Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm

@belydaily

"Ömer'im, oğlum.. Bak lütfen kızı kıracak şeyler söyleme annem."

Ömer sıkıntılı bir nefes çekti içine.

"Anne, ben bu zamana kadar kimi kırdım Allah aşkına?" Kadın, oğlunun koluna asıldı iki koluyla.

"Biliyorum oğlum da, anla beni. Çok istiyorum o kızın gelinim olmasını."

"Çok istiyorsan kendine al anne, git tanış dedin, eyvallah dedim de evlilik falan fazla hayal kurma."

Kadın, sinirle Ömer'in ensesine bir tokat geçirdi.

"Terbiyesiz, nasıl konuşuyorsun sen annenle?"

"Ne dedim sanki?" dedi Ömer, sol eliyle ensesini sıkarken.

"Bu arada, kızın adı ne anne? Saçmalığa bak, bırak adını, yaşını falan da bilmiyorum. Bir de gelmiş bana evlilik diyorsun." dedi ve koca bir kahkaha patlattı.

Evlilik işleri, Ömer'e ters geliyordu.

Hele bir kadını sevmek..

Hangi kadın sevilmeyi hak ederdi ki? Ya da Ömer, hangi kadını sevebilecek kadar cesaretliydi?

Bir kere, ketum bir adamdı Ömer. Çok gülmez, çok konuşmazdı.

Kaşları, kendisi istemese dahi çatık dururdu. Yılların olgunluğu vardı omuzlarında.

"Kızın adı Sare, 26 yaşında diye biliyorum. Görsen, bir içim su. Bir edepli, bir utangaç. Çok saygılı maşaallah Öyle güzel bir kız ki görsen dibin düşer. Ay Allah'ım lütfen gelinim olsun, lütfen."

Ömer, annesinin bir kızı böyle hayranlıkla anlattığını ilk kez duyuyordu. Meraklanmıştı.

"Yok mu resmi falan?"

Kadın, bir çöpçatan edasıyla oğlunun omzuna hafifçe vurdu.

"Merak ettin değil mi?"

Gömleğinin yakasını düzeltirken annesine dudağının kenarını kıvırarak bir gülüş attı.

"Yanıma yakışır mı? Onu düşünüyorum."

'Hıh!' diye bir nida yükseldi kadının dudakları arasından.

"Sen Sare'min yanında habeş maymunu kalırsın."

Ömer'in kaşları, şaşkınlıkla havaya kalktı.

Kendisini öve öve bitiremeyen, yere göğe sığdıramayan annesi bir kıza satmış mıydı oğlunu?

"Yok sana resim falan, kafeye gidince görürsün kızı."

"Aman, iyi. Sanki 'Sare, Sare' diye ölüyordum."

Kadın, kollarını göğsünde bağladı ve omzunu silkti umursamazca.

"Kız seni reddederse ağlarsın ama omzumda."

"Anne.."

"Sus, anneye laf söylenmez! Yürü hadi geç kalacağız."

.

.

.

"Sare, hazırlanmadın mı hala?"

Sare, şalını omzuna doğru saldıktan sonra, bıkkınca bir nefes verip kapıya döndü.

Annesi ile gözleri çakışınca, yüzünü ifadesizce sabit tutup, elleri ile kendini gösterdi.

"Sence hazır mıyım anne?"

"Az makyaj falan vursaydın yüzüne."

Sare, gözlerini devirmemek için zor tuttu kendini.

"Ne gerek var anne, sanki nikah dairesine gidiyorum."

Kadın, çenesini sıktı. Daha sonrasında çantasının kulpunu kavradığı gibi odanın önünden ayrıldı.

"Çabuk gel! Geç kalıyoruz.."

.

.

.

Ömer, oturduğu koltukta umursamazca etrafa bakıyordu. Annesi ise çok mutluydu.

Ömer'in, Sare'yi beğeneceğinden hatta aşık olacağından hiç şüphesi yoktu.

Derken, Sare ve annesi cafenin girişinde belirdi.

Sare, kısa boyuna tam oturan siyah, balon kol bir ferace giyinmişti. Başına doladığı koyu kahverengi şal ile hem beyaz yüzü hem de koca kahverengi gözleri ortaya çıkmıştı.

Ömer, kendilerine yaklaşan anne-kızı fark ettiğinde yerinde dikleşti. Ve gözlerini Sare'ye dikti.

"Bu mu?"

Kadın, sırıtarak onayladı oğlunu. Ve masaya yaklaşan anne-kız ile ayağa kalktılar.

"Ah Sareciğim, ne güzel olmuşsun, maşaallah sana.."

Ömer, harama bakmazdı. Zina, aklından dahi geçmezdi. Lakin, Sare'nin yüzüne bakakalmıştı. Çünkü bu suret, oldukça tanıdıktı.

Kahve almaya gittiğinde karşılaştığı o güzel gülümsemeli kızdı bu.

Koca, koyu kahverengi gözleri, kiraz kırmızısı biçimli dudakları, kavisli kara kaşları ve minik burnu birbirleri ile bir uyum içindeydi.

Burnunun üzerindeki küçük izler, alnına ve elmacık kemiklerine doğru yayılıyordu. Ömer'in gözünde, çilin yakıştığı tek insan olabilirdi Sare.

"Teşekkür ederim Büşra Abla. O senin güzelliğin." Sare, kadına gülerek konuştuğunde Ömer'in dikkati iyiden iyiye dağılmıştı.

Kısa boyu yüzünden, Ömer boynunu aşağıya eğmiş bir şekilde Sare'ye bakıyordu. Bir de gülünce, Ömer biraz daha eğilecek raddeye gelmişti.

Tam o an, Sare'nin gözleri Ömer'e çevrildi.

Vurulmuş gibiydi Ömer.

"Selamün aleyküm.." dedi Sare cılız sesiyle.

Ömer'in kalbine neler oluyordu? Saçmalıktı bu!

"Ve aleyna aleyküm selam.. Buyrun, oturun."

Kadın, oğlunun koluna bir çimdik attı. Kendine gelen Ömer, hızla gözlerini Sare'den çekti.

"Sare, kızım. Siz benim oğlanla konuşun, bizde annenle şuradaki masaya geçelim. Tamam mı?"

"Tamam Büşra Abla."

Ömer, başını çevirip annesine baktı. Annesi, sırıtarak kendisine bakıyordu.

O sırada, Ömer'in kendisine bakmamasını fırsat bilen Sare, Ömer'i incelemeye başladı.

Ne beyaz ne esmer bir teni vardı Ömer'in, yüzü tanıdıktı.

Saçları kahverenginin en koyu tonuydu, kaşları da aynı renkteydi. Gözleri, büyülü gibiydi. Açık kahverengiydi ve hafif çekikti.

Burnunda çok belli olmayan bir kemer vardı. Dudakları biçimliydi.

Biraz daha aşağılara kaydırdı gözlerini. Çenesi belirgindi. Giyindiği siyah gömlekten ötürü belli olan kasları vardı.

Az önce ayaktayken fark etmişti Sare, kendisinden uzundu. Kalıplıydı ve itiraf etmek gerekirse çekici bir adamdı Ömer.

Ama, Ömer'e ters olduğu gibi Sare'ye de tersti evlilik işleri.

Sare de Ömer gibi, birini sevebileceğini düşünmüyordu.

Ömer'in gözleri yavaş yavaş Sare'ye kaydığında, Sare hızla gözlerini çekti.

"Konuşacak mısınız Sare Hanım?"

Sare, gözlerini Ömer'in gözlerine dikti.

"Tabi, konuşacağım. Lakin, size hitap etmem açısından, bana isminizi söylerseniz, işim biraz daha kolaylaşacaktır."

Sare'nin ince sesi ve düzgün diksiyonu Ömer'i hayran bırakmıştı.

"Ömer Kalaycıoğlu ben, Sare Hanım."

Sare, küçük bir tebessüm ile başını eğdi. Fakat bu gülümseme biraz küçük düşürücü bir gülümsemeydi.

Ömer'in tüm egosu yerle bir olmuştu bu hareket karşısında.

"Memnun oldum Ömer Bey, bende Sare, gerçi siz çoktan öğrenmişsiniz ama.." dediğinde Ömer iyiden iyiye bozulmaya başlamıştı.

Fakat belli etmedi ve başını salladı.

"26 yaşındayım Ömer Bey. İç mimarım. Doğma büyüme Ankaralıyım ama aslen Azeriyim. Bu kadar sanırım anlatacaklarım, sormak istediğiniz bir sual varsa, cevaplayacağımdan hiç şüpheniz olmasın."

İç mimarlıkta nereden çıkmıştı? Ömer, Sare'yi kafede çalışırken gördüğüne emindi.

"Sare Hanım, sorumu yanlış anlamayın lütfen. Geçen gün mesai çıkışında yiğenimin canı tatlı çekti diye bir kafeye gitmiştik. Sizi o kafede çalışırken gördüğüme eminim."

Sare, tekrar gülümsedi. İşte Ömer biliyordu bu gülüşü. Kafedeyken güldüğü gibi gülmüştü.

"Kafeyi arkadaşım açmak istemişti, parası tam olarak yetmeyince bende ortak oldum. Kafenin yüzde elli hissesi benim. Asıl mesleğim iç mimarlık."

Ömer'in hayran kalmaması mümkün değildi. Öyle güzel anlatıyordu ki Sare, sabaha kadar dinleyebilirdi.

"Eğitiminizden bahseder misiniz peki Sare Hanım?" dedi Ömer aşağılarcasına.

Belki biraz içi durgunlaşırdı. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştı ve bu hiç hayra alamet değildi. Belki Sare'yi aşağılarsa, eziklerse içi soğurdu, biraz kendine gelirdi diye düşünüyordu.

Ama karşısındaki Sare'ydi. Böyle bir şey tabi ki mümkün değildi..

"Öncelikle, liseyi on yedi yaşında bitirdim. Sınava ilk girdiğim sene iç mimarlık fakültesini kazandım ve mezun olduğumda yirmi yaşındaydım. Kpss'ye çalışmak yerine tekrar üniversite sınavına girdim ve dört yıllık ilahiyat kazandım. Dört yıllık ilahiyat mezunuyum da aynı zamanda."

