Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@bayrak

*🫡

 

 

 

 

 

 

 

ANLATICI:İLAHİ BAKIŞ AÇISI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Bize verilen koordinata ulaşmak için aralıksız 1-2 saat yürümemiz gerekiyor beyler. Sende dahil Dirse." Dedi Bartu. "Yürümek mi?" Dedi Onur Han. Sanki Karadeniz'de gemileri batmış edasıyla. "Noldu koçum. Asker olurken böyle hayal etmemiş miydin?" Dedi Aras alaycı bir ses tonuyla. "Yok, yani öyle demek istemedim komutanım." Onur Han çaresizce toparlamaya çalışıyordu. "Palavra, palavra." Dedi Aras çok eğleniyordu. "Ya o değil de gitti bizim çiğ köfteler." Dedi Bahadır. "Eymen de gelicem diye heyecanlanmıştı." Dedi Ramazan. "Muhammed Ali'm de mutlu olmuştu." Dedi Muhammed Mustafa. "Diyarbakır yoluna değil artık. Suriye yolları." Dedi Adal. "Dönünce gideriz artık." Dedi Uzay. "Her işte bir hayır vardır." Dedi Muhammed Mustafa. "Adal." Dedi Dirse Emredersiniz komutanımlar dışında ilk defa konuşmuştu. "Efendim teğmenim." "Sen bizi götürecek adama iptal olduğunu söyledin mi?" Birsini ayarlamışlardı. Şırnak merkezden. "Söyledim." "İyi." Muhabbet bu kadardı. Helikoptere tekrar sessizlik çökmüştü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Helikopter yere inmişti. Tim teker teker aşağıya indiler. "Beni takip edin." Dedi Bartu. Sıra halinde ilerlemeye başladılar. "Harita." Dedi tekrar Bartu. Onur Han haritayı eline alıp Bartu'nun yanına doğru koştu. Bartu haritayı inceledi yürümeye devam ederken. "Soldan devam ediyoruz." Bartu'nun ardından herkes sola yöneldi.

 

Birsüre sonra verilen koordinata ulaşmışlardı. "Uydu telefonu." Dedi Bartu. "Buyrun komutanım." Dedi ve felefonu uzattı Adal. "Ateşbirden yuvaya. Yuva sesimi duyuyor musunuz?" "Ateşbir dinlemedeyim." "Verilen koordinata ulaştık. Sahadaki elemana bağlana biliriz." "Hemen bağlıyorum. "

 

 

 

 

 

 

 

Timi'nin tam karşısında oturuyordu Efe. "Yuvadan Yiğit'e. Beni duyuyorsan öksür." İki kere öksürdü Efe. "Tamam, güzel. Ateş timi hedefe ulaştı. Evin bir kilometre ötesindeler. Timi'yi oradan canlı çıkaracaksınız." Efe ayağa kalktı. "Where? (Nereye?)" Diye sordu Timi. "I am going to toilet I'll comeback in 1 minute (Tuvalete gidiyorum hemen dönerim)." Dedi ve Tuvalete doğru ilerledi. "Şimdi daha rahat konuşa biliriz. Yalnız hızlı olmamız lazım." "Seni tim komutanına bağlıyorum." "Tamam." Efe kapıyı açıp çıktı. "Timi I need to have a rest. I am going my room (Timi ben birazcık dinleyeceğim. Odama geçiyorum)." Dedi ve odasına doğru yürümeye başladı. "Ateşbirden Yiğit'e beni duyuyor musun?" "Duyuyorum." "Ne zaman girmeliyiz?" "Doğru zamanı ben size söyleyeceğim." "Tamam." Tam bu sırada İçeriye Timi girdi. "MAN! We need to go they (Dostum, gidiyoruz geliyorlar.)" Dedi ve Efe'nin kolundan tutup çekmeye başladı. Timi koştuğu için Efe de koşmak zorunda kalıyordu. Kulaklığı düşmüştü.

 

"Yiğit orada mısın?" Dedi Bartu. "Yiğit! Beyler ve Dirse Efe'ye ulaşamıyoruz." "Nasıl?" Dedi Adal. Sesi telaşlı çıkmıştı. Hepsi etrafa dağılmıştı. Birden Adal kafasının yanından bir şey geçtiğini hissetti. Etrafına baktı büyük ihtimalle Keskin nişancı vardı. "Keskin nişancı!" Dedi ve siper aldı. Bir kurşun daha. "Mustafa Başçavuşum bulun onu." Dedi Bartu. Bir kurşun daha. "Büyük ihtimalle sniper kullanıyorlar." Dedi Ramazan. Bir kurşun daha. "Lan bunlar keleş kullanmorlarmıydı? Snipera ne ara levent atladılar?" Dedi Adal. Bir kurşun daha. "Nerede bu gavur?" Dedi Mustafa. Başka biri olsa küfür etmişti. O gavurlar için günaha giremem derdi. Bir kurşun daha. "Sanırım buldum." Dedi Mustafa. Bir kurşun daha. "Sanırım ne demek?" Dedi Bartu . Sesi sinirli çıkmıştı. Bir kurşun daha. Bir kurşun daha. Bir kurşun daha. Nişan aldı Mustafa. Ve sıktı. Tek atış. Onlarca kurşun sıkıp kimseye zarar gelmemişti. Mustafa'nın tek kurşunuyla gebermişti. Bu sadece Mustafa'nın kurşunu değildi. Bu Türk askerinin kurşunuydu. "Mustafa Başçavuş şo-" Diğordu Adal ama tam bu sırada birinin dağdan kaçtığını gördü. Silahını aldı ve koşmaya başladı. "Adal nereye? Oğlum gel buraya!" Dedi Bahadır. Adal'ın üstünde hücum yeleği yoktu. Daraldım diyrek çıkartmıştı.Silahını aldı ve oda Adal'ın arkasından koşmaya başladı. "Adal dur!" Diye bağırdı tekrardan Bahadır. Tam bu sırada miğferinden birşey sekti. "Temas var!" Dedi ve çöktü yere. İşté şimdi başlıyordu çatışma. "Adal yere yat!" Dedi Bahadır. Adal kimseye aldırmadan kayaya tırmanıyordu. Kayanın üstüne çıktığında koşmaya devam etti. Onu kimse durduramazdı. Bahadır aynen bu şekilde düşünüyordu. Ama düşüncelerini bölen bir olay yaşandı tam o an. Adal'ın yere düşmesi.

 

 

 

ADAL!" Diye haykırdı Bahadır. Kulaklıktan ziyade uzakta olmasına rağmen dışarıdan duymuştu Bartu bu haykırışı. "Bahadır Adal iyimi?" Dedi Bartu. Bu haykırış hayra alamet değildi. "Bilmiyorum yanına gidiyorum şuan. Koruyun beni." Dedi Bahadır. Bahadır koşuyordu ama koştuğunu hissetmiyordu. Belkide Adalı oradan alıp götürmüşlerdi. Bunu düşündükçe daha hızlı koşmaya başladı. Adal'ın yanına vardığında onu bir kayanın arkasına çekti. "Ramazan abi buraya gelmen lazım. Adal vurulmuş. Kurşunlar içeride." Dedi Bahadır mikrofona doğru. "Ramazan abi yanlarına gidin." Dedi Bartu. "Mustafa." "Efendim komutanım." "Adal'ların oraya giden nişan alan herkesi indir." "Emredersiniz." Ramazan Adal'ın oraya var gücüyle koşarak ilerliyordu. Yanlarına varınca yere çöktü. Silahını kayaya dayadı. "Karnındaki kurşun derinde." Dedi Bahadır. Ramazan çantasını açtı. Enjektör ve bir küçük ilaç gibi bir şey çıkardı. "Ciddimi yarası abi?" Dedi Bahadır. İki kurşun vardı vücudunda. Birisi karnında. Diğeri ise sol göğsünün bir kaç santim altındaydı. Üstünde hücum yeleği yoktu. "Hücum yeleğini sen mi çıkarttın?" Dedi Ramazan. "Hayır birlikte ilk yerleştiğimiz yerde daraldım Dedi ve çıkarttı." Bu çocuk beyinsiz diye geçirdi içinden Ramazan.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güneş yavaştan batmaya başlamıştı. Helikopterin ineceği lokasyona gideceklerdi. Çatışma çoktan bitmişti. Timi'yi ellerinden kaçırmışlardı. Efe'den haber alamamışlardı. Yanlarında kumaş sedyelerden vardı. "Dikkat sarsmayın." Dedi Ramazan. Adal'ı ayaklarından Onur. Omuzlarından Aras tutmuş kaldırıp sedyeye koyuyorlardı. "Bilinci açılmazmı komutanım?" Dedi Onur. "Şuana kadar açılmadı." Dedi Ramazan. O bunu derken Adal'ın gözleri aralanmıştı. "Gözleri açılıyor." Dedi Bahadır umutlanmış bir şekilde. "Adal kardeşim iyi misin?" Dedi Bahadır yanına eğilerek. "K-kaçtı. E-e..." Zarzor konuşuyordu. "Kendini yorma." Dedi Ramazan. "E-efe onun y-yanındaydı." Zor konuşuyordu ama konuşuyordu. O Adal'dı o konuşurdu. Nefessiz kalsa bile konuşurdu. "Lan Adal azcık sus dır dır dır dır dır dır. Buda kafaya." Dedi Uzay sesi acayip buruk çıkmıştı. "Adal her türlü konuşur." Dedi Dirse. Haklıydı. O gün ölse bile sesli getirirdi şehadeti. Niyemi konuşmuş olsun diye. "Tamam artık gidiyoruz." Dedi Bartu. Onur, Bahadır, Uzay ve Aras sedyeyi tuttular. Mustafa Adal'ın silahı ve eşyalarını taşıyordu.

 

 

 

 

 

Helikopterin ineceği lokasyona gelmişlerdi. Helikopter onları orada bekliyordu. Hepsi Helikoptere bindiler. "Direkt hastaneye gidiyoruz. Adal ağır yaralı." Dedi Bartu. "Hemen Yüzbaşım."

 

 

 

 

 

 

 

Helikopter indi. Adal'kaldırıp Sedyeye koydular. Ve acil kapısına doğru koşmaya başladılar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

******

 

 

 

 

 

 

 

ANLATICI:EBRAR SARAH ÇEVİK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Ağır yaralı bir asker geliyor." Dedi hemşire telaşlıydı. Ceyda'ya döndüm. Askeri psikologtu sonuçta. Arkadaşlarından biriydi o asker büyük ihtimal. Tam bu sırada acilin kapısı açıldı. Sedyeyi üzerinde bir asker. Ve arkasından koşan sekiz asker. Acilden içeriye girdiler. Diğer sekiz asker acil kapısının önünde kalmak zorunda kaldı. İçlerinden biri kaskını çıkardı. Yüzünde siyah lekeler vardı. En fazla otuz yaşındadır. "Aras değilmi o?" Dedi Ceyda. Onun sesini duyunca Ceyda'ya döndüm. "Sen bekle ben Hemen geliyorum." Dedi ve askerlerin yanına yürüdü. "Aras." Dedi. Kaskını çıkarmış olan Ceyda'ya döndü. Ceyda herkese tek tek baktı. "Adal nerede?" Sesi tedirgin çıkmıştı. "Noldu?" Dedi bu sefer. Endişelidi. Korkmuştu. Adal kimdi peki? Askerlerden iki tanesi daha çıkardı kaskını. Birinin elleri kanlar içindeydi. "Dikkat!" Dedi içlerinden bir tanesi. Hepsi anında dikleşti. "Adalın durumu nasıl?" Dedi gelen adam üst bir rütbeydi galiba. "Ağır." Dedi elindeki kanlı olan. Sıhhiyeciydi olabilirdi. "Tamam, Karakum. Timini al ve git." Dedi adam. "Komutanım..." Dedi asker ama devam edemedi. "Ne dediysem yapacaksın." Dedi burnundan soluyordu. "Okay burada Adal'ı bekliyecek." Dedi yanındaki adamı göstererek. Sivildi. "Emredersiniz. Ateş gidiyoruz." Dedi ve o sekiz asker çıktı. Sivil olan Ceyda'nın yanına gitti. Topaldı. "Sen burda mı kalıyorsun?" Dedi Ceyda. "Evet." Dedi. "Ceyda bıraka bilirim." Dedi üst rütbeli olan. "Teşekkür ederim albayım gerek yok." Dedi Ceyda. "İyi akşamlar ." Dedi ve yanıma geldi. "Hadi gidelim." Dedi ve çıkışa doğru ilerledi.

 

 

 

Otoparka indik. "Tanıyormuydun o askerleri?" He aynen tanımıyo kanka. "Tanıyorum." Dedi sadece. "Ateş timi." Timin ismi buydu galiba. "Yaralanan asker Adal Akay. Astsubay kıdemli Üstçavuş. Adı gibi sadık biri." Konuşurken bir yandan da yürüyorduk. Arabaya vardığımızda. Sanki bir prensesmişim gibi kapımı açtı. Ardından sürücü koltuğuna yöneldi. Arabayı çalıştırdı. "Adal ile fazla takılırsan kafandan ateş çıkabilir." Dedi. "Başka biri yokmu bu timde diğerlerinden bahset." Dedim Adal'dan bahsettikçe üzülüyordu. "Mu-" Derken telefonu çaldı. "İyi insan lafın üstüne ararmış." Dedi ve açtı telefonu. "Alo abi." "Ceyda Sümeyye ablan yemeye bekliyor." Dedi karşıdaki adam. "Abi ben bir arkadaşla yemeye dışarı gidecektim." Dedi Ceyda. "E arkadaşında gelsin bize." "Zahmet olmasın abi." "Ne zahmeti?" Dedi adam. Çok nazikti. "Sen ne dersin Ebrar?" Dedi aslında tanışmak isterdim. Kendimi yalnız hissetmezdim burada en azından. "Tamam abi Geliyoruz. Davet ettiğiniz için teşekkürler." Dedi. "Bekliyoruz. Dikkatli kullanın arabayı. Görüşürüz." Dedi ve telefon kapandı. "Çok iyi bir adamdır Mustafa abi. Hayran kalacaksın." "Görücez." Dedim.

 

 

 

 

 

 

 

Lojmana varmıştık. Uzun yıllardır görmediğim bir yer. Ama aşina olduğum bir yer. Asansöre bindik. Yukarıdan sesler geliyordu. Asansörden inince kapıda pembe şal pembe elbise giymiş dünyalar güzeli bir kız vardı. Yanında ise küçük kumral bir çocuk vardı. "Hoşgeldiniz." Dedi kız. Okadar tatlı bir sesi vardıki. İçime huzur çökmüştü sanki sesini duyunca. "Nasılsın kız." Dedi Ceyda. "Ceyda Abla beni unuttun mu?" Dedi küçük erkek çocuğu. "Ya sen unutulabilir misin?" "Geçin kapıda kaldınız." Dedi kız. Yerdim ben bu kızı. Okadar saygılıki. "Ebrar bak bu Ümmü Gülsüm." Dedi Ceyda. "Ben Ebrar, senin gibi tatlı bir kızla tanışmak çok güzel." Dedim. "Teşekkür ederim. Memnun oldum." Dedi sesi hala daha çok çok tatlıydı. Ayakkabılarımızı çıkardık Hemen önümüze terlik koydu Ümmü Gülsüm. "Teşekkürler fıstık." Dedi Ceyda. "Daha babamlar gelmedi. Meral Abla içeride." İnsan sayısı artıyordu. Kafam acayip karışmaya hazır. "Hoşgeldiniz kızlar." Dedi bir Abla. Sarı bir elbise beyaz şal takıyordu. Diğer Abla mavi bir tunik takımı giymişti. Mavi bir şalı vardı onunda. "Sümeyye abla bu arkadaşım." "Merhaba şekerim ben Sümeyye." "Merhabalar. Ebrar Sarah." Elmi uzattım anında sıktı. "Memnun oldum Ebrar Sare kızım." Ebrar Sare demişti. Alışkındım babaannem dedem hep böyle söylerdi. "Bende Meral." Dedi diğer Abla. "Memnun oldum Abla." "Muhammed Ali babanı aradınmı oğlum?" Diye içeri seslendim Sümeyye Abla. "Aradım lojmana giriyorlardı." İçeriden bir erkek sesi gelmişti. Ümmü Gülsüm'ün kardeşiydi galiba. Kapı çaldı. "Ben bakarım." Dedi Ümmü Gülsüm.

 

Sırasıyla içeri birileri girdi. Birisi kadındı. "Hoşgeldiniz çocuklar." Dedi Sümeyye Abla. "Hoşbulduk." Dedi en öndeki. Siyah saçlı siyah gözlü bir adamdı. "Çocuklar bakın bu Ebrar Sarah, arkadaşım." Dedi Ceyda beni göstererek. "Merhabalar." Dedim başımı aşağı yukarı sallayarak. "Merhaba bende Baru Aslan." Dedi adam. İsmi Bartu Aslan dı. Güzel bir isim aslında. "Memnun oldum." Dedim. "E masaya geçebilirmiyiz artık?" Dedi arkadan biri. "Acıktın mı çaylak?" Dedi birisi daha. Hastanede isminin Aras olduğunu öğrenmiştim. "Yok komutanım öyle de-" "Palavra Palavra." Dedi Aras. "Hadi geçelim artık." Dedi Aralarından en yaşlı gözükeni. "Geçin komutanım." Dedi yine o abi. Bartu en başa oturdu. Yanına Siyah saçlı gri gözlü olan bir adam. Onun yanınada Aras oturmuştu. Herkes masaya yerleştiğinde. Sümeyye Abla servisleri yaptı. "Afiyet olsun." Dedi Sümeyye Abla. Bir süre kimse konuşmadı. En sonunda en genç gözüken konuştu. "Adal komutanım yok diye soruyorum. Siz ne iş yapıyorsunuz Sarah Abla." Dedi. "Sanane lan." Dedi Aras. "Psikoloğum. İsmin neydi bu arada?" "Onur Han." Bir askere göre çok masum ve tatlı gülüyordu. "Ne güzel." "Nerelisiniz?" Dedi evin sabiydi sanırım. İsmi Mustafa'ydı Ceyda arabada öyle söylemişti. "Biraz karışık benim. Annem İngiliz. Babam Rizeli. Ben Urfa merkez doğumluyum. " Küçükken anlatmakta en zorlandığım madde buydu. "Siz nereliydiniz?" "Yörüğüz biz. Balya Kadıköylüyüm." Neresi orası? "Balya?" "Balıkesirli yani." Dedi Sümeyye Abla.Diğer ismini öğrenmediklerime baktım. "Sizinle tanışmak için Muhabbet açılmasını mi bekleyeceğim?" Dedim gülerek. "Ben Ramazan." Dedi. Hastanedeki eli kanlı olandı. "Bahadır" Dedi bir diğeri. "Dirse." Dedi kadın olan. "Uzay." Dedi son kişi.

 

"Ben bir sigaraya çıkayım." Dedi Bartu. Yemek biteli olmuştu. Oturup muhabbet etme faslına geçmiştik. Bartu kalktı ve balkona doğru ilerledi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

*******

 

 

 

 

 

ANLATICI:İLAHİ BAKIŞ AÇISI

 

 

 

 

 

 

 

Bartu kalktı ve balkona çıktı. Sigarasını yaktı. Demirlere dayandı. Aradan beş dakika sonra Ceyda geldi. "Ateş var mı?" Dedi cebinden sigara paketini çıkartırken. Cebinden bir çakmak çıkardı Bartu. Hiçbirşey demeden yüzüne bile bakmadan Ceyda'ya uzattı çakmağı. Ceyda çakmağı aldı ve inceledi. Siyah bir çakmaktı. Üstüne kan gibi gözüken kırmızı bir boya vardı. "Bugünde bu çakmak ha Aslan'ım." Dedi Ceyda. Değişik çakmakları ve bıçakları vardı Bartu'nun. "Ateş desenli olana ne oldu?" "Gazı bitti." Dedi Bartu. "Bu da güzel. Heran cepleye bilirim." Hoşuna gitmişti. "Adal nasıl?" Dedi Ceyda. Adal'dan günlük konuşmaları nefret ediyormuş gibi olurdu. Ama severlerdi Adal'ı. "Beyinsiz Adal. Yeleksiz adamların menziline girdi." Adal'ın amacı farklıydı. Kimse bilmiyordu. "Yanıt." "Yoğun bakımda." Albay Adal uyanana kadar hastaneye gitmelerini yasaklamıştı. Gitmek istiyorlardı ama yasaktı. Onlar askerdi emirlere karşı gelemezlerdi. "Okay hastanede." Onları rahatlatanda buydu. Okay tutarlıydı. Ve sabırlı. Sigarasını kültablasına bastı. "Benden bu kadar." Dedi ve içeri girdi.

 

 

 

 

 

 

 

*******

 

ANLATICI:BARTU ASLAN KARAKUM.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İçeri girdim. "Ya bir şeyler mi yapsak?" Dedi Onur Han. "Noldu koçum sıkıldın mı?" Dedi Aras. "Yok komutanım öyle de" "Palavra Palavra." Klasik muhabbetti. "Yatsı namazını kılıyım ben." Dedi Mustafa abi. Namazları mecbur kalmadıkça kaçırmazdı. Hatta bugün askeriyede kılamadığı namazları teker teker kazaladı. "Baba benim uykum geldi." Dedi Eymen. Ramazan abinin oğluydu. "Ev karşı daire git yat." Dedi Ramazan abi. "Ee Bahadır nişan gümbür gümbür geliyor." Dedi Sümeyye Abla. "Vallaha geliyor." Dedi Bahadır. 4 Eylül nişan tarihi. "Esra niye gelmedi?" Dedi Meral Abla. "Çocuklar onu çileden çıkarmış." Dedi Bahadır. Esra Cizre'de sınıf öğretmeniydi. Nişanı Şırnak merkezde yapaKomutanım Hürrem teyzeler geliyor dimi?" Dedi Bahadır. Ailemi de çağırmıştı. "Geliyorlar. Merak etme." Annem severdi Bahadır'ı. "Okay naptı acaba?" Dedi Dirse. Sesli düşündüğüne eminim. "Kafasını duvarlara vuruyordu." Dedi Uzay.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

