@bayrak
|
Bölümü beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayalım.😇
13.BÖLÜM *🫡
Yazardan
Gün en sonunda bitmişti. Adal ve Güldeste eve gidiyorlardı. Kahkahaları resmen mahallede yankılanıyordu. "Ay nasıl da rezil oldu?" Kahkahasını güçlükle durdurup konuştu Güldeste. Adal'ın kime çektiği belliydi. Akay ailesinde kahkahasız bir gün bile geçmezdi. "Kız bağırma." Dedi Adal. Sesleri mahallede deprem yaratıyordu adeta. "Dur duramıyorum." Dedi kahkahayla karışık bir şekilde Güldeste. Elli yaşında bir kadın için birhalli şakraktı.
Eve vardıklarında söylene söylene çıktı merdivenleri. "Ay benden geçmiş merdiven." Adal arkadan gülerek dinliyordu söylenmelerini.
Kapı zilini çaldılar. "Aç kapıyı gardiyan! Sevdiklerim yok burda!" İçeriye kapıyı açmalarını söyleyen bir mesajdı bu. Akay ailesinin kapıları parola ile açılıyordu. "Parola." Dedi içeriden bir ses. "Bu tarlaya bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış. Bu tarlaya da ekilen bir şinik kekere mekereye de boz ala boz başlı pis porsuk dadanmış. O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuk, diğer tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğa demiş ki. "Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksun?" O da ona cevaben "Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuksan ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz ala boz başlı pis porsuğum." Demiş."
Ailedeki en büyük yetenekten biri ise buydu. Bu tekerlemeyi söyleye biliyorlardı.
Adal tekerlemeyi söyledikten sonra kapı açıldı. Gözünde okuma gözlükleriyle ve elindeki çay bardağıyla buyur etti karısını ve oğlunu Akın.
Çantasını ayakkabılığın tepesine fırlattı Güldeste. "Yoruldum ayol." Yatak odasına doğru ilerledi. "Allah'ın nimetine böyle denmez ama kısır rezaletti." Dedikodu saati geliyordu. "Gökmen çay koy." Adal ise kardeşine Emir verip kendini yatağa attı. Gökmen oflayarak mutfağa gitti.
Akın çayını yudumlayarak karısı ve oğlundan gelen dedikoduları dinliyor. Gökmen dedikodulara anıra anıra gülüyor. Adal ve Güldeste gülmekten çayları püskürte püskürte dedikoduları anlatıyorlardı. Akay ailesi mutlu aile tablosuna örnekti.
*******
Geçmiş
Tarih: 27.11.2002
Salonda dinleniyordu Ali. Görevden gece geç saatte gelmişti. Çocukları geldiğini fark etmemişti. Sabah ise erkenden okula gittikleri için yine görememişlerdi. Kızı aslında az sonra evde olabilirdi. Anaokuluna gittiği için öğlen on ikide çıkıyordu.
Burnunda tütüyorlardı. Onları evde bırakıp gitmesi güçtü. Ama çocuk yapmadan önce böyle şeyler yaşayacağını biliyordu. Bu yüzden hiç isyan etmemişti.
Çocuklarını düşünürken bir kapı sesi işitti. Galiba prensesi Ebrar Sarah gelmişti. Mavi gözlü bebeyi. O mavişti ve Ali ise mavilenmişti.
Ayak sesleri geldi. Salona minik bir kız girdi. Ebrar Sarah. Ali'yi görünce gözleri parladı. "Baba." Babasına doğru koştu ve koluna sarıldı. "Yaralandın mı?" Başını aşağı yukarı salladı Ali. "Canın acıyor mu?" Yüzündeki tebessüm büyü Ali'nin. "Çok az. Ama sen öpersen geçer."
"Nasıl geçer?"
"Senin öpücüğün sihirli. Sen öpersen her şey geçer." Önce koltuğa, koltuktan babasının kucağına atladı. Ve ardından yanağına bir öpücük kondurdu. "Geçti mi?"
"Geçti."
*******
Bartu Aslan Karakum'dan
Albayın bana verdiği belgeleri bitirmeye çalışıyordum. Askeriyede o kadar kişi varken ben seçilmiştim. O kadar işsiz insan varken ben mi? Benim bir timim var. Başka birine verebilirdi. Mesela İpek. Mesela Orhan...
"Bartu! Ben bilgisayar yasak demedim mi?" Annemin sesiyle kafamı kaldırdım. "Hasbinallah veliminel vekil." Ne zaman gideceklerini bilmiyorum ama keşke şuan gitseler. "Ne mırıldandın sen?"
"Hiç."
"Ne yapıyorsun?" Bilgisayarı anneme doğru çevirdim. "Ne bu?" Alah'ım yarabbim. "Yarına yeti-" Sözümü biri böldü. Kim mi? Babam. "Asker diye geçiniyor bizimki. Hani timin vardı senin. Belgelerle uğraşıyor." Sus adam sus. "Eh boş gezenin boş kalfası nolacak." Sus sus. "Çocukken de hep böyle saçma işlerle uğraşırdı bu yine. Yok resimdi, yok müzikti." İkisinde de iyiyim. "He birde halk oyunları." Sen beni net kıskanıyorsun.
Babamın daha fazla boş yapmasına dayanamadım ve pılımı pırtımı toplayıp odama yöneldim. "Noldu, rahatsız mı oldun?"
*******
Ebrar Sarah Çevik'den
Saat on iki. Kurtarıcım. Neyden mi? Ceyda'dan. Seanslarım iptal olduğundan mütevellit kafamı ütülemişti. Öğle arası candır. Kırk bir tür makyaj tavsiyelerini dinlemekten yorulmuştum. Kendime güzel bir bank arıyordum. Günler sonra rahat bir yemek yiyeceğim için bir mutluluk var içimde. İpek sabah taburcu edilmişti. Yani nişan tarihini soran bir takıntılı insan yoktu.
Güzel bir bank bulup yerleştim. Poşetini açtım ve yemeğimle bakıştım. Tavuk döner, ayran.
Bir süre yemeğimin tadını çıkarttım. Tabi izlendiğimi hissetmeden önceydi bu. Şüpheyle taradım etrafı. Tam karşımdaki bankta durdum. Kumral yeşil gözlü bir beyefendi ile kesişti gözlerim. Bana bakıyordu. "Önüne bak lan." Bunu söyleyince güldü. "Önümde sen varsın." Sinir kat sayım artıyor. "Başka yere otur o zaman."
"Sen başka bir yere git." Kimsin ya sen? "Bela mı istiyorsun?" Pis pis sırıtıyordu. "Sence?" İstiyorsun. "İstiyorsun." Her cümlemde daha da gülüyordu. Ben bu adamın ağzını yırtarım. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Ayağa kalktı. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun Ebrar?" Ebrar?
*******
Yazardan
Arabayı park edip indiler arabadan. Ayşe, Elif ve İpek. İpek bugün taburcu olmuştu. Kızların ona bir sürprizi vardı. Ayşe koluna girmişti. İpek gözünü arabalarda gezdirirken bir şey fark etti. Bir motor. Siyahtı, üstünde beyaz ejderhalar vardı. Yamaha yzf r6. "Oha!" İpek'in tepkisi ani oldu. Motorları severdi. "Bu bebek kimin?" Elif ve Ayşe sırıttı. "Bir yüzbaşının."
"Sizin değildir. O zaman Bartu mu?" Kaflarını sağa sola salladılar. "Orhan?"
"Senin." Dedi Ayşe. "Hadi lan oradan." Bir süre sessiz durdular. İpek Ayşe ve Elif'in bakışlarından inanmış olmalı ki motora sarıldı. "Nasıl aldınız bunu? Çok pahalı bir motor." On beş kişi birleşip almışlardı.
*******
"Anne, abinin bacağı demir!" Bir kız çocuğu Okay'ı gösterek annesine seslendi. Pantolonunun bacağı hafif yukarı çekilmişti. Bu lafı duyduğu gibi yere indirdi paçasını. Dışarıya sadece market alışverişleri ve iş için çıkıyordu. Neden mi? Korku. Daha deminki kızın sesini duymadınız mı? Kendini aciz hissediyordu. Ona bakan gözleri her daim hissediyordu.
O günden sonra hayatı bitmişti. Hep düşünüyordu, o bomba patlamasaydı her şey farklı olur muydu?
*******
Geçmiş
1 yıl önce
"Komutanım bir oda daha var."
"Bana niye söylüyorsun oğlum içine gir bak." Artık görev son bulmuş denile bilirdi. Helikoptere atlayıp gideceklerdi, tabi Adal gelirse. Adal hala daha evi inceliyordu.
İçeriye girdiğinde beklenmedik bir manzara ile karşılaştı. Saatli bomba. 07.57 07.56 07.55
"Komutanım, saatli bomba." Heran sinirlenmeye hazır olan Bartu'nun sinir katsayısı arttı. "Okay yürü git bak." Okay çantasını aldı ve koşarak ilerledi. Elleriyle yüzünü ovdu Bartu. "Tam bitti derken baştan başlıyoruz!"
Bartu eve ulaştığında altı dakikası kalmıştı sayacın. "Adal evden uzaklaş, burası bende." Başını aşağı yukarı salladı ve odadan çıktı. 05.00
Zaman daralıyordu. Telaş yapmaması gerekiyordu aslında lakin telaş yapmamak elde değildi. Kabloların rengi bile yoktu. Alayı siyahtı.
Artık saniyeler kalmıştı. İyi düşünmeye çalışıyordu ama olamıyordu.
Son on saniyeden sonra aklına sanki birisi sanki rakamları bağırarak söylüyordu. Dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir. Sonrası karanlık.
Gözlerini açtı Okay. Beyaz bir odadandı, beyaz renk gözünü aldığı için geri kapattı. "Hayatım." Sesi duyunca gözlerini tekrar açtı. Sevdiceği, Ela'sı başındaydı. "Meleğim." Ela sarıldı koynuna. "Seni çok özledim."
Doğrulmak için sağ bacağından destek alacaktı ama bacağını hissetmiyordu. Daha doğrusu hissedecek bir bacağı yoktu. Battaniyeyi kaldırdığında gelecekteki hayatını mahvedecek bir manzarayla karşılaştı.
O günden sonra sadece bacağını kaybetmedi Okay. Kendisinde aşağılık kompleksi oluştu. Kendice hiçbir şeye layık değildi. İlk iş sevdiceği, hayaller kurduğu, bir tanesinden ayrıldı. Onunla evlenemez, onun hayatını mahvedemezdi. Mesleği de gitmişti elden. Karargahta çalışıyordu ama o dağ adamıydı.
Psikolojik destek almıştı ama nafile. Bacağını geri getirmiyordu. Bir süre evinden hiç çıkmamıştı. Korkuyordu belki. Belki utanıyordu. Bunu bilemeyiz. Ama şunu bilebiliriz. Her gece ağladığını. İlk zamanlar protez bacağıda kabul etmedi. Yerini tutamayacağını biliyordu. Kendini öyle daha aciz hissedeceğini de biliyordu.
Psikolojik destek için Ceyda özel olarak evine gidiyordu. İntihar girişimi riskine karşı evini izliyorlardı. Eve insan almıyordu. Ceyda çok ısrar ettiği için almaya başlamıştı.
*******
Gel zaman git zaman. Okay alıştı. Ona bakan gözleri çok da umursamıyordu. Ya da kendini kandırıyordu. Ceyda'ya her umursamıyorum dediğinde "Umursamayan insan depresyona girmez." Cevabını alıyordu.
Yavaş, yavaş evine ilerliyordu. Bir araba yanında durdu. "Çıtır! Götüreyim mi gideceğin yere?" Ceyda arabasıyla fink atıyordu.
*******
"Cimbom! Cimbom!" Bahadır ve Esra İstanbul'daydı. Fenerbahçe ve Galatasaray maçına gelmişti. Esra Galatasaraylı, Bahadır ise Fenerbahçelidi. Maça gelmek için saçma bir kadroydu. Hanımcı Bahadır ve Hanımcı Bahadır'ın hanımı Esra. "Yenilmeye hazır mısın?"
"Maç başlasın o zaman göreceğiz anyayı Konya'yı."
Maç başlamıştı. Aynı tribünde duramayacakları için ayrıldılar. Bahadır Galatasaray tribününde nasıl hayatta kalsın? Kalırdı aslında. İyi dövüşür Bahadır.
Esra avazı çıktığı kadar bağırıyordu. "Goooooool!" Mertens'in golüyle coştu tribün. Fenerbahçe tarafı ise tamtersiydi. Bazı üzüntüler filizleniyordu.
Maç sonu 3-1. Fenerbahçe kaybetmişti. Kol kola girip çıktılar stadyumdan. Bahadır çok mutsuz gözükmüyordu. "Üzülmedin mi Fenerbahçelim?" Bir öpücük kondurdu yanağına. "Hanımımın takımı kazandı. Hanımım mutlu ben mutlu."
*******
yazar notu:
Nasıldı?
İnşallah beğenmişsinizdir.
Bahadır'ın hanımcılık şaka mı?
Tiktok: @ates_kitap4380
Instagram: @gencyazarinizz_
Cemile kaçar. |
0% |