@basakhanim
|
Selamlar... Evi incelediğimde salona loş ışığın hakim olduğunu fark ettim. İçerisi sıcak olmasına rağmen dışardan geldiğim için üşümüştüm. Burasının düzeni de benim eviminkiyle benzemesine rağmen nedense beni rahatsız eden bir şeyler var. Çıkar kokusu diyerek düşüncelerimden sıyrıldım. “Üşüdüysen koltuktaki hırkayı giyebilirsin. Dedi sanki demin saymadığı laf kalmamış gibi kibar çıkan sesine şaşırsamda bir şey demeden gözlerimi ona dikip “Teşekkürler.” Dedim uzanıp deri koltuktan hırkayı aldım. Hırkayı kaldırır kaldırmaz altında kırmızı bi tanga görmüştüm ve yanaklarıma pembelikler yerleşti bile. Gördüğümü farketti mi diye ona baktığımda omuz silkip telefonuyla uğraşmaya başladı. Bense kızaran yanaklarımla koltuğun bi köşesine sinip beklemeye başladım. Bu sapığın yanında neyi bekliyorsam artık! Ortamın sessizliğini bozan kapı ziliyle beraber ikimizde ayağa kalktık. Yavaş adımlarla kapıya yaklaşıp açtı. “Abi dışarda konuşalım istersen.” Dedi adam. Kafasını onaylar şekilde eğip dışarıya çıktı ardından üstüne örttü. Sanki benim evim hakkında değildi de beni dışlayıp konuşuyorlar. 5 dakika sonra içeriye geldiğinde biraz gergindi. Kapıyı sertçe kapatıp söylenmeye başladı “Biliyordum! Bunda da senin parmağın olduğunu biliyordum!” Söylerken gözleri kararmıştı resmen gözleri beni bulduğunda bir şey yapmamış olmama rağmen olduğum yerde eriyip yok olmak istedim. Hızla bana yaklaşmasıyla bende geriye doğru adımladım. Boğazımdan tutup duvarda dikleştirdiğinde ağzımdan korku nidaları kaçtı. Boğuk çıkan sesimle konuştum “Noluyor? Bırak beni!” Sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı. “Seni onun gönderdiğini biliyordum!” dedi sesi daha da hırıltılı çıkmıştı avını parçalamak isteyen vahşi bir hayvan gibi. Gözlerimden yaşlar süzülürken konuşmaya zorladım “ O kim ne saçmalıyorsun sen?” “BENİMLE OYUN OYNAMA!” Cevap vermediğimde daha da sinirlenip beni yere doğru savurduğunda ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı yere dizlerimi vurarak düşmüştüm öksürüklerle boğazımı tutup yaşlı gözlerimle ona baktığımda sinirden tüm vücudu kasılmış alevli gözleriyle bana bakmaya devam etti. Sürünerek kendimi geri çekerken o bir kaç adımda yanıma yaklaşıp pijamamın yakalarından tutup kendine çekti. “SİZ BENİ APTAL MI SANDINIZ LAN!” ellerimi kollarına atıp bırakması için konuştum. “NEYDEN BAHSEDİYORSUN SEN?” benim sesimde yükseldi artık inceldiği yerden kopsun. Gözlerimiz birbirine bakarken benim Kollarımı tutup beni alt kattaki başka bir odaya doğru sürükledi. “YA BIRAKSANA MAGANDA MISIN SEN? KİM OLUYORSUN DA BENİ BÖYLE HIRPALAMAYA ÇALIŞIYORSUN SEN?!” Kısa bi an duraksasa da odanın içine savurup konuştu “SESİNİN ÇIKARMA.” “NE DEMEK SESİNİ ÇIKARTMA!” cevap vermeden kapıyı kapatınca kilit sesi geldi kapıya yumruğumu geçirip cama doğru yönelip hızlı adımlarla önüne gittim. Camı açmamla karşımda takım elbiseli bir adam belirdi. “Abi aksini söyleyene kadar burdasınız zorluk çıkarmayın camı kapatıp içeri geçin.” bende abini dinlerdim zaten aynen. “ÇEKİL ÖNÜMDEN BE KİMSİNİZ SİZ ALLAH BELANIZI VERSİN!” benim bağırışlarıma karşılık belindeki silahı gösterip içeriyi işaret etti. Ölmek gibi bir düşüncem olmadığı için şimdilik içeriye geçtim.
