Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@bayangizemxx_

Zaman akıp giderken beraberinde insanları da akıntısına alıp götürürdü. Akıntıya bakakalırdın öylece. Giderdi insanlar herkes bakardı gidenlere. Kimse tutup zamana direnmeyi seçmezdi. Sanki zaman öyle bir güçtü ki ona karşı kimse direnemez, çırpınamazdı. Herkes oturup boyun eğerdi. Ben boyun eğmedim diye miydi bana karşı olan o garip bakışlar? Onların yapamadığını, yapmadığını yaptığım için miydi bana olan anlamsız bakışları, beni yalnız bırakışları...

 

Yanımda gülümseyen Ilgaz olmasına rağmen gözlerim bir boşluğa dalmıştı. O boşlukta olana değil de zihnimdeki boşlukta olanlara dalmıştı gözlerim. Aramızda geçen uzun sayılmayan sessizliğin ardından derin bir nefes aldım. Aklımı toparlamak içindi aslında ama yanlış anlaşılmaya fazladıyla müsait bir nefesti de.

 

Bana gülümseyerek bakan Ilgaz'a döndüm. O iç çekişe rağmen gülümseyerek bakıyordu hala bana. Tüm insanlara rağmen beni seçmişti. Bir özelliği olmayan hatta belki duyguları bile olmayan beni seçmişti. Neden, diye sormak gelse de içimden bunu ona sormam anlamsız olurdu. O gerçekten hoş biriydi. İlgili bakışları, sakin ve bazen neşeli bir sesi vardı. Kendine özgü yüz ifadeleri vardı. Bir kere gözleri güzel bakıyordu. Çağımız insanlarının aksine gözleriyle sevmeyi bilen birine benziyordu. Belki de onun bende bir yerinin olmasının sebebi buydu. Çevredeki herkes bedenleri ve birkaç paçavrayı severken o gözleriyle seviyordu. Bir tek bana değil ilgilendiği her şeye öyle bakıyordu. Gerçekten de dikkatimi çeken çok fazla yanı vardı. Hayran olunası bir tipti...

 

"Çok güzel gülüyorsun. "

 

Ağzımdan aniden çıkan şeyle elimi refleks olarak ağzıma götürdüm. Ben bunu sesli söyleyecek kadar salak olmayı naısl başarmıştım? Bu yaptığım şey de şeydi? Yer yarılsa da içine girseydim keşke. Ağh, lanet olsun!

 

Gülümsemesi daha da büyüdü. Elini cebine götürmeden önce samimi bir şekilde teşekkür etti. Etkilendiğimi anlamıştı ve ona gülüyordu kesin! Ne büyük hata! Ağzından çıkanı aylarca düşünen ben mylesine aniden aklımdan geçen bir şeyi söyleyivermiştim. Bu an gerçektem yaşanmış olamazdı.

 

Telefonundan saate baktıktan sonra kalktı ve elini uzattı. Ne yapmam gerektiğini anlamamıştım. Elini tutmamı mı istiyordu? Ben bu kadarını yapamazdım şimdilik. Elini görmeden oturduğum yerden kalktım. Küçük bir gülümsemeyle başını salladı ve tekrardan fakültete yürümeye başladık. Ders arası aslında uzun olmasına rağmen birinin yanında olunca gerçekten de kısacıkmış gibi geçiyordu.

 

Sınıfa arkalı önlü girdikten sonra önlüklerle birlikte laboratuvara ilerledik. En sevdiğim dersler kesinlikle laboratuvar dersleriydi. Tüm o cihazları kullanarak bir şeyler yapmayı seviyordum. Aklımda o varken pek odaklanamasam da bir şeyleri dağıtmadan bu dersi de bitirebilir ve ardından ablamla buluşabilirdim sanırım.

 

. . .

 

"Eylül! Beni oraya getirtme!"

 

Ablamdan duyduğum yüksek voltajlı tehdit ike yüzümü buruşturdum. Altı üstü bugün beni bir sal demek için aramıştım. Ve sonuç olarak kulaklarımı hissetmiyordum. Çok yorucu olmasa da yorucu geçen bir günün ardından ablamla takılmak istememiştim sadece ama gel bir de bunu ona anlat.

 

"Abla, yoruldum diyorum ya! Ayrıca her türlü almaya gelmiyor musun sanki, ne bu haller! "

 

Dersin blok olduğunu ve daha geç çıkacağımı mesaj olarak attıktan sonra saati söylemeden telefonu kapatmıştım zaten. Bir de üstüne yoruldum dediğim için duymadığım şey kalmamıştı.