********

 

ANLATICI:EBRAR SARAH ÇEVİK

 

 

 

 

 

 

 

Hastanenin kapısında girdiğimde dünkü hastanedeki topal adamı gördüm. Dün akşam öğrendiğime göre adı Okay'dı. Elinde bir poşet asansörü bekliyordu. Bende asansörün başına gittiğimde asansör geldi. Asansör tıklım tıklım doluydu. Okay bindiğinde bir teyze asansöre doğru ilerledi. "Çık bakim oradan gencecik adamsın. Çık merdivenle Çık." Dedi teyze. Okay hiçbir şey demeden çıktı asansörden. Tek bacağının protez olduğunu biliyordum. Merdivenden çıkmak onun için zor olucaktı. Asansöre bende binememiştim. Okay'ın arkasından merdivenlere yöneldim. Okay tek bacağı protez olduğu için kıvıramıyordu. Ben gelene kadar basamakları yarılaması gerekirdi tek bacağı protez olmasa tabi. İstediği kata gelince merdivenlerin oradan ayrıldı. Adal sanırım normal odaya alınmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

*******

 

 

 

 

 

 

 

ANLATICI:İLAHİ BAKIŞ AÇISI

 

Okay odaya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Adal'ın gözleri açıktı. "Uyanmışsın." Dedi. "Uyandım. Diğerleri nerde?" Uyanınca yalnız olmaz gibi bir vibe almıştı oysa. "Albay sen uyanana kadar hastaneye gelmelerini yasakladı." Dedi Okay. Bir İstanbul beyefendisi olan albay nazikçe uyarmıştı timi. "Ben doktora haber vereyim." Dedi ve çıktı. Doğruldu Adal. Yarın Bahadır'ın nişanı vardı. Orkun'u ikna etmeliydi. Orkun askeriyeye bağlıydı. Rutin kontroller ve yaralananlar onun himayesi altındaydı. Bir süre sonra Okay ve Orkun gelmişti. Orkun Adal'ı görünce niye doğruldun dermişçesine baktı. "Nişana gidicem." Dedi Adal bir anda. Orkun'u görür görmez bunu söylemişti. "Gidemezsin." Dedi Orkun. Gayet netti. "Bahadır'ın yanında olmam lazım." Dedi Adal. Yalvarmaya bile razıydı. Neden mi? Bahadır önemliydi. Ne hayalleri vardı o nişanla ilgili. İki kurşuna yıkılmıştı hepsi. "Hayır." Dedi Orkun. Sesi baskın çıkmıştı. "Nolur. Bir kıdemli Üstçavuşu yalvartacak mısın?" Alınmış gibiydi sesi. "Gerekirse." Orkun direniyorsun ama karşısındaki Adal Akay'dı. Dünyanın en salam çenesi. "Hadi be doktor. Sadece otururum." Adal en ikna edici yönü ajitasyona giriş yapmak üzereydi. "Rap bir şarkı açıp zıplamayacaksın yani." Dedi Orkun. Yapacağına inanıyordu. "Hayır. Yapmam." Ajitasyon gümbür gümbür geliyordu. Timsah gözyaşları akmaya başlamıştı. Adal severdi böyle insanları gafil avlamayı. "Ben arkadaşımın, yoldaşımın, candaşımın nişanına gitmiyim mi?" Yalandan çekti burnunu. "Üzüyorsun beni doktor." Gözleri doluydu. Bu Adal'ın bir yeteneğiydi. "Adal of Adal OFF!" Dedi Orkun. Okay gülerek izliyordu ikisini. "Tamam gidebilirsin. Ama bir şartım var." Bezmişti. Adal çoğu zaman can sıkardı. "Yanımdan ayrılmayacaksın." Uyarıcı bir sesle. Ve odayı terk etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

********

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar notu.

 

 

 

 

 

Orkun gibi bizde bölümü terk edelim.

 

Timi sahnesinde bana yardım eden arkadaşıma teşekkür ederim.

 

 

Loading...
0%