***
Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ağlamaktan gözlerim acıyordu yavaşça oturduğum yataktan doğrulup tekrar pencerenin önüne geldim. Perdenin ardından bakıp etrafa göz gezdirdim. Etrafta bir kaç tane takım elbiseli adam vardı, kimdi bunlar? Ben neyin içine düştüm. Kapının kilit sesiyle başımı çevirdim gelen oydu. “Çık.” NE bu adam benimle dalga mı geçiyordu cidden!? Onca olam şeyden sonra bu umursamaz tavrı sinirimi bozsa da onun peşinden ilerleyip yolunu bildiğim koridorda ilerledim. Kapıya varmışken kolumdan tutup çektiğinde ona doğru savruldum. Artık yüzümüz daha yakındı, benden uzun olsa da hafif eğilmişti. Tıslayarak konuştu “Odadan çık dedim evden değil.” Dedi. “SANA MI SORUCAKTIM!” Bağırışıma karşılık tepki olarak gözlerini sabır dilercesine kapattı. “Konuşmamız gereken konular var geç şuraya otur yoksa zor kullanmaktan hiç çekinmem.” Çekinmediğin belli zaten şerefsiz. İçimden söyledim tabi ki. Söyleyeceklerini bende merak ettiğim için daha fazla üstelemeden geçip deri koltuğa oturdum. Peşimden gelip karşıdaki koltuğa da o oturdu. “Metin Barlas’ı tanıyor musun?” Dedi.
“O kim?” Dedim bıkkınlıkla.
“Salak taklidi mi yapıyorsun?” Dediğinde sinirimden ayağa fırladım.
“AÇIK AÇIK KONUŞUYORSAN KONUŞ KONUŞMUYORSAN BENİ BIRAK GİDİCEM GECE GECE BELA MISIN NESİN SEN” diye bağırdım.
İstifini bozmamıştı bile. İyi sem bir şey deme ben burdan çıkıp polisle birlikte gelmesini bilirim. Beni alıkoymak neymiş bilirsin. Kapıya yöneldiğimde “Baban onunla ortakmış ama.” Dedi. Bunu duymayı beklemediğim için şaşkın gözlerimi ona çevirdim. “Sen babamı nerden tanıyorsun?” Dedim. “Ben tanırım sen benim sorularımı cevapla sonra naparsan yaparsın.” Dedi “Babam iş adamı elbet bir sürü kişiyle çalışmıştır ben nerden tanıyım hepsini bahsettiğin kişiyi tanımıyorum.” Bir süre sesiz kaldığından yerde olan bakışlarımı ona çevirdim. Bana bakıyordu gözlerinden hiç bir duygu yokmuş gibi. Sonunda dudaklarını aralayıp konuştu. “Görmen gereken bir şey var.” Merakla sordum. “Nedir o?” Kalkıp ne zamandır orda olduğunu fark etmediğim bir hediye paketini bana uzattı. Önce itip kalkıp özür için hediye mi almıştı. Ben elimdeki pakete bakarken “ Hediye değil bu.” Dedi. Paketi açıp içindeki çerçeveyi aldım. Baktığımda donup kalmam bir oldu. Ben bir şey demeden gözlerimden yaşlar firar ederken konuşmaya zorladım. “Bu ne kim yaptı bunu?” Karşımdaki adam bir şeyler söylemek için ağzını açtığında hızla yanına gidip tokadı geçirdim, başı yana düştüğünde çenesi seğirmeye başladı. “Utanmadan hediye paketine koyup bana bunu nasıl verirsin sen aşağılık şerefsiz!” “Ben-“ tekrar konuşmaya yeltendiğinde elimi kaldırmıştım ki bileğimden tutup kendine çektiğinde kendimi kastım. Onun konuşmaları uğultu gibi gelmeye başladığında gözlerimin kararmasıyla kendimi saldım. En son hissettiğim adamın beni tutmasıydı.