 

"Sus kız, ablaya öyle denmez! "

 

Adeta içine annem kaçmış gibi konuşunca gülmeme engel olamadım. Annemin repliklerini de çalıyordu artık. Anneliğe adım adım yürüyordu herhalde. Bir anlığına ablamın anne olduğunu düşününce canlanan görüntüyle gülümsemem büyüdü. Ben bunları düşünürken ablam telefonu çoktan suratıma kapatmıştı. Bugün gerçekten de içine annem kaçmıştı sanırım. Neyse diyerek kampüste yürümeye devam ettim. O dersten sonra işi olduğunu söyleyerek çıkmıştı. Bende ablamla daha rahat konuşmuştum böylece. Yanında konuşmak kötü hissettiriyordu.

 

İleride Tuğçe'yi gördüm ve gülümseyerek selam verdim ve yanlarına doğru ilerledim. Ablam gelmeden önce bir iki laflayabilirdik. Yanında arkadaşı olan o çocuk vardı. İsmi şu an aklıma gelmemişti. İsim hafızam her yerde kendini belli ediyordu malum. Umursamadım ve Tuğçe'nin bana açtığı yere oturdum.

 

"Nerelere kayboldun hemen ya? "

 

Tuğçe'nin serzenişiyle huzursuzca gülümsedim ve ablamla olan durumu açıkladım. Bir süre benim onunla kalacağımı daha sonra yurda döneceğimi filan yüzeysel bir şekilde açikladım. Çok da detay vermeye gerek yoktu, haber versem yeterdi. Ona da pek gerek yoktu aslında aramızda öylesine bir samimiyet de tam oluşmamıştı sonuçta. İnsanlara karşı fazla temkinliydim sanırım ama yapacak bir şeyim yoktu bu saatten sonra. Yapım böyleydi hem değiştiremezdim.

 

"İyi o zaman ben sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim. Hem biraz kampüste yürümek istiyorum. "

 

Oturduğum yerden kalktım ve mahcubiyetle gülümsedim. Oturduğum yerden kalkıp gitmek bile benim için ayrı sorundu. Lanet olası anksiyete!

 

"Tamam, canım. Kendine iyi bak sonra görüşürüz. " dedi Tuğçe ve ardından oradan yürüyerek ilerledim. Sırtımda dolaşan bakışları hissettiğim için hızlı adımlarla görüş açılarından uzaklaştım.

 

Tuğçe'nin arkadaşının bana olan bakışları fazlasıyla rahatsız ediciydi. Başka bir anlamla bakıyordu sanki. İçimin ürpermesiyle bir anlıpına durakladım. Düşüncesi bile hoş değildi. Yine de ona dikkat etsem iyi olurdu. Çünkü gerçekten de tip olarak da güven veren bir hali vardı fakat bazı insanlar öyle olurdu. Yüzü güven verirdi ama sahte bir güvendi bu. Kanmamak gerekti böyle tiplere.

 

Otoparka geldiğimde ablamın daha gelmediğini fark ettim ve kenardaki kaldırıma oturdum. Çok bekletmezdi umarım. Beklemeyi sevmezdim, hiçbir zaman dada sevmedim. Prematüre oluşumdan da anlaşıldığı üzere beklemeyi sevmediğim gibi aceleciydim. Hızlı hareket etmeyi çok sevmesem de işlerimi en hızlı şekilde halledip hemen bitirmek isterdim.

 

Kulaklıkta çalan müzik eşliğinde ritim tutarken önümde dikilen ablam ile oturduğum yerden kalktım. Müziğe ve düşüncelere dalmış ablamın geleceğini tamamen unutmuştum. Önümdeki arabaya bindim hemen. Eve gitmeyi ne kadar çok istesem de ablam şu saatte beni eve kesinlikle götürmezdi.

 

"Ruhun nereye kaçtı senin, kızım? Az bir gülümse, yaşadığını hissedelim! "

 

Ablamın yüksek bir enerjiyle söylediği sözlere gözlerimi devirerek karşılık verdim. Sabahki haline geri mi dönseydi acaba? Daha iyiydi sanki ruhsuzluğuma karışmayan hali. Neyse diyerek elimdeki kitapları ve çantamı arka koltuğa koydum. Bakalım nereye götürecekti en sevdiğim ablam!

 

 

 

 

Loading...
0%