Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@basakhanim

Saatler süren otobüs yolculuğundan sonra sonunda gelebilmiştim ait olduğum şehire Bursa'ya...

Burası oldum olası beni kendine çekiyordu bir kaç kez gezmek için gelmem dışında uzun süre kalmamıştım. Ama artık burdaydım ve gitmeyi de düşünmüyordum. Geç kalınmış üniversite hayatıma burada başlayıp sonrasında da yaşamaya devam edecektim. İstanbul'da yaşamakta her şeyden güzeldi ama ben o şehrin sokaklarında annemin,babamın ve küçük kız kardeşimin kanının kokusunu alıyordum bu şehirden kurtulmak benim tek istediğimdi.18 yaşında geçirdiğimiz korkunç kazadan sonra aileden geriye kalan tek kişi bendim ve bunun suçluluğunu çekiyordum, neden bende onlarla gidemedim?

Ne kadar olduğum yerde durdum bilmiyorum ama terminalin banklarında elimde valizimle oturup hayatımı gözden geçirdim.

Üzerinden 3 yıl geçmiş olmasıma rağmen hâlâ içim buruk ve kasvetliydim. Ama artık toparlanma kararı almıştım, bunu başarabilirim.

Üniversite sınavına hazırlanıp küçüklüğümden beri beni çeken bu şehire geldim. Ailemden kalan bir şirket ve bana yetebilecek para vardı. Buraya gelirken kendime bir ev satın alıp arabamı kapıya yerleştirdim. İstanbul'da olan amcam şirkete bakıp benimle ilgilenen tek kişiydi ne kadar onu bırakıp buraya taşınmama karşı çıksa da benim kararlılığımı görüp destek oldu.

Bunları düşünmeyi bırakıp benim için gelem taksiye ilerledim. Evimin adresini verip camdan dışarıyı izlemeye başladım.

 

Radyoda çalan şarkı gözlerimin çeşmesini açmıştı bile...

" Bak güneş batıyor işte bir gün daha yakınız." Kendimi tutmaya çalışarak elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.

 

****

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama taksinin yavaşlamasıyla birlikte geldiğimizi anlamıştım. Ücreti ödeyip arabadan indim, derin bir nefes alıp bahçeden içeriye girdim. Evin büyüklüğü beni şaşırtmıştı amcamın vesilesiyle aldığım için tam incelememiştim.

Demek yeni yuvam burasıydı umarım ki burda güzel anılar edinebilirim. Sıkıntıyla verdiğim nefesle çantamı karıştırıp anahtarımı çıkardım.

Kapıyı açmaya yeltenmiştim ki yan bahçeden gelen seslere kulak verdim.

"Abi vallahi ben belli etmedim yapma." diyordu ve sesi son derece korkmuş gibiydi.

"Ben sana demedim mi şehir içine taşındık bir süre sessiz durun bir olay çıkmasın." ses tonu o kadar kendinden emin ve tok çıkıyordu ki yüzünü görebilme umuduyla biraz daha duvara yaklaştım.

Adamın söyledikleri karşısında sessizlik oluşmuştu. Ben adamım yüzünü onun tarafı karanlık olduğu için göremiyordum ama uzun boyu ve iri cüssesi vardı. Gerisini merak etsemde bu kadar meraklı bir komşu olmak istemiyordum. Adımlarımı geriye döndürüp hızla kapıma ilerledim, kapıyı açıp içeriye girdim ve kapımı çok ses çıkartmamaya özen göstererek kapattım.

 

*****

 

Yaklaşık 1 saattir odama yerleşmeye çalışıyordum. Artık yorgunlukla midemin kazınmasıyla elimdeki kıyafetleri bir kenara bıraktım. Giyinme odası hemen odamın içindeydi ve odamda banyo vardı. Evim iki katlıydı üst katta benim odam ve iki oda daha vardı odaların birisi çalışma odam ve kütüphane gibi dizayn edilmişti. Diğeri ise misafir odası gibiydi bu oda kahve tonlarında mobilyalarla doluydu. Alt katta ise salonum , amerikan mutfak, lavabo ve yine iki oda daha vardı ikiside misafir odasıydı bunlardan birisini oyun odasına çevirmeyi kafama not alıp mutfağa ilerledim.

