@bayrak
|
*🫡
ANLATICI:İLAHİ BAKIŞ AÇISI
"Abi ateşteyim ateşte aklım gidiyor bir kıza işte çalar mısın?" Dedi Adal. Favori şarkısı. Ateş timine girince belirlemişti bu şarkıyı. "Bartu komutanım nerede?" Dedi Onur Han. Sigara içtikten sonra görmemişti. "Burdayım be burdayım." Diye bir ses geldi arkadan. Bartu salon kapısından onlara doğru ilerliyordu. "Nerdeydiniz?" Dedi Aras. Sandalyesine yerleşti. İpek motorla gelecekti eve. Ertesi gün görevden geldim diye söyleyip askeriyeye geri dönecekti. "Azıcık yürüdüm." Yalanmatik. Arkadan ateşteyim eşliğinde oturuyorlar. Ebrar geldiği gibi Ceyda ile eve gitmişlerdi. "Ne zaman biter organizasyon?" Dedi Bartu. "Hepinizi arabama almam." Hemen eklemişti. Almazdı. "Nasıl gidelim?" Dedi Onur şaşırmıştı. "Ayşe yüzbaşıyı ara. Bir dakika onlar nerde?" Dedi Elif ve Ayşe'yi kastediyordu. İki kadın yüzbaşı. O muhteşem ikili. "Ayşe komutanım. Ben Ankara'dan yeni geldim. Hiiiç gelemem Dedi komutanım." Diyerek cevapladı Onur Han. "Arayın onları alsın sizi." Dedi ve kalktı. "Ben Bahadır'a gidiyorum" Dedi.
Arbada ilerliyordu Bartu. Diğerlerini Elif'i çağırıp ona kitlemişti. Çok sevgili İpek evin önünde onu bekliyordu. Evin önüne vardığında İpek kapının önünde oturmuş bekliyordu. "Nerde kaldın be?" Dedi İpek. Bir saattir burda bekliyordu. Sıkılmıştı. "Sana ne?" Dedi Bartu anahtarı çıkartarak. "İki b sınıfından Bartu Aslan." Dedi İpek evin içine girerek. "Silahını şuraya koy." Dedi Bartu. Kendi silahını da oraya koyardı. İpek silahını çıkartıp bıraktı. "Ne garip adamsın cevap vereyim çok." Salona doğru ilerledi. Kendini koltuğa saldı. "Bak orda pike var. Sabah erkenden kalk git." Dedi Bartu. Ceketini ve kravatını çıkartıyordu. "Ben yatıyorum." Dedi ve odasına girdi. Gömleğini çıkartıp pufa fırlattı. Dolabından mavi bir tişört aldı ve giydi. Altına bir şort giydi. Kendini yatağa attı. Telefonu eline aldı. Annesi fotoğraf paylaşmıştı. Ateş gibi saçlarıyla yeşil gözlü Eylem. Kız kardeşi. Ve ona sarılmış kitap okyan siyah saçlı siyah gözlü babası. Buruk bir tebessümle baktı fotoğrafa. Hep özenmiştir kardeşine. Telefonu kapatıp yana koydu. Ve gözlerini kapattı.
********
Gözlerini kapatmamak için kendini zortutuyordu Efe. Uyumamalıydı. Uyurken kimbilir ona ne yaparlardı. Buradan sadece yardım alarak çıkabilirdi. Ayakları, el bilekler, kolları tam iki yerden, ve başı sandalyeye bağlanmıştı. Yada yapıştırılmıştı. Hareket dahi edemiyordu. Tüyleri diken dikendi. Asla inmiyorlardı. Deniz yeri tespit edebilmiş miydi? Ateş'i yollasalardı. Ya da İpek alsaydı komandoları gelseydi. Elif ve Ayşe kafa ata ata gelseydi. Bartu tek gelseydi. Yaksaydı ateşi. Yangın çıkartsaydı.
*******
"Şşşt Elif." Dedi Ayşe. Elif'in yatağına yastık atarak. "Ne vaaaaaaar?" Dedi Elif hafif bir sinirle. "La ben acıktım." Dedi Ayşe. Saat gece bir buçuk sularıydı. "Obez. Ama bir tost yiye biliriz." Dedi Elif. "Obez diyene bak."
