Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@bayangizemxx_

0536 *** : Günaydın.
0536 *** : Hadi uyan, dersi kaçıracaksın.
Sabah sabah titreyen telefonum karnımı da titreştirince aniden doğruldum. Telefonum gece uyuyunca elimden karnıma düşmüştü kesin. Şişmiş gözlerim varlıklarını hatırlatır gibi sızlarken yüzümü buruşturdum. Uykusuzluktan olsa gerek şişmiş ve bana acı çektiriyorlardı. Uyku sersemi halimle tuvalete doğru ilerledim.
Yüzüme çarpan su uykumu açarken aynada kendime bakmadan çıktım. Aynalardan katiyen hoşlanmıyordum. Yurt olduğu için bir şey diyemesem de hoşuma gitmiyordu bu durum.
Akşam Tuğçe ile tanışıp birkaç saat muhabbet ettikten sonra uyumaya çekilmiştik. Fakat uyku düzenim yerle bir olduğu için gözüme uyku girmemişti. Bir süre sosyal medyada dolaştıktan sonra öylesine bir dizinin birkaç bölümünü izlerim diyerek açmıştım ancak daha ilk bölümde uyuyakalmışım. Diziler pek benlik şeyler değildi zaten. Ben kitaplardan yana bir insandım. Olduğum dünyayı bana unutturuyordu çünkü kitaplar. Yaşadığım boş hayatımı, yalnızlığımı, hissettiğim derin yoksunluğu... Bir süreliğine unutturuyordu sadece. Yok etmiyordu, unutturuyordu; iyileştirmiyordu, ağrı kesici etkisi yapıyordu... Acıtıyordu fakat hissetmiyordun...
Banyodaki işim biter bitmez içeriye gelmiş dolabımdaki kıyafetlere bakıyordum. Derse gitmem gerekiyordu belki ama korkuyordum da. Hayır, diğerleri değil; onu görmekten korkuyordum. Yüzüne nasıl bakacaktım ki olanlardan sonra? Nefes aldım ve düşünmeye çalıştım. Hep yaptığım gibi kaçsam diye düşündüm ama kaçamazdım. Gelip de "günaydın" bile dese tek kelime edemeyecek durumdaydım. Lanet olasıca sosyal anksiyete!
Her şeyi unutup oluşuna bırakmak isterdim fakat ne kadar istesem de zihnim onlarca farklı senaryoyu daha parmağım kıpırdamadan hazırlıyordu. Plan, program filan derken gerçekten kafayı sıyırmak üzereydim. Derin bir nefes aldım, dolaptan mavi bir sweatshirt ve siyah pantolonumu çıkardım. Kendimi ne kadar kapatırsam o kadar iyi hissedecektim. Hep böyleydi; bol kıyafetler, kendimden en az on beden büyük kazaklar ve depresyon ceketlerim... Ablama sorsak Eylül deyince aklına ilk depresyon ceketi gelir. Berbat anılarımız var o ceketlerle. Yine de kendimi bir nebze daha iyi hissettirdiği için ablam gibi nefret etmiyordum onlardan.
Dolabın önünde dalgın dalgın dikelirken Tuğçe de uyanmıştı. Dersim vardı ama gitmek içimden gelmiyordu. Onu görecek olmanın verdiği rahatsız his de vardı. Korkuyordum, onu görmekten değil; onun beni görmesinden...
Uyuşuk adımlarla çantama defterimi kalemlerimi yerleştirdikten sonra telefonumu alıp mesaj panosuna girdim. Hala cevap vermemiştim. Içime oturan rahatsızlık onu düşündüğümde daha da ağırlaşıyordu. Tuşlarda sakince elimi gezdirdim.
0505 *** : Günaydın.
0505 *** : Ders mi? Yeniyor mu o?
Yazdığım şeye kendim güldüğümde Tuğçe'nin bakışları bana döndü. Neden güldüğümü anlamak ister gibi bakıyordu. Boşver, dercesine baktım ve gelen mesaja döndüm.
0536 *** : ha ha. Çok komik.
0536 *** : Kalk oturduğun yerden de derse gel artık.
0505 *** : Gelmemi neden bu kadar çok istiyorsun?
Ben bile bu kadar gitmek istemiyordum! Onu ne kadar görmek istesem de sadece o yoktu. Diğerlerinden dolayı gitmek istemiyordum. Kim bilir neler söylenecekti arkamdan. Hatta belki de yüzüme. Ve ben yine aptal gibi ağzımı açıp cevap veremeyecektim.
