Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 9 / 46 Saniye

@belarophontes

 

 

*

 

 

Lana Del Rey - White Dress

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

9. BÖLÜM

 

46 SANİYE

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayatın sadece kısacık ve küçük bir kısmı yanılgılardan oluşur. Bu yanılgılar zamanın yanılgısı, toplumun yanılgısı veya hayallerin yanılgısıdır. Zamanın yanılgısı fiziki olarak gözlemlenir. Yaşlanır, elden ayaktan düşer ve ölürsün. Bu zamanın yanılgısıdır. Sana uzun bir ömrü zaman kavramlarının arasına sıkıştırıp çok zamanın varmış gibi hissettirir. Aslında yoktur ve bunu sadece ölürken hissettirir. Toplumun yanılgısı ise size nasıl yaşamanız gerektiğini dayatır. Kimi cümleleri kalıba sığmanıza, kimisi sığmamanızla ilgilidir. Bu kalıplar coğrafya değiştikçe dAkalır veya genişler ama gençleri ve genç kalanları öldürmekten hiç vazgeçmez ama hayallerin yanılgısı en kötüsüdür. Bir gün yaşarken o hayallerin aslında gerçek olmayacak hurafeler olduğunu öğrenirsin ve bu asıl olan ölümdür. Zaman sizi sonra gömer.

 

Babamla olan ilişkim o gömülmeyi bekleyen ve ölü doğmuş bazı anlardan ve ihtimallerden büyüktü. Eli elimde şirketin merdivenlerinden inerken konuşmuyorduk. Şirkette bizi gören irileştirdiği gözlerle bir daha bakıyordu ama o başı dik, adem elması sabit ve bakışları buz gibi ortamda yürümeye devam ediyordu.

 

"İyisin değil mi?"

 

"İyiyim Çağlar." dedim şirketin ana girişindeyken girişte bulunan ve çok sevdiğim o kıza selam verip çıktık. Otoparka yürürken de eli hala elimdeydi. Otopark şirketin sapa bir yerinde kimsenin bulunmadığı bir alanda kalıyordu. Çağlar bu tip şeylerde oldukça temkinli davranırdı ama bu kısımda cam olmadığını ya da bizi göremeyeceklerini anlamamış olacak ki elimi hala tutmaya devam ediyordu. Oradan çıkalı kırk saniye olmuştu. Elim hala elindeyken arabaya geldiğimizde benimle birlikte yolcu kısmına yürüdü ve elimi bıraktı.

 

46 saniye.

 

Oyunun dışına çıktığımız 46 saniye.

 

Beni arabayla arasına aldı. Bedenlerimizin arasında neredeyse hiç mesafe yoktu. Elini yeniden belime yerleştirdi. Başını eğdi ve boynuma, kulağıma yaklaştı. "Baban," dedi fısıldayarak. Kokusu, nefesi ve sesi tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. "Otoparkı gören dış merdivenlerin köşesinden bize bakıyor."

 

Hiç düşünmeden kollarımı boynuna doladım. Bir anda bedeni bir afallasa da elini her zaman koyduğu o yere yeniden koydu ve bir elini de sırtıma sardı. "Çağlar." dedim başımı göğsüne gömdüm ve ağlamaya başladım. Çağlar bunu belli ki yeniden beklemiyordu. Güçlü durmakta zorlanıyordum ve ona, Çağlar'a sarılır sarılmaz o ilk öğrendiğim aydınlanma anına gidiyordum. "Anlat güzelim." dedi mırıldanır gibi.

 

Oyunun dışındaydı. O da ben de.

 

"Ben kızımı nasıl bulacağım? Çağlar ben kendimi nasıl bulacağım?"

 

"Bulacağız. Ben buradayım." dedi. Bunu söylemeden her kelimenin arasında ikişer saniye vardı. "Bulacağız kızımı." dedim yine aynı tonda. Göğsündeki kafamı rahatlattım. Yanağımı yasladığımda telaşla atan bir şey duydum. O saniyeye kadar gözlerim kapalıydı. Kalbi bir ana tanıklık etmiş gibi, kalbi bir yere koşar gibiydi. Vücudu öyle sertti ki, kayadan gibiydi. Yanlış ve doğru sarmala girmişti sanki. Orada kaç dakika durduk bilmiyorum ama sonunda iyi hissettiğimde arabadaydık.

 

İncecik bir müzik ardında çalıyordu. Hiç konuşmuyorduk. Ben Akalarda burnumu çekiyordum sadece. "Nergis hakkında kötü düşünmeni istemem Şafak." dedi sessizliği bölerek. "Abisini çok seven bir kız kardeş sadece Çağlar." dediğimde başını onaylar gibi salladı.