"Sus lan." İlkokuldan beri tanışıyorlardı. Askeri lisede yolları ayrıldı. Ayşe yüksek puan almıştı. Elif ise düşük. Ders çalışmayan bir insandı Elif. Sorsan hala daha zamir ve sıfatları karıştırırdı. Farklı liselere gitmek zorunda kalmışlardı. Harp okulunda yine birleşmişlerdi. "Neyse kalk bir tost atalım." Dedi ve ayakkabılarını giymeye başladı. Elif ranzadan aşağıya atladı. Ve oda ayakkabılarını giydi. "Kalk gidek." Dedi Elif. Ayşe "Gidek gidek." Dedi. Mesaj alındı. Aynı anda girdiler şarkıya. "Gidek gidek kalk gidek. Adana'ya kalk gidek." Askeriye böyle ikili görmemişti.
Kafeteryaya varlıklarına Ayşe "Bize iki karışık tost çavuşum." Dedi. Gece yemekleri şahane olurdu. Ortaokul zamanlarında ilk tenefüs kahvaltı ederlerdi. Öğle arası çikolata yerlerdi. Bekli birbirlerine Obez derlerdi ama başkasınada dedirtmezlerdi. "Çay da içeriz." Dedi Elif. Kuru kuru gitmezdi. "İpek yazdı." Dedi Elif. "Bartu'daymış. Yarın geliyor." Tostları geldi. Ayşe bir büyük ısırık aldı. Elif de geri kalmadı. Gece totu böyledir işte.
********
ANLATICI:BARTU ASLAN ,ARAKUM
Sabah uyanınca İpek yoktu. Allah razı olsun gitmiş. Tek yoldaşım kahve makinemin başına geçtim. Sabah kahve içmeden hazır olamam. Müziksiz asla olduğu için hemen şarkı listemi açtım. Bugün askeriyeye gitmeyecektim. Ateş ile beraber merkezde dolaşmaya gidicez. Babamlar ikindi gibi geliceklerdi. O yüzden rahattım. Bu kadar saat de rötar olmazdı yani.
Sıra agalarla merkezde gezme kombini yapma vaktindeydi. Elimi Sarı montuma uzattım.
Aslan: Bir Yüzbaşı sarı mont giymez.
Bartu: Nedenmiş?
Aslan: Giymez işte. Kamuflaj desenli ceketini giy.
Elime kamuflaj desenli ceketimi aldım.
Aslan: İçine siyah tişört. Siyah pantolon. Ve siyah beyaz bilekli ayakkabılarını.
Elime hepsini aldım. Hepsini giydim ve aynada kendime baktım. Aynadaki Aslan'dı. Bu kombin hiç Bartu'ya uygun değildi. Anahtarlarımı ve silahımı aldım.
Kapıdan çıktım. Arabama atladım ve uzaklaştım. Kimseyi tabikide arabaya almıyacaktım.
********
ANLATICI:EBRAR SARAH ÇEVİK
Kulaklığımı taktım. Koltuğa yayılıp bilgisayarımdan dizimi açtım. Bu diziyi izlemek çok zordu. Çünkü sıkıcıydı. Neymiş Ali Selinden hoşlanıyormuş. Savaş Nazlı'dan ayrılmalıymış. Haluk Güneş'i aldatıyormuş. Dünyanın en sıkıcı dizisiydi. İzin günümü buna ayırmıştım ama yeni dizi bulamadım.
