Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@baskabirevrende_bi

1.İlkler

Camdan güneş ışığı kapanmış gözlerime dokunuyordu. Kulaklığımdan huzurlu bir doğa müziği açmıştım. Huzurum yerindeydi. Hiç bir şey düşünmüyordum. Her şey her yaz olduğu gibi olacaktı en azından ben öyle umuyordum. Her yaz 17 yaşa özel evcilik oyunlarına katılmaya hiç niyetim yoktu.

 

Camdan deniz ve ağaçlara bakarken bir anda kapı açıldı. Kulaklığımı çıkartıp beyaz sıfır kol bir elbise ve altında ise siyah, kısa bir şort giymiş çocuğa doğru şaşkın gözlerle baktım.

 

" Küçük kız burası benim yerim hadi kalk. "

 

" Küçük kız mı? "

 

Çocuk en az benim yaşımda gibi görünüyordu. Kalın ve kaslı kollarını saymazsak. Çocuk siyah dalgalı saçlarını elleriyle düzeltip egolu bir gülümsemeyle yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesini duyacak kadar yakınlaştığında yakışıklı ve tatlı yüzü karşısında yutkundum ve omuzlarımı başımın iki yanında kaldırıp ona doğru baktım.

 

" Burası benim yerim. Kendine başka bir yer bul küçük kız. "

 

Gözlerimi kırmızı dudaklarından çekip gözlerine baktım.

 

" Bana küçük kız demeyi keser misin... "

 

" Öyle mi? Kaç yaşındasın? "

 

" 17 "

 

"Adın ne?"

 

" Darin "

 

" Soyadın? "

 

" Akay. "

 

Telefonunu elime tutuşturdu.

 

" Numaranı yazar mısın? "

 

Gülümseyip tamam dedim. Numarayı yazdıktan sonra gülümseyerek ona doğru uzattım. Yüzümdeki saf gülümseme devam ederken çocuk kolunu dışarıya uzatıp görevliyi çağırdı.

 

" Bakar mısın? Burada neden o oturuyor? Sizi patronunuza şikayet etmeden yerimi geri verin. "

 

Garson ellerini karnında kavuşturarak

 

" A-ama efendim... "

 

Çocuk elindeki kağıtı adama doğru uzattı. Garson bana doğru döndü.

 

" Lütfen yerinize geçin hanımefendi. "

 

Çocuk sağ elini valizinden çekip garsonun kulağına fısıldadı. Boyu o kadar uzundu ki eğilerek garsonun omzuna dokunmak zorunda kalmıştı.

 

" Ona Alaca baykuş diyebilirsiniz. "

 

Garson hafifçe gülümsedi.

 

" Lütfen gelin küçük hanım. Size yerinizi bulmanıza yardımcı olayım. "

 

" Hayır burası benim yerim. İşte bakın. "

 

Koltuk numaramı garsona doğru gösterdim.

 

" Bir yanlışlık olmuş olmalı sizi başka bir üst sınıf koltuklarımızdan birine oturtabiliriz. "

 

Zorluk çıkartmak istemiyordum ama bana doğru küçük bir kızmışım gibi bakan bu çocuğa yenilmek istemiyordum.

 

" Hayır. Burası benim yerim. "

 

Çocuk gözlerini devirip ellerini dalgalı saçlarına götürüp karıştırdı ardından garsonun omzundan tutup gitmesini söyledi ve siyah valizini önümde yaklaşık üç kişilik koltuğun altına koyup kendini büyük bir hızla koltuğa attı. Avucunu yanağına bastırmış, sağ ayağı koltuğun üstünde sol ayağı ise 108 derecelik bir açıyla yayılmıştı. Yüzünde dalga geçercesine duran gülümsemesiyle bana doğru bakıyordu.

 

" Biraz uyuyacağım. Beni rahatsız etme küçük kız."

 

" Bana şöyle deme! "

 

Çocuk dudağının kenarını kıvırıp gülümsedi ve çantasından çıkardığı gümüş yürek adlı bir kitabı yüzüne koyup uyudu. Yakışıklı bir çocuktu ama yakışıklı olduğu kadar sinir bozucu ve gıcık bir tipti. Yolda yaklaşık otuz dakika geçti. Önümde adını bile bilmediğim bir çocuk yatıyordu. Garip bir şekilde elleri ve ayakları farklı bölgelere yayılmıştı. Ağzından salya akıyor ve horluyordu ben ise elimde dördüncü kanat adlı bir kitap ve olmayan konsantrasyonumla kitabı anlamaya çalışıyordum. Önümde gerçek bir ayı varmış gibi hissediyordum. Tatlı ve sinir bozucu bir ayı.

 

Şuna bakın ayı uyandı. Kış uykusuna yattığını düşünmüştüm oysa ki. Ayı yavaşça doğrulup gün ışığına doğru baktı. Doğal habitatlarında uyanan ayılar çok sinirli ve agresif olabilirlerdi ama bu ayı diğerlerinden biraz daha farklı gibiydi.

 

Hafifçe doğrulup saçlarını kaşıdı. Dalgalı siyah saçları gün ışığıyla birlikte parıldarken uykulu gözleriyle bana doğru bakıyor ve aynen şöyle diyor.

 

" Ne? Yine mi sen? Gittiğini sanmıştım. "

 

Bir ayı gibi ağzını açıp esnedi ve bana dönüp gülümsedi.

 

" Yoksa beni terk edemedin mi? Utanma çoğu kız cazibeme dayanamaz. "

 

" Ne o ayı cazibesi mi? "

 

" Wow. Demek sinirli çizgi studio kızı rolünü oynuyorsun öyle mi? "

 

Gözlerimi devirip kitabımı okumaya geri döndüm ama bir türlü okuyamadım çünkü malum sahne sayfalar boyu sürüyordu ve karşımda bu çocuk otururken bunu okuyamazdım...

 

Çocuk elbisesini çıkarttığında başımı okumadığım kitabımdan kaldırıp ona doğru gözlerimi sonuna kadar açıp baktım ve ellerimi yüzüme siper yaparak sol tarafıma doğru döndüm.

 

" Hey! Ne yapıyorsun sen? "

 

" Giyiniyorum. "

 

" Önümde mi? "

 

" Evet... "

 

" Giy şu elbiseni hadi! "

 

Uzun bir süre bekledikten sonra konuştu.

 

" Bakabilirsin. Bedenim kapalı. "

 

Kalbimde meydana gelen ince bir sızıyla birlikte çocuğa bile bakmadan önüme dönüp kitabımı elime aldım ve rastgele bir sayfayı okumaya başladım. Şans eseri açtığım sayfa yine malum sahnelerden biriydi. Kitabı hızla kapatıp sağ tarafıma koydum ve yutkunarak çocuğa doğru baktım.

 

Üstünde ince ve geniş yeşil bir sweatshirt altına ise nike çizgili siyah bir pijama giymişti. Elinde yüzüne koyduğu o kitap duruyordu.

 

Beyaz kulaklığımı takıp pencere kenarına doğru gidip oturdum. Pencereden ağaçların geçişini dalgın bir ifadeyle izlerken kendi kendime bu yazın nasıl geçeceğini düşündüm. Acun ve Abidin tekrar gelecek miydi? Geçen yaz kısa bir süre görme şansını bulduğum o çocukla tekrar karşılaşacak mıydım? Tüm bu sorular beynimi delip deşiyordu. Hayatımın nasıl olacağını bilmiyordum. Bu benim belki de son yazımdı buraya bir daha gelemeyebilirdim...

 

Lana Del Rey - Margaret dinlerken çocuğun olduğu yerden bir şeylerin hareket ettiğini hissetim ve başımı ona doğru çevirdiğimde kitaba büyük bir dikkatle bakan bir yüzle karşılaştım. uzandığı yerden kaşlarını şefkatli bir tavırla eğip kitabı okuyordu. Kulaklığımı çıkartıp onun tam karşısına geçtim ve ona bir süre baktıktan sonra konuştum.

 

" Kitap çok güzel olmalı. "

 

" Güzel ve üzücü. "

 

" Ne anlatıyor? "

 

az önce ayı diye nitelendirdiğim adam kitabı bir köşeye indirip büyük bir ilgiyle konusunu anlattı.

 

" Asırlar önce feyler ve insanların birlikte yaşadığı, büyünün dengeli bir şekilde kullanıldığı bir dünyada insanların yarattığı kaos nedeniyle iki farklı türün dünyası büyülü bir merdivenle ayrılır. Bir gün genç bir kız bu merdivenlerden çıkıp feylerin dünyasına geçer ve orada tanıştığı arkadaşlarının hayat hikayelerini öğrenir. Hikayeleri kendi hayatlarının kararlarını veremeyen, yanlış yerde, yanlış şekilde doğan insanlarla birlikte eve dönüş yolunu bulmak için karlı bir yolculuğa atılır. Anlatabileceğim en kısa şekli buydu. Bu tür kitapları hissetmeden anlayamazsın. "

 

sözlerinden etkilenmiştim. O kesinlikle az önceki kişi değildi. Daha heyecanlı, hiperaktif ve tatlı biriydi. Gözlerinin içi parıldıyordu.

 

kahverengi saçlarımı kulağımın arkasına koyup cevap verdim.

 

" Kitabı merak ettim. Belki bir gün okuyabilirim. "

 

Güneş odamıza girerken gözlerimiz uzun bir süre anlamlı bir ifadeyle birbirine baktı. Bu bakışmanın ardından ikimizde utanarak bir şeyler geveledi.

 

" Adın ne? "

 

" Hı? Ha evet. Eren. Eren Akkurt "

 

" Memnun oldum ben de... "

 

" Darin Akay. Söylemiştin. "

 

kısa bir suskunluğun ardında cümleye giriştim.

 

" Ne tür kitaplar seversin? "

 

" Genellikle fantastik ama her türden okumaya çalışırım. Elindeki kitap. "

 

İşaret parmağıyla gösterip gülümseyerek durgunlaştı.

 

" İkinci kitabı olan Demir Alevi de okumalısın. Eğlenceli bir kitap. "

 

" Evet öyle "

 

" Sen ne tür kitaplar okursun? "

 

" Fantastik ve gizem her zaman vazgeçilmezimdir. "

 

" Fantastik insanı gerçek dünyadan ayırır peki ya gizem? "

 

" Hayata renk katar. "

 

" Senin gibi küçük bir kızın bu tür şeylerden zevk alması güzel bir şey. "

 

" Sen kaç yaşındasın? "

 

" 18 "

 

" Bak işte neredeyse aynı yaştayız. Benden sadece bir yaş büyüksün. "

 

" Küçük bir kız gibi görünüyorsun ve biraz da Alaca Baykuş'a benziyorsun. Yanakların şişkin ve utanınca yanakların kırmızı oluyor. "

 

hafifçe gülümseyip elim yavaşça kitaba giderken durdum.

 

" Dur bir dakika. Yoksa asılıyor musun bana? "

 

" Bir Alaca Baykuşa mı? hiç sanmıyorum. "

 

" Ben bir Alaca Baykuş olabilirim ama senin gibi bir boz ayı değilim. "

 

Ellerini saçlarında gezdirip her iki kolunu da arkaya doğru yaslayarak başını eğdi ve ağzı hafif açık bir şekilde bana doğru baktı. Çekici görünüyordu.

 

" Ne var? "

 

Dişleriyle dudağını dişlediğinde aklımdan hiç geçmemesi gereken bir şey geçti ama kendimi toparlayabildim.

 

" Ne yapıyorsun! Aptal mısın? "

 

" Bilmem. Oradan bakınca aptal gibi mi görünüyorum? "

 

" Evet. "

 

Adam hafifçe kıkırdayıp siyah Rolex saatine baktı.

 

" Benden kurtuluyorsun. Ama bir saat daha senin utangaç tavırlarına dayanamayacağım. "

 

" Ben utanmıyorum. "

 

dedim titreyen sesimle. Eren dudağını kesin öyledir dercesine büküp üzerindeki zincirli Nike hırkasını çıkarttı. Giydiği beyaz atlet neredeyse üzerinden taşacak gibiydi. Kolları beyaz hafif kaslıydı. Kendi kendime protein tozu yemekten aklının gelişemediğine dair bir fikir geldi ve buna karşı gülümseyip kulaklığımı taktım. Yol boyunca karşımdaki boz ayının gürlemesini kulaklığa rağmen dinlemek zorunda kaldım. Her şeye rağmen tatlı ve iyi biriydi. Bundan emindim. Garip bir enerjisi vardı. İçinde iki karakteri bir arada bulunduruyordu. Biri çapkın, diğeri ise duyarlı ve kültürlü. Birbirine zıt hareketleri hoşuma gitmiyor değildi. Bunları düşünürken yanaklarım kızardı. Ellerimi yanaklarıma götürüp hafifçe dokundum. Bu hissettiklerim de neydi böyle? Ondan hoşlanıyor olamazdım. Eğer onun dediği gibi bir Alaca Baykuş isem o da bir Boz Ayıydı ve bu ikili asla bir arada olamazdı. Tabii Alaca Baykuşlar hakkında bildiklerim bunları söylemem için yetiyorsa...

 

Yol bitimine doğru Eren uyandı ve valizini sırtına geçirip bana doğru dudağını kıvırarak baktı.

 

" Benden etkilendiğini biliyorum. Eğer istersen seni kırmam. "

 

Saçlarıyla hafifçe oynayıp devam etti.

 

" Senin de yakışıklı biriyle çıkmaya hakkın var değil mi? "

 

Alaycı bir gülümsemeyle gülümsediğinde;

 

" Yakışıklı ve Boz Ayı."

 

Diye düzelttim içimden.

 

Valizimi olduğu yerden çıkartıp çıkacaktım ki Eren de aynı şekilde benimle birlikte çıkmaya çalıştı.

 

" Biraz kilo vermen gerekebilir küçük kız. "

 

Bu kadarı yeter!

 

Eren'nin saçından tutup arkaya doğru yatırdım. O acı çığlıkları atarken konuştum.

 

" İzninle "

 

dedim ve kapıdan valizimle uğraşarak çıktım o ise arkadan saçını düzenleyip.

 

" Hey! Bu saç ne kadar önemli biliyor musun? Küçükken altına değer olduğu için Annem saçımı herkesten saklardı. "

 

diye söyleniyordu.

 

Trenden çıkış yapar yapmaz ağaçların rüzgarla yaptığı melodi beni karşıladı. Yüzüme değen rüzgar saçlarımı geriye doğru dalgalandırıyordu. İnsanlar valizleriyle birlikte oradan oraya doğru koşuşturuyordu. İnsanların içinde gözlerim babamı arıyordu. Bir süre sonra ileride bir bankın yanında trenden çıkanları iyice izleyen babamdı.

 

Hızla yanına koşup sarıldım. Bana yine geç kaldığını söylemişti. Ama benim için önemli değildi.

 

" Hadi beni anneanneme götür baba. "

 

Valizlerimi alıp

 

" Tabii leydim. "

 

Elimden tutup bana yolu gösterdi. Ah canım babam benim.

 

Valizleri bagaja koyduktan sonra tekrar yanıma geldi.

 

" Benim küçük kızım nasılmış bakalım? "

 

" Bana öyle deme baba. 17 yaşındayım. "

 

" Sen benim için hala küçük bir çocuksun tatlım. "

 

Gülümsedim. Babam deyince güzel ve anlamlı geliyordu ama o Boz Ayı söyleyince... Neyse ki bir daha yüzünü bile görmeyecektim.

 

Yazlığa varana kadar çalma listemi on kere bitirmiştim ve açıkçası çalma listem olabildiğince uzundu.

 

Babam yazlığın önünde durduğunda kulaklığımı boynuma asıp dışarıya çıktım. Burası benim çocukluğumun büyük çoğunluğunun geçtiği yerdi. Her köşesinde koştuğum anlar aklıma geliyordu. Eve doğru çıkan merdivenlerin altına doğru baktım. Orada eskiden bir çadır kurar pazar geceleri kuzenlerimle bir araya gelip birbirimize öyküler anlatırdık. Bu öyküler genellikle korku öyküleri olurdu ve ben her zaman etkilenir akşam uyuyamaz ve kız kuzenlerimden biriyle yatardım.

 

Gözlerim bu sefer verandaya kaydı. İhtişamlı beyaz bir koltuk duruyordu karşımda. O koltukta ne kitaplar bitirmiştim hâlbuki. O koltuğun benim için dış görünüşünden çok anıları önemliydi ama rahatlığını arkaplana atamam. Chaise Lounge türü bir koltuktu. Saten ve Denim kumaşın karışımından yapılmıştı üzerine uzanıldığında güzel bir his bırakıyordu. Her öğleden sonra orada özellikle fantastik kitaplar okurdum ve kitabın içine girip büyüleyici yolculuklara dalardım. üst tarafta açmış güller hala eskisi gibiydi. Saray sütunlarına benzeyen kolonlar ve kapı... Her şey artık çok eski gözüküyordu gözüme...Gözlerim cisimlere bakmaktan vazgeçip kuzenlerime kaydığında, yanıma gelmişlerdi bile. her biriyle teker teker sarılıp öptüm. Onları çok özlemiştim.İşte sizi tanıştırayım. Şu sarı saçlı olan Alkım. Genellikle bu tür makyajlar sürer - rengarenk - Şu da Alara. Çok sert bir kızdır ve onun yanındaki ise dolandırıcı Anıl geçen yazdan beri oldukça büyümüş. Kuzenlerimle gülüşürken Hemen ardından anneannem geliyor.

 

" Çekilin bakalım şurdan. Hala hala "

 

diyor ve beni o mis kokan, içinde kendimi güvende ve huzurlu hissettiğim tütün kokulu göğsüne bastırıyor. Eskiden anneannemin üstünden gelen kokuya hayrandım ama sonra pek hayran olunası bir koku olmadığını geçte olsa öğrenmiştim.

 

Anneannem biraz neşeli ve yaşına rağmen oldukça enerjik bir kadındı. Giyim tarzı her zaman günümüze uyardı. Bunların yanında genç görünümlü, uzun boylu ve yanakları benim gibi hafif şişman bir kadındı, utandığında benim gibi yanakları kızarırdı. Gözleri de bana çok benziyordu, büyük ve bazen dalgın...

 

Anneanem ben ve kuzenlerimin koluna yapışmış yürürken Anneannemin eline dokundum.

 

" Sizin için çok üzüldüm Anneanne... "

 

Anneannem önümde durduğunda kızlar nenemin arkasında durup birbirlerine bakıp gülümsedi Anıl ise ifadesiz bir tavırla onlara doğru dönüp;

 

" Komik değil. Dedemize biraz saygı duyun lütfen. "

 

Alkım cevap verdi.

 

" Üzgünüm tatlım ama sonuna kadar anneanneciğiz. Dedemin son yaptığı affedilemez. "

 

Anneannem onları susturup araya girdi.

 

" Susun bakalım siz boş boş konuşmayın. Benim hassas kalpli torunumu çok üzmeyin. Dedenle anlaşamadığımız için ayrıldık kuzum. O moruktan kurtulduğum için ve yeni dedeniz için bu gece bir parti düzenleyeceğim haberin olsun tatlım... "

 

Konuşmama izin vermeden sırtımdan tutup beraber yürüdük.

 

" Ve bu davette mutlaka seni de görmek istiyorum. Kasabada bir çok kişiyi davet ettim. Bu yeni arkadaşlar yapman için büyük bir fırsat. "

 

" Benim yeterince arkadaşım var. "

 

Gülümsedi.

 

" Demek istediğimin bu olmadığını sen de biliyorsun kuzum. "

 

Beni verandadaki beyaz koltuğa oturtup etrafımda toplandılar. Alkın Anıl'a doğru göz devirip.

 

" Gider misin? Kızsal meseleleri konuşuyoruz şurada. "

 

Anneanne

 

" Bırak kalsın. "

 

Anıl

 

"Yok Pınar Sultan. Bunların yanında kalmak cehennem hurilerinin yanında kalmaktan daha kötü. Zaten arkadaşlarla land of butterflies parkına gideceğiz. "

 

Alara gülümseyerek Anılın omzuna sert bir darbeyle vurdu. Anıl beş adım ileriye sendeledi ve kolunu tutup acıdığını belirten bir ifadeyle dudaklarıyla ıslık çaldı.

 

" Birileri çoktan ava çıkmış bakıyorum. Güzel bir gelin seç de gururlandır ablanı. "

 

" Umarım geçenki gibi sevdiğim kız sana aşık olmaz abla. "

 

dedi alaycı bir tonda ve hızla arabaya doğru koştu. Alara arkasından;

 

" Buraya gelmeyecek misin sen... O zaman görüşürüz Anıl Bey! "

 

Alara çok kızgın görünüyordu. Hemen ardından Alkın arkamdan kendi kendine konuştu.

 

" Acaba Kenan da o arkadaşların içinde var mıdır? "

 

dedi kendi kendine ve hızla koşup Anıl'a bağırdı.

 

" Beni bekle kuziş ben geliyorum. "

 

Uzun kırmızı yazlık elbisesi rüzgarla beraber dalgalanırken Anılın yanına ışınlandı.

Bir süre aralarında kısa bir konuşma geçtikten sonra Alkın bize doğru el sallayıp bağırdı.

 

" Gelin kızlar parka gidiyoruz hadi. "

 

Anılın direnişi gözlerimi yaşartmıştı. Alkının arkasından hayır anlamında kaşını kaldırıp ellerini sallıyordu. Alkın onu yanında getirmek istemediğini söylese büyük ihtimalle tüm yazı ona zehir ederdi bunu biliyordu.

 

Anneannem saçımı hafifçe okşadı ardından Alara kolumdan tutup beni arabaya doğru sürükledi. Alara kolumu tutmuş koşarken gözlerim Anneanneme daldı. Biz gider gitmez telefonuyla birini arayıp içeriye girmişti.