 

"Teşekkür ederim anlayışın için." O sırada telefonuma bir bildirim geldi. Mesaj Gülşen Abla'dan geliyordu. Market alışverişi için özel bir isteğim olup olmadığını soruyordu. Teşekkür edip hiçbir şey istemediğimi belirterek cevap verdiğimde o sırada Çağlar'da radyodaki müzikten hoşnut olmamış olacak ki değiştiriyordu. Ben hala telefona bakarken telefonu çaldı. Hemen cevapladı. "Alo?"

 

"Ben onu tamamen unuttum ya."

 

"Şafaklayız."

 

"Tamam, eve uğrayalım bir olur mu?"

 

"Tamam." Buz gibi telefon konuşmasını bitirdiğinde bana döndü. "Bu akşam eskiden yaşadığımız yerde bulunan ve şimdi ortak işler yaptığımız bir arkadaşımızın düğünü var. Cengiz oradaymış. Bir şeyler atıştırıp gitmek istiyorum. Sen de bana eşlik etmek ister misin?"

 

"Düğünler beni geriyor. Ala'dan beri."

 

"Biz de bir düğünde tanışmıştık." dediğinde gülümseyerek başımı salladım. "Ama bana cidden çok destek oluyorsun. Bu yüzden ricanı kırmak istemem. Evde yapacak çok fazla şey bulamıyorum zaten."

 

"Evi hiç gezmedin ki Şafak." Yüzümü buruşturdum, haklıydı. "Hendek falan mı kazdın? Play room, işkence odası." dedim ihtimallerimi sıralarken. Kısık bir kahkaha attı. "Play room, zevklerine sahip biri gibi mi duruyorum?"

 

Yüzüme hızlı bir kan akışı olurken gülümsemesine eşlik ettim. "Hayır tabii de. Zenginlerin zevkleri oluyor ya böyle."

 

"Nasıl?"

 

"Ya Çağlar, biliyorsun işte." dedim kıvranır gibi. Gülümsemesi genişledi. "Sadece bir projeksiyon var. Onda da Cengiz savaş filmi izliyor. Projeksiyon demişken," dedi ve başı ile torpidoyu göstererek. "Baban bu sabah ofisime postalamış. Sonra da yanına uğramadan aradı. Ben bugün şirkete gelmeyecektim ama o öyle konuşunca geldim."

 

"Nasıl?" dedim torpidoyu açarken. İçinde bir USB çıktı. "O akşamki görüntüler. 3 yeri kapsıyor otopark da dahil."

 

Hızla arkaya uzandım ve çıkışta yanıma aldığım laptop çantamı açarak bilgisayarımı çıkardım ve dizlerime koydum. Açılır açılmaz hızla taktım. Kalbim oldukça hızlı atıyordu. Çağlar sağ sinyal yaktı ve ormanlık alana girişte sarı çizgilerin başlangıç noktasına birkaç metre kalmışken durdu. 3 ayrı görüntü klasörü vardı. "Sen izledin mi?"

 

Sessiz kaldı. İlk klasöre tıkladığımda direkt bizim o gün oturduğumuz masa olmasa da bir masayı doğru direkt bizim masayı da içine alan bir perspektifti. Ala elindeki sepeti ile oturuyordu. Bir süre sonra bir yere doğru bakıyordu. Elimi ekranın üzerine koydum. "Ala." dedim gözlerimden gözyaşları istemsiz süzülürken. "Biri çağırıyor onu."

 

Ala sepetini ve oyuncağını bırakıyordu ve çantasını alıp çıkıyordu. Perspektiften kısa bir süreliğine sonra ben görünüyordum. Selim ile dans ediyordum. Sonra da elektrikler gidiyordu. "Çağlar kendi gitmiş." dedim dudaklarım titriyordu. "Haddimi aşmak istemem ama baban yaptırmış olamaz değil mi?"

 

"Babamın şirket haklarında hiç adı geçmiyor, dolayısı ile de parasal dengelere de öyle. Maaş ödemesi de bu tip bir çocuk kaçırma için hiç kalır." dediğimde kafasını onaylar ve anlar gibi salladı.

 

Diğer görüntü ise koridoru gösteriyordu. Ala bir kadının elinden tutuyordu. Gözlerim kocaman olurken heyecanla bağırdım. "Çağlar bak."

 

Kapüşonlu kadın Ala'nın elinden tutarak dışarı çıkarıyordu. Kadın kameraya baktı. Gözlerim irileşirken aldığım nefes ağır gelmeye başladı.

Loading...
0%