~Bir saat sonra
Kulaklığımı çıkarttım. Artık içim daralmıştı. Mutfağa doğru yürürken kapım yumruklanmaya başladı. Zilim çalışmıyordu. Ama hafif korkmadım değil. Burası Rize değil Şırnak Ebrar. Kapıya doğru ilerledim. Deliğe baktığımda Ceyda, İpek ve kıvırcık saçlı bir kız vardı. Kapıyı açtığımda Ceyda "Bana nasıl söylemezsin?" Dedi ve içeri girdi. Üstünde siyah bir mini etek vardı. Kırmızı crop ve topuz yaptığı saçları. İpek'in üstünde saçma bir şekilde deri ceket vardı. İçinde ise kahverengi crop altında kargo pantolon giymişti. Kıvırcık kız sadeydi. Paraşüt pantolon ve oversize mor kurmaya desenli bir tişört vardı. İpek ve Ceyda'da takı vardı. Kıvırcık kızda ise hiçbirşey. Hepsi sırayla içeri girdiler. Ceyda tekli koltuğa. Kıvırcık kız üçlü koltuğun köşesine. İpek ise diğer üçlü koltuğun köşesine yerleşmişti. İpek oturduğu gibi geri kalktı. "Havalı olacağız diye şu havada giydim ya şu ceket. Bana helal olsun." Dedi ve ceketi çıkartıp koltuğun diğer köşesine fırlattı. Ve geri oturdu. "Konuşma bölünmesin diye söylüyorum bu Elif." Dedi Ceyda. Kıvırcık kızı göstererek. "Bartu ile ilişkin varmış." Ne benim niye haberim yok? "Ne!" İpek'e döndüm. Pis pis sırıtıyordu. "Romantik restoranlar. Yaza düğünler ne ayak?" Dedi Ceyda. Ne alaka? Biz hiç romantik biryere gitmemiştik. Ve düğün mü? "Ne düğünü?" Dedim şaşkın bir şekilde. "İpek." Dedim ne demek istediğimi anlamış olucakki. "Tamam abartarak anlatmış olabilirim." Dedi. "Neyse bunun hesabını sonra vereceksin. Hazırlan." Dedi Ceyda. "Ne hazırlığı?" Ben şurdan şuraya gitmem. Nazlı sahnelerini bile izlerim ama gitmem. "Merkeze gideceğiz." Dedi Elif. İlk defa konuşarak. "Koş hazırlan." Diye ekledi Ceyda.
Kapıya indiğimizde Ceyda. "Benim karagahta çantam kalmış. Ebrar, sen İpek'lerle git. Ayşe'yi nereden alacaksınız?" Dedi. "Marketten." Dedi İpek. "Tamam, hadi görüşürüz." Dedi Ceyda ve arabasına bindi. "Gel buradan." Dedi Elif. Siyah bir Mercedes başına geldik. "Güzelmiş." Tek kelime yeterliydi. Baya güzeldi. "Ayşe'yle ortak arabamız." Dedi Elif. Ayşe'yi tanımıyorum ama Elif ile yakın olduklar aşikar.
Arabay bindiğimde bir şeyin üstüne oturduğumü hissettim. O şeyi elime alınca bir silah olduğunu fark ettim. "Ha o benim." Dedi İpek elimdekini alarak. "Cebimden gözüktüğü için oraya koydum." Bunu söylerken,en silahı torpidoya koydu. "Ayşe uzun giyin demişti. Üstündeki ceketi giyeceğine uzun tişört giyseydin." Dedi Elif. Sürücü koltuğunda o vardı. "Ayşe'yi ara nerede buuuu?" Dedi Elif. Ayşe nasıl biriydi? İpek telefonunu çıkardı. Birisini aradı ve telefonunu kulağına götürdü. "Nerdesin lo!" Dedi İpek. Karşıdaki nasıl bir cevap verdiyse kahkaha atmaya başladı. "Okey Geliyoruz." Dedi ve telefonu kapattı. Bir marketin önünde durduk. Arabaya hızlı bir şekilde yanıma bir kadın bindi. "Öndeki arabayı takip et." Dedi. Elif hızla gaza bastı. "Su." Dedi Elif. Arabaya binin elindeki poşetten şu çıkardı. Ben dahil herkese su verdi. "Şekerim senin isim Ebrar Sare'ydi değil mi?" Dedi arabaya binen kız arkasına yaslanarak. "Ebrar Sarah doğrusu." Dedim çocukluğumdan beri babaannem ve dedem hep Sare derdi. "Ben ne dedim? Sarah Türkçe karşılığı Sare." Dedi kız. "Neyse ben Ayşe." Dedi en sonunda. "Memnun oldum." Dedim hafif bir tebessümle. "Vay be. Bartu iyi bulmuş." Dedi Ayşe. Ne demek istediğini anlamıştım. İpek sağolsun herkes öğrenmişti. "O bir yanlış anlaşılma." Dedim. Dönerciye gittik diye yaza düğün yapamazdık. "Ben sizi ilerde görürüm." Dedi Elif. İpek sadece sırıtıyordu.