Kısa bir nefes molası verdiği sırada, masaya bir garson yaklaştı.

"Hoşgeldiniz, bir isteğiniz var mıydı?"

"Çay?" diye sordu Ömer. Sare de onaylayınca Ömer siparişi verdi.

"İki çay."

"Tabi hemen getiriyorum, başka bir isteğiniz?"

"Yok" diye cevap verdi Ömer ve garson yanlarından uzaklaştı.

"Devam eder misiniz lütfen Sare Hanım?"

Sare, arkasına yaslandı ve başı ile onayladı Ömer'i.

"İlahiyatın ikinci sınıfındayken ikinci üniversite tercihi ile çocuk gelişim seçtim ve çift anadal yaptım. İlahiyat ve çocuk gelişim aynı yıl bitti. Sanırım bu kadardı. Ben çok konuştum Ömer Bey, birazda siz mi konuşsanız?"

Ömer, sıranın kendisine geldiğini anlayınca biraz gerildi. Fakat bunu Sare'ye belli etmedi.

"Tabi Sare Hanım, anlatayım. 29 yaşındayım. Mühendisim. Aslen Orduluyum fakat yirmi yıldır ikametgahım Ankara'da."

Sare gülümsedi ve başını salladı, devam et dercesine.

"Yani sizin kadar çok üniversite bitirmedim ama mühendislikte master yaptım. Mühendisliğin yanı sıra neyzenim de."

Sare, ilk defa heyecanlandı ve yerinde dikleşti.

"Gerçekten mi?"

Ömer, Sare'yi etkilediğini düşündü ve karizmatik bir ses tonu ile Sare'yi onayladı.

"Evet, neyzenim. İlgili misiniz sizde?"

Sare, parmakları ile masada küçük bir ritim tuttu.

"Bende neyzenim Ömer Bey, haftanın belli günleri halk eğitim merkezinde ders veriyorum."

Ömer'in kaşları hafifçe havaya kalktı.

Sare çok yönlü bir kadındı anladığı kadarıyla.

"Var mı peki böyle başka hobileriniz Sare Hanım?"

"Def de çalıyorum Ömer Bey. Onun dışında, iki kitabım var şuan basılan. İşten güçten fırsat buldukça üçüncü kitabımı da yazmaya çalışıyorum inşallah."

Ömer, bugün daha ne kadar şaşıracaktı bilmiyordu doğrusu. Sare cidden çok yönlü bir kadındı ve Ömer'in bütün özgüvenini yerle bir ediyordu.

"Cidden, hayran kalmamak elde değil Sare Hanım. Baya çok yönlüsünüz anladığım kadarıyla."

"Yani" dedi ve küçük bir kıkırtı bıraktı ortaya. "Öyle de denebilir.."

sözünü bitirmesi ile telefonunun çalması bir oldu. Çantasından telefonunu çıkarttı ve kimin aradığına baktı.

"Ömer Bey, müsaadenizle açabilir miyim? İşle alakalı bir telefon."

Ömer, annesine hak vermişti. Sare çok saygılı, görgülü ve edepli bir kadındı.

Kendisinden müsaade istemesi, Ömer'in çok hoşuna gitmişti.

"Tabii, buyrun lütfen."

Sare, küçük bir tebessüm sundu Ömer'e ve telefonunu açtı.

"Efendim?"

"Sare Hanım, Verda Hanım sizinle görüşmek istiyordu da. Acilmiş biraz."

"İzindeyim Hasan."

Ömer, Hasan ismini duymasıyla yerinde dikleşti ve Sare'nin telefonuna dikkat kesildi.

"Ama Sare Hanım.."

"Hasan, izindeyim dedim. Söyle Verda Hanım'ına sonra söylesin ne söyleyecekse. Acil olmayan işleriniz için aramayın beni." dedi ve telefonu kapattı.

Ömer'in sorgularcasına bakışına karşılık, kendini açıkladı Sare.

"İç mimarım bildiğiniz üzere. Türkiye'nin çok bilindik bir şirketinde iç mimar olarak çalışıyorum. Geçen yıl terfi alıp şirkette müdür yardımcılığı yetkisi aldım. Hasan da yeni stajyer mimarlarımızdan bir çocuk. Şirkette, bana sormadan iş yapamazlar, ondan aramış."

Ömer cidden, gittikçe hayran kalıyordu Sare'ye.

"Şirketinizin adı nedir Sare Hanım?"

"**** mimarlık şirketi."

Ömer, anladım, dercesine başını salladı. Öne doğru eğildi, kollarını masaya koydu ve Sare'nin gözlerinin içine baktı.

"Sare Hanım, buraya niçin geldiğimizi biliyorsunuz değil mi?"

Ömer'in, ezikleyici ses tonuna karşın, Sare özgüvenli duruşunu hiç bozmadı ve aynı şekilde karşılık verdi Ömer'e.

"Elbette biliyorum. Lakin, sizden de duymak isterim Ömer Bey.."

 

 

Loading...
0%