Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@belydaily

"Bir tane küçük boy kakaolu milkshake alabilir miyim? İçinde bisküvi parçaları olursa sevinirim."

Kadın gülümseyerek konuştu.

"Tabi prenses hazretleri hemen hazırlıyorum siparişinizi."

Sare gülümsedi ve önlüğü başından geçirerek tezgahın arkasına ilerledi.

"Aman Asel, sana da bir şey demeye gelmiyor. Tamam kendim alırım milkshakemi."

"Tabi kendin alacaksın kızım, bir de hizmet mi edeceğim sana? Aa ne münasebet?"

Sare, kadının omzuna küçük bir fiske vurdu.

"Serseri."

Hızla makineden içeceğini almış ve köşedeki sandalyeye oturup yudumlamaya başlamıştı.

"Ee işler nasıl gidiyor?"

Asel, omuzlarını indirip kaldırdı.

"Sende bir şey mi var bilmiyorum ama sen yokken müşteri gelmiyor. Sen gelince cafe dolup taşıyor."

Sare minik bir kahkaha attı. Sonra hemen hızla ağzını kapattı.

"Maneviyatımdandır o."

İki kadın beraber gülüşürlerken, tezgahtaki zilden ses yükseldi.

Asel hızla müşteriye bakarken, Sare ayaklarını sallayarak milkshakesini yudumlamaya devam ediyordu.

"Bir ice latte."

"Tabi, boy olarak small medium large ve xlarge var. hangisini tercih edersiniz?"

"Medium yeterli."

"Peki hemen hazırlıyorum. İsim alabilir miyim?"

"Asaf"

"Siparişiniz hemen geliyor Asaf Bey."

Asel hızla siparişi hazırlamak için malzemeleri çıkartırken Sare'nin telefonu bir kez daha çaldı.

Annem arıyor...

Derin bir nefes çekti içine ve telefonu kulağına yasladı.

"Selamın aleyküm anne." İçeceğinden bir yudum daha aldı sakince.

"Neredesin sen?"

"Cafedeyim anne."

"Cafede ne işin var Sare. Hemen eve geliyorsun! Bizi elaleme rezil mi edeceksin sen?"

"Anne, hani cafenin yüzde elli hissesi benim ya. Benim de burayla ilgilenmem gerekiyor. Ayrıca, sana sabah da dedim anne, kalbini kırmak istemiyorum ama görücü falan yok. Elaleme rezil olma korkusu ile hiçbir şey yapma. Hadi Allah'a ısmarlamadık, müşteri var onunla ilgilenmem lazım. Görücülere de söyle, benim kızım evlilik düşünmüyor ama ben elalemi kızımdan daha çok düşünüyorum o yüzden bugün hiç gelmemiş gibi yapın. de. Gidip elalemin yanında adımı ağızlarına almasınlar."

"Sare haddini aşma."

"Anne haddimi aşmıyorum zaten. Sana evlenmek istemediğimi söylüyorum, sen inatla görücü diye bir şey çıkartıyorsun İptal et, gönder adamları bir daha da görücü falan istemiyorum anne lütfen."

"Pardon, bir filtre kahve alabilir miyim?"

Sare, gözlerini müşteriye çevirdi ve hızla yerinden kalktı.

"Müşteri var anne, Allah'a ısmarlamadık."

Telefonu kapatıp tezgaha koydu ve müşteriye döndü.

"Hoşgeldiniz, bir filtre kahve. Boy tercihiniz nedir?Small medium large ve xlarge?"

"Small yeterli olacaktır."

"Ekstra, süt, buz herhangibir şey ister miydiniz?"

"Teşekkürler."

"İsim alabilir miyim? Self servis çalışıyoruz."

"Ömer."

"Tamam Ömer Bey, siparişiniz hemen geliyor."

Hızla siparişi hazırlamak için hareketlendi. Fakat istediği şeyleri bulamadı.

"Asel, filtre kahvenin kapsülü hangi raftaydı?"

"Kış bahçesine doğru, sağ alt çekmece olması lazım. Orada yoksa bitmiştir."

Sare, Asel'in dediği yere baktı ve adamın şansına bir tane kapsül buldu. Hızla makineye koydu ve small boy bardağın üzerine 'Ömer' yazdı.

Makineden hazır olduğuna dair bir ses çıkınca, kahveyi bardağa döktü ve tezgaha koydu. Siparişinin hazır olduğunu gören Ömer, oturduğu masadan kalktı ve yiğeninin elini tutarak tezgaha ilerledi.

"Teşekkürler, bir de yiğenim için tatlı alacağım da, fıstığa alerjisi var. Fıstıksız bir tatlınız var mı?"

Sare hemen tatlı dolabına ilerledi ve çilekli bir magnolia çıkarttı.

"Buyrun."

"Teşekkürler, borcum ne kadar?"

"Filtre kahve 50, tatlı da müesseseden yiğeninize ikramımız olsun. 50 lira verseniz yeter."

Ömer, hızla kafasını salladı.

"Olmaz öyle şey, lütfen."

Sare, boncuk boncuk kendisine bakan kıza baktı ve sevimlice gülümsedi.

"O zaman şöyle yapalım, bu güzel kız bana ismini söylesin bende ona tatlı hediye edeyim."

"Mahur.."

"Mahur mu? İsmin çok güzelmiş, tıpkı senin gibi. Bende Sare, memnun oldum."

"Bende memnun oldum."

Sare bir kez daha kocaman gülümsedi kıza ve elindeki tatlıyı uzattı.

Ömer, Sare'nin gülümsemesine bakarken garip hissetti ve bir anda kendine geldi.

"Olmaz öyle şey hanımefendi, lütfen borcumuz ne kadar söyleyin."

Sare bu kez gözlerini adamın gözlerine çevirdi.

"Beyefendi, zehir satmadım yiğeninize. Kendi içimden geldi, hediye verdim. Lütfen uzatmayın. İyi günler dilerim." Ömer tam ağzını açmışken başka bir müşterinin sesi duyuldu.

"Pardon bakar mısınız?"

"Hemen geliyorum." Sare son kez adamın gözlerine baktı ve küçük kıza gülümseyip hızla oradan ayrıldı.

Ömer, Sare'nin arkasından bakarken, Mahur tatlısını yemeye başlamıştı.

"Abla çok güzeldi, değil mi dayı?"

.

.

.

"Şükür!" Sare, cafenin kepenklerini indirdi ve besmele çekip üç kere kilitledi.

"Bugün de bitti." Asel, gözlerini zar zor açmaya çalışırken Sare'nin arabasına bindi.

Sare de yerine geçtiğinde yolculukları başladı.

"Ee nereye gidiyorsun Asel Hanım? Bana mı yoksa kendi evine mi bırakayım?"

"Evime gidip duş almak istiyorum Sare, bugün çok yoruldum. Başka bir gün gelirim sana."

"Sen bilirsin." dedi ve ezbere bildiği adrese sürdü.

Asel'in evi, Sare'nin ailesinin evi ile yan yanaydı ve Sare asla annesi ile denk gelmek istemiyordu. Ama şans yine yüzüne gülmemişti.

Çünkü annesi, kapının önünde bekliyordu.

Sare, Asel ile kucaklaşıp onu gönderdikten sonra annesine doğru ilerledi.

"Selamın aleyküm anne."

"Aleyküm selam Sare Hanım, ne büyük bir şeref verdiniz.."

Sare, sıkkınlık ile annesine baktı.

"Elaleme rezil ettin beni. Millet arkandan konuşuyor evde kaldı diye hiç haberin yok."

"Anne bize ne milletten? Evlenmeyi başarı sayanlardan bize ne? Ayrıca ne evde kalması? Altı üstü 26 yaşındayım. Hem para kazanıyorum, evde oturup koca beklemiyorum ya!"

"Paran batsın! Millet neler diyor arkamızdan? Hala para derdindesin."

"Kim ne diyor anne arkamızdan? Bize ne, ne dediklerinden?"

"Figan'ın kızı evde kaldı, kusurlu herhalde diyorlar. Senin tüm yaşıtların evlendi, çocukları oldu. Hala para peşindesin sen. Yüzümü eğdin yere. Kardeşinin bile seneye düğünü var."

"Kusurlu mu?" Sare, kendini sıktı ve annesinin yüzüne kırgınlıkla baktı.

"Elalem diye yanıp tutuştuğun insanlar kızına kusurlu diyor ve sende ağzını açıp tek laf edemiyor musun anne?"

"Sare.."

"Sare deme bana anne! Ben ne yaptım ya bunca zaman size? Sizi gururlandırmak dışında ne yaptım?"

Sinirle, dolan gözlerini sildi.

"Yüzünüzü eğmemek için en iyi okullarda okudum hepsi kendi emeğimle. Okullarımı hep birincilikle bitirdim. Bunca zaman kazandığım tüm parayı size verdim sırf gururlanın diye. Kendime bir iş yeri dahi açtım. İki işi aynı anda ilerletiyorum ama sırf evlenmedim diye kusurlu mu oldum? Anne, yazıklar olsun ya. Tamam, söyle kime söylüyorsan, kapıya köpek gelse onunla da evleneceğim." Arkasını döndü ve arabasına ilerlemeden önce son kez annesine döndü.

"Keşke elalemi düşündüğün kadar biraz da kızını düşünseydin anne."

.

.

.

"Oğlum, bak kız kabul etmiş. Gel evet de bu işe, oğlum kız senin dengin, naif, narin, nazik. Güler yüzlü, tertemiz kız. Oğlum en azından bir kere görüş, bak yoksa kız gidecek elden."

Ömer, kucağında henüz iki aylık olan yiğenini sallarken bir yandan da annesini dinliyordu.

"Kız niye kabul etmiş?"

Kadın sıkıntılı bir nefes aldı.

"Kız annesiyle atışmış, sonra kim geliyorsa gelsin demiş. Oğlum sen gitmezsen kız it köpek bakmadan evlenecek bak, o tertemiz kıza bunu yapma."

"Annesiyle niye kavga etmiş?"

"Figan biraz garip bir kadın doğrusu, işi gücü altın günlerine gitmek, dedikodu yapmak. Elalem de kız hakkında evde kalmış falan diyince gitmiş kızına demiş, kız da sen benim annemsin ağzını açıp tek bir şey diyemedin mi demiş sonra kim gelirse evleneceğim demiş çıkmış gitmiş."

Ömer'in kalbi kasılmıştı. Bir anne, çocuğuna nasıl böyle davranabilirdi? Nasıl?

"Tamam anne, görüşeceğim kızla." Başını eğip yiğenini öptü ve tertemiz bebek kokusunu doyasıya içine çekti.

"Aslan oğlum benim!"

Loading...
0%