*******
ANLATICI:İLAHİ BAKIŞ AÇISI
"Deniz geliyormuş?" Dedi Aras. "Yok sahadaki elemanın konumunu bulması gerekiyormuş." Dedi Uzay. Deniz timdendi Karargahta çalışıyordu. Çoğu zaman etkinliklere katılamıyordu. Okay Deniz'den ziyade daha fazla katıla biliyordu time. "Ben yorgunum. Gelmesem mi?" Dedi Bahadır. Dünün damadı bugünün teğmeni. "Ol-" Diyorduki Aras. Lafını bölen bir kişi vardı. Adal. Ateşteyim şarkısı eşliğinde dans ederek içeri girmişti. "Hayırmı şer mi bilmem amaa. Ateşteyim ben ateşteee!" Diyerek dansını eden Adal. Hiçbirini takmıyordu. Arkadan yaklaşan Uzay Adal'ı tuttu. Dikişlerini açacaktı bu gidişle. "Hastaneden çıktın diye iyileşmedin gerizekhalı." Dedi Uzay. Arkadan Aras "Gerizekhalı değil. Kaba oluyor. Zeka seviyesi düşük birey." Dedi. "Bu gelmese mi?" Dedi Bahadır yattığı yerden. "Olabilir." Dedi Uzay. "Başınada birini dikelim." Dedi Onur. "Çaaaaaaaylaaaaaaak." Dedi Adal. Uzay Adal'ı çekiştirerek yatağa oturttu. "Zaten sen gelmiyorsun." Dedi Uzay. Adal'ın suratında karadenizde gemileri batmış gibi baktı. "Komutanım." Dedi Adal. Kırılmış gibi bir edayla. Ağlamaklı bir yüz ifadesiyle baktı Uzay'a. "Hiç öyle bakma. Döverim." Dedi Uzay. Döverim diyince yerine çöktü Adal. İçeriye bir uzman çavuş girdi. İpek gibi esas duruşa geçti. "Adal komutanım. Dirse Teğmenim sizi çağırıyor." Dedi Çavuş. Dirse denilince dikleşti Adal. "Tamam hemen geliyorum. Nerede kendisi?" Ayaklanmıştı bile Adal. "Askeriyenin girişinde komutanım." Dedi ve çıktı. Adal bulunduğu yerden hemen koşar adımlarla ilerledi. Askeriyenin girişine varınca siyah pantolon, kırmızı oversize bir tişörtü vardı. Sağ elinde tuttuğu siyah güneş gözlükleri. Sol elinde tuttuğu telefonu. Ve omuzlarına sürten siyah ipekleri. Alev ve ateş arasındaki farkı öğretiyordu Adal'a. Küçük bir ateş bile yangın çıkarta bilirdi. Adal yanıyordu. Cayır cayır yanıyordu. Önce bir ateş çıktı. O ateş alev oldu. Alevler her yanını sardı. "Heh gelmişsin." Dedi Dirse ona dönerek. O kadar güzel gözüküyordu yangın kontrol altından çıkıyordu. "Geldim teğmenim." Dedi Adal. Hortumu eline alarak. İlerledi alevlerin içinden. Çünkü konuşa bildi. "İpek Yüzbaşı sana konum atmış. O konuma gidecekmişiz." Dedi Dirse. Adal hiç oralı değildi. Gerçekten ateşteydi şuanda. Aklı gitmişti bir kıza işte. Adal sadece başını salladı. Arkasını döndüğü sırada Dirse'nin sesi bu eylemini böldü. "Ha buarada İpek Yüzbaşı gelirse Dirse sizinle konuşmak istiyor der misin?" Dirse bu söylerken Adal arkasını dönmüştü. "Gelince siz söyleyin." Dedi Adal. "Geç olur o zaman." Dedi Dirse. Ve ekledi. "Sonuçta sen gelmiyorsun." Adal bunun karşısında şaşırdı. "Nasıl yani? Ben nasıl gelmiyorum?" Dedi kimse onu askeriyede tutamazdı. Sıkıcıydı. "Yaraların taze." Bunu söylerken Adal'ın yüzüne bile bakmıyordu. "Zaten hastanede değilsin. O yüzden gelmiyorsun." Diyerek lafı çaktı Dirse.
