz'ı düşündü, ikisi de yaşıttı. Araz daha şiddetin ne olduğunu bilmezken, bu kız... Neden böyle bir hayatı yaşamak zorunda kalıyordu?
Genç adam ayrılmadan önce son olarak sordu, "Nasıl dayanıyorsun?" bunu gerçekten merak ediyordu. Kızı görene kadar kendi yaşadıklarını zor sanırdı. Küçük kız gülümsedi, "Battı güneş yeniden doğacağını bilerek. Doğdu karanlık, elbet bir gün kendini aydınlığa bırakacağını bilerek." Kızın dudaklarından dökülen sözler Atlas’ı daha çok şaşırttı.
Hayatın karanlıklarında bile bir umut ışığı bulmak mümkün müydü?
-♡ ♡ ♡-
Ve Otuz Sekizinci Perde kapanır.
Ayrılışlarını okumuştuk... Tanışmalarına da göz atmış olduk. Özünde kardeşlerin hepsine o kadar üzülüyorum ki. Biraz ilgi ve sevgiyle büyüselerdi her şey bambaşka olabilirdi ama ihtimallerin en kötüsü gerçekleşti ve bir kız kimsesiz bir gurup oğlan da birbirlerinden ibaret kaldı.
Ben düzenli bölüm attığım için sevinirken siz bölüm kısa olmuş diyorsunuz ama olmaz kii. Haftada iki bölüm için bence idare eder ya...
Şimdi minik bir açıklamam olacak. Daha önce atmış olmam gereken ama atmadığım iki tane bölüm var; biri daha Ayhan hayatlarına girmeden önce Azra ve Arzu, diğeri de Ayza ve Felah'ın birlikte zaman geçirdiği anlardan biri. O yüzden akışta bir kesilme yaşanacak. Sonrasında da organizasyonu Atlas'ın ağzından yazarak size zaten en son olanları hatırlatacağım rahat olun hehehe.
Umarım hoşunuza gitmiştir fikirlerinizi en sevdiğiniz ya da sevmediğiniz yerleri ve Atlas hakkındaki fikirlerinizi yazmayı unutmayın.
Instagram hesabımdan da bölüm sonrası kritiği yapacağız. Bekleniyorsunuz!!!
Diğer bölümlerde görüşmek üzere.
Allah'a emanet olun.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 141.02k Okunma |
10.31k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |