Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@bayangizemxx_

Kampüsten içeri girince hızlı adımlarla fakülteye doğru ilerledim. Bizim fakülte giriş kapısına en uzak taraftaydı. Daha hala zamanım olmasına rağmen onu bekletmek istemediğim için hızlı yürüyordum. Az önce geldiğini söylemişti. Derstem önce onu görmeyi gerçekten de çok istiyordum. Yüzümde bir gülümseme oluşturdu bu düşüncem. Olduğum yerde adımlarımın yavaşladığını hissettiğimde başımı iki yana salladım ve kendime geldim.

 

Önümde duvara yaslanmış onu görmemle adımlarım yavaşladı ve yüzüme bir ufak gülümseme oturdu. Yanına kadar geldikten sonra beni fark etti. Dalgındı galiba, yanına gelene kadar geldiğimi bile fark etmemişti. Önünde elimi sallayatak gülümsedim.

 

"Günaydın! "

 

Yüzüme dönen bakışlarla gülümsemem büyüdü iyice. Yine de gözlerinde yorgunluk vardı. Gülse de belliydi gerçekten bir şeyinin olduğu. Daha yeni tanışıyor sayıldığımız için üstelemek istemedim ama bşr şeyi olduğunu biliyordum.

 

"Günaydın, küçük hanım! "

 

Yüzümü buruşturdum. İnsan ne kadar büyüse de kurtulamıyordu 'küçük' lafından. Gözlerimi devirdim ve ellerimi ceketimin cebine koydum. Çok soğuk olmasa da üşüyordum. Yaslandığı duvardan kalktı ve yanımda durup yukarıdan bana baktı. Benden tahminen bir on beş santimetre kadar uzundu. Ona bakmak için yukarıya bakmam gerekiyordu resmen.

 

Düşüncelerimin alakasızlığını fark edip başımı iki yana salladım. Düşünecek bir şeyler bulamayınca iyice saçmalıyordım. Gülümseyerek bana bakan gözleri gözlerimi bulduğunda anlık bşr şekilde gözündeki hüznü gördüm. Onu bir şeyler üzmüş olmalıydı. Yine de sormak pek haddime sayılmazdı.

 

Yan yana yürümeye başladık kampüs içinde. Yavaş yürümese yetişmek için acele etmem gerekirdi muhtemelen. Bunu bildiği için yavaş gidiyor gibiydi. Ona ayak uydurarak yürümeye devam ettim. Konuşacak bir şey aklıma gelmediği için bakışlarımı ona diktim ve istemsizce gülümsedim. O da dönüp bana baktığında gülümsemem büyüdü. Sebepsizce insana gülme isteği veriyordu.

 

"Bugün bir farklısın. Bir şeyin yok değil mi? "

 

Olduğu yerde bir anlık durdu ve arkasından bende durdum. Ama sonra yürümeye yavaşça devam etti. Derin bir nefes alıp verdikten sonra başını hafif öne eğip yürümeye devam etti. Bir şey söylemek istiyordu ama aynı zamanda istemiyordu da. Peşinden yürümeye devam ettim sessizce sadece ama bir şeyi oldupu bariz ortadaydı.

 

"Birkaç problemim var ama çok da önemli şeyler değil. "

 

Onu üzdüğüne göre önemli olmalıydı ama bana söylemek istemediği açık bşr şekilde belliydi. Daha fazla üstelemedim var önüme döerek yürümeye devam ettim. Dersin başlamasına 10 dakika kalmıştı. Fakültenin önüne gelmişyik neredeyse. Daha fazla ileri gitmeden kenarda bir duvarın yanına gittik. Fazlasıyla sessizdi ce gülümsemiyordu genelde olduğu gibi. Onu gülerken görmeye alışık olduğum için şu anki hali gözüme çok garip görünüyordu.

 

"Ablam beni bir süre esir aldı. Hiç mutlu değilim. Yurdu tercih ederdim. "

 

Rahatsız olduğum belli olan sesimle birlikte yavaşça bana döndü. Az da olsa gülümseme vardı yüzünde. Onu güldürmüş müydü yani öylesine söylediğim rastgele bir cümle? Aklından geçen düşünceyle birlikte yüzümde hafif bir gülümseme oluştu. Ve daha fazla saçmalamadam eski ciddiyetime geri döndüm. Fakat içimde canlanan o hisler bir süre afallamama sebep oldu. Sanki çocuksu bir mutluluk sarmıştı içimi birdenbire. Yıllardır hissetmediğim o masum duygular...

 

"Sıkıcısın bugün. Sınıfa gidiyorum ben. "

 

Arkamı dönüp sınıfa doğru ilerledim. Bozulmuştum çünkü ben nedensizce mutlu olsam da onun hüznü üzerime bulaşmıştı. Ve başkalarının hüznünü üstüme almamam gerekiyordu. Bunun beni yıprattığını bile bile yapmaya devam etmemeliydim.

