@bangchristopher
|
[Jisung] İlk gece kaçışımdan az önce döndüm. Pencere sıkışmıştı ama açmayı başardım. Şansıma şu aşağı yukarı hareket eden pencerelerden var teyzemin evinde, girip çıkması kolay oluyor. Teyzemin hafif hafif horladığını duyabiliyorum,yani her şey yolunda. Geç kaldığım için Christopher bunu sorun etmezdi. İlk iki dersimizde onunlaydı,adamın sesi masal anlatıyor gibi sakindi,varla yok arasında kapıyı çalıp içeri girdiğimde onun olmadığını fark ettim. Jeongin'in sesiyle gözlerimi ona çevirdim. "O gece- " sözünü kesip bilmiş bir tavırla cevapladım, "Hiç konuşma Jeonjin,her şeyi gördüm tek kelime dahi etme yakarım. " yutkunarak bana bakıp oturduğu sırada aşağıya doğru kaydı. Bay Esrarengiz, evet adı artık o. İkinci derstte gelmişti uykulu görünüyordu ve enerjisi düşüktü. Günde kaç saat uyuyordu bu adam? Üç, dört? Öğle teneffüsü bittiğinde psikoloji dersinde: lanet gibi bir şeydi ki bugün boş derslerde de psikolojiye doyamamıştık. Sınıfın öbür yanında onun yüzüne bakmamaya çalıştım. Dersi bittiğinde uzun bir zaman gerçi oyalanarak eşyalarımı toplamakla uğraştım. Defterlerimi koyduğum dosyanın lastiklerini tekrar tekrar açıp kapadım. Sınıftaki öğrenciler çıktığında bile ben hâlâ tek kalmama rağmen defterime bakıyordum. Bu arada onun çıkıp gideceğini umuyordum ama başımı kaldırdığımda tam karşımda dikilip bana baktığını gördüm. Ben de ona baktığı gibi bakıyordum. "Notumu aldın mı?" dedi, bir an boş boş baktım yüzüne. "Şey, evet." "Bu evet notunu aldığın anlamına mı, yoksa sana gönderme yaptığım uyarıya mı?" nasıl oldu bilmiyorum ama hiçbir şey demeden koşarcasına sınıftan çıkmıştım. ~ Günler hızlıca geçerken okulun merdivenlerini çıkıyordum, yine o ikiliyi gördüm her zamanki gibi Minho ve Chris. Chris gerginleşti, yemin ederim kolunun kasıldığında belirginleşen damarlarını gördüm. O beni onlara baktığımı fark edince sadece bana baktı ve Minho'ya, "Hı-hı. " diyip omzunu patpatladı. Hayatımda gördüğüm en garip iki öğretmendi en garibi Jaewook'tu adam karısından boşanmış hıncını bizden çıkarıyordu ve sınav kağıtlarımızı okumayıp tipimize göre not veriyordu. Bir de kırmızı Adidas eşofman üzerine fosforlu pembe bir kazak giyiyordu. "Bu adamı hiç sevmiyorum." bunu söyleyen Mark şekilden şekle girerek söylemişti. Bay Jaewook sakız çiğneyerek gözlüklerini düzeltti ve bana gösterdiği yeri okumamı söyledi. "Doğru zamanda doğru kişi gelir, bulur sizi. Kalbiniz gerçekten kalbi olana denk gelsin. Kendi çıkarları için değil, sizi siz olduğunuz için sevsin." doğruydu,ben de böyle düşünüyordum. Edebiyat kitabımı önümden birden alıp pencereye yaslandı. Ders boyunca o sakızı çiğnedi çiğnedi ve çiğnedi. O kadar boş şeyler anlatmıştı ki uykum gelmişti ve tabii ki uyudum. Şunu söylemeliyim ki Christopher dersi daha iyi anlatıyordu, Ve Jaewook kitabımı geri vermedi sanırım artık onundu.. Ve o da kitabın eşi olmuştu(!) Bu aralar Mark ve Jeongin beni beklemeden gidiyordu. Bu durum hiç hoşuma gitmesede ağzımı açmıyordum. Yine okuldan en son ben çıkmış yere bakarak yürüyordum. "Yine en son sen mi çıktın?" sesin geldiği yöne baktım bu Bay Esrarengiz Christopher Bang'den başkası değildi. Usulca başımı salladım,gözüm boynundaki kolyeye takılmıştı. İçi cam gibi görünen, güneş vurunca bir ışık gibi parlayan kalp şeklinde kolyeydi. Başını hafifçe yana eğdi. Şimdi çok daha ciddi görünüyordu. "Evine bırakmamı ister misin Jisung?" Ah beyaz atlı centilmenim. Ordan bakınca pavyondan kaçmış karılara mı benziyordum? Hiçte bile. İç sesim ' O sadece bir öğretmen öğrencisini sağ sağlim evine bırakmak istiyor.' diye bas bas bağırırken birden evet dedim, fakat evim çok uzaktı. Otoyoldan çıkmamız gereken yeri başımla işaret ettim. "Buradan çıkıyorsunuz. Rio Grande." "Evin okuldan epey uzak. " o yeri nerden biliyordu ki? Çoğu insan bilmez bu yeri,şaşkınlığımı gizleyerek kuruyan dudaklarımı yaladım. "Evet öyle aslında Sandia'ya gitmem gerekirdi ama okula teyzemin oturduğu mahallesinde yazıldım. Bazen onun yanında kalıyorum. " anlamış gibi görünüyordu. "Ted'de Sandia'ya gitmişti..." dediğimin farkına varıp sustum. Sesim bir mırıltı gibi çıkmıştı. Dönüp yüzüme baktı, gözleri ışıl ışıldı. "Kaç yaşındasın?" Sınıftakilerden iki yaş büyüktüm çünkü küçükken bir hastalığımdan dolayı iki yıl geç yazılmıştım. "Yirmi" bana öyle bir bakmıştı ki bir an korkup camdan dışarı baktım. Camdan dışarıyı seyrederken bir ara gömleğinin birkaç düğmesini açtığını gördüm, ve hiç konuşmuyordu. Yolu izlerken Amerikanın o kuru otlarını izledim. O kadar yorgundum ki gözlerimi onun mest eden sesiyle açtım. "Sanırım burası?" diye soruyu yöneltti çok geçmeden yanıtladım. "Evet evet çok teşekkür ederim Bay Bang." kucağımdaki çantamı hemen alıp kalktığım gibi arabanın kapısını açarak kapatmam bir oldu. El sallayarak hızla evime doğru yürüdüm. Sahi evimin olduğu mahalleyi nerden biliyordu? 💦
|
0% |