@belkiyazar
|
Bir garson... Sessiz bir kişilik. Kulağında hep kulaklık var ve müşterileri dinlerken bile o kulaklığı çıkartmıyor. O sürekli paten ayakkabı giyiyor ve tepsi taşırken bile onları çıkartmıyor. Ağız okuyabiliyor sanırım... Çünkü gözleri hareket eden dudakları takip ediyor. Ve dengesi iyi... O Motor sürüyor ve genelde siyah giyiyor. Saçlarının bir kısmı omuzlarına kadar uzun ama diğer kısmı beline kadar iniyor. Beline inen kısmı toplandığında önden görünüşü saçları sanki sadece küt kesikmiş gibi gözüküyor. Basitçe herkesle aynı ama aynı zamanda herkesten farklı hissettiriyor... Bu kafeyi seviyorum, müşterisine hizmet ediyor. Para için değil de nezaketten gibi... Bazen sadece manzara için geliyorum ama hiçbir şey sipariş etmesem bile giderken beni güler yüzle uğurluyorlar. Sanırsam garson kız ortalama 1.60 civarı bir boyda. Gözleri oniks... Bazen siyah gibi gözüküyor. Saçları tamamen siyah, zift gibi, ama yumuşak... Teni de koyu. Çikolatayı andırıyor... Sessiz olduğunu söylemiştim değil mi? Durgun ve nazik bir yüze sahip. O hiç konuşmuyor veya gülümsemiyor ama yüzünde hep sanki gülümsüyormuş gibi yumuşak bir ifade mevcut. Acaba konuşabiliyor mu merak ediyorum. Onu tek kelime ederken duymadım. Yine de hala nazik... Müşterilere karşı oldukça anlayışlı. Kendisi ile alay eden müşterilere bile kaba davranmıyor. Kırgın olduğunda nasıl bir ifadesi var bilmiyorum. Genelde yüzünde hep o sıcak ifade olduğu için bunu söylemek zor. Bazen bu ifadenin bir maske olduğunu düşündüğüm de oluyor. Çünkü yüzünde hep aynı ifade var... Durgun, sakin, nazik, anlayışlı ve mütevazi... O kulaklıktan ne dinlediğini de merak ediyorum... Günlük rutinim haline geldi buraya her gün uğramak. Yine de siparişimi vermem haricinde onunla hiç konuşmadım. Acaba ismi ne merak ediyorum. Neden merak ettiğimi bilmiyorum. Ama merak ediyorum. Siparişi alıp gidiyor ve geriye geldiğinde siparişimi bırakıp minik bir baş hareketinden sonra tekrar uzaklaşıyor. Jest ve mimikleri bile dingin bir nezakete ev sahipliği ediyor. Ona benimle oturmasını teklif etsem tepkisi ne olur merak ediyorum. Bu gün burada uzun süre kalacağım. Onun mesaisi kafe kapanınca bitiyor. Burayı en son o kitliyor ve gidiyor. Tuhaftır ki kafe saat henüz akşam üzeri kapanıyor. 17.00 kafenin kapanış saati. Ve tam 09.00'da açılıyor. Şu anda saat 16.47,yani birazdan kapanır. Çilek aromalı içeceğim bitti ama hala oturuyorum.Yine geldi... Sadece menüyü bana uzatıp sorar gibi hafifçe başıyla işaret etti. Sipariş bekliyordu... Hafifçe gülümseyip başımı olumsuz anlamda salladım. Henüz değil... Saat 17.00 olduğunda kapatmasını bekliyordum. Bana kapanış saatinin geldiğini söylemesini ve çıkmasını... Ama öyle olmadı. Tezgahın arkasındaki yerinde sabırla, her zamanki ifadesiyle beklemeye devam etti. Sanırım o sadece bir garson değil çünkü onu bazen siparişleri hazırlarken görüyorum... Elimi hafifçe kaldırdığımda yanıma geldi, sadece ben kalmıştım. Alçak bir sesle konuşmaya başlamadan önce gözlerim onun gözlerine takıldı. Ne koyu bir ton... "Eve sipariş götürebilir miyim?" Sadece başıyla hafifçe onayladı. Konuşurken dudaklarımı okuyordu ama hemen sonra bakışlarını yine gözlerime çıkartmıştı. Başımı biraz omzuma doğru eğip gözlerimi kıstım. "Benimle biraz oturmanı rica etsem oturur musun?" Saatine bakmasını ve aceleci bir hareketle sabırsızca kıpırdanmasını filan bekliyordum ama sadece sandalyeyi çekip oturdu. Hiç de beklediğim tepki değil... Kapanış saati geçmişti oysa. Son kalan çalışan da çıkınca ikimiz yalnız kalmıştık. Başımı camdan dışarıya çevirip sokağı izledim bir süre. Tekrar ona döndüğümde parmağımı kulağıma yaklaştırıp onun kulaklığına bakarak konuştum. "Çıkarmayacak mısın? Sohbet ederiz diye düşünmüştüm" Birkaç saniye hareket etmedi. Ama