Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@belydaily

Beş Yıl Önce.

 

Sinir ile siyah gömleğinin yakasını sağ sola çekiştirdi Alparslan.

Boy gösterelim diye geldiği bu düğün çok sıkmıştı canını. Her an kan akıtabilirdi.. tüm düşmanlarının aynı düğünde toplaşması tevafuk muydu, yoksa basit bir latife mi?

Bu durum onu sinirlendiriyordu çünkü ailesi ile gelmişti bu kıytırık düğüne. Tek derdi ailesiydi.

İsteyen, istediği şekilde kendisine bir şeyler yapabilirdi. Ailesine dokunmamak şartıyla. Ailesine dokunanı öldürürdü, gram acımazdı.

Sert bakışları piste kaydı bu sefer. Beş genç kız arka arkaya dizilmiş, önlerinde duran beş erkeğe bakıyordu.

Adige oynayacaklardı büyük bir ihtimalle.

Bunu izlemeye katlanamayacaktı. Gözünü pistten çekerken istemeden karşı masaya baktı. Yanındaki erkeğin omzuna başını yaslamış, pisti seyreden kapalı bir kız vardı.

Alparslan'ın kendisine baktığını hissetmiş gibi gözlerini pistten çekip Alparslan'ın gözlerine dikti.

Tam o sırada vurulduğunu hissetti Alparslan. Birkaç aydır rüyasında gördüğü yüz, o koyu kahve gözler birebir karşısındaydı.

Gözleri, kızın parmaklarına kaydı. Bomboştu da, yanındaki erkek neyin nesiydi?

Tanımıyordu bu erkeği, ilk defa görmüştü. Buradan değildi sanki..

Mardin Erkeğinin kulağında küpe mi olurdu canım? Hem, açıkta kalan döşü de kılsızdı..

Sinirle gözlerini yumdu. Kaç aydır rüyasında gördüğü kadın, karşısındaydı ama yanında bir erkek vardı!

Yanında bir erkeğin olması sorun değildi..

Kızın, o erkeğin omzuna yatmış olması sorundu! Burada kendi kaslı omuzları vardı, gelip burada yatabilir-

Ne saçmalıyordu şuan?

İki saniye gördüğü bir kız hakkında bunları nasıl düşünürdü? Karaktersiz bir herif miydi Alparslan?

Üstelik, sevgilisinin yanındayken bakmıştı kıza. O kadar mı seviyesizdi?

Kızın sevgilisi, şimdi gelip üzerine yürüse hakkıydı..

İçinden bir güzel saydırdı kendisine. Düğün bitimine kadar kızın güzel gözlerini düşünmemeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

Kızın gözleri, her aklına geldiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu.

Umursamamaya çalıştıkça daha da içine batıyordu.

O kara gözler, bir bataklık gibiydi. Alparslan'ı içine almıştı o bataklık, bırakmamaya kararlıydı..

Bir yıl sonra.

Düğünde gördüğü gözleri unutmak üzereydi artık. Üzerinden koskoca bir yıl geçmişti.

İki saniye ile aşık olamazdı zaten.. o, o an saçmaladığı bir şeylerdi. Her zaman gördüğü basit bir rüyanın içinde yaşamıyordu..

Ya da bir dizi karakteri değildi! İki saniyede aşık olacak kadar aptal da değildi..

Kafasını dağıtmak için dışarı çıkmaya karar verdi. Sinirliydi ve biraz dolaşmak iyi gelebilirdi.

Konaktan dışarı ilk adımını attı. Ezbere bildiği yolları arşınlayarak karşı köyün meydanına geldi.

Kendi köyünün meydanına gitmeyi sevmezdi. Aptallarla dolu olurdu çünkü.. Ve Alparslan Demirhan, aptallara tahammül edemezdi..

Genç Kızlar okumasın diyen bir sürü cahil vardı orada.

Ama bu köy öyle değildi.. buradan çok sayıda okumuş, bilgili kız çıkmıştı.

Kadınlara değer veren bir köydü, kendi köyünün aksine..

Annesi Dila Hanım da bu köydendi hem.. zamanında Fransız Mektebi'nden mezun olmuş, bilgili, güzel bir bayandı.

Meydanın tam ortasında gördüğü suret ile adımları kesildi.

Gelmez olaydı. Yine gördü o zehirli gözleri.

Ah, zehirli denilir miydi bu güzelim gözlere? Büyülüydü zannımca..

İnsanı içine çeken göz mü olurdu ya hu?

Belki de bu büyü, yalnızca bu gözlerin sahibine aitti..

Nereden bilebilirdi ki?

Zar zor adımlarını okula yönlendirdi. Kardeşi Taha'yı, bugün kendisi alabilirdi..

Arkasını döndü ve o büyülü gözlere bakmadan yürümeye çalıştı..

Ne mümkün!

"Pardon.. bakabilir misiniz?" Alparslan, hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam etti.

Ne belliydi kendisine seslendiği?

"Size diyorum.. hey!" Evet köyden çok okumuş çıkardı da düzgün İstanbul Türkçesi konuşan çok az kişi vardı burada. Merakını cezbetmişti. Kimdi bu hanım?

Şüpheli bakışlarını omzunun üzerinden arkasına çevirdi. Sert ve hızlı adımlarını kesti.

O büyülü gözlerin sahibi, koşarak kendisine mi geliyordu?