********
ANLATICI:EBRAR SARAH ÇEVİK
Merkeze gelmiştik. İpek dükkan geziyordu. Ayşe kitapçıdaydı. Elif yanımda yürüyerek telefonuna bakıyordu. "Şşt Elif. Ceyda gelmiş bizim kafedeymiş." Dedi İpek. Bizim kafe? "Bizim kafe?" Dedim. Bu bir soruydu. "Kafenin ismi." Dedi Ayşe elinde kitap poşeti tutuyordu. "Ne aldın kız." Dedi İpek. Onun elindedir kıyafet poşeti vardı. "Boşver." Dedi ve kitabı çantasına attı. Ne almıştı. Biraz merak etmedim değil. Çantasını çalsam? Olmaz yaa. Kız. Neydilan bunun rütbesi? Üsteğmen? Teğmen? Ne lan?
Bir kafenin önüne gelince Ceyda bize el salladı. Camdan onu görünce yanına doğru ilerledik. Masaya teker teker yerleştik. Şuan tek bir duam vardı. İnşallah konu Bartu ve bana gelmezdi.
*******
ANLATICI;İLAHİ BAKIŞ AÇISI
Yaklaşık bir saattir muhabbet ediyordu kızlar. Ebrar İpek, Elif ve Ayşe'nin Yüzbaşı olduğunu öğrenmişti. Üç deli yüzbaşı. Üç kadın yüzbaşı. İkisi çocukluk arkadaşı devre. Bir tanede artı bir. "Sonra tabi bu yuvarlandı. Görmen lazımdı. Yuvarlanan panda gibi." Dedi gülerek Elif. Ayşe ile yıllar önce gittiği bir operasyonu anlatıyordu. "Tabi o zamanlar Teğmeniz." Diyerek ekledi Ayşe. "Duba." Dedi Elif Ayşe'ye. Arkadan gelen erkek kahkahasıyla araya girdi İpek. "Bu kahkahayı nerede duysam tanırım." Dedi İpek. Ayağa kalktı. "Adal." Dedi yüksek sesle. "İpek komutanım." Diyerek kalktı Adal. Tabikide gelmişti. Birbirlerine doğru sonunda kavuşmuş yeşilçam aşıkları gibi birbirlerine koştular. "Lan naber." Yaptı İpek. Kankitolar buluşmuştu. "Siz nasılsınız." Dedi Adal. İyiyim deyip cümleyi uzatmaya gerek yoktu. Arkadakinlere baktı İpek. "Bartu sevgilin bak arkada." Dedi İpek hafif yüksek bir sesle. Bartu bu sözü duyunca ayaklandı. Ebrar ise olduğu yere giddikçe sindi. "Komutanım?" Dedi Bahadır ve Onur aynı anda. Yüzlerindeki şaşkın ifade aynıydı. Tıpkı kardeşler gibi. Bartu açıklama yapacağı sırada telefonu çaldı. Elini cebine attı. Karagah. Telefonu açtı ve kulağına götürdü. Kısa süre sonra sadece "Emredersiniz." Dedi ve telefonu kapttı. "Beyler gidiyoruz." Dedi. Gidecekken İpek "Dur." Dedi onunda telefonu elindeydi. Karargah arıyordu. Telefonu Bartu'ya gösterdi. Telefonu açtı dinledi ve "Emredersiniz." Dedi. Telefon kapandı. "Ben ve bu iki çatlakta çağrılıyor." Dedi Elif ve Ayşe'yi göstererek.
*******
Yazar notu:
İnşallah bölümü beğenmişsinizdir. Bölüm sonu iyi veya kötü yorum beklerim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Okul nedeniyle bölümler arası süre artacak. Bunun için özür dilerim. |
0% |