Kendime sandviç hazırlayıp yemeye başladım sonunda karnım da doyduğuna göre uyuyabilirdim.

 

Bu gün cuma olduğu için henüz iki gün boştum ve bu iki günde şehrin tadını çıkarmaya çalışıp biraz dolaşacaktım. Önceden buraya en yakın arkadaşım Cerenle gelip iki gün takılıp dönerdik. O kazadan sonra herkesle iletişimimi kesip içime kapanmasaydım belki şu an o da benim yanımda olurdu. Sıkıntıyla verdiğim nefesle odama çıkıp kendime koltuk battaniyesi ve bir yastık alıp salona indim. Bu gece burda televizyon izleyerek uyuya kalmak istiyorum. 3 yıldır olduğu gibi hâlâ uyku problemim var ne zaman uyumak için yatağa yatsam dönüp durup uyuyamıyorum.

 

***

 

Bahçe camından içeriye yansıyan ışıklar beni huzursuz ederek gözlerimi açmaya zorladı, esneyerek koltuktan doğruldum ve kollarımı geriye atarak rahatladım. Sürünerek demek daha doğru olucak adımlarla banyoya geçtim elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım saate baktığımda 09.35 olmuştu.

 

Kahvaltı hazırlayıp hızlıca yedikten sonra bahçem için çiçek almayı ve bir kaç değişiklik yapmayı düşündüm. Odama çıkıp hâlâ tam yerleştiremediğim kıyafetlerimi düzenleyip üzerime siyah tişörtümü ve mavi kot pantolonumu giyindim. Saat bire geliyordu ve ben anca evdeki işlerimi bitirilebilmiştim.

Deri ceketimi üzerime giyinip beyaz ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim çantamı alıp evden çıktım.

Garaja gidip arabaya bindim ve alışveriş merkezinin konumunu açtım sonuçta ne kadar gelmiş olsamda yol bilgim yeterli değildi. Arabanın içinden evime baktığımda çok şirin göründüğünü düşündüm. Kafamı sağa çevirip dün gece ki adamın evine bakıp daha sonra etrafa bakındım bu çevrede dizili 3-4 ev vardı. Diğerleri biraz aşağıda kalıyordu ıssız bir tarafta olma fikri beni mutlu etti çünkü sessizlik iyidir. Özellikle şehrin çok gürültülü olduğunu varsayarsak burası cennet kalıyordu. Çok oyalanmadan yola çıkayım derken ani frenle arkamda duran araca baktım aynadan. Bana uzun bir süre korna çalıp em sonunda o iğrenç sesi kesmişti. Yanımda ki evde yaşayan insanlar oldukça gürültülü demek ki.

Arabadan inip hızla onun arabasının yanına gittim. Şoför koltuğundaki adama gözlerimi dikip "Ne basıyorsun be kornaya hayvan!"

sesim oldukça yüksek çıkmıştı. Adamım kaşları havalanıp bir an şaşkınlıkla bana bakmıştı.

Gözlerimi çekmeden bir süre baktıktan sonra tepki gelmediğini görünce hışımla arabama binip kapıyı çarptım. Söylenmeyi de ihmal etmedim " Erkek değil misiniz magandalar işte nolucak!"

Gaza basıp alışveriş merkezine sürdüm. 25 dakika sonra nihayet gelmiştim eksik gördüğüm şeyleri de almayı ihmal etmeyip alacaklarımı almaya başlamıştım. Bu kadar şeyi nasıl taşıyabileceksem bendeki de akıl işte sipariş etsene kızım ne uğraşıyorsun böyle.

3 saat sonunda her şeyimi almıştım. Taşıma konusunda mağaza yardımcı oluyordu bu yüzden adresimi verip mağazadan çıktım.

Saat 16.00'ı biraz geçiyordu ve ben çok sıkılmıştım o yüzden buzdolabı içinde bir şeyler alayım dedim. Arabaya binip evimin yoluma yakın olan markete gittim.

