Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@bayangizemxx_

Uzun ve sıkıcı geçen dersin sonunda kendimi hızlıca dışarıya attım. Sınıfta daralıyordum. Ayrıca içerisi insana bayacak kadar sıcak olmuştu ve soğuk diyerek camları açmamışlardı. Hoca tahmin ettiğim gibi blok yapmıştı. Ablama söylediğim saate göre fazladan on beş dakikam vardı. Cebimdeki kulaklığı kulağıma taktım ve telefona bağladım. Müzik dinleyerek geçirsem vaktimi hiç fena olmazdı.

 

Kampüste yavaş ve uyuşuk adımlarla yürürken kulağımda melodinin tadını çıkarıyorken yanıma gelen Ilgaz'ı fark etmemiştim. Kulaklığımın birini alıp kulağına yerleştirdi. Ben şaşkınca ona bakarken durmadan yavaşça yürümeye devam ettik. Kulaklığı tek takmayı sevmediğim için kulağımdakini de çıkartıp ona uzattım. Anlamazca bana baktı.

 

"Tek kulak takmayı sevmem. Al sen dinle."

 

Sesim bozulmuş gibi çıkmasın diye ne kadar çabalasam da öyle çıkmıştı. O da kulağındaki çıkartıp bana uzattı.

 

"Bende sevmem."

 

Gözlerimi kısarak baktım. Biraz benden uzun olduğu için kafamı yukarı kaldırmam gerekmişti. Komik göründüğümü düşündüğüm için kulaklığı aldım ve önüme döndüm. Kıvırdım düzgünce ama çantama koymadım. Ablam en geç on dakika sonra geldim diye arardı. Fazlasıyla dakik bir ruh hastasıydı.

 

"Benimle neden konuşmak istiyorsun ki? Eminim seninle konuşmak isteyen onlarca kız vardır. "

 

Durmadan benim hızımla yürümeye devam etti peşimden. Umursamazca ve sakin bir tavırla bana döndü. Bakışlarında gerçek mânâda huzur vardı. Sevecen bir gülümsemesi vardı.

 

"Başka kızlar umurumda değil. Ben seninle konuşmak istiyorum."

 

"Iyi de benimle neden konuşmak istiyorsun ki?"

 

Benim gibi bir sadece ile, korkakla, sessizle neden konuşmak istesin ki? Mantıklı değildi. Gerekli olmadıkça konuşmayan biriydim ben. Neden benimle konuşmak istesin ki?

 

"Farklısın çünkü. "

 

. . .

 

Bir gece yarısı diye başlardı bazı hikayeler. Bazıları da bir sabah vakti diyerek. Bir intihar saati diyerek başlamıştı benim hikayem. Ölmek için attığım kim bilir kaçıncı adımımda başlamıştı hayatım. Kendinden ve tüm insanlıktan kaçan birinin kolunu tutup hayata bağlayan o an... kolumdan tutmuştu hayat daha fazla kaçamayayım diye. Zaten yorulmuş olan bedenim de ayak uydurmuştu beni durduran nedene.

 

Insan bazen durmak zorundadır. Sürekli kaçamazsın çünkü. Ama ben durmayı o kadar uzun zamandır reddettigim için artık durmak ne bilmiyordum. Birinin beni durdurması gerektiğini de bilmiyordum. Hayat beni istemiyormuş gibi hissederken durmayı kendime acımak saydığım için kendimden kaçmak için durmayı düşünmüyordum. Zihnimi susturmak için hiç durmadan konuşmak gibiydi yaptığım.

 

Farklısın demişti bana. Biliyordum bunu zaten. Kaç kişi kaçıyordu ki kendinden yıllarca. Sadece bunu duymak istediğimi bilmiyordum. Farklı olduğumu bilsem de duymak çok daha farklı hissettirmişti. Sanki bir ayıbın söylenmiş de rezil olmuşsun gibi değil. Bir tek sana ait bir şeye sahip olduğun söylenmiş gibi hissettirmişti. Anlamlandıramasam da iyi bir şeyler hissettirmişti.

 

Ablam ve eniştem önde tartışırlarken benim normalden daha dalgın halimi görmemişlerdi.

 

"Ziya, yemek yiyelim işte! "

 

"Canım benim, saat daha on bir."

 

"Bana ne saatten! Açım ben. "

 

"Ne zaman doyurabildim ben seni, güzelim?"

 

Gereksiz yere birbirlerine bağırıyorlardı. Birbirlerini kırmıyorlardı elbette. Hatta Ziya abi durumdan gayette memnun gibiydi. Ablam da her zamanki gibi açtı. Midesinde kara delik olsa anca bu kadar aç olurdu.

 

"Eylül, sen söyle yemek yiyelim mi?"

 

Aniden bana dönen ablamla birlikte şaşkın bakışlarımı etrafa attım. Konu ne ara dönüp beni bulmuştu? Aralarındaki tartışmanın yanı sıra kafamın içindekilerden dolayı bir şey duyduğum da yoktu.

 

"Ben bilmiyorum."

 

Tek kaçış noktam bilmiyorumdu. Sıkıştığım her anda bilmiyorum demek kolay bir kaçış gibi geliyordu. Hem zaten daha yeni bir şeyler atıştırdığım için aç da sayılamazdım. Ama yine de yemek olsa yerdim. Benim için hiç fark etmiyordu.

 

"Neyi biliyorsun, depresif?"

 

Gülümseyerek cevabımı verdiğimde öfkeyle soluyarak önüne döndü. Ziya abi pek zorlamaz buyuk ihtimal bir şeyler alırdı ablama. Nasıl bir açla evli olduğunu kendisi de biliyordu. Dediğim gibi bir süre sonra Ziya abi yakın bir marketten birkaç bir şey aldı.

 

Ablam poşetteki yiyecekleri inceledi. Birkaçı çok hoşuna gitmiş olmalı ki yüzündeki gülümseme ve memnuniyet ifadesi büyüdü. Sonra dönüp Ziya abinin yanağını öptüğünde bir anlığına şaşıran Ziya abiyi izledim. Şaşkınlığı araba kullandığı için hızlıca üzerinden attı.

 

Onların mutlu halleri içimi ısıttı ama bir yandan da canımı yaktı. Bu kadar mutluluğu ve sevgiyi kendimde hayal bile edemiyor olmak içimi acıttı. Sevgi, insanları hayata döndüren o mucizevi duygu... Beni hayata döndürecek o mucizevi kuvvet olmadığı kesindi. Hayalim hiçbir zaman mutlu bir hayat olmamıştı. Dışlanmadan olduğum halimle kabullenilmek istemiştim şu hayatta en çok. O da imkansız bir dilek gibiydi. Çünkü sen savaşacak cesarete sahip değilsen kimse seni görmez, herkes seni ezer geçerdi. Sen kendini göstermek zorundaydın kabullenilmek için ve benim buna olan cesaretim kırılalı yıllar olmuştu. Hayatımı yaşayacak kadar bile umudum kalmamıştı kendime karşı. Hayattaki tek amacım ölmek olacak kadar bitmiş tükenmiştim. Ve bunun en kötü yanı bunu kendime ben yapmıştım...

 

"Eylül, burada mısın? "

 

Ablamın sesiyle içimdeki kafesten ayrıldım. Düşündükçe düşüncelerim beni boğuyordu. Nefes aldıkça nefesim tıkanıyordu. Ölmeyi amaç edinerek yaşamak böyle bir şeydi sanırım.

 

"Buradayım." Fısıltı gibi çıkan sesim kendimi saklamama engel oluyordu. Sıkıntım sesime sonra yüzüne yansıyordu.

 

Öyle bir baktı ki ablam, bu demekti ki evde her şeyi anlatacaksın en baştan. Ablam her zaman benim yanımdaydı. Ablalar hep öyleydi. Ne kadar sevmiyor gibi görünsen de içinde hep ona ayrı bir yerin olurdu.

 

"Biri sana 'farklısın' dese bunu nasıl yorumlardın, abla? "

 

Aniden durakladı önce. Sonra sakince bir nefes verdi. Ne diyeceğini kestiremiyor gibiydi sanki. Yine de biliyordum ki cevapsız bırakmazdı.