Hayır hayır.. koşmuyordu!

Ama kendisine doğru geliyordu. Ne? Kendisine doğru mu geliyordu?

Bakışlarını ve ifadesini düz tutmaya çalıştı. Neden geliyordu ki bu kahve göz?

"Cüzdanınızı düşürdünüz bayım.."

Kadının, zarif parmakları arasında tuttuğu cüzdanına baktı. Evet, kendisinindi bu..

Peki ama ne zaman düşürmüştü ki?

"Getirdiğiniz için teşekkürler bayan.."

Kadının biçimli dolgun dudakları yukarı kıvrıldı. Feracesinin eteklerini tutarak hafifçe selam verdi.

"Mersi.."

Kaşları hafifçe havaya kalktı. Mardin'de 'mersi' demek..?

Ah.. bu kızcağız da kesin Fransız Mektebi'nden mezundu!

Tabii ya..

Büyülü gözler, kendisinden ayrıldı. Zarifçe yürüyen kızın arkasından bakakaldı.

Yanından geçerken esen hafif bir rüzgar kendisine kızın kokusunu bahşetmişti..

portakal çiçeği..

.

Anlamıştı artık Alparslan.. iki saniye falan apansızdı!

Besbelli aşık oluvermişti bu kıza.. yoksa niçin kızı görmek için bu kadar çabalardı?

Vay be..

Koskoca Alparslan Demirhan, bir çift kahve göze yenik düştü ha..

Otuz aydır beklediği gibi, bugün de bekledi sevdiğini..

Gelse olmaz mıydı?

Yorulmuştu artık rüyalarda beklemekten..

Sıkıntıyla iç çekti.. neredeydi büyülü göz?

Adını dahi bilmiyordu, ne saçma..

Adını bilse böyle mi olurdu? Giderdi evine.. isterdi usülünce..

Nikahına alırdı, boy boy çocuğu dahi olurdu.

Oturduğu yerde kendini iyice serbest bıraktı düşünceleri ile.

"Ulan kahve göz.. ne hale düşürdün beni?"

Gözleri meydanın girişinde kalakaldı.

Yüreği hıphızlı çarpmaya başladı. Bu güzel hanım, günler geçtikçe daha da mı güzelleşiyordu ne?

En son gördüğünden bu yana oldukça olgunlaşmış görünmekteydi..

"Dur bi.. yerini beğenmez gibi ne çırpınır durursun? Ta Sağır Sultan duyacak sesini.."

Büyülü Gözlerin sahibi, Alparslan'a bakmadan hızlı hızlı yürümeye başladı.

"Bi dursaydın da gözüm gönlüm şenlenseydi biraz.."

Bakmaya doyamamıştı ki.. iki saniyede neye doyabilirdi?

iki saniyede aşık olmamış mıydı?

İkisi bir değildi ki..

Büyük adımları, kıza fark ettirmeden kızı takip etti.

Geldiği yerde, kanı dondu. Kahve Göz'ün sevdalısı mı vardı?

kalbine bir hançer yemiş gibi acıyla kasıldı yüzü. Bir iki adım sendeledi yerinde.

Ve Kahve Göz'ün, o naif sesi kulaklara doldu. Oldukça soğuktu, nefretini, kinini sesi ile kusuyordu.

"O saçmaladığın beşik kertmesi meselesini çabuk bitiyorsun Halil.."

Kanlı bıçaklısı, Halil Soykıran..

Soysuz köpek, diye geçirdi içinden.

"Nedenmiş? Beşik kertmesi değil miyiz? Nikahıma gireceksin kızım.. öyle yağ mağ yok.!"

Kadın, hızla tokadını Halil'in yüzüne geçirdi.

"Saçmaladığın yetti artık Halil. Kes sesini, otur evde karınla ilgilen."

Halil, hırsla saçmalamaya devam ederken bir tokat darbesi daha yemek üzereydi kahve gözden..

Şerefsiz herif, Alparslan'ın sevdiği kadına dokunmuştu!

Bileğini tutmuştu..

Kahve Göz, sinirle kurtardı elini Halil'den. Siniri asla geçmez iken konuştu:

"Sen bu kadar şerefsiz bir insan mısın? İki tane oğlan bir tane kız çocuk verdi karın sana. Hala ne beşik kertmesi, ne kumasından bahsediyorsun?"

Halil, kendisine saldırmak üzereyken arkadan bakan Alparslan'ı gördü.

Alparslan Demirhan'ın ne işi vardı burada? İşine çomak sokmaya mı gelmişti?

Alparslan, baş parmağını boğazına getirip kesiyormuş gibi yaptı. Ardından iddia okuyan bakışlarını gözlerine dikti.

Hele yanlış bir haraket yapsındı..

Yaptı yapamadı, etti edemedi Halil.. Kahve Göz'ün yanından koşarak uzaklaştı..

"Soysuz köpek.."

Kahve Göz'ün mırıldanışına keyifle gülümsedi. Biraz daha durmak istese de kızın kendisini her an fark edebileceği düşüncesi aklına gelince hızla uzaklaştı bulunduğu yerden..

Mutluydu.. kız evli değildi. Hala bir oluru vardı aslında..

"Nikahıma alacağım seni Badem Gözlüm.. o zaman kimse rahatsız edemeyecek seni.."

.

Son..

Loading...
0%