Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@bayangizemxx_

0505 *** : Şu an 20 kat aşağıya düşmemem için tek bir şey söyle.


0505 *** : Mesaj attığım 20. Kişisin ve eğer sen de cevap vermezsen tahminen 8 saniye sonra yerde olucam.


Elimde sıkı sıkı tuttuğum telefon elimle birlikte titrerken bekledim. O kadar yalnızdım ki bana en yakın olan 19 kişiye mesaj atmıştım ve 19 kişinin bir tanesi bile dönüp ilgilenmemişti. Birkaçı görüp çıkmış kimisi görmemişti. Son yarım saattir 20 katlı bir gökdelenin çatısında neyi beklediğim hakkında en ufak bir fikrim olmadan bekliyordum. 20. Kişi olarak her gün birbirimize gülümseyerek selam verdiğimiz fakat asla konuşmadığımız fakülteden birisine mesaj atmıştım. Diğerleri bakmadıysa o hiç bakmazdı zaten. Diğerleri not istemek için de olsa benimle iletişime geçerken o sadece bakıp gülümseyip geçiyordu.


O, diğerlerinden daha farklıydı. Belki cevap verirdi. Hem insan her gün gülümsediği insanın ölümüne göz yummazdı, değil mi? Ne düşünüyordum ki ben? Sadece sana gülümsüyor adam. Seni seviyor da değil, belki de sadece nezaketten gülümsüyordu. Aptal kafam! Delicesine ölmeyi arzularken hâlâ hayatını umursayan birini arayacak kadar aptal kafam... Neydi bu son saniyede gelen umut? Yaşamayı, bu bitkin ve kasvetli yalnızlıkla dolu olan yaşamımı mı umursuyordum yani? Gerçekten de şu geçen 23 yılımın hangi anında mutluydum? Galiba okula başlayana kadar mutluydum. Sonrası sonsuz bir mutsuzluk... Neden ki? İnsan neden hiç tanımadığı birini sevmezdi ki? Tanımıyorsun ki. Tanımayı denemeden neden hemen onu itekliyorsun kenara? Senin gibi değil diye mi? İyi ama kimse kimse gibi degildir ki. Herkes farklı birbirinden. Tek yumurta ikizleri bile birbirinden farklıyken aynı olamazdık ya sonuçta.


Küçücük bir çocuk kadar masum düşüncelerim gerçekten de atlamak istiyor muydu bu kadar yüksekten. Hem korkardı ki o çocuk yüksekten. Hem de delicesine... Ya şimdi neredeydik? 20 katlı bir gökdelenin çatısında savrulan saçlarımla birlikte telefondan gelecek o mesajı bekliyorduk, değil mi?


0505 *** : Sana da teşekkür ederim.


0505 *** : Her gün gülümseyerek bana bakan tek kişi olduğun için.


Telefonun ekranını kilitledikten sonra önce etrafıma bakındım. Sahiden, onun cevap vereceğini düşünmem de ne saçmalıktı? Gözümden akan bir damla yaşı kolumla sildim. Biraz sonra aşağıya atlayacağım için değildi bu gözyaşı. Kimsenin sevmediği o kadın oldugum içindi bu gözyaşı. Hiçbir şey yapmadan herkesin nefretini kazanan o kadın olduğum için, varlığıyla bile sıkıntı getiren birisi olduğum içindi... Dünyamın sonuna gelmiştik artık... Olmayan dünyamın sonu.


Titreyerek çalan telefonum ile birlikte karanlıktan gözlerimi ayırdım. Arayan annemdi buğulu gözlerimle gördüğüm kadarıyla. Telefonu yana kaydırıp aramayı cevaplandırdım.


"Efendim, anne." Titrek bir nefes sesi geldi.


"Iyi misin, güzel kızım? Içimde bir burukluk var bugün. Senin halini hatrını bir sorayım dedim."


Diyemedim anne kızın gidiyor diye. Sustum ve boğazımdaki yumruya rağmen, bir gökdelenin çatısında birkac dakika sonra ölmeyecekmiş gibi, sanki her şey yarın aynı şekilde devam edecekmiş gibi konuşmaya çalıştım. Anneler anlardı, değil mi?


"Iyiyim annem." dedim. Derin bir nefes çektim. Bir iç çekişe benziyordu bu nefes. Belki de son nefesti.


"Kuzum, bir şey var sende. Söyle bana. N'oldu, annem?"