 

"Kimin söylediğine bağlı. "

 

Ilgaz benim için kimdi? Bilmiyorum. Ama diğerleri gibi değildi benim için. Benim için o da farklıydı. Neden bilmiyordum ama ondan beni çeken farkşı bir şeyler var gibi hissediyordum. Sanki kimsenin ulaşamadığı fakat benim ulaşabileceğim bir başka yanı vardı. Ayrıca kafamı karıştıran başka şeyler de vardı.

 

"Yine de bunu söylerken ki sesinden ve mimiklerinden anlayabilirsin. Ne anlamda söylediğini yani."

 

Duraksadıktan sonra devam eden ablama baktım dikkatle. Bana uzun zamandır abla tavsiyesi vermemişti. Özlediğim söylenemezdi belki ama iyi hissettirmişti.

 

"Bir erkek farklısın diyorsa abim, ya senden hoşlandığını söylemeye çekiniyordur ya da boşver o kısmını. Kimse eğer ben ilk anlamda söylediğine eminim. "

 

Ziya abi konuştuğunda ikinci ihtimalin ne olduğunu anlamıştım. Ya da seni kendinden uzaklaştırmak istiyordur, diyecekti. Ama daha yakın bile değilken uzaklaştırmak istemek pek mantıklı değildi. Hele ki daha yeni yeni konuşmaya çalışırken.

 

0536 *** : Seni korkuttuysam çok özür dilerim.

 

0536 *** : Böyle erken ve aniden söylememeliydim.

 

Yanlış bir şey yapmamıştı. Gerçekten hoşlanıyor olmalıydı. Yine de o kadar dikkat edecek kadar bakamamıştım yüzüne. Utanıyordum direkt olarak yüzüne bakmaya. Kendi duygularım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Kaybolan hislerimi anlamaya çalışmak boş bir intihar girişiminden daha da acı veriyordu.

 

0505 *** : Sorun yok.

 

0505 *** : Ben sadece korktum

 

Mesajı gönder tuluna aniden bastım. Yoksa o mesajı asla gönderemezdim. Korktuğumu söylemek hep pişmanlığın olmuştu çünkü.

 

0536 *** : Defalarca kez özür dilerim.

 

0536 *** : Korkutmak istememiştim.

 

0536 *** : Bunu telafi edeceğim ama söz.

 

Telefonu kapattım ve cebime koydum. Araba da zaten eve gelmişti. Uzın bir süre kalacakları için ev kiralamışlardı ve beni de yanlarında sürüklüyorlardı daha rahat sıkıştırmak için. Veya da kendime bir şeyler yapmama engel olmak için...

 

Ev şirketten olduğu için bu şekilde toplantılar için hazırda tutulıyordu. Hatta dün temizlenmiş olmalıydı. Ablamla ikimiz eve giderken Ziya abi arabayı otoparka götürdü. Ev bir apartman eviydi ve tüm apartman şirkete aitti. Babamın şirketine... Ziya abi ve ablam babamın şirketinde çalışıyordu. Annem de kendi ilaç firmasına ait şirkette çalışıyordu. Mezun olunca bende annemin yanına geçecektim. Kardeşim daha kesin değildi. Sınava hazırlanıyordu.

 

"Ekim, ben geldim! "

 

Ziya abi de geldiğinde biz ikimiz kendimizi koltuklara bırakmıştık zaten o da yanımıza bıraktı kendini. Koltuklar fazlasıyla rahattı. Tam olarak ablam ayarlamıştı eşyaları. Zaten Ziya abi her geldiğinde burada kalırdı. Yeri sabitti.

 

Herkes koltukta öylece uzanmıştı. Kafamı kaldırdım ve beyaz tavana baktım. Kenarlarda minik göçüklerde gezindi gözlerim. Sonra içimdeki boşluklara ne kadar da çok benzediğini fark ettim. Ruhumda oluşmuş her bir göçük başka bir kalp kırıklığıydı. Her biri başka bir acıydı, başka bir kalp yorgunluğuydu.

 

 

 

 

Loading...
0%