**** Gözlerimi açtığımda gün aymıştı başımım ağrısıyla yerimden doğrulmaya başladım. Siyah ağırlıklı odayı gözümü kestirdiğimde aklım gece olanlara gitti. Hediye paketinden çıkan şey aile fotoğrafımızdı annem babam be kardeşimin başı kırmızıyla kaplı benimsi kırmızı kalemle yuvarlak içine alınmıştı. Dalga geçer gibi yaptığı şey canımı çok yakmıştı. Burdan hemen çıkıp evime gitmek istedim yataktan çıktığımda başımın dönmesiyle geri oturdum. Biraz durup tekrar kalktığımda kilitli olduğunu düşündüğüm kapıya yaklaştım kulpunu indirdiğimde kilitli değildi. Hızla çıkıp etrafa bakındım koridorda ilerlediğimde merdivenlere gelmiştim. Adım attığımda başım tekrar dönmeye başladı tutunucak bir yer ararken elim boşluğa düştü. Bedenim merdivenden kayıp giderken güçlü bir kol beni kendine çekti. Başım göğsüne denk geldi kokusunu içime çektim istemeden beni mayıştırıyordu. Kollarını bacaklarımın altından geçirip beni havalandırdığında şaşkınca yüzüne baktım. “ Bırak beni evime gitmek istiyorum.” dedim. “Kahvaltını et konuşucaklarımız bitmedi.” Dedi otoriter bir ses tonuyla. “İstemiyorum.” Dedim küçük bir kız çocuğu nidasıyla. Ateş gibi bir bakış attığında yutkundum. Kucağında merdivenleri indirip salondaki büyük masaya getirmişti beni. Bedenimi sandalyenin üstüne bıraktığında boşluğa düşmüş gibi olsamda bir şey çaktırmadım. Önümdeki tabağa bir şeyler koyan adam hâlâ sessizliğini koruyordu. Elim çatala gidince tabakta oynamaya başladım. Başıma gelene bakın adını bile bilmediğim birisinden yardım istiyordum yaşamadığım şey kalmıyordu. Düşüncelerimle boğuşmaya devam ederken gözüm adama kaydı bir şey olmamış gibi kahvaltı etmesi sinirimi bozdu bu yüzden masadaki bardağı elim çarpmış gibi yapıp yere düşürdüm. Bardak tuzla buz olurken adam tepki vermeden yemeye devam edince sinirlendim bu sefer önümdeki tabağı kaydırarak yere fırlattım. Bana doğru dönüp kolumu tuttu “Yemeğim bitene kadar sessiz ol.” Dedi. Omuz silktim “Bok ye.” Dediğimde kaşları çatılmıştı. Masadan kalkıp beni de peşinde sürükleyerek merdivenlere yöneldi. Kaldığım odanın çaprazındaki odaya girdiğimizde durdu.
“Otur.” dedi Masanın önündeki koltuğa oturdum. “Konuş dinliyorum.”dedim “O kutuyu ben yapmadım, senin evinden çıktı.” dedi Gözlerim tekrar dolmaya başladığında konuştum “Kim yapar ki böyle bir şeyi?” Dedim “Metin Barlas .” dedi Tekrar bu isimden neden bahsediyordu ama babamın ortağıysa neden bana zarar vermek istesin?
“Bununla ne ilgisi olabilir?” Dedim
“Onu da sen söyle.” Dedi sakince.
“Kaç defa daha söylemem gerekiyor? Bilmiyorum işte bilmiyorum neden anlamıyorsun ?” Dedim çaresiz çıkan sesimle. Sessizlik oluştuğunda adımlarımı kapıya döndürdüm. Bu evden çıkıp gidecektim yoksa başıma her şey gelebilir. Kapının önüne geldiğimde seslenmesiyle durdum. “Dur.” Dedi. Kafamı çevirmeden konuşmasını beklerken adım sesilerini duydum. Beni kolumdan çevirip kendine döndürdüğünde sabırla nefes aldım. “Bir şey anlatmıyorsun, sessizce bana bakıyorsun sonra gitmeme engel oluyorsun. Senin derdin ne ? Anlatmıyorsan bırak beni engel olma.” Dedim. “Artık bu çok zor.” Dedi fısıltıyla. “Ne demek zor seni tanımıyorum bile Başını olumsuzca salladığında devam ettim. “Korkma seni şikayet etmeyeceğim.” Dedim Dudakları yana kıvrıldı. Komik olan neyse artık kaşlarımı çatıp ona bakmaya başladım. “Beni ya da onu şikayet edersen hiç bir sonuca varamazsın Nehir Sancak.” İlk defa adımı söylemesiyle öyle kalsamda kendimi toparladım. “Neden?” Dedim. “Öyle istersen dene gör.” Dedi gevşek bir tavırla. Ağzının ortasına yumruğu geçirme isteği geldi. Neden bu isteği geri çevireyim ki. Kolumu kaldırmamla tutması ve beni arkamdaki kapıya yaslaması saniyeler içinde oldu. Ben ana şaşkınca bakarken o yine dudaklarını yana kıvırmış bakışlar atmaya devam etti.
|
0% |