Gözümden akan birkaç damla gözyaşı ile birlikte burnumu çektim. Derin nefesler çektim içime. Annem anlamıştı işte bunu.


"Yapma, annem. Sakın; beni, babanı, ablanı düşün."


Olmuyor, anne; dayanamıyorum, diyemedim.


"Tamam. Daha sonra konuşalım olur mu? Ben biraz kendime geleyim."


Arkadan rahatlamış bir nefes sesi geldi. Bu babamın nefesiydi. Belliydi. Ilk değildi bu intihar düşüncesi. Son da olmayacaktı elbette. Kimse beni istemediği sürece devam edecekti.


Telefonuma gelen mesaj bildirimi ile bakışlarım telefona döndü. Mesaj... mesaj gelmişti. O bana mesaj atmıştı. Gözümde taze gözyaşlarını kolumun tersiyle sildim ve oturduğum duvar dibinde duruşumu dikleştirdim.


0536 *** : Gerçekten karar verdiysen tek bir sözle vazgeçemezsin.


0536 *** : Yine de en son bana mesaj atman kalbimi kırdı.


Ekranda gördüğüm yazıyla duraksadım. Doğruydu, gerçekten vazgeçeydim bu hayattan tek bir mesaj vazgeçiremezdi. Yine de bir an bitsin istemiştim her şey. Değersiz hissetmek, sessizlik, yalnızlık... hepsi bitsin gitsin istemiştim.


0505 *** : Ben sana gülümserken bile her seferinde tereddüt ediyorum.


0505 *** : Bir de ilk sana mesaj atmaya cesaret edemedim.


0505 *** : Sen görmeseydin diğerlerini denemez düşünmeden atardım kendimi.


0505 *** : Haklısın ama gerçekten karar verseydim kimseyle uğraşmazdım bile.


0536 *** : Akıllı bir kızsın.


0536 *** : Bu şekilde sessizce veda etmek yakışmazdı.


0536 *** : Şimdi hala bitsin istiyor musun?


Istiyor muydum? Evet, ama arkamda kalanlar geldi aklıma. Istemek yetmezdi su an sadece. Cesaret ve biraz da nefret gerekliydi. Ben hayattan değil de kendimden nefret ediyordum daha çok.


0505 *** : Evet.


0536 *** : Pekala, beni iyi dinle. Sen yüksekten korkarsın o yüzden uzaklaş o kenardan ve güvenli bir yere geç.


0505 *** : yüksekten korktuğumu nereden biliyorsun?


0536 *** : Güvenli bir yere geçtikten sonra da sakinleşmeye çalış.


0505 *** : Güvenli bir yerdeyim fakat sakinleşemiyorum. Aşağıya bile inecek kadar iyi hissetmiyorum kendimi.


0536 *** : Gelmemi ister misin?


0505 *** : Neyim oluyorsun ki gelmek isteyesin?


0505 *** : Ayrıca yalnız kalmak istiyorum her zamanki gibi.


0536 *** : O binadan aşağıya in ve hızlı bir şekilde yurduna geri dön.


0536 *** : Eğer gitmezsen oraya geleceğim.


0505 *** : Hayır, sakın gelme. Bu halde görünmek istemiyorum.


0505 *** : Ayrıca farkında mısın bilmem ama saat gece yarısını geçeli çok oldu.


0536 *** : O binadan aşağı iner misin?


0505 *** : Pekala. Iniyorum.


0536 *** : Daha sonra sıcak bir yere git. Hava soğuyacak gibi.


0505 *** : Beni neden bu kadar düşünüyorsun?


0505 *** : Herkesin bana davrandığı gibi davransana sen de!


0536 *** : Ben herkes değilim.


0536 *** : Onlar gram umurumda bile değil.


Ardından gelen birkaç fotograf ile duraksadım. Dediği gibi merdivenlerden aşağıya iniyordum. Zaten bu saatten sobra atlayamazdım. En azından kütüphaneye filan gidi uyurdum.


Fotoğraflarda bizim sınıfın grubundaki konuşmalar vardı. Bir dakika, bizim sınıfın bir grubu mu vardı? Ha ha ne bekliyordum ki? Beni de gruba ekleyeceklerini mi ?Mesajları okumayıp telefonu kapattım. Bu kadar dağılmışken kalkıp bir de mesajları okumak istemiyordum. Burnumu çeke çeke kütüphaneye doğru yürüdüm. Uykum vardı ama yorgunluk uykusu değildi. Bitkinlik uykusuydu, bitmişlik uykusuydu...


Loading...
0%