 

Arkamdan geldiğini yaklaşan adım seslerinden anlamıştım. Çevremdeki insanların mutluluklarını da hüzünlerini de çalıyormuş gibi hissediyordum. İyi kötü her şeyi zaten yıkılmış olan bedenimde taşımayı görev edinmiştim sanki. Tedavi olması gerekn bir hastaydım. Ama tedavi de iyileştirmeyecek gibi geliyordu. Sanki bu saatten sonra her şeyi düzeltmek imkansız gibiydi. İçimde biriktirdiklerim arasında kaybolmuştum. Beni her aldığım nefeste daha da derine gömüyordu içimdekiler.

 

Adımlarım düşüncelerin kafama doluşmasıyla birlikte yavaşlamıştı ki ayağımın takılmasıyla düşüncelerim bölündü. Ani bir reflekle dengemi sağlarken beni tutmak için hareketlenen Ilgaz'ı fark ettim. Kafamı dikkatimi toplamak için salladım ve bu sefer hiçbir şey düşünmeden fakülteden içeri girdim. Kendi kafamın içine gömülünce tüm dünyayı unutuyordum resmen.

 

Sınıfa girdikten sonra ön taraflardan rastgele bir yere oturdum. Bugün fazla dersim olmadığı için rahattım. Laboratuvar derslerinden sonra ablamla birlikte bir şeyler yapardık belki. Hocada geldikten sonra derse başladı hemen.

 

. . .

 

Dersten sonra eşyalarımı topladım sakince. Bu sırada sınıft boşalmıştı, ben ve Ilgaz hariç sınıfta kimse kalmamıştı. Çantamı kapatıp oturduğum yerden kalktım ve arkamdan adım seslerini duydum. Önemsemeden yürümeye devam ettim. Dışarıda biraz oturup dinlenmek istiyordum. Akşam için bir şeyler de düşünürdüm belki. Fakülteden kampüse açılan kapıya geldiğimde arkamdaki adım sesleri durmuştu. İstemsiz bir merakla arkamı döndüm.

 

Biraz ileride durmuş bana bakıyordu sadece. Yüzünde ufak bir gülümseme... Üzerindeki kıyagetlere sabah çok dikkat etmemiştim fakat lacivert bir kazak ve mavi kot pantolonu vardı üzerinde. Gerçekten de by kazağı sevdiğine emindim çünkü bunu fazla giyiyordu diğerlerine göre. Dalmış düşüncelerimi toparladım ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Peşimden gelecek miydi? Kesinlikle gelsin istiyordum. Birkaç adımımdan sonra arkamdan bana ait olmayan adım seslerini duyunca gülümseyerek yürümeye devam ettim. Ne diye böyle peşimden geliyordu ki yanımdan gelmek varken? Yine de hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Lise aşkı yaşayan ergenlerin ne hissettiğini anlayamıyordum ama şu an kısmen anladım sayılırdı. Garip ve çocuksu da olsa hoş bir şeydi.

 

Kampüste insanların az olduğu bir köşede boş bank gördüğüm gibi direkt olarak banka ilerledim. Boş bulmak pek nadir olan şeylerdendi. Bir dakika olmadan bankın diğer ucuna Ilgaz da oturdu. Ona dönüp biraz bekledim. Duraksadıktan sonra nefes aldım. Bir şey söylemek istediğim zaman aniden tıkanıp kalıyordum. Özellikle de heyecanlı ve mutlu olduğum zamanlarda. Konuşamayışımı fark etmemişti yine de kendimi garip bir an içinde hissetmiştim. Derin birkaç nefesin ardından tekrardan ona döndüm.

 

"Hayırdır, bir enerji yüklenmiş sana derste herhalde. "

 

Sabahki halinden eser yoktu halinde. Hani insan çok üzgünken aklına fazla komik bir şey gelir de aniden üzüntüsü yok olurdu ya öyle bir şey işte. Ne garipti duygular! Anlaması oldukça güç, çetrefilli duygular... Daldığım yerden onun sesiyle ayrıldım.

 

"Gereksiz şeyleri çok düşündüğümü fark ettim ve düşünmemeye karar verdim. "

 

Gereksiz şeyler... Kime göre neye göre gereksizdi bilemezdik. Onu üzen bir şeyse pek de gereksiz sayılmazdı aslında ama yine de uzatıp ısrar etmeye gerek yoktu. Sonuçta neyi oluyordum ki? Gerçekten de neyi oluyordum da benimle bu kadar konuşmaya hevesliydi ki? Diğerlerinin gereksiz bulduğu birinden fazlası değilken hemde... İnsanlar kullandıkları sözcüklere neden bu kadar hoyratça davranırlardı ki sanki? Gereksiz basit bir kelime gibi dursa da yanlış yerde olmaması gereken bir sözcüktü. İhtiyacım yok, bana gerek değilsin demek de olabilir belki.

 

Bazı şeyleri çok abartıyordum. İnsanların öylesine söylediği bir kelime bile saatlerce aklıma takılabiliyordu. Hep benim uydurmalarımdı kafamdaki senaryolar. Onlar olması gerekeni söylerdi ben yanlış anlardım zaten. Onlar her zaman doğru ben her zaman yanlıştım...

 

 

 

 

Loading...
0%