Daha fazla düşünmeden önüme döndüm. Dersin başlamasına az kalmıştı. Geç kalmak isteyeceğim son şey olduğu için yataktan kalktım ve adımlarımı kapıya çevirdim. O sırada Tuğçe'nin de kalktığını fark ettim. Ikimizin de dersi sabahtı anlaşılan. Birlikte kapıdan çıktık. Tuğçe uyku sersemi bir şekilde sallanıyordu benim aksime. Onun bu haline gülümsedim. Çok tatlı bir kızdı. Daha tanımasam bile bu belliydi. Ayrıca çok da güzeldi. Düz saçları sersemlikten olsa gerek hafifçe dalgalanmıştı. Bu hali de çok güzeldi. Açık kahve gözleri saçlarının arasında kayboluyordu. Onu incelediğini fark edip bana döndü huzursuzca.
"Niye öyle baktın, çok mu sersem gibiyim?" dedi hala tam anlamıyla kendine gelememiş sesiyle.
"Yok hayır, çok güzelsin. Ondan gözüm takıldı. " dedim batırdığımı temizlemek için. Hoşuna gitmiş gibi mırıltılar çıkararak bana döndü.
"Ne sandın, ben bihter ziyagil'im. Ölürken bile asil olan o kadın!"
Gülümsemem büyüdü. Neşesi kısmen bana da bulaştı. Ona takıldım bende.
"Bende Adnan Ziyagil'im. Asla yüzü gülmeyen garip."
Ikimizde güldük bu sefer. Tuğçe bana baktı. "Gün aymış neden söylemiyorsun?" dediğinde anlamazca ona baktım.
Eliyle uzaktaki ağacın altında sigara içen çocuğu gösterdi ve ardından bana döndü tekrar.
"Çok bakma. Onun adı Günay. Gün aymış derken ondan bahsediyorum. "
Yüzümü buruşturarak bu iğrenç espriye tepkimi gösterdim. Benim aksime Tuğçe'nin gülüşü büyüdü. Sabah sabah fazlasıyla neşeliydi.
Fakültenin önüne gelince ayrıldık. Ben fen fakültesine girdiğimde saate baktım. Başlamasına birkaç dakika kadar az bir zaman kalmıştı. Adımlarımı hızlandırdım ve sınıfa doğru ilerledim. Sınıfın açık kapısından içeriye girene kadar içimdeki gerilim beni buldu ve yanıma kadar geldi. Elimin titremesine engel olamazken boş olan ortalarda bir sıraya oturdum. Kimseye bakmadım. Oturduğum sırada önüme bakarak sakinleşmeye çalıştım. Nefesim düzene girdiğinde gözümün ucuyla sınıfa göz gezdirdim. Birkaç kişi kendi halinde takılıyordu. Bir kısmı da fısıldaşıyordu. Içlerinden biri dönüp bana baktığında konunun ben olduğunu anladım. Önüme döndüm. Cebimdeki kulaklığı çıkarma gereği duymadım. Birazdan hoca gelirdi zaten.
Konuşmaları duymadığım için şu anlık iyiydim. Sınıfta nerede oturuyordu hiç dikkat etmemiştim. Zaten ne zaman dikkat etmiştim ki. Genelde o önüme çıkardı ben ona bakmazdım, bakamazdım. Şu anda da olduğu gibi. Kafamı kaldırıp etrafa bakacak gücüm yoktu. Sınıftaki insanlar korkutuyordu beni. Düşünceleri, sözleri, bakışları... Düşünceleri zihnimi yakıyordu, sözleri kulaklarımda çınlıyordu, bakışları gözlerimi delik deşik ediyordu... kısaca insanlar beni öldürüyordu, ben ise kaçmaya çalışmıyordum bile...
Elimdeki telefonun ekranı açıldığında zihnimdeki karanlık dağıldı. Gelen bildirime baktığımda şaşırmadım.
0536 *** : Iyi misin?
0536 *** : İyi görünmüyorsun.
0536 *** : Bana neden bakmıyorsun?
0536 *** : Her sabah once selamlaşır sonra oturdun.
0536 *** : Bugün iyi değilsin.
0536 *** : Yardım etmemi ister misin?
Beni gördüğünü bir anlığına unutup kafamı iki yana salladım. Aniden durdum ve mesajlara baktım. Yardım ıstiyor muydum? Evet. Onun yardımını istiyor muydum? Bilmiyorum...
Derin nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Çantamdaki su şişesinden birkaç yudum su içtikten sonra biraz daha rahatlamıştım. Defterimi de çıkarttım ardından. Kendimi rahat hissetmem için zihnimi başka bir yere odaklamam gerekiyordu. Artık bu hızlı kalp atışlarına, aniden gelen rahatsızlığa, insanlara olan tereddütüme alışmıştım. Resmen anksiyete ile yaşamayı öğrenmiştim! Yine de hayatımın bir parçası olduğu için kendimi ondan ayrı düşünemiyordum. Korkularım olmadan bir "hiç" miş gibi hissediyordum...
Hocanın sınıfa gelmesiyle sesler kesildi. Bende artık rahat hir nefes aldım. Gerginliğim bir nebze azalmıştı. Bugün sadece 3 dersim vardı. Biter bitmez gitmek istiyordum. Ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum.




Loading...
0%