ardından mırıldanır gibi çok kısık bir sesle konuştu. "herhangi bir şey çalmıyor..." Kaşlarım benden izinsiz çatılırken biraz öne eğilip gözlerimi kıstım. Sade bir merak tepkisiydi benimkisi. Onun sesi gayet netti. Kısık bile olsa titrek değildi. "O halde neden takıyorsun?" O da benim az önce yaptığım gibi bakışlarını camdan dışarıya çevirdi bir süre. Sonra bana dönüp tekrar aynı tonda konuştu. "normalde boş değil. Sen masaya çağırdığında kapatmıştım." Hafifçe gülümsedim. Oturduğum yerden kalkıp ona baktığımda onu da ayaklanırken gördüm. Cebinden anahtarı çıkartmıştı. Kapatacaktı. Zaten ben de ayrılmak için kalkmıştım. "Evin çok uzak mı? Aynı yöndeysek birlikte yürüyebiliriz." Kafeden çıktığımızda anahtarı cebine koydu ve başıyla onayladı. Dışarı çıktığımızda hatırlamıştım, onun motoru vardı. Motora baktığımı görünce gülümsedi. Minik ve nazik bir gülümseme... Sanırım yüzünde ilk kez gerçekten gülümseme denebilecek bir kıvrım vardı. O genelde güyümsemeden gülümsemiş gibi sıcak bir ifadeye sahipti. "Burada kalsa da sorun değil, zaten bir arkadaşım bu gece için ödünç istemişti." Hafifçe kayarak yanıma yaklaştı. Anahtarı motorun üzerine bırakıp paten ayakkabıları ile yavaşça ilerledi. Öden bakınca küt gözüken saçları... Şimdi ona arkadan bakınca beline inen kuyruk da hoş gözüküyordu. Toka tam da omuzlarının hizasındaki saç topluluğunun bittiği noktaya bağlanmıştı. "Adın ne?" Bana dönüp başını yere doğru eğdi. "Tan..." Hafifçe gülümsedim. Çantamı daha sıkı kavrayıp onun yanında yürümeye başladım. "Ben de Güneş..." Sonrası sessizlik. Sanki o sesten pek hoşlanıyormuş gibi hissetmiştim. Sadece sustuk. Yol arkadaşı olarak bir süre yürüdük ve benim evimin olduğu sokağa girdiğimiz ana kadar sessizdik. O noktada ona dönüp teşekkür etmiştim. Yine basit bir baş hareketi ile nazikçe bir adım geri gitti ve arkasını döndü. Ben binaya girdiğimde o da uzaklaşmaya başlamıştı. İkinci kata çıkıp eve girdim. Mutfağa girip camdan dışarıya baktığımda onu yere eğilmiş, yüzünde bir tebessümle minik, gri bir kediyi okşarken gördüm. Daha sonra ayaklandı ama kedi de onunla ilerleyince tebessümü genişlemese bile sanki daha sıcak bir hal aldı. Eğilip kediyi kucağına aldı ve uzaklaştı. Ne hoş bir akşam üzeri... Perdemi kapatıp içeriye girdim. Sanırım garson kız nazik birisi... Motor sürüyor ve siyah giyiyor, aynı zamanda kulaklık takıyor ve paten ayakkabı kullanıyor. Sürekli sade bir yüze sahip ve gülümsemese bile gülümsüyor gibi. Küt saçlı bir kız ama aslında öyle değil. İlk bakışta kaba sanılabilecek bir tarza sahip ama hiç de öyle gözükmüyor. Sessiz ama konuşması gerekirse bunu yapmakan çekinmiyor. Tüm nezaketi samimi hissettiriyor ama bir boşluk sanki tüm bunlardan daha karışık bir şeye sahipmiş gibi hissettiriyor. O da her insan gibi göründüğünden daha fazlası... O kendi halinde yaşıyor ve ben onu merak ediyorum. Kafede küt saçlı bir kız çalışıyor ve ben onun hakkında bir şeyler bilmek istiyorum. Belki bir gün öğrenebilirim... Küt saçlı olmayan küt saçlı kız belki kulaklığında çalan müziği bir gün ben sormadan önce benimle paylaşır. Biliyorum ki sorarsam şimdi bile bana kulaklığını verir. Ama umuyorum ki bir gün ben sormadan bunu yapar. Neden bilmiyorum... Ortalama boyu ile benden biraz daha kısa birisi ve aslında en başta da söylediğim gibi merak uyandırıyor gibi gözükse bile aslında herkes gibi hissettiriyor. Garson kız motor sürüyor. Ne zaman öğrendiğini merak ediyorum. O müzik dinliyor. Ne dinlediğini merak ediyorum. O siyah giyiniyor. Sebebi aklımı kurcalıyor. O nazik. Maske mi değil mi sorusu içimi gıdıklıyor. Aslında konuşabiliyor. Bu cevap hoşuma gitti. Ama yine de müzik kapalıyken bile dudaklarımı okumak için takip ediyordu. Merak ediyorum acaba o, sesleri duyabiliyor mu...
|
0% |