 

Mavi BMW girdiğimizde Anıl derin bir nefes alıp verdi ve yanında rujunu tazeleyen Alkin'e doğru bakıp sayıkladı.

 

" Seni de Kenanı da... "

 

Alkın son kontrollerini yapıp dudaklarını birbirine değdirdikten sonra aynayı ve rujun kapağını kapatıp Anıl'a döndü.

 

" Efendim bir şey mi dedin kuziş? "

 

Anıl korku dolu bir ifadeyle gülümsedi.

 

" H-hayır. Ne demiş olabilirim ki? "

 

Alkın gülümseyerek emniyet kemerini taktı ve arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.

 

" Eeee gitmiyor muyuz? "

 

Anıl

 

" Tabii ki gidiyoruz sen emret yeter ki "

 

Alkın

 

" Aooo şuna bakın kızlar ne kadar tatlı. "

 

Alkın Anılın suratını bize doğru çevirdiğinde karşımızda öfkeli bir surat duruyordu ama tekrar Alkın'a döndüğünde samimiyetsiz bir gülümseme takınmayı başarmıştı.

 

Anıl isteksizce arabayı çalıştıracakken Alkın kendi kendine söylenmeye başladı.

 

" Keşke İremi de çağırsaydım. "

 

Anıl 

 

İrem mi? Hala da çağırabilirsin neden böyle bir şey yapmayasın ki? Hı? Neden? Değil mi kızlar? Size de bir arkadaş gelmiş olur. Ne dersin Darin? "

 

Son cümleyi büyük bir öfkeyle söylemişti. Tam konuşacakken Alkın tekrar araya girdi.

 

" Gerçi o şimdi ilk gün ya güzellik uykusu falan alacaktır. Offf şu Kenoş olmasa ben de alacaktım."

 

dedi. son sözü gözlerini dikiz aynasına çevirip saçlarını düzelterek söylemişti.

 

Anıl

 

" O zaman başka bir zaman eve çağırırsın değil mi? "

 

Alkın

 

" Kız kıza bir parti yapabiliriz... "

 

Anıl sinirden bir anda " Hayır! " dedi. Alkın gözlerini Anılın üzerinde avının peşindeki bir aslan gibi her çehresine bakarak dolaştırdı. Anıl ürkek bir tavırla devam etti.

 

" Yani demek istediğim. Anlarsın ya hani... "

 

Alkın

 

" Ha okey. Tamam anladım seni kuzişko. Ama yaz tatili uzun sonuçta ama değil mi? Bunu yapabilmem için bazı şartlarım var. E yani babam da arabama el koyduğu için... "

 

" Şartlarını söyle. "

 

Alkın hızla kırmızı çantasından üzerinde düz yazıyla düzenli bir şekilde yazılmış iki kağıt çıkartıp Anıl'a doğru uzattı.

 

" Şu iki yeri imzaladıktan sonra gerisi bende kuzişko. A bu arada mavi bir kalem. Al şunu hadi imzala bakalım. "

 

Anıl gözlerini kısarak Alkın'a doğru baktı.

 

" Hain kuzen. Çıkarcı, engerek, yılannnn, işgüdar, dolandırıcı... "

 

Alara sinirli bir tavırla gülümsedi ve rujunu el aynasıyla tazelemekte olan kuzeninin omuzuna dokunup Anıl'a döndü.

 

" Kendinden bahsediyorsun herhalde. Geçen yaz bizi kumar masasında yalnız bırakan sendin. Üzülme balım o pek sever kendinde olan özellikleri bir başkasına yüklemeyi. "

 

Bakışları deliciydi.

 

Alkın

 

" Yaaani. Hem İrem benim best friendim tamam mı? Onunla olabilmek için bazı şartlarım olması gayet normal bir şey. "

 

Anıl teker teker imzalarken çak beşlik yaptık. Alkın göz ucuyla Anıl'a baktı.

 

" Okumanı öneririm yalnız sonra yanan sen olursun. "

 

Anıl

 

" Ben yanmışım zaten yanacağım kadar. Sen İremi ayarla daha fazla bir şey istemem. "

 

Alkın

 

" Sen o işi bende bil kuzişko. Şimdi Go man! "

 

Anıl büyük bir hızla başına vurup arabayı çalıştırdı. Yol boyunca geçmiş yaz tatillerinden konuşup durduk hatta hatırlamak istemediklerimizden bile... Bir süre sonra muhabet sarmayınca kendimizi Why Mona- Wannabe şarkısına teslim ettik ve yolun akışına büyük bir şölenle bıraktık kendimizi.

 

Bir süre sonra dördümüz parkın önündeydik. Gözlerim dev trene, gondola, makasa, havada dönen şu şeye ve bir çok şeye takıldı. Her yer insanların çığlıklarıyla taşmıştı. Özellikle gökyüzüne doğru uzanan trenin yanında.

 

Anıl önümüzde durup hayali mikrafonuyla konuşmaya başladı.

 

" Evet sevgili kuzenlerim. Eğlenceye hazır mıyız? "

 

Kızlarla birbirimizin elini tutup bağırdık.

 

" Eveeeet "

 

herkes bize baksa da umursamadık. Anıl her zamanki gibi kendini kaptırarak küçükken söylediğimiz o cümleyi söyledi.

 

" O zaman kuzenler takımı iş başında. "

 

Hiçbirimiz bunu tekrarlamadı. Alkın telefonundan story çekip paylaşacakken fotoğrafı bize göstererek sitem etti.

 

" Şuna bakar mısınız? Rujumu tazelemem gerekiyor. "

 

Alkin'e doğru dönüp ellerini tuttum.

 

" Çok güzelsin. Tamam mı? "

 

Alkin yanaklarımı sıktı.

 

" Şapşik şey sen de çok tatlısın. uvvvv. "

 

tırnakları yanağımı acıtsa da bu anı bozamazdım.

 

Alkın gözyaşlarıyla birlikte.

 

" Ya beni beğenmezse? "

 

dedi akmasına zorladığı gözyaşlarıyla. Alara Alkın'nın kollarından tutup sarstı.

 

" Kendine gel Alkın! Eğer seni beğenmiyorsa gözleri bozuk demektir. Unutma erkekler kızlar için yaratılmıştır. Biz olmazsak onlar bir hiçtiler! "

 

Alkin

 

" Biraz abartın ama doğru söylüyorsun. Kadının gücü egemen gelecektir. "

 

Alkin yumruk yaptığı elini havaya kaldırdı ve büyük bir motiveyle.

 

" GO GİRL! " diye haykırdı. Parka giren bir kaç kişi gözlerini bize çevirip yollarına devam etti.

 

Daha fazla kapıda beklememek adına lafa giriştim.

 

" Girelim mi? "

 

Alkın telefonunda kamerasını açıp sarı saçlarını düzeltti. Az önceki savunduğu şeyden eser kalmamıştı. Alara buna karşı gözlerini devirdi ve

 

" Daha fazla katlanamayacağım. Ben gidiyorum. İçeride beni bulursunuz. " diyerek parti salonuna doğru gitti.

 

Alkın'e doğru " Ne zaman gideceğiz " dercesine bir bakış attım buna karşı o olmayan gözyaşlarını silip bana doğru baktı.