 

Markete gittiğimde amcamı arayıp hal hatır sormuştum ve iyi olduğuma dair konuşup kapatmıştık. Sonunda kasadan çıkıp poşetlerle arabaya yaklaştım. Her şeyi yerleştirip eve geldim.

Aldıklarımı içeriye taşıyıp dolaba yerleştirdim ve akşam için yemek hazırlamaya başladım. Canım mantar sote ve pilav çekmişti.

Artık yemeye hazırdılar koltuğumun önüne bir sehpa çekip televizyon izleyerek yemeğimi yemeye başladım. Bir kaç dakika sonra ben doymuştum tabaklarımı kaldırıp kendime bir kupa kahve doldurdum.

Bahçe kapısını açıp önündeki koltuğa oturup sigaramı yaktım.

Bu hayatta kahve sigara ikilisinden daha iyi bir ikili tanımıyorum. Sigaram bitince sehpanın üzerindeki küllükte söndürdüm, kapıyı kapatıp kendimi koltuğa bıraktım. Bu gün çok yorulmuştum kısa bir duş almak için odama çıktım.

Duşun ardından üzerime saten pijama takımımı giyindim ve makyaj masamın önüne oturup saçlarımı taramaya başladım. Uzun siyah saçlarım çabuk karışıyordu be karışınca açmak bana bir işkence gibi geliyor.

Saçlarımı da taradıktan sonra bir sigara daha içmek için aşağıya inmeye karar verdim. Merdivenlerden inerken içimi huzursuzluk kaplamıştı, odaların birinden tıkırtı sesi geliyordu ben odaya yaklaşıp bakmak isterken bir şeyin kırılma sesini duymamla kapıya doğru koşup dışarıya kaçtım. Bu esnada çığlık attığımın farkında bile değildim ama etrafa göz atıp sağımdaki eve doğru koştum. Normalde herkesin duş kapısı kapalı ve şifreli olduğu için ben zili çalana kadar evimdeki adam burda beni öldürür diye düşündüm ama evin bahçe kapısı açıktı hiç düşünmeden içeriye atılıp bahçe kapısını da ardımdan sertçe kapattım.

Koşarak evin kapısına vurmaya başladım.

"Kimse yok mu? Yardım edin!" Bir yandan arkama bakıp bir yandan kapıya vurmaya devam ediyordum ki, ellerim kapı gibi sert olan ama kapı olmayan bir şeye çarptığında kafamı çevirdim. Karşımda ki yarı çıplak adamla gözlerimiz kesişti. "Noluyor lan bu saatte?" Adam haklı olarak biraz sinirlenmişti. (Gözlerinden alev çıkmadığı kalmış.)

"Ben şey-" cümlemi tamamlayamadan o konuştu. "Sen ney? Kimsin kızım bu saatte, kim yolladı seni?" İtiraz edem gözlerimle olan bakıp "Galiba evimde birisi vardı korktum telefonumu evde bıraktım evden çıkarken benim için polisi arayabilir misiniz lütfen?" Adam söylediklerimi sorgular şekilde beni inceledikten sonra başıyla içeriye geçmem gerektiğini ima etti. Ben salak salak suratına bakmaya devam ederken "Geçsene kızım ne bekliyorsun?" diye sesini yükseltti. Benim zaten dolu olan gözlerim bu bağırışla akmaya başlamıştı. O ise beni takmadan telefonundan bir numara çevirip "Yan eve bakın bir sorun mu varmış." Diyip karşı tarafın cevabını bile beklemeden telefonu kapattı. Bana baktığını hissediyordum ama ona bakmamak için here bakıp ellerimi kollarıma sarmıştım. " İçeri geçmezsen burda donarsın. Madem korkucaktın neden kapıma dayanıyorsun ya sabır ya sabır." Diyerek arkasını dönüp içeriye geçmişti. Bende ürkekçe içeriye girip kapıyı örttüm, kapının kenarında beklerken "Oturabilirsin insan yemiyorum ben."

Anlamaz bir şekilde ona bakınca tekrar sabır çekip önüne döndü.

 

umarım beğenirsiniz...

Loading...
0%