@belydaily
|
"Sare, ben seni yargılayacak en son kişi bile değilim. Ama eğer bir söz istiyorsan, söz veriyorum. Hemde Ömer Sözü.." Derin bir nefes aldı Sare. Nereden başlayacaktı? Nasıl başlayacaktı? Neyi, hangisini anlatacaktı? Cümlelerini teker teker kafasında toplamaya çalıştı ve beş dakikalık bir sessizlik sonrasında konuştu. "Nişan attım ben." dediğinde Ömer'in tüm ipleri kopmuştu. Kıskanç bir adamdı Ömer. Hele ki beğendiği, hoşlandığı veya etkilendiği ne derseniz artık, kadının ağzından başka bir erkek ismi duyacak olmak şimdiden sinirlerini zıplatmıştı. Sinirinden bacakları titrese de söz vermişti bir kere. Sesini dahi çıkartmadan dinlemekte kararlıydı. Ani tepkiler vermeyecek, kalbini kırmayacaktı. "18 yaşındaydım, annemin zoruyla olan bir şeydi. Ben istemedim, yemin ederim, görüşmek dahi istemedim." Ömer'in tek kaşı kendiliğinden havalandı. Cidden artık kalbi sıkışmaya başlıyordu kıskançlıktan. "Bir gün bana zorla dokunup, zorla öpmeye çalışınca ne olursa olsun diyerek attım nişanı. Annemle aramız bozuldu sonra. O günden beri önüne çıkan herkesle beni evlendirmeye çalıştı çünkü adım artık bozuk, sıkıntılı, kusurlu gibi iğrenç mahlaslarla anılmaya başlamıştı." Sare utanç içinde kasıldı ve kıpkırmızı suratını hafifçe yere eğdi. "Namusuma kadar laf geldi o adam yüzünden. Nikahsız birlikte olduk, dedi. O şuan hamile, dedi. Bozuk o, ilkini aldım ben onun, dedi. Evlenmeyin onunla, dedi. Adımı çıkarttı. Kaçmak için çareyi okumakta buldum." Sinirle, gözlerini yere dikti Ömer. "Neyden korktuğunu söyle bana Sare.!" Bakışlarını yerden çekip Sare'nin gözlerine sabitledi. Öyle güzel durmamalıydı karşısında. Tüm sinirini tek bir bakışı ile alıp götürmemeliydi. Bir kadının etkisi altında kalamazdı Ömer. Karakterine tersti. Karakter mi bıraktı bu kadın? Aldı götürdü ne varsa. dedi Ömer'in içindeki ses. "Sana, ailene bir şey yapabilir Ömer. O çok güçlü." Ömer'in uçup giden siniri, bu sözlerle birlikte beynine tak etmişti. Sinirle ayağa kalktı ve Sare'ye sırtını döndü. Sare'ye bakmamalıydı, bakarsa bu savaşı kaybedeceği aşikardı. Hem sinirlendiriyor hem sinirini uçuyordu. Bu nasıl bir ikilemdi? Sare'den uzak durmak mı, ne mümkün? Sare oturduğu koltuktan kalkıp Ömer'in önüne geçmişti çoktan. Öyle ki, Ömer kollarını Sare'ye sarsa bedenleri bir bütün olacaktı. Ömer'in göğsüne kadar geliyordu Sare. Kafasını yukarı doğru kaldırmıştı bu yüzden. Ömer de aynı şekilde, Sare'ye bakabilmek için başını yere eğmişti. Aralarında bir nefes boşluk vardı. Nefes almaya korkuyordu Ömer. Sanki nefes alsa kaybolacaktı bu sihirli atmosfer. Bir nefes alsa ciğerleri Sare dolacaktı. Ve Ömer adı gibi emindi ki, ciğerleri bir kez Sare'yi tadarsa, tanırsa bunun devamını kesinlikle isteyecekti. Sare'nin tam gözlerinin içine baktı Ömer. Kızarık, yaşlar yüzünden parlayan o güzel ve büyülü gözleri pek çok duygu ile Ömer'in gözlerine bakıyordu. Korkuluydu, telaşlıydı. Ama en önemlisi de öyle heyecanlıydı ki gözbebekleri titriyordu. Gözlerine bakma Ömer, büyülü orası, bakarsan savaşı kaybedersin! Dedi Ömer'in içindeki ses. Haklıydı. Gözlerini hemen gözlerinden çekti ama yüzünden ayrılmak ne mümkündü? Burnuna, üzerindeki çillere bakakaldı Ömer. Ağladığından dolayı, kıpkırmızıydı minicik burnu. Çilleri de oldukça belirginleşmişti. O kahve gözler kadar bu çiller de büyülüydü. Sare öyle bir büyüydü ki, bir büyücü hayran kalırdı bu büyüye, etkisine.. Burnundan çekti bu sefer bakışlarını, nereye baksa iyiden iyiye çekiliyordu sanki. Bir anlık gafletle dudaklarına baktı. Sare'ye ağlamak yasaklanmalıydı. Ağlayınca iyice güzelleşen kadın olur muydu ya hu? Zaten dolgun ve kırmızı olan biçimli dudakları, ağlamanın etkisiyle iyice kızarmış, stresle dişlerini geçirdiği için şişip yer yer kanamaya başlamıştı. Dudağının üzerinde ve altında aynı hizada bulunan iki küçük kahverengi bene' baktı Ömer. Kimsenin orayı bildiğini düşünmüyordu. Çocukluk etmeliydi. İlk önce ben gördüm, orası benim, demeli sürekli öpmeli, dokunmalıydı. Sare'yi çocuk gibi sevmeliydi Ömer. Cesurdu, korkusuzdu, bastığı yeri inletirdi ama bir kadına aşık olup onu sevemezdi. Sare tüm tabularını yıkacaktı sanki. "Ömer.." Ah bir de şu narin sesi yok muydu? Ömer alsa Sare'yi soksa içinez yerleştirse tam kalbine. Yetmezdi. "Sare." İhtiyacı vardı sanki dudaklarını aralamaya, Sare'nin adını söylemeye. Sanki Sare'nin adını söylemese ölecekti. O denli mecburdu Sare'ye. "Sare uzaklaş benden" dedi son kalan gücüyle. Sare durur muydu? Durmazdı. Durmadı da. Uzaklaşmadı.. Ömer'in hızlı hızlı atan kalbi sanki kendini Sare'ye belli etmek istercesine daha da hızlanmıştı. "Sare uzaklaş." Derince yutkundu Ömer. Şimdi, dudaklarını dudaklarına bastırsa, ihanet edecekti sanki Sare'siz geçen yıllara. Kendine verdiği sözlere ihanet edecekti. Zinaya bulaşacak, Rabbine ihanet edecekti. Yapmamalıydı. Bir iki saniyelik istek ve zevk için kendini yakmamalıydı. Sare, sonradan kendine geldi ve bir iki adım geriye giderek uzaklaştı Ömer'den. "Özür dilerim fark edemedim." Kafasını sağ sola salladı Ömer. Ardından aklına gelen çay ile kapıya doğru hareketlendi. "Çay ısıtmıştım, içersin değil mi?" "Ben artık gideyim Ömer." Gitmeliydi, durmamalıydı. Şeytan, çoktan üçüncü kişi olmuştu yanlarında. Biraz daha yalnız kalmamalılardı. "Gitme." Gitmemeliydi. Anlatmalıydı Ömer'e yalnızlık nasıl geçer? Anlatmalıydı, nasıl sevilirdi bir kadın? Çay içmelilerdi, konuşmalılardı. "Yok gideyim, geç oldu hem. Sabah malum iş var." Kaçmalıydı, tutulmamalıydı Ömer'e. Kalbinin hareketini durdurmalıydı. "Sare.. bir çay içeceğiz sadece. Kaçma benden." El mecbur, kabullendi Sare. Ömer de hızla mutfağa koştu. İki bardak çay ve biraz da atıştırmalık bir şeyler koydu tabağa. Salona geçtiğinde, düşünceli bir şekilde oturan Sare ile karşılaştı. Sıcacık olmuştu içi. Ne oluyordu ya hu? Neydi bu his? Sanki şey gibiydi.. Sare'yi hep bu evde görmek istiyormuş gibi. Kafasını sağ sola salladı ve tepsiyi sıkı sıkıya kavrayarak kapıdan içeri adımladı. "Ne zahmet ettin? Yardım etseydim bari.." diye hayıflandı Sare. Böyle tatlı olursa, ona nasıl yardım etmesini söyleyebilirdi ki? Nasıl kıyardı? "Aman Sare. Ne zahmeti? Hep yaptığım şeyler bunlar." Yalan da değildi. Kendi evini kendi toplar, kendi yemeğini kendi yapardı. "Şu sözleşme işini konuşsak mı Ömer?" Kafasını salladı Ömer ve sehpaya koyduğu çayı almak için öne doğru eğildi. Eğildiğinde, siyah kısa kol tişörtünün de etkisiyle kalın kaslı kolları iyiden iyiye belli olmuştu. "Konuşalım." Sözleşme yapmayalım, diyecekti. Sare onun hem dini hem resmi nikahlı eşiyken ondan uzak duramazdı. Mahvolurdu. "Sare, sözleşme yapmasak mı?" Omuzları aşağı doğru çöktü Sare'nin. "Ama Ömer.." "Sare bu evlilik çocuk oyuncağı değil. İstemezsen hiç evlenme, evlenip arkadaş gibi mi yaşayacağız?" Sare farkında olmadan dudaklarını büktü. Ömer'in içinden bir şeyler akıp giderken yalnızca çayına odaklanmaya çalışıyordu. "Ömer bu evliliği yapmazsak başka bir evlilik yapmak zorunda kalacağım zaten. Mecburiyetten başka bir şey değil benim için." "Başkasına mecbur ol o zaman Sare. Sen istemiyorsun diye ben annemlere yalan söyleyemem." Kabul etseydi ne vardı? Gerçek bir evlilikten korkmasaydı. "Ben gideyim o zaman." diyerek ayaklandı Sare. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini, bir an önce evine gitmeli kedisini severek sakinleşmeliydi. Tam salonun kapısından çıkacakken kolunda hissettiği kocaman el yüzünden duraksadı. "Severim desene Sare. Gerçek bir evlilik yapalım, sonrasında severim seni, desene bana. Niye arkanı dönüp gidiyorsun? Niye beni sevmeyi denemiyorsun?" Hırsla kolunu çekmeye çalıştı Sare. Kurtulamayınca kaşlarını çattı. Kafasını çevirdiğindeyse Ömer ile burun burunaydı artık. "Ben sevemem çünkü Ömer. Bende o kalpte o cesarette yok." Acı ile güldü Ömer. "Git. Düşüncelerin değiştiği zaman gel, çünkü kalbim biraz fazla acıdı bu dediklerinle. Biraz daha acıtma. Git." Sare, boğazına takılan nefesi ile kolunu kendine çekti ve Ömer'in evinden çıkıp kendi evine adımladı.. . . . 1 Ay Sonra.. "Sare Hanım, müsait misiniz?" Sare, son derece lüks koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. Ne kadar lükste de olsa rahat edemiyordu bir türlü. Kalbine saplanan acılar vardı. "Kısmen, sorun nedir Tülin?" Kapıdan kendisine bakan kıza çevirdi yorgun bakışlarını. Öyle yorulmuştu ki şu bir ay içerisinde. Bir yandan annesi, bir yandan Ömer, diğer yandan Ömer'in annesi.. İşler, güçler. Bir aydır nefes dahi alamıyordu, o derece bunalmış ve sıkılmıştı. "Sare Hanım, birazcık konuşabilir miyiz?" Sare, başı ile onayladı Tülin'i ve eli ile masasının önünde duran misafir koltuklarını işaret etti. Kız kardeşi gibi severdi Tülin'i. Tülin, stajyerliğinden beridir Sare'nin yanındaydı. Aralarında patron-çalışan ilişkisinden çok daha farklı bir ilişki vardı. Tülin, minik adımları ile koltuğa adımladı ve çekingen bir şekilde oturdu. Elindeki çaylardan birini Sare'nin önüne birini de kendi önüne aldı ve diliyle dudaklarını ıslatıp konuşmaya başladı. "Sare Hanım. İyi misiniz?" Sare gelen soruyu öylesine bir soru şeklinde algıladı, başıyla onayladı. "Gerçekten soruyorum Sare Hanım, bir aydır çok kötü gözüküyorsunuz. Benim için rahat etmiyor, ne olduğunu bana anlatamaz mısınız?" Derin bir nefes aldı Sare. Kime neyi anlatacaktı sanki? Anlatsa geçecek miydi, kurtulacak mıydı onca yükten? Omuzlarını silkti. "İyiyim Tülin, merak etme sen beni." "Sare Hanım.. Lütfen." Çayından bir yudum aldı Sare. "Ciddiyim Tülin, bir şeyim yok." "Sare Hanım, biliyorsunuz ben sizi ölen ablamın yerine koydum. Sizin de beni aynı şekilde kardeş olarak gördüğünüzü düşünüyorum. Lütfen, sorununuz neyse beni bir kardeşiniz olarak görün ve bana anlatın rica ediyorum. Bir aydır hiç keyfiniz yok ve ben sizi böyle görünce çok üzülüyorum." Sol elini alnına attı ve sıkıntıyla sıktı. Bir haftadır migreni hat safhadaydı. Baş ağrısından uyuyamıyordu bile. "Tülin, bir çıkmazın içine girdim ve nasıl çıkacağımı bilmiyorum.." "Gönül meselesi mi Sare Hanım?" Elini, kısmen, dercesine salladı Sare. "Kısmen.. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum Tülin ve bu çok canımı sıkıyor." "Ne olduğunu anlatmak ister misiniz?" Derin bir nefes aldı Sare. Ağlamak üzereydi sanki. Nefesi boğazında düğümleniyordu. "Olayları az çok biliyorsun zaten Tülin, geçmişi yani. Şimdi annemin bulduğu yeni bir talip var, o kafamı karıştırıyor." Tülin, parmaklarını birbirine bastırdı. "Sare Hanım yanlış anlamazsanız bir şey sorabilir miyim?" Anlayışla kafasını salladı Sare. "Sizin, yeni ortaklık kurduğumuz şirketin sahibi ile bir ilişkiniz yok muydu? Hani şu Ömer Bey ile.." Sare nefesini tuttu. Anlaşılan ortalık bayağı bir karışmıştı.. "Bu nereden çıktı Tülin?" "Herkes bunu konuşuyor Sare Hanım, ortaklık toplantısının olduğu gün sizi yakınken görmüşler." Doğru ya.. Basına kadar düşmüştü resimleri. "Annemin damat adayı o zaten Tülin.." Tülin'in gözleri kocaman açıldı. "Neden kabul etmiyorsunuz Sare Hanım? Talih kuşu bu.." Sare sağ sola salladı kafasını. "O gerçek bir evlilik istiyor. Ama ben ona bu konuda istediğini veremem. Reddeceğim.." |
0% |