 

" Gözlerimi üflesene. Üffff. "

 

Bıkkın bir tavırla " Öfff " diye iç çektim o ise teşekkür edip koluma tutuldu. "Tatlı Tavşan "

 

Parti yerine vardığımızda üstümdeki kırmızı sweat ve altımdaki kısa tayt ile birlikte bir köşeye oturdum. İçeride gözüm Alarayı arasa da bir türlü kimseyi göremedim. Alkın insanların içinde dans edip gözü sürekli Kenan'ı arıyordu ama Kenan arkadaşlarıyla beraber öküz gibi içip gülüyordu. Minik tavşanımın üzüldüğünü görebiliyordum ama nasıl olur da nasıl bu kadar neşeli görünebildiğine bir türlü anlam veremiyordum...

 

( ALKIN )

 

Arkadaşlarımla dans ederken gözlerim Kenan'a doğru kayıyordu. Nasıl olur da beni fark edemezdi? Tüm ihtişamımla karşısında duruyordum. En azından yanıma gelip konuşabilirdi öyle değil mi? Bu çocuk!

 

İçki kadehimi kaldırıp podyuma doğru yürüdüm. Arkadaşlarımın büyük tezahüratlarının içinde podyuma çıkıp kadehim elimde konuştum.

 

" Selam aşkolar kopuyor muyuz? "

 

Herkes bir ağızdan evet diye bağırdı.

 

" Duyamıyorum "

 

Daha sesli bir şekilde ses yükseldi.

 

" Eveeeet "

 

" Tekrar "

 

" Eveeeet "

 

" O halde asıl partiyi başlatalım ne dersiniz? Elif? Hahaha. "

 

Elif kaşarı geçen yazdan beri Kenan'a göz dikiyordu bunu biliyordum ama bu yaz Kenan benimdi. Bunda kararlıydım.

 

" O halde gösteri başlasın. İlk başta sahneye kimi alalım. Gönüllü deneyim almak isteyen var mıdır? Yoktur. Bu yüzden bu zorlu karar bana kalmış oluyor. Pekala kimi alalım. Buldum. Elif? Sen gelmek ister misin? "

 

Gözler Elif'e doğru çevrildi. Alkışlar her yanı kapladı. Elif ise kollarını göğsünde birleştirmiş siyah, uzun, dar ve kapalı bir elbiseyle etrafına bakıyordu. Alkış sesleri yükseldiğinde diğerlerinin zoruyla podyuma çıktı ve iki atletli adam tarafından mavi ve oldukça şık doğruluk sandalyesi getirildi.

 

Elif koltuğa oturduğunda omzuna dokunup devam ettim.

 

" Evet şimdi sıra sorularda. Hazır mısın Elifciğim? "

 

nefret ettiğim gülümsemeyle başıyla onayladı.

 

Elif'i arkama bırakıp öne doğru yürüdüm.

 

" Bu yıl oyunumuzda bir değişiklik oldu. Havalar sıcak sonuçta bu yüzden bu durumda bizim için en büyük confortablemiz Bidonlar gelsin. "

 

Yine iki atletli adam bir bidon dolusu suları Elifin karşısına indirdi.

 

Elifin yanına gidip omuzlarından tuttum. Geçen yaz bana yaptıklarının bedelini ödetrcektim.

 

" Evet, sıra sorularda.

İlk soruyla başlıyorum. "

 

Elifin etrafında bir tur döndükten sonra kulağına fısıldadım.

 

" Her şeyin bedelini ödeyeceksin. Unutma güzel olan değil, çevresi olan kazanır. Tıpkı senin dediğin gibi. "

 

Yutkunmasının ardından devam ettim.

 

" Bugünlerde senin hakkında bir şeyler duydum. Kulağıma gelen fısıltılara göre "

 

Gözlerimi Aleynaya dönüp devam ettim.

 

" Aleyna'nın sevgilisiyle çıkıyormuşsun bu doğru mu?. "

 

Aleyna'nın yüzü bir anda asıldı. Üzerine giydiği mor bir bluzla birlikte Elif'e doğru bakıyordu. Gözleri her zamankinden büyüktü. Yüzü sert kıvrımlara ve durgun bir yüze sahipti.

 

" H- hayır bu doğru değil. Aleyna doğru değil bu. "

 

Aleyna öfke dolu bakışlarla Elif'e doğru bakarken kırmızı çantamın yanına gidip içinden bir zarfa sarılmış fotoğraflarla geri döndüm. Elif tam kalkıp gidecekken kolundan tutup zorla yerine geri oturttum ve yanaklarını parmağımın arka tarafıyla hafifçe okşayıp kulağına eğilip gülümsedim.

 

" Au revoir Kashar "

 

Dedim ve bununla beraber Aleyna büyük bir öfkeyle sahneye atılıp Elif'in çingene saçlarına yapıştı. Elif büyük bir şiddetle bağırırken keskin tıranklarını Aleyna'nın boğazına geçirdi. Aleyna'nın boğazı büyük bir kesikle kanarken Elif bitkin bir halde ayağa kalktı ve tam podyumdan atlayacakken Aleyna elbisesinin arka tarafından tutup bel hizasına kadar yırttı ve yere yatırıp boynuna yapıştı Elif de onun boynuna yapıştı. Elif can çekişirken diğer insanlar zor da olsa onları ayırabilmişti ama derin çığlık sesleri hala duyuluyordu.

 

Onlar kavga ederken DJ ye

Bangır Bangır - Gülşen şarkısını çalmasını söyleyip elimdeki şarabımla beraber dans eden insanların arasına dalıp oynadım.

 

ALARA )

 

Gözünü döndüğü her taraftan çığlık sesleri geliyordu bu yüzden parktan biraz uzaklaşıp kapalı çocuk salonunun merdivenlerinde oturup MM sigarasını yakıp püskürttü. Gökyüzünde rengarenk ışık dalgaları ya da tanecikleri süzülüyordu. Onlar hakkında tek bildiği şey onların ne anlama geldiğini bilmediğiydi. Cisimlere ya da canlılara yüklenince anlamlar kazanıyordu ama tek başlarına sadece renk olarak nitelendiriliyorlardı.

 

" Renkler insana anlam katar. O istemese bile... "

 

" Doğuştan gelen özelliklerle bir rengi mi temsil ediyorum? "

 

Bu soruları kafasından geçirirken arkadan bir ses geldi. Bu birinin öksürük sesiydi. Hızla arkasına dönüp baktığında kimsenin olmadığını gördü ve sigarasından bir tadim alıp başını geriye doğru atarak dumanı gökyüzünde hareket eden renklere doğru üfledi ve kendi kendine;

 

" Nefesimde boğulun şeyler. "

 

Dedi. Bunu demesiyle birlikte yanından bir ses geldi.

 

" Renklere haksızlık ediyorsun. Bence onların her insana etiketli olduğunu hatırlatan bir özelliği var. İnsanlar onlar sayesinde anlamsızlığa bir şeyler yükleyip inanıyorlar. "

 

Alara gözlerini önünde duran kızın kel kafasına yöneltti ardından hemen çekip gözlerinin içine baktı.

 

Çiçek desenli uzun bir elbise giymişti. Gözleri mavi ve yanakları çilliydi. Keskin bir çene yapısı olmasına rağmen yanakları yüzünü normal göstermişti.

 

Alara ne diyeceğini bilemeden konuşmaya girişeceken kız konuşmaya devam etti.

 

" Evet kanserim. Bunun için bana kızmaktan ya da söyleyeceğin cümlelerden çekinme lütfen. Bunu üzerimde siyah bir etiket olarak taşıyorum ve anlam yüklüyorum. "

 

Gülümsedi. Sözleri ve konuşması o kadar nazik ve kibardı ki hiç kimse ona bir anda yanına oturup bu şekilde konuştuğu için kızamazdı.

 

" Neden buradasın? Yoksa sen de benim gibi gürültüden sıkıldığın için mi geldin?"

 

Parmaklarını ovalayıp sol gözünü hafifçe kısarak;

 

" Etiketlerin yaydığı ışıktan sıkıldım diyelim. "

 

" Oldukça mantıklı bir sebep. "

 

Alara sigarasından bir duman daha alıp eski pozisyonuna geri döndü ve gökyüzüne doğru dumanı gönderdi.

 

" Hikayeleri sever misin? "

 

" Gerçek oldukları sürece. "

 

" Ben çok severim. Hem gerçek olanları hem de diğerlerini. Bence onlar bize yeni hayatlar sunar bu da yeni anlamsızlıklar, yeni renkler ve etiketler demektir. "

 

Alara göz ucuyla kıza doğru baktı. Gülümsemesi bir papatya kadar narin, bir diken gibi sertti.

 

" Etkili konuşuyorsun. "

 

" Ve çok. Annem beni bu yüzden terk etmişti zaten. Bana son sözü;

 

' Bu kadar çok konuşmak seni insanlar gözünde önemsiz hissetirebilir. '

 

Olmuştu. Bende ona kimsenin umrumda olmadığını söylemiştim ama bunu kimsenin ağzından böyle bir şey duymadığım için söylemiştim. "

 

Alara doğrulup kızın gözlerine baktı ardından sigarasını parmağıyla sirkeledi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Bu kız anlattıklarına ya üzülmüyordu ya da öyleymiş gibi davranıyordu.

 

" Annen için üzgünüm... "

 

Etrafta derin bir sessizlik oldu. Alara kurduğu cümlenin devamını getirip getirmeme konusunda teredüt etti. Sonuçta o yeni tanıştığı herhangi biriydi ve herhangi birine aile sırlarını anlatmaktan çekiniyordu.

 

Sessizlik devam ederken kız dirsekleri dizinde birleşmiş elleri ise önünde birbirine tutulmuş haliyle ağlamaya başladı. Az önceki gülen yüzü bir anda gözyaşları içinde dolmuştu.

 

Alara hızla doğrulup kızın yanına oturdu ve bir süre ne yapması gerektiğini düşündü.

 

" Ş-şey aslında... Yani... "

 

Kız Alara'nın sözünü bitirmesine izin vermeden ona sımsıkı sarıldı. Alara bu durumda ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilemiyordu. Ama yine de sarılmasına izin verdi ve kendisi de kolunu kızın beline yavaşça geçirip omzunun üzerinde gözyaşları döktü.

 

Bir süre sonra yavaşça ayrıldıklarında Alara başka bir tarafa dönüp gözyaşlarını sildi ve kız'a doğru şefkatle bakıp elini tuttu.

 

Kız nazikçe gözyaşlarını silip gülümseyerek Alara'nın gözlerine baktı.

 

" Teşekkür ederim. "

 

Alara kızın elini hafifçe okşayıp şefkatli bir bakışla baktı ve konuşmaya girişti.

 

" Benim de babam ben doğuduktan yedi yıl sonra öldü... Annem onu çok sevdiği için hiçbir zaman unutamadı. Bugüne gelene kadar iki kardeşim ve anneme anne oldum. Annem alkol kullandığı için zihni hiçbir zaman yerinde değildi. Benimle normal bir şekilde konuşmasını çok istedim. Babam ölünce annemi de kaybettim... "

 

Kız mavi gözleriyle Alaraya doğru bakıp gülümsedi.

 

" Neden gülümsüyorsun? "

 

Kız ayağa kalkıp merdivenlerden yavaşça yürürken durdu ve arkasına baktı

 

" Buraya üç aydan daha az olan ömrümün küçük bir kısmını mutlu olmak için geldim ve... gülmek istiyorum."

 

Başını hafifçe eğip devam etti.

 

" Gerçek olmasa bile. "

 

Alara bir süre durgun bir ifadeyle kızın mavi gözlerine baktı ardından hızla ayağa kalkıp siyah deri ceketini düzeltip yanına geldi.

 

" O zaman bu gece üç ay içinde yaşayacağın en eğlenceli gecelerden biri olsun. Yıldızların tüm parlaklığını çalmaya ne dersin? "

 

" İsmin ne derim. "

 

Gülümsedi.

 

" Alara. Senin ki? "

 

Kız tam söyleyecekken Alara araya girdi.

 

" Dur bekle. Ben seni karahindiba olarak hatırlamak ve seslenmek istiyorum."

 

" O zaman senin adında sarı tırtıl olsun. "

 

" Bana uymayan bir isim gibi. "

 

" Bence çok iyi oldu. "

 

Mavi gözleri Alaraya doğru bakarken gülümsedi. Çilleri yanaklarında küçük çukurlar bırakıyordu.

 

" Tamam o zaman karahindiba. "

 

Birlikte merdivenlerden çıktıklarında karahindibah sinsi bir gülücükle gözlerini kıstı.

 

" Arkada kalan çürük yumurta. "

 

Ve hızla koşmaya başladı. Alara kısa bir süre saşkınlıkla ona doğru baktıktan sonra onun peşinden koştu...

 

( ANIL ) GÖZÜNDEN

 

" Hadi beyler durmaya mı geldik. "

 

Dedim diğerlerine doğru bakarak ve şarabımda kalan tüm şarabı yudumlayıp kollarımı kaldırıp alkış çalarak oynamaya başladım.

 

Diğerleri bana eşlik ederken gözüm küçük de olsa bir umut İremi arıyordu ama bugün o yoktu ve bin tane çıtır karşımda oynuyordu.

 

Onu seviyordum ama yüce Allahımın bize vermiş olduğu diğer nimetlerden faydalanmamak olmazdı değil mi?

 

Gözüme kestirdiğim bar bölümünde bir kızın yanına yavaşça yaklaştım. Kırmızı ismini bilmediğim minik ve şık bir elbise giymiş, dudağının hemen üstünde küçük bir nokta olan sıradan bir tipti ama tarz ve duruş olarak beni etkilemişti. Asla bir İrem etmezdi ama tek gecelik bir eğlence için yanımda durabilirdi.

 

Masaya tüm yıl boyunca uğraştığım kaslı kollarımı koyup barmen'e elimle en kalitesinden iki bira getirmesini söyledim.

 

Yanımdaki kız bunla birlikte bana doğru gözlerini çevirip konuştu.

 

" Her kıza bu şekilde mi ısmarlarsın? "

 

Gözleri anlamlıydı dudaklarının arasında ise sinsi bir gülücük gizlenmisti.

 

Kaşlarımı büküp gözlerimi ileriye doğru çevirdim.

 

" İlk sensin. "

 

" Diğerlerine de mi böyle demiştin. "

 

Ah! Zeki ve çok bilmiş. Ben daha aptal bir kız sanmıştım oysaki. Hiç sevmem.

 

Biralar geldiğinde başıma dikip kıza doğru baktım.

 

" Neyse sen takılmaya devam et. En iyisidir içerken tadını almaya çalış "

 

dedim Gülümseyerek. Hiç uğraşacak halim yoktu. Bana daha çok kolay kızlardan lazımdı. Çıtırlık.

 

Tam gidecekken kız kollarımdan tutup beni kendine doğru çekip dalgın gözlerle konuştu ve birayı tek seferde yudumlayıp ayağa kalktı.

 

" Bu gece eğlenmek istiyorum tamam mı? Beni mutlu et ve seni mutlu edeyim" dedi ve beni kalabalığın içine doğru sürükleyip yaslanarak dans etmeye başladı. Kalçalarını usulca kıvırırken özelce taranmış siyah ve parlak saçlarını parmaklarının arasına alıp saçını karıştırdı.

 

Usulca etrafımda hareket ederken gözlerim ona odaklanmış her hareketini izliyordu ve ona uyum sağlamak için bedenini usulca hareket ettirip parmak şıklarıyordum.

 

Gözleri dans ederken yan masada gözlerini ona dikmiş adama takılıyordu. Sanki onun için dans ediyor gibiydi. Beni kıskandırmak için bir araç olarak mı kullanıyordu? Neyse ne uğraşmaya bile değmez başka bir çıtır bulabilirim diye düşündüm ve o dans ederken onunterke edip diğer kızların arasına girdim inişe hızla peşimden koşup önümde belirdi.

 

" Bu gece birbirimizi mutlu edeceğimize söz vermiştik! "

 

Omuzlarının üstünde duran saçlarına bakıp cevap verdim.

 

" Bana bak kızım. Ben senin eski erkek arkadaşına show yapman için bir oyuncak değilim. Git belanı başka yerde ara. "

 

" Lütfen. Eğer yardım edersen sana para öderim. "

 

Gözlerim sonuna kadar açıldı ama bunu belli etmemek için ilgisiz bir surat takınmaya çalıştım.

 

" Beni paranla satın alabileceğini mi sandın? "

 

" Öyle birine benziyorsun. "

 

Hafifçe doğruldum. Dışarıdan böyle göründüğümü bilmiyordum.

 

" Ne kadar? "

 

" 100 dolar. "

 

" 150"

 

" Çüş "

 

" 200 "

 

" Tamam 150 IBAN at. "

 

" 200 demiştim. "

 

" Az önce 150 idi hani? "

 

" Bu fiyatımı küçümsediğin için küçük bir ders olsun. Hem Türk lirası gittikçe düşüyor. "

 

" O kadar param yok. "

 

" İşine o zaman. "

 

Kolumdan tutup durdurdu.

 

Keşke daha fazla isteseydim. Şu kızlar exlerini kıskandırmayı neden bu kadar önemser ki?

 

" Tamam 100 dolar şimdi diğerini de iş bittikten sonra alacaksın tamam mı? "

 

" Sana nasıl güvenebilirim? "

 

" Başka çaren yok gibi. "

 

" Tamam. Hangisini morartacağımızı söyle ve gerisini bana bırak. "

 

Kız belli etmeden kapının yanında, mikrafonların önünde duran gurubu tarif etti. Kafamı sallayıp parmak uçlarından nazikçe tutup sahneye doğru ilerledik. Herkesin tam ortasına geldiğimizde onu bir anda döndürüp kollarımın arasına aldım ve bakıyor mu diye çocuğa göz ucuyla baktım. Dans etmeyi pek bilmiyordum. Kızın yüzü kırmızılaşmıştı. Ama bir kere gaza gelmiştim. Sert bir şekilde kızı kendime çekip beline doladım. Ellerimi sımsıkı beline dolamışken aşk dolu cümleler kuruyormuş gibi yaparak kulağına fısıldadım.

 

" Adın neydi? "

 

" Gülnisa. "

 

" Tuhafmış. "

 

Kız yüzünü garip bir şekilde yamulturken ne için yaptığını anlamıyordum.

 

" Ellerin çok sert! Biraz hafif ol lütfen. Bel fıtığı geçireceğim. "

 

" Benim tarzım bu kızım. "

 

" Tarzın herkesin içinde beni lezir etmek mi? Zaten yeterince lezir oldum. "

 

Gülnisayı kollarımın arasından acemice ileriye doğru götürüp tekrar kollarıma aldım.

 

" Ne o? Dans edişimi beğenmedin mi? "

 

" Dans etmiyorsun, tepiniyorsun ve herkes bana bakıyor. Baksana şuna nasıl sırıtarak bakıyor bize. Bilmiyorsan yapma!"

 

Dişlerinin gıcırtısı kulağıma kadar gelmişti. Eski sevgilisi bize biraz kahkaha attıktan sonra yanımıza yaklaştı. Yanında yeni sevgilisi vardı. Oldukça seksi bir kadındı. Gözlerim bacaklarına gidiyordu ki Nisa omzumu hafifçe fıncıgladı.

 

" Demek yeni sevgili bulmuşsun ha? Bu kadar hızlı olduğunu bilmiyordum. "

 

Alaycı bir bakışla Nisaya doğru bakarken göz ucuyla bana doğru baktı buna karşı Nisa cevap verdi.

 

" Senin kadar hızlı değilim. "

 

" Yapma Nisa, benle sevgiliyken kim bilir kaç erkeği indirmişsindir. "

 

Nisa büyük bir tokat attı.

 

" Bana bak! Yaloz sevgilini de al git buradan. "

 

Kızın göğsünden ittiğinde çocuk hızla Nisa'nın kolunu bir kenara attı ben ise dövmek için bahane aradığım çocuğu sevgilime dokunduğunu görünce büyük bir darbeyle yüzüne yumruk attım. Bununla beraber kızlar arasında da kavga çıktı. Adam ile birbirimizin yüzüne büyük darbelerle yumruk savururken insanlar etrafımızda toplanmıştı...

 

( DARİN )

 

Alkın sahneye çıktığında bir felaketin yaklaşmakta olduğunu anlamıştım bu yüzden kendimi hızla dışarıya attım. Park çok kalabalıktı. Oyuncaklardan birine binmek istesem uzun bir kuyruk beni bekliyor olurdu. Burada tanıdğım birilerinin olduğunu söyleyemezdim. Telefonunu alip rehberlerdeki kişilere göz attım. İçimden hiç birini aramak gelmiyordu.

 

Ayaklarım beni parktan oldukça uzak bir yere doğru taşıdı. Kendi kendime bir merdivene oturup ellerimi sweatshirtimin cebine attım. Yaz meltemi saçlarımda dalgalanırken şapkamı takıp öne gelen saçlarımı kulağımın arkasına koyup yıldızlara doğru baktım. Yıldızlar benim için sonsuzlukta bir parça gibiydi. Onlara her baktığımda çocukken evde tek basina baktığım geceler geliyordu. Acaba o zamanlar baktığım yıldızlar bugünün yıldızlarıyla aynı mıydı? Yoksa onlar yok olup yerlerini koca bir karanlık mı almıştı?

 

Düşünceler beni ele geçirirken telefonum çaldı.

 

" Darin neredesin? Olaylar kuziş çabuk geliyosun buraya. Anıl olaylara aktı.

 

- çok pis dayak attım ama -

 

Tabii tabii. - Beni mi çektin sen? -

 

Çabuk fotoğrafa bak. "

 

Fotoğrafa baktığımda anılın sol gözünde şekilsiz bir şekilde yayılan morluğu ve ağzının kenarında oluşan yaraya baktım.

 

" Çok kötü olmuş gerçekten... "

 

" Kötü laf mı? Ama hakkını yemeyeceğim karşı tarafta az yemedi çünkü çok az yedi hahaha - Alkın! - "

 

Hafifçe gülümsedim.

 

" Ne oldu? "

 

" Bak şimdi bebitom. Bizimkisi benim biricik bestfriendime ihanet etmiş ve bir kızla tek gecelik eğlencesine vakit geçirmek istemiş sonra kızın eski sevgilisiyle didişmişler.

 

- kızla anlaşmıştık. Aah-

 

Kızla anlaşmış olman umrumda bile değil artık İremi falan unut. Biricik papatyamı senin ellerinde çürütmeye niyetim yok. - lütfen Alkın o benim son yaz aşkım olacaktı. Söz vermiştin. -

 

Sen de söz vermiştin. - lütfen. Onu aldatmış sayılmam. Onunla sevgili bile değiliz. - Haklısın ama birazcık. Yine de bu senin diğer erkolar gibi olduğunu gösteriyor.

 

- bir şans daha ver. -

 

İlerleyen zamanlarda bana kendini kanıtlarsan düşünebilirim.

 

- İşte benim kuzişkom. Kimin kuzeni bu benim tabii ki. -

 

Fazla yağlanma.

 

- özür dilerim. - "

 

Üzülerek devam etti

 

" Kuziiiiiş... Bugün pek bir şey yaşayamadım biliyor musun? Kenan yüzüme bile bakmadı. Partiyi eğlence katan tek şey Anıldı.

 

- Sahnede kızları birbirine düşürmek yeterince eğlenceli değil mi? -

 

Hayır tabii ki. O onların eğlencesiydi onları izlemek o kadar da eğlenceli sayılmazdı. Zaten yarıda indim. Neredeyse kusacaktım. Dövüşmeyi bile bilmiyorlar. Şunu unutma aşkom bir kadının en büyük silahı pençeleridir ama biz genellikle erkolar üzerinde kullanmayı tercih ederiz. "

 

" Benim tırnaklarım o kadar da uzun sayılmaz. "

 

" Senin tırnakların yanay çizgiler için ideal. İşine yukarıdan aşğıya değil soldan sağa yarar. Alarayı da al gel hadi aşkom burası oldukça sıkıcı olmaya başladı. "

 

" Alara yanımda değil. "

 

" Peki nerede? "

 

" Bilmiyorum. "

 

" Tamam aşkom sen gel ben onu şimdi bulurum. "

 

ALARA 

 

Dönme dolap gökyüzüne doğru ilerlerken karahindibah pamuk şekerini yiyip gökyüzüne saçılan ışıklara ve havai fişeklere bakıyordu. Alara'nın gözleri ise ara sıra ona doğru kayıyor ama sonra tekrar gökyüzüne bakıp düşünüyordu.

 

Ona iyi gelmeliyim

 

( DARİN )

 

Telefonu kapatıp bir süre daha yıldızları seyrettim. Aklıma lisedeki bir arkadaşım geldi. Ondan bir dergide yıldızların süzüldüğü bir resmi kesip bana vermesini istemiştim ama hayır demişti ve sonra bir gün daha güzelini vereceğine söz vermişti. Aslına bakılırsa ben dergiyi benim için parçalamasını istiyordum iyi bir dosttu. Garip ve tahmin edilemezdi ama tatlıydı. Bazen sert davranırdı bazense dünyanın en yumuşak insanı olurdu. Ondan gıcık aldığım kadar da seviyordum. İyi bir insandı. Gülümsedim. Sözünü hala tutmadı. Bu konuda hassas olduğunu düşünürdüm oysa ki...

 

Yıldızlara doğru son kez baktıktan sonra ellerimi sweatshirtimin cebinden çıkartıp ayağa kalktım.

 

Tam arkama dönüyordum ki büyük bir beden bir anda bana çarptı ve bedenim büyük bir darbeyle sarsıldı. Arkama dönüp kim olduğuna bakacaktım ki kolum bir anda yumuşak bir el tarafından tutulup kendisiyle birlikte sürüklenmeye başladı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken ayaklarım otomatik olarak koşmaya devam ediyordu. Bileğimden tutan kişinin yüzüne odaklandığımda tanıdık bir simayla karşılaştım. Bu bugün trende karşılaştığım o ayıydı. Hızla kolumu kendime doğru çekip zorda olsa durdum.

 

" Sen! Ne yapıyorsun... "

 

" İyiyim sen? "

 

Dedi sırıtarak ve bevam etti.

 

" Vaktimiz yok. Gitmeliyiz. "

 

" Nereye? "

 

" Bak sana sonra anlatırım tamam mı? Şimdi gitmemiz gerek. "

 

Beni zorla arabaya kadar sürükledikten sonnra derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdı. Arabayı sağa döndürürken silahlı adamların arabaya doğru silah sıktıklarını gördüm ve bununla beraber içimi derin bir korku kapladı.

 

Eren arabayı onlara doğru sürdüğünde geri çekilip aranalarına bindiler. Onlar binene kadar çoktan gözden kaybolmuştuk.

 

" Nereye götürüyorsun beni? Durdur arabayı. Hemen. İmdaaat! "

 

" Bak o adamlar tarafından öldürülmek istemiyorsan çeneni kapatsan iyi olur. "

 

" Peşindeyse senin peşindeler beni neden yanına aldın? "

 

" Seni bbenim iş ortaklarımdan sanıyorlar. Bugün aynı bölüme oturduğumuz için olsa gerek. '

 

İmalı bir bakışla bana baktı.

 

Kendimi suçlu gibi hissediyordum.

 

" Benim mi suçumdu? Eğer senin bu tür biri olduğunu bilseydim yanından giderdim. Hoş kaldım da ne oldu sanki. "

 

" Çekici bir adamla vakit geçirmiş oldun kötü mü? "

 

Göz kırptı. Bunla beraber sinirlerim tepeme geldi ve Erenin dalgalı parlak saçlarından tutum ve sol tarafa doğru attım.

 

" Hey. Bir daha yapma. "

 

Tepkileri hoşuma gidiyordu. Onu sinir etmeye bayılıyordum.

 

" O zaman sen de çeneni kapalı tut ve beni indir... "

 

Cümlemin devamını getirmeden gözümün önünden bir kurşun geçti. Ne olduğunu anlamadan yüzümün önüne silahını karşı tarafa doğru doğrultup on tekerini vurdu ve büyük birnpaylama oluştu.

 

Üzerine giydiği haki tonlarındahavalandırıp kilimayı açtı.

 

" Nereye gidiyoruz? İndir beni! "

 

" İndiremem çünkü artık senin

de peşindeler. "

 

" Kimler? "

 

" Onlar. "

 

" Onlar kim? "

 

" Üç harfliler. "

 

Gözlerim sonuna kadar açıldı.

 

" Ne! "

 

" Şaka yapıyorum hemen inanama herkese. Sana herşeyi sonra anlatırım tamam mı? Şimdi emniyet kemerini tak ve sıkı tutun. "

 

Konuşmama fırsat vermeden hızını artırıp arabanın yönünü değiştirdi ve araba büyük bir hızla ilerlemeye başladı.

 

1. Bölümün Sonu

